27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HAZİRAN 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 tü İS Mesut Yıhnaz'a Iûce Dhan yolu görürunüş. Bu hızla. 20 Ytlda vanr! Bektrontk posta: [email protected] www.denjzsom.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bush, terörie mücadelesini Ikinci Dünya Savaşı'na benzetmiş. "Sonu. savaşı başlatan Hitler'e benzemesin de!" Dobnabahçe Anıl Ğçal: "1950'lerde Amerikan donanması geliyor diye genelev- lerini beyaza boya- yan ülkemde, NATO zirvesiyapılacak. Ik- t tidanndan sermaye- sine yeşile boyanmış Türkiye'de üniversite gençliği, Dolmabah- çe'nin yalnız çay içilen bir sahil değil, Vedat De- mircioğlu'nun öldürül- düğü yer olduğunu da anımsamalı." İpade A dana'daki Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir Balcı "liyakat" üzeri- ne bir çift söz söylemeden önce Can Ak- 1 tan'dan bir alıntı yapıyor "Otoriter dikey yapılanma, sivil toplum örgütlenmelerinin çok cılız kaldığı kurumsallaşamamış kurumların ana nitelik- lerindendir. Böyleyapılanmalann başındaki kişiler kimi zaman tam demokratik ve eleştirel bir görüntü vererek a- ma demokrasi ve eleştiriyi yalnızca kendi hakkı sa- narak kurumlannı yönetmeye çalışırlar; bilimsel dü- şüncenin temel koşulu olan eleştirel bilincin oluşu- munu ve gelişimini böylece engellerler. Dikey yapılanmanın sağlanabilmesi için yönetici- ler kendilerine koşulsuz bağlılık gösteren, sorgula- mayan, düşünmeyen ve düşündürmeyen ekipler kurarlar. Sadakat esasına göre belirtedikleri eleman- lannı ise liyakate göre saptadıklannı savlarlar. Ancak hiçbir somut ve nesnel ölçüte bağlı kalmadan içini Liyakat boşaltıp doldurmaya çalıştıklan liyakati bir türlü açık- layamazlar. Diyelim ki Türkiye'nin herhangi bir üniversitesin- de spor eğitimi uzmanı varken Beden Eğitimi ve S- porYüksekokulu Müdürlüğü'ne birmakine mühen- disi atandı. Böyle birdurumda liyakatten söz etmek olanaklı mıdır? Acaba uzman olmayanlar, bu görev- lere uzman olanlardan daha mı layıktır? Bugün ülkemizde üniversiteler öylesine bir ko- numdadır ki, bilginin, erdemin ve liyakatin adeta mumla arandığı yerler olmuşlardır. Bilim adamları- na olan saygı ve güven yok olmuştur. Liyakatten uzaklaşılmış, kayırma ve kollamacılık yaygınlaş- mıştır." Can Aktan bunu "otorite"ye bağlıyor. Burada Oscar VVilde'ın bir sözü gündeme geli- yor. "Her türlü otorite alçaltıcıdır. Otoriteyi kullananla- n da, üzerinde otorite uygulananları da alçaltır. Bel- li bir sevecenlikle ve bazı ödüller ve karşılıklarta bir- likte uygulandığında insanı ürkütücü derecede ah- laksızlaştırır." Prof. Dr. Tahir Balcı şöyle diyor: "Şurası bir gerçektir ki otorite güçlü göründüğün- den kat kat zayıftır ve dikey silsileyi oluşturan yapı taşlan her zaman dağılma tehlikesiyle karşı karşıya- dır. Çünkü aradan bir taşın kaymasıyla yapı diye bir şey kalmamaktadır. Oyleyse üniversite yönetimlerine düşen en önem- li görev, yatay bir yönetim modeli oluşturarak eleş- tirel aklın önünü açmak, idari ve akademik örgütlen- meyi adama göre iş değil, işe göre adam anlayışıy- la, yani liyakat esasına göre sağlamaktır. Tersi dav- ranışlar hem bireylere, hem kurumlara zarar verir." Zehra Zeyneloğ- " lu: "Başbakan 'Se- çimler millet iradesinin TBMM'ye yansımasıdır' diyor ama yemin ede- rim ki bu işte benim ira- dem yoktur." Militarist Gülhan Elmas: "Kendi askerine karşı anti- militarist olanlar, söz konusu Ame- rikan askeri olun- ca militarist kesiliyor." Getiri Akrf Kökçe: "Şeriat- çı El-Kaide örgütü- f^ nü yok etmek ve de- mokrasi getirmek için Ortadoğu'ya giren ABD, önce Afganistan'a ardın- dan Irak'a şeriatı getirdi." SESSİZ SEDASIZ (!) Dere kenarında koyun otlatan çoban Bilmem, bildiğinizbirfıkramı? Gün- celliğini yitirmeyen fıkrayı Hakan Kuntay göndermiş: \ Çobanın biri dere kenarında ko- yunlarını otlatıyormuş. Yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış.Brioni göm- lek, Cerruti ayakkabılargiyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı genç bir sürü- cü aşağıya inmiş ve çobana sormuş: "Eğer kaç tane koyunun olduğunu bi- lirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?" Çoban bir adama bir de koyunlanna bakmış, "Tamam" demiş. Adam cep te- lefonunu bilgisayarına bağlamış, bir NA- SA sitesine girmış, GPS'sini kullanarak yeri taramış, bir database ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosunu aç- mış ve 150 sayfalık bir rapor basmış. Çobana dönmüş, "Tam olarak 1586 ko- yunun var" demiş. Çoban: "Doğru bildin. Istediğin koyu- nu alabilirsin." Genç adam aldığı hayvanı cipinin arkasına koymuş. Bu sefer çoban, adama, "Senin ne iş yaptığını bilirsem "aldığın hayvanı geri verir misin" diye sormuş. Adam, "Evet, neden olmasın?" diye yanıtlamış. Çoban: "Sen Dünya Bankası'ndada- nışmansın." Adam saşkınlık içinde "Nasıl oldu da bildin" demiş. Çoban: "Çok basit. Bu- raya çağrılmadan geldin, bu bir. Ikinci- si, benim bildiğim bir şeyi bana söyle- mek için benden bir koyunumu istedin. Üçüncüsü yaptığın hiçbir şeyden anla- mıyorsun çünkü köpeğimi aJdın!" Yüksek Yerilim Hattı Bizim dünya görüşümüz var. Şeriatçılann ise öbür dünya görüşü! erdincutku ' yahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ' Sanatsavar' belediyeler!.. Aslında, "kurumlann" huyu suyu olmaz. Çünkü kurumlar jüşünmezler. üzülmezler. sevin- mezler, ağlamazlar. gülmezler... Ancak kurumlan yöneten "in- »anlaruT elbette ki huylan da alur, sulan da... Kimileri asık yüzlüdür, kimileri sevecen, ki- nileri nalet, kimileri de dünya- largüzeli... Bu nedenle yine kimi kurum- lar için söz gelimi "duyarlT ya da "ilgisiz'' gibi deyimleri kulla- ıırken kastettığımiz onlann yö- netıcilendir. Kurumsallaşan karakter Doğrudan "insana" bağlı olan bu durumun. en açık yaşandığı kurumlann başında ise ''beledi- yeler'' gelıyor. Kimi belediyeler "tophımcu"; kimılen "işbitirici": kımılerı "çevreci", kimılen de "gerici" yada"devrimci"... Yani, öncelikle "başkanlan" öyle, yani sıra kadrolan da öy- le... Peki, yönetunine kım gelırse gelsin, bir belediyenın özellikle "varlık nedeninden" kaynakla- nan kendi "kurumsal karakteri" olamaz mı? Elbette olur.Örne- *in, başkanı nangi partîdeı yadahangigö- rü^ten olursa olsun, genelde beledıye de- mek "kent hsü- kının temsilci- si* demektır. tnsanlar en ra- h£t. beledıye bnasına girer çKarlar. Sorun- lan için en ra- hat, belediyeye başvururlar. Be- leiiye toplumun evi gibidir... Bir zamanlar; "Bana bakJ" dye söze başlayanlara, "Sana bdediye baksm™" bile denırdi. Şmdi böylesı sosyal bir kültür aaldıysa bile işsizlerin ya da y)ksuîlann başlannı çevirip "nedet" umduklan yer hâlâ be- lediyeler değil midir0 Rent 'kûltûr' demektir Belediyelerin işte bu "genel" cıelliklerine en yakışan hizmet- lffi arasında ise "kültürvesanat ekinlikleri" başta geliyor... Çünkü kent demek "kültür" «fcmektir; kültür denilince de ada öncelikle kentler gelır... Nitekım, bugün çok sayıda jlediyede, belde sakinleri deği- ^k beceri alanlarında kurslara iatılıyor; kentin amatör sanatçı- lnna olanaklar sağlanıyor; ti- ytrodan folklora, resimden el snatlanna kadar adeta "halkev- hini" andınr etkinlikler yay- jnlaşıyor... Üstelik bunlar, seçimde deği- 'Sanatsever' Belediye'nin Vazüıkaya'lı trafosu... şen başkanlann genelde u sür- dürdükleri" çalışmalar olarak da göz dolduruyor... Örneğin yi- ne çok sayıdabelediyede, kültür ve sanat birimleri artık 10. yılla- nnı, 25. yıllannı kutluyorlar... "ŞehirtKatroJan", "kentorkest- ralarn" \ b. gibi örnekler az de- gü... Ne \ar ki bu olumlu süreç, 28 Mart 2004 yerel seçimlerinden sonra ilk kez ciddi yaralar alıyor. Adlan "sanatsever"e çıkan ki- mi beledıyelerde, tam tersine "sanatsav^r" bir hava esmeye başladı. Özellikle AKP'li baş- kanlar arasında, önceki dönem- de başlatılan ve çok olumlu aşa- malar kazanan kültür ve sanat etkinliklerini "iptal edenier", acaba nasıl bir anlayışı simgeli- yorlar? Esldşehir ve Esenyurt... Örneğin, Eskişehir'm yıllar- dır bilim ve kültürle buluşması- na Anadolu Üniversitesinin yaptıgı katkılan "yereJ yönetim etküıliklernie" destekleyen Te- pebaşı Belediyesi'ndekı "çağdı- phk" tüyler ürpertici... Yeni AKP'li yönetim, bu be- lediyemizin en çok takdir topla- yan "Uluslararaa Pişmiştoprak Sempoz>Timla- n"nı durdurdu- ğu gibi, aynı çalış- malara para- lel sürdürü- len kültür ve sanat hizmet- lerini de kent halkından ge- ri alıyor... Örneğin, ts- tanbui'daki Esenyurt Beledi- yesi'nde gerçekleştirilen ve "be- îediv'e e\i" adlı ana hizmet bina- sını adeta bir "halk akademi- si"ne dönüştüren plastik sanat- lar, kankatür, fotoğraf, seramik, heykel ve daha birçok sanat et- kinlikleri ile kurslar da yeni AKP'li başkanın hışmına uğra- dı. Bu gibi örneklerin artması ise Türkiye'de, "Yöneticilerdeğişse de arûk değişmeyen çağdaş be- ledhecilik anla>ışuun" bile teh- likede olduğunu kanıthyor. Bilmem, Kültür ve Turizm Bakaru Sayın Erkan Mumcu, belediyeleri tehdit edenbu "kül- türel geriHğe'' karşı neler düşü- nüyor; ne gibi önlemler almayı planlıyor? Ancak görünen o ki AKP'nin kimi beledıye başkanlan, sana- tın değeri bir yana, yönettikleri kurumun toplumsal değerini de algılama yeteneğinden çok ama çokuzaklar... oekinci" cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak ı turk.net ÇÎZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracio mynet.com H A R B İ SEMİH POROY semihporoy(a yahoo.com HAYAT EPİK Tİ\ATROSU MUSTAFA AtHM ÜLKEMİZE YİNE İŞKENCE TAZMİNATT ODETAAtŞ !.. ŞIMDI BEN SENIM KOLVNU KIRACAM AMA YEN İCINDE KALACAK I.. EKONOMİMÎZ İCİN... TAMAM MI ?.. TARtHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 6 Hasiran tctcK.munUas-arikan.com BAT(SF£RLE 244M£TR£YE DALOfMR.' 1$3O'1>A 8U6UN, AMEI&/G46J C«,4&L£S 8££8£ \/£ OT/S 8AKTZ»V, y/n^rnKi/tef s/Tr'^rs/ZLe 244- M£ryee os- Miz. O/&/NS f'A/MEyt SrtşştıZMfŞrr. o y/LA D££tfJ EM ÇOK 1?O AAETIZEyE İHİLEgr£.A<trŞTf.Bie ZOO- LOS Oİ-AM BEESE Q£H SOLMKİ SES'M) YE MÜ- S I ^ Ş SAGTVA/ (JŞAPKMJ), MET4L 84T/'SFE/ZLE/e/ye.E, P>'££, CEL/K SA&K/r/LMtŞT/. g/irtSFE/g/M MO7TD&U . 8EESE L SOU- AMAÇ, â ÇOK, PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Antalya'da Korsanların Vay Haline Yeni yürürlüğe giren Telrf Hakları Yasası ile bir- likte "korsan" kitap satışlannda belli birazalmaol- duğu görülüyor. Kadıköylü, Beşiktaşlı okuriarımın ise bu giriş satırını okurken "Buralarda değişen pek bir şey yok.." dediklerini duyar gibi oluyorum. Haksız değiller, çünkü bu ilçeler uzun yıllar "kor- san kitapçılığın" en sağlam kaleleri olmuşlar ve bu sağlam kaleleri yıkmak öyle kolay değil. Adam- lar hâlâ 2 milyon 950 bin liralık bir kitabın korsanı- nı 1 milyonasatıp satarken de "Biziyıldıramazlar!" diye bağırabiliyoıiar. Ama her şeye karşın bu ilçe- lerde de korsan kitap satışlannda gözle görülür bir azalma olduğunu teslim etmek gerekiyor. Korsanlar gerçekten de kolay yılan, kolay yıldı- rılan insanlar değiller. Direniyoiiar, Türkiye gene- linde toplam değeri yılda 300 trilyon lirayı bulan bu tezgâhı yitirmemek için heryola başvuruyorlar. Bu yollardan biri de kaldınmlardan kaldırdıklan korsan kitapları bandrol yapıştırarak kitabevi raflarında "yasal kitapmış" gibi pazarlamak! Bu yol sanıldı- ğı kadar zor değil, çünkü birçok kentteki il kültür müdüriükleri gerektiğince sorup sorgulamadan is- tek sahiplerine diledikleri kadar bandrol veriyor. Dolayısıyla Kültür Bakanlığı memuriarı, çoğu za- man bilinçsizce bu emek hırsızlığına arka çıkmış oluyorlar. Birçok Anadolu kentinde kitapçıların çekmecelerinde "yasal" olarak edinilmiş, fakat "yasadışı" kullanılmaya hazır binlerce bandrol bu- lunuyor. Okur ne yapsın? Kitabevine gidip band- rollü kitap satın alıyor, Orijinalini görmediği süre- ce aldığı çamur gibi kitabın korsan baskı olduğu- nu nasıl anlasın? Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Er- kan Mumcu'nun korsan yayıncılık konusunda çok duyartı ve karariı olduğunu biliyoruz. Dileriz, ken- di bakanlığının memurlarının bilerek ya da bilme- yerek alet oldukları bu "yasadışılığı yasalaştırma" yönteminin önünü kesecek önlemleri alır. • • • Mayıs ayının son üç günü Doğan Kitapçılık ya- zariannın katkılarıyla gerçekleşen Edebiyat Gün- leri nedeniyle Antalya'daydım. Bu arada Antalya Valisi Sayın Alâaddin Yüksel'i de topluca ziyaret ettik. Sayın Vali bize kentin turistik gelişmesini an- lattı, yeni projelerine ilişkin bilgiler verdi. Biz de kendisine çeşitli sorular yönelttik. Antalya gelişmiş bir kent ve çok okuyan bir nüfus kesimi var. Bu ne- denle kentte birbiri ardınca yeni kitabevleri açılı- yor. örneğin, imza günlerine katıldığım Sönmez Ki- tabevi'nin büyüklüğü ve kitap çeşitliliği açısından Istanbul'un en iyi kitabevlerinden geri kalır bir ya- ni yoktu. Kitap imzası sırasında okurianmla söyleşirken kentteki "korsan faaliyetleh" üzerine de bilgi aldım. Korsan kitapçılık son yıllarda orada da ivme ka- zanmış. Daha sonra bir okurumla kent merkezini dolaştık, bana kaldırımlara açılmış korsan tezgâh- lannı gösterdi. Antalyalı korsanlar da öbür kentler- deki meslektaşları gibi umursamaz, korkusuz ve rahattılar. Çok şaşırdım. Çünkü yeni yasayla bir- likte "korsan yayıncılık ve kitapçılık" şikâyete bağ- lı suç olmaktan çıkmış, "kamu suçu" haline gel- mişti. Dolayısıyla korsan kitaba gördüğü yerde el koymak polisin göreviydi. Fakat Antalya polisi yap- ması gerekeni yapmıyordu. Sayın Alâaddin Yüksel ise eski bir Emniyet Ge- nel Müdürü olmasının yani sıraTrabzon, Balıkesir, Izmir gibi illerimizde görev yapmış, ülkemizin en deneyimli valilerinden biriydi. Onun gibi kararlılı- ğıyla ün yapmış "en yüksek mülki amirin" görev yaptığı bir ilde maiyetindeki güvenlik güçlerinin, gözlerinin önünde işlenen suçlara seyirci kalma- lan gerçekten çok şaşılacak bir durumdu. iyi bir kitap okuru olduğu kadar mesleğiyle ilgili konular- da da iyi ve üretken bir yazar olan sayın vali bizi dikkatle dinledikten sonra Antalya'da korsan ki- tapçılığın kökünü bir ay içinde kurutacağına söz verdi. Sonra sıra mutlaka "kitapçı" kisvesi altında dükkân raflarından "bandrollü" hırsızlık malı pa- zarlayan üçkâğıtçılara gelecek. Sayın Yüksel'i tanıdığımızdan, verdiği sözün sağlamlığı konusunda hiçbir kuşkumuz yok; bu nedenle gönül rahatlığıyla "Antalya'da korsanla- nn vay haline!" diyebiliyoruz. e-posta: dkavukcuoglu " superonline.com Faks:0212-234 68 73 B U L M A C A SEDATYAŞAYAM 1 2 3 4 5 6 7 8 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SA- ĞA: 1/Değişiktür- lerden yabanıl ağaç, ağaççık ve çalılann deneysel ye- tiştirilmesine aynlmış park. 2/Izmir'inSe- ferihisar ilçe- sinde antik bir kent... Uzun tüylü bir süs köpeği. 3/ Tavır, dav- ranış... Ölüm. 47 Lit- 1 yum elementinin sim- 2 gesi... Güney Ameri- 3 ka'da yaşayan bir yük 4 hayvanı. 5/ Binm za- 5 mandakı tıtreşim sa- 6 yısı. 6/Gizli görevli... j "Doğar — mideler- 8 den nur topu ihtilal- 9 ler" (EN. Çamlıbel). 7/ Bir işte yardımcı olarak çalışan erkek... Katışık- sız, saf. 8/ Osmanlı devletinde taşradaki nüfuzlu ai- lelere verilen unvan... Göç, emek, çaba. 9/Yelkenle- ri yerlerine çekmekte kullanılan halatlann genel adı. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 17 Kınk kemikleri bir arada tutmak amacıyla kulla- nılan, tahta gibi düz nesne... Tibet sığırı. II "Kışla- nın önünde —- sesi var Bakın çantasında acep ne- si var" (Türkü)... Yapraklann düz ve parlak bölümü. 3/ Çok iri ve zehirsiz bir yılan... Yurdumuzda bir petrol bölgesi. 4/Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıvrımı... Bir fotoğrafın, haritanın ya da karika- türün gösterdiğı şeyi belirten yazı. 5/ Bir maymun cinsi. 6/ Bir toplulukta çalışan insanlann her biri... Yabancı. II Don, şalvar... Gösteriş, caka. 8/ Muğ- la'nın bir ilçesı... Yurdumuzun batısmda bir körfez. 9/Ellı şinikliktahıl ölçeğı... Reçineli ağaçlardan el- de edilen ve ateş yakmakta kullanılan çubuk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle