Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 EYLÜL 2004 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Tel Afer denklemi
Kürtçü gruplardaki bö-
ünmenin su yüzüne çıkan
yansıması betli. Bölünmenin
bir ayağında Amerikacılar,
diğerinde Avrupacılar var.
Türkiye'ye verdiği sözlerin
tersine ABD'nin Irak'ın ku-
zeyindeki tutumu da
PKK/KONGRAGEL'den ay-
nldığını açıklayan Osman
Öcalan'ın sözlerinde belir-
ginleşiyor: "Amerika bizi
destekliyor, biz de Ameri-
ka'nın Irak'a müdahalesi-
ni." Ne rastlantı! Aynı sü-
reçte, ABD'nin Türkmenle-
rin ağıriıkta bulunduğu Tel
Afer'e yönelik saldınlan ger-
çekleşiyor...
İÜ Stratejik Araştırmalar
Merkezi Yönetim Kurulu
üyesi Doç. Dr. Yaşar Hacı-
salihoğlu, Tel Afer'de olup
biteni J
ikinciSüleymaniye"
diye niteliyor. Yani, Türki-
ye'nin başına bir kez daha
çuval geçirildiğini söylemek
istiyor...
Hacısalihoğlu'na göreTel
Aferolayı, "Türkiye'nin ulu-
salgüvenliğineyöneJen teh-
dide karşı doğrudan mü-
dahale edebilmeyeteneği-
ni aşındırma arzusu." Buna
karşılık Türkiye'deki iktidar,
"doğrudan" algıladığı teh-
dide, "dolaylı"çözümlerbul-
ma beklentisi içinde. Orta-
daki çözümün denklemi ne?
"Dolaylı çözümün ABD
tarafından gerçekleştirile-
bileceği varsayımına daya-
nan denklem Türkiye'nin
elini, kolunu bağlıyor."
Aynı tablo sürerse durum
ne olacak? Hacısalihoğlu,
"Türkiye için yaşanan gü-
venlik zafiyetinin giderek
boyutlanacağını, dışpoliti-
ka edilgenliğinin yerleşik
hale geleceğini ve daha da
kötüsü ulusal birlik ve top-
rak bütünlüğü konusunda
direnç eksilmesiyaşanaca-
ğını" dile getiriyor ve Türki-
ye'nin ivedilikle kendisine
şu sorulan sorması gerek-
tiğini aktanyor:
"Irak'ın kuzeyinden artık
herhangi bir tehdit algıla-
mam söz konusu değil mi-
dir? Aynı bölgede Türki-
ye'ye yönelik silahlı güçle-
rin vahığı sürmemekte mi-
dir? Artık ABD'nin Türki-
ye'nin beklentisi dışında
PKK örgütüne gerekli mü-
dahaleyiyapmayacağını hâ-
lâ anlayamadım mı? Os-
man öcalan'ın 'ABD'nin
desteğini alıyoruz' yönünde-
ki ifadeleri yeterince açık
değil mi?"
Türkiye'nin ulusal güven-
liğinden sorumlu olanlann
bu sorulann yanrtt2annı Türk
halkına vermesi gerektiğini
vurgulayan Hacısalihoğlu,
"Şu gerçekgörülmelidirar-
tık" diyor "ABD, kendi ege-
menliğinikalıcılaştırmakadı-
na Kürt kartını, Irak'ın işga-
II öncesinde Türkiye üze-
rinden bölge ülkelerine yö-
nelik kullanıyordu. Şimdı
ise Irak'tan Türkiye'ye ve
bölge ülkelerine kullanmak-
tadır. Bunun da en önemli
kanıtı Osman öcalan'ın iti-
raflandır."
IŞIK KANSU
ı.tr
Hollanda Genelkurmay Başkanı Dick Ber-
lijn, ASAM'ın düzenlediği konferansta "de-
mokratikleşme" adına Türkiye'ye uyarılarda
bulunmaya kalkışmış: Demokrasilerde as-
kerlerin demokratik olarak seçilmiş sivil oto-
riteye bağlı olması gerektiğini belirterek Tür-
kiye'deki Genelkurmay Başkanfnın konumu-
nun daha alt düzeylere indirilmesini önermiş,
savunma bütçesi üzerinde Meclis denetimi ol-
masının zorunluluğuna da değinmiş...
önce Türkiye'deki duruma bakalım:
Başkomutanlık, TBMM'nin manevi varlı-
ğından ayrılamaz ve "demokratik olarak se-
çilmiş" Cumhurbaşkanı tarafından temsil olu-
nur. Genelkurmay Başkanı, silahlı kuvvetle-
rin komutanıdır ve savaşta başkomutanlık
görevlerini Cumhurbaşkanı adına yerine ge-
tirir. "Demokratik olarak seçilmiş" Bakanlar
Kurulu'nun önerisi ve Cumhurbaşkanı'nca
atanan Genelkurmay Başkanı, görev ve yet-
kilerinden dolayı "demokratik olarak seçil-
miş" başbakana karşı sorumludur.
Savunma bütçesinin Meclis denetiminde ol-
masına gelince... Türkiye'de, her yıl savun-
ma bütçesi "demokratik olarak seçilmiş"
Demokratikleş de Gel
TBMM'den geçer.
Şimdi de, Türkiye'ye akıl veren Berlijn'in
ülkesi Hollanda'nın yapısına göz atalım:
Hollanda'nın yönetim biçimi "demokratik
cumhuriyet" değil, "parlamentermonarşi"ö\r.
Hollanda'nın devlet başkanı bir "kraliçe'dir ve
"demokratik olarak seçilmiş" bir kişilik değil-
dir. Hollanda Kraliçesi Beatrix. Hollanda ana-
yasasının 24. maddesine göre "tahta çıkma
hakkı, kan bağı gereği Orange-Nassau Pren-
si Kral VVilliam l'in meşru sülalesine" ait ol-
duğu için bugün o makamdadır. Kraliçe'den
sonra Hollanda Devlet Başkanlığı koltuğuna
'demokratik olarak seçilmiş" bir kişi değil, yi-
ne ailesinden biri oturacaktır.
Hollanda Kraliçesi, Avrupa'daki diğer kral
ve kraliçelerden çok daha fazla siyasi yetki-
lerle donatılmıştır ve siyaseten seçilmişler
üzerinde etkindir. Hollanda'da, Sayın Ber-
lijn'in de bağlı olduğu Milli Savunma Bakanı
dahil "demokratik olarak seçilmiş" bakanla-
n atama ve görevden alma kararını verme
yetkisi "demokratik olarak seçilmemiş" Kra-
liçe'nin elindedir.
Türkiye'ye gelip "askerin siyasete kanş-
mamasını" söyleyerek bir ülkenin iç siyasi
konulannda görüş bildirme hakkını kendisin-
de görebilen bir askere, Sayın Berlijn'e veri-
lecek yanıt tektir:
Demokratikleş de gel!
Elbette demokrasi katılımcı ol-
sun, elbette demokratik kitle örgüt-
leri demokrasiye katkıda bulunsun
ve ülke yönetimi üzerinde etkilerini
gösterebilsinler. Hiçbir demokrat,
bu istemlere karşı çıkmaz, çıkamaz.
Ancak... Giderek yükseltilmek iste-
nen bir esinti var Tıpkı "ulus dev-
let" gibi "temsilıdemokrasi" debu-
nalımdadır, öyleyse bundan vazge-
çelim... Ne yapalım? Yönetimi sivil
toplum kuruluşlanna bırakalım... Bu
MenfaaUarın temsili...
ve buna benzer önerileri, Cumhuri-
yetimizin kurucusu Atatürk "men-
faatlann (çıkariann) temsilınazariye-
si" diye tanımlamış. Değerii yazarve
araştırmacı Nurer Uğurlu'nun der-
lediği Atatürk'ün "Medeni Bilgiler"
kitabındaki ilgili bölüm şöyle: "Muh-
telif meslek ve sanat ve işadamla-
n, cemiyet içinde, ayn ayn birer
zûmre, birer küçûk cemiyet halin-
de düşünülürse, herbirzûmrenh bir-
birinden farklı menfaatlan vardır. 6/-
naenaleyh, diyorlar ki, her hukuki
menfaatsahibigrup, aynayn, Mec-
liste kendini temsil etmelidiher. Bu
takdirde, intihap (seçim), millet ef-
radının eksehyeti tarafından değil,
gnıplar tarafından ve gnıplann ha-
izolduğu menfaat derecesinde vu-
ku bulacaktır. Meclis'te, bu gruplar-
dan birkaçıbirteşipiktidarmevkiine
geçince, yalnız kendi menfaatlan
lehine çalışacaklardır. Buna kim ma-
ni olacaktır?"
Eşıtlik esasından yola çıkan tem-
sili demokrasi içinde tnle gıderileme-
miş olan "çıkariann birliği" sorunu,
doğrudan "çıkar gruplannı" önce-
leyen bir yönetim biçimiyle çözüle-
bilir rrü hiç?
Yenîleşıneci Eğfthııh ı
EHişüncKirdükleri
1GÜRŞEN KAFKAS
Ulusal eğitim sistemimizde
lyenileşme şarttır. Yeni bir öğre-
tim yılına başlarken gençlerimi-
zin yenileşmeci, aydın ve çağ-
daş bir öğretim görmesi isteği-
mizdir. Yenileşmede uyumlu dü-
zenlemelere gidilirken geçmiş-
teki kazanımlardan yararlanıl-
malıdır. Kurtuluş Savaşı'nın sür-
düğü 1921'de ulusal bütünlü-
ğümüz sağlanmadan Mustafa
Kemal, milli eğitim kongresini
toplayıp, yeni neslin geleceği-
nin "eğitim şeklini" tartıştı. Top-
lumun asırlardır eğitimsizlikten
çektiği sıkıntılar, sorunlar görü-
şüldü. Sonrası Tevhid-i Tedrisat
(eğitimde birlik) ile bütünlüksağ-
landı. Aydınlanma ışığı Cumhu-
riyetle birlikte, ilke ve devrimler-
letoplumaulaştı. Eğitimsiz top-
lum, çağdaş okullaşma ile yeni-
leşme ve gelişmeye kavuştu.
Karanlık düşüncelerin ürünü öğ-
retiler yerine, Cumhuriyetle bir-
likte demokratik, laik ve sosyal
bir hukuk devleti anlayışında öğ-
retim (müfredat) programlan ge-
liştirildi. Pratik ve üretime açık bir
eğitim anlayışı ile Köy Enstitüle-
ri kuruldu. Ozamanlaryüzde 70
köylerde yerleşik halkın aydınlan-
masının gerçekleşeceği düşle-
niyordu. Çağdaş okullaşmaya
gidildi, temel ilke, bilim bilgi iki-
lisiydi. Eğitimde çağdaş, ileri ve
kalkınmış uluslann deneyirnle-
rinden yararlanılıyordu. Çağdaş
toplum demokratik eğitimle olu-
şabilecekti. Bilimde olduğu gibi
eğitimde de "akılldüşünce ber-
raklığı" öncülüğü vardı. 0 yılla-
nn olanaklan çerçevesinde öğ-
retmen eğitimine önem verili-
yordu. Köy Enstitüleri, öğret-
men, yüksek öğretmen okulla-
rıyla, öğretmene bilgi+dene-
yim+sevgi oluşumları veriliyor-
du. Sonraki yıllarda, yıkıcı, kar-
şı koyucu, yıpratıcı çalışmalar
başlatıldı. Eğitimle kurulan kale-
ler bir bir yıkılarak öğretim prog-
ramlan irdelendi. Ideolojik ve di-
ni nesnelerin etkileşimi ve önde
tutulmasıyla bugünlere vanldı.
llköğretimin sekiz yıla çıkanlı-
şı ve başarılı ilerleyişi, toplumun
on iki yıllık temel eğitim umudu-
nu kamçıladı. En önemlisi "eği-
tim sistemindeyenileşme' bek-
lentisidir. llköğretim ve ortaöğ-
retim müfredatının yenileşme
projeleri ile mesleki eğitimin ye-
niden yapılandınlma, bilgilendi-
rilme toplantılanndan edinilenler
rdüşündürücüdür. Avrupa Biıii-
-ği'ne katılım sürecinde eğitim
rsistemimizin çağdaş, katılımcı,
paylaşımcı ve üretken olması
rkaçınılmazdır.
:
. Aydınlanmayaaçık,teorikbil-
'^gileri pratiğe dönüştüren yenileş-
"',meci bir eğitim anlayışı düşü-
Imüzdür. Dünden bugüne kro-
înikleşmiş, eskimiş ve gereksiz
röğretiler yerine, problem çözü-
cü, kalıcı, yenilikçi ve çağdaş bir
eğitim sistemi tümümüzün bek-
.'lentisidir. Milli Eğitim Bakanlı-
"'ğı'nın eğitimde tedavi sürecine
gidildiği görüşü göreceli bir kav-
•ramı çağnştırıyor. Eğitim sorun-
''.larının çözümünde 5 T'den yo-
la çıkıldığı (Tespit, Teşhis, Tahlil,
Tedavi, Takip) açıklandı. 5 T söz-
cüklerindekı' dil eskiliği de dikkat
çekicidir. Tüm bu çalışmalar dar
ve geniş katılımlı bölgesel ve
merkezli şûralarda masaya ya-
tınlmalıydı. Eğitim sorunları 70
milyon insanımızın kültürel ve
eğitimsel değerlerini ilgilendiren
ortak ve geniş bir yelpazenin
ürünü olmalıdır. Sistem koyucu-
lann ve yakın düşünce birliği için-
dekilerin şekillendireceği dar ve
nesnel kavramlar olmamalıdır.
Sivil toplum örgütlerinin, yerel
yönetimlerin, basının, eğitimci-
lerin, üniversitelerin, velilerin, öğ-
rencilerin, aydınların geniş katı-
lımında "eğitimde problem çöz-
meye" gidilmelidir. Eğitim stra-
tejisinin tespitinde ıdeolojik ve di-
ni kavramlardan kaçınılmalıdır.
Bugünkü yönetimin meslek li-
seleri ve imam-hatip okullarıyla
ilgili tutum ve istemleri toplum-
ca bilinmektedir. llköğretim, eği-
timimizin temel ilkesidir. öğretim
programı ve yenileşmede yapı-
iacak köklü değişim, ulusal bü-
tünlüğümüz ve geleceğimiz için
yaşamsal bir konudur. Çocuğun
şekillenmesi, dallann meyveye
durması, yeteneklerin açılımı bu
evrede olagelmektedir. llköğre-
tim, geçiştirilecek bir eğitim ba-
samağı değildir. Geleceğin çı-
nannın köküdür. Çocuğun şe-
killenme, biçimlendirilme ve yön-
lendirilme safhasıdır ilköğretim.
lyi bir kök sonrası ortaöğretime
geçişle olacaktır. ilk ve ortaöğ-
retim programlannın yeniden ya-
pılandırılması toplumun ortak
kaölımı ile olmalıdır. Böylece çok-
seslilik, eğitimde doğru ve aydın-
lık yolu bulunabilecektir. 81 yıl-
lık Cumhuriyet kazanımlarıyla
hedeflenen insan tipi eğitimde
kendini göstermelidir. "Yenileş-
meci eğitim" sisteminde araş-
tırmacı, bilimsel, girişimci, sor-
gulayan, yaratıcı düşünen ve
Türkçeyi düzgün kullanan bir
neslin yetiştirilmesi amaçtır. Ye-
ni neslin eğitiminde barışçı ve
huzurlu eğitim, geleceğin yetiş-
kin insanımızın gönenç içinde
olmasını sağlayacaktır. Böylece
yeni nesil demokratik değerier-
le eğitilecektir. Eğitimimiz ide-
olojinin ve dini motiflerin nesne-
si olmaktan kurtanlmalı, bilim ve
bilginin öznesi olmalıdır. Insanı-
mızı geleceğe hazırlayacak eği-
tim köprüsü çağcıl, aydın, yeni-
likçi düzenlemelerie şekillenme-
li ve ayrımcı olmayan temellere
oturtulmalıdır.
Cumhuriyetin önemli bir kaza-
nımı da "kadının yaşama pozi-
tifbakışıdır." Eğitimimizde en iyi,
en kalıcı ve en güvenilir sistem
"çoksesli katılımla" gerçekleşe-
cektir. AB katılım sürecinde, Ata-
türk'ün ve Cumhuriyete emek
verenlerin, tüm insanlarımızın
aydınlanma yönündeki çabala-
n içindir. Okullanmız bilim vetek-
nolojinin aydınlığında, Atatürk il-
ke ve devrimlerinin ışığında "ye-
nilikçi bireğitim sisteminin" ara-
yışındadır. Çağa uygun öğret-
men eğitiminde, bilimsel bece-
ri ile donatılmış yeni neslin "ye-
nilikçi eğitim sistemi" özlemi-
mizdir. Aynmcılığa, geri gidişe
prim venveyen eğitim umut ışı-
ğımız olacaktır. Her şey çocuk-
larımız içindir. Gelecek onların,
onların eğitimi bizim gönenci-
miz olacaktır.
KÎM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicaka turk.net
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl kamilmasaracha mynetcom
H A R B t SEMİH POROY semihporoyfcı yahoo.com
KEDİ LEVO APTİÜKA aptull 'i hotmail.com
KE&1-. K£O • SEN N£ D£Dr<â.tM" Duyuyop*. MUSUM yAMU /
OLAMLARI UNUTTUN M u ? J*~-~ 5
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18Eylül wuw.mumtas-arikan.com
RM GENEL SEKRETERI
fS6f 'D€ 8U6ÛN, BtKLEŞM/Ş M/LLETLEK G£H£L
S£KR£TEGİ, rsVEÇÜ DİPLOMAT £W<S HAMUAR-
SK&ÖLD QiEMtRŞULT),KONGO'&ıl gİK UÇAA:
KAZA&NDA ÖL£>Ü. tSSS'7EM Bu YANA BM- 6e.
NEL SEKRETERİ OLAN HAMMAKSKTÖLO, MÜKÛHEr.
LEBIH ETtClSrt DIŞINOA KAIA8İLECEJC BA&MSIZ
BİR SML ÖGGÜTLİtJ GEeç£tajEŞTİRİL£BlLEC£-
ĞİNE /Ç7EAJLİKLE /SMAJMtŞT/. ONUM "SESSİZ
DİPLOMASİ" DEDİĞİ TEKE -TBK GÖRÜfME VÖV
TEMİ, BİRÇOK SO8UNUN ÇÖZÜMÜHOE rA&V?U '
OLUYORDiJ. ÖZELLİKLE, ORTADOĞa V£ KOUGO'.
DAKİ KARIŞIKLIKLARIN eiOERİLMESİ /ÇjM UĞ-
RAÇ VERBN HAMMARSKJÖLD, GEGEĞİHDE KUL-
LAUtlMAK ÜZERE İLK ASKEKî B M 6ÜCÛAIÜ
PE
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
AB Harakirisi ve 7ina'
'95 seçimleri arifesinde Abdullah Gûl'le seçım böl-
gesı Kaysen'de "Milliyet" için (10 Aralık) bir röportaj yap-
mıştım. Gül'le ilk kez o röportaj vesilesıyle Kayseri'nin
Yahyalı ılçesınde Refah Partisı adaylan takdiminde kar-
şılaştım. "Refahçılar"tn "oydeposu" ve Nakşibendıle-
nn merkezi sayılan ilçe meydanında yaşadığım şoku ha-
tırlıyorum. Meydandaki tek kadın bendım. Karaltındaki
Yahyalı meydanında benden başka kadın yoktu.
"Tercihiniz şeriat mı" şeklindekı bir soruma Gül; "/s-
lama aykın kanun kalkacak..." diye yanıt vermışti: "Tür-
kiye'de geçehi kanunlar arasında, Islama aykın olan da
var, olmayan da. Aykın olanlarbaskıdır. Baskı kalkacak.
Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkânı vereceğim..."
("Annem Batıya Gidin Dedi!" isimli kitabımda bu röpor-
tajı bulabilirsiniz. OM Yayınlan. S. 145)
Yasaya dini kodla balans ayan...
Ceza Yasası kapsamında alınmak istenen "zina zıt-
laşması" beni yıllar öncesıne götürdü ve Gül'ün bu söz-
lerinı hatırlattı. Kafamda ilk çağnşım, yaptığımız o röpor-
taj oldu: "Zinaya cezai yaptınm adına AKP'nin verdiği
mücadele bu işte!" diye düşündüm; "Islama aykınya-
salan kaldırmak veya Islama uydurmak..." Cumhuriyet
yasalanna "dini kodla balans ayan" yapmak yani!
lyi de hani değişmişlerdi? Hanı AKP artık "Islama
parti" değıldi? Hani "referansı artık din değildi"} Hani
Avrupalı Hınstiyan Demokratlargibi "muhafazakârve de-
mokrat birparti" olmuştu?
Bu bir "zihniyet" sorunu sevgili okur. Ha dedin mi de-
ğışmiyor. Söyleşiyi yaptığımız tarihten bu yana Gül de-
ğtşmiş olabilir ve umanm değışmiştır. Ancak üst düzey
kadrolar tek tek değişmiş olsalar dahı, tabandaki zihni-
yet değişmıyor. "Zina" üzerindeki bu kör inat; bugün bi-
ze AKP tabanında hâlâ çok güçlü olan (tankatlar mı?)
bırzıhnıyetın tutsağı olduğunu; radikal kanadın elinde bir
ilen, bir geri oyuncak edlidiğını, edilebileceğini gösten-
yor.
Bu; yurt ıçi ve dışında AKP'ye açılan tüm siyasi kre-
dinin yerte bir edilmesi demektir. "Zinaya cezaiyaptınm",
çünkü AKP'nin "değiştim" söylemlerine karşın gerçek
çehresını okumamıza, "röntgenini çekmemize" e\ veren
damardan bir konu. Bu öyle bir saplantı ki "din değer-
leriyle hukuka yön verme arayışı" bir yana; "özel alan"
ile "birey"\ hıçe indirgeyen bir "cemaat anlayışı" ile, "or-
manın çağnsı" olarak adlandırabileceğımız tüm AKP
"refleksleıini" bir anda tabak gibi ortaya koyuyor.
Buna toplumsal ve parlamenter muhalefetı yok sayan
antı-demokratik bir siyaset yapma bıçimını ekleyıniz;
Türkiye'nin canlı "kadın hareketini" ıskalamayı ekleyıniz;
"yokzınaydı, yok cinsel sadakatsizlikti.. takıyyeciliğini"
ekleyinız; "6 Ekım'i beklemek kumazlığım" dahil edi-
nız... Bunlar bıze hep AKP rotasına yön veren temel re-
feranslann hâlâ ve her şeye rağmen değışmemış oldu-
ğunu göstenyor. Refah serüveninden bu yana bir arpa
boyu yol almamışlar dedirtiyor.
AKP nereye gittiğini bilmryor...
Veşunu dedirtiyor İşbaşınageldiğı2002 Kasımı'ndan
beriAB yolunda çok engelli biryanşa soyunan AKP, as-
lında nereye gittiğini bilmiyoh" Şaşkın. Avrupa'yı anla-
yamamış, kodlannı okuyamamış, "Avrupa projesinin ne
anlama geldiğini kavramamış" bir siyasi parti portresiy-
le karşı karşıyayız. Kriterleri karşılamak konusunda ken-
dinden önceki iktidariardan çok daha fazla gayret sarf
eden AKP; bu koşunun Komisyon raporianndan ibaret
olduğunu düşünüyor. Parçası olmak iddiasında olduğu
Avrupa toplumlannın değeryargılanndan bihaber. Biha-
ber olduğu için Türkiye'nin üyeliğıne "uygariık çatışma-
sı" adına karşı çıkanlann eline devasa kozlar veriyor.
"Evlilik dışı ilişkinin cezai müeyyide altına alınması";
"uygariık çatışmasına" dört dörtlük bir örnek çünkü.
AKP oturup "Nasıl yapsam da uygariık çatışmasını he-
deften vuran bir engel yaratsam ve kendi kaleme gol
atsam?" diye düşünse bundan daha yönlü, daha kap-
samlı bir dava" bulamazdı. Hiçbir Avrupa ülkesinde
yok böyle bir yasa. Niye yok? Avrupa'da (=modem ve
demokratik toplumlarda) çünkü "özel alan ve bireysel
özgühüklerkapsammdaki tercihler" cemaat, toplum ya
da devlet otontesı adına sorgulanıp, soruşturulamaz.
Avrupa'da "cemaaf" değil, "birey" kutsaldır. Din ve ah-
laki değerlen hukuka yön veremez. Parlamenter siyaset
şeffaftır. Açık ve demokratik muhalefete karşın; arkasın-
da kımin olduğu bellı olmayan talep ve dayatmalarla ya-
sa yaptlamaz. Avrupa "takıyye" tanımaz. Zinanın TCK
kapsamına alınması demek, tüm bu değerlerin tek bir
hamleyle ayak altına alınması demektir.
"Zina mı? AB mi?" Bugün AKP'nin karşı karşıya ol-
duğu tercih budur.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLMNSAĞA:
1/ Diyarbakır
ilinde, Anado-
lu'da bugüne
değinbilinenen
eski yerleşik
köy düzenine 4
ilişkin bulgula-
nn ele geçtiği
höyük...Birno-
ta. 2/ Güney
Anadolu'daki
konar-göçer
Türkmenler
1 2 3 4 5 6 7 8
arasında, göç kervanı-
nı yöneten genç kıza
verilen ad. 3/Bir tarikat
ya da sanatın kurucu-
su... Çayın etkin mad-
desi. 4/Ender, seyrek...
Hindistan'da yetişen nr-
manıcı bir biber ağacı.
5/ Okul, kışla gibi yer-
lerde hastalar için ay- 8 I
nlmışbölüm... Birpey- g |
gamber. 6/îki tarla ara-
sındaki sınır...u
Suya düşeni — yakmaz" (Karacaoğlan).
II Karşıt... Bıtkisel kökenli bir yiyecek ya da içeceğin
ağızda algılanan hoş kokusu. 8/ Ana motifin yinelen-
mesinden ibaret canlı ve hareketli bestelere verilen ad...
tlkel benlik. 9/ Kadınlann yüzlerine sürdükleri allık...
tlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Içinden çıkılamayacak kadar güç olan, kanşık iş. 2/A1-
çak enlemlerde esen düzenli rüzgâr... Karakter. 3/Uçu-
rum... Sırtında büyük dikenleri olan, eti lezzetli bir ba-
hk. 4/Karaciğerinsalgıladığıacısıvı... Ruh... Birsorusö-
zü. 5/ Çeşitli belge ve işlemlere geçerlik kazandırmakla
yükümrü kamu görevlisi... Şöhret. 6/Faiz... Bir tuzla ürü-
nünün saftldığı bölgeler. 7/Cinsel dürtünün enerjisi. 8/Sa-
at, mikroskop gibi araçlan tozdan korumak için üzerle-
rine kapatılan cam kap... Temeb taklide dayanan sözsüz
oyun. 9/Bir renk... "Efetek" de denilen bir sebze.