18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 2004 PAZARTESİ 6 DIZI Biryanda dinseltabular, öteyanda Çin 'in hıdı ekonomik kalkınmasındanpay alma çabası Dmseltabıdar geüşim ıııi?.. | | nce çok büyük bır 0 uğultu duydum. Ne- reden geldığini hiç an- lamadım. Her yerden geliyordu. Sanİd yüz- lerce an kovanının or- tasınadüşmüştüm. Ya da binlerce kuş aynı anda kanat çırpıyordu. Başkentin dışındakı Se- ra Tapınağı"ndaydım. Yine herkes tapınağı tavaf edi- yordu. Bu kez çocuklar, kucakta be- bekler de vardı. Bütün çocuklann, bebeklenn burunlannın ucu kap- karaydı. Tapınağın içinde dışında yanan tütsü. mum ve tereyağının ısiyle boyanmıştı. Uğurmuş. Ço- cuklan kem gözlerden korumanın yoluymuş... (Uğultu hâlâ devam ediyor...) Evet tereyağı... Daha ilk gün te- reyağından söz etmeliydim. Tereyağı heryere egemendi. He- le tapınaklara... Tibet'in en popüler hayvanı, Yak. Kısacık bacaklı, uzun tüylü, boynuzlan arkaya kıvnk bir memeli hayvan. Yük taşır, en yük- seklere tırmanır, her işe koşar, pos- tunu gıyerler, tüylenni örerler, sü- tünü ıçerler. ama en çok sütünden tereyağı yaparlar.. Tüm tapınaklar- da Buda'ya kazanlar içinde tereya- ğı içinde fitiller yakılıyor, tereyağı adanıyor, tereyağından heykeller yapılıyordu... Her yer buram bu- ram tereyağı kokuyordu... Yerler, duvarlar ve neye dokunsanız hafîf yağlı. Ee, sıçrar, bulaşırelbet... Za- Tibet'in bağımsızlık mücadelesinin başansızlığa uğradığı, Tibet'in Çin tarafmdan "işgal edildiği" söylendiği anda, karşınızdaki esprili biriyse "Yani Amerikahlann Kızılderili topraklannı işgal ettiği gibi mi" diye soracak ya da "CIA'nın yöreyle ilgili tüm marifetlerini" ortaya dökecek, "Amerika'nın Sesi radyosunun Tibetçe yayınlan"ndan söz edecektir... Çinli). otel. lokanta, kah- ve, bar, gece kulübü (hem de ne bıçım, her türlüsü var!,» çalışanlan (Tibetli ve Çinli)... Tibet'ın bağımsızlık mücadelesinin başansız- lığa uğradığı. Tibefın Çin tarafından "işgal edildi- gi" söylendiği anda. kar- şınızdaki espnli bınyse " Yani Amerikalılann Kı- zılderiti topraklannı işgaJ ettiği gi- bi mi" diye soracak ya da "CIA'in yöreyle ilgilitüm marifetlerini" or- taya dökecek, "Amerika'nın Sesi radyosunun Tibetçe ya\Tiüan"ndan söz edecektir... YAS AM KALİTESİ ten Tibetliler sabah, öğle, akşam te- reyağlı çay ıçıyor. Alışkanlık yarahyormuş. hryakisi ol- dunuz mu, vazgeçilemıyormuş. Adeta kutsal bir içe- cek.. Ben bir türlü içemedim... (Uğultu hâlâ devam edi- yor...) ATISMA-ALISTIRMA Sera Tapınağı 'nın arka duvannda ahşap bir kapı var- dı.. Uğultu yükseliyor... Kapıdan geçtim. tapınağın bahçesindeyim. Ve... Ve gözlerime. kulaklanma inanamadım. Yüzlerce Budist genç rahıp, karşılıklı Budizm tartışmasi yapı- yor. Bir çeşit egzersiz. Ama aynı zamanda bir tür sa- taşma ve kışkırtma... Karşındakini kışkırtarak ondan doğru yanıtı alma yöntemı... Konuşarak ve hareket ederek yapılan alıştırmalar ve atışmalar... Yüksek ses- li soru cevaplara bedenin, kollann. bacaklann devı- nımlen eşlik ediyor. Adeta bir dans. bir müzık.. Kol- !ar havalanıyor, bacaklar fir dönüyor, kızıl renklı cüp- peler savruluyor, giysiler uçuşuyor, eller, avuçlar şak- lıyor.. Her "Haydi söyle bakalınTda yeniden yeniden başlıyor u dans"... Soru cevaplar müthış bir ayine dö- nüşüyor... Ve bu arada. ben de dahil olmak üzere, biz "yaban- cılar" şakır şukur fotoğraf çekiyoruz. Hani bu olayı sah- nede izlesem, içım daha rahat olacak. Böylesi, adam- lann ıbadetini bozuyormuşuz gıbıme gelıyor... Tedirginlığımi fark eden yaşîı bir lama. gel diye işa- ret etti, benı yanına bır duvann dibine oturttu ve Tibetçe bır şeyler anJatmaya başladı... Sera Ta- pınağfnı bana gezdiren rehber, çevirmen rahıplerden bin ımdadayetışü. Yaşlı lama- nın adı Çeng Ba Yese'ydi- 73 yaşmday- dı. Dalay Lama'nın bu manastırdan ye- tiştiğini, bu bahçede bu alıştırmalan onunla birlikte yaptıklannı uzun uzun anJattı. **Obenimögrencim,benonun öğrencishdim~ Onu çok özJüyonım" diye bitırdı sozunü... Pekı ama hanı Tibet'te onun adını anmakyasaktı... Herduyduğunainan- ma dıyorlar. Gırdığim birçok dükkân- da Dalay Lama'nın fotoğrafı, gözle gö- rünüryerdeduruyor. Kimileri. "Kaçö,git- ti" diye ona çok kizıyor; kimileri "Kfan- se onu suçlayamaz, kimse onu yargı- layamazr ' diyerek kızanlara kizıyor. Dala\ Lama'nın muhteşem bah- çeler içindeki yazlık sarayı. halka açık bir park. Millet gezip duru- yor. Sarayın içi de, bıraktığı gün- kü gibı duruyor. Tek fark: Ar- tık müze Yetkilıler. "Dalay Lama elbetdönebilir, ama ru- - hani lider olarak, politik Bder olarak değjl" dıyorlar. M A D A L Y O N U N İKİ YÜZÜ: Bir hafta boyunca Lha- sa ve çevTesınde dolaşırken, farklı kişilerle konuşurken ha bıre madalyonun ıki yüzüy- le karşılaşacaktım. Görüştüğüm. konuştuğum in- sanlar kimJer miydi? Tibet Kültür Müdürlüğü'nde çalışanlar. Tibet Yazarlar Birliği, Anıtlar ve Müzeler Bırlığı. Güzel Sanatlar Araştırma Enstitüsü, müzik, tiyatro, opera. dans bölümleri başkanlan v e ça- lışanlan (bunlann tümü Tibet- liydi); tapınak tapınak gezerken her tapınağın dil bılen bir rahi- bi (Tibetli). dükkânlardaki ya da sokaktaki sarıcılar (Tibetli ve Çin KüJrürDevrimı sırasında tüm Çin topraklan gıbi Tibet'in de ya- kıp yıkmalardan bolca nasibini al- dığını, kutsal mekânlann yerle bir edilip dini ve kültürel mirasın talan edıldiğını kimse tartışmıyor. An- cak kımsenin tartışmadığı bir konu daha var: Sonraki çarpıcı gelişme- ler, daha doğrusu yaşam kalitesi- nın yükselmesi... Dalay Lama'lann ve yakın çev- relennın ülkenin tüm zengınlikleri- ne sahıp olduğu, halkın yokluğa, açlığa mahkûm olduğunu (köleîik ve kast sistemi vardı). yolsuzlukla- nn dizboyu süregeldiği söylendik- ten sonra, en çok vurgulanan ör- nekler şunlardı: Tibet Özerk Bölgesi kurulmadan önce nüfusun yüzde 95'inın okuma yazması yoktu. Bugün bu sayı yüzde 34'e inmiş durumda. Okul çağın- dakı tüm çocuklann yüzde 88'ı okula gıdiyor. Eğitim, dokuz yıllık ılk öğrenimde hem Çınce hem Tibetçe, son- ra Tibetçe seçmeli oluyor... Yalnız okul değil, hastane seferberlığı de gerçekleş- miş. Tibet'te yaşam süresi 36'ydı. oysa şimdi 70... Ço- cuk ve bebek'ölümleri 1953"te'binde 430 iken 2002'de binde 31 'e düşmüş... Sağlık hizmetleri, hastaneler, tek- nolojik gelişme. yol yapımı, tüneller, köprüler. Tibet'i komşulanna bağlayan demıryollan. havaalanı. uydu sistemleri... ıCep telefonuyla, Tibet-Türkiye konuşa- bilıyorsunuz!) Yatınmlann artması, gençlerin ticaret ha- yatınaatılması... Ve en çok övündükleri sayılar: 1972'de GSMH yal- nızca 132 mılyon \"uan iken 2002'de 16 milyaryuan'a yükselmış 11 Amerikan Dolan 8 yuan) Bütün bunlar, bırkaç yıl önce Tibetlılenn düşleyeme- yecekleri gelişmelerdi. Bütün bunlar. Çin'ın "BaoyıKal- kındırnıa ProgramTnın parçasıydı.. • İNSAN HAKLARI Tibet'te kaldığımsü- rece insanlann yaşam gerçeklenyle dinsel ta- bular arasında sıkışıp kaldıklannı gördüm Merkezıyö- netimın buralara yaptığı yatınmdan vazgeçmek bmsenın ışine gelmıyor- du. Ekonomik gelişmenin nimetle- nnden yararlanırken dın devletıne gen dönmek isteyen yoktu. Ya insan haklan'1 Düşünce \e ifa- de özgürlüğü? Bu sorulan sorduğumda, çe\Tem- de bir sessizhk oluyordu, kimse hiç- bır şe>' söylemiyordu. (Hanı hep batıdan gelen daha do- ğudakine sorarya... Ben de âdetı boz- madım! Ve farkında mısınız, varlıklı ülkelere değil de yoksul ülkelere gidil- diğinde bu soru daha çok sorulur! Aca- ba neden? Cepler şışince, kimi ilkeler- den \azgeçilebileceğinin bir gösterge- si mı dersıniz 9 ..) Tibet Yazarlar Birliği Başkanı, şair, ya- zar Jia Yang, bana Yazarlar Bırliği'nin \-üz üyesinden 80'ının Tibetli. yirmisinin Han, Üygur olduklannı; Tibetli yazarlann hem Tibetçe hem Çince yazdığını anlatıyordu kı. hiç hapıste yazannız var mı diye sor- dum Salona bomba düşmüş gibi oldu Toplanrıdaki tüm Tibetli opera, tiyatro. dans ve müzik müdürlen. anıtlar \ e müzeler mü- dürü,herkesbırbinnebakrı..Hapisteva- zar? Hapıste gazeteci9 Kulaklanna ina- namadılar. Ne demekti hapiste yazar? Düşündüler taşındılar. birbirlerine danış- tılar. sonra bana dönüp başlannı salladı- lar: Hayatta böyle bır şey ne duymuşlardı, ne de görmüşlerdi... Hayır yoktu Ancak elbet ülke bütünlüğünü ve güvenliğini koru- ma, banşı gözetme açısından sansür vardı. Örneğin aynmcılığı savunan, destekleyen görüşlere yer verile- mezdi. ("Sizdeki gibi" diye ekleyecekler mi diye bek- ledim... Baktım, kimse eklemedi!) Bütün çocuklann, bebekkrin burunlannın ucu kapkaravdı. YARIN: KADINLAR MANASTIRI'NDA Lhasa'darehbeHiğimizi, TibetliSibeyyapacaktı. Sibey'in babası ünlü bir bilim adamı, zoolojist, annesi Tibet Dans Topluluğu'nda dansçıymış. Doğma büyüme Lhasa'lı Sibey (71 doğumlu), Pekin'de Azınlıklar Üniversitesi'nde okuduktan sonra Tibet Kültür Müdürlüğü Dış llişkileri'nde çalışmaya başlamış. Yedi yıl önce tanışıp iki yıl önce evlendiği kocası çobanlık da yapan bir köyfüyken kendi kendini yetiştirmiş, şimdi ticarete atılmıştı. Tibet Özerk Bölgesi'nde, nüfusun yüzde 92'sini oluşturan Tibetlilere, Çin'den farklı olarak iki çocuğa izin vardı. (Tibet'teki Han'lara -yani Çinlilere- bu izin yok.) Sibey ve eşi tek çocuk seçimini yapmışlardı, çünkü Sibey, kendisini ikinci bir çocuk yerine, ülkesindeki sokak çocuklarına adamayı yeğliyordu... Turizmve Budizm T ibet. kültür varlıklan açısından Çın'ın en zengın bölgelennden bin. Ve bu kültür mirası. din ağırhklı. Budizm ağırlıklı. Tibet'te Tıbetlilerden, çok uzun yıllar. gen kalmışlığın nedeninı dıne bağladıklannı sık sık duydum. Dün belırttığım gıbı, dınlen süreklı ıbadete dayanıvordu. Sabahtan akşama tum vaİcti %e çabayı ıbadete ayırmak gerekıyordu. Ve şimdi yenı yeni ekonomik gelişmenin sırasında kapanan tüm tapmaklar ya da büyük bir çoğunluğu zamanla açılmış. Hatta onanlmış. cılalanmış, parlatılmış. Neden acaba? Herhalde Tibet yerel yonetımınin ya da Çin merkezi yonetımınin din tutkusundan olmasa gerek. Tibet turizme açıldı açılalı, millet bu tapmaklan gönneye gelıyor da ondan! Tibet Budizmıne ilışkin fısıltıyla da olsa konuşulan konulardan biri de çocuklann tadını çıkanrken gelmış geçmiş tüm Dalay Lama'lan daha çok suçlar olmuşlardı. - Lhasa'da j \ p » LJj _ tapmaklann LIWM ~_ -~j2L,. en üniüsu. I S ' 7 * " ' 4 H jr^^Ç- Jokhang W J | | t T . î « ~ Tapınağı y ^ ^ * T " Çevresinde 800 metrelik dua yürüyüş yolu var. Son yıllarda bu yolun ıkı yani yüzlerce mınık dükkânla dolmuş. Bunlardan \ - 1^ Jokhang Tapınağı... bınnde bir satıcı kız şöyle diyordu: "Bizim ailede. artık hepimiz adına bir kişi dinin tüm gereklerini yerine getiıîyor (yani bütün gün tapmaklann etrafinda yüriiyor), ötekiler çahşıyor." Böylece göre\ taksımı yapılmıştı. 1959'dan önce Tibet'te yaşayan her on Tıbetliden bin Budist rahıp ya da keşışmiş. Savılan 110 binı aşarmış. Bugün sayılan 46 bine inmiş. Ancak kültür devrimi durumu. Özerk bölge statüsünden sonra 18 yaşından küçük çocuklann _ J tapınaklara. ^" Wl W|"*»wwMpıyJ manastırlara _ ~ 1 £ B gırmesı,~g*>*B3f§*~-^£^ | keşişlere ™^n^" ~ m ^fr' 1 v e n 'l m e s i li-e't-S I • 1S~M-, 1 yasaklanmış. •-ı*?- -- " ^ -1 Ancak ^ 1 gızliden ^ , ^I^B^İB^^I gızliye olay ^$^ŞaE?W&ğm suru y°r ^^¥^T^l denıyor. Şöyle -1 *' ^ J kı, ruhban teatafc^? ^ "•"-•ifı hıyerarşide ^^ff£ mğğm | j ilerlemek için. . ^ ^ H H keşişin erkek d ^ ^ H H ya da kız ^ ^ ^ | bakirelerle 1 bütünleşmesi 1 de gerekli. Bir basamak daha vükselebilmek için evden kardeşini getirip, bir üstüne sunan çömezler yok değilmiş... Erkekler bu konuyu benimle konuşmuyor. Peki hiç kadın Budistlere aynlmış tapınak ya da manastır yok mu? "Var" dedı Sibey. "ama çok yüksekte. Taa 4300 metrede.-" Süpermarketten birer oksijen kurusu daha alıp yollara düştük... Daha vükseklere... GÖRÜŞ MERİÇ VELİDEDEOĞLU Loya Jipga'nın ve TBMM'nin Kadınları GeçtığimizhaftalardaTBMM'degerçekleştirilen anayasa değişikhği sırasında AKP'nin -bıri dışın- da- kadın milletvekilleri, Afganistan'ın Meclisi Lo- ya Jirga'daki kadın üyeler gibi davrandılar. Loya Jirga'nın kadınları kendilerini ikinci sınıf in- san yapan şer'i yasalan, erkek üyelerie birlikte na- sıl kabul etmışlerse, AKP'lı kadın milletvekileri de uygulamada kadınlara eşitlik getirecek hükmün anayasada yer almasına erkek arkadaşlarıyla bir- likte karşı çıktılar. Afgan meclisindeki kadınlann "göstermelik" ola- cağı, "vitrin" için kullanılacakları yönetimce bilini- yordu; yani tam dörtdörtlük bir "takıyye" sergile- niyordu; ne yazık ki aynı takıyye'nin AKP'de de ge- çerlı olduğunu görüyoruz. Hele AKP'li kadın milletvekillerinin 80 yıllık bir dev- nm sürecı yaşayan bır ülkenin kadınları olduğu dikkate alındığında, tutumları, Afgan kadın üyele- re göre daha sarsıcı bir boyuta ulaşıyor, "kullanıl- ma"nın anlamı daha da dennleşiyor. Bu arada başta Oya Araslı olmak üzere CHP'ye ve kadın milletvekıllerıne teşekkürü unutmamalı- yız. Peki, TBMM'de bunlar olup biterken Meclis dı- şındaki kadınlar ne yapıyorlardı? Loya Jirga dışındaki burkalı Afgan kadınlan ne yaptılarsa onu mu? Aynı soruyu, anayasa oylamasının ertesi günü llhanSelçuk: "Kadınlanmızın Çoğunluğu Uyuyor... mu?" diye sorup haklı olarak gündeme getirdi. Aynı gün Hikmet Çetinkaya da köşesinde, Trabzon Valisi'nın Devlet Tiyatrolan Genel Müdür Yardımcısı sanatçı Tamer Levent'e yaptığı ılkelli- ğe karşı "demokratik kitle örgütlerı"ri\n neden bir kıpırdanış göstermediklerini, neden alanlara in- mediklerinı sorguluyordu. Ülkemizde bu tür olaylar karşısında toplumdan, toplum kesimlerinden genelde hemen hemen hiç tepkı gelmeyişini, sıvil toplum örgütleriyle bağlan- tılı görmek bir gerçeğe parmak basmaktır. Anımsanacağı üzere 1980'li yılların sonlarına doğru yoğun bir biçimde oluşan gönüllü sivil top- lum kuruluşlan Türkiye için umut vericiydi; bu olu- şumlar içinde kuruluş amaçları 1923 Devrimi'nin sağladığı kazanımlan yaygınlaştırmak, geliştirmek, gerektiğinde savunmak. Atatürkçü düşünceyi an- latmak olanlardan ıkisı zamanla öne çıktı; toplum- ca benimsendi; kısa bir sürede birçok ilde. ilçede şubeleri açıldı; şube sayıları yüzlerie, üye sayıları on binlerle dile getirilmeye başlandı. Bu tabanın oluşması, bu öfgütlenn kuruluş amaç- larına ters düşen tutum ve olaylar karşısında kit- lesel göstenleryapabilmesı için çok önemliydi kuş- kusuz. Nitekim 199O'lı yıllar boyunca artan bir yoğun- lukta, mitingler, yürüyüşler, imza kampanyalan; basın toplantılan, basın duyurulan, sloganlarta do- natılmış araçlarla kentlerde dolaşılması gibi ka- muoyu yaratmaya yönelık kitlesel etkinlikler, kimi engellere karşın yılmadan sergilendi; böylece bu konuda bir uyanma, bır alışkanlık oluşmaya baş- lamıştı. Amaçları aynı doğrultuda olan, ama az sayıda üyeye sahip örgütlerın ve halkın -özellikle kadın- lann- katılımıyla gerçekleştirilen bu göstenlerin, etkinliklerin toplumca ilgiyle karşılanması, hatta yer yer baskı öğesi olması dış çevrelerin dikkatın- den kaçamazdı, kaçmadı da. ABD, AB, ÇUŞ (Çok Uluslu Şirketler), kimi Al- man vakıfları, kanca atabildikleri sivıl toplum ör- gütlerine sağladıkları büyük olanaklarla çalışma programlannı adeta behrlediler; yönelttiler... Şimdilerde gönüllü sivıl toplum örgütlerinden, ör- neğin Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğı'nin 199O'lı yıllarda başını çektiğı, en az 20-25 bin ki- şinın katılımıyla gerçekleştirilen kitlesel bir hareke- ti beklemek boşuna. Buörgütün.tüzüğününtemelmaddesiolanAta- türk devrim ve ilkelerinın tırpanlanması, yok sayıl- ması. ya da cınsel ayrımı yaşamda önleyecek bir hükmün TBMM'de reddedilmesi karşısında, on binlerle ifade edilen -çoğunluğu kadın olan- üye- lerinin bir araya geierek kitlesel bır tepki göster- memesı, ya da gösterememesi çok düşündürücü değil midir? Bu bakımdan llhan Selçuk ve Hikmet Çetinka- ya'nın sorulanna başta ÇYDD ve ADD olmak üze- re gönüllü sivil toplum örgütlerinin dikkatle eğilmeleri gerektiği kanısındayız. YEŞİL MUMYA Firavunlann, Ehramların gizlerini anlatan roman P. HUBERT'ten çeviren O. AKBAL Yeni çıktı ŞİMŞEK YAYINLARI BAKIRKÖY3.AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 2003 655 Davacı: Almaz Deâırmenci Vekıli. A\ Halıl Çmar Davalı: Zıya Değırmencı. Çeper Köyü. Lıce-Dıyar- bakır Dava. Boşanma Davacı Almaz Değirmenci vekilı tarafından davalı Zıya Değırmencı aleyhıne açılan boşanma davasımn yapılan açık duruşması uyannca, Davalı Zıya Değirmencı"nin belirtilen adreslerine dava dılekçesınüı teblıg edılemedığı. adres araştuma- sında da adı geçenın adresının bulunamadığı, 7201 sayılı kanıınun 28-29. maddelen hükmüne bınaen da- va dılekçesının ılanen teblığıne karar venlmiştır Davalının 14 06.2004 gûnü saat 11.55'te mahke- memızde hazır olması, bellı edilen gün ve saatte gel- mesı \eya kendisini bır vekille temsıl ettırmesi, gel- medıgı veya mazeret bıldirmediğı, delil de ıbraz et- medığı ta'kdırde HUMK'nun 213-377. maddeleri uyannca yargılamanın yoklugunda yapılacagı ve hü- küm kurulacağı, dava dılekçesının teblıği yerine ge- çerlı olmak üzere ılanen duyurulur. Işbu ılan yayınlandığı tarihten ıtıbaren 15 gün son- ra tebliğ yapılmış sayılacaktır Basın: 23629
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle