23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 AĞJSTOS 2004 SALI CUMHURİYET SAYFA LJ1\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Erdal Alantar'ın değişik dönem resimleri 9 Ağustos'a kadar Büyükada Kültür Merkezi'nde Gördüğükendisi oluncaSELCENAKSEL "Banldar için soyut resim yapüın. Bu çizdiklerimi insanlar defiL onlar görecek. Resnri çok seviyorum, bahkhnda~" Bir kiyık düşünün, denize gömülecek olan kısmındaki, ressaının mavıleriyle başlayan renkleri. Bir de tstanbul, Maraıara'dan, Akademi yıllanna ve Pans'e uzanan bir sanat serüvenini... Böylesine sade bir dille anlatıyor altıni boyadığı kayiği Erdal Alantar 'Renlderin Sonsuz Çığhğı' adını verdiği, çeşitlı döneralerinden örneklere yer verdiği kişisel sergısi, Adalar FestivaU için Büyükada Kültür Merkezi'nde 9 Ağustos'a dek yer alacak. 45 yıldır, sanat yaşamııu Paris'te sürdüriiyor. 1956'da eskı adıyla Güzel Sanatlar Akademisfnden mezun olduktan sonra (Mimar Sınan Güzel Sanatlar Üniversitesi), 1958'de girdiğı Floransa Güzel Sanatlar Akademisi'nın arduıdan halen yaşamını sürdürdüğü Paris'e yerleşir eşi Sevinç Alantar'la. Eşi piyano çalma dersleri verirken kendisinin de resim dersleri verdiğini söyleyen Alantar, Türkiye ve ağırhklı olarak yurtdışında birçok karma ve kişisel sergi açar. Retrospektlf bir bakış Büyükada Kültür Merkezı'ndeb bu sergisinin, 'retrospektiT bir yanı olduğunu söylüyor. Soyut yağlıboya resimler, guvaj ve desen çalışmalanndan örnekler var. Farklı dönemlennden söz açıldığında, okul yıllanna da dönmek gerekıyor. Akademide Halil Dikmen ve Cetnal ToDu'nun öğrencisi olur sanatçı. Dikmen'in nasıl ney çaldığını, bazen müdürlüğünü yaptığı müzeye öğrencılerinı çağırdığını da ekliyor sözlerıne, güçlü bir desen ve teknik altyapıyı kazandığı öğrencilik yıllanru anlatırken. "O çabşmalann '7oıiamadım ben, mesela çamlara çıktım, resim yaptım. Amaoçam benim çamım, Alantar oldu oçam. Bıraküm, bir ırmak nasıl akıyorsa \atağında, öylegitti... O arada bfldiklerine bir tokat atip çıkacaksnı o bilginin içinden. Işıkla çıkılıyor anıa... Amaeğer çıkamazsan...' sağlamhğı nedeniyle 27 sene Fransızlara resim öğrettinT... *1958'de gittik Floransa'ya, hiç aklıma gelmezdi 45 sene geçecek. Bu sergimde 45 senenin izleri var. Paris'te de bir sergi hazırbğı içindeyim. Çabuk geçiyor; hiç anlamadım 45 sene nasıl geçnT Farklı tasanlara da imza attığı oluyor. Kesin sınırlara yer vermiyor Alantar sanatında. Alantar, ülkemiz ve dünyada soyut yorumuyla tanınıyor. "Soyut çahşmalanna İstanbul'da başladım, 1954- 55'te başladım, mezun oiduğum senelerde. O dönemden bazı ömekler İstanbul'daki e\imde. camlar kuıp tuvale yapısürdım. Kumlar, tahtalar yaptşürdım. Fıgüratif devrem var soyuta geçmeden önce._ Klasik, ekspresyonisL.. Ardından kübist bir dönem geldi, tam mezuniyet öncesi Fırçanun ucundan, tek tek, öyle akü ırmak. Yalnız şunu söyiemeliyim, hiçbir zaman zorlamadım kendimi 'Ben fıgüratif resim yapacağım' ya da 'Ben ekspresyonist yapacağım' diye" Alantar, kendi sözcükleriyle şöyle özetliyor serüvenini' "Bırakum, bir ırmak nasıl akryorsa yatağında, öyle gttti"... Sözü bir anısına getiriyor sanatçı. 1954-55 yıllannda, bir galeride sergi hazırlığında, bazı bölümlerini beyaz bıraktığı resimlennin o halıyle satılamayacağıru söyler galerici. "Bitmemiş bu resimler dediler. Ben de benim bu avangard kültürümü satmaya kalkışırsan müşterine sen iyi galerisin, yok ben sanlan sürersem ressam değüim." 0nun için en önemlisi 'Alantar' olmak. "Alantar olmazdım ben, birilerinin kopyası olurdum. O arada bildiklerine bir tokat atip çıkacaksın o bilginin içinden. Işıkla çıkılıyor ama~ Ama eğer çıkamazsan_." Alantar'ın Paris'te katıldığı son sergi, kentin en büyük kültür merkezlennden bırinde açılan 'Avrupalı Ressamlar Karması'. Bir Türk ressamı onur konuğu olarak bu sergiye davet etmelennin nedenini sorduğunda, şu cevabı almış sanatçı: "Siz önce Avrupa'ya soyut Alantar'la guin." Sanatçının bu sergısinde yer vereceği yapıtlanndan biri farldı bır deneme. Geçen kasım Pans'te fotoğraf ayı ilan edılmiş; Alantar, Heredia adlı fotoğrafçı dosrunun 15 farklı 'el' çekimi üzerine çalışarak hazırlamış bu yapıtın bır parçası olduğu diziyi. Bu kış, Reın'de aynı fotografçının 'nü'leri üzenne yaptığı çalışmalardan bir sergi açacak. Yerleştirmeler ve heykeller de yapıyor Alantar. Hafıf tahta kullanarak yaptığı bir tanesinden bahsediyor. "Rüzgânn yapüğı heykel o, rüzgâr esti mi, durduğu yerde hareketieniyor, hafıfçe uçuyor ve farklı bir biçim abyor." Bellı dızıler çerçevesınde resmetmek, tür ve anlatımlara bağlı kalmak gibi bir kaygı gütmüyor. Ya da bir konuyu tuvale taşırken yalnızca 'Alantar' olması önemli artık onun. Ve müzik... "Beethoven'e bayüryorum, bütün resimlerim Wagner, Mozart, Beethoven. Dinlerken, bana Şu rengı seç' diyorlar bazen. Gayet romantik başlayabilir, topraktan kjrmızUar, siyahlar, mortar çıkar. Ondan sonra vur bir tokat Berlıoz'dan Senfoni Fantastikten yapügun bir resim vanh_" Resim. klme göre? Paris'te atölyesine küçük kızıyla gelen bir annenin, "Bu resim sana göre değü" diyerek kızını alıp gittığinı anlatıyor. O resimde ne gördü, çok öğrenmek istedim, yetişemedim diyor sanatçı. "Bir senfoninin iki dakikası var, bana perspektif getiriyor, Erdal diyor, turkuvazlan, mavileri, yavaş yavaş okşayarak firçanı kullan. Ben harp ressamıyım, ondan sonra Mozart başlıyor hızlı temposuyia; o zaman renkler, formlar değişiyor. Kavga etmezsem sanatimda, resim yapmam." Halkın, yanı herhangı bırinin hoşuna gitmesı için resım yapmadığını söylüyor. "Ben probiemi olan ressamlan seviyorum. Esldmolar için de sergilerim resimlerimL." Yerleştırme, ona göre beyni çok daha ileriye taşımak. Önemli olanın, kullanılan malzemeden çok, yapılan işin ilk aşamada fark edilir olması. Aksi halde, bir sorun var demek. "Zorlamadım ben, mesela çamlara çıktım, resim yapüm. Ama o çam benim çamım, Alantar oldu o çam." (0 216 382 86 20) Doksan üç yaşmda İtalyanca öğrenen adam: Vedat Günyol AydnL, aychnlanmacı öğretmen • Hani Nâzım'ın bir şiiri vardır, yaşamayı seveceksin diyen... Hani şu, yetmiş yaşındayken bile meyve ağacı dikeceksin diye buyuran; hem de öyle çocukların, torunlann yiyecek diye değil, yaşamın sürmesi için yapacaksın bunu, diyen... ERCANEYÜBOĞLU Cumhuriyeti sırtlayan, onu, kuru- cusunun hedeflediği çağdaş uygar- lık düzeyine ulaştirmak, onun da üze- nne taşımak için ömrünü keyifle ada- yan; fakat, o Cumhuriyeti tekellen- ne alanlann boğuştuğu, cebelleştiği aydm, aydınlık, aydınlanmacı öğret- men Vedat Günyol. Yaşamı boyunca yazdı, yayımladı, ama hiç köşe ya da köşe yazan olmadı. Saraylar krrala- yıp dudak uçuklatacak rakamlarla düğun- dernek yaptıran gazeteci- ya- zar değil, sadece yazar oldu. Belki bu yüzden ömrünün sonuna kadar bir ev sahibi olmadı, hep kirada oturdu, Maltepe Üniversitesi'nin kendisine gösterdiği değerbilirlikJe ömrünün son birkaç yılı dışmda oradan oraya taşınıpdurdu "ADah'ıparaolanMüs- lümanlar diyannda, Tannsı kendin- demündemiç bir dmdar"ın yazgısıy- dı bu ve Babeuf le Yunus'u beynin- de ve gönlünde kaynaştınp kendi di- nini yaratan adam, bundan yakın- mayı aklından bile geçirmiyordu. Vedat Günyol'la, Haydarpaşa Lise- sfnde Nahit Hanım uı öğrencisi iken 'tanıştım'. 27 Mayıs 1960 sonrasının o öz- gürleştirici, o coşkulu havasmda onun bu Cumhuriyetin kovuşturmalanna uğramasını, ceza ve tutukevlerine konmasmı anlamıyordurn. 30 Mart 1972 de, Fransa Türk Öğrenci Bir- tiğTnde (FTÖB) düzenlediğım ba- sın toplantısmda (tuhaf bir rastlantı, tam da o gün Kızıldere katliammm haberi veriliyordu Fransız televız- yonlanndan), duvarda sergilenen ya- saklanmış kitaplara ait kapaklardan birinde Babeuf 'ün çevırmenleri ola- rak Sabahattin Eyüboglu ile Vedat Günyol'un da adlan vardı Sartre, Malram, Yaşar Kemal vb. ile yan ya- na. Onu ılk kez yüz yüze 1990'da, Pa- ris'te, Babür Kuzucuoğlu'nun evin- de gördüm, tanıdım. Soyadımdan ol- sa gerek, bana çok yakınlık ve sıcak bu- ilgi göstermişti. "Madem Saba- hattin'üı akrabası ve madem Nahit Hanım'ın öğrencisisin, al sana bir an- garya öyleyse, bir de buralarda ho- cank yapûğını söylersin, göster ba- kayım onlara layık bir adam olduğu- nu!" Sorbonne'da doktora yapmıştı, elindekı tek kopya oradan oraya ta- şuımalar sırasında kaybolup gitmiş- ti. "Sana ipuçlarmı vereyim, tezimin komısu L'Indhidu Dans Le Droit In- ternational (Uhıslararası Hukukta Bt- re>), benim adun Vedat Günyol, ama arkadaşlanm bana Monsieur Guig- nol (kukla, soytan, en sevimli anlamı ile maskara demek!) derlerdi! Haydi işbaşına, bana doktora tezimi bul!" Vedat Bey Türkiye 'ye dönüyordu, ben de hemen o pazartesi Sorbon- ne'un Cujas Kütüphanesi'ne gittim, araştırdım, buldurdum, hocalık ko- numum sayesinde de fotokopisini yaptınp ciltli olarak kendisine ilet- tim, yine sevgili Babür eliyle. Bu noktada bu-yanlışı da düzeltmiş olu- yonım: Vedat Bey savaş nedeniyle doktora öğrenimini yanm bırakma- mış, tezini bitirip Türkiye'ye öyle dönmüştü. Tam Nâzımlıkadam 1991 sonunda sürgünümü bitirip Türkiye'ye dönünce Teoman Aktü- rd Ağabeyimiz sayesinde Vedat Gün- yol'u buldum. Teo gibi o da ev sahi- binin sokağa atma tehdidı altınday- dı. Her ikısı için de kitaplan dertle- riydı. Çantastm alıp bir yakırunm, bır dostunun evıne taşınamazlardı ki. Vedat Bey'i, kadırbilir bir Cum- huriyetçi, Maltepe Üniversitesi'nin "patronu" değerli Hüseyin Şimşek hemşenm bağnna bastı; kitaplan da admı verdikleri kütüphaneye bağış- landı, bir de Onursal Doktora gibi gö- nül alıcı bir hoşlukla... Teo'ya da Cumhuriyetin bir kurumu, Emekli Sandığı'nm tzmir Narhdere Dinien- me ve Balamevi kucak açacaktı. Vedat Günyol ile epey karşılaştık, enikonu dost olduk. Hilton'daki bir kitap sergisinde kitaplannı imzalayıp verdi: "Tezimin borcuna say!" diye takılmayı da ıhmal etmeyerek. Bizim Eyüboglu Vakfı'nın The Marma- ra'daki tanışma gecesinde masamı- zuı onur konuğuydu: "Ben zaten Sa- bahattin dostum, kardeşim sayesin- de Eyüboğlu ailesinin bir bireyiyim, dolayısryla da vakfln doğal üyesi sa- yıhnm!" Vakfm 'Sabahattin Eyü- boglu Deneme YanşmasTnda da LZe- ki Eyüboğlu ile birlikte seçici kurul üyeliğı yapacaktı. Cenazesinde Emi- ne Algan'dan öğrendim, italyanca öğrenmeye başlamış, 'bu yaşta'. Ne varmış 'bu yaşta'? îşte tam Vedat Günyol bu. Ne işe yarar, ne getirisi olur diye hesap yapmadan, hayatın kurumuş, artık doyum vermeyen damarlannı öylece kabul eden, ama yeni keyif ve mutluluk damarlanm bulup keyif al- masını bilen, bildiklerini öğreten, çevresiyle paylaşan, uğrunda hapis- lerde yattığı o büyük devrimci, bü- yük paylaşımcı Gracchus Babeuf'e layık adam. Hani Nâznn'ın bir şiiri vardır, yaşamayı seveceksin diyen... hani şu, yetmiş yaşındayken bile meyve ağacı dikeceksin diye buyu- ran; hem de öyle çocukların, torun- lann yiyecek diye değil, yaşamın sürmesi için yapacaksın bunu, di- yen. "Yerimdenkalkıpyürüyeıniyo- rum, raftan kitap defter almam zor, ama şu dili mutlaka öğrenmem ge- rek!" Işte tam Nâzım'lık adam! Iş- te Vedat Günyol! Selam ve saygı sa- na, 93'lük delikanlı! Mercan Dede kapak oldu • Kültür Servisi- Mercan Dede 'Global Rhythm Dergisi'ne kapak oldu. Dergide Mercan Dede ile yapılan 4 sayfalık bir söyleşi de yer alıyor. Global Rhythm Dergisi'nden Alicia Cohen konser için "Mercan Dede'nin gösterisi muhteşemdi. Uzun yıllardır gördüğum en iyi performanstı" yorumunu yapıyor. Amerika turaesinden dönen Mercan Dede, 5 Ağustos saat 21 .OO'de Açıkhava'da sevenleriyle buluşacak. Mercan Dede'nin konserine tngiltere'nin en önemli ödülleri Mercury'ye aday obnuş Hint kökenli îngiliz vokalist Susheela Raman, sesini neredeyse bir enstrüman gibi kullanan Dhaffer Youssef, rap müziğin başanlı kent ozanı Ceza konuk olarak katılacaklar. 'Ali Ayşe'yi Seviyor'... • ESKtŞEHtR (AA) - Adana Devlet Tiyatrosu sanatçılannın rol aldığı 'Ali Ayşe'yi Seviyor' adlı oyun 17-18 Ağustos tarihlerinde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Turgut Özakman Sahnesi'nde izleyiciyle buluşacak. Şarkılar ve rürkülerle, toplumdaki sosyal ve kültürel çarpıldıklann anlatıldığı oyun, ergenlik dönemlerindeki Ali ve Ayşe'nin aileleri, çevreleri ve birbirleriyle ilişkilerini konu alıyor tnsanlann, aşka ve cinselliğe karşı tutucu bakış açılaruun eleştirildiği oyunun biletleri, dün satışa sunuldu. İki yeni sergi • tSTANBUL (AA) - 'Paris-St. Petersburg Alexander Vasiliev Koleksiyonu'ndan Avrupa Modası'nın 300 Yılı' başlıklı sergi Sakıp Sabancı Müzesi'nde sürüyor. Sabancı Üniversitesi, Sabancı Müzesi ve Beymen'in işbirliğiyle düzenlenen sergide 1770-2000 yıllan arasındaki döneme ait 150 kadın, erkek ve çocuk giysisi ile Avrupa ve Rus şapkalan, eldiven ve yelpaze gibi 300 aksesuvar yer alıyor Aynı zamanda Yapı Kredi Resim Koleksiyonu'ndaki yapıtlardan oluşan 'Çağdaşlar' başlıklı sergi, Yapı Kredi Kültür Merkezi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde sanatseverlerle buluşuyor. 1930'lardan günümüze birkaç kuşağın bir araya getinldiği sergide, Cevat Dereli, Zeki Faik Izer, Maide Arel, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Abidin Dino, tbrahim Balaban, Devrim Erbil, Oya Katoğlu, Neş'e Erdok, Selim Cebeci gibi pek çok önemli sanatçının yapıtlan yer alıyor. Her iki sergi de 15 Ağustos tarihine kadar görülebilecek. Geleneksel fotograf yamşmast • İZMİR (AA) - îzmir Buca Belediyesi, fotoğraf sanatına katkı amacıyla yanşma düzenledı. Bir kişinin en çok beş yapıtla kahlabileceği yanşmanın konusu ise 'Yerleşim bölgelerinde peyzaj düzenlemeleri, doğa projeleri ve kente katkılan' olarak belirlendi. Fotoğraf yanşmasına katılmak isteyenlerin yapıtlannı elden veya posta yoluyla, 17 Eylül 2004 tarihine kadar Buca Belediyesi Kültür Müdürlüğü'ne ulaştırmalan gerekiyor. Prof. Dr. Simber Atay (DEÜ GSF Bölüm BaşkanıJ, Tayfıın Kocaman (ÎFOD Başkanı), Yusuf Tuvi (fotoğraf sanatçısı), Yrd. Doç. Dr. Gökhan Birinci (DEÜ GSF Öğretim üyesi) ve Yrd. Doç. Dr. Emel Kaym'ın (DEÜ Mim Fak. öğretim üyesi) oluşan seçici kurul, 20 EylüFde toplanarak dereceye girenleri belirleyecek. Cültür Senisi - îlki geçen yıl gerçekleştinlen açık hava film şenliği bu yıl 8 Ağustos'a kadar Gümüldür'de, arduıdan da 9- 14 tarihleri arasında Seferhisar'da düzenlenecek. Son dönemde yapümış, ödüllü Türk fıhnlerinden oluşan bir seçkinin sunulacağı şenlikte 'Her Şey Çok Güzel Olacak', 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar', 'Şelale', 'Sır Çocuklan', 'O da Beni Seviyor', 'Zıkkımın Kökü', 'Gülüm' ve 'Temmuz'da' adlı filmler gösterilecek. Her akşam saat 21 .OO'de gerçekleşen gösterimler halka açık ve ücretsiz. (0 312 467 20 02) Çatalhöyük'te yeni bulgular • KONYA (AA) Neolitik döneme ait bir yerleşim merkezi olan Çatalhöyük'teki kazılarda, dışı kırmızı boyayla sıvanarak burun eklenmiş bir yetişkin kafatası bulundu. Kazı Başkanı Prof. Dr. Ian Hodder, çalışmalarda bu yıl, 12 ev, 30 heykelcik ve ilk defa sokak diye tanımlanabilecek yapılann ortaya çıkanldığını belirtti. Kazı çalışmalannda, 196O'lı yıllarda James Mellaart'ın bulduğu Kibele heykeline benzer bir ana tannça fıgürü de bulduklannı söyleyen Hodder, bu figürün kadının gücünü simgelediğini, kadmlann geçmişte erkeklerle eşit, hatta daha fazla güç sahibi olabileceğini düşündürdüğünü belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle