19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 2004 PA2AR HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ SİRMEN Arz-Talep ve Tavuk-Yumurta Sevgili, Geçenhaftabugünyazdığım 'Asıl Sorvmlu Kim?'baş- lıklı yaada, neogazetecilerin böylesine egemen olma- sının asıl sorumlusunun gazetelerin müşterileri olduğu- nu söylemem değerii bilim adamı, askerlik arkadaşım Özer Ozankaya'ya ters gelmiş, oturmuş bana bir e- maıl göndermış. "Toplumbilim diye bir bilim varsa ve ben de onun ne dediğini iyi biliyorsam, 'özellikle kitle iletişim araç- lannın işleyişinde arz talebi yaratır, talep arzı değıT ge- nellemesi sağlam gözlemlere dayanmakta ve yerteş- miş bulunmaktadır. Siz toplumun talep düzeyinin be- lirteyici olduğunu benimsemektenyana ağırfığınızı koy- makla biryandan demokrasiyi 'Çoğunluk neyi istiyor- sa ulusal irade odur' biçiminde çarpıtanlann işini ko- laylaştıncı birgörüşe açabiliyorsunuz" diyor özer Ozan- kaya. Geçen pazar Türkiye'de talebin nasıl bu hale geldi- ğinin tartışılması gerektiğini de belirtmiştim. Şimdi bi- lim adamı dostumun yanıtı konunun daha da can alıcı noktasından işlemesine yardımcı olacak. Ancak önce bir noktayı özenle belirtmem gerekir, Sevgili Ozankaya'nın ikinci tümcesindeki suçlar nite- likteki tespitinin benimle hiç ilgisi olmaması gerekirdi. Bir ya da birkaç değil, birçok yazımda, çoğunluk ira- desinin her şeyi meşru kılamayacağını söylemiş, çağ- daş demokrasinin milli iradenin her şeye kadir olama- dığı bir rejim olduğunu belirtmiş bir kişi olarak, bu eleş- tiriyi üzerime almamakta haklı olduğumu düşünüyorum. • • • Gelelim, arz talep konusuna... Ozankaya özellikle kitle iletişim araçlannın işleyişinde talebin arzı belirle- diğini söylüyor. Bu görüşteki doğruluk payını yadsımak mümkün değil. Hatta daha ileri gıderek, yalnız bu alan- da değil, kâr maksimizasyonuna dayalı kapitaiist sis- temin egemen olduğu toplumlarda, hemen her konu- da, talebin oluşmasında arzı yapan ya da yapmaya ha- zırlanan krtlenin büyük etkisi ve yönlendirmesi olduğu yadsınamaz. Kapitalizmde arz toplumsal yarara göre değil, kârlı- lığa göre belirlenir ve o doğrultuda bir talep yaratılma- sı için çalışılır. Çağımızda beyin yıkamayı bilimsel yöntemlerie yü- rütme düzeyine yükselmiş olan reklamcılık sektöru, bu işte başrolü oynamasına karşın oyunun tek aktörü de- ğildir. Ama yine de reklamcılık sektörünün işlevi o kadar önemli hale gelmiştir ki, herhangi bir malın veya hizme- tin değil, bir politikanın veya politik ımajın satılmasın- da bile artık bu sektörden yararianılmaktadır. Bu gerçekler yadsınamaz. Ama asıl sorun, toplumun teker teker bireylerinin ve bütünüyle toplumun çoğun- luğunun yapay taleplerin oluşmasına böylesine edilgen biçimde boyun eğmesine nasıl ulaşıldığı sorusu orta- dan kalkmaz. Bu arada, şu soru da göz ardı edilemez: Nasıl olu- yor da bazı kişiler, örneğin kitle iletişim araç/annda özer Ozankaya, kendisine sunulanı gözü kapalı kabul etme- yerek sorgulayıcı yöntemle seçici tavrını koruyabili- yor?.. • • • Kapitalizm bir ideolojidir, görünüşteki demokratikli- ğinin ardında yaşamın bütün alanlanna müdahale eder, onu geniş topluluklar farkına varmadan, bireyin yaran ve mutluluğu değil, kendi kân doğrultusunda biçimlen- dirir. Propaganda, ki reklam da bir anlamda onun bir par- çasıdır, bireyi kapıtalizmin mutluluk olduğuna inandır- mıştır. Bu arada sosyalist veya sosyalist olduğunu id- dia eden denemelerin bunu beceremediğini vurgula- yıp geçelim. Kapitaiist ülkelerde okullarda okutulan ekonomi ders- leri bile genelde bu düzenin en üstün ve en doğru ol- duğu varsayımından yola çıkar ve sistemin çarklannı döndürmenin ötesinde, gerekçesini sorgulamaz. Tabii kapitaiist toplumlar ve onlardaki arz-talep kav- ramı için geçerli olan bu açıklamalar, pseudo (sahte) ka- pitaiist bir toplum olan Türkiye'nin durumunu ve med- yasını açıklamaya yetmez. Çünkü, artı değeri sömüren ve kâr için yapay talep yaratan, ama çarkını üretimle döndüren kapitalizmin ter- sine, Türkiye'de sistem, üretime değil, avanta ve tala- na dayanmaktadır. Yıllar yılı ürettiğinden çok üreyen toplum, yağma ve talana dayalı bir etiği de oluşturmuştur. Kurtuluşu üretimde aramayan, sürekli toplumsal zen- ginlikleri talan eden ve talandan arta kalanlardan na- siplenen, bir anlamda kendi kendini yemekle yaşarken, kendini bitiren bir toplumun çarpıklıklanyla kapitalizmin çarpıklıklannı birbirine kanştırmak da yanlış olacaktır. Daha modemiteyi tam olarak tanıyamamış, yaşaya- mamış bir toplumun neogazetecilerini anlamakta bize postmodern görüşler de yardımcı olamayacaktır. Görüyorsun Sevgili, toplumumuz gibi pek kendine özgü olan medyamız da öylesine karmaşık bir yapıda ki tartış tartış kolay kolay bitmiyor. Yeri geldiğinde devam ederiz. [email protected] Yeni eylem planlıyordu Demiryolu bombacısı Gaziantep'teyakalandı GAZtANTEP (AA) - Hatay'ın Dörtyol ilçesi yakınlannda, demiryolu köprüsüne bomba yer- leştirmeye çalışan 3 terö- ristten biri olduğu bildi- rilen Adil Abi, Gazian- tep'te yakalandı. Abi'nin, Gaziantep Valiliği'ni bombalamaya hazırlan- dığı öne sürüldü. Gaziantep Emniyet Müdürlüğû Terörle Mü- cadele ve Istihbarat Şu- beleri görevlileri, "Amed"kodadlıAbi'yi Gaziantep Valiliği ile il- gili keşifve istihbarat ya- parken yakaladı. Bu sıra- da Adil Abi'nin yanında bulunan bir kişi ise kaç- mayı başardı. Gözaltına alınan Abi'nin emniyet- teki sorgusunda Hatay'ın Dörtyol ilçesi yakınla- nnda demiryolu köprüsü- ne bomba yerleştirmeye çahşan kişiler arasında bulunduğunu, Gaziantep Valiliği'ne bomba koy- maya hazırlandıklannı itiraf ettiği ileri sürüldü. Abi'nin ifadesinde Mu- rat Karayüan tarafından Türkiye'de bombalama eylemleri yapmakla gö- revlendirilen 50 kişilik grupla birlikte Şırnak'tan Türkiye'ye giriş yaptığı- m anlattığı belırtildi. Öte yandan Kars'ın Kağızman ilçesinde gü- venlik güçeri ile PKK mi- litalan arasında çkan ça- tışmada 4 teröristin öl- dürüldüğü bildirildi. Tutuklu El Kaide militanlan, Irak'ta öldürülen liderleri Habib Akdaş'ın bağlantılannı anlatıyor Pikniktecihatdersi...MEHMETFARAÇ Irak'ın El Ambar eyaletındeki ABD bombardımanında öldüğü ileri sürülen El Kaıde'nin "Türkiye emiri" Habib Akdaş'la ilgili, eylem arkadaşlannın çarpıcı ıfadeleri bulunuyor. Polisin ts- tanbul'da 15-20 Kasım saldırılannın faıllen olarak yakaladığı birçok mıli- tan, Akdaş'ın, katliam için sesiz ve de- rinden örgütlendiğini, "Islam ümme- ti eziliyor. Usame bin Ladin cihat bay- rağı açü, katilmak gerek" dıye propa- ganda yaptığını söylüyor. Tutuklu militanlardan Harun İlhan. Habib Akdaş'la 1999'daAfganıstan'a gidışını şöyle anlatıyor: "İki grup ha- tinde yola çıktik, Ben Habib'Ie birlik- teydim. Önce Kayseri'ye, oradan da otobüsie Gürbulak Sınır Kapısı'ndan Tahran'a gittik. Sonra Pakistan'uı Taf- tan şehrine, oradan da Feşaver'e geç- • El Ambar'da ABD bombardımamnda öldüğü ileri sürülen Habib Akdaş'ın eylem arkadaşlan, Istanbul'daki intihar eylemleri için nasıl sessiz ve derinden örgütlendiklerini anlatıyor. Militanlar, Akdaş'ın, Kemerburgaz'da düzenlediği örgüt pikniklerinde kendilerini Usame bin Ladin'in açtığı cihat bayrağı altında toplanmaya çağırdığını söylüyor. tik. Hep biriikte Afganistan'ın Host şehrinde mağaralardan oluşan Halden Kampt'na kaüldık. Habib'e Yahya' kod adını verdikr. 2 ayhk kampta'Af- gani' kod adlı Serkan Altken askeri eğitim verh ordu. Ağır silahlar ve pat- layıcı düzeneklerini öğrenhorduk. Son- raTürkiye'ye döndük. Habib Afganis- tan'dan gebVken yanında Ladin ve El Kaide örgütünün savaş görüntülerini içeren CD'ler getirmişti, çoğaltmamı istedi,yaptını. 2001 yıhKurban Bayra- mı öncesinde Habib, Suitanbeyii Bele- diyesi'nden kiraladığı aJanda kurban- lık satiyordu. Ona yardım ettim™" Örgürün kuryesi olarak nıtelenen Adnan Ersöz ise Akdaş'la 1997 yılın- da Halden Kampf nda tanıştıklannı belirtirken yaşadıİdannı şöyle sıralıyor: "Habib, Kandahar'da El Kaide ör- gütüne ait evde kalıyordu. Ben de > an- lanna giöim. Orgütyöneticisi Ebu Hafz El MısnflegörüştüJderinisöyledLMıs- ri, kendi kamplannda Türklere eğitim imkânı sağla>acaklannı, Türkiye'de herhangi bir eylenı yapüıp >apdmava- cağını sornıuş. Habib ve arkadaşlan da konu üzerinde çalışma vapacakla- nnı $ö\1emiş. tstihbari çalışma için Ha- bib'e 10 bin dolar verüdL Habib Afga- nistan'daki ilişkilerinden dolayı' Emır' konumuna geldi" Cezaevinde olan El Kaide militanı Feva Yitiz ise Akdaş 'la Pakistan'da bir üniversitenin yurdunda tanıştığını be- lirtirken şu bilgileri veriyor: 'Molive amaçh organizasyon' "Habib bir gün Kemerburgaz'daki piknikte bize hitaben Müslümanlann dünya üzerinde ezildiklerini, âlemi Is- lamiyenin perişan bir durumda oldu- ğunu, biz Müslümanlann bulunduğu- muz yer neresi olursa olsun üzerimize düşen görev leri yapmamızuı farz oldu- ğunu, görev yapmak için mutiaka yurt- dışuıa gitmek gerekmediğmi, buradada cihatedüebüeceğüıi, a> et \e hadisJerden Vecdi Cönül'e mektup yazmış Askeri ihalede Zapsu parmağı • Başbakan Erdoğan'ın özel danışmanı Cüneyd Zapsu'nun Fransız firmasına verilen '20 milyon Euro" tutanndaki bir askeri ihalenin iptal edilmesini istediği ileri sürüldü. Haber Merkezi - Baş- bakan Recep Tayyrçı Erdo- ğan'ın özel danışmanı Cü- neydZapsu'nun Milli Sa- vunma Bakanı Vecdi Gö- nûl'e mektup yazarak "20 milyon Euro" tutannda- ki bir askeri ihalenin ip- tal edilmesini istediği öne sürüldü. Haftalık siyasi haber dergisi Nokta'nın bu haf- ta kapağına taşıdığı ha- berin aynntılan kısaca şöyle: Milli Savunma Bakan- hğı'nca Kara Kuvvetle- ri'nin ihtiyacı olan ve TSK için ilk kez alımı yapıla- cak 30 yataklı bir seyyar cerrahi hastanesi için iha- leaçıldı. 1999'dayapılan ilk ihale, katılan firmala- nn yeterliliği konusunda- ki şüpheler üzerine, 2003'e kadar her yütek- rarlanıp 5 kez iptal edildi. 3 Kasım 2002 seçimlerin- den sonra kurulan Abdul- lah Gül başbakanhğında- ki 58. hükümet, ilk toplan- tılanndan birinde konuyu ele aldı. Bakanlar Kurulu, DevletflıaleKanunu'nun 55. maddesi uyarınca 'TSK'nin acfl ihtiyacı' ne- deniyle ihalesiz olarak bu işi Fransız Euro- Shelter firmasına verdi. Nokta'nın haberine gö- re; ihaleyi Fransız firma- sının almasının ardından resmi hiçbir sıfah olma- yan, ancak Başbakan Er- doğan'a yakınlığıyla bili- nen Zapsu devreye girdi. Haberde Zapsu'nun, "Sevgili Vecdi Bey, Sayın Bakanım" hitabıyla Sa- vunma Bakanı'na yazdı- ğı mektuba da şöyle yer verildi: "... 30 yataklı Seyyar Cerrahi Hastanesi Pröje- si ile ilgüi olarak aldığun bazı duyumlan size nak- tetmek istedim. „. Daha önceki ihaleler ve buihalede iptal edflmiş- tir. Bu son iptalin sebebi- nin, zamanın Genelkur- may Başkanı Sayın Kı\n - koğlu' na karşı Fransa'da bir mefro istasyonunda ohışan olay üzerine Fran- sız firması SAGEM'in (Zapsu yanhşhkla nıektu- bunda ihalenin verildiği şirketi SAGEMolarak be- hrtiyor) kazanmasmı ön- lemek üzere olduğu iddia edihyor. Fakat her nedense, da- ha sonra 2886 No'hı yasa- nm 55. maddesine day-ana- rak, TSK'nin acil ihtrya- cmm karşıianması içinBa- kanlar Kurulu karan Oe ihaiesiz olarak bu iş FYan- SE SAGEM firmasına ve- rümiştir. Buradaki çeBşki enteresandır. ÜsteBk SA- GEM firması her şeyi it- hal etmektedir. Halbuki tamamenyerü matzeme ile bütün bu Seyv'ar Cerrahi Hastane Pröjesi'nin kar- şüanabilecegı söylenmek- tedir. tddialara göre en son olarak SAGEM firması Milli Savunma Bakanb- ğı'nın istediği teminat mektubunu vermeyi red- detmektedü-." Uyanyı dikkate alan Gönül'ün, iddialann araş- unlmasını istediği ve böy- lece ihalenin sürünceme- de kaldığı ifade edildi. tstanbul'da 15-20 Kasun saldırılannın faiDeri olarak yakalanan müitanlarAkdaş'la ilgiü çarpıcı ifadeler verdi . 460ten 200e indirilecek Cezaevleriyan yanya azaltdacak TRABZON (Cumhurryet) - Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdür Yardımcısı Nizamettin Kalaman. bölge cezaevleri uygulamasma geçeceklerini ve cezaevi sayısuıı 460'tan 200'ç indirmeyi hedeflediklerini açıkladı. Giresun'un Görele ilçesinde açıklamalarda bulunan Kalaman, 504 cezaevinden 44'ünün kapatıldığım, çok sayıda cezaevinin de program dahilinde kaldınlacağını söyledi. Bakanlığın bölge cezaevleri uygulamasma geçmek için hazırlıklar yaptığını belirten Kalaman, cezaevi sayısının ilk aşamada 250'ye, daha sonra da 200'e indirileceğini açıkladı. Kalaman, yeniden düzenlenecek cezaevlerinin Avrupa standartlarma uygun olacağını, insan haklanmn gözetileceğini söyledi. Cezaev- lerinin yaygın olmasuun önemli sorunlar yarattığım belirten Kalaman şöyle konuştu: "Örneğin Görek'deki cezaevinde 55 kişi kalryor. Buraya sosyal akthiteler getirmemiz için büyük masraflar yapmamız gerektyor. Bundan dolayı 350-400 kişüik modern cezaev- lerine gerek var. Kapaülacak cezaevleri içinde ağn* ceza cezaevleri otanayacak." Erdoğan vazgeçmiyor: İstanbul'a 3. köprüyü deyapacağız' ÇERKEZKÖY (AA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, istanbul'a iki köprü, Marmaray ve lastikli tüp geçidin yetmeyeceğini belirterek, Boğaz'a 3. köprüyü yapacaklarını bildirdi. Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nde Uğurteks Şirketler Grubu tarafından yaptınlan "Uğurteks Boya Terbiye Fabrikasrmn dünkü açılış töreninde konuşan Erdoğan, duble yol çalışmalanrun devam ettiğini, Kınalı-Tekirdağ arasındaki yolun yapımı için çahşmalann hızlandırıldığını ifade etti. Erdoğan, özellikle yol denilen bu gerçeği bir medeniyet yanşı olarak gördüğünü kaydetti. Erdoğan, Trakya'yı Avrupa'ya ve Asya'ya bağlayacak karayollannnı adımlannı da attıklanm belirterek şöyle konuştu: "Tekirdağ Limanı'nı aynı şekilde Anadohı'ya bağlayacak adnnlan da arryoruz. Bazdan 3. köprü olayma muhalefet ediyorlar. Bunun da altyapı çahşmalarmı yapıyoruz. Çünkü tstanbul'a ne iki köprü, ne Marmaray, ne de lastikli tüp geçit yetmez. Hem lastikli tüp geçidi yapmayı hedeflhoruz, zaten Marmaray 'm temeö atıkh. Hem de 3. köprüyü yapacağız. Böylece ulaşımı Anadolu ile Avrupa arasında rahaÜatacağE." örnekler vererek anlatn. 2-3 kez daha Kemerburgaz'a pikniğe gittik Motive amaçh bu organizasyonlan Habib ve Gürcan ayarhyordu™" Istanbul'da 58 kişinin öldüğü, 650'den fazla kışinin de yaralandığı 4 intihar saldınsı eylemiy- le ilgili tutuklu bulunan Murat Idrak da polis ifadesinde, Akdaş Ta yakın ilişİdsınden söz ediyor: "Bir gün Gaziosmanpaşa 500 Evler semtinde bir eve gittim. Bir müddet sonra kendisini Uk kez orada gördü- ğüm ve bana Hüseyın olarak tanıştın- lan, gerçek isnünin Habib Akdaş oldu- ğunuÖğrendiğiınşahısgeldL Habibba- na ne iş yapoğum, nerede kaldığınu, mesleğimi sordu. Cep telefonu işindeça- hşoğunı, esas mesleğimin bilgisay arcı- lık olduğunu söyledim. Bana' Din açı- sından, Islamiyet açısından bir hede- fin \ar mı' diye sordu. Hayır dedim. ABD, İsraU, İngiltere ve yardımcılan- nın Müslümanlara bom- ba yağdırdıkiannı bikürdL Müslümanlara görev düş- tüğünü ve her Müslüma- nın kendisine hedef beür- temesi gerektiğini söyledi Askerlik yapıp yapmadı- ğonı sordu,yupnıakisteme- digimi söyledim. Bunun üzerine Habib, Türldy e'de askerlik vapmanın doğru obnadıguu söyledi Daha sonra Çeçenistan ve Afga- nistan'dan bahsettik»' 1 ts- tanbul katlıamı sanıklann- dan Yusuf Polat AkdaşTa Islamabad'daki Internati- onal Islamic Ünivercity'de tanıştığını belırtıyor: "Bir buçuk yıl kadar önce Fen- dun Uğurlu (HSBC saldı- nsını gerçekleştiren inti- har eylemcisi) tanımadı- ğun iki kişiyie birlikte evi- megekü.Arkadaşlanndan birini Selım kod adıyla ta- ruştırdı. Ben bu şahsı em- niyette teşhis ettim ve adı- nın Habib Akdaş olduğu- nu öğrendim. Habib biri- lerinin (Usame bin Ladin) cihat bayrağı açtıguu, bu- na kaohnakgerektiğini bfl- direrek benhn düşüncele- rimiöğrenmeye çalışo. An- cak ben sadece dinledim. Bir süresonra Feridun'un evine gittim. Orada Ha- bib'le birlikte bir müddet ders vupûk. Dersierdevam ederken Vahudi ve Ameri- kan hedeflerine eylem ya- püması fikri ortaya ankb- ğuıda Habib olayuı felsefe- sini anlatirken,' Yahudiler ve Amerikalılar Islam üm- metıni ezmektedir. Bun- lar \e işbirlikçilen ile ko- numumuz ne olursa olsun diğer kardeşlerimizin acı- sını paylaşarak onlarla sa- vaşacağız. El Kaide ile yapı olarak farkhyız, fakat görüş ve hareket birliğimiz vardır' diyordu." Kaset eşine izletilecek Akdaş "ın öldürüldüğü- ne ilişkin görüntülerin bu- hmduğukaseön, teşhis için cezaevindeki eşine izlet- tirileceği öğrenildi. Kase- ti incelemeye alan Istanbul Emniyet Müdürlüğû yet- kilileri görüntülerde yer alan cesedin büyük bir ola- sılıkla Akdaş'a ait oldu- ğunu kaydetti. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Abdullah öcalan'la 1993 yılında yaptığım söyleşi Cumhuriyet gazete- sinde yayımlanmaya başladığında dö- nemin Istanbul Devlet Güvenlik Mah- kemesi Başsavcısı Ahmet Köksal te- lefon etmişti. Köksal, telefonda söy- leşiyi çok beğendiğini, öcalan'a en zor sorulan benim sorduğumu belirtip kutlamıştı. Söyteşi daha sonra kitap olunca Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı hakkımda dava açtı. Bu da- vanın ilk aşamasında Terörle Mücade- le Yasası'nın 8. maddesinin 1. fıkrası- na göre mahkûm oldum. DGM'de karar verildikten sonra, ga- zeteci arkadaşım Miyase llknur la bir- likte DGM Başsavcısı Ahmet Köksal'ı ziyarete gittim. Aytar önce bu söyleşi gazetede yayımlanırken bana telefon- da söyfediklerini hatırlayıp hatırlama- dığını sordum. "Tabii ki hatırlıyorum" dedi. "O zaman bu dava neden açıl- dı ve ben neden mahkûm oldum?" di- yesordum. Birazdurdu, "Demekkiara- ya bazı kuvvetler girmiş" dedi. 12 Eylül askeri darbesinin 24. yılın- da neden bu görüşmeyi hatırladım: Yargı, İstihbarat ve 12 Eylül Biliyorsunuz, Çakıcı'nın kaçmasından buyanaYargıtay'laMlT arasındaki iliş- ki gündemden düşmüyor. Son olarak Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya hakkında kendi başında bulunduğu kurum da bir ön inceleme karan aldı. Bu konuda başından itibaren en çok dikkatlerden kaçan nokta, Yargıtay'la MİT arasındaki kurumsal ilişki. Daha doğrusu gelenekselleşmiş ve herke- sin doğal karşıladığı, bence yasalara uygun olmayan ilişki de bu. Eraslan özkaya'nın bu olayda kişi- sel bir çıkan olup olmadığı hep öne çı- kanldı. Bence asıl önemli olan Yargı- tay'la MİT arasındaki ilişkinin biçimiy- di. Bu sorun gündeme ilk geldiği gün- lerde, MtT ve Yargıtay yetkilileri, "Biz zaten sürekli görüşürüz" diye açıkla- malarda bulundular. Ben de o zaman, "Neden bu kurumun yetkilileri sürek- li görüşürier?" diye sormuş ve buna cevap aramıştım. Sevgili Uğur Mumcu, 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra yargılanırken onlann dosyasından MİT raporu çık- mıştı. MlT'in sol içine soktuğu bazı ajanlar, Uğur Mumcu hakkında olum- suz raporlar yazmışlardı ve bunlar mah- keme dosyasına konmuştu. MlT'in da- valara müdahale ettiğini bizler o zaman öğrenmiştik. Sonra başka bazı dosya- larda da MİT raporlan ortaya çıktı ve tartışmalara neden oldu. 12 Mart dö- nemi yargılamalanndan ders çıkaran MİT'çiler sonraki dönemde mahkeme dosyalanna açıktan rapor yollamaz ol- dular. Ama müdahaleden vazgeçme- diklerini biliyoruz. 12 Mart dönemindeki MİT raporia- n, bütün sakatlığına, haksızlığına rağ- men yine de açıktan yazıldığı için yar- gılanan sanığa savunma olanağı veri- yordu. Sanık, MlT'çilerin kendisi hak- kındaki iddialannı öğreniyor, bir taraf olarak savunma yapabiliyordu. Son- ra bunlann hiçbiri kalmadı. MlT'in Yargıtay'la ilişkisi işte bu tür gizli raporlar açısından son derece sa- kıncalı. MİT, Yargıtay'a neden gider? Yargıtay, mahkemelerden gelen dos- yalann içindeki belgelere bakarak bir karara varacaktır. MİT, acaba bu aşa- mada mı devreye giriyor. Yani, bazı dosyalara bakıp, "Bunlar bizim ada- mımız, suç işlemiştir ama mahkûm etmeyin" mi diyor? Ya da "Bu adam komünisttir, vatan hainidir, hakkında çok rapor vardır, bunu mahkûm edin gitsin" mi diyor? Bunlan demediğinin ne garantisi var. Yargıtay'ın karar vermek için bir is- tihbarat raporuna ihtiyaç duyması, hu- kuk devletinin tamamen ortadan kal- dınlması anlamına gelmiyor mu? Üs- telik, yasalarda ne MlT'in böyle bir hakkı olduğu yazılı ne de Yargıtay'ın ka- rar verirken böyle bir istihbarata baş- vurması gerektiği. Mahkemeler ba- ğımsız değil mi? 12 Eylül askeri darbesi öylesine bir sistem yarattı ki, herkes Yargıtay ve MİT arasında yasalarda olmayan, sanığın savunma hakkını tamamen tahrip eden ilişkinin bu yönünü neredeyse doğal karşıladı. Herkes gözünü, Çıkar elde edildi mi, edilmedimi" konusunadik- ti. Yargıtay'la MİT arasında süreklilik kazandığı bizzat bu kurumlann yetki- lileri tarafından ifade edilen ilişki, nor- mal karşılandığı sürece her türlü yol- suzluk mümkündür. Çünkü ilişkinin yasalara aykın olan yanı her türlü yol- suzluğa da kapı açar. Yann bir MİT yetkilisi, "Şu bizim adamımızdır, çok hizmetleri oldu, onu mahkûm efrrce- yin" diyerek Yargıtay'ın kapısınadaya- nırsa ve bunu kişisel bir çıkar karşılı- ğında yaparsa bunu kamuoyu bile- mez ki! Bu ilişki meşru kabul edildiği sürece bu türyolsuzluklann olması da kaçınılmaz. Şimdiye kadar bu tür yol- suzluklann olmadığını nereden bilebi- liriz? "Biz görüşüp duruyoruz" diyor- lar. Neden görüşüyorsunuz, neyi gö- rüşüyorsunuz? Yasalar size böyle bir hakkı veriyor mu? Gelin bunu tartşmaya devam edelim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle