22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2004 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Boş Övünmeler! Köylü çocuğu imiş, küçükken köftecinin yanın- daçalışırmış!.. DSP'nin yenı başkanı Bay Zeki Sezer kendini böyletanıtıyor. Halktan biri, Ecevit-Rahşan düşün- cesinin bir izleyicisi. Amaa, partiyi iktidara getir- mek, başbakan olmak!.. Ille de köyden gelmek mi gerekiyor? Halkımız böy- 4e olanları mı seviyor? Politikada başarı sağlamak, tıalkın güvenini kazan mak için bu çeşit tanımlama- lar bır yarar sağlıyor rnu? Süleyman Demirel, Çoban Sülü olarak politika alanına girmişti. Isparta'nın dağlarında koyun ot- latırmış! Okumuş yaz.mış, mühendis olmuş, Mor- risonfirmasındaçalışmış, Morrison Süleyman de- nilmiş, başbakanhk, cumhurbaşkanlığı gibi en üst görevlere şeçılen bır köy çocuğu, bir çoban... TurgırtÖzaldaöyleydi. Odaçocukken işlerya- parak para kazanmıştı. Su mu dağıtıyordu, yoksa sokaklarda başka şeyler mi satıyordu? 0 da yaşa- ma ilk adımlannı köyde atmış, en aşağı çizgiden en yükseklere tırmanmayı başarmış, başbakan, cumhurbaşkanı olmuş!.. Başbakan Tayyip Bey onlardan geri mi kalacak? Daha işin başında söyledi, çocukluğunda sokak- larda simit satarmış. Istanbul'un bir kenar semti. Kasımpaşa sokaklarında... Benim şaştığım, bir anlam veremediğim ya da ver- diğim konu, bütün buı köy kökenli ünlü politikacı- lann Köy Enstitüleri'ne neden karşı, hatta düşman olduklandır? Neden köy çocuklarının en iyi koşul- larda yetişmesıni, bunu sağlayan okullann, ensti- tülerin yeniden açılmasını istemedikleri... öte yandan nice aydın, politikacı, yıllandır Köy Ens- titüleri için uğraş verrnektedirler. Erdal Inönü gibi bir paşa çocuğu, Bülerıt Ecevit gibi bir profesörço- cuğu, küçük yaşlannda ne simit sattılar, ne köfte- c\ çıraklığı yaptılar, ama işbaşında oldukları süre- ce halk, ülkeyaranna çalıştılar... Demek istediğım, yurda, ulusa yarar sağlamak için ille de köy kökenli olmaya gerek yok; "Ben ço- cukken simit sattım, köfteci oldum" diye bir övünç nedeni bulmak da öyle!.. Nereden, nasıl yetişmiş- sen yetiş, ülkene güzellikler, iyilikler kazandırdın mı, kazandırabilecek misin, önemli olan o!.. Halkımız, köyden yetişeni de, kentten, kasaba- dan yetişeni de sever, benimser, işbaşına getirir. önemli olan, görevlerini dürüstlükle, yurtseverlik- le, bilime, kültüre saygıyla başarıp başaramadık- landır. Ha, yazmayı unuttum; CHP lideri Deniz Baykal da çocukken simit satmış!.. VEFAT 40 yıllık eşim, her şeyim SAKİNE KOÇYlĞİT'i kaybettik. Acımız sonsuz. Yaşar Koç\iğit, Kızlan Dilek. Hül>a. Melek. Fatma \e Songül. Damatlan Kasım. Sıtkı, l'ğur, A>kut te tum se\enleri VEFAT Baromuzun 7180 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT İSMET TAKA vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızm cenazesi 12.08.2004 Perşembe günü (bugün). Fatih Camii'nde kıhnacak öğle namazmı müteakip Trabzon'da defhedilecektir. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlanmıza başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI TC ANKARA 2. ASLİYE CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 2001'1177 Karar No- 2002 437 Basın yolu ıle hakaret suçundan dolayı sanıklar Ha- lıl Derya Sazak. Eren Güvener haklannda mahkeme- mızce yapılan yargılama sonunda. 22.5.2002 gün ve 2001 1177 esas. 2002 437 karar sayılı karar ile sanıklann neticeden (davacı Hikmet Samı Türk'e basın yolu ıle hakaret suçundan dolayı) 759.282.400'er TL ağır para cezası ıle cezalandınl- malanna karar venlmiş ve karar Yargıtayca onanmak suretıyle kesınleşrruştir. Jşbu hüküm özetı karar gere- ğince ilan olunur. 23.7.2004 Basın: 36675 'Korumada bir umut' Bu yeni yasa, mülk sahibinin mağduriyetini gidermek için yapılanma yasağı getirilmiş alanlardaki imar haklarmı yine imar planlanyla açılan "aktarım alanlannda" karşılamayı sağlamakta ve böylece korumada bir "ilki" gerçekleştirmektedir. Prof. Dr. Mete TAPAN 1 4 Temmuz 2004'te kabul edılen ve yıne 27 Temmuz 2004y te 25535 sayılı Resmi Gazete'de yayımla- narak yürürlüge giren 5226 sayı- lı yasa, kültür ve tabiat varükla- nnı koruma konusunun bugünkü hükümet tarafından önemsendiğini göstermekte- dir. Yıllardır ülkemizde "gerçek bir koru- ma politikasr oluşmamıştır söylemi, ye- rinı bu yasayla ülkemizde de artık soru- nun ekonomik boyutunu göz ardı etmeyen ve imar haklannı güvence altına alan ger- çekçi bir koruma polıtikastna bırakmıştır. Kuşkusuz, yasanın bazı maddelerinin uygulanması için gerekli yönetmelikler çıkanlmadan böyle bir varsayımda bulun- mak ya da yasaya çok fazla olumlu yak- laşmak bazı çe\Telerce yadırganabilir. An- cak yasanın 6. maddesinde yer alan para- sal kaynaklarla ilgili paragraflar ve yine yasanın 8. maddesinde yer alan tescilli ta- şınmaz kültür varhklannedeniyle kısıtla- nan imar haklannı karşılamaya yönelik getirilen çözümler bu varsayımın temel nedenleridir. Maddi yönü düşünülmeyen bir koruma polıtikasının gerçekçi olamayacağını her fırsatta dıle getiren bır kışi olarak, çıkan- lan yasada "2985 sayılı Toplu Konut Ya- sası uyannca verilecek kredinin en az yüz- de 10'u tescilli taşınmaz kültür vartıkİan- nın bakun, onanmı ve restorasyonu işlem- lerine ilişkin başvurularda kuUandınhr" biçiminde bir cümlenın yer alması, beni korumanın gerçekçi bir biçimde ele alına- bileceği konusunda umutlandırdı veya ya- sada yer alan "Belediyelerin görev alanla- nnda kalan kültür varüklannın korun- ması ve değeriendirilnıesi amacıvla kulla- nılmak üzere 1319 sayılı EmlakVergisi Ya- sası'nın 8. ve 18. maddeleri uyannca mü- keflefhakkmda tahakkuk eden EmlakVer- gisi'nin yüzde 10'u nispetinde 'Taşınmaz Kültür Varlıklannın Korunmasına Katkı Payı' tahakkuk ettirilir ve ilgili belediye- since Emlak VergisiMe birlikte tahsil eidi- Kr" biçimindeki paragraf, koruma sorunu- nun parasal boyutunun toplumca karşı- lanması gerektiği onayının bir simgesi- dir. "Toplum için koruma" bundan böyle salt mülk sahibinin bir sorunu, bir külfe- ti olmaktan çıkarak toplumun bir sorunu, bir külfeti haline dönüşmektedir. "Tescilli yapılann" kamulaştırmasıyla veya koruma amaçlı imar planlanyla ke- sin yapılanma yasağı getirilen sit alanla- nnda bulunan gerçek ve özel hukuk tüzel- kişilerinin mülkiyetindeki taşınmaz malı- kin başvurusu üzerine beledıye ve il özel idaresine ait taşınmazlarla takas edilebil- mesine yönelik yasadaki ifadeler ise sağ- lıklı ve gerçekçi bir koruma politikasının diğer habercisidir. Koruma politikalannın gerçekçi olabil- mesi için önemli bir yenilik de yasanın 8. maddesinde yeralmaktadır. 8. maddede yer alan c bendinin bazı bölümlerini aynen aktarmayı uygun bulmaktayım. "Yapılan- ma haklan kısıtlanmış tescilli taşınmaz kültür varhklanna veya bunlann koruma alanlannda bulunan ya da koruma anıaç- h imar planlanyla yapılanma haklan kı- sıtlanan taşınmazlara ait mülkivet ve ya- pılannıa haklannın lasıtlanmış bölümü- nü, imar planlanyla yapüanmaya açık ak- tanm alanı olarak aynlînış, mülkiy etlerin- deki veya üçüncü şahıslara ait alanlara, aktanmdan yararlanacak öncelikli hak- lan belirleyerek bir program dahilinde ak- tarmaya, belediye sınırlan ve mücavir alan- lar içinde belediyeler, bunlann dışuıda va- lilikler yetkilidir... Aktanm işleminde Ser- nıave Piyasası Kurulu'nca onaylı gayri- menkul değerleme şirketlerince yapılacak rayiç değer denkleştirmesj esasür_ Bu alan- larda kesin yapılanma yasağı geunesi ne- deni) le yapıİanma hakkuıuı tamamen ak- tanlması halinde, yapılanma hakla kısıt- lanan taşınmaz, mütemmimi ile birlikte il- gili idari mülkiyetine geçer ve parseller il- güi idare adına tescil ediûr ve hiçbir koşul- da saüşa konu edilemez». Aktanma konu parselde malikin korunabilir yapılanma hakkı kalması halinde ise > apılanma hak- kı kısmen aktanhr. Bu durumda, malikin, yapılanma hakkı kısrtlanmış alandaki mül- Idyeti devam eder." Görüldüğü gibi, bu yeni yasa, mülk sa- hibinin mağduriyetini gidermek için ya- pılanma yasağı getirilmiş alanlardaki imar haklannı yine imar planlanyla açılan "ak- tanm alanlannda" karşılamayı sağlamak- ta ve böylece bir "iUd" gerçekleştirmek- tedir. Söz konusu bendin sonunda Bayındır- lık ve Iskân Bakanlığı, Içişleri Baİcanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca hazır- lanacak bir yönetmeliğin bentte yer alan konulann gerçekleşmesi için hazırlanma- sı gerektiği vurgulanmıştır. Dolayısıyla yasanın bu maddesinin ve diğer madde- lerin uygulanabihnesi için gerekli yönet- meliklerin en kısa ve sağlıklı bir biçimde ortaya konması gerekmektedir. Aksi tak- dırde iyi nıyetle ortaya konmuş bir yasa ışlemez hale gelir ve umutlanmız bir kez daha kınlır. Posta gemileri... Sadece bir özlem değil, zorunluluk Oktay SONMEZz) Y aşadığımız son birkaç hafta içinde karayol- lanndaki kazalarda yi- tırdiğimiz insan sayısı nerdey- se eskilerin deyimiyle "muha- rebezajiaü". Ulkemizdeki ula- şımın bir politika olarak toplu taşıma modelinde yapıldığı yıl- lar içinde yaşamış biri olarak bu ürkütücü görünümün tek nedenini bu politikadan aynl- mak olarak görüyorum. Bu ger- çekle birlikte gelen hüzünlü bir nostaljiyle bir an önce kı- yılanmızı, liman kentlerini o günlerdeki gibi, birbirine bağ- layan, isimlen artık aru kitap- lannda yer alan "Posta gemi- lerine döneünı" diyorum. Çocukluğum Doğu Karade- niz'in fındık yeşiline serpişti- nlmiş küçük kasabalannda geç- ti. Orta ve lıse öğrencisi oldu- ğum yıllarda, memur çocuğu olmanın kaderi doğrultusun- da Giresun, Ordu ve Samsun gibi illerde. Bu süreç Türki- ye'nin 2. Dünya Savaşı sonra- sı tnönü'lü ve onu izleyen De- mokrat Partili yıllan demek oluyor. Bir başka deyimle 1940-1950 arasındaki ilginç on yıl. Bugün de olduğu gibi, Ka- radeniz kıyılan boyunca Rus sı- nınna kadar uzanan şeritteki bütün kasabalarda belirli gün- lerde yörenin en önemli eko- nomik ve ticari olayı olan pa- zarlar kurulurdu. Görkemli, neşelı, canlı ve beklenen şeylerdi pazar günle- ri. Nostaljı yönü bir tarafa, pa- zarlann bütün malı, satıcısı, müşterisi kentten, köyden pa- zar yerine kısaca "motor" de- nilen, en büyüğü 4-5 tonluk "aynakıç" tabir edilen tekne- ler ya da daha büyük olan "ta- ka"larla ulaştınlırdı. Karadeniz kentlerinden Is- tanbul'a toptancıdan "mal al- maya" gidecek tüccar, kasaba ya da il doktorunun derdine çare bulamadığı, teknik dona- nırru son derece eksik hastane- lerde ameliyatı yapılamayan hastalar, üniversiteye başlaya- cak gençler, bütün bunların hepsine kucak açmış zamanın 'enızcı Yazar îstanbul'una, elli yıl öncesinin gönlü ve olanaklan büyük iki milyonluk Îstanbul'una ne tren- le gidebilirdi ne otobüsle. Ara- ba kimsede yoktu. Zenginler- de bile. Yol yoktu, ulaşım, en kısa, en ucuz yol olarak çağlar boyunca kullanılan denizden yapılırdı. Yolcu, canlı hayvan ve ticari eşyanın tümü deniz- den taşınırdı. "Denizciliği mil- li ve büjiik ülkü" olarak hedef göstermiş genç cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı, o yıllarda bizim ülkemizde de var olan gerçek devlet adamları, dar bütçeleriyle kılı kırk yaran he- saplarla yaptıklan yatınm plan- lannda, "ulaşım" olayındaki çözümleri, en elverişli formül- leri saptamışlardı. Ulaşımda temel prensip "toplu taşıma" olacaktı. Istanbul'u Karadeniz'in en doğu noktasına kadar ve bu şe- ritteki yerleşimleri kendi ara- larında bağlayan sadece de- nizyolu ulaşımıydı. Tophane nhtımından hafta- da en az iki gemı kalkıyordu Karadeniz'e. Sürat Postası ve çok uğraklı Karadeniz Postası (halk arasında Dilenci Postası da denilirdi). Rus sınınndan Iskenderun'a kadar bütün kı- yı kent ve kasabalara belirli uğrak ve programlan olan bu posta gemileriyle gidiürdi. Pos- ta gemileri yolculuğu bir yaşam biçimi, bir ulaşım kültürüydü. En ücra kıyı limanlarına, mendireği. bannağı olmayan kasabalara en az haftada bir gelip demirleyen o rüya gemi- ler, hele gece olup ışıklanm da yaktı mı bir başka dünya gelir- di yaşamımıza. Tuz, şeker, un, kuinaş gibi gazete, kitap, der- gi de onlarla gelirdi. Istanbul çıkışlı "Izmir Pos- tası", "tskenderun Postası", "Çanakkale - Ayvahk Postası" olarak halk diline yerleşmış bu kamu hizmeti genç cumhuriyet hükümetlerinin ulaşım politi- kasındaki "en ucuza, en fazla sayıda. en çok yolcu ve vükün en güv'enü şeküde taşınması" te- mel unsurlanyla formüle edil- miş uygulamalanydı. Karade- niz ve Akdeniz bölgelerinde- ki turizm olayının ilk platfor- munu da bu posta gemileri yük- lenmişti. lstatistiklerle saptan- mıştır. Istanbul ya da Izmir'i gö- ren, sonra da o gemilerle ge- miden çıkmadan bir hafta sü- recek Karadeniz ya da Izmir Postası'yla yaptığı bir geziyi ya- şamının en güzel anısı olarak anlatan yüzlerce yabancı tanı- dım. Tek partili, DP'li, askeri ida- reli, AP'li hükümetler dönem- lerinden geçilerek gelinen, DYP'li, Refahlı yönetimler ve bu süreç içinde Türkiye'de de- nızin bir ulaşım ortamı olarak kullanımının giderek sıfırlan- ması gerçekten başlı başına bir olay. Bu tablonun belirgin bir şekilde ortaya koyduğu bir ger- çek var. 1946'dan sonra Türki- ye'de insan ve mal taşınması olayı demiryollan ve deniz- yollanndan saptınlarak çok bü- yük ölçüde karayollanna yön- lendirildi. Bugün denizyoluy- la Türk kıyılanndaki iki nok- ta arasında yolculuk edemez- siniz (özel yatlar hariç). Hal- kın ulaşımına sunulmuş bır ser- vis yıllardır yok. Örneğin, Is- tanbul'dan Giresun'a gemiyle gidemezsiniz. Neden böyle oldu? Aynntı- lanna fazla girmeksizin, şöy- le özetlenebilir. Sözü edilen süreç içinde 2. Dünya Savaşı bitmiş Türkiye tam anlamıyla Batı, özellikle de USA mütte- fiki bir NATO üyesi ohnuştu. Bu ilişki Demokrat Partili yö- netimlerin icraatı içindeki her plana yansıdı. Karayollannda görülmemiş bir çalışma başladı. Demir ağ- lar yerine asfalt ağlar, otoyol- lar şebekesi kuruluyordu. Tür- kiye'ye kullanılmış ve yeni her türlü araç girmeye başladı ve çok uzun yıllar bu akın süre- geldi. Artık Anadolu kasabalann- da rren. kıyı kentlerinde vapur düdükleri yerlerini 2. el Ame- rikan arabalannırı şımank kor- nalan, insan. hayvan ve yükle karmakanşık, salkım saçak dolmuş kamyonlann homur- tulanna bırakmıştı. Böylece yıllar içinde ne Ka- radeniz Postası kaldı, ne Is- kendenın, ne Bandırma, Te- kirdağ, Ayvahk seferleri. Ar- tık halk, otobüslerde, kamyon- larda, gösterişli ve benzin yu- tan arabalarda yolculuk edi- yordu. Karadeniz'in yıllar yı- lı gemilerle yurtdışına gönde- rilen fındığı, güney limanlan- nın kıymetli yükü pamugu yurt- dışına karayolu ile gönderiliyor- du. Kıyılanmızın hafifçe ar- kaya eğik bacalanndan duman tüterek gelip-giden ve insanla- nmızı, mallanmızı, taşıyan ge- mileri bu yıllar içinde eriyip gittiler. Genç Cumhuriyetin, kıyılanmızda yapılan toplu ta- şıma sistemi böylece tümüyle yitirilmiş oldu. Karadeniz, küçük ama do- ğası zorlu olan bir ulaşım ala- nıdır. Ama gene de antikçağ- lardan bu yana sürekli bir ula- şım yolu olagelmiştir. Rusya ile Osmanh 'nın mal ahşverişleri- nin yelken hatta kürekle yol alan teknelerle yapıldığı yılla- n denizci dedelerimizden din- leyerek büyüdük. Ege ve Ak- deniz kıyılanrmz, bu yöreler- deki antik kent devletler ve Ro- ma idaresinde yüzyıllarca dün- yanın en denizci ve en tüccar insanlannın yurdu olageldi. Ti- caret, mal ve insanlann ulaşı- mı bu kıyılarda hep denizler- den yapıldı. Baltık, en az Karadeniz ka- dar sert ve huysuz, Kuzey De- nizi, bizde ohnayan duvar gi- bi sisleri, med-cezir akınlan ile tehlike potansiyeli çok da- ha yüksek denizler ohnasına karşın Kuzey Avrupa, Ingilte- re, îskandinav ve Baltık ülke- lerinin insanlan toplu taşıma modellerine uygun inşa edil- miş, hızh, güçlü ve ekonomik gemilerle seyahat etmekteler. Bizde de süratle yapılması gereken budur ve Istanbul'da son yıllarda servise konulan deniz otobüsleri, hızh feribot- lar bu anlayışın bir öncüsü ola- rak algılanmahdır. Lütfen, ak- lın yolu bir. Kanlar içindeki karayollannın yoğunluğunu gi- derelim. Tek yol modern pos- ta gemileri. Posta gemileri bir özlem olduğu kadar kesin ve gerçek bir zorunluluk. PENCERE Çok Alâmet Belirdi... İlginç sözcükler ve deyişler kozasını yeni yırtan kelebekler gibi ortalıkta kanat çırpmaya başladı • lar; gazetelerin köşelerinden göz kırpıyorlar: - Ademimerkeziyet.. federaldevlet. federedü- zen.. eyaletler.. bölgesel yönetim.. Nerden çıktı bu?.. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP'nin 'Kamu Yönetimi Temel Yasası'nı yeniden görüşül- mek üzere Meclis'e geri verdi... Vay sen misin bu işi yapan!.. Medyada ne kadar dinci ve yalaka takımı varsa, Sezer'e saldırmak üzere tam bir ittifakın içine gir- diler; veryansın ediyorlar... • Adına ister 'federe devlet' deyin, ister 'eyalet' de- yin, ister bir başka şey deyin; devlet içinde ikincil devlet düzeni, sözgelimi ABD'de var.. Almanya'da var.. Çokmu güzel?.. Bizde de olsun mu?.. ! Olsun!.. ' Yani?.. Hukuk ukalalığına gerek yok; Diyarbakır Beledi- ye Başkanı Osman Baydemir bu durumda "Eya- let Reisi, Federe Devletin Cumhurbaşkanı" ya da "Bölge Devletinin Başkanı" olsun... Üstü örtülü ya da açık (destekçilerine bakarsa- nız) gidişatın pusulası bu yolu gösteriyor. • Ancak AKP'nin aklı etnikçi yana yatmıyor; onun yeni kamu düzeninden ya da 'ademi merkezi- yef'ten muradı kendi raconuna göre... Nediro?.. Yapılan bütün araştırmalar gösteriyor ki, Türki- ye, kırk yıldan beri yapılan yatırımlarla toplumsal yapısında tarikatlara ve cemaatlere bölünüyor. Daha birkaç gün önce AKP iktidarının gazetesi 'Yeni Şafak', "Güneydoğu'da Nakşilik" diye bir in- celeme yayımladı; "Etnik MHIİyetçiliğe Karşı Nak- şi Tarikatı"x\\ çıkarmak niyetindeler; yapılan araş- tırmaya göre tüm müritler cemaatin başındaki şey- hin önünde mum gibi imişler... Şeyh ne derse önü de ardı da o!.. Şeyhlerin postlannda otunduğu eyaletlerden olu- şan bır demokratik Türkiye'de 'kamu düzeni'nin manzarası, doğrusu iştah kabartıyor. • Yurttaş 'ı mürit'\e birbirine kanştıran siyasal bilinç- sizliği topluma aşılayan yalaka medyanın takıyye iktidanna sonsuz desteği, Cumhurbaşkanı Sezer'in üstünde yoğunlaşan bir saldınya dönüştü... Hayra alâmet değil bu!.. Ne Van'da yaşananlar iç açıcı ne de Diyarbakır'dan Istanbul'a dek ülke coğrafyasındakı terör göster- gelerinin hesabmda ortaya çıkan kanlı ipuçları olumlu görünüyor... Üniversite reform tasansına imam okullarını so- kuşturan, hızlandırılmış tren kazasını mintarafillah sayan, ülkeyi cemaatler harmanında ele alıp etnik- çiliğe karşı Nakşiliği güvence gibi gören, iktidara geçtiğinden beri askere bozuk çalan bu ıktidann yasal hakkını kullanan Cumhurbaşkanı'natutumu iyiye işaret değil... AKP iktidan, Kuzey Irak'a Amerika yerieştiğin- den bu yana Beyaz Saray yönetiminin PKK'nin icabına neden bakmadığını Bush'a sorsa ya... BASS BANKA \T StGORTA tŞÇİLERİ SENDİKASI BOĞAZİÇİ ŞLBESİ 7. OLAĞAN GENEL KLRULİLANI BASS Boğazıçı Şubesı 7 Olağan Genel Kurul'u 28 Ağustos 2004 Cumartesı günü saat: 9.30'da Büyükdere Caddesı. Saadet Apt. No: 65, Kat: 3. Daire: 6. Mecidiye- köy İSTANBUL adresınde aşağıdaki gündemle toplana- caktır. Toplantıda çoğunluk sağlanamadığı takdırde ıkıncı top- lantı 4 Eylül 2004 tanhınde ayru yer ve saarte, aynı gün- demle yapılacaktır. BASS Sendikası Yönetim Kurulu GÜNDEM: 1 Yoklama. 2. Başkanlık Dı\anı seçımı. 3 Saygı duruşu, 4. Açış konuşması, 5 Konuklann takdımı \e konuşmalar. 6. Çalışma Raporunun okunması, 7. Seçımler; alŞube Başkanı seçımı. b) Şube Sekretennın seçımı. c I Şube Malı Sekretennın seçımı, d) Yönetım Kurulu Altı Asıl ve Dokuz Yedek Üye seçimi. e) Denetleme Kurulu Cç Asıl \e Oç Yedek Oye seçimi. f) Dısıplın Kurulu Beş Asıl \e Beş Yedek Üye seçımı, gl Sendıka Genel Kurul Delege seçımı İZMİR 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo 2004 433 Davacı Izmir Büyükşehır Beledıye Başkanlığı vekili tarafından davalılar Nermın Toprakçı. Gökalp Toprakçı, Gökhan Toprakçı aleyhlerine mahkememize açılan tahli- ye davası nedenıyle. Dav-alı Gökhan Toprakçı'mn adresi bugüne kadar tespıt edilemedığınden. Gülsu Sokak, Gül Sıtesı A Blok Kat:5 No:13 Balçova Izmir adresınde mu- kım Gökhan Toprakçı'ya duruşma günü olan 22.09.2004 günü saat 10.05'te bızzat mahkememizde hazır bulunma- sı veya kendısim bir vekılle temsıl ettirmesı, duruşmaya gelmedıği veya bir vekıl tarafından temsıl ettirilmediği takdırde duruşmanın gıyabında yapılacağı hususu daveti- ye ve dava dılekçesi yenne kaim olmak üzere ilanen teb- liğ olunur 04.08 2004 Basın. 36635 KETENCİ İNŞAAT KONUTTA GÜVEN 6753/6 Sokak No 10/A Esin Srtesî 35570 Karşıyaka-İZMİR • Tel: 0232 370 20 42/370 20 72/370 20 64/37018 94 • Faks: 0232 370 18 50 • web: www.ketenciinsaot.com KÖRFEZKÖY nf-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle