27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 HAZRAN 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 KULE CANBAZI SUNAYAKEN îstanbul'da uçurtma yasağıYalnızca güneş mi; uçurtma da Doğu'dan yükselmiştir. Çinli rahiplerin ruhlarla buluşup gelecekten haber vermek amacıyla gökyüzüne saldığı uçurtma, denizciler tarafından Batı'ya götürüldüğünde bir oyuncağa dönüşür. Batı'da oyuncak, bilimin öncüsüdür. Gökyüzünün öfkesi olan yıldınma uçurtma sayesinde tasma takılır, evcilleştirilir. Bu tasmanın adı 'paratoner'dir ve uçurtmanın ipi Benjamin Franklin'in elindedir. Elektriğin bir akım ve enerji olduğunu keşfeden Franklin, bilimin yolunda yeni bir kapı açmayı başanr. Bunu da, uçurtmasına bağladığı bir anahtarla yapar! Sayfalarca uzanan yasak llstesl 27, 28 Hazıran 2004 tarihinde, tstanbul'da yapılacak NATO zirvesi öncesi. gazetelerde, oyuncak uçak satışının yasaklandığını bildiren haberler çarpar okuyuculann gözlerine. Akşam gazetesini okuyoruz: "Yasağın temelinde, havadan gelecek olası bonıbalı suikast endişesi yatıyor. Polis, mağaza sahiplerine uzaktan kumandalı uçak, helikopter ya da planör satışlarmın yasaklandığını duyurdu. Liderlerin toplantılara katılacağı bölgede, hava kontrolü, oyuncak uçak yasağıyla güçlendirilmeye çalışılıyor". NATO zirvesi öncesinin tstanbul'unda, II. Abdülhamit'in baskı dönemini aratmayacak uygulamalardan oyuncaklar da paylanna düşenı alırlar! Benjamin Franklin'in evcilleştirdiği elektriğin Osmanlı'ya geç gelişinin nedeni de zaten, Abdülhamit'in aydınlığa olan öfkesidir. Ne gariptir ki, bu padişah döneminin sayfalarca uzanan yasaklar listesinde uçurtmanın da adına rastlanz!.. Sadi Borak, Yeni Tarih Dünyası dergisinin "17 Aralık 1954" tarihli sayısında, II. Abdülhamit'e yapılan bir jurnalden haberdar eder bizleri: "Bugünlerde Avrupa'dan bir hayli eczalı ve muhtelif renklerde uçurtma gelerek Nişantaşı ve Şişli taraflarıyle Yıldız Sarayfna yakın olan yüksek yerlerde -yaşları epeyce ileri- bazı gençler tarafından uçurulmaktadır. Bu uçurtmalar iki taraflı olduğundan aralarına patlayıcı madde konulması da muhtemeldir. Binaenaleyh bu uçurtmaların Istanbul'a sokulmaması hususunda emri şahaneleri..." Benjamin Franklin'in bilimin kapısını açtığı anahtar, ülkesi Amerika'nın elinde yıllar sonra, » -«( ülkelerin bağımsızlığına taktıklan kilitlerin içinde dönmeye başlar. Haksızdırlar ve bunun da farkındadırlar; hem de, oyuncak uçaklardan korkacak kadar!.. îstanbul'da, çocuklann sokaklarda en çok oynadığı oyuncaklar sıralamasında misket ve topaçtan sonra uçurtma gelirdi. 'Misket SokağV ve 'Topaç Sokağı' olsa da, çocuk seslerinin duyulduğu bir 'Uçurtma Sokağı' yoktur îstanbul'un. Bahar geldiğinde, bakkalların saçak altlanna astıkları kırmızı ve mavi renkli defter kaplarından yaptıkları uçurtmaların kuyrukları, çıçek kokulan taşıyan rüzgârla sallanırdı, nazlı nazlı... Ama, o yıllarda, çocuğuna hazır uçurtma almak yerine, onunla birlikte uçurtma yapmanın tadına varmak isteyen babalar da yaşardı. O babalar ki, çocuklarının NATO askerı olarak memleket topraklanndan çok uzaklarda ölmelenne de karşıydılar. Nasıl olmasınlar ki?.. Uçurtma çıtalarına çivi çakmak ıstediğinde, parmağına vurur da canını acıtır diye. »» çekiçleri bile vermezlerdi çocuklarının ellerine... Peğlşlk ülkeler. çeşltll anlamlar Uçurtma, dünyanın değışık ülkelerinde çok çeşitli anlamlar taşımaktadır. Örneğin, Japonya'da uçurulan bir uçurtmanın yere indiğinde toplanması büyük bir onursuzluk sayılır. Bunun nedeni, şimşeklerin uçurtmanın toplandığı bölgeye çekileceği ınancıdır. Tayland'da ise uçurtmaların cinsiyeti vardır! Bu ülkede yüzyıllardır oynanan bir oyunda, 'Chula' adlı erkek uçurtmalar 'Pakpoa 1 adlı kız uçurtmalan havada yakalayarak kendi bölgelerine çekmeye çahşırlar. Küba'da yapılan uçurtma şenliklerinde de amaç, uçurtmaya bağlanan jiletlerle rakiplerin ipini koparmaktır. Orhan Veli'nin çocukluk arkadaşı Halim Şefik'ten dinlemiştim; çok güzel uçurtma yaparmış Orhan Veli... Öyle ki, onun uçurtması hep en yükseğe çıkarmış. Şairin uçurtma sevdasıyla 'Macera' adlı şiirinde karşılaşırız: Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı; Kuyruğu ebemkuşağı renginde; Bir sahverdim gökyüzüne; Gökyüzünü gördüm. Halim Şefik, arkadaşı Orhan Veli'yi aramak için evden çıktığında, gökyüzüne bakardı önce... Eğer o gün, uçurtmalar bulutlarla oyun oynuyorlarsa, en yüksekte olan uçurtmaya doğru yürürdü... . - Bilirdi ki, o uçurtmanın ipi • '• Orhan Veli'nin ellerindedir! İstanbul Tiyatro Festivali'nin en çarpıcı gösterilerinden biri Schaubühne am Lehniner Platz, Berlin'in oyunu oldu 2Lyüzyılın 'Nora'lan SEVGİ SANLI tbsen'in Peer Gynt'ini Al- manya'da kırk yedi kez izleyen, Hedda Gabler'ine Kopenhag'da hayran kalan, yazan Türk seyir- cısıne ilk kez 1918'de dilimize çevirdiği ve oynadığı 'Hortlak- lar'la tanıtan Muhsin Ertuğrul şöyle diyor: "tbsen, tskandi- navya'dan Avrupa hududunu geçen ilk askerdir. Edip asker. Shakespeare ve Moliere'den be- ri böylesine dünyaya ün salmış bir dâhi bulmak güçtür." Hennk tbsen (1828-1906) Nor- veç'teki küçük bir taşra kentinde doğdu. Kısa bir okul döneminden sonra yedi yıl eczacı kalfalığı yaptı. 185O'de Christiania Üni- versitesi'nde estetik ve edebiyat dersleri görürken tiyatro yazarlı- ğına da adım atmıştı. Yirmi üç yaşında Bergen Tiyatrosu drama- turgluğuna atandı. ilk beş oyunu bu tiyatroda gösterime girmiştir. Danimarka ve Almanya'ya yap- tığı yolculuklar tiyatro görüşünü ve bilgısini geliştirdi. 1857'de Norske Teatret, Norveç Tiyatro- su'nun başına geçti. Şiirsel tarihi dramlardan başka toplumsal so- runlara ağırlık veren yapıtlar or- taya koymaya başladı. 1862'de yazdığı 4 Aşk Komed- yası' aile kurumunun aksak yan- lannı eleştiren bir taşlamaydı. Bu oyun, özellikle kilisenin şimşek- lerini üstüne çekti. Ibsen düş- manlığı aldı yürüdü. Yazar, geri- ci çevrelenn baskısıyla geri adım atmak şöyle dursun toplumsal eleştirileri daha da yoğunlaştırdı. Kadın haklarını savunuyor 1864"te ülkesinden aldığı mü- tevazı bir bursla Italya'ya gitti. Gidış o gidiş... Yirmi yedi yıl yurtdışında yaşadı. 'Brand' (1866), 'Toplumun Anadirekle- ri' (1877)onauluslararasıünka- zandıran oyunları arasındadır. Almanya'da da uzun yıllar geçir- di. Dresden'de incelediği felsefe akımlan, özellikle Kant felsefe- si, oyunlanna yansımışsa da her tür seyırcinin kendi çapında an- lamlar çıkarabileceği biçimde, sı- kıcı ve boğucu olmaktan uzak ya- pıtlar vermiştir. 'Nora ya da Bir Bebek Evi' (1879) Amerıka'da 'Bir Kelebe- ğin Örselenişi' adıyla da oynan- mış. kadın haklarını savunan ilk oyun olarak dikkati çekmişti. ts- vççli Strindberg, ömrünün so- enrik Ibsen'in ünlü yapıtı 'Nora ya da Bir Bebek Evi'ni sahneye koyan Schaubühne'nin genç ve cüretli yönetmeni Thomas Ostermeier, oyunu günümüze taşırken sahneye büyük bir dinamizm ve şaşırtıcı bir tempo getirmiş. Hem oyuncular hem de Jan Pappelbaum'un baş döndürücü döner sahnesi, bir an bile sıkılmamıza meydan vermiyorlar. nuna kadar kadınlara ateş püskü- ren o büyük, çügın yazar Norveç- li komşusuna kendi cinsine iha- net ettiği için ters ters bakmış ol- malı. Nora, babasının el bebek gül bebek büyüttüğü, kocasımn el üs- tünde tuttuğu, şımarttığı; ama her ikisinin de bir kişiliği, bir dünya görüşü sahibi olmasını bekleme- dikleri, istemedikleri bir oyun- caktır. Nora üç çocuk doğurmuş, gel gelelim dünyanın kaç bucak ol- duğunu öğrenememiştir. Çok sevdiği kocasımn sağhğına ka- vuşması için ondan gizleyerek büyük bir borcun altına girmiş, bu borcu öderken kendisinden beklenmeyen özverilerde bulun- muştur. Sevilen adamı kurtarmak uğruna her yola başvurmak mu- bahtır onun gözünde. Ölüm döşe- ğindeki babasının imzasını taklit etmek bile. Bir durum değişikli- ği borç aldığı adamın şantajları- na yol açar. Nora, canına kıyma- yı bile düşünür; ama gerektiğin- de kendini kurtarmak için suçu üstüne alacağına inandığı sekiz yıllık kocasını hiç mi hiç tanıma- dığını öğrenince ayaklan suya erer. Banka Müdürü Thonvald Helmer, kriz anında sadece ken- dini düşünmüş, Nora'nın intiha- nnın bile kendi açısından bir ya- ran olmayacağını, sadece kuşku- ları üzerine çekeceğini haykır- mıştır. Blr ölüm kaltm dansı Bir kere kriz atlatıldı mı Thor- vvald, eşini bir daha bağnna bas- maya, küçük sincabını, küçük tarlakuşunu yüce gönüllülük gös- tererek bağışlamaya hazırdır. Yoo, çocuklannı elinden almaya- caktır. Vazgeçmiştir bundan. A- ma eski Nora yoktur karşısında. Çocuklarından önce, kendini eğitmeye ıhtiyacı olan, kapıyı çe- kip gitmekten başka bir şey dü- şünmeyen bir Nora'yı kandırmak kolay değildir. 14. Uluslararası istanbul Tiyat- ro Festivali'nin en çarpıcı göste- rilerinden biri Schaubühne am Lehniner Platz, Berlin'in 'No- ra'sı oldu. Bundan yüz yirmi yıl önce Nora'nın kapıyı çekip git- mesi büyük tartışmalara yol aç- mış, tbsen, kadının yuvasına dö- neceğini belirten bir dördüncü perde yazmaya zorlanmış. Scha- ubühne'nin genç ve cüretli yö- netmeni Thomas Ostermeier, oyunu günümüze taşırken sahne- ye büyük bir dinamizm ve şaşır- tıcı bir tempo getirmiş. Hem oyuncular, hem de Jan Pappelba- um'un baş döndürücü döner sah- nesi, bir an bile sıkılmamıza meydan vermiyorlar. Başta No- ra'lığı benimseyen Anne Tismer olmak üzere Lars Eidinger, Jen- ny Schily ve hemen bütün kadro yetenekli oyuncular. Bu tiyatro her yaştan oyuncuyu titizlikle se- çer. Giyside Almut Eppinger sanki erkek giysilerini daha iyi oturtmuş. Erich Schneider'ın ışıklan usta işi. Lars Eıdinger'in müziği oyu- nun günümüze oturtulmasına yardımcı oluyor. Bu gösteride Nora'nın ttalyan kostümüyle ta- rantella oynaması beklenemezdi tabıı. Kana bulanmış tışörtü, kısacık eteğiyle asi bir genç kadın, baş- tan çıkancı bir dans sergıliyor. Hem de bir ölüm kalım dansıy- mış gibi. çocuklara klm bakacak? Ailenin yakın dostu, ancak öle- ceğini öğrenince Nora'ya aşkını açıklayan Doktor Rank'ın hasta- lığına daha çağdaş bir yorum ge- tirilmiş. tbsen'in tasarladığı gibi sadece babasının hatalarından değil çektikleri. Annesiz büyü- yen Nora'ya kol kanat geren yaş- lı dadı Helene'ye bu çağdaş evde yer yok. Krogstad ile Bayan Lind fazla değişmemişler. Krogstad ikide bir avaz avaz bağırmasa da yüreğimizi ağzımıza getiriyor za- ten. Genç yönetmen ne yaptıysa ya- kıştırmış büyük ölçüde; ama fi- nal şokunda Ibsen'i bastırmaya kalkışması yanlış bence. Bir banka müdürünün kendini korumak için bir tabanca taşıma- sı gerektiği ileri sürülüyor. Bu ta- banca Nora'nın eline geçince bir ara ona, sonra kocasma yöneliyor. Bizi korkutmak için böyle bir trü- ke başvurulmuş dedim. tbsen'de vuran da yok, vurulan da. Nora, Nora! Vur dedikse öldür demedik. Kadın, kocasımn üstüne kurşun sıkmaya doyamıyor. Aa, meğer o güzelim akvaryum sonunda bu işe yarayacakmış. Adamın ölüsü içi- ne düşmez mi! Belki iyice ıslatıl- mayı hak etmişti; ama böylesine değil. O güzelim çocuklara kim baka- cak şimdi? Sen önce kendini eği- tecektin Nora, sonra onları. Yirmi birinci yüzyılda bir kan seli bütün umutlarımızı boğacak mı?.. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Nâzım Hikmet ve Irak ve Filistin... 3 Haziran, Nâzım Hikmet'in ölümünün 41. yıl- dönümüydü. Ülkemin ve dünyanın birçok yerinde anıldı. Şiirieri okundu, müzikle şahlanan dizeleri söylendi, konuşmalar yapıldı... Bu konuşmalar içinde biri gelip yüreğime taht kurdu. Berhan Şimşek'in konuşmasından söz ediyo- rum. Konuşmanın yeri ve tarihi önemli. Türkiye Bü- yük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda, 3 Haziran gü- nü yaptı konuşmasını Berhan Şimşek. Sanatçı; si- nema oyuncusu değil, CHP İstanbul Milletvekili kimliğiyle yaptı bu konuşmayı: "Sayın Başkan, Sayın Milletvekilleri; 'Şiirimin kökü yurdumun topraklarındadır' diyen dünya şairi Nâzım Hikmet'in ölümünün 41. yılı anı- s/na gündem dışı söz a/mış bulunuyorum. Yüce Meclis'i saygıyla selamlanm." Türk devrimine bağlılık "Bütün yazarlar, şairier, edebiyat tarihinde derin ve değişmez çizgiler çizerek tarihin yapı taşlan olur- lar. Onlan veyazdıklannı, yaşadıklan dönemin kon- jonktüründen ve kendi siyasal dunjşlanndan ayn değerlendiremeyiz. Çünkü insanlık tarihinin deği- şimine neden olan düşüncelerini, eyleme dönüş- türürier. Nâzım yazdıklanyla, yazdıklannı ve inandık- lannı uygulama hedefiyle, hem büyük bir dünya şairi hem de büyük bir vatanseverdir." Berhan Şimşek, konuşmasında Nâzım Hik- met'in ulusal ve evrensel özelliğine dikkati çekti. Şairin ülkesine, diline bağlıltğını ve o dinmeyen hasretini dile getirdi. Berhan Şimşek, Nâzım Hikmet'in "Bir mektu- bunda Kurtuluş Savaşımızın lideri Mustafa Kemal Atatürk'e, '...Senin yaptığın her ileri devrim ham- lesini anlayabilen bir kafam, yurdumu seven biryü- reğim var. Türk devrimine ve senin adına bağlı- yım'..." diye seslendiğini Meclis kürsüsünden anımsattı. Dünya görüşü "Bugün onun dünya görüşü yok sayılarak ya da içeriği boşaltılarak, magazinleştirilerek aktanlmaya çalışılsa da. onun şiirindeki toplumculuk ve vatan sevgisi gizlenemez" vurgusunu yaptı. "Nâzım Hikmet savaşsız ve sömürüsüz bir dün- ya özlemini şiirlerine konu etmiştir. Şiirlerinde dün- ya banşı istemiştir" deyip barış dizelerine yer ver- dikten sonra konuşmasını şöyle bitirdi. (Yazık ki ye- rim kısıtlı, tüm konuşmayı buraya alamıyorum.) "Bu dizeler bugün Irak'ta düğün evine yapılan saldınlar neticesinde yaşamını yitiren masum in- sanlariçin de yazılmıştır. Görüldüğü gibi dünya şa- irleri sadece yaşadıklan döneme değil, kendilerin- den sonraki dönemlere de seslendikleri için ölüm- süzdür. Onlann istedikleri savaşın ölümlü olması- dır." Insanın insana kulluğu "Kore'de ölen bir yedeksubayımızın acısı Nâzım'ın şiirlehnin mısra/annda vücut bulur. Aslında 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin al- tında yatan işte bu dünya banşı özlemidir. 'Yok edin insanın insana kulluğunu' haykınşı, bu- gün Irak'ta, Filistin'de ve dünyanın başka coğraf- yalannda kendilerine kul yaratma, sömürgeleştir- me hedefinde olan ülkeleredir. Dünyada terör ve şiddet olaylannın yaşandığı, savaşlarda masum kadınlann, çocuklann, silahsız insanlann üzerine bomba yağdınldığı bir dönem- de Nâzjm Hikmet'in tüm insanlık adına özlem duy- duğu barış ve insancıl düşüncelere herzamankin- den daha fazla ihtiyaç duymaktayız. Irak'a demokrasi ve banşı götürecekleri iddiasıy- la müdahalede bulunan koalisyon güçlerinin, bu topraklara şiddet ve işkence götürdüklerini dehşet- le izlediğimiz günlerde Nâzım Hikmet'in 'Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, / Ve bir orman gibi kar- deşçesine...' dizelehniyüksek sesle tüm dünyaya duyurmalıyız. ölümünün 41. yılında dünya şairi Nâzım Hik- met'in anısı önünde eğiliyor, yüce Meclis'i saygıy- la selamlıyorum." Teşekkürler Berhan Şimşek. e-posta: zeynep <> zeyneporal.com Faks:(0212)25716 50 M M Açıkhavada' başlıyor • Kültür Servisi - Bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilecek olan 'BKM Açıkhavada' etkinlikleri 10 Haziran - 5 Temmuz tarihleri arasında sanatseverlerin karşısına müzik ve eğlence dolu saatlerle çıkmaya hazırlanıyor. Türkiye'nin kendi alanlannda başarılı isimlerinin sahne alacağı etkinlikler Müzeyyen Senar 70. Yıl Onur Gecesi'yle başlayacak. Ikili gösterilerle sürecek konserlerde Sezen Aksu sürpnz bir isimle; Kıraç ise Funda Arar'la birlikte sahneye çıkacak. Ikili konserlerde yer alacak diğer isimlerse Sertab Erener & Fazıl Say, Nilüfer & Fahir Atakoğlu. Etkinlikler kapsamında aynca. Kardeş Türküler, Anadolu Ateşi, Cem Yılmaz ve Ata Demirer'in de izlenceleri yer alıyor. ttalyan sanatçı Nmo Manfredi iHdü ROMA (AA) - ttalyan komedyen Nino Manfredi, 83 yaşında Roma'da yaşamını yitirdi. Ünlü sanatçının sağlık durumunun geçen yıldan bu yana bozuk olduğu ve Manfredi'in birçok kere hastaneye kaldınldığı belirtildi. Oyuncu, yönetmen ve senaryo yazan olan Manfredi'nin ilk kez geçen temmuz ayında olmak üzere aralıkla beyin kanaması geçirdiği bildirildi. 1971 yapımı 'Pinokyo'nun Maceralan', 1973 yapımı 'Ekmek ve Çikolata* ve 1979'da çevrilen 'Tehlikeli Oyuncak' gibi filmleriyle tanınan aktör; Toto, Vittorio Gassman ve Alberto Sordi gibi oyuncular kuşağının son temsilcisiydi. BUCÜN • NARDİS JAZZ CLUBda 21 30da Randy Esen - Sibel Köse Caz Vokal Atölyesi konse'ri. (0 212 244 63 27) »
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle