17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2004 PAZARTE OLAYLAR VE GORUŞLER GÖRÜŞ TURKKAYA ATAOV ABD: Irak'lar Çoğalıyor mu? Kasım seçımlerine üç ay kadar kaldı. Bush, "Amerikan halkının güvenliğinin bekçisi" gö- rüntüsünü ayakta tutmak için ateşle oynuyor. Aynlmak zorunda kalan CIA Başkanı'nın yeri- ne bakan kişiyle iç güvenlikten sorumlu bakan seçimlere değin Amerika'nın terörist saldınla- ra hedef olma olasılığının yüksek olduğu ileti- sinde bulundular. Beyaz Saray'ın kampanya- da belki en büyük kozu bu. Eski başkanlardan F. D. Roosevelt, 1929 ekonomik bunalımını gö- ğüslerken halka "Tek korkacağınız şey korku- nun kendidir" demiş, onlara yürekJi olmayı öner- mişti. Bush, tam karşıtı, korkutmak ve halkın kendi yönetimine sığınmasını istiyor. Irak'ta olanlardan sonra, yönetimin saldırgan tutumdan geri adımlaratmak istemesi gerekir- di. Onun yerine, Bush Iran, Kuzey Kore ve Çin'de sertliğe yöneliyor. Tam seçim öncesin- de bu üçünde de gerilimin artması söz konu- su. NükleerSilahlann Yayılmasını Engelleme An- laşması'nı (1968) imzaiamış olan Iran, nükleer bilimi geliştirme kuruluşlannın bulunduğunu, bunları giderek geJiştirdiklerini, ancak tümü- nün barışçı amaçlara yönelik olduğunu savun- maktadır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IA- EA), Iran'ın bu kuruluşları eksiksiz olarak de- netime açmasını istemekte; VVashington da Iran'ın yavaştepkisinin ABD ile önce Birleşmiş Milletler'de, sonra da ikili olarak bir karşılaşma- ya yol açabileceğini sıkça yinelemektedir. Bu arada, önce ekonomik ambargonun, sonra da nükleer araştırma merkezlerine havadan mü- dahale olasılığının sözünü ediyor. Bush'un bu tavırdan beklediği sonuç şu: "ABD güvenliği- ni ödünsüz koruyan benim! En çok bana gü- venin; yoksa tehlikedesiniz". Kuzey Kore'nin nükleer zırh arayışının geç- mişi çok gerilere gider. Sovyetler'in 1962'de Küba'dan nükleerfüzeleri geri çekmesi, orta ve küçük sosyalist ülkeler için koruyucu büyük devlet şemsiyesi olmadığı kanısını uyandırmış, Kuzey Kore de başının çaresine bakmaya itil- miştir. Günümüze gelelim: 2002 sonuna doğ- ru ABD, Pyongyong'u Pakistan'dan teknoloji alıp silah yapımı için uranyumu zenginleştir- meye koyulmakla suçlamıştır. ABD'nin öncü- lüğüyle altı devlet diplomatik yoldan çözüm ararken, Beyaz Saray'ı saran "neocon şahin- ler" asker müdahalesinden yanadır. Cheney de zora başvuımanın olası olduğu düşüncesini öne sürüyor. Iran örneğinde olduğu gibi, bura- da da BM'yi ekonomik ambargo önlemiyle ha- rekete geçirme tasarısı var. Ancak, VVashing- ton bölgede nükleer harp başlığı taşıyan B-52 bombardıman uçaklarını da istiflemektedir. Çin'le gerilim Tayvan (Formosa) Adası'nın statüsüyle ilgilidir. Çin'in, kendi parçası olarak gördüğü bu adada bağımsızlıktan yana olan- largüçleniyor. Aynı görüşte olduğu bilinen Cum- hurbaşkanı Çen Şui-bian geçen martta bir kez daha seçilmiştir. Beijing'in elinde adayı hemen vurabilecek birkaç yüz kısa menzilli balistik fü- ze vardır. ABD Taipei'nin bağımsızlığını tek yan- lı olarak ilan etmesine temelde karşıysa da ona 1.78 milyar dolarlık gelişmiş radar donanımı satmıştır. Daha da silah satacağı anlaşılıyor. ABD, bu tavırlarıyla Tayvan'a bağımsızlık yolu- nu artık açma yanlısı olduğu işaretlerini veriyor. Çin bunu kendine bir tehdit gibi görürse geri- lim tırmanacak ve çatışma riski belirecektir. Bush yönetiminin tüm bu oluşumlardan bek- lediği şöyle özetlenebilir: "Ufukta tehlıkeler var. Günümüzyöneticilerine sırtınızı dayayın ve gü- venliğinizi sağlayın. Yolun ortasında yönetim değıştirmenin zamanı değil!" Önümüzdeki üç ay içinde, Amerikan toprağında (gerçek ya da sahte) ufak birsaldın bile Bush'un çok işineya- rar. Bu yaklaşım bir seçim kozu olduktan baş- ka, Bush kazanırsa bundan sonraki dört yılda neler göreceğimiz_ konusunda da bize fikir veriyor. Toprak Rantı Beklentisi Aydın AY] D AydınAYBAY evlet Memurları Kanunu'nun yü- rürlüğe girdiğı ta- rihte ( 10.07.1965), yasanın, memur- lann mali haklanna (maaş, taz- müıat. ödenek vb.) ilişkin hü- kümlerinin üniversitelerde gö- revli öğretim üyelen ve öğretim yardımcılanna da uygulanaca- ğı şeklindeki düzenlemesine, üniversiteler (o tarihte özel ya- salar ile kurulmuş olan ODTÜ gibi, özel statülü kuruluşlar dı- şında, 115 sayılı temel yasayata- bi sadece birkaç devlet üniver- sitesi vardı) karşı çıktılar. Bu üniversiteler, o tarihte yürürlük- teolan 1961 Anayasasfnın 149. maddesinde yer alan ve bazı te- mel devlet kuruluşlanna ve bu arada üniversitefere "kendi var- lık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda" Anayasa Mahkeme- sinde doğrudan dava açma yet- kisi tanıyan hükme dayanarak, mensuplarının mali haklarını 657 sayılı yasaya bağlayan hü- kümlerin iptalini dava ettiler (Yüksek Hâkimler Kurulu, Yar- gıtay, Danıştay ve Askeri Yargı- tay'a da bu yetld tanınmıştı; 1982 Anayasası denen metni hazırla- yanlar, kimin aklına uydularsa, bugün yaşadığımız birçok top- lumsal sıkıntıyı ve hukuk tanı- mazlığı önleyebilecek olan bu mekanızmayı Anayasa'dan çı- kardılar). Açılan dava olumJu sonuçlandı: bu suretle üniversi- telerin akademik personeli için ayn bir yasa (Üniversite Perso- nel Kanunu) yapıldı ve yürürlü- ğe kondu. Bir süre eski düzene göre aylık alan (2547 sayılı YÖK Yasası'ndaki sıfatlanyla söyler- sek) "öğretim ekmanlanna TI (!) o tarihte başbakan olan Demi- rel'in verdiği söz üzerine yapı- lan yeni yasadaki mali haklar hükrnü geriye işletilerek. birik- mış aylık farklan da ödendı. Bu kısa notla anlattığım ola- yı anımsamamın nedeni, son günlerde Maltepe'nin sırtlann- da, "Başıbüvük" adıyla anılan sözde köy'den (6-7 katlı apart- manlar ve market adı verilen birkaç büyük dükkân da dahil birçok işyerini içeren çarşısı ile künbilir kaç nüfuslu yerleşim yeri olan bir köy!) yukan, şim- diki adı K. Evren Kışlası olan 1971 rejiminin ünlü Maltepe Kışlası'nı da geçtikten sonraki ormanlık arazinin tasarruf duru- mu. Buradaki başlıca çam ağaç- lanndan oluşan ormanlık arazı üe epey önce orman niteliğini yi- tirmiş olduğu belli olan lcuzeye ve güneye doğru uzanan kilomet- rekarelerce çok geniş bir alan, askeri bölge olarak koruma al- nna alınmış. Yer yer levhalan, nö- bet noktalan konarak ve tel ör- gü çekilerek buranın "toprak ranö mafyaana" karşı ciddi ola- rak korunmuş olduğu anlaşılıyor. Buna karşılık. içinde Maltepe Üniversitesi yerleşkesi (kampu- su) de bulunan çağdaş yapılaş- madan, Marmara Eğitim Kö- yü'nden kışla yönünde değil de. bir yandan B.Bakkallcöy'e. öte yandan Samandıra'ya uzanan yoldan aşağıya doğru inersenız, bu kez yer yer, geniş arazi par- çalannın etrafının beton direk- lere bağh tel örgülerle çevril- miş olduğunu ve bazılannda tel örgüye "gnitaıez" levhalan asıl- dığını göriirsünüz. İçinde hiçbir yapı ya da tesis bulunmayan, tel örgülerle ko- runmalan için yüklüce para har- candığı da belli olan bu dönüm- lerce arazi parçalannın neye ya- radığıru ilk bakışta anlamaya- bilirsiniz. Ama ilerdeki sırtlar- dan kademe kademe vadinin öte- ki tarafuıa inen yapılaşmayı gö- riince, işin sunnı kavrarsınız. Bu tedbirler, geleceğe dönük "rant beklentisi"dır Nasıl ele geçırildiği belli olmayan, çoğu büyük olasılıkla (Malıye Baka- nımızın 50 dönümlük Beykoz arazisi gibi) ziJyetlikten edinilen bu topraklann "mutasamflan" verivorlarsa, "lâşey"kabılinden bir vergi vererek, yakın bir ge- lecekte, kendilerinin hiçbir kat- kısı olmadan karşıki sırtlardan kademe kademe gelerek, vasıl olacak "kentieşme uzantısmııT rantlanna "intizar" etmektedir. Şimdi, yukarda naklettiğim ve benim de yararlandığım bi- rikmiş aylıklar olayı ile söz ko- nusu rant beklentisi gözlemım arasındaki bağlantıyı açıklaya- yım: 1970'lerin başında elımi- ze geçen o "küIB\etli''(!) aylık farkını ne yapacağımızı düşünür- ken Istanbul Üniversitesi Hu- kuk Fakültesi "nin Dekanlık ma- kam odasında birkaç arkadaş, fakültenin aylıkla yetinmeyip dışarda büyük kazanç getiren işler çevirdığını bildiğimiz öğ- retün üyesi arkadaşımıza. bu pa- ralarla nasıl bir yatınm yapabi- leceğimizi sorduk. Yanıtı şu oldu: "Suriçi,surdı- şı hemen bir arazi kapatm ya da gecikmeden, tanesi şimdi 300 kü- sur lira olan Cumhuriyet alünı satın aJuı; yıl sonunda aJünın fi- yaü 500 liravı bulmazsa arada- İd farfa size ben öderim." Tah- min edileceğı gibi, aylıkla geçı- nen bızler bu nasihatı kulak ar- kası edip ele geçen parayı kısa sürede bol keseden harcayıp çar- çur ettik, buna karşılık altın, yıl sonunda 600 küsur lira oldu; bi- ze yol gösteren arkadaşımız da, yenıden arazi alarak, yüküne yük kattı. Şimdi epeyce yaşh olan emekli arkadaşımızın Is- tanbul'un çevresinde en büyük toprak sahıplerinden biri oldu- ğu bilıniyor. Toprak rantı beklentisinin, ka- pitalist ekonomide ayıplanacak bir şey olmadığı bilinen bir şey- dir. Kamunun da ortak olduğu karma nitelikli üretken bir eko- nomi politikası izlenmesindeki toplumsal yaran reddeden göriiş, doğal olarak, toprak rantının reddedilmesıne katlanamaz. Bu konuda hemen Batı'nın sloganı- nı yineler "Toprak üzerindeki de dahil olınak üzere, mülkiyet özgürtüktûr." Ama bu yaklaşım- da unutulmaması gereken birkaç nokta vardır: Bir kere, Batı'da toprak üzerindeki mülkiyet "ka- panın elinde kahr" gibisinden bir kuralsızhğa bağh değildir. Öyle, anayasada aksi yazıh ol- duğu halde, orman artığı topra- ğı. "zâyetlklen edindim 7 ' diye hiç kimse ortaya çıkamaz. Çünkü bu rür arazide mülkiyet devle- tindir; kimse onun zilyetliğinı alıp satamaz. Ûdncisi şudur: Ba- tı'da bu tür boş arazi)! edinip, rant bekleyenler, bunun için her yıl ağır bir toprak vergisi öderler. Aynca, kent yapılaşması gelip, bu topraklar da kentsel alana da- hil olunca, bu tür arazisini satan- dan devlet, kentın oralara geli- şiyle meydana gelen değer artı- şından külliyetlı bir pay alır. Türkiye'de "devlet mallan" adıyla anılan topraklann önem- li bırkısmının, bugün doğrudan gasp ya da zılyetlik adı ile ışgal altında bulunduğu bılınmektedir. Bu mallann bekçisi ve koruyu- cusu olan Maliye BakanJığı da bu gerçeğe vakıfur. Nıtekim bu bakanlığm 1988'de yayımladı- ğı "Devlet MaJlannın Korun- ması" başlıklı kitapçıkta (s. 6), "Devietin taşınmazlan bazı ki- şiler tarafindan hiçbir karşıhk ödenmeksizin kullanılmakta ya da o nıal üzerinde hak iddiasm- da bulunulmaktadır" denmek- tedir. Bu çarpıklığın giderihnesınin akla gelen ilk basamağı kanı- mızca, rant beklentisıne dayanan bu tür tasarruflann tapulu olan- lannın ciddi şekilde vergilendi- rihnesi, tapusuz olanlannm da işgalden anndınlıp. dev lete ge- ri döndürülmesıdir. Toplum ile Banşık Yaşamak... Y I L M A Z Emekli Ögretmen -î- nsanlan olduklan gibi kabul etmek ge- I rekiyor. Bütün ınsanlan kendi kalıp ve _L ölçülerimize uyduramayız. Karşımıza aldığımızın kim olduğu önemli değil, onun- la nasıl diyaloğa gireceğımiz önemlidir. Karşımızdaki insanın fıkırlerirü söylemesi- ne fırsat verip sabu-la dinlemeliyiz. Ona önem verdigimizi hissettirmeliyiz. Bü- tün bireyleri, aldıklan eğitime ve kültüre gö- re değerlendirmeliyiz. Normal bir vatan- daştan a\ııkat kadar hukuk, doktor kadar sağ- lık, ögretmen kadar eğitim ve kültür bilgi- si ile davranmasını beklememeliyız. Bu ölçülerde değerlendirme yaptığımız- da kimseye kızamayız. Kıncı olmayan uya- nlar ile kanşımızdakinin durumunu ortaya koyup, herkesin bildiği konularda konuşma- sı gerektiğini, üslubu ile anlatıp aradaki ile- tişimi koparmamak gerekiyor. Iletişimi ko- pardığımız anda insanlan kaybediyoruz de- mektir. Bir şeyden anlamıyor diye feryat edece- ğimize, insanlar arasındaki farklan düşüne- rek, zaman içinde defalarca üzerine gidip konuşmalıyız. Iletişimde zorlandığımız her 100 kişi- den 50'sini kazanabiliriz. Böylece kazancı- mız yüzde 50 olur. Amacımız insanlan kay- betmek değil. kazanmak olmahdır. Insan- larla banşık yaşamak için onlan iki gruba ayırmak gerekir. Benden akıllı ve kültürlü olanlar, benim kadar bilgili ve kültürlü ol- mayanlar. Birinci gruba gırenlerin tenkit ve sözle- rini daha dikkatli dınleyıp gereğını yerine getirmeliyiz. Üzerinde düşünüp onlara kat- kılanndan dolayı teşekkür etmelıyiz. Ikin- ci grupta olanlann görüşlenne saygı duyu- lur, zaman içinde doğrular onlara anlatılır. Böylece eğitim ve kültürlerinin gelişmesi- ne yardımcı olunur. Toplum olarak çocuğa bazı alışkanhkla- n kazandırmakta çok ısrarlıyız. Tuvalete gitme, el yıkama, temizlik gibi konularda. Okumaya başlayan öğrencilerde okuma eği- timi üzerinde öyle bir inat ile uğraşınz kı T.C. İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ Sanat ve Tasarım Fakültesi 1 -mm -am » 5 '^ " Kültürlü olma ayrıcalığma çağrı" Prof. Dr. Nükhet Güz, Prof. Dr. Simten Gündeş, Prof. Mustafa Demirkan, Prof. Raik Alnıaçık, Prof. Ozer Sezgin, Prof. Dr. Tayfun Akgüner, Prof. Dr. Erol Balkanay.Prof. Dr Ersan İlal, Prof. Dr Tamer Koçel. Prof. Dr. Mesut Önen, Prof. Dr. Turgut Öz. Prof. Dr. Şermin Tekinalp, Prof Turgut Övünç, Doç Dr. Rengın Küçükerdoğan, Yard Doç. Dr Fatoş Adıloğlu, Yard. Doç. Dr Levent Arşıray. Yard. Doç. Dr. Esra Bostancıoğlu, Yard. Doç Dr. Selçuk Hünerlı, Doç. Dr. Bülent Küçükerdoğan, Öğr. Gör Mete Aktuğ, Öğr. Gör. Coşkun Aral, Öğr. Gör. Hülya Aydın, Öğr. Gor Şule Bekriolu, Öğr. Gör. Ömer Faruk Boyana, Öğr. Gör. Mehmet Naci Dedeal, Öğr. Gor Serfiraz Ergun, Öğr. Gör Bülent Fidan, Öğr. Gör. Nihat Gündüz, Öğr. Gör. Kenan Işık, Öğr.Gör. Ertuğrul Karslıoğlu. Öğr. Gör. Hüseyin Kuzu, Öğr. Gör Atanur Oytuner, Öğr. Gör Argun Özdemir, Öğr. Gör. Berna Sağlam.Öğr Gör. Neslihan Şengürbüz, Öğr. Gör. Şafak TanerTavkul, Öğr. Gör. Oğuzhan Tercan, Öğr. Gör Oktay Verel, Öğr. Gör. Tunç Yavuzdoğan, Öğr. Gör. Işıl Zeybek.Ok. Oya Erkel, Ok. Burcu Erdoğan, Ok. Hatice Ezer, Ok. Zeynep Laçin, Ar.Gör.Tolga Erdem, Ar.Gör. Devrim Erdoğan. ArGör. Ridade Fidan, Ar Gör. Asuman Kırlangıç, Ar Gör. Remziye Köse.Ar.Gör. Yeşim Sayın, Ar.Gör.Öykû Ezgı Yıldız, Ar Gör. Yeşim Çelikhan, Ar.Gör. Yelda Yanat, Ar.Gör. İbrahim Zengin. İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı (özei Yet.) - İletişim Tasarımı (özei Yet.) Sanat Yönetimi (özei Yet.) - İletişim Sanatları ÖZEL YETENEK SINAVI BAŞVURU TARİHLERİ: 26.07.2004 -12.08.2004 İstantyıl Kültür Üniversitesi Ataköy Yerleşkesi 34156 Bakırköy / İstanbul İstanbul Kültür Üniversitesi Şirinevler Yerleşkesi 34191 Şirinevler / İstanbul Tel: (212) 639 30 24 pbx Faks: (212) 551 11 89 E-posta: [email protected] Web: www.iku.edu.tr yüzde 90 başanlı oluruz. ,\ma toplumun \oizde 80'i bundan sonra işin ucunu bırakır. Çünkü toplumun yüzde 80'ı ancak okuma yazmayı bilir ve ilkokul mezunudur. Içle- rinden şans eseri ortaokulu, liseyi veya üni- versiteyi bitirenler çok azdır. Kendisini ay- dın gören bu insanlar da yakın çevrelerin- den koptular. Böylece toplum, günden gü- ne ilerleyecek yerde yerinde saydı. Hatta za- man zaman da geriye doğru gittı. Kel ile gezen kel. kör ile gezen kör, hır- sız ile gezen hırsız olur. Daha doğrusu "Arkadaşını söyle sana kinı olduğunu söy- leyeyim" atasözleri bunlar için söylenmiş- tir. Çocuklann yetişmesinde de buna özen gösterilmelidir. Yine bir atasözü vardır; bilene canım kurban olsun, bilmeyene de canım kurban olsun, ama topluma zararlı olanlar yarı bi- lip yan bilmeyenlerdır. Bu tıpler toplum- da ukala diye tabir edilenler sınıfına girer- ler. Bunlar Iümpen takılan, çe\Tesine de fay- da yerine zarar veren tiplerdır. Toplum içinde bunlann etkinliğinin art- maması yönünde ne gerekirse yapmalıyız. Bizim bıraktığunız boş- luklan. yukanda bahset- tığımız yan bilip yan bil- meyenler doldurur. Ya- kın çevremizin sorunla- n ile ne kadar ilgilenir- sek insanlanmızla o ka- dar kaynaşınz. Bu bir- liktelik bizlere büyük güç kazandınr. Bu hareketlerımizle çevremizde bizi gören, duyan, herkese örnek oluruz. Bugünlerde der- nek çalışmalannda yap- tıklanmız gibi. Kendisini bilgili. gör- gülü, aydın gören bütün arkadaşlanma sesleniyo- rum. Hemen şimdi vakit kaybetmeden kendi çev- relerine dönsünler. Ken- di bilgi \e görgülerini on- lara da aktararak, hep be- raber bilgili. görgülü top- lum haline gelelim. Bu dediklerim yapılmaz yi- ne kahvehane, meyhane köşelerinde vatan kurtar- maya kalkarsak şıkâyet etmeye, topluma bahane bulmaya hakkımız yok- tur. Hep beraber önce kö- yümüz, sonra çevTe köy- lerimız, daha sonra da bulunduğumuz çevTemi- zin eğitimınde, kültürü- nün gelışmesinde görev alalım. Hepinizi çok seviyorum. Mutluluklar ve sağlıkh bir yaşam dileğıyle. c 0) •D S £ 1 CUMHUBİYETTET OKURLARA ÎBRAHtM YILDIZ Medya Gerçeği Gördii Medyanın iktidara; hertüıiü güç odağına ka şı gazetecıliğin temel ilkeleri ve kamusal hizrrn anlayışı gereği bağımsız olması temel ilkedir. Bı nun tersi bir yayın anlayışı tekelci medya tanım na girer. AKP iktidara geldikten sonra medyamız iyi b sınav vermemiştir. Kamu çıkarı yerine iktidar y da grup çıkannı gözetmiştir. Bu nedenledir ki ga zeteler, televizyonlar, radyolar birbirine benze yen, iktidann sesi olmayı yeğleyen bir tutum içi negirmiştir. Ülkemiz nüfusunun 70 milyonu aşmasına kar şın gazetelerimızin satışı 3.5 milyonu geçeme mektedir. Hertüriü tanıtım yönteminin kullanılmasına kar şın artmayan tirajlar ciddi birsorundur. Bunun içir gazetecıliğin geleceği bir an önce tartışılmalıdır. Medyanın görevi Son tren kazasıyla biriikte medya yapması ge- reken yayıncılığı yerine getirmiştır. Gazetecinın birinci görevi, objektif olmak, doğ- ru yazmak, eleştırmek ve muhalefetı yansıtmaktır. 37 kişınin yaşamını yitirdıği hızlı tren kazası sonucu dinci basın dışındaki gazetelerin manşetlen olayı somut olarak ortaya koymuştur: 'Hızlandırılmış katliam' 'Toplu cinayet' 'Gözgöre göre ölüm' 'Bu bir katliam' Başbakan'ın tutumu Medyanın sınırsız desteğini arkasınaalan Baş- bakan Erdoğan, devlet adamlığına yakışmayan bir üslup içine girmiştir. 'Hızlandırılmış katliam'm sorumluluğunu üst- lenmek yerine, soru soran gazetecileri "Haddini- zi bilin" şeklinde azarfamıştır. Başbakan Erdoğan, bugüne dek göreve geler öteki başbakanlardan farklı bir kişiliğe sahiptir. Başbakan beğenmediği sorulara kızmış ve ya- kışıksız sözler sarf etmiştir: "Ağzın leş gibi kokuyor!" "Bunlar nasıl gazeteci olmuş?" "Çamur atıyorsunuz!" "Edepsizlik etmeyin!" "Haddini bil!" ifadeleri Başbakan Erdoğan'a aittir. Ulaşım sistemi çöktü Ulaşım politikası yeniden gözden geçirilmelidir Demiryollanmız yatınm beklemektedir, denizyol- lanmız göz ardı edilmıştir, karayollanmız gerçek- çi biçimde ele alınmalıdır. Bitmeyen tüneller, ya- pılmayan metrolar, bilimsel olmayan arayışlar da- ha ciddi sorunlarla karşı karşıya kafmamıza neder olabilir. Türk Hava Yollan'nda yaşanan sıkıntı, olma- yan ulaşım politikasının bir sonucudur. Kadro- laşmanın yaratacağı sorunlan düşünmek bile ür- kütücüdür. Arkadaşımız Aykut Küçükkaya THY dosyası- nı açıyor. Yann başlayacağımız bu araşt/rma TH\ içindeki gerçekleri gün yüzüne çıkarması açısın- dan önem taşımaktadır. İyi haftalar. ACIKAYBMZ İ. Ü. Orman Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi prof Dr BESALET PAMAY 25.07.2004 tanhinde vefat etmiştir. Cenazesi 26.07.2004 tanhinde Levent CanuTnden ikindi namazından sonra kaldınlarak Zincirlikujiı Mezarlığı'nda demedılecektir. K H Dr. Meltem Kutlar, damadı Dr. Tank KuÜar, torunlan Yağmur ve Aydın KuÜar Yüksek Mimar KAYA YENEN Hızlandınlmış tren kazasında yitirdiğimiz sevgili varlığımızı dün (25 Temmuz 2004) Zinciıiikuyu Mezarlığı'nda toprağa verdik. Ailesi ve sevenleri IZMİR12. ASLIYE HÜKUK MAHKEMESİ'NDEN DAVALIFİKRET ARKAT'A 2003 865 Esas 2004 47 Karar Davac; malne hazınesı tarafindan alevhmize açılen tasar- rufun ıptalı da\asında. tüm araştırmalara rağmen adresinız tespıt edılemedıeinden duruşma gunu \e daıa dılekçesı de ila- nen teblığ edılmış olup. vokluğunuzda yapılıp bıtırılen yargı- lama sonunda mahkememmn 19 2 2004 tanhlı karan gere- ğınce. Da\anın reddme. yargılama gıderlennın davacı üzermde bırakılmasına. temvızı kabıl olmak uzere karar venldı Da\acı maljye hazınesı \ekilı Av. Sema Vuruşkan tarafın- dan mahkememızın bu karan hûkmün usul \e vasaya aykın olduğundan bozulması hususunda 22.4.2004 tarihli dilekçesi ile tem\ız edılmış olup, Işbu ılan mahkeme ılamı ve davacı vekilinın 22.4.2004 ta- rihlı temyız dılekçesı >enne kaım olup ılanen lebhğ olunur 30.6.2004 ' Basîn 34300
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle