23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 MAYIS 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 Anadan Doğma'nın kadın versiyonugibi, sevimli birİngiliz komedisi 'Takvim KiTİan' başbyor Taşralı yaşlı modeller• Gerçek bir olaydan yola çıkılarak çekilmiş, seyirciye neşeli dakikalar geçirîen, yarı kurmaca yarı belgesel bir seyirlik. &IJ3İLSUNGU ÇAPAN Bugün gösterime gıren tngıliz ya- pımı Takvim Kızlan, bir takvime Playboy'vari çıplak pozlar vererek sa- tışlan artırmak ve satıştan gelecek bü- tün parayı kan kanseri üstüne araştır- malar yapan birhastaneye bağışlamak isteyen bir grup hayırsever, yaşlı ka- dını karşımıza getiriyor. Man$etlerden beyazperdeye Konusu bakımından 1950'lerin kla- sik Ealing komedilerini andıran ve özellikle, meraklısının kolayca anımsayacağı, sonunda para kazanmamn yolunu kadın- lann müşterisi olduğu birtakım mekânlarda, grup halinde striptiz yapmakta bulan bir grup işsiz maden iş- çisinin trajikomik öyküsünü anlatan Fuli Monty-Ana- dan Doğma gül- düriisünü hemen akla getiren Tak- vim Kızlan, 6 yıl kadar önce ga- zete manşetlerine taşınmış, gerçek bir olaydan yo- la çıkılarak halim selim bir mizah duygusuyla çekilmiş, se- yirciye neşeli, keyiflı daki- kalar geçir- ten, matrak bir yan kurmaca, yan belge- sel kokteyli. 5-6 yıl kadar önce, kocasının intihar edi- şiyle yalnız kalıp da- ra düşünce sadece ge- çınebileceği bir mik- tarda gelir saglamak amacıyla bahçe- sinde hintkenevın yetiştiren bir baş- ka yaşlı kadının öyküsünü aktardığı ilk filmi Saving Grace'le dikkati çek- miş yönetmen Nigel Cole, ikinci fil- mi Takvim Kızlan'nı, yine ellilikler ligine girmiş. taşralı yaşlı kadınlarüs- tüne kurmuş. Farklı karakterlerde oluşlan dost- luklannın yıllardır süregelmesini en- gellememiş, 50'li yaşlanndaki, Yorks- hire'lı iki kadının, Chris"le Annie'nin (Helen Mirrenle Julie Walters) ya- kın ilişkisiyle öteki yaşlı kız arkadaş- lannın çevresinde gelişen filmde olaylar, Chris'e oranla daha ağırbaş- lı, sorumluluk sahibi ve tutucu biri olan Annie'nin, kocasını kan kanse- rinden kaybetmesiyle hızlanıyor. Çıplak her yaşta sattırırl Yöredeki bir kadın derneğinin biraz sivri dilli, patavatsız ve enerjik üyele- rinden, çiçekçi kocasına (Ciaran Hinds) bir süredir 'venneyen', ayn- ca karşı cinsi yeni yeni keşfeden, jo- int de içen, yeniyetme bir oğul anne- si de olan Chris'in önerisiyle, derne- ğin geleneksel takviminin o yılki bü- tün satış geliri, kan kanseri araştırma- lanna verilecek ve takvim yaşlı kadın- lan, ahşılmış domestik ev işlerini, ayın güzeli pozunda yaparken göste- ren çıplak fotoğraflarla bezenecektir. Malum, çıplak her yaşta sattınr! Yaşlı modellerinden şahane sonuç- lar alan utangaç bir fotoğrafçının (Philip Glenister) marifeti bu ben- zersiz dayanışma eseri takvim olayı- nın, salyalanm akıta akıta üstüne at- layan medyada yer bulmasıyla bir an- Yönetmen: Nigel Cole / Senaryo: Tim Firth, Juliette Tovvhidi / Kamera: Ashley Rowe, Oliver Curtis / Müzik: Patrick Doyle / Oyuncular: Helen Mirren, Julie VVatters, Linda Bassett, Celia Imrie, Annette Crosbie, Philip Gfenister / Ingiltere 2003 (UIP) da ünlenen tonton kahramanlanmızın davet edildiklen ABD'de teievizyona çıkarak Jay Leno'nun talk show'una konuk olmalanyla yaşadığımız çağa TV aracılıgıyla damgasını vuran o 'gözetleme tutkusu ve çabuk şöhret olma çılgınbğı'na da değinilıyor filmde. Yer yer dokunaklı, çağdaş bir me- sel, yer yer güldürü potansiyeli yük- sek, güncel bir komedi gibi izlenen, eğlencelı sahnelerin peş peşe dizildi- ği Takvim Kızlan, kimi eleştirmenler- ce 2003'ün en iyi ingiliz fılmi sayılı- yor. Sevgı, saygı, dayanışma ve dost- luk temalannı tngiliz humoruyla kay- naştınp harmanlayan bu şirin, duygu- sal güldürüyü, yıllann Helen Mir- ren'iyle deneyimli Julie Walters'ın başıru çektiğı. başanlı bir oyuncu kad- rosu sürüklüyor. Yan rollerdekı Penelope Wilton, Celia Imrie, Annette Crosbie ve Linda Bassett gibi oyunculann da göz doldurduğu, yürekten gülünen, neşeli sahneler ve yürek paralayan duygusal anlar banndıran bu film, kuşkusuz ilgıye, seyre ve tavsiyeye la- yık bir eğlencelik sonuçta. Glasgow'da tutunamayanlar...1 -2 yıl önce Yeni Başlayanlar İçin İtalyanca adlı. Dogma tarzı, şinn, romantik komedisiyle tanıdığımız, 1959 Kopenhag doğumlu, Danimarkalı kadın yönet- men Lone Scherfîg'in festivalden arta kalan YVilbur Ölmek tstiyor'u, yeni haftamn ilgınç filmlerinden biri. Italyanca'yla benzerözellikJer gösteren, yine grup te- rapi sahneleri ve sıra dışı, tuhaf karakterlerle doldurul- muş, yer yer kahramanlannın ruh hallennı. direkt yü- rekten yakalamaya baktığı seyirciye geçirerek kome- diyle dram arasında bir denge tutturan ve çıkışta *in- sana kendini iyi hissettiren. sıcak' fılmlerden olan Wilbur, hayat, ölüm, sevgi gibi bıldik ana temalan ar- kalayarak sevimli bir rutunamayanlar toplamı sunuyor. Kasvetli Glasgovv'da, babadan kalma bir sahaf dük- kânına sahip iki kardeşle, hayatlanna girip değiştıren genç bir kadının (ve küçük kızının) kahramanlannı oluşturduğu film. yine grup terapi sahneleri ve sıra dı- şı, tuhaf karakterlerle ilginç kılınmış. Kuzey'den pelen şlrln bir nevrozölçer' Ana figür, sürekli intihara kalkışıp her yolu denese de, aslında hayata sıkı sıkıya bağlı VVilbur (Jamie Si- ves). Wilbur'u son anda kurtaransa hep sahaf ağabeyı Harbour'dur (Adrian Rawlins). Daha ölümcül hasta- lığından habersiz. anılara bağlı. iyi kalpli Harbour. has- tanedeki işinden kapı önüne konan, temızlikçi Ahce'le ( Shirley Henderson) evlenince, hayatlan düzene gi- rer gibi oluyor. İntihar takıntıh, müzmin bunalım- cı Wilbur'un ilgisine de ılgisiz kalmayan Alice yenge, iki kardeşi de idare ederken, sürpriz ge- lişmeler içeren hayat da doludızgın hükmünü ic- ra edecektir... Geleneksel bir çizgide gelişip akla ve yüreğe işleyen film, bütün olum- suzluklara karşın hayatın zenginliğini ortaya koyan gelişmelerle sürerek bı- teviye olumlu titreşimler yayıyor. Scherfig melodrama kayacak. ağırbir öyküden, hafîf, uçan ve özgün bir film çıkarmamn üstesınden gelmiş. Italyanca'da yakaladığı sıcakhğı, insancıllığı sürdürdüğü. daha olgun bir gör- sel yapı üstüne oturttuğu Wilbur"da, çıtayı daha da yük- selterek başanlı mekân kullanımıyla öne çıkan, usta- lıkJı mizansenlere dayanan bir anlatıma enşıyor. Kuzey'e özgü masalsı bir atmosferde, duygusal bir güldürü kulvannda, dramla çekışerek ve yalama ol- muş, intihar girişimleri, kişisel bunalımlar ve sevgi alış- verişleri arasında salınarak ilerleyen Wilbur Ölmek 1s- tıyor, işin doğrusu bir solukta izleniyor. Başrollerdeki, ellerinden geleni kameraya sergileyen dört oyuncusunun (özellikle Wilbur"u sempatikleştiren Jamie Sives'in) da katkılanyla, (yönetmenin kadınsı duyarlığını da boca ettiği) Kuzey'den gelen bu 'nevro- zöJçer' Wilbur. bizce ılgısiz kalanlan kesın pışman et- tirecek, seyredenlereyse Lone Scherfîg'in gelecekteki eserlerinı bekletecek cinsten, sağlam bir film. VVilbur Begar Selvmord / Yönetmen: Lone Scherfig / Senaryo: A. T. Jensen / Kamera: Jorgen Johansson / Müzik: Joachim Holbek / Oyuncular: Jamie Sives, Adrian Ravvlins, Shirley Henderson, Lisa McKinlay / Danimarka - Ingiltere 2002 (1 Film) Jamie Sives intihar takıntılı müzmin bunalımlı YVilbur'u başanyla oynuyor. İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Zaliııı babayla aciz aıuıeııiıı iblis oğulları Isveçli Mikael Hafström'ün yönettiği 'Şeytana Karşı'nın başrolünde Andreas \ViIson oynuyor. Okullarda yaşanan, öğrencinin öğrenci- ye uyguladığı şiddet baskısını kim bilmez ki? Ust sınıflann alt sınıflara uyguladığı 'ağabey zulmü'. okul çetelennin haraç baskısı, gruplaşmış öğrencilerin gözüne kesrirdikJerine uyguladığı alay etme, dışla- ma, küçük düşürme baskısı. Bütün bunlar kimi zaman zalımlerin kur- ban değiştirmesiyle, kimi zaman göze alı- nan kavgalarla okullarda yaşanan olaylar- dır. Bu Isveç filmi de genç Erik için yaşa- mın şiddet dolu acılannı anlatıyor. Fılmin başında Erik"in bir arkadaşını acımasızca dövdüğü sahne irkiltici. Erik, rakibini düşürmekie kalmıyor, ne- redeyse öldürmeye çalışıyor. Bu amansız şiddet onun okul müdürü tarafından 'şey- tan' diye adlandınlmasına yol açacaktır. Gaddar bir 'şeytan'. Filmin özgün adı da budur. Erik, bir şeytandır, içine ifrit girmiş has- talıklı bir sadist. Ve okuldan atılır. Ama Erik neden böyle bir 'şeytandır'? Erik için hayat çok zordur. Annesınin son- radan evlendiği lokantacı da zalim bir üvey babadır. Erik'in terbiyesı, gerektiği zaman kayışla dövülmekle sağlanmaya çalışıl- maktadır. Üvey babası onu içerde kayışla döver- ken içi acıyan annesı yüksek sesle çaldığı piyanoyla oğlunun haykınşlannı duyma- maya çahşmaktadır. Erlc'ln zor Ikllemi... Zalim bir üvey baba, aciz bir anne. Işte bu tablo. gerçekten de içinde yaşadığı ve al- tında ezildiği şiddeti dışavurmaya yemınli bir şeytan yaratmaktadır. Erik de artık ken- dini denetleyemeyen bir sadist olup çık- mıştır. Annesi kendisıne miras kalan evi satıp Erik'i bir yatıh özel okula yerleştirir ve oku- lunu bitirmesıni sağlamak ister. İşte filmin büyük bölümü de bu okulda yaşananlan anJatacaktır. Okulda disiplin adı verilen uygulamala- n öğrencilerden oluşan konsey yürütmek- tedır. Bu konsey, okula büyük paralar ve- renlenn çocuklanndan kuruludur ve astık- lan astık. kestikleri kesriktir. Burada para- nın ve gücün nasıl haksız bir zulme dönüş- tüğü görülmektedir. Erik çok zor bir ikilemde kalmıştır. Iste- se onlan şiddetle dövebilir ve bunun için yanıp rutuşmaktadır. Ama bunu yaparsa okuldan atılacak, annesirun bütün emekJe- rini boşa çıkaracaktır. Bu durumda ne yap- malıdır ve ne yapacaktır? Bunu filmde gö- receksiniz. Bu filmi okul yönetıcilerinin, öğretmen- lerin ve öğrencilerin görmelerini isterim. Bugün, evet yaşadığımız bugünlerde okul- larda olup bıtenlenn eğer bir yaralama ve öldürme ola\T yoksa sözünün hıç edilme- diği konulan beyazperdede görmelidirler. Bence, üzerinde durulmamakla haksızlık yapılan bir film 'Şeytana Karşı'. Isveçli yönetmen Mikael Hafström çok temiz bir iş çıkarmış. Enk rolünde Andreas VVilson da çok iyi. Pierre ve Maria karakterleri de çok iyi işlenmiş. Görmekte geç kalmışım. KEDİ GOZU VECDt SAYAR Nicelik ve Nitelik Geçen hafta Istanbul'un sanat ortamının zen- ginliğinden, çeşitliliğinden örnekler vermiş, so- runlardan söz etmeyi bu haftaya bırakmıştık. Sorunlara geçmeden önce, Anadolu'nun duru- muna da değinmekte yarar var. Ne yazık ki, Is- tanbul dışındaki illerimizin durumu hiç pariak değil. Ankara'daki bırkaç uluslararası festivalin (özellikle, "Ankara Uluslararası Film Festivali" ve geçtiğimiz günlerde gerçekleşen "Uçan Süpür- ge Kadın Filmleri Festivali"ri\n) her yıl ciddi ma- li sorunlarla karşı karşıya kaldığını biliyoruz. An- kara'nın bir başka önemli etkinliği, "Uluslarara- sı Karikatür Festivali" ise bu yıldan sonra "Ço- cuk Festivali"ne dönüşecek, muhtemelen, da- ha kolay sponsor bulacağı için. Izmir Büyükşe- hir Belediyesi olmasa, Izmir'in durumu da fark- sız olacak. Çünkü, Istanbui dışındaki etkinlikle- re sponsor bulmak, deveye hendek atlatmak- tan farksız. Bu durumda bir şeyler yapma ce- saretini kendinde bulan çılgınlar da olmasa (Af- yon'daki müzik ve caz festivallerini düzenleyen öğretmen dostumuzu nasıl unuturuz) Anado- lu'nun kültürel yaşamı iyice çoraklaşacak. Ta- bii, bir de kentlerine kültürel bir kimlik kazandır- mak için uğraş veren belediye başkanlarımız var. Diyarbakır, Doğu Bayazıt, Tunceli, Batman, Kars, Antalya, Dikili, Foça, Selçuk, Salihli ve şu an unutmuş olabileceğim başkalan... Bir de, gö- reve gelir gelmez "Bursa Sinema Şenliği"nin gerçekleşmesini engelleyen, Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği'ne randevu vermekten bile kaçınanlar var. Gündemdeki Mahalli Idareler Yasa Tasarı- sı'nda dile getirildiği biçimde, Kültür Bakanlı- ğı'nıntaşrateşkilatının llözel Idareleri'nevebe- lediyelere devri, Anadolu'nun kültürel yaşamı- na bir dinamizm kazandırabilir mi, yoksa bu alandaki yoksulluğun daha da artmasına mı y- ol açar, bilemiyoruz. Bu uygulamaya, kültür ve sanat gibi hassas bir alanın özel koşullan dik- kate alınmadan girişilirse sorunlann daha da büyümesi olası. Belki, "Troya" filmi nedeniyle gündeme gelen kapalı müzelerimizi, kalelerimi- z\ bekçiye kavuşturabilir ama, sit alanlanna iliş- kin yetkinin "Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koru- ma Kurulu"nun yetkılerinin belediyelere devri- nin, rant hırsını daha da kabartmayacağını kim söyleyebilir ? Sorunun çözümü hiç kuşkusuz 'çok aktörlü' yönetimi içimize sindirmekten geçiyor. Yani, ye- rel yönetim, merkezi idare ve sivil toplumun or- taklığından... Yerel yöneticilerimiz kentlerinin kültür ve sa- natını geliştirmek istiyorlarsa, uzman kuruluşlar- la, sivil toplum örgütleriyle ve özel sektörle or- taklaşa iş üretme becerisini kazanmak zorun- da. "Mühür kimdeyse Süleyman odur" mantığı ile gidilebilecek fazla bir yol olmadığını hatırlat- makta yarar var. Kültür ve Turizm Bakanımız Erkan Mumcu, konuşmalannda sivilleşme, saydamlık gibi te- mel ilkelere vurgu yupıyor. Söylediklerine katıl- mamak mümkün değil. Ama, uygulamada kar- şımıza çıkanlar bu ilkelerle örtüşmüyor neden- se. Bakanlığın destek kurullanna ilişkin yeni yö- netmelik hazırlanırken, kurullarda meslek örgüt- lerinin temsili sembolik düzeyde tutularak ço- ğunluk devlet memurları ve Bakan'ın atayaca- ğı kişilerce oluşturuluyor. Okullarda okutulacak edebi eserierin seçiminde de meslek örgütleri es geçilerek, değeriendirme Kültür Turizm ve Eğitim bakanlıklannca belirlenen bireylere bıra- kılıyor. Demek ki, bizim bıldiğimiz sivilleşmenin kurallan değişmiş. Sayın Bakan'ın bir başka yanılgısı da, nitelik- sel (subjektif) değerlendirmeden kaçmak adına, niceliksel değerlendirmeyi benimsemek, öme- ğin sinema alanına destek verirken, izleyici sa- yısı, bütçe vb. niceliksel verileri dikkate almak. Niteliksel değerlendirmeyi de sektöre bıraka- cağını söylüyor Sayın Bakan. Ama, nedense "özerk Sinema Kurumu" tezine bir türlü sıcak bakamıyor. Bakanlığın kültür sanat alanında be- lirteyici, yönlendirici bir rol almaması güzel de bunun ilacı, niteliği bir kenara itip, niceliğe bak- mak mıdır (yani büyük sermayenin istekleri doğ- rultusunda davranmak), yoksa Avrupa ülkelerin- de olduğu gibi. bu işi özerk kurum ve kurullara devretmek midir? Bu sorumuz, yerel yönetim- ler için de geçerli elbette. İstanbul Tiyatro Festivali • AKM BÜYLTC SALON'da 20.30'da 'Blosh', Oda Tivatrosu'nda 20.30'da 'Yangın Duası', Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 20.30'da 'L'invitation'. (0 216 556 98 00) Cevre Filmleri Festivali • LEVENT KÜLTÜR MERKEZİ StVEMA TÜRSAK'ta 16.30'da 'Minik Kar Taneleri' ve 19.00'da 'Çikolata'. (0 212 244 52 51) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde 14.00'te 'Berlin BabU' ve 16.30'da 'Mutlu Çingeneler de Gördüm'. (0 212 334 87 40) Bugün • İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ TtYATRO SALONU'nda 19.00'da Burçin Çilingir (soprano) ve Elisabetta Di Stefano (piyano) dınletısi. (0 212 293 98 48) • BABYLON'da 23.00'te Trilok Gurtu konseri. (0 212 292 73 68) • NARDİS JAZZ CLUB'da 22 30da 'Cube' konsen. (0 212 244 63 27) • AKBANK KLîLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 20.00"de Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu'ndan "Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış' adlı oyun. (0 212 252 35 00) M BtLGİ CrNtVERSİTESİ DOLAPDERE KAMPUSU nda 14.30da 'Kış Uykusu'. 16.30'da 'Ateşle İmrihan', 19.00'da 'Dövme' ve 21.00'de 'Gece Silüetleri'. (0 212 293 50 1Q)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle