Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 2004 PAZARTESİ
6 DIZI
Biryanda dinseltabular, öteyanda Çin 'in hıdı ekonomik kalkınmasındanpay alma çabası
Dmseltabıdar
geüşim ıııi?..
| | nce çok büyük bır
0
uğultu duydum. Ne-
reden geldığini hiç an-
lamadım. Her yerden
geliyordu. Sanİd yüz-
lerce an kovanının or-
tasınadüşmüştüm. Ya
da binlerce kuş aynı anda
kanat çırpıyordu.
Başkentin dışındakı Se-
ra Tapınağı"ndaydım. Yine
herkes tapınağı tavaf edi-
yordu. Bu kez çocuklar, kucakta be-
bekler de vardı. Bütün çocuklann,
bebeklenn burunlannın ucu kap-
karaydı. Tapınağın içinde dışında
yanan tütsü. mum ve tereyağının
ısiyle boyanmıştı. Uğurmuş. Ço-
cuklan kem gözlerden korumanın
yoluymuş... (Uğultu hâlâ devam
ediyor...)
Evet tereyağı... Daha ilk gün te-
reyağından söz etmeliydim.
Tereyağı heryere egemendi. He-
le tapınaklara... Tibet'in en popüler
hayvanı, Yak. Kısacık bacaklı, uzun
tüylü, boynuzlan arkaya kıvnk bir
memeli hayvan. Yük taşır, en yük-
seklere tırmanır, her işe koşar, pos-
tunu gıyerler, tüylenni örerler, sü-
tünü ıçerler. ama en çok sütünden
tereyağı yaparlar.. Tüm tapınaklar-
da Buda'ya kazanlar içinde tereya-
ğı içinde fitiller yakılıyor, tereyağı
adanıyor, tereyağından heykeller
yapılıyordu... Her yer buram bu-
ram tereyağı kokuyordu... Yerler,
duvarlar ve neye dokunsanız hafîf
yağlı. Ee, sıçrar, bulaşırelbet... Za-
Tibet'in bağımsızlık
mücadelesinin
başansızlığa uğradığı,
Tibet'in Çin
tarafmdan "işgal
edildiği" söylendiği
anda, karşınızdaki
esprili biriyse "Yani
Amerikahlann
Kızılderili topraklannı
işgal ettiği gibi mi"
diye soracak ya da
"CIA'nın yöreyle
ilgili tüm
marifetlerini" ortaya
dökecek,
"Amerika'nın Sesi
radyosunun Tibetçe
yayınlan"ndan söz
edecektir...
Çinli). otel. lokanta, kah-
ve, bar, gece kulübü (hem
de ne bıçım, her türlüsü
var!,» çalışanlan (Tibetli
ve Çinli)...
Tibet'ın bağımsızlık
mücadelesinin başansız-
lığa uğradığı. Tibefın Çin
tarafından "işgal edildi-
gi" söylendiği anda. kar-
şınızdaki espnli bınyse
" Yani Amerikalılann Kı-
zılderiti topraklannı işgaJ ettiği gi-
bi mi" diye soracak ya da "CIA'in
yöreyle ilgilitüm marifetlerini" or-
taya dökecek, "Amerika'nın Sesi
radyosunun Tibetçe ya\Tiüan"ndan
söz edecektir...
YAS AM KALİTESİ
ten Tibetliler sabah, öğle, akşam te-
reyağlı çay ıçıyor. Alışkanlık yarahyormuş. hryakisi ol-
dunuz mu, vazgeçilemıyormuş. Adeta kutsal bir içe-
cek.. Ben bir türlü içemedim... (Uğultu hâlâ devam edi-
yor...)
ATISMA-ALISTIRMA
Sera Tapınağı 'nın arka duvannda ahşap bir kapı var-
dı.. Uğultu yükseliyor... Kapıdan geçtim. tapınağın
bahçesindeyim. Ve...
Ve gözlerime. kulaklanma inanamadım. Yüzlerce
Budist genç rahıp, karşılıklı Budizm tartışmasi yapı-
yor. Bir çeşit egzersiz. Ama aynı zamanda bir tür sa-
taşma ve kışkırtma... Karşındakini kışkırtarak ondan
doğru yanıtı alma yöntemı... Konuşarak ve hareket
ederek yapılan alıştırmalar ve atışmalar... Yüksek ses-
li soru cevaplara bedenin, kollann. bacaklann devı-
nımlen eşlik ediyor. Adeta bir dans. bir müzık.. Kol-
!ar havalanıyor, bacaklar fir dönüyor, kızıl renklı cüp-
peler savruluyor, giysiler uçuşuyor, eller, avuçlar şak-
lıyor.. Her "Haydi söyle bakalınTda yeniden yeniden
başlıyor
u
dans"... Soru cevaplar müthış bir ayine dö-
nüşüyor...
Ve bu arada. ben de dahil olmak üzere, biz "yaban-
cılar" şakır şukur fotoğraf çekiyoruz. Hani bu olayı sah-
nede izlesem, içım daha rahat olacak. Böylesi, adam-
lann ıbadetini bozuyormuşuz gıbıme gelıyor...
Tedirginlığımi fark eden yaşîı bir lama. gel diye işa-
ret etti, benı yanına bır duvann dibine oturttu ve
Tibetçe bır şeyler anJatmaya başladı... Sera Ta-
pınağfnı bana gezdiren rehber, çevirmen
rahıplerden bin ımdadayetışü. Yaşlı lama-
nın adı Çeng Ba Yese'ydi- 73 yaşmday-
dı. Dalay Lama'nın bu manastırdan ye-
tiştiğini, bu bahçede bu alıştırmalan
onunla birlikte yaptıklannı uzun uzun
anJattı. **Obenimögrencim,benonun
öğrencishdim~ Onu çok özJüyonım"
diye bitırdı sozunü...
Pekı ama hanı Tibet'te onun adını
anmakyasaktı... Herduyduğunainan-
ma dıyorlar. Gırdığim birçok dükkân-
da Dalay Lama'nın fotoğrafı, gözle gö-
rünüryerdeduruyor. Kimileri. "Kaçö,git-
ti" diye ona çok kizıyor; kimileri "Kfan-
se onu suçlayamaz, kimse onu yargı-
layamazr
' diyerek kızanlara kizıyor.
Dala\ Lama'nın muhteşem bah-
çeler içindeki yazlık sarayı. halka
açık bir park. Millet gezip duru-
yor. Sarayın içi de, bıraktığı gün-
kü gibı duruyor. Tek fark: Ar-
tık müze Yetkilıler. "Dalay
Lama elbetdönebilir, ama ru- -
hani lider olarak, politik Bder
olarak değjl" dıyorlar.
M A D A L Y O N U N
İKİ YÜZÜ:
Bir hafta boyunca Lha-
sa ve çevTesınde dolaşırken,
farklı kişilerle konuşurken ha
bıre madalyonun ıki yüzüy-
le karşılaşacaktım.
Görüştüğüm. konuştuğum in-
sanlar kimJer miydi? Tibet Kültür
Müdürlüğü'nde çalışanlar. Tibet
Yazarlar Birliği, Anıtlar ve Müzeler
Bırlığı. Güzel Sanatlar Araştırma
Enstitüsü, müzik, tiyatro, opera.
dans bölümleri başkanlan v e ça-
lışanlan (bunlann tümü Tibet-
liydi); tapınak tapınak gezerken
her tapınağın dil bılen bir rahi-
bi (Tibetli). dükkânlardaki ya
da sokaktaki sarıcılar (Tibetli ve
Çin KüJrürDevrimı sırasında tüm
Çin topraklan gıbi Tibet'in de ya-
kıp yıkmalardan bolca nasibini al-
dığını, kutsal mekânlann yerle bir
edilip dini ve kültürel mirasın talan
edıldiğını kimse tartışmıyor. An-
cak kımsenin tartışmadığı bir konu
daha var: Sonraki çarpıcı gelişme-
ler, daha doğrusu yaşam kalitesi-
nın yükselmesi...
Dalay Lama'lann ve yakın çev-
relennın ülkenin tüm zengınlikleri-
ne sahıp olduğu, halkın yokluğa,
açlığa mahkûm olduğunu (köleîik
ve kast sistemi vardı). yolsuzlukla-
nn dizboyu süregeldiği söylendik-
ten sonra, en çok vurgulanan ör-
nekler şunlardı:
Tibet Özerk Bölgesi kurulmadan
önce nüfusun yüzde 95'inın okuma yazması yoktu.
Bugün bu sayı yüzde 34'e inmiş durumda. Okul çağın-
dakı tüm çocuklann yüzde 88'ı okula gıdiyor. Eğitim,
dokuz yıllık ılk öğrenimde hem Çınce hem Tibetçe, son-
ra Tibetçe seçmeli oluyor...
Yalnız okul değil, hastane seferberlığı de gerçekleş-
miş. Tibet'te yaşam süresi 36'ydı. oysa şimdi 70... Ço-
cuk ve bebek'ölümleri 1953"te'binde 430 iken 2002'de
binde 31 'e düşmüş... Sağlık hizmetleri, hastaneler, tek-
nolojik gelişme. yol yapımı, tüneller, köprüler. Tibet'i
komşulanna bağlayan demıryollan. havaalanı. uydu
sistemleri... ıCep telefonuyla, Tibet-Türkiye konuşa-
bilıyorsunuz!) Yatınmlann artması, gençlerin ticaret ha-
yatınaatılması...
Ve en çok övündükleri sayılar: 1972'de GSMH yal-
nızca 132 mılyon \"uan iken 2002'de 16 milyaryuan'a
yükselmış 11 Amerikan Dolan 8 yuan)
Bütün bunlar, bırkaç yıl önce Tibetlılenn düşleyeme-
yecekleri gelişmelerdi. Bütün bunlar. Çin'ın "BaoyıKal-
kındırnıa ProgramTnın
parçasıydı..
•
İNSAN HAKLARI
Tibet'te kaldığımsü-
rece insanlann yaşam
gerçeklenyle dinsel ta-
bular arasında sıkışıp
kaldıklannı gördüm Merkezıyö-
netimın buralara yaptığı yatınmdan
vazgeçmek bmsenın ışine gelmıyor-
du. Ekonomik gelişmenin nimetle-
nnden yararlanırken dın devletıne
gen dönmek isteyen yoktu.
Ya insan haklan'1
Düşünce \e ifa-
de özgürlüğü?
Bu sorulan sorduğumda, çe\Tem-
de bir sessizhk oluyordu, kimse hiç-
bır şe>' söylemiyordu.
(Hanı hep batıdan gelen daha do-
ğudakine sorarya... Ben de âdetı boz-
madım! Ve farkında mısınız, varlıklı
ülkelere değil de yoksul ülkelere gidil-
diğinde bu soru daha çok sorulur! Aca-
ba neden? Cepler şışince, kimi ilkeler-
den \azgeçilebileceğinin bir gösterge-
si mı dersıniz
9
..)
Tibet Yazarlar Birliği Başkanı, şair, ya-
zar Jia Yang, bana Yazarlar Bırliği'nin \-üz
üyesinden 80'ının Tibetli. yirmisinin Han,
Üygur olduklannı; Tibetli yazarlann hem
Tibetçe hem Çince yazdığını anlatıyordu
kı. hiç hapıste yazannız var mı diye sor-
dum Salona bomba düşmüş gibi oldu
Toplanrıdaki tüm Tibetli opera, tiyatro. dans
ve müzik müdürlen. anıtlar \ e müzeler mü-
dürü,herkesbırbinnebakrı..Hapisteva-
zar? Hapıste gazeteci9
Kulaklanna ina-
namadılar. Ne demekti hapiste yazar?
Düşündüler taşındılar. birbirlerine danış-
tılar. sonra bana dönüp başlannı salladı-
lar: Hayatta böyle bır şey ne duymuşlardı, ne de
görmüşlerdi... Hayır yoktu
Ancak elbet ülke bütünlüğünü ve güvenliğini koru-
ma, banşı gözetme açısından sansür vardı. Örneğin
aynmcılığı savunan, destekleyen görüşlere yer verile-
mezdi. ("Sizdeki gibi" diye ekleyecekler mi diye bek-
ledim... Baktım, kimse eklemedi!)
Bütün çocuklann,
bebekkrin burunlannın ucu
kapkaravdı.
YARIN: KADINLAR MANASTIRI'NDA
Lhasa'darehbeHiğimizi,
TibetliSibeyyapacaktı.
Sibey'in babası ünlü bir bilim adamı, zoolojist, annesi Tibet
Dans Topluluğu'nda dansçıymış. Doğma büyüme Lhasa'lı
Sibey (71 doğumlu), Pekin'de Azınlıklar Üniversitesi'nde
okuduktan sonra Tibet Kültür Müdürlüğü Dış llişkileri'nde
çalışmaya başlamış. Yedi yıl önce tanışıp iki yıl önce
evlendiği kocası çobanlık da yapan bir köyfüyken kendi
kendini yetiştirmiş, şimdi ticarete atılmıştı. Tibet Özerk
Bölgesi'nde, nüfusun yüzde 92'sini oluşturan Tibetlilere,
Çin'den farklı olarak iki çocuğa izin vardı. (Tibet'teki
Han'lara -yani Çinlilere- bu izin yok.) Sibey ve eşi tek çocuk
seçimini yapmışlardı, çünkü Sibey, kendisini ikinci bir çocuk
yerine, ülkesindeki sokak çocuklarına adamayı yeğliyordu...
Turizmve Budizm
T
ibet. kültür varlıklan açısından
Çın'ın en zengın bölgelennden
bin. Ve bu kültür mirası. din
ağırhklı. Budizm ağırlıklı.
Tibet'te Tıbetlilerden, çok
uzun yıllar. gen kalmışlığın
nedeninı dıne bağladıklannı sık sık
duydum. Dün belırttığım gıbı,
dınlen süreklı ıbadete dayanıvordu.
Sabahtan akşama tum vaİcti %e
çabayı ıbadete ayırmak gerekıyordu.
Ve şimdi yenı yeni ekonomik
gelişmenin
sırasında kapanan tüm tapmaklar ya
da büyük bir çoğunluğu zamanla
açılmış. Hatta onanlmış. cılalanmış,
parlatılmış. Neden acaba? Herhalde
Tibet yerel yonetımınin ya da Çin
merkezi yonetımınin din
tutkusundan olmasa gerek.
Tibet turizme açıldı açılalı, millet bu
tapmaklan gönneye gelıyor da
ondan!
Tibet Budizmıne ilışkin fısıltıyla
da olsa konuşulan konulardan biri
de çocuklann
tadını
çıkanrken
gelmış
geçmiş tüm
Dalay
Lama'lan
daha çok
suçlar
olmuşlardı.
-
Lhasa'da j \ p » LJj _
tapmaklann LIWM ~_ -~j2L,.
en üniüsu. I S ' 7 * " ' 4 H jr^^Ç-
Jokhang W J | | t T
. î « ~
Tapınağı y ^ ^ * T "
Çevresinde
800 metrelik
dua yürüyüş
yolu var. Son
yıllarda bu
yolun ıkı yani
yüzlerce
mınık
dükkânla
dolmuş.
Bunlardan
\ - 1^
Jokhang Tapınağı...
bınnde bir
satıcı kız şöyle diyordu: "Bizim
ailede. artık hepimiz adına bir kişi
dinin tüm gereklerini yerine getiıîyor
(yani bütün gün tapmaklann
etrafinda yüriiyor), ötekiler
çahşıyor." Böylece göre\ taksımı
yapılmıştı.
1959'dan önce Tibet'te yaşayan
her on Tıbetliden bin Budist rahıp
ya da keşışmiş. Savılan 110 binı
aşarmış. Bugün sayılan 46 bine
inmiş. Ancak kültür devrimi
durumu.
Özerk bölge
statüsünden
sonra 18
yaşından
küçük
çocuklann
_ J tapınaklara.
^"
Wl
W|"*»wwMpıyJ manastırlara
_ ~ 1 £ B gırmesı,~g*>*B3f§*~-^£^ | keşişlere
™^n^" ~
m
^fr' 1
v e n
'l
m e s
i
li-e't-S I • 1S~M-, 1 yasaklanmış.
•-ı*?- -- " ^ -1 Ancak
^ 1 gızliden
^ , ^I^B^İB^^I gızliye olay
^$^ŞaE?W&ğm suru
y°r
^^¥^T^l denıyor. Şöyle
-1
*' ^ J kı, ruhban
teatafc^? ^ "•"-•ifı hıyerarşide
^^ff£ mğğm | j ilerlemek için.
. ^ ^ H H keşişin erkek
d ^ ^ H H ya da kız
^ ^ ^ | bakirelerle
1 bütünleşmesi
1 de gerekli. Bir
basamak daha
vükselebilmek için evden kardeşini
getirip, bir üstüne sunan çömezler
yok değilmiş...
Erkekler bu konuyu benimle
konuşmuyor. Peki hiç kadın
Budistlere aynlmış tapınak ya da
manastır yok mu?
"Var" dedı Sibey. "ama çok
yüksekte. Taa 4300 metrede.-"
Süpermarketten birer oksijen
kurusu daha alıp yollara düştük...
Daha vükseklere...
GÖRÜŞ
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
Loya Jipga'nın ve
TBMM'nin Kadınları
GeçtığimizhaftalardaTBMM'degerçekleştirilen
anayasa değişikhği sırasında AKP'nin -bıri dışın-
da- kadın milletvekilleri, Afganistan'ın Meclisi Lo-
ya Jirga'daki kadın üyeler gibi davrandılar.
Loya Jirga'nın kadınları kendilerini ikinci sınıf in-
san yapan şer'i yasalan, erkek üyelerie birlikte na-
sıl kabul etmışlerse, AKP'lı kadın milletvekileri de
uygulamada kadınlara eşitlik getirecek hükmün
anayasada yer almasına erkek arkadaşlarıyla bir-
likte karşı çıktılar.
Afgan meclisindeki kadınlann "göstermelik" ola-
cağı, "vitrin" için kullanılacakları yönetimce bilini-
yordu; yani tam dörtdörtlük bir "takıyye" sergile-
niyordu; ne yazık ki aynı takıyye'nin AKP'de de ge-
çerlı olduğunu görüyoruz.
Hele AKP'li kadın milletvekillerinin 80 yıllık bir dev-
nm sürecı yaşayan bır ülkenin kadınları olduğu
dikkate alındığında, tutumları, Afgan kadın üyele-
re göre daha sarsıcı bir boyuta ulaşıyor, "kullanıl-
ma"nın anlamı daha da dennleşiyor.
Bu arada başta Oya Araslı olmak üzere CHP'ye
ve kadın milletvekıllerıne teşekkürü unutmamalı-
yız.
Peki, TBMM'de bunlar olup biterken Meclis dı-
şındaki kadınlar ne yapıyorlardı?
Loya Jirga dışındaki burkalı Afgan kadınlan ne
yaptılarsa onu mu?
Aynı soruyu, anayasa oylamasının ertesi günü
llhanSelçuk: "Kadınlanmızın Çoğunluğu Uyuyor...
mu?" diye sorup haklı olarak gündeme getirdi.
Aynı gün Hikmet Çetinkaya da köşesinde,
Trabzon Valisi'nın Devlet Tiyatrolan Genel Müdür
Yardımcısı sanatçı Tamer Levent'e yaptığı ılkelli-
ğe karşı "demokratik kitle örgütlerı"ri\n neden bir
kıpırdanış göstermediklerini, neden alanlara in-
mediklerinı sorguluyordu.
Ülkemizde bu tür olaylar karşısında toplumdan,
toplum kesimlerinden genelde hemen hemen hiç
tepkı gelmeyişini, sıvil toplum örgütleriyle bağlan-
tılı görmek bir gerçeğe parmak basmaktır.
Anımsanacağı üzere 1980'li yılların sonlarına
doğru yoğun bir biçimde oluşan gönüllü sivil top-
lum kuruluşlan Türkiye için umut vericiydi; bu olu-
şumlar içinde kuruluş amaçları 1923 Devrimi'nin
sağladığı kazanımlan yaygınlaştırmak, geliştirmek,
gerektiğinde savunmak. Atatürkçü düşünceyi an-
latmak olanlardan ıkisı zamanla öne çıktı; toplum-
ca benimsendi; kısa bir sürede birçok ilde. ilçede
şubeleri açıldı; şube sayıları yüzlerie, üye sayıları
on binlerle dile getirilmeye başlandı.
Bu tabanın oluşması, bu öfgütlenn kuruluş amaç-
larına ters düşen tutum ve olaylar karşısında kit-
lesel göstenleryapabilmesı için çok önemliydi kuş-
kusuz.
Nitekim 199O'lı yıllar boyunca artan bir yoğun-
lukta, mitingler, yürüyüşler, imza kampanyalan;
basın toplantılan, basın duyurulan, sloganlarta do-
natılmış araçlarla kentlerde dolaşılması gibi ka-
muoyu yaratmaya yönelık kitlesel etkinlikler, kimi
engellere karşın yılmadan sergilendi; böylece bu
konuda bir uyanma, bır alışkanlık oluşmaya baş-
lamıştı.
Amaçları aynı doğrultuda olan, ama az sayıda
üyeye sahip örgütlerın ve halkın -özellikle kadın-
lann- katılımıyla gerçekleştirilen bu göstenlerin,
etkinliklerin toplumca ilgiyle karşılanması, hatta
yer yer baskı öğesi olması dış çevrelerin dikkatın-
den kaçamazdı, kaçmadı da.
ABD, AB, ÇUŞ (Çok Uluslu Şirketler), kimi Al-
man vakıfları, kanca atabildikleri sivıl toplum ör-
gütlerine sağladıkları büyük olanaklarla çalışma
programlannı adeta behrlediler; yönelttiler...
Şimdilerde gönüllü sivıl toplum örgütlerinden, ör-
neğin Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğı'nin
199O'lı yıllarda başını çektiğı, en az 20-25 bin ki-
şinın katılımıyla gerçekleştirilen kitlesel bir hareke-
ti beklemek boşuna.
Buörgütün.tüzüğününtemelmaddesiolanAta-
türk devrim ve ilkelerinın tırpanlanması, yok sayıl-
ması. ya da cınsel ayrımı yaşamda önleyecek bir
hükmün TBMM'de reddedilmesi karşısında, on
binlerle ifade edilen -çoğunluğu kadın olan- üye-
lerinin bir araya geierek kitlesel bır tepki göster-
memesı, ya da gösterememesi çok düşündürücü
değil midir?
Bu bakımdan llhan Selçuk ve Hikmet Çetinka-
ya'nın sorulanna başta ÇYDD ve ADD olmak üze-
re gönüllü sivil toplum örgütlerinin dikkatle eğilmeleri
gerektiği kanısındayız.
YEŞİL MUMYA
Firavunlann, Ehramların
gizlerini anlatan roman
P. HUBERT'ten çeviren O. AKBAL
Yeni çıktı
ŞİMŞEK YAYINLARI
BAKIRKÖY3.AİLE
MAHKEMESİ
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 2003 655
Davacı: Almaz Deâırmenci
Vekıli. A\ Halıl Çmar
Davalı: Zıya Değırmencı. Çeper Köyü. Lıce-Dıyar-
bakır
Dava. Boşanma
Davacı Almaz Değirmenci vekilı tarafından davalı
Zıya Değırmencı aleyhıne açılan boşanma davasımn
yapılan açık duruşması uyannca,
Davalı Zıya Değirmencı"nin belirtilen adreslerine
dava dılekçesınüı teblıg edılemedığı. adres araştuma-
sında da adı geçenın adresının bulunamadığı, 7201
sayılı kanıınun 28-29. maddelen hükmüne bınaen da-
va dılekçesının ılanen teblığıne karar venlmiştır
Davalının 14 06.2004 gûnü saat 11.55'te mahke-
memızde hazır olması, bellı edilen gün ve saatte gel-
mesı \eya kendisini bır vekille temsıl ettırmesi, gel-
medıgı veya mazeret bıldirmediğı, delil de ıbraz et-
medığı ta'kdırde HUMK'nun 213-377. maddeleri
uyannca yargılamanın yoklugunda yapılacagı ve hü-
küm kurulacağı, dava dılekçesının teblıği yerine ge-
çerlı olmak üzere ılanen duyurulur.
Işbu ılan yayınlandığı tarihten ıtıbaren 15 gün son-
ra tebliğ yapılmış sayılacaktır Basın: 23629