23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EYLÜL 2004 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Tel Afer denklemi Kürtçü gruplardaki bö- ünmenin su yüzüne çıkan yansıması betli. Bölünmenin bir ayağında Amerikacılar, diğerinde Avrupacılar var. Türkiye'ye verdiği sözlerin tersine ABD'nin Irak'ın ku- zeyindeki tutumu da PKK/KONGRAGEL'den ay- nldığını açıklayan Osman Öcalan'ın sözlerinde belir- ginleşiyor: "Amerika bizi destekliyor, biz de Ameri- ka'nın Irak'a müdahalesi- ni." Ne rastlantı! Aynı sü- reçte, ABD'nin Türkmenle- rin ağıriıkta bulunduğu Tel Afer'e yönelik saldınlan ger- çekleşiyor... İÜ Stratejik Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulu üyesi Doç. Dr. Yaşar Hacı- salihoğlu, Tel Afer'de olup biteni J ikinciSüleymaniye" diye niteliyor. Yani, Türki- ye'nin başına bir kez daha çuval geçirildiğini söylemek istiyor... Hacısalihoğlu'na göreTel Aferolayı, "Türkiye'nin ulu- salgüvenliğineyöneJen teh- dide karşı doğrudan mü- dahale edebilmeyeteneği- ni aşındırma arzusu." Buna karşılık Türkiye'deki iktidar, "doğrudan" algıladığı teh- dide, "dolaylı"çözümlerbul- ma beklentisi içinde. Orta- daki çözümün denklemi ne? "Dolaylı çözümün ABD tarafından gerçekleştirile- bileceği varsayımına daya- nan denklem Türkiye'nin elini, kolunu bağlıyor." Aynı tablo sürerse durum ne olacak? Hacısalihoğlu, "Türkiye için yaşanan gü- venlik zafiyetinin giderek boyutlanacağını, dışpoliti- ka edilgenliğinin yerleşik hale geleceğini ve daha da kötüsü ulusal birlik ve top- rak bütünlüğü konusunda direnç eksilmesiyaşanaca- ğını" dile getiriyor ve Türki- ye'nin ivedilikle kendisine şu sorulan sorması gerek- tiğini aktanyor: "Irak'ın kuzeyinden artık herhangi bir tehdit algıla- mam söz konusu değil mi- dir? Aynı bölgede Türki- ye'ye yönelik silahlı güçle- rin vahığı sürmemekte mi- dir? Artık ABD'nin Türki- ye'nin beklentisi dışında PKK örgütüne gerekli mü- dahaleyiyapmayacağını hâ- lâ anlayamadım mı? Os- man öcalan'ın 'ABD'nin desteğini alıyoruz' yönünde- ki ifadeleri yeterince açık değil mi?" Türkiye'nin ulusal güven- liğinden sorumlu olanlann bu sorulann yanrtt2annı Türk halkına vermesi gerektiğini vurgulayan Hacısalihoğlu, "Şu gerçekgörülmelidirar- tık" diyor "ABD, kendi ege- menliğinikalıcılaştırmakadı- na Kürt kartını, Irak'ın işga- II öncesinde Türkiye üze- rinden bölge ülkelerine yö- nelik kullanıyordu. Şimdı ise Irak'tan Türkiye'ye ve bölge ülkelerine kullanmak- tadır. Bunun da en önemli kanıtı Osman öcalan'ın iti- raflandır." IŞIK KANSU ı.tr Hollanda Genelkurmay Başkanı Dick Ber- lijn, ASAM'ın düzenlediği konferansta "de- mokratikleşme" adına Türkiye'ye uyarılarda bulunmaya kalkışmış: Demokrasilerde as- kerlerin demokratik olarak seçilmiş sivil oto- riteye bağlı olması gerektiğini belirterek Tür- kiye'deki Genelkurmay Başkanfnın konumu- nun daha alt düzeylere indirilmesini önermiş, savunma bütçesi üzerinde Meclis denetimi ol- masının zorunluluğuna da değinmiş... önce Türkiye'deki duruma bakalım: Başkomutanlık, TBMM'nin manevi varlı- ğından ayrılamaz ve "demokratik olarak se- çilmiş" Cumhurbaşkanı tarafından temsil olu- nur. Genelkurmay Başkanı, silahlı kuvvetle- rin komutanıdır ve savaşta başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanı adına yerine ge- tirir. "Demokratik olarak seçilmiş" Bakanlar Kurulu'nun önerisi ve Cumhurbaşkanı'nca atanan Genelkurmay Başkanı, görev ve yet- kilerinden dolayı "demokratik olarak seçil- miş" başbakana karşı sorumludur. Savunma bütçesinin Meclis denetiminde ol- masına gelince... Türkiye'de, her yıl savun- ma bütçesi "demokratik olarak seçilmiş" Demokratikleş de Gel TBMM'den geçer. Şimdi de, Türkiye'ye akıl veren Berlijn'in ülkesi Hollanda'nın yapısına göz atalım: Hollanda'nın yönetim biçimi "demokratik cumhuriyet" değil, "parlamentermonarşi"ö\r. Hollanda'nın devlet başkanı bir "kraliçe'dir ve "demokratik olarak seçilmiş" bir kişilik değil- dir. Hollanda Kraliçesi Beatrix. Hollanda ana- yasasının 24. maddesine göre "tahta çıkma hakkı, kan bağı gereği Orange-Nassau Pren- si Kral VVilliam l'in meşru sülalesine" ait ol- duğu için bugün o makamdadır. Kraliçe'den sonra Hollanda Devlet Başkanlığı koltuğuna 'demokratik olarak seçilmiş" bir kişi değil, yi- ne ailesinden biri oturacaktır. Hollanda Kraliçesi, Avrupa'daki diğer kral ve kraliçelerden çok daha fazla siyasi yetki- lerle donatılmıştır ve siyaseten seçilmişler üzerinde etkindir. Hollanda'da, Sayın Ber- lijn'in de bağlı olduğu Milli Savunma Bakanı dahil "demokratik olarak seçilmiş" bakanla- n atama ve görevden alma kararını verme yetkisi "demokratik olarak seçilmemiş" Kra- liçe'nin elindedir. Türkiye'ye gelip "askerin siyasete kanş- mamasını" söyleyerek bir ülkenin iç siyasi konulannda görüş bildirme hakkını kendisin- de görebilen bir askere, Sayın Berlijn'e veri- lecek yanıt tektir: Demokratikleş de gel! Elbette demokrasi katılımcı ol- sun, elbette demokratik kitle örgüt- leri demokrasiye katkıda bulunsun ve ülke yönetimi üzerinde etkilerini gösterebilsinler. Hiçbir demokrat, bu istemlere karşı çıkmaz, çıkamaz. Ancak... Giderek yükseltilmek iste- nen bir esinti var Tıpkı "ulus dev- let" gibi "temsilıdemokrasi" debu- nalımdadır, öyleyse bundan vazge- çelim... Ne yapalım? Yönetimi sivil toplum kuruluşlanna bırakalım... Bu MenfaaUarın temsili... ve buna benzer önerileri, Cumhuri- yetimizin kurucusu Atatürk "men- faatlann (çıkariann) temsilınazariye- si" diye tanımlamış. Değerii yazarve araştırmacı Nurer Uğurlu'nun der- lediği Atatürk'ün "Medeni Bilgiler" kitabındaki ilgili bölüm şöyle: "Muh- telif meslek ve sanat ve işadamla- n, cemiyet içinde, ayn ayn birer zûmre, birer küçûk cemiyet halin- de düşünülürse, herbirzûmrenh bir- birinden farklı menfaatlan vardır. 6/- naenaleyh, diyorlar ki, her hukuki menfaatsahibigrup, aynayn, Mec- liste kendini temsil etmelidiher. Bu takdirde, intihap (seçim), millet ef- radının eksehyeti tarafından değil, gnıplar tarafından ve gnıplann ha- izolduğu menfaat derecesinde vu- ku bulacaktır. Meclis'te, bu gruplar- dan birkaçıbirteşipiktidarmevkiine geçince, yalnız kendi menfaatlan lehine çalışacaklardır. Buna kim ma- ni olacaktır?" Eşıtlik esasından yola çıkan tem- sili demokrasi içinde tnle gıderileme- miş olan "çıkariann birliği" sorunu, doğrudan "çıkar gruplannı" önce- leyen bir yönetim biçimiyle çözüle- bilir rrü hiç? Yenîleşıneci Eğfthııh ı EHişüncKirdükleri 1GÜRŞEN KAFKAS Ulusal eğitim sistemimizde lyenileşme şarttır. Yeni bir öğre- tim yılına başlarken gençlerimi- zin yenileşmeci, aydın ve çağ- daş bir öğretim görmesi isteği- mizdir. Yenileşmede uyumlu dü- zenlemelere gidilirken geçmiş- teki kazanımlardan yararlanıl- malıdır. Kurtuluş Savaşı'nın sür- düğü 1921'de ulusal bütünlü- ğümüz sağlanmadan Mustafa Kemal, milli eğitim kongresini toplayıp, yeni neslin geleceği- nin "eğitim şeklini" tartıştı. Top- lumun asırlardır eğitimsizlikten çektiği sıkıntılar, sorunlar görü- şüldü. Sonrası Tevhid-i Tedrisat (eğitimde birlik) ile bütünlüksağ- landı. Aydınlanma ışığı Cumhu- riyetle birlikte, ilke ve devrimler- letoplumaulaştı. Eğitimsiz top- lum, çağdaş okullaşma ile yeni- leşme ve gelişmeye kavuştu. Karanlık düşüncelerin ürünü öğ- retiler yerine, Cumhuriyetle bir- likte demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti anlayışında öğ- retim (müfredat) programlan ge- liştirildi. Pratik ve üretime açık bir eğitim anlayışı ile Köy Enstitüle- ri kuruldu. Ozamanlaryüzde 70 köylerde yerleşik halkın aydınlan- masının gerçekleşeceği düşle- niyordu. Çağdaş okullaşmaya gidildi, temel ilke, bilim bilgi iki- lisiydi. Eğitimde çağdaş, ileri ve kalkınmış uluslann deneyirnle- rinden yararlanılıyordu. Çağdaş toplum demokratik eğitimle olu- şabilecekti. Bilimde olduğu gibi eğitimde de "akılldüşünce ber- raklığı" öncülüğü vardı. 0 yılla- nn olanaklan çerçevesinde öğ- retmen eğitimine önem verili- yordu. Köy Enstitüleri, öğret- men, yüksek öğretmen okulla- rıyla, öğretmene bilgi+dene- yim+sevgi oluşumları veriliyor- du. Sonraki yıllarda, yıkıcı, kar- şı koyucu, yıpratıcı çalışmalar başlatıldı. Eğitimle kurulan kale- ler bir bir yıkılarak öğretim prog- ramlan irdelendi. Ideolojik ve di- ni nesnelerin etkileşimi ve önde tutulmasıyla bugünlere vanldı. llköğretimin sekiz yıla çıkanlı- şı ve başarılı ilerleyişi, toplumun on iki yıllık temel eğitim umudu- nu kamçıladı. En önemlisi "eği- tim sistemindeyenileşme' bek- lentisidir. llköğretim ve ortaöğ- retim müfredatının yenileşme projeleri ile mesleki eğitimin ye- niden yapılandınlma, bilgilendi- rilme toplantılanndan edinilenler rdüşündürücüdür. Avrupa Biıii- -ği'ne katılım sürecinde eğitim rsistemimizin çağdaş, katılımcı, paylaşımcı ve üretken olması rkaçınılmazdır. : . Aydınlanmayaaçık,teorikbil- '^gileri pratiğe dönüştüren yenileş- "',meci bir eğitim anlayışı düşü- Imüzdür. Dünden bugüne kro- înikleşmiş, eskimiş ve gereksiz röğretiler yerine, problem çözü- cü, kalıcı, yenilikçi ve çağdaş bir eğitim sistemi tümümüzün bek- .'lentisidir. Milli Eğitim Bakanlı- "'ğı'nın eğitimde tedavi sürecine gidildiği görüşü göreceli bir kav- •ramı çağnştırıyor. Eğitim sorun- ''.larının çözümünde 5 T'den yo- la çıkıldığı (Tespit, Teşhis, Tahlil, Tedavi, Takip) açıklandı. 5 T söz- cüklerindekı' dil eskiliği de dikkat çekicidir. Tüm bu çalışmalar dar ve geniş katılımlı bölgesel ve merkezli şûralarda masaya ya- tınlmalıydı. Eğitim sorunları 70 milyon insanımızın kültürel ve eğitimsel değerlerini ilgilendiren ortak ve geniş bir yelpazenin ürünü olmalıdır. Sistem koyucu- lann ve yakın düşünce birliği için- dekilerin şekillendireceği dar ve nesnel kavramlar olmamalıdır. Sivil toplum örgütlerinin, yerel yönetimlerin, basının, eğitimci- lerin, üniversitelerin, velilerin, öğ- rencilerin, aydınların geniş katı- lımında "eğitimde problem çöz- meye" gidilmelidir. Eğitim stra- tejisinin tespitinde ıdeolojik ve di- ni kavramlardan kaçınılmalıdır. Bugünkü yönetimin meslek li- seleri ve imam-hatip okullarıyla ilgili tutum ve istemleri toplum- ca bilinmektedir. llköğretim, eği- timimizin temel ilkesidir. öğretim programı ve yenileşmede yapı- iacak köklü değişim, ulusal bü- tünlüğümüz ve geleceğimiz için yaşamsal bir konudur. Çocuğun şekillenmesi, dallann meyveye durması, yeteneklerin açılımı bu evrede olagelmektedir. llköğre- tim, geçiştirilecek bir eğitim ba- samağı değildir. Geleceğin çı- nannın köküdür. Çocuğun şe- killenme, biçimlendirilme ve yön- lendirilme safhasıdır ilköğretim. lyi bir kök sonrası ortaöğretime geçişle olacaktır. ilk ve ortaöğ- retim programlannın yeniden ya- pılandırılması toplumun ortak kaölımı ile olmalıdır. Böylece çok- seslilik, eğitimde doğru ve aydın- lık yolu bulunabilecektir. 81 yıl- lık Cumhuriyet kazanımlarıyla hedeflenen insan tipi eğitimde kendini göstermelidir. "Yenileş- meci eğitim" sisteminde araş- tırmacı, bilimsel, girişimci, sor- gulayan, yaratıcı düşünen ve Türkçeyi düzgün kullanan bir neslin yetiştirilmesi amaçtır. Ye- ni neslin eğitiminde barışçı ve huzurlu eğitim, geleceğin yetiş- kin insanımızın gönenç içinde olmasını sağlayacaktır. Böylece yeni nesil demokratik değerier- le eğitilecektir. Eğitimimiz ide- olojinin ve dini motiflerin nesne- si olmaktan kurtanlmalı, bilim ve bilginin öznesi olmalıdır. Insanı- mızı geleceğe hazırlayacak eği- tim köprüsü çağcıl, aydın, yeni- likçi düzenlemelerie şekillenme- li ve ayrımcı olmayan temellere oturtulmalıdır. Cumhuriyetin önemli bir kaza- nımı da "kadının yaşama pozi- tifbakışıdır." Eğitimimizde en iyi, en kalıcı ve en güvenilir sistem "çoksesli katılımla" gerçekleşe- cektir. AB katılım sürecinde, Ata- türk'ün ve Cumhuriyete emek verenlerin, tüm insanlarımızın aydınlanma yönündeki çabala- n içindir. Okullanmız bilim vetek- nolojinin aydınlığında, Atatürk il- ke ve devrimlerinin ışığında "ye- nilikçi bireğitim sisteminin" ara- yışındadır. Çağa uygun öğret- men eğitiminde, bilimsel bece- ri ile donatılmış yeni neslin "ye- nilikçi eğitim sistemi" özlemi- mizdir. Aynmcılığa, geri gidişe prim venveyen eğitim umut ışı- ğımız olacaktır. Her şey çocuk- larımız içindir. Gelecek onların, onların eğitimi bizim gönenci- miz olacaktır. KÎM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicaka turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl kamilmasaracha mynetcom H A R B t SEMİH POROY semihporoyfcı yahoo.com KEDİ LEVO APTİÜKA aptull 'i hotmail.com KE&1-. K£O • SEN N£ D£Dr<â.tM" Duyuyop*. MUSUM yAMU / OLAMLARI UNUTTUN M u ? J*~-~ 5 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18Eylül wuw.mumtas-arikan.com RM GENEL SEKRETERI fS6f 'D€ 8U6ÛN, BtKLEŞM/Ş M/LLETLEK G£H£L S£KR£TEGİ, rsVEÇÜ DİPLOMAT £W<S HAMUAR- SK&ÖLD QiEMtRŞULT),KONGO'&ıl gİK UÇAA: KAZA&NDA ÖL£>Ü. tSSS'7EM Bu YANA BM- 6e. NEL SEKRETERİ OLAN HAMMAKSKTÖLO, MÜKÛHEr. LEBIH ETtClSrt DIŞINOA KAIA8İLECEJC BA&MSIZ BİR SML ÖGGÜTLİtJ GEeç£tajEŞTİRİL£BlLEC£- ĞİNE /Ç7EAJLİKLE /SMAJMtŞT/. ONUM "SESSİZ DİPLOMASİ" DEDİĞİ TEKE -TBK GÖRÜfME VÖV TEMİ, BİRÇOK SO8UNUN ÇÖZÜMÜHOE rA&V?U ' OLUYORDiJ. ÖZELLİKLE, ORTADOĞa V£ KOUGO'. DAKİ KARIŞIKLIKLARIN eiOERİLMESİ /ÇjM UĞ- RAÇ VERBN HAMMARSKJÖLD, GEGEĞİHDE KUL- LAUtlMAK ÜZERE İLK ASKEKî B M 6ÜCÛAIÜ PE SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU AB Harakirisi ve 7ina' '95 seçimleri arifesinde Abdullah Gûl'le seçım böl- gesı Kaysen'de "Milliyet" için (10 Aralık) bir röportaj yap- mıştım. Gül'le ilk kez o röportaj vesilesıyle Kayseri'nin Yahyalı ılçesınde Refah Partisı adaylan takdiminde kar- şılaştım. "Refahçılar"tn "oydeposu" ve Nakşibendıle- nn merkezi sayılan ilçe meydanında yaşadığım şoku ha- tırlıyorum. Meydandaki tek kadın bendım. Karaltındaki Yahyalı meydanında benden başka kadın yoktu. "Tercihiniz şeriat mı" şeklindekı bir soruma Gül; "/s- lama aykın kanun kalkacak..." diye yanıt vermışti: "Tür- kiye'de geçehi kanunlar arasında, Islama aykın olan da var, olmayan da. Aykın olanlarbaskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkânı vereceğim..." ("Annem Batıya Gidin Dedi!" isimli kitabımda bu röpor- tajı bulabilirsiniz. OM Yayınlan. S. 145) Yasaya dini kodla balans ayan... Ceza Yasası kapsamında alınmak istenen "zina zıt- laşması" beni yıllar öncesıne götürdü ve Gül'ün bu söz- lerinı hatırlattı. Kafamda ilk çağnşım, yaptığımız o röpor- taj oldu: "Zinaya cezai yaptınm adına AKP'nin verdiği mücadele bu işte!" diye düşündüm; "Islama aykınya- salan kaldırmak veya Islama uydurmak..." Cumhuriyet yasalanna "dini kodla balans ayan" yapmak yani! lyi de hani değişmişlerdi? Hanı AKP artık "Islama parti" değıldi? Hani "referansı artık din değildi"} Hani Avrupalı Hınstiyan Demokratlargibi "muhafazakârve de- mokrat birparti" olmuştu? Bu bir "zihniyet" sorunu sevgili okur. Ha dedin mi de- ğışmiyor. Söyleşiyi yaptığımız tarihten bu yana Gül de- ğtşmiş olabilir ve umanm değışmiştır. Ancak üst düzey kadrolar tek tek değişmiş olsalar dahı, tabandaki zihni- yet değişmıyor. "Zina" üzerindeki bu kör inat; bugün bi- ze AKP tabanında hâlâ çok güçlü olan (tankatlar mı?) bırzıhnıyetın tutsağı olduğunu; radikal kanadın elinde bir ilen, bir geri oyuncak edlidiğını, edilebileceğini gösten- yor. Bu; yurt ıçi ve dışında AKP'ye açılan tüm siyasi kre- dinin yerte bir edilmesi demektir. "Zinaya cezaiyaptınm", çünkü AKP'nin "değiştim" söylemlerine karşın gerçek çehresını okumamıza, "röntgenini çekmemize" e\ veren damardan bir konu. Bu öyle bir saplantı ki "din değer- leriyle hukuka yön verme arayışı" bir yana; "özel alan" ile "birey"\ hıçe indirgeyen bir "cemaat anlayışı" ile, "or- manın çağnsı" olarak adlandırabileceğımız tüm AKP "refleksleıini" bir anda tabak gibi ortaya koyuyor. Buna toplumsal ve parlamenter muhalefetı yok sayan antı-demokratik bir siyaset yapma bıçimını ekleyıniz; Türkiye'nin canlı "kadın hareketini" ıskalamayı ekleyıniz; "yokzınaydı, yok cinsel sadakatsizlikti.. takıyyeciliğini" ekleyinız; "6 Ekım'i beklemek kumazlığım" dahil edi- nız... Bunlar bıze hep AKP rotasına yön veren temel re- feranslann hâlâ ve her şeye rağmen değışmemış oldu- ğunu göstenyor. Refah serüveninden bu yana bir arpa boyu yol almamışlar dedirtiyor. AKP nereye gittiğini bilmryor... Veşunu dedirtiyor İşbaşınageldiğı2002 Kasımı'ndan beriAB yolunda çok engelli biryanşa soyunan AKP, as- lında nereye gittiğini bilmiyoh" Şaşkın. Avrupa'yı anla- yamamış, kodlannı okuyamamış, "Avrupa projesinin ne anlama geldiğini kavramamış" bir siyasi parti portresiy- le karşı karşıyayız. Kriterleri karşılamak konusunda ken- dinden önceki iktidariardan çok daha fazla gayret sarf eden AKP; bu koşunun Komisyon raporianndan ibaret olduğunu düşünüyor. Parçası olmak iddiasında olduğu Avrupa toplumlannın değeryargılanndan bihaber. Biha- ber olduğu için Türkiye'nin üyeliğıne "uygariık çatışma- sı" adına karşı çıkanlann eline devasa kozlar veriyor. "Evlilik dışı ilişkinin cezai müeyyide altına alınması"; "uygariık çatışmasına" dört dörtlük bir örnek çünkü. AKP oturup "Nasıl yapsam da uygariık çatışmasını he- deften vuran bir engel yaratsam ve kendi kaleme gol atsam?" diye düşünse bundan daha yönlü, daha kap- samlı bir dava" bulamazdı. Hiçbir Avrupa ülkesinde yok böyle bir yasa. Niye yok? Avrupa'da (=modem ve demokratik toplumlarda) çünkü "özel alan ve bireysel özgühüklerkapsammdaki tercihler" cemaat, toplum ya da devlet otontesı adına sorgulanıp, soruşturulamaz. Avrupa'da "cemaaf" değil, "birey" kutsaldır. Din ve ah- laki değerlen hukuka yön veremez. Parlamenter siyaset şeffaftır. Açık ve demokratik muhalefete karşın; arkasın- da kımin olduğu bellı olmayan talep ve dayatmalarla ya- sa yaptlamaz. Avrupa "takıyye" tanımaz. Zinanın TCK kapsamına alınması demek, tüm bu değerlerin tek bir hamleyle ayak altına alınması demektir. "Zina mı? AB mi?" Bugün AKP'nin karşı karşıya ol- duğu tercih budur. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLMNSAĞA: 1/ Diyarbakır ilinde, Anado- lu'da bugüne değinbilinenen eski yerleşik köy düzenine 4 ilişkin bulgula- nn ele geçtiği höyük...Birno- ta. 2/ Güney Anadolu'daki konar-göçer Türkmenler 1 2 3 4 5 6 7 8 arasında, göç kervanı- nı yöneten genç kıza verilen ad. 3/Bir tarikat ya da sanatın kurucu- su... Çayın etkin mad- desi. 4/Ender, seyrek... Hindistan'da yetişen nr- manıcı bir biber ağacı. 5/ Okul, kışla gibi yer- lerde hastalar için ay- 8 I nlmışbölüm... Birpey- g | gamber. 6/îki tarla ara- sındaki sınır...u Suya düşeni — yakmaz" (Karacaoğlan). II Karşıt... Bıtkisel kökenli bir yiyecek ya da içeceğin ağızda algılanan hoş kokusu. 8/ Ana motifin yinelen- mesinden ibaret canlı ve hareketli bestelere verilen ad... tlkel benlik. 9/ Kadınlann yüzlerine sürdükleri allık... tlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Içinden çıkılamayacak kadar güç olan, kanşık iş. 2/A1- çak enlemlerde esen düzenli rüzgâr... Karakter. 3/Uçu- rum... Sırtında büyük dikenleri olan, eti lezzetli bir ba- hk. 4/Karaciğerinsalgıladığıacısıvı... Ruh... Birsorusö- zü. 5/ Çeşitli belge ve işlemlere geçerlik kazandırmakla yükümrü kamu görevlisi... Şöhret. 6/Faiz... Bir tuzla ürü- nünün saftldığı bölgeler. 7/Cinsel dürtünün enerjisi. 8/Sa- at, mikroskop gibi araçlan tozdan korumak için üzerle- rine kapatılan cam kap... Temeb taklide dayanan sözsüz oyun. 9/Bir renk... "Efetek" de denilen bir sebze.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle