26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYIİÜL 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kurtur(§ cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKEN Plajlar kapanırken...New York"un ünlü 'Long Beach' plajında, 192O'lı yıllarda gezınecek olursak. kumsalı dolduran insanlar arasında ellenndekı mezuralan salla- yarak gezinen polislerle karşılaşınz. Hayır, yanlış yazmadım, cop değil, mezura!.. Polislenn gözlen kadınlann ma- yolanndadır. Mayosu kanuna uyma- yan, daha doğrusu kanunun belirle- diği uzunluktan kısa olan kadının, keskin gözlü polislenn elınden kur- tulma olanağı yoktur. Onca mezura boşuna mı sallanmaktadır!? Insanın denize kavuşması hiç de kolay olmamıştır. Yüzyıllar öncesin- de yalnızca kuduz hastalannın. teda- vi amacıyla denize sokulduğunu gö- rürüz. Denize gıren bir erkeğin 8-12 dakika arasında mutlaka delireceği- ne inanıhrken bu süre kadınlarda 4 dakikaya iner. Ortaçağ kafasından söz ediyoruz. ama unutmayalım kı günümüzde değil 4 dakika, kansını 4 saniye bile denize sokmayanlarla iç içe yaşıyoruz... Süreyya plajı 1946da açıldı Denize gırmek l800"lüyıllannılk yansında yaygınlaşır. Avrupa'da de- nize giren erkekler, tanıdık birinı se- lamlamak düşüncesiyle başlanndan eksik etmezler şapkalannı. Tabii o yıllarda mayo diye bir şeyin varlığın- dan söz etmek olanaksızdır. Günlük kıyafetten bir farkı yoktur denize giymek içın giyinılenın. Bu yıllarda denize giren en ilginç insan Düşes Berry'dir. Fransa'nın Manş Denizı kıyılannda yüzen Düşes Berry"nın 1946, kadın mayolannda büyük bir yeniliğin yaşandığı yıldır. 5 Temmuz günü, Fransız modacı Louis Rerard. 'bikini" adını verdiği iki parça mayo- yu sergiler. Rerard'ın buluşuna bu adı vermesinın nedeni, ABD'nin dört gün önce Pasifik'teki Bikini Ada- sı'nda yaptığı atom bombası dene- mesidir. Modacı, buluşunun atom bombası gıbi patlayacağını düşüne- rek onu 'bikini' adıyla sunar tüm dünyaya. Kadınlann göbeğini açığa çıkaran mayonun adınm konulması- na, nice kadının göbekbağının kesil- mesıyle dünyaya getirdiğı ınsanlan öldüren bir savaş silahırun neden ol- ması garip değil mi sızce de!? - Heykelli plaj yünlü kumaştan bol fırfırlı bir denız elbisesi vardır. Yengeçten çok kork- tuğu için de ayakkabılan ayağında- dır. Düşes denize yalnız girmez el- bette. Bir elinden Banvolar Genel Müdürü, diğer elinden doktoru tut- maktadır. Tören kıyafetleriyle kendi- sine eşlik edenlerle birlikte adımını suya atınca da bir patırtı kopar ki sor- mayın!.. Tepelere konulan toplardan Düşes Berry"nin denize girdıği her yana ilan edilir. Tatil köyierinde karşılaşılan 'ani- masyon'lann ilkı, Düşes'in canı sı- kılmasın diye düzenlenmiştır. Balina avcılığını merak eden Madam Berry'yi tatmın etmek içın denize bir boğa bırakılır. Zavallı hayvan, kıyı- ya doğru yüzmeye çalışırken sandal- lardan atılan zıpkınlarla bir balina gi- bi öldürülür. Istanbul'da ise yüzme mevsiminin geldiği denızden gelen çekiç sesle- riyle anlaşılırdı bir zamanlar. Uzun donlu adamlar, denize çakılı kazık- lann arasını tahtalarla örmektedirler. 'Deniz Hamamrdır hazırlanan... Çizgi roman kahramanı Tom Miks'te gördüğümüz kalelere aslın- da hıç de yabancı değildir! Tom Miks'in Albay'ın kızı Suzi'ye sere- nat yapması gıbi, sandallar ıçindeki nice erkek. kadınlann gittiği deniz hamamının etrafinda kürek çekmiş, içerdeki sevgilisine şarkılar söyle- mıştir. Haydarpaşa'dan kalkan bir banliyö treninin durduğu Süreyya Paşa Istas- yonu da bir plajın adıdır. Plajın istas- yona bakan duvannda, arka arkaya sıralanan mayolu kadın kabartmala- nna bakmak, denize gitmeyenler içın bir işkenceydi adeta. Günümüzde, o istasyonda tren bekleyenler. plajın yapımına 1939 yılında başlandığını, ama tkinci Dünya Savaşı'nın çıkma- sıyla ara verildiğini bilmezler. Sü- reyya Paşa Istasyonu'nda duran tre- nin penceresinden. 1946 yılında açı- lışı yapılan plaj tarafına baktığımda, insanlann kumsalda güneşlenmeye başlamasının, dünyanın bırçok sahi- line yapılan çıkarmalarda on bınler- ce insanın ölmesınin ardından ger- çekleştiğinı düşünerek hüzünleni- rim. Süreyya Plajı'nın açılış tanhi olan Plajın sahıbı olan ve bu yüzden adı- nı veren Süreyya Paşa. sahilden elli metre açıktaki kayahklann üstüne al- tı dırek ve de bir kubbeden oluşan bir deniz mabedi yaptınr. Eski Yunan'da, gelınlik kızlann ziyaret ettiklerinde kolayca koca buldukJanna inanılan 'Bakireler Mabedi'nden ılham alan Süreyya Paşa, bir de heykel koydurtur mabedin ortasına. Önce heykel çalınır yennden... Son- ra deniz kirlenır ve plaj kapanır... Yı- kılır sonra da... Derken. sahilyolu ya- puru için plajın önündeki deniz doldu- rulur. Ve bir çarşı yapılır, îstanbullu- lann bir zamanlar kulaç attığı yere! Çarşının otoparkına otomobilini bıra- kanlar, kenanna park ettikleri altı sü- tunlu, kubbelı yapının dilini anlama- dan, tabelalannda yabancı sözcükle- rın okunduğu çarşıya doğru yürürler... Belki de bikini almava! KİTAPLAR ÜCRETSlZ DAĞITILACAK Ünlü yönetmen Jafar Panahi İran'da sansürden şikâyetçi Ozgür yapımlar çekmek Salkım Hanımın Taneleri 36,37 ve 40. Altın Por- takal Film Festi- vali'nde 'En lyi Film' dabnda ödiil alan 'Giile Güle', 'Karşılaşma' ve "Salkım Hanımın Taneleri' film- lerini senaryoları kitap olarak vavımlanacak. Kültür servisi - Iran'ın en iyi yönetmeni olarak kabul edilen Jafar Panahi, ülkesindekı baskı ortamının kendisini film çekmekten vazgeçirebileceğini söyledi. Çektiği filmlerin sansürlenmesinin kendisini olumsuz etkilediğini belirten Panahi, özgür bir ortamda film çekebilmek için birçok yapımcının tran dışına çıkmaktan başka seçenekleri kalmadığını vurguladı. Buna rağmen ünlü yönetmen, sadece tran smırlan içinde, îran halkı için sinema filmi yapmayı düşünüyor. İran'da gösterime hiç girmeyen filmler, yurtdışında farklı içerik ve yapılanyla çok sayıda seyircinin dikkatini çekiyor. Fakat Panahi, birtakım kişilerce Islami değerleri göz önüne alınarak bu filmlere sansür uygulandığını söylüyor. Yetkililerin kendilerine büyük bir önyargıyla yaklaştığından yakınan Panahi, filmlerinin yasaklanması için fırsat kollayanlann en ince aynntılara bile dikkat ettiklerini belirtiyor. Ancak Panahi mücadeleye devam etmeye kararh. Projektörüyle bütün Iran'ı dolaşarak filmlerini tran halkı ile paylaşmayı tasarhyor. 44 yaşındaki başanlı yönetmen şimdıye kadar 'The VVhite Baloon' fılmıyle 1995 yılında Cannes Film Festivali'nde 'GoJden Camera Award'Altın Kamera Ödülü'nü yine Cannes "da 2003 yılında 'Crimson Gold' filmiyle jüri özel ödülünü ve 2000 yılında Venedık Film Festivali'nde 'The Circle' ıle'Golden Lion' 'Altın Aslan' ödülünü aldı. Yapıtlar 30 Eylül 'e dek Pera Sanat Galerisi 'nde görülebilir Pera tasarı okulu seçildi Uç Altın Portakal üç senaryo Kültür Servisi- 41. Antalya Altın Portakal Film Festivali bünyesinde Altın Portakal ödülü almış üç filmin senaryolan Altın Portakal Kültür Ya- yınlan arasında kitap olarak basıla- cak. Altın Portakal Yayınlan arasın- da yayımlanacak olan kitap, Türki- ye'de üç senaryonun içinde yer aldı- ğı ilk kitap olma unvanını da taşıya- cak. 41. Altın Portakal Film Festivali Düzenleme Kurulu'nun aldığı karar gereğince 36, 37 ve 40. Altın Porta- kal Film Festivallerinde 'En İyi Film' ödülü almış filmlerin senaryo- lanndan oluşacak kitap festival baş- langıcmda yayımlanrmş olacak. Yö- netmenliğini Tomris Giritlioğ- lu'nun yaptığı 'Salkım Hanımın Ta- neleri', yönetmenliğini ZekiÖk- ten'in yaptığı 'Güle Güle' ve Ömer Kavur'un yönettiği 'Karşılaşma' adlı filmlerin kitaplaştınlan senaryo- lan 41. Altın Portakal Film Festivali konuklanna etkinlikler süresince üc- retsız olarak dağıtılacak. Kltaplar ücretslz dağıtılacak Salkım Hanımın Taneleri'nı Efyen Mahçupyan ve Tamer Baran, Yıl- maz Karakoyunlu'nun aynı adlı ro- manından yola çıkarak senaryolaştır- dılar. Güle Güle'nin senaristi Fatih Altınoz. Karşılaşma'nın senaryosu- nu ise filmin yönetmeni Ömer Kavur, Macit Koper'le birlikte yazdılar. Al- tın Portakal Kültür Yayınlan arasın- da şimdiye kadar yayımlanan 6 ki- taptan iLkü 'Atatürk ve Sanat'. 'Ata- türk ve Sanat', Atatürk'ün sanata iliş- kin görüşlerinin, ülkemizde yaşayan önemli kültür sanat adamlannın ba- kış açılanyla değerlendirildiği bir ki- tap. Atatürk ve Sanat 37. Film Festi- vali için hazırlandı. Altın Portakal Kültür Yayınlan arasında çıkan diğer beş kitap sinema sanatıyla ilgili yapıtlardan oluşuyor. Kültür Yayını olarak çıkan diğer beş kitaptan Alim Şerif Onaran ın 'Lütİî Ömer Akad'ın Sineması' adlı yapıtlan 38., Akın Ok'un 'Türk Sinemasında Film Müzikleri' adlı yapıtı 39., Os- man Dikiciler'in 'Arzu Film Eko- lü' adlı yapıtı 40. Altın Portakal Film Festıvalleri için hazırlandı. 40. Altın Portakal Film Festivali dolayısıyla yayımlanan bir başka yapıt ise Agah Özgüç'ün Altın Por- takal Film Festıvali'nin tarihçesini ele aldığı 'Antalya Film Festiva- li'nin 40 YıIT başlıklı kitabı. • Pera Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi ve Pera Güzel Sanatlar Eğitim Merkezi Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programlan Leonardo da Vinci Projesi kapsamında tasan okulu olarak seçildiler. Tasan kapsamında öğrenciler İtalya ve İspanya'da eğitim aldı. Kültür Servisi - Pera Anado- lu Güzel Sanatlar Lisesi ve Pera Güzel Sanatlar Eğitim Merkezi Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programlan Leonardo da Vinci Projesi kapsamında proje okulu olarak seçildiler. Pera'nın Resim, Grafik Tasanmı, Flamenco Dans ve Flamenco Gitar öğrencileri, tasan kapsamında aldıklan burs- la ttalya'nın ve tspanya'nın bu dallarda eğitim veren okullannda eğitim alma hakkını elde ettiler. Türkiye'ye dönen öğrenciler, al- dıklan eğitim doğrultusunda su- num çalışmalanna başladılar. tlk adım olarak bu kapsamda Grafik Tasanmı ve Resim öğrencilerinin ttalya'nın Floransa kentinde yap- tıklan fresko, mermer, ruğla, gra- nit görünümleri, Trompe I'Oeil, ünlü heykeller üzerinde çalıştık- lan karakalem ile renkli kuruka- lemlerle yapılan anatomi ve pers- pektifler sergilenecek. Italya'nın seçkin okullanndan olan Palazzo Spinelli'de eğitim alan öğrenciler, eğitim aldıklan süre içinde öğleden sonralan da Öğrenciler tasan kapsamında ünlü heykeller üstünde çahşma olanağı buJdular Leonardo da Vinci, Michelan- gelo, Flippo Lippi, Boticelli ve diğer sanatçılann yapıtlan üzerin- de anatomi ve perspektif çalışma- lan yaptılar. Bunun yanında öğ- renciler, Italyan tasanm mantığı- nı grafikte uygulama şansı buldu- lar. Eğitim süresi boyunca öğrenci- ler Duomo Meydanı, Sinyorlar Meydanı, Michelangelo Tepesi, Piri Sarayı, Vecchio Köprüsü ve UfFizi'de ünlü sanatçılann ünlü yapıtlan üzerine çalışmalar yaptı- lar. Hazırlanan karakalem ve renk- li çalışmalar arasında Michelan- gelo'nun 'David'. Leonardo da Vinci'nin heykeh, Giambolog- na'nın 'Tecavüz' heykeli de yer alıyor. Pera Güzel Sanatlar'da oku- yan ve İtalya'da eğitim alan öğren- cılerinyapıtlan 30 Eylül'e dek Pe- ra Sanat Galerisi'nde görülebilir. (0 212 245 30 08) ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Bugün 12 Eylül... Bugün 12 Eylül. "Kamu düzenini bozabilir"; "suç işleme ihti- mali yüksek olabilir"; " ülke turizmi zarar görür" gibi akıllara durgunluk veren gerekçelerle Mar- maris'teki Netekim Festivali yasaklandı. Bence takvimlerden 12 Eylül tarihini de yasak- lamalı. 10 Eylül, 11 Eylül ve hoooop 13 Eylül'e geçi- vermeli, 14,15 diye devam etmeli... 12 Eylül yok! Yasak! Eylülün 12'si yasaklandı! Çünkü ne de olsa 12 Eylül 1980 tarihi insana ister istemez bir şeyler anımsatıyor. Unutmak, herkes için kolay değil. Bellekleri sıfırlamak, o tarih, o dönemler hiç ya- şanmadı, hiç olmadı gibi yapmak hiç ama hiç ko- lay değil. O ölümleri, o idamları, işkenceyi ve baskıyı... Şimdiki gençler ne biliyor acaba 12 Eylül'e iliş- kin? O günleri yaşamayanlar? Şimdi Marmaris'te ikamet eden, ressam ol- maya çalışan Paşa'nın önderliğindeki "vatanı kurtarma" operasyonunun nasıl ve ne korkunç bir biçimde sol düşünceyi kıyıma uğrattığını... "Vatanı kurtarma" operasyonunun ülkücüleri kurtarma operasyonuna dönüştüğünü.... Gençlerin, çok, hem de çok gençlerin idam edildiğini, içlerinde en gencinin 17 yaşında oldu- ğunu, üç beş değil elli gencin idam edildiğini... Biliyorlar mı? Anımsıyorlar mı? Yüzlerce gencin ise işkencede öldüğünü, öl- dürüldüğünü... Gözaltında ya da sorgu sırasında pencereden düştü öldü derlerdi. Kimse hiçbir şeyi soramaz, sorgulayamazdı. Insanlan konuşturmak için eşlerin de gözaltı- na alındığını; karısının önünde kocasına, koca- sının önünde karısına ışkence yapıldığını... Ve işkencede önce cinselliğesaldırıldığını... Biliyor- lar mı? Kim anlattı onlara? Zaten en veciz (!) deyişiyle "Asmayıp da bes- leyelim mi" sözlerinde ifadesini bulan zihniyetin korkunçluğunu ve pespayeliğini biliyorlar mı- dır??? O sıkıyönetim mahkemelerinin korkunçluğunu; yargılanmadan, hüküm gıymeden, insanlann yıl- larca hapse tıkıldıklarını... Hapishanelerde olsun, mahkemelere getirilip götürülürken olsun, görüş günlerinde olsun en çok insan onurunu ezmek için güce başvuruldu- gunu... Evlere düzenlenen gece yarılarından sonraki baskınları... Evlerden kitap, dergi, plak, kaset toplamalarını... Bırakın Yaşar Kemal, Dağlar- ca'nın kitaplarını Steinbeck'ten Gorki'ye, Ja- mes Joyce'a kimler nasibini almadı ki bu yasak- lama ve toplatmalardan! insanlann "sakıncalı" diye fişlendiğini; 1402 sayısından dehşetli korkulduğunu... 1402 sayılı madde gereğince işinden atılıverirdi insanlar... Ne çok, ne çok korku salmışlardı ortalığa... "Anne, seni de götürürler mi?"... "Baba, bizim eve de gelirter mi?" Çocuklar anne babaları için, anneler babalar çocukları için korkardı... Baskından, hapisten, gözaltından, işkence- den, "kaybolmaktan", "kaybettirilmekten" kor- karlardı. Herkes alçak sesle konuşurdu. Yüksek sesle konuşacak olsalar, istemeden, bilmeden sevdik- lerine zarar vermekten korkulurdu... Parlamento, partiler, dernekler, vakıflar kapa- tılmıştı; tiyatro festivalleri, edebiyat matineleri, konserler, açıkoturumlar, panelleryasaktı. Yalnız sol eğilimli olanlar değil, tümü... Atatürk'ün mirası Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu tehlikeliydi. Kapatıldı. Sinematek Derne- ği çok çok tehlikeliydi, kapatıldı. Istanbul'da Liselerarası Tiyatro Şenlikleri teh- likeliydi, yasaklandı. Ankara ODTÜ'de Üniversi- telerarası Tiyatro Yarışması tehlikeliydi, yasak- landı. Istanbul Şehir Tiyatrolan'nda oynanmak- ta olan 'Antigone' oyunu, 'Monserat' oyunu tehlikeliydi, yasaklandı. Kitaplartehlikeliydi... Kitaplar, suçaletleriydi... Ortada suç yokken bile ceza vardı! Bu ortamda yazı yazmak... Çocuklar ölürken, çocuklar korkarken, herkes korkarken yazı yaz- mak... ölümden beterdi. Yfllar geçti, yeryüzünün birçok yerinde dikta- törler yargılandı. Kenan Evren Marmaris'e yer- leşip resme başladı... Yıllar geçti, Aziz Nesin'le yaptığım en masu- mane bir röportaj (annesi, rüyaları ve aşk üzeri- ne konuşmuştuk sadece) TRT'de birtürlü yayım- lanmayınca nedenini sordum. Aldığım yanıt şöy- leydi: "Röportaj harika! Ama bir kusuru var. Aziz Ne- sin7 çok sevimli gösteriyor... Kenan Evren 'e da- va açmak isteyen birini, Türk milletine bunca se- vimli gösteremeyiz!" Işte böyle... Netekim Festivali'ni yasaklamak yetmez, takvimdeki 12 Eylül günü de yasaklan- malı demem boşuna değil! zeynep " zeyneporal.com Faks:0212-2571650 PERA FEST 20043.UlusUrarası Beyoğlu Buiuşması • TÜNEL BİNASI ÖNÜ'nde 11.00'de Galata Kültür Turu. (0 212 245 79 84) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZt'nde 17.00'de Cemal Ünlü'nün 'Git Zaman Gel Zaman" konulu söyleşisi. (0 212 252 35 00) • GALATA MEVLEVtHANESİ'nde 17.00'de sema gösterisi. (0 212 259 87 88) • FRANSIZ SOKAĞI SANAT MEYDANI'nda 20.00'de Engin Gürkey Vurmalı Çalgılar Topluluğu'nun konseri. (0 212 245 79 84) • FRANSIZ SOKAĞI CHEZ SAKMAN'da 22.00'de AliErenus konseri. (0 212 245 79 84)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle