Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2004 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Boş Övünmeler!
Köylü çocuğu imiş, küçükken köftecinin yanın-
daçalışırmış!..
DSP'nin yenı başkanı Bay Zeki Sezer kendini
böyletanıtıyor. Halktan biri, Ecevit-Rahşan düşün-
cesinin bir izleyicisi. Amaa, partiyi iktidara getir-
mek, başbakan olmak!..
Ille de köyden gelmek mi gerekiyor? Halkımız böy-
4e olanları mı seviyor? Politikada başarı sağlamak,
tıalkın güvenini kazan mak için bu çeşit tanımlama-
lar bır yarar sağlıyor rnu?
Süleyman Demirel, Çoban Sülü olarak politika
alanına girmişti. Isparta'nın dağlarında koyun ot-
latırmış! Okumuş yaz.mış, mühendis olmuş, Mor-
risonfirmasındaçalışmış, Morrison Süleyman de-
nilmiş, başbakanhk, cumhurbaşkanlığı gibi en üst
görevlere şeçılen bır köy çocuğu, bir çoban...
TurgırtÖzaldaöyleydi. Odaçocukken işlerya-
parak para kazanmıştı. Su mu dağıtıyordu, yoksa
sokaklarda başka şeyler mi satıyordu? 0 da yaşa-
ma ilk adımlannı köyde atmış, en aşağı çizgiden
en yükseklere tırmanmayı başarmış, başbakan,
cumhurbaşkanı olmuş!..
Başbakan Tayyip Bey onlardan geri mi kalacak?
Daha işin başında söyledi, çocukluğunda sokak-
larda simit satarmış. Istanbul'un bir kenar semti.
Kasımpaşa sokaklarında...
Benim şaştığım, bir anlam veremediğim ya da ver-
diğim konu, bütün buı köy kökenli ünlü politikacı-
lann Köy Enstitüleri'ne neden karşı, hatta düşman
olduklandır? Neden köy çocuklarının en iyi koşul-
larda yetişmesıni, bunu sağlayan okullann, ensti-
tülerin yeniden açılmasını istemedikleri...
öte yandan nice aydın, politikacı, yıllandır Köy Ens-
titüleri için uğraş verrnektedirler. Erdal Inönü gibi
bir paşa çocuğu, Bülerıt Ecevit gibi bir profesörço-
cuğu, küçük yaşlannda ne simit sattılar, ne köfte-
c\ çıraklığı yaptılar, ama işbaşında oldukları süre-
ce halk, ülkeyaranna çalıştılar...
Demek istediğım, yurda, ulusa yarar sağlamak
için ille de köy kökenli olmaya gerek yok; "Ben ço-
cukken simit sattım, köfteci oldum" diye bir övünç
nedeni bulmak da öyle!.. Nereden, nasıl yetişmiş-
sen yetiş, ülkene güzellikler, iyilikler kazandırdın
mı, kazandırabilecek misin, önemli olan o!..
Halkımız, köyden yetişeni de, kentten, kasaba-
dan yetişeni de sever, benimser, işbaşına getirir.
önemli olan, görevlerini dürüstlükle, yurtseverlik-
le, bilime, kültüre saygıyla başarıp başaramadık-
landır.
Ha, yazmayı unuttum; CHP lideri Deniz Baykal
da çocukken simit satmış!..
VEFAT
40 yıllık eşim, her şeyim
SAKİNE KOÇYlĞİT'i
kaybettik. Acımız sonsuz.
Yaşar Koç\iğit, Kızlan Dilek. Hül>a. Melek. Fatma \e Songül.
Damatlan Kasım. Sıtkı, l'ğur, A>kut te tum se\enleri
VEFAT
Baromuzun 7180 sicil sayısında kayıtlı
AVUKAT
İSMET TAKA
vefat etmiştir.
Aziz meslektaşımızm cenazesi
12.08.2004 Perşembe günü (bugün).
Fatih Camii'nde kıhnacak öğle
namazmı müteakip Trabzon'da
defhedilecektir.
Merhuma Tann'dan rahmet, kederli
ailesine ve meslektaşlanmıza başsağlığı
dileriz.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
TC
ANKARA 2. ASLİYE CEZA
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 2001'1177
Karar No- 2002 437
Basın yolu ıle hakaret suçundan dolayı sanıklar Ha-
lıl Derya Sazak. Eren Güvener haklannda mahkeme-
mızce yapılan yargılama sonunda.
22.5.2002 gün ve 2001 1177 esas. 2002 437 karar
sayılı karar ile sanıklann neticeden (davacı Hikmet
Samı Türk'e basın yolu ıle hakaret suçundan dolayı)
759.282.400'er TL ağır para cezası ıle cezalandınl-
malanna karar venlmiş ve karar Yargıtayca onanmak
suretıyle kesınleşrruştir. Jşbu hüküm özetı karar gere-
ğince ilan olunur. 23.7.2004
Basın: 36675
'Korumada bir umut'
Bu yeni yasa, mülk sahibinin mağduriyetini gidermek için yapılanma yasağı
getirilmiş alanlardaki imar haklarmı yine imar planlanyla açılan "aktarım
alanlannda" karşılamayı sağlamakta ve böylece korumada bir "ilki"
gerçekleştirmektedir.
Prof. Dr. Mete TAPAN
1
4 Temmuz 2004'te kabul edılen ve
yıne 27 Temmuz 2004y
te 25535
sayılı Resmi Gazete'de yayımla-
narak yürürlüge giren 5226 sayı-
lı yasa, kültür ve tabiat varükla-
nnı koruma konusunun bugünkü hükümet
tarafından önemsendiğini göstermekte-
dir. Yıllardır ülkemizde "gerçek bir koru-
ma politikasr oluşmamıştır söylemi, ye-
rinı bu yasayla ülkemizde de artık soru-
nun ekonomik boyutunu göz ardı etmeyen
ve imar haklannı güvence altına alan ger-
çekçi bir koruma polıtikastna bırakmıştır.
Kuşkusuz, yasanın bazı maddelerinin
uygulanması için gerekli yönetmelikler
çıkanlmadan böyle bir varsayımda bulun-
mak ya da yasaya çok fazla olumlu yak-
laşmak bazı çe\Telerce yadırganabilir. An-
cak yasanın 6. maddesinde yer alan para-
sal kaynaklarla ilgili paragraflar ve yine
yasanın 8. maddesinde yer alan tescilli ta-
şınmaz kültür varhklannedeniyle kısıtla-
nan imar haklannı karşılamaya yönelik
getirilen çözümler bu varsayımın temel
nedenleridir.
Maddi yönü düşünülmeyen bir koruma
polıtikasının gerçekçi olamayacağını her
fırsatta dıle getiren bır kışi olarak, çıkan-
lan yasada "2985 sayılı Toplu Konut Ya-
sası uyannca verilecek kredinin en az yüz-
de 10'u tescilli taşınmaz kültür vartıkİan-
nın bakun, onanmı ve restorasyonu işlem-
lerine ilişkin başvurularda kuUandınhr"
biçiminde bir cümlenın yer alması, beni
korumanın gerçekçi bir biçimde ele alına-
bileceği konusunda umutlandırdı veya ya-
sada yer alan "Belediyelerin görev alanla-
nnda kalan kültür varüklannın korun-
ması ve değeriendirilnıesi amacıvla kulla-
nılmak üzere 1319 sayılı EmlakVergisi Ya-
sası'nın 8. ve 18. maddeleri uyannca mü-
keflefhakkmda tahakkuk eden EmlakVer-
gisi'nin yüzde 10'u nispetinde 'Taşınmaz
Kültür Varlıklannın Korunmasına Katkı
Payı' tahakkuk ettirilir ve ilgili belediye-
since Emlak VergisiMe birlikte tahsil eidi-
Kr" biçimindeki paragraf, koruma sorunu-
nun parasal boyutunun toplumca karşı-
lanması gerektiği onayının bir simgesi-
dir.
"Toplum için koruma" bundan böyle
salt mülk sahibinin bir sorunu, bir külfe-
ti olmaktan çıkarak toplumun bir sorunu,
bir külfeti haline dönüşmektedir.
"Tescilli yapılann" kamulaştırmasıyla
veya koruma amaçlı imar planlanyla ke-
sin yapılanma yasağı getirilen sit alanla-
nnda bulunan gerçek ve özel hukuk tüzel-
kişilerinin mülkiyetindeki taşınmaz malı-
kin başvurusu üzerine beledıye ve il özel
idaresine ait taşınmazlarla takas edilebil-
mesine yönelik yasadaki ifadeler ise sağ-
lıklı ve gerçekçi bir koruma politikasının
diğer habercisidir.
Koruma politikalannın gerçekçi olabil-
mesi için önemli bir yenilik de yasanın 8.
maddesinde yeralmaktadır. 8. maddede yer
alan c bendinin bazı bölümlerini aynen
aktarmayı uygun bulmaktayım. "Yapılan-
ma haklan kısıtlanmış tescilli taşınmaz
kültür varhklanna veya bunlann koruma
alanlannda bulunan ya da koruma anıaç-
h imar planlanyla yapılanma haklan kı-
sıtlanan taşınmazlara ait mülkivet ve ya-
pılannıa haklannın lasıtlanmış bölümü-
nü, imar planlanyla yapüanmaya açık ak-
tanm alanı olarak aynlînış, mülkiy etlerin-
deki veya üçüncü şahıslara ait alanlara,
aktanmdan yararlanacak öncelikli hak-
lan belirleyerek bir program dahilinde ak-
tarmaya, belediye sınırlan ve mücavir alan-
lar içinde belediyeler, bunlann dışuıda va-
lilikler yetkilidir... Aktanm işleminde Ser-
nıave Piyasası Kurulu'nca onaylı gayri-
menkul değerleme şirketlerince yapılacak
rayiç değer denkleştirmesj esasür_ Bu alan-
larda kesin yapılanma yasağı geunesi ne-
deni) le yapıİanma hakkuıuı tamamen ak-
tanlması halinde, yapılanma hakla kısıt-
lanan taşınmaz, mütemmimi ile birlikte il-
gili idari mülkiyetine geçer ve parseller il-
güi idare adına tescil ediûr ve hiçbir koşul-
da saüşa konu edilemez». Aktanma konu
parselde malikin korunabilir yapılanma
hakkı kalması halinde ise > apılanma hak-
kı kısmen aktanhr. Bu durumda, malikin,
yapılanma hakkı kısrtlanmış alandaki mül-
Idyeti devam eder."
Görüldüğü gibi, bu yeni yasa, mülk sa-
hibinin mağduriyetini gidermek için ya-
pılanma yasağı getirilmiş alanlardaki imar
haklannı yine imar planlanyla açılan "ak-
tanm alanlannda" karşılamayı sağlamak-
ta ve böylece bir "iUd" gerçekleştirmek-
tedir.
Söz konusu bendin sonunda Bayındır-
lık ve Iskân Bakanlığı, Içişleri Baİcanlığı
ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca hazır-
lanacak bir yönetmeliğin bentte yer alan
konulann gerçekleşmesi için hazırlanma-
sı gerektiği vurgulanmıştır. Dolayısıyla
yasanın bu maddesinin ve diğer madde-
lerin uygulanabihnesi için gerekli yönet-
meliklerin en kısa ve sağlıklı bir biçimde
ortaya konması gerekmektedir. Aksi tak-
dırde iyi nıyetle ortaya konmuş bir yasa
ışlemez hale gelir ve umutlanmız bir kez
daha kınlır.
Posta gemileri... Sadece bir özlem değil, zorunluluk
Oktay SONMEZz)
Y
aşadığımız son birkaç
hafta içinde karayol-
lanndaki kazalarda yi-
tırdiğimiz insan sayısı nerdey-
se eskilerin deyimiyle "muha-
rebezajiaü". Ulkemizdeki ula-
şımın bir politika olarak toplu
taşıma modelinde yapıldığı yıl-
lar içinde yaşamış biri olarak
bu ürkütücü görünümün tek
nedenini bu politikadan aynl-
mak olarak görüyorum. Bu ger-
çekle birlikte gelen hüzünlü
bir nostaljiyle bir an önce kı-
yılanmızı, liman kentlerini o
günlerdeki gibi, birbirine bağ-
layan, isimlen artık aru kitap-
lannda yer alan "Posta gemi-
lerine döneünı" diyorum.
Çocukluğum Doğu Karade-
niz'in fındık yeşiline serpişti-
nlmiş küçük kasabalannda geç-
ti. Orta ve lıse öğrencisi oldu-
ğum yıllarda, memur çocuğu
olmanın kaderi doğrultusun-
da Giresun, Ordu ve Samsun
gibi illerde. Bu süreç Türki-
ye'nin 2. Dünya Savaşı sonra-
sı tnönü'lü ve onu izleyen De-
mokrat Partili yıllan demek
oluyor. Bir başka deyimle
1940-1950 arasındaki ilginç
on yıl.
Bugün de olduğu gibi, Ka-
radeniz kıyılan boyunca Rus sı-
nınna kadar uzanan şeritteki
bütün kasabalarda belirli gün-
lerde yörenin en önemli eko-
nomik ve ticari olayı olan pa-
zarlar kurulurdu.
Görkemli, neşelı, canlı ve
beklenen şeylerdi pazar günle-
ri. Nostaljı yönü bir tarafa, pa-
zarlann bütün malı, satıcısı,
müşterisi kentten, köyden pa-
zar yerine kısaca "motor" de-
nilen, en büyüğü 4-5 tonluk
"aynakıç" tabir edilen tekne-
ler ya da daha büyük olan "ta-
ka"larla ulaştınlırdı.
Karadeniz kentlerinden Is-
tanbul'a toptancıdan "mal al-
maya" gidecek tüccar, kasaba
ya da il doktorunun derdine
çare bulamadığı, teknik dona-
nırru son derece eksik hastane-
lerde ameliyatı yapılamayan
hastalar, üniversiteye başlaya-
cak gençler, bütün bunların
hepsine kucak açmış zamanın
'enızcı Yazar
îstanbul'una, elli yıl öncesinin
gönlü ve olanaklan büyük iki
milyonluk Îstanbul'una ne tren-
le gidebilirdi ne otobüsle. Ara-
ba kimsede yoktu. Zenginler-
de bile. Yol yoktu, ulaşım, en
kısa, en ucuz yol olarak çağlar
boyunca kullanılan denizden
yapılırdı. Yolcu, canlı hayvan
ve ticari eşyanın tümü deniz-
den taşınırdı. "Denizciliği mil-
li ve büjiik ülkü" olarak hedef
göstermiş genç cumhuriyetin
ilk cumhurbaşkanı, o yıllarda
bizim ülkemizde de var olan
gerçek devlet adamları, dar
bütçeleriyle kılı kırk yaran he-
saplarla yaptıklan yatınm plan-
lannda, "ulaşım" olayındaki
çözümleri, en elverişli formül-
leri saptamışlardı. Ulaşımda
temel prensip "toplu taşıma"
olacaktı.
Istanbul'u Karadeniz'in en
doğu noktasına kadar ve bu şe-
ritteki yerleşimleri kendi ara-
larında bağlayan sadece de-
nizyolu ulaşımıydı.
Tophane nhtımından hafta-
da en az iki gemı kalkıyordu
Karadeniz'e. Sürat Postası ve
çok uğraklı Karadeniz Postası
(halk arasında Dilenci Postası
da denilirdi). Rus sınınndan
Iskenderun'a kadar bütün kı-
yı kent ve kasabalara belirli
uğrak ve programlan olan bu
posta gemileriyle gidiürdi. Pos-
ta gemileri yolculuğu bir yaşam
biçimi, bir ulaşım kültürüydü.
En ücra kıyı limanlarına,
mendireği. bannağı olmayan
kasabalara en az haftada bir
gelip demirleyen o rüya gemi-
ler, hele gece olup ışıklanm da
yaktı mı bir başka dünya gelir-
di yaşamımıza. Tuz, şeker, un,
kuinaş gibi gazete, kitap, der-
gi de onlarla gelirdi.
Istanbul çıkışlı "Izmir Pos-
tası", "tskenderun Postası",
"Çanakkale - Ayvahk Postası"
olarak halk diline yerleşmış bu
kamu hizmeti genç cumhuriyet
hükümetlerinin ulaşım politi-
kasındaki "en ucuza, en fazla
sayıda. en çok yolcu ve vükün
en güv'enü şeküde taşınması" te-
mel unsurlanyla formüle edil-
miş uygulamalanydı. Karade-
niz ve Akdeniz bölgelerinde-
ki turizm olayının ilk platfor-
munu da bu posta gemileri yük-
lenmişti. lstatistiklerle saptan-
mıştır. Istanbul ya da Izmir'i gö-
ren, sonra da o gemilerle ge-
miden çıkmadan bir hafta sü-
recek Karadeniz ya da Izmir
Postası'yla yaptığı bir geziyi ya-
şamının en güzel anısı olarak
anlatan yüzlerce yabancı tanı-
dım.
Tek partili, DP'li, askeri ida-
reli, AP'li hükümetler dönem-
lerinden geçilerek gelinen,
DYP'li, Refahlı yönetimler ve
bu süreç içinde Türkiye'de de-
nızin bir ulaşım ortamı olarak
kullanımının giderek sıfırlan-
ması gerçekten başlı başına bir
olay. Bu tablonun belirgin bir
şekilde ortaya koyduğu bir ger-
çek var. 1946'dan sonra Türki-
ye'de insan ve mal taşınması
olayı demiryollan ve deniz-
yollanndan saptınlarak çok bü-
yük ölçüde karayollanna yön-
lendirildi. Bugün denizyoluy-
la Türk kıyılanndaki iki nok-
ta arasında yolculuk edemez-
siniz (özel yatlar hariç). Hal-
kın ulaşımına sunulmuş bır ser-
vis yıllardır yok. Örneğin, Is-
tanbul'dan Giresun'a gemiyle
gidemezsiniz.
Neden böyle oldu? Aynntı-
lanna fazla girmeksizin, şöy-
le özetlenebilir. Sözü edilen
süreç içinde 2. Dünya Savaşı
bitmiş Türkiye tam anlamıyla
Batı, özellikle de USA mütte-
fiki bir NATO üyesi ohnuştu.
Bu ilişki Demokrat Partili yö-
netimlerin icraatı içindeki her
plana yansıdı.
Karayollannda görülmemiş
bir çalışma başladı. Demir ağ-
lar yerine asfalt ağlar, otoyol-
lar şebekesi kuruluyordu. Tür-
kiye'ye kullanılmış ve yeni her
türlü araç girmeye başladı ve
çok uzun yıllar bu akın süre-
geldi.
Artık Anadolu kasabalann-
da rren. kıyı kentlerinde vapur
düdükleri yerlerini 2. el Ame-
rikan arabalannırı şımank kor-
nalan, insan. hayvan ve yükle
karmakanşık, salkım saçak
dolmuş kamyonlann homur-
tulanna bırakmıştı.
Böylece yıllar içinde ne Ka-
radeniz Postası kaldı, ne Is-
kendenın, ne Bandırma, Te-
kirdağ, Ayvahk seferleri. Ar-
tık halk, otobüslerde, kamyon-
larda, gösterişli ve benzin yu-
tan arabalarda yolculuk edi-
yordu. Karadeniz'in yıllar yı-
lı gemilerle yurtdışına gönde-
rilen fındığı, güney limanlan-
nın kıymetli yükü pamugu yurt-
dışına karayolu ile gönderiliyor-
du. Kıyılanmızın hafifçe ar-
kaya eğik bacalanndan duman
tüterek gelip-giden ve insanla-
nmızı, mallanmızı, taşıyan ge-
mileri bu yıllar içinde eriyip
gittiler. Genç Cumhuriyetin,
kıyılanmızda yapılan toplu ta-
şıma sistemi böylece tümüyle
yitirilmiş oldu.
Karadeniz, küçük ama do-
ğası zorlu olan bir ulaşım ala-
nıdır. Ama gene de antikçağ-
lardan bu yana sürekli bir ula-
şım yolu olagelmiştir. Rusya ile
Osmanh 'nın mal ahşverişleri-
nin yelken hatta kürekle yol
alan teknelerle yapıldığı yılla-
n denizci dedelerimizden din-
leyerek büyüdük. Ege ve Ak-
deniz kıyılanrmz, bu yöreler-
deki antik kent devletler ve Ro-
ma idaresinde yüzyıllarca dün-
yanın en denizci ve en tüccar
insanlannın yurdu olageldi. Ti-
caret, mal ve insanlann ulaşı-
mı bu kıyılarda hep denizler-
den yapıldı.
Baltık, en az Karadeniz ka-
dar sert ve huysuz, Kuzey De-
nizi, bizde ohnayan duvar gi-
bi sisleri, med-cezir akınlan
ile tehlike potansiyeli çok da-
ha yüksek denizler ohnasına
karşın Kuzey Avrupa, Ingilte-
re, îskandinav ve Baltık ülke-
lerinin insanlan toplu taşıma
modellerine uygun inşa edil-
miş, hızh, güçlü ve ekonomik
gemilerle seyahat etmekteler.
Bizde de süratle yapılması
gereken budur ve Istanbul'da
son yıllarda servise konulan
deniz otobüsleri, hızh feribot-
lar bu anlayışın bir öncüsü ola-
rak algılanmahdır. Lütfen, ak-
lın yolu bir. Kanlar içindeki
karayollannın yoğunluğunu gi-
derelim. Tek yol modern pos-
ta gemileri. Posta gemileri bir
özlem olduğu kadar kesin ve
gerçek bir zorunluluk.
PENCERE
Çok Alâmet Belirdi...
İlginç sözcükler ve deyişler kozasını yeni yırtan
kelebekler gibi ortalıkta kanat çırpmaya başladı •
lar; gazetelerin köşelerinden göz kırpıyorlar:
- Ademimerkeziyet.. federaldevlet. federedü-
zen.. eyaletler.. bölgesel yönetim..
Nerden çıktı bu?..
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP'nin
'Kamu Yönetimi Temel Yasası'nı yeniden görüşül-
mek üzere Meclis'e geri verdi...
Vay sen misin bu işi yapan!..
Medyada ne kadar dinci ve yalaka takımı varsa,
Sezer'e saldırmak üzere tam bir ittifakın içine gir-
diler; veryansın ediyorlar...
•
Adına ister 'federe devlet' deyin, ister 'eyalet' de-
yin, ister bir başka şey deyin; devlet içinde ikincil
devlet düzeni, sözgelimi ABD'de var..
Almanya'da var..
Çokmu güzel?..
Bizde de olsun mu?.. !
Olsun!.. '
Yani?..
Hukuk ukalalığına gerek yok; Diyarbakır Beledi-
ye Başkanı Osman Baydemir bu durumda "Eya-
let Reisi, Federe Devletin Cumhurbaşkanı" ya da
"Bölge Devletinin Başkanı" olsun...
Üstü örtülü ya da açık (destekçilerine bakarsa-
nız) gidişatın pusulası bu yolu gösteriyor.
•
Ancak AKP'nin aklı etnikçi yana yatmıyor; onun
yeni kamu düzeninden ya da 'ademi merkezi-
yef'ten muradı kendi raconuna göre...
Nediro?..
Yapılan bütün araştırmalar gösteriyor ki, Türki-
ye, kırk yıldan beri yapılan yatırımlarla toplumsal
yapısında tarikatlara ve cemaatlere bölünüyor.
Daha birkaç gün önce AKP iktidarının gazetesi
'Yeni Şafak', "Güneydoğu'da Nakşilik" diye bir in-
celeme yayımladı; "Etnik MHIİyetçiliğe Karşı Nak-
şi Tarikatı"x\\ çıkarmak niyetindeler; yapılan araş-
tırmaya göre tüm müritler cemaatin başındaki şey-
hin önünde mum gibi imişler...
Şeyh ne derse önü de ardı da o!..
Şeyhlerin postlannda otunduğu eyaletlerden olu-
şan bır demokratik Türkiye'de 'kamu düzeni'nin
manzarası, doğrusu iştah kabartıyor.
•
Yurttaş 'ı mürit'\e birbirine kanştıran siyasal bilinç-
sizliği topluma aşılayan yalaka medyanın takıyye
iktidanna sonsuz desteği, Cumhurbaşkanı Sezer'in
üstünde yoğunlaşan bir saldınya dönüştü...
Hayra alâmet değil bu!..
Ne Van'da yaşananlar iç açıcı ne de Diyarbakır'dan
Istanbul'a dek ülke coğrafyasındakı terör göster-
gelerinin hesabmda ortaya çıkan kanlı ipuçları
olumlu görünüyor...
Üniversite reform tasansına imam okullarını so-
kuşturan, hızlandırılmış tren kazasını mintarafillah
sayan, ülkeyi cemaatler harmanında ele alıp etnik-
çiliğe karşı Nakşiliği güvence gibi gören, iktidara
geçtiğinden beri askere bozuk çalan bu ıktidann
yasal hakkını kullanan Cumhurbaşkanı'natutumu
iyiye işaret değil...
AKP iktidan, Kuzey Irak'a Amerika yerieştiğin-
den bu yana Beyaz Saray yönetiminin PKK'nin
icabına neden bakmadığını Bush'a sorsa ya...
BASS
BANKA \T StGORTA tŞÇİLERİ SENDİKASI
BOĞAZİÇİ ŞLBESİ
7. OLAĞAN GENEL KLRULİLANI
BASS Boğazıçı Şubesı 7 Olağan Genel Kurul'u 28
Ağustos 2004 Cumartesı günü saat: 9.30'da Büyükdere
Caddesı. Saadet Apt. No: 65, Kat: 3. Daire: 6. Mecidiye-
köy İSTANBUL adresınde aşağıdaki gündemle toplana-
caktır.
Toplantıda çoğunluk sağlanamadığı takdırde ıkıncı top-
lantı 4 Eylül 2004 tanhınde ayru yer ve saarte, aynı gün-
demle yapılacaktır.
BASS Sendikası
Yönetim Kurulu
GÜNDEM:
1 Yoklama.
2. Başkanlık Dı\anı seçımı.
3 Saygı duruşu,
4. Açış konuşması,
5 Konuklann takdımı \e konuşmalar.
6. Çalışma Raporunun okunması,
7. Seçımler;
alŞube Başkanı seçımı.
b) Şube Sekretennın seçımı.
c I Şube Malı Sekretennın seçımı,
d) Yönetım Kurulu Altı Asıl ve Dokuz Yedek Üye seçimi.
e) Denetleme Kurulu Cç Asıl \e Oç Yedek Oye seçimi.
f) Dısıplın Kurulu Beş Asıl \e Beş Yedek Üye seçımı,
gl Sendıka Genel Kurul Delege seçımı
İZMİR 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo 2004 433
Davacı Izmir Büyükşehır Beledıye Başkanlığı vekili
tarafından davalılar Nermın Toprakçı. Gökalp Toprakçı,
Gökhan Toprakçı aleyhlerine mahkememize açılan tahli-
ye davası nedenıyle. Dav-alı Gökhan Toprakçı'mn adresi
bugüne kadar tespıt edilemedığınden. Gülsu Sokak, Gül
Sıtesı A Blok Kat:5 No:13 Balçova Izmir adresınde mu-
kım Gökhan Toprakçı'ya duruşma günü olan 22.09.2004
günü saat 10.05'te bızzat mahkememizde hazır bulunma-
sı veya kendısim bir vekılle temsıl ettirmesı, duruşmaya
gelmedıği veya bir vekıl tarafından temsıl ettirilmediği
takdırde duruşmanın gıyabında yapılacağı hususu daveti-
ye ve dava dılekçesi yenne kaim olmak üzere ilanen teb-
liğ olunur 04.08 2004 Basın. 36635
KETENCİ İNŞAAT KONUTTA GÜVEN
6753/6 Sokak No 10/A Esin Srtesî 35570 Karşıyaka-İZMİR • Tel: 0232 370 20 42/370 20 72/370 20 64/37018 94 • Faks: 0232 370 18 50 • web: www.ketenciinsaot.com
KÖRFEZKÖY
nf-