Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18MAYIS2004SALI
HABERLER
DIMYADABUGUN
ALt SİRMEN
Türkiye, AB ve Laiklik
Ülkemizi fena halde sarsan ve daha bir süre de
sarsmaya devam edeceği görülen YÖK tartışmalan
sırasında AB'nin aldığı tavır, Türkiye'nin laik nrteliğinin
ABaçısından bir önem taşıyıptaşımadığı sorusunu
gündeme getirdi.
Gerçekten de, AB'nin Türkiye'deki temsilcisi
Hansjörg Krestchmer, TSK'nin AKP'nin tutumu
karşısındaki açıklamasını, demokratikleşme
sürecinde geriye doğru bir adım olarak nitelerken
AB'nin, Tayyip Bey'in laikliği ortadan kaldırma
yolunda önemli bir adım atmasına tepki göster-
meyerek, bunu Türkiye'nin bir iç sorunu olarak
nitelemesi kimi zihinlerde bazı soru işaretlerinin
oluşmasına, hatta bazılannın "laiklikkazaya uğrarsa
Recep Tayyip Erdoğan kadar AB'nin de sorumlu
olduğunu" söylemelerine yol açtı.
Doğrusu ilk bakışta gelişmeler, AB'nin Türkiye'nin
laik olup olmamasını umarsamadığını düşünenlerin
haklı oldukları izlenimini veriyor.
AB'nin, bu umursamazlıkla bütün dikkatini
ordunun siyasetteki ağııiığına odaklaması, gerçekte
demokratikleşmeden çok, kendi sultasını
yerleştirirken TSK'nin ağırlığını hafifletmek isteyen
AKP'nin de bu durumdan yararlanarak garip bir ittifak
içine girmesi, olaylan olduğu gibi görenierin haklı
kuşkularına yol açıyor ve AB'nin aslında Türkiye'yi
içine alma niyeti olmadığı konusundaki görüşlerini
pekiştiriyor.
Çünkü onlar görüyorlar ki, bu gidiş aslında,
Türkiye'yi AB içine almayıp özel statüyle kıyıcığında
tutmak isteyenlerin tam aradıklan fırsattır.
• • •
Sorunun püf noktası da buradadır. Türkiye'yi
belirli alanlarda kullanmak için kıyıcığında tutmak
isteyen güçlere göre, AKP sultasında " ılımlı Islam "
(ne demekse!) bir rejimle yönetilen laik olmayan
Türkiye ideal bir modeldir.
Çünkü aslında adına istersekülarizm deyin, ister
laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden aynlmış olması
çağdaş Avrupa'nın vazgeçemeyeceği temel
ilkelerden biridir.
Türkiye'yi AB'nin dışında ve kıyıcığında görmek
isteyenler, yarın, öbür gün Türkiye'nin laik olmama
kusurunu, onu içeri almamamın mazereti olarak
kullanacakken, şimdi neden laiklik için uyarıda
bulunsunlar ki?
Ama Türkiye'nin er ya da geç, hem de pek güç
bir biçimde AB içinde yer alabileceğini ileri sürenler
ise laikliğe sürekli vurgu yapmaktadırlar. ömeğin
bu konuda kendi ülkesindeki duyarlıiığını kanıtlamış
olan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac,
Türkiye'nin geç ve güç de olsa AB'de yer
bulabileceğini söylerken, özellikle ülkemizin laik
niteliğini vurgulamıştır.
Yine "AB'nin kapılarının Türkiye'ye açılacağına
içtenlikle inandığım"belirten Belçika Dtşişleri Bakanı
Louis Michel'in şu sözleri çok ilginçtir:
"Itirafedetim ki, laıkliğın bekçiliğiniyapan TSK'nin
siyasi gücünün azaltılması, ülkenin laik karaktehnin
zayıflamasınayol açarmı sorusunu kendikendimize
soruyoruz."
Dünkü Cumhuriyet'te Fransız düşünürü Henry
Levy'nin Türkiye'nin er ya da geç AB üyesi olmasının
iyi olacağını, ancak laiklik yanlısı Kemalistler'in
yenilgiye uğramaları halinde bunun mümkün
olmadığını belirttiği bildiriliyordu.
• • •
Açıkça görülüyor ki, Türkiye'yi 9©Ç de olsa AB
içinde görmek isteyenler laiklik konusunda
duyarlıdıriar; kıyıda tutmak isteyenler ise tam aksi
bir davranış içindedirler.
Ama buradan hareketle, Türkiye'de laikliğin kazaya
uğraması halinde, AB'nin de sorumlu olacağını
söyleyenlere katılmamız mümkün değildir.
Gerek Osmanlı Devleti gerekse Cumhuriyet
döneminde, Türkiye'de laiklik yönünde gelişmeler
olması için Avrupa'dan değil baskı, bir telkin bile
gelmiş değildir.
Nitekim, Abdülaziz 1868'de, Müslüman ve
gayrimüslim tebaanın bir arada eğitim göreceği,
zamana göre laik eğitim veren Galatasaray üsesi'ni
kurarken, kurumun esin kaynağı olan ve Ösmanlı'ya
bu konuda yardım eden Fransa bile, bunun gereksiz
olduğunu söylüyor, okulda yalnızca Müslümanlara
eğitim verilmesini öneriyordu.
Ittihatçılar'ın, savaş içinde ilan ettikleri ve laiklik
yolunda bir adım olan Ahkâm-ı Şahsiye Talimat-
namesi de, mütarekeden sonra Ingilizlerin isteği ile
kaldınlmıştı.
Lozan görüşmeleri sırasında Türk delegasyonu,
çağdaş bir medeni kanun hazırlanacağını
söylediğinde, bu öneri Avrupa'da yankı bulmamış,
iltifat görmemiş ve ünlü 42. maddedeki
düzenlemeyle, hercemaatin kendi dini kurallarının
egemen olması fikri benimsenmiştir.
Türkiye bu duruma ve bir ölçüde de Avrupa'ya
rağmen 1926'da, Medeni Kanun'u yürürlüğe
koymuştur.
Görülüyor ki, tarihimizin her döneminde laiklik
yolundaki adımları, kimseden destek ve telkin
gelmeden, biz kendimiz attık.
Doğru ve normal olanı da buydu.
Kendi geliştirdiğimiz ve benimsediğimiz bir
demokratik kurumu yaşatamazsak, neden bizim
kadar bizim dışımızdakiler de sorumlu olsunlar ki?
Laikliği biz egemen kıldık, yaşatmak da bizim
işimizdir, AB'nin değil.
'Cöstermelik zam'a tepki
Anadol: AKP'nin
yargıya bakışışaşı
ANKARA(Cumhuri-
yetBürosu)-CHPGrup
Başkanvekiii Kenıal
Anadol. hâkim ve savcı-
lann maaşlanna "göster-
melik" zam öngörülen
tasannın bugün genel ku-
rulda yapılacak görüş-
meleri sırasında değişik-
lik önergeleri verecekJe-
rini açıkJadı.
"Hâkinı ve savcılar
yoksulluk sınınnda, yar-
gı emekçileri açbk sıro-
nnda" pankartı altında
konuşan Anadol. "AKP,
herhalde kararlanndan
hoşlanmadığı için yarg»-
ya şaşı bakryor. Yargrtay
kararverdi, Maliye Baka-
nı'nı af da kurtaramadı.
Bakan kaçmaktan bık-
madı, biz kovaJamaya de-
vam ediyoruz, istÜa et-
meti" dedi.
Kemal Anadol, dün
düzenlediği basın top-
lantısında hâkim ve sav-
cılann maaşlanna yüzde
10'a bile ulaşmayan zam
öngörülmesiyle ilgili ola-
rak tt
semboHk,göstenne-
Bk, komik, ulufeverir,di-
lencinin önünepara atar
gibi" değerlendirmesini
yaptı.
Insan Haklan Kurultayı'nda, özgürlük, güvenlik, adil yargılanma, eğitim ve işkencenin önlenmesi konulan tartışıldı
hakkı korunmalı'tstanbulHaberServisi-Türkiye'nin
Insan HakJan Avrupa Sözleşmesi'ne
(İHAS) taraf olmasının 50. yıldönümü
nedeniyle Cumhurbaşkanı AhmetNec-
detSezer hunayesınde düzenlenen "tn-
san Haklan KurultayT devam ediyor.
Kurultay kapsarrunda dün Sultanah-
met'teki Marmara Üniversitesi Rektör-
!ük binasında gerçekleştirilen oturum-
larda, çok sayıda akademisyen ve hu-
kukçunun katılımı ile ÎHAS açısından
yaşam, özgürlük, güvenlık, adil yargı-
lanma, eğitim haklan. işkence ve kö-
tü muamelenın önlenmesi konulan ma-
saya yatınldı. u
Yaşam HakkT konulu
oturumun başkanı Türkiye Barolar Bir-
Türkbank sorusturması
Sağlar
'kaseti'
anlattı
TUREYKOSE
ürkbank
soruşturma
komisyonuna
bilgi veren eski
milletveküi
FikriSağlar,
Korkmaz Yiğit
kasetiyle ilgili
açıklamalarda
bulundu.
• Yaşam hakkı olmadan diğer haklann hiç bir anlamı kalmayacağını vurgulayan AİHM
yargıcı Türmen, "Devlet, bireylerin yaşam hakkını korumakla yükümlü" dedi. Barolar
Birliği Başkan Yardımcısı Zeki Ekmen de Türkiye'nin insan haklan konusunda yaşanan
ihlaller nedeniyle uluslararası alanda en çok sorgulanan ülke haline geldiğini söyledi.
liğı Başkan Yardımcısı Zeki Ekmen.
Türkiye'de idam cezasının kaldınlma-
sının sevindirici bir gelişme olduğunu
belirterek, ancak insan haklan konu-
sunda yaşanan ihlaller nedeniyle Tür-
kiye'nin uluslararası alanda en çok sor-
gulanan ülke haline geldifini söyledi.
Ekmen, "Demokrasiöncüsü olduğunu
söyleyen bazı ülkeler, birçok yerde in-
sanhk dışı uygulamalaryapıyor" dedi.
Avrupa Insan Haklan Mahkemesi
(AlHM) Yargıcı Dr. Rıza Tünnen de,
yaşam hakkuıın AlHM tarafindan al-
gılanış biçimini anlattı.
AİHM de önem veriyor1
Yaşam hakkının çok önemli olduğu-
nu, çünkü o olmazsa diğer haklann
hiçbir anlamı kalmadığını vurgulayan
Türmen, "AİHM de bu konuva önem
veriyor. îlgüi maddeleregöredevlet,bi-
reylerinyaşam hakkınıkorumakla yü-
kümlü. Devietin adam öldürme yasa-
ğma tek istisnası ise idam. Ancak idam
cezasının verüebihnesi için adil yargı-
lama,ceza ile suçun uygunluğu gibi çok
sayıda dunımun oluşması gerek" de-
di. Gözaltındaki kayıp ve ölümler ko-
nusuna değinen Tünnen, şöyle devam
etti: "Önceden, mahkeme bu konuda
davacırun, devletin sorumluluğunu or-
taya çıkaracak kanıt göstermesini zo-
nirdu kıhyordu. Ancak arük bu degiş-
ti. Devlet de bu konuda inandıncı bir
açıklama yapmak zonında bırakıldı."
'Yasalar yaşama geçmeli'
Kültür Üniversitesi Hukuk Fakülte-
si Öğretim Göre\'lisi Prof. Dr. Bahri Öz-
türk ise hukuk devletinin oluşabilme-
si için ınsan haklannın kanunlarda kal-
mayarak yaşama geçirilmesi ve ko-
runması gerektiğini dile getirdi. "Tur-
krve'nin. idam cezasını sadece AB iste-
diği için kaklırdığınT belirten Öztürk,
bunu içine sindiremediğini bildirdi.
AıNKARA - Türkbank ihalesinin ıptali-
ne yol açan ünlü 'kaseti' kamuoyuna
açıklayan Fikri Sağlar, Türkbank so-
ruşturma komisyonuna bilgi verdi.
Sağlar, "kasetin devlet arşrvinde bulun-
duğunu, Başbakan Mesut Yılmaz ve
Başbakan Yanhmcısı Bulent Ecevit ta-
rafindan da önceden bilindiginT söyle-
di. Sağlar, CHP liden Deniz BaykaTın
"3 tane gazetesi, 2 televizyonu olan bir
adamın husumetini niye üzerimize çe-
kefim'
1
dıyerek Korkmaz Yigifin kase-
tinı açıklamasını ıstedigıni aktardı.
Sağlar'ın yaptığı açıklamalann tuta-
naklanndan bazı bölümler şöyle:
Kaseti biliyorlardl: Başbakan
Yardımcısf yla görüşmemızde kasette-
ki bilgilenn kendısinın 1 aydır bilgisin-
de olduğunu söylemişti Ecevit. Aslın-
da kasetle ortaya çıkan konum, Başba-
kan Yardımcısı ve
7» bakanlan tarafindan
ürkbank da bilinıyordu. Da-
ha sonra Başba-
kan'a gittiğimizde,
4 aydır Çakıcı ve
Yiğit ilişkisini bildi-
ğini söylemişti.
Yılmaz, kaseti
Çakıcı gönder-
dl dedi: Başbakan
bana. "Bu kaseti si-
ze Çakıcı gönderdT
dedi. Biz de. "Ha-
yır, böyle bir şey
yok" dedik. "Bir voUa bize ulaşonldı,
postayoluyla
r
demiştım. Ama kendisi,
bunun emniyetten alındığını söyledi.
Kaset çıkmasaydı, ihale ger-
çeklesecekti: thale yapıldığı gün,
yine güvenlik güçlerinden Yiğit'le ilgi-
li araştırma yazısı ele geçmiyor, ihale-
den sonra Başbakanlık'ta bulunuyor.
Yani, bir mekanizma bu ihalenin yapıl-
ması doğrultusunda. Bunlar -eğer bu
kaset ortaya çıkmasaydı- ihalenin ke-
sinleşmesı doğrultusunda çalışılmıştı.
Açıklamak görevimizdl: Bay-
kal, bu kasetın parti adına açıklanma-
ması gerektiğini, husumetin üzerimize
çekilmemesi gerektiğini söylemişti.
Ben aynen şunu söylemıştim: "Bu ka-
seti bana değil de Ylğit'e vermiş olsalar-
dı ne çıkar elde edebifirlerdi."
u
\Dlyon
dolar ahrlardT demişti. 200 milyon li-
ra maaşlı bir de\let memuru bizim vic-
danımıza bunu bırakıyorsa bizim gö-
revmiz bunu açıklamaktır.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Özok, laik eğitimi savununca dinci basının hedefi haline geldi
eğitiırıin yozlaşmasına^
İLHANTAŞCI
ANKARA - Eğitimin dınselleştirmesine
karşı çıkan açıklamalan nedeniyle dinci ba-
sının hedefı haline gelen Türkiye Barolar Bir-
liği (TBB) Başkanı Özdemir Özok. tartış-
malann "demokrasi yolunda daha çok firuı
ekmekyenilmesi gerektiğini" or-
taya koyduğuna söyledi. Özok,
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın
kendisine tepki göstermesini
"duygusalhk" olarak nitelerken.
Deviet Bakanı Mehmet AB Şa-
hin'in "halkı kin ve düşmanhğa
sevkettiği'' savuıı ise komik bul-
duğunu söyledi.
tmam hatip liselilere avncahk
sağlayan YÖK Yasası değişikli-
ğini eleştinrken
u
tmam hatip
mezunu bir insanıa başbakan oi-
masını hiçbir şekildeiçime sindi-
reımy'orum" sözleri nedeniyle
AKP yönetimı ve dinci basının
• Herzamanve
her zeminde
eğitim birliği
ilkesini
savunduklarını
belirten Özok,
"Böyle bir
eğitim birliği
bozulmasaydı.
bugünkü
tartışmalar
olmazdı" dedi.
TBB Başkanı Özdemir Özok.
hedefı haline gelen Özok, saldınlara yanıt
verdi. Her zaman ve her zeminde eğitim
birliği ilkesini savunduklannı belirten Ozok,
"Bununla. çağdaş. demokrat, laik. aktan ve
bilimin öncülüğünde yeni dünyalara ufuk
açtık. Böyle bir eğitim birliği bozulmasaydı,
bugünkü tartışmalar olmazdı. Biz her şeyin
istismardanve sömüriiden uzak. çağdaş,>a-
hn bir biçimde yapümasından yanayız
n
dı-
ye konuştu.
Tartışılan "Başbakan'ı içime sindiremi-
yorum" sözünün bütünlüğiinün bozularak.
çarpıtıldığını vurgulayan Ozok, bir gazete-
cinin kendisine Erdoğan'ın imam hatipte
okuduğunu ve başbakan oldu-
ğunu söylemesi üzerine söyledik-
lerini şöyle aktardı: "Benim gön-
hımde. ülkevi yönetecek başba-
kanın, üst düzeyyöneticilerin, ild
Ksan bflen, uluslararası bihnu ve
sKaseti okumuş, uluslararasıstra-
tejDerie ve ekonomhle çok va-
kmdanügilL Türk halkını çağdaş
değeriere entegre edecek, en azm-
dan kendi yaşanunda demokrat
obcakbir Bderyatiyor. Bunun dı-
şındaki başbakanian içime sin-
diremryorum dedim. Ama ahmı
çizerek, uyardım. bunu Recep
Tayyip Erdoğan'a bağlamavm.
Ben, yozlaşan sistemin yanhş sonuçlarına
dikkat çekiyorum. Sanki bunu dememişim
gibi bazı basın organlan deveyi pire. pireyi
deve > apüJar."
Söylediklerinin arkasında durduğunu vur-
gulayan Özok, bir bardak suda firtına kopa-
nldığı için üzgün olduğunu söyledi.
Cüven cinayeti
İBDA/C
üyelerine
tatbikat
• îhsan ve Sibel
Güven cinayetinin
ardından gözaltına
ahnan örgüt
üyelerinin
Başbakan'a suikast
hazırlığında
olduklan bildirildi.
ÖZGÜRERBAŞ
Emekli Binbaşı thsan
Güven ile eşi Sibel Gü-
ven'i evlennde öldür-
düklerini itiraf eden şeri-
atçı terör örgütü IBDAC
üyesi 3 kişiye olay yerin-
de tatbikat yaptınldı.
Gözaltına ahnan örgüt
üyelennin Başbakan Re-
cep Tayyip Erdoğan'a
suikast girişimi hazırlı-
ğında olduklan belırlen-
di. Güven çifti cınayetıni
terör örgütü İBDA'C'nin
üstlenmesinin ardından
çalışmalannı bu örgüt
üzerine yoğunlaştıran
polis, düzenlediği ope-
rasyonlarda 15 kişiyi gö-
zaltına aldı. 2 kişi olayla
ilgileri bulunmadığı için
serbest bırakılırken Bur-
hanettin Y, Emin K. v e
Setim A, Güven ve eşini
öldürdüklerini itiraf etti.
Bu 3 kişi dün sabah zırh-
lı araç ".\krep" ile Tuzla
HaMizIu Sitesi'ne getiril-
di. Burhanettin Y, Gü-
ven"e tetiği kendisinin
çektığıni ve eve kendile-
rini kitap satıcısı olarak
tanıtıp gırdıklerinı söyle-
di. Önce Sibel Güven'i
öldürdüğünü ifade eden
zanlı, cinayeti örgüt lide-
n SaKh îzzet Erdiş in
"Telegram-Zihin Kont-
rohı" kitabını okuduktan
sonra işlemeye karar \er-
diklerini söyledi. Burha-
nettin Y, silahı denıze at-
tığını söylerken pohsin
aramalanna karşın silah
bulunamadı. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'a
suikast hazırhğı yaptık-
lan tespit edilen 13 kişi
içın ek gözaltı süresi
alındı. Zanlılann, bugün
Istanbul DGM'ye sevk
edilmeleri bekleniyor.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Şam'dan dün sabah saat 04.30
uçağıyla Istanbul'a geldik. Bu saatte
uçağa binmek tam anlamıyla bir ezi-
yet. Çünkü gece hiç uyuma olanağf-
nız olmuyor. Bizim içın de öyle oldu.
Saat 01.30'daŞam'da kaldığımız otel-
den yolaçıktık. Sonra aramatarama-
lardan geçerek uçağa ulaştık. Hiç
uyumadan sabah saat 06.45'te uça-
ğımız Yeşilköy'e indi. Ben de bu ya-
zıyı size hiç uyumadan yazmaya gay-
ret ediyorum. Bir de bu geziyi anlat-
mak amacıyla gazeteye hazırladığım
diziyi de yetiştirmek için ayaktayım.
Uzun gezimizin son günlerini
Şam'da geçirdik. Suriyeliler komşu-
muz. Mutfağımız benziyor. Birçok ye-
mek aynı adlarla Türkçede de var.
Tepkilerimiz, duyariıklanmız arasında
da paralellikler olduğunu söyleyebi-
liriz. Bu nedenle kısa sürede aramız-
da dostluklar oluşabiliyor.
• • •
Daha önce Ermenistan uçağında
benzer şeyler yaşamıştım: Uçağın
Ülkelerarası Kültür Farklan
yolculan yasak oJmasına rağmen uça-
ğın içinde sigara içtiler, cep telefon-
lannı kullandılar. Biletler de numara-
sızdı, isteyen istediği yere oturabiliyor-
du. Şam'dan Türk Hava Yollan uça-
ğıyla döndük. Şam'da konuştuğu-
muz Türkiyeli öğrenciler, Suriyelilerin
uçak yolculuğuna ilişkin korkutucu
öyküleranlatmışlardı. Suriye uçakla-
nndan yolcular cep telefonlanyla ko-
nuşuyor, bilet numarasına aldırma-
dan istediği yere oturuyordu. Bir ke-
resinde de cep telefonuyla konuşan-
lan şikâyet etmek amacıyla pilota bi-
le gitmek zorunda kalmışlardı. Pilotun
yanıtı da korkutucuydu: "Frekansla-
rın çakışması çok uzak ihtimal, bu
nedenle telaşlanmanıza gerek yok."
Ermenistan uçağında ben cep te-
lefonlan konusunda hostese şikâyet
etmiştim. "Meraketmeyinkonuşmu-
yoriar. Yalnızca mesajgeçiyohar." Bu
yanıt karşısında ne diyeceğimi bile-
memiştim. Dün sabah aynı sahnele-
re Türk Hava Yollan'nın uçağında da
tanık olduk. Bir grup Suriyeli, ellerin-
de cep telefonlan, numaralan çevire-
rek uçaktan içeriye girdiler. THY hos-
tesleri hemen müdahale ettiler, tele-
fonlan kapatmalannı söylediler. Bir
kısmı buna uydu, bir kısmı uymadı.
Hostesler onlan uyarmayı sürdürdü-
ter. Bizler de hosteslere destek ver-
dik.
Ikinci kargaşa ise yer sorunundan
kaynaklandı. Suriyeliler istedikleri ye-
re oturuyorlardı. Bir süre sonra o ye-
rin gerçek sahibi geliyor ve ona baş-
ka bir yere oturması söyleniyordu.
Yolculann bir kısmı ise şaşkınlıkla hos-
tese şikâyete gidiyorlardı. Hostesler
onlan doğru yerlere yerleştirebilmek
amacıyla çok çalıştılar. Tamamını ba-
şaramadılar.
Uçak indikten sonra da henüz dur-
madan bu kez yine aynı yolcular ku-
rallan çiğnediler.
Şam'ı çok sevdim. Yaşayan eski
bir kent. özellikle eski çarşılan, tarihi
mekânlan çok etkileyici. Sur içindeki
eski şehrin sokaklannda dolaşırken ço-
cukluğumun Tarsus'una döndüm. Sı-
cak yaz günlerinde sabahlara kadar
Tarsus'un dar sokaklannda dolaşır,
konuşacak sözlerimiz bitmezdi.
Şam da öyle bir kent. Gençler so-
kaklarda konuşup duruyorlar. Çoksı-
cak bir atmosfer bütün kente hâkim.
Filistinli ressam Mahmud Şahin'le
tanıştıktan kısa süre sonra dost olduk.
Ardından getirip bir küçük resmini he-
diye etti. Bizi gezdiren rehberimiz he-
pimize dondurma aldı. Nereye dön-
sek bir sıcak havayla yüz yüze geldik.
Şam'ı Şam yapan en önemli özel-
lik eski kentin tamamen ayakta kal-
masıydı. Istanbul'un suriçi korunsay-
dı, daha güzel bir kent şimdi ayakta
olurdu. İç içe evler ve sıcak insanlar
Şam'a etkileyici bir hava veriyorlardı.
Bu sıcaklığı hiçbir Avrupa kentinde
bulmak mümkün değildi. Ancak hiç-
bir Avrupa ülkesinde ya da kentinde
yolcular uçakta cep telefonlannı açık
tutmazlar, tutamazlar. Uçakta kimse
kimsenin yerine oturmaz. Kimse kim-
senin önüne geçmez. Daha doğrusu
kurallara karşı gelip bir kaosa neden
olmazlardı.
Uçaktaki Suriyelilere kızdım,
Şam'daki Suriyelileri çok sevdim. Iki-
si de aynı kültürün iki yüzüydü. Onlar
aslında aynı insanlardı da diyebiliriz.
Bu kadar negatif ve bu kadar pozrtif
iki özelliğin bir arada bulunması hiç de
yabancı değil. Benzer özellikler biz-
de de yok mu?
Ben yine de Türkiye'nin Batı ile Do-
ğu arasında bir köprü olması nede-
niyle bu zıtlığın en pozrtif örneklerin-
den birisi olduğunu düşünüyorum.