19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLUL 2004 CUMA 14 JVUJ-jJ. U J x kurtur(acumhuriyet.com.tr Batıyayönelik resim sanatırnızın, halk tarzı mimariyle bütiinleşen erken örnekleri konağın duvarlannda Çakırağa konağmm taınldıgıKAYAÖZSEZGtN Selçuk'taki Isabey Camii'ni solunu- za ahp Tire ve Ödemiş'e doğru yol al- dığınızda, yeşille boz arası zeytinlerin ve onlara eşlik eden incir ağaçlannın Ege doğasına özgü bir toprak dekoru yara- tan aralıksız akışı, iki yanınızda akıp durur. Yaz-kış devam eden bu dekor, yörenin yaşam biçimini de belirleyen ana etkenmiş gibi görünür size. Ege insanı, toz ve güneş ışığıyla da- ha da bozlaşan bu değişmez rengin ku- şatıcı ortamında, ağır ağır hareket eder, sessizlik ve durukluk, bu yaşama yön vermiş gibidir. Denizden içerilere doğ- ru yöneldikçe, Anadolu kimliği, yaşa- mın atmosferinde, açık-seçik çizgiler- le kendini ortaya koymakta gecikmez. Ödemiş'in tam bir Anadolu kasaba- sı görünümündeki sükûnetinden dolam- baçlı yollarla kıvnla kıvnla Birgi'ye doğru yönelirken, zaman insana dur- muş gibi görünüyor. Aslında size zamanı durmuş gösteren şey yeknesakhkur. Hele Bozdağ'ın etek- lerinden, bin küsur metre yükseklikte- ki krater gölü Gölcük'e giderken, viraj- h dönemeçlerle karşıruza çıkan görü- nümler, bu biteviye akışı artık iyiden iyi- ye gözlerinıze nakşeder. Buralar, bir dönem Aydınoğlu Bey- liği'nin yaşadığı, daha sonra da Osman- lılara devrettiği topraklardır. XIV. yüz- yıldan XV yüzyıla geçerken bu toprak- lara damgasını basmış olan kültür, bi- raz daha batıya doğru kaydıkça, kendi içıne kapalı, ürettığıyle yetınen, topra- 1950'ye kadar konut olarak kullanılmış olan konak, 1977'de Kültür Bakanlığı'na devrinden sonra, çevredeki evlerle birlikte kamulaştınlmış, restore edilerek 1995'de ziyarete açılmıştı. Her ne kadar konağın yer aldığı Birgi, yörede tarihin saklandığı yer olarak tanıtılıyor ise de Çakırağa Konağı'nı saklandığı yerden çıkanp bütün gerekleriyle kamunun ilgisine sunmak için ÇEKÜL Vakfı dahil, konuyla ilgili kurum ve kuruluşlann daha büyük ölçüde katkılan gerekiyor. ğından ve yetiştirdıği üründen başka güvenci olmayan "mütevekltir bir ya- şam biçiminin göstergesidir. 0 nedenle, salt kendisiyle sınırlıdır. Crettiğini tüketir ya da yakın illere pa- zarlayarak ekonomik bir gelir sağlama- run savaşıru verir. çakırağa'nın dekorları Bırgi'nin dar sokaklarında ilerlerken, burada insanlann gerçekten yaşayıp ya- şamadığı konusunda kuşkuya kapılı- yorsunuz; her şey doğaya terk edilmiş- tir. Friglerden Perslere ve Romalılara ka- dar eski kültürlerin gelip geçtiği bu ka- saba, oraya ilk adımını atan kişiye, bir unutkanlığın öyküsünü sessiz sedasız an- latıyor gibidir sanki. Bozdağ'ın eteğindeki kasaba, başını yukanlardan yere doğru indirmiş, ken- dini dinlemekte, ama kendini size an- latmaktan ısrarla kaçınmaktadu-. Tam anlamıyla bir sit alanı Birgi. Ka- sabayı ikiye bölen anayol sizi, ister is- temez Çakırağa Konağı'na götürüyor. Ister istemez dememe bakmayın siz. Bırgı'yi Birgi yapan, bu yıllanmış \ e ın- zivaya çekilmiş olan konak. Batı etkilerine yönelik resim sanatı- mızın, halk tarzı mimariyle bütiinleşen erken ömeklerini, Çakırağa Konağı'run içini ve dışını süsleyen duvar resimle- rinde buluyoruz. Batı etkisi diyonım ya, konağı gezip çıktığınızda bu etkinın de öyle abartılacak bir yönü bulunma- dığını görüyorsunuz. Tüccar kökenli ve varlıklı bir kişi olan Çakırağa'nın, biri tstanbullu öteki Izmir- li iki eşi için yaptırdığı bu ahşap yapı, bütün müştemilatıyla Anadolu zengin sınıfina mensup bir yaşam erbabının, gö- rece incelikli beğenisinin bir örneği. Öraeğin îstanbul kent ortamında. meslekten ve kultürlü kalem ustalannın elinde, çok daha rafine bir çizgiye ka- vuşma olanağı bulmuş olan bezeme tek- niği, Çakırağa Konağı'nda. büyük bir olasılıkla mahalli çıraklann, gene göre- ce deneyimli kalem işçilerinin, meslek- lerini icra edebilme fırsatı yakaladıkla- n bir aşama özelliği kazanmış. Belki bu resimlerden daha ilginç ola- nı, bir başka meslek dalının ürünü olan ve kuşkusuz mükemmel bir işçılikle buluşan geçmeli (kündekâri) tavan de- korlandır. îstanbul ve tzrrur odalannı süs- leyen ve bu iki kenti, "naiF ressamla- ra özgü bir saflıkla duvarlara yansıtan iki manzara dışındakı resimler, genel- lıkle vazo içınde çiçek ve meyve kom- pozisyordandır. Bu türün, halk beğenisini okşayan ve genel talebi karşılayan bir popülarite içerdiğini söylemek bile fazla olur. Tarlhln saklandığı yer Manzara ve çiçek- meyve resimleri- nin dışında, tekarlı bir ünge halinde bir duvar bordürü oluşturacak biçimde yan yana getirilerek işlenen kıvnmh perde imgeleri ise kammca, Çakırağa Kona- ğı'run dekorlan arasında, en ilgi çekici olanlandır. Duvarresimleriniçizen ressarru (res- samlan), bu konuya yönelten etkenler nelerdi acaba? Duvar resimlerinin göz alıcı konulan arasına, hem de bir-iki sı- nırlı örnekJe yetinmeyerek bu tür bir "leitmotif' üretmek hangi dürtünün ürü- nü olabilirdi? Kanımca asıl üzerinde durulması gereken nokta budur. Arkasında bir şeyı gizleyen. törensel bir imgelemı de çağnştıran ve öteki re- simlerden bir ölçüde farklı olan bu per- de imajı, Batı resmindeki "drapöri" (kıvnm) tekniğini de akla getirecek bir içselliğı, kıyıdan köşeden anımsatıyor. Bu yönüyle de, ilgiyi haklı gösterecek bir gizemsellik içermekten uzak değil. Yörenın, halk el işlemelerine talebiy- le de örtüşen, ama üzennde herhangi bir motiftaşımayan, salt perde olmanın öte- sinde herhangı bir iddia yansıtmayan bu resimler, bir yöre zengini olmaktan öte, entelektüel ıddia peşinde olmadığı kuşku götürmeyen konak sahibinin ta- sarrufuyla da sanınm açıklanamaz. 1950 yılına kadar konut olarak kul- lanılmış olan konak, 1977'de Kültür Ba- kanhğı'na devrinden sonra, çe\Tedeki evlerle birlikte kamulaştınlmış, resto- re edilerek 1995 yılında ziyarete açıl- mıştı. Ancak, bu çapta bir yerin ziyare- te açılması, yapıyla ilgili sorunların çö- züldüğü anlamına gelmiyor elbet. Bugünkü durumuyla, ziyaretçileri ko- nağa çekecek ve aydınlafıcı yayınlan halkın ilgisine sunacak böyle bir işlev- den uzak bulunuyor. Her ne kadar konağın yer aldığı Bir- gi, yörede "tarihin saklandığı yer" ola- rak tanıtılıyor ise de Çakırağa Kona- ğı'nı saklandığı yerden çıkanp bütün gereklenyle kamunun ilgisine sunmak için ÇEKÜL Vakfı dahil, konuyla ilgi- li kurum ve kuruluşlann daha büyük ölçüde katkılan gerekıyor. 'Sinema Burada FesüvalV sürüyor Buyıl "Gençlik ve Gelecek Filmleri îzmir'de " başlığıyla yapılan etkinliğin ana teması 'Gençlik'. Tümfilmlerin ücretsiz sunulacağı festivalin Onur ÖdülüHülya Koçyiğit'in Pazar günü sona erecek olan festivalde çeşitli gençlik filmleri gösterilecek. Demet Akbağ, Haluk Bilginer, Yılmaz Erdoğan gibi oyuncularfilmlerinin gösteriminden önce izleyicilerle buluşacak. İZMİR(AA) -1 Eylül'de başlayan, îz- mir'de geleneksel olarak düzenlenen 'Si- nema Burada FestivuB'nin dördüncüsü, bu yıl 'Gençlik ve Gelecek Fflmleri Îz- mir'de' başlığıyla dolu dizgin sürüyor. 5 Eylül Pazar günü sona erecek olan festıvalle ilgili tZFAŞ Genel Müdür Yardımcısı Nurcan Yılmaz ile Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakül- tesi Sinema Televızyon Bölümü Öğre- tim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Makal bir ba- sın toplantısı düzenledi. IZFAŞ Genel Müdürlüğü'nde yapı- lan toplantıda konuşan Yılmaz, bu yıl- ki ana temanın 73. İEF'nin genel kon- septi olan 'GençMk' olacağını belirtti. Yıl- maz, etkinlikte yerli ve yabancı genç- lik filmlerinin ücretsiz olarak gösteri- me sunulacagını kaydetti. Filmlerle il- gili bilgi veren Prof. Dr. Oğuz Makal ise 'Onur Ödülü'nü bu yıl, 40 yıllık sanat yaşamı olan HülyaKoçyiğit'e verecek- lerini bildirdi. Makal, festivalin buyılki onurkonu- ğunun ise Yılmaz Erdoğan olacağını, Er- doğan'a 'Özel Konuk Ödülü' verecek- lerini söyledi. Slnemacılar Izleylcilerle buluşacak Farklı dönemlerin öne çıkan yerli ve yabancı gençlik filmlerinin ücretsiz, ama davetiyeli olarak izlenebileceğini hatırlatan Makal, "Festival boyunca çe- şitli gençlik filmleri gösterilecek. Göste- rimlerden önce fîlmin sanatçılanyla iz- leykhibuluşturmayı hedeffiyomz,Bu ne- denle Özcan Deniz, Demet Akbağ, Ha- luk Bilginer,Yılmaz Erdoğan gibiisim- leri izteykileriyle bir araya getirmek ts- tiyonız'' diye konuştu. Festivalde Yüksel Yayuz'un Alman- ya'da çektiği 'Küçük Ozgürlük', Ça- ğan Irmak ın 'Mustafa Hakkuıda Her Şey', Durul ve Yağmur Tayian Kardeş- ter'in 'Okul'. aynca 'Neredesin Firu- ze', 'İnatHikâyeleri', 'Mernaba Haba- bam Suııfi'. 'VİzonteleTuuba' ile VVolf- gang Becker'in 'Elveda Lenin', Nicho- las Ray in Asi Gençlik', 'Grease', And- rew Nichol'un 'Gattaca' ve Steven Spi- elberg'in 'ÜçüncüTürden Yakınlaşma- lar' adlı filmleri izlenebilecek. Ortaköy Simya Galeri'nin seminer ve atölyelerinde çalışmalar başlıyor Edebiyat vetiyatrodantakıyaKültür Smisi - Ortaköy Simya Galeri'nin geçen sezon başlattığı edebiyat, tiyatro seminerleri ve takı atölyesi yeniden başladı. Eğitmenliğini mimar Sabrina Fresko'nun yaptığı takı atölyesi yann başlıyor. Atölyede takı tasanmı ve teknikleri üzerine uygulamalı çalışmalar yapılacak. Çarşamba ve cumartesi günleri saat 10.30-13.30 saatleri arasında gerçekleşecek takı atölyesi takıyı bir sanat objesi gibi tasarlamayı, bir konu çerçevesinde yeni form ve teknikler geliştırmeyı amaçlıyor. Atölye kapsamında takı yapımında kullamlan alet ve malzeme tanımı, düşüncenin çizime, çizimin takıya aktanlması gibi konular ele alınacak. Ekimde başlayacak olan bir diğer etkınlik ise "Kitap Kurdu Toplanülan" Salı günleri 14.00-16.00 saatleri arasında gerçekleşecek edebiyat seminerinin eğitmeni Asuman Kafaoğhı Büke. Semınerde katılımcılarla birlikte Büke'nin seçtiği kitaplar tartışüacak. 5 Ekim'deki ilk toplantıda, Metis Edebiyat'tan çıkan, Murathan Mungan, Faruk llay, EBf Şafak, Celfl Oker ve Pmar Kür'ün yazdığı. ıçenğini Bülent Erkmen'in tasarladığı 'Beşpeşe' romam okunacak ve tartışılacak. Tiyatro sanatçılan Kerem Kurdoğlu ve Naz Erayda'nın gerçekleştireceği 'Başka Bir Tiyatro Anlayışı' adh tiyatro atölyesi ekimde başlayacak. Haziran'a kadar sürecek olan atölyenin sonunda katılımcılann rol alacaklan bir gösteri de düzenlenecek. Kurdoğlu atölyeyi şu sözlerle tanımhyor: "Bu çahşma atöheden çok bir kumpanya prodükshonu olacak. Bu çahşma\a ben ve Naz'la çabşmak isteven profesyonel oyuncular da kaolabilecekler. Hazirandaki gösterinin tematik içeriğini kabumcüar beliıieyeceklenn (0 212 259 77 40) JJİROL ÜNEL VEFATİHAKIN 2004 Avrupa Film Ödülleri'ne aday Kümır Servisi - Birol Ünel'in 'En 1yi ErkekOyımcu' \ e Fatih Akm' ın 'En İyi Avrupah Yönet- men' dalında aday gösterildiği '2004 Avrupa Film ÖdüDeri / Jameson Halkın Seçimi Ödülle- ri' için oylama başladı. 31 Ekim'e kadar sürecek oy- lamaya (www.peopleschoice- awards2004.com) veya (www.jameson.ie/peoplescho- ice) adresinden ya da resmi med- ya sponsoru dergilerde bulunan kuponlar gönderilerek katılmak mümkün. 2003 te ismi Jameson Halkın Seçimi ÖdüDeri olarak değışti- rilen, Halkın Seçimi ÖdüDeri, 1997'den beri düzenleniyor. Ernst&Young LLP şirketi'nce resmen listelenen geniş çaplı bir oy kampanyası, sinema severle- ri son on iİd ay ıçinde izledik- leri fılmlerden en beğendikleri oyuncu ve yönetmeni seçmeye davet ediyor. Geçmişyıllardakı Halkın Se- çimi Ödülferi; 'TheFuBMonty', 'La Vrta E Befla', 'Todo Sobre Mi Madre', 'Dancer in The Dark','AmeUe', 'HaMe Con El- la' ve 'Godbye Lennin' fihnle- rinin yönetmenlerine ve aktör- lenne gitmişti. Ünel ve Akın çe- kimleri halen süren, fınans, med- ya, yeraltı ve magazin dünyasın- dan karakterlerin yollannın ke- sışmesiyle ortaya çıkan komik durumlann işlendiği ' filminde rol alıyorlar. YAZIODASI SELİM İLERt Çölde Bir Fepyat' (3) Yaşamak içgüdüsünden ötesi, Yaban'daki köyde ya anlamını yitirmiş, ya da zaten hiç akla gelmemiş- tir. Zeynep Kadın'ın, oğlu Mehmet Ali askere gider- ken değil de, toprağı elinden alınırken 'ağlaması', ro- manın belki de en trajik sahnesidir. "Nuh 'tan evvelki ilk insan kümeleri", diyor Ahmet Celal. Aydın'a gelince, "birçanaksuda birdamla zeytin- yağı"d\r. Ahmet Celal şöyle de söz açar kendinden: "Ben, asıl ben, bu toprağın malı olmayan ve hep- si dışandan gelen maddeler, unsuriarta yuöru/a yuğ- rula adeta sınâî, adeta kimyevî bir şey halini almı- şım." i. Zeytinyağı damlası bile değil... \ Berna Moran, Yaban'\ irdeleyen yazısında, roma- nın yazılış sebebini, ideolojik yaklaşımını Kadro ha- reketine bağlıyor. "Böylece otohter bir yönetimle devrimler sürdürülecek, derinleştirilecek ve yeni bir ulus meydana getirilecektir." Bu yoruma pek katılamıyorum. Çünkü Yaban'ûa hem aydın, hem köylü, uçsuz bucaksız iletişimsizlik uçurumunda, daima trajik kişiler. Ahmet Celal'in söy- lemiyle köylününki uyuşmuyor, örtüşmüyor. Beklen- tiler, umariar farklı, ülküler de. Dahası, köylünün ül- küsü yok; sadece var olmaya çalışıyor. Yaban, her iki tarafa da memametsiz bir soğukkanlılıkla yakla- şıyor ve merhameti reddediyor... Berna Moran'dan iz sürersek, Yaban, yaşamayan, ideoloji uğruna 'tasarfanmış' bir roman: "Sanınm Yaban 'da vurgulanan tema'yı köylünün yalnızca olumsuzyönlerinin sergilenmesini veyara- tılmak istenen boğucu atmosfeh ancak Karaosma- noğlu 'nun ideolojisinin gereği olarak açıklayabilir ve diyebiliriz ki, romandaki köy gerçek Anadolu'yu (emsıV etmez; 1930'lardaki yönetici sınıftan bir ay- dın bürokratın kafasındakiAnadolu'nun simgesidir." Yine katılamıyorum. Çünkü, Vatoan'dan epey ön- ce yazılmış romanlarda, öykülerde ender olarak kar- şımıza çıkan köy ve köylü, Yakup Kadri'nin yazısın- dakine benzer. O yazarlann hiçbiri Kadro hareketi için- de değillerdi. Küçük Paşa'yı, "Karabibik"\, "Memle- ket Hikâyeleri"n\ hatıriatmak isterim. Kurtuluş Savaşı karşısında duygusuz davranan köylüyü, o köylünün, Halife'yi kurtaracak diye düş- mana adeta bağlanışını Ahmet Celal elbette çözüm- leyemezdi. Gerçekliği saptayan romancı ise, köylü- nün yıkımlarla dolu hayatını, bazan Ahmet Celal'i de aşarak anlatıyordu... Vaban'da karşımıza çıkan, Kurtuluş Savaşı 'tab- /o'lan derin bir heyecanla kaleme getirilmiştir. Köy- lülerin askere alınması, büyük ve perişan göçler, cep- hane taşıyan kağnılar, nihayet top sesleri, düşmanın Vaöan'daki köye girişi... Bu tablolar, köylü için korku ve yılgı yansrtıp durur. Umut isteği yalnızca Ahmet Celal'dedir. Reşat Nu- ri Güntekin'in tespitiyle, "heyecan ve teessür", Ya- ban'da bir tek Ahmet Celal'in duyuşu gibidir. Yani 'ay- dın 'ın. Ama aynı aydın, çoğu kez, kendinden tiksinir. "Çölde bir feryat" ya da, "yürek parçalayıcı hay- kınş": Romancı, bence amacını açıklamış. Yaban, ro- man sanatının dışına taşan haykınşlanyla, okura ba- zan şaşırtıcı gelebilir. Ne var ki, haykınşlann içtenliği bugün de bizi etkiliyor. Halide Edib, Ateşten Gömlek'ln önsözünde, bu roman adını Yakup Kadri'den aldığını açıklar. Yaban, büyük olasılıkla, Yakup Kadri'nin Ateşten Göm/efc'idir. Halide Edib'inkinden ancak yıllar sonra tamamlana- bilmiş bir eser. Yakup Kadh'ye açık mektup şeklinde yazılmış ön- söz iki Ateşten Gömlek'm, yıllar geçince, Ander- sen'in masallanndaki gibi birbirlerine ve bize geçmiş acı günleri söyleyeceklerini ileri sürüyor. "Kimbilir o uzak atideTürk gençliğinin sırtındaki 'Ateşten Göm- lek' ne kadar bizimkilerden başka olacaktır..." Acaba? Öneriler Kitap/ZUeşfen Gömlek; Halide Edib Adıvar, öz- gür Yayınlan, 1997. Che'nin gençfiği beyazperdede , • LONDRA(BBQ-Che Guevara'nın 1950'li yıllarda Güney Amerika'da yaptığı uzun yolculuğu anlatan 'The Motorcyle Diaries' adlı film yurtdışında gösterime girdi. Gael Garcia Bernal'in Ernesto Che Guevara'yı canlandırdığı fibnde, 23 yaşındaki Che'nin Arjantin'den Venezüella'ya 8 bin kilometrelik yolculuğuna tanıklık ediyor seyirci. Che'nin biyokimyacı arkadaşı Alberto Granado'yu da Rodrigo De La Serna canlandınyor. K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K K Â M Î L M A S A R A C I r 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle