Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 NİSAN 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
GENÇ SES
Çanakkale Şehitliği'nde yapılan düzenleme ile 130 mezann üzerindeki isimler silinerek yerlerine 'Mehmet' yazüdı
AslındaMehmet'in adı vardıBEHİÇ ALP AYTEKİN / FÎLİZ
AKAYDEV / ANIL TURKMAYALI
Havada çarpışan binlerce kurşun ara-
sında ayakta kalmayı başaran bır ulus.
Kanını hiç düşünmeden son damlasına ka-
dar o ulus için akıtıp toprağına can veren
binlerce Mehmet...
Çanakkale Zaferi'nin 89. yıh, Çanak-
kale Cumhuriyet Meydanı'nda düzenle-
nen törenle kutlandı. Törene, birçok dev-
let yetkilisinin yanı sıra Atatürk'ün ma-
nevi kızı Ulkü Adatepe de katıldı.
Yapılan anma törenin yanı sıra zaferin
89. yıldönümünde son düzenlemeleri ta-
mamlanan Şehitler Anıtı daziyareteaçıl-
dı. Ilk inşa komitesi 1952 yılında topla-
nan. temeli 19 Nisan 1954'te atılan, an-
cak maddi olanaksızlıklar nedeniyle in-
şaan duran ŞehitlerAnın, 1958 yılında Mil-
liyet gazetesinin düzenlediği kampanya-
da toplanan bağışlarla tamamlanarak 10
Ağustos 1960'ta açıhnıştı. Ancak, anıtın
inşasının istenilen düzeyde yapılmadığı
ortaya çıktı ve çevTe yapımı eksik kalan
anıt için kayıp proje sorunu yaşanmıştı.
1999 yılında Kültür Bakanlığı'nın gırişım-
leriyle yeniden yapımına başlanan anıt,
zafenn 89. yılında yeni görünümü ve çev-
re düzenlemesiyle ziyarete açıldı.
Yapılan yeni düzenleme ile Çanakka-
le Boğazı'nın Ege girişinden net bir şe-
kilde görülebilen anıtın tavanına cam m o
zaikten 12 mefre çapında ay yıldızlı Türk
Bayrağı işlendi. Aynca anıtın çevresinde-
ki 130 mezar taşı, havadan ay yıldız bi-
çiminde görülecek şekilde dizildi. An-
cak mezar taşlannda yapılan diğer bir de-
ğişiklik, tartışmalara yol açtı. Yeni dü-
zenlemeyle, eski mezar taşlannm üzerin-
de, 81 ili temsilen yer alan şehitlerin isım-
leri silinerek, yerine her bir mezar taşına,
savaşta ölen bütün şehitleri temsil etme-
si amacıyla, "Mehmet" yazıldı.
Belgesel yapımcısı Savaş Karakaş.
Çanakkale Savaşf nda çok sayıda aske-
rimizin şehit olduğu, sadece 130 mezar
taşına isim yazarak diğer şehitlere hak-
sızlık olacağı düşünüldüğü için, mezar
taşlannm üzenne ölen bütün şehitleri tem-
silen Mehmet yazıldığı belirtiliyor. Bir baş-
ka görüş ise, tüm mezar taşlanna Meh-
met adının yazıhnasıyla şehitlere haksız-
lık yapüdığı yönünde.
Şehitlerin hlkâyelerlnl
yok etmek ml?
Bu fikri destekleyenlerden biri de te-
levizyon programcısı ve belgesel ya-
pımcısı Savaş Karakaş. Karakaş, televiz-
yon projelerinin yanı sıra Çanakkale De-
niz Zaferi hakkında şimdiye kadar ya-
pılan en kapsamlı araştırma olan "De-
rinkrdeki Tarih: Çanakkale" belgeseli-
ni çekti. Karakaş şehit olan binlerce as-
kerimizi araştınp, onlann hikâyelerini gün
ışığına çıkarmak yerine, bu tür bir uy-
gulama ile onlan ve onlann hikâyeleri-
ni yok etmenin yanlış olduğunu belirt-
ti. Evinde görüştüğümüz Savaş Kara-
kaş, 130 mezar taşının her birine Meh-
met yazılması konusundaki görüşlerinin
yanı sıra, Çanakkale Deniz Zaferi'nin
önemi ve zaferin basındaki yen hakkın-
daki sorulanmızı da yanıtladı.
Çanakkale Zaferi sizce hak ettiği yerde
mi? 18 Mart'a gereken önem gösteriliyor
mu?
Her yıl, bir öncekinden farksız olarak,
18 Mart günü 1915'te yaşananlan an-
maksa önem vermek, evet, o zaman ge-
reken önem gösteriliyor. Ancak bizler,
gerçek kahramanlanmızın kıymetini bil-
miyoruz. Onlan ve hikâyelerini araştır-
mak yerine yılda bir gün onlan anmakla
yetiniyoruz. Birçok hikâye zaman içinde
silinip gidiyor.
Belgesel yapımcısı olarak sizi Çanak-
kale'ye çeken neydi?
Dedem Hafiz Hilmı. Çanakkale Sava-
şı'nda gazi olan askerlerden bıriydi. Sa-
vaşın ardından da öğretmenlik yaparak
de\ letine hizmete devam etmiş. tşte bü-
tün bu yapılanlar unutulmasın dıye benım
de adımı Savaş koymuşlar. Bız ailecek de-
demin değerini yeterince bilememişız,
ona gereken önemi göstermemışız. Şim-
di yaptıklanm bir şekilde bunu telafi et-
meye yönelik.
Çanakkale "de batıklara dalarak, film-
ler yaparak ben, belki de dedemle el ele
yürüyorum orada. Sonuçta beni Çanak-
kale'ye yönlendiren, Çanakkale'nin de-
demle olan ilişkisi.
Çanakkale üe ilgili bugüne kadar ger-
çekleştirdiğiniz projeler?
Çanakkale ile ilgili ilk olarak, "Derin-
lerdekı Tarih: Çanakkale" belgeselinı yap-
tık. Daha sonra yine Çanakkale'de yer al-
dığı için Dumlupınar Denizaltı'sı dikka-
timi çekti ve "Dumluprnar: Son Söz Va-
tan Sağolsun" projesini gerçekleştirdik.
Bu projelerin, yurtdışmda yayınlanıp,
dikkat çekmesinin ardından, Türkiye'ye
araştırma ve belgesel yapımı için gelen
yabancı ekiplerle de çalıştım. Onlarla Ça-
nakkale tanhi hakkında bildiğimiz şey-
leri paylaşhk ve bilimsel çalışmalara im-
za artık. Bundan sonra, geçihnez olarak
bilinen Çanakkale'yi geçen, Avustralya
denizaltısı AE2'nin belgesel projesi var
sırada. Bütün bu çahşmalanmız hakkın-
da kolayca bilgi alınabilsin diye de www.
savaskarakas.com adlı înternet sitesini
kurduk.
Türkiye'de böyle projelere hak ettiği
önem gösteriliyor mu? Çanşmalannızda
ne gibi zorluklarla karşûaştınız?
Işin en zor kısmı çekim yapabilmek
için izin ahnak. Bütün bu izin işleri için
kapı kapı dolaşıyorsun. Ben araşnrma mı
yapayım yoksa izin almakla mı uğraşa-
yım? Belgeselin izin ahna süreci çekim
aşamasından daha uzun sürüyor. Işin di-
ğer bır uzun ve zor kısmı da bu işlerle il-
gili sponsor bulmak. Firmalann çoğu ge-
nellikle belgesel projelerine para bağla-
mak istemiyor.
Bugüne kadar "Çanakkale DestanT
neden büyük bir sinema projesi olmadı,
ya da olamadı?
Kıymetı bilinmedi de ondan. Çanakka-
le Savaşı'nı eğer Ingilizler ya da bir baş-
ka ulus kazanmış olsaydı çoktan büyük
bir proje olarak karşımıza çıkardı. Biz
şehitlerimizin, yaptıklan kahramanlıkla-
nn değerini bilmiyoruz. Aslında, her bir
asker ayn bir hikâye, her bir asker ayn bir
ders. Yabancılann da söylediği şey; ön-
celikle kendi ülkende ayaklannı sağlam
yere basacaksın. Bizde işte o yok. O des-
tek, o temel, o sağlam alt yapı yok. Ol-
saydı belki biz de böyle projeler çıkarta-
bilecektik.
Türk sinemasının Avrupa'daki önlenemez yükselişi Avrupa Birliği'ne giriş sürecini nasıl etkileyecek?
Türk sinemasına Avrapai solukASLIHAN ÇETtN
Avrupa'da Türk sinemasının
sesi UZAK ile yankılandı. Peki
Avrupa Birliği' nin sinemaya ba-
kış açısı ile Türk Sineması ara-
sındaki uzaklık ne kadar? Gün-
den güne sesi gürleşen Türk si-
neması, Avrupa kapısında da se-
sini duyurabilir mi? Türkiye'nin
Avrupa Birliği'ne girmesi bu se-
se yeni soluklar ekleyebilir mi?
Sorulan ve sonuçlanyla Avrupa
Birliği'nin sinemaya bakış açısı
ve Türk sinemasını gençlenn gö-
züyle inceledik.
Avrupa Blrllğl Kendl
sansürünü Koyar1
Türk sineması "makas''larla
fazlaca vakit kaybetti. Çoğu za-
man siyasi, kimı zaman ahlaki
sebeplerin öne sürülmesiyle mü-
dahaleye maruz kaldı. Eksiltilen
her kare belki de atılacak yeni
adımlann seyrekleşmesıne, ür-
kekleşmesıne neden oldu. 2004
yılında hala "sansür" kelimesi-
nin telafruz edilebiliyor olması;
meclis kürsüsünde bir kozmetik
reklamının tartışıldığı(!) göz
önüne alındığmda, çok da garip
olmasa gerek. Peki her ülkede si-
nemayı destekleyen Avrupa Bir-
liği, Türkiye'de sansürü ne yön-
de etkiler? Bahçeşehir Üniver-
sitesi İletişim Fakültesi'nde 50
kişilik örnek bir öğrenci grubu-
yla yaptığımız anket bu konuda
şaşırtıcı bir sonuç verdi ve "Ken-
di sansürünü koyar" dedi.
Ök bakışta mantığa çok da uzak
görünmeyen bu tez, aslında pek
de olası değil. A\Tupa yer yer
kendi içindeki sanat karmaşa-
sıyla başa çıkmaya çalışırken.
diğer yapımlara müdahale ede-
bilecek yapıya sahip değil. Bu ko-
nuyla ilgili yeterli düzenleme ol-
madığından, Avnıpa Birliği'nin
Türk olsun ohnasm, sinema ya-
pısı üzerinde baskm bir etki ve
yetkiye sahip olması güçlü bir
ihtimal gibi görünmüyor.
Sinemada tekel ve
kültürel aünah çıkartma
Sinema salonlarmda ezici bir
üstünlükle Amerikan bayrağı dal-
galanıyor. Euro'nun Dolar'a sağ-
ladığı üstünlüğün, sinema sektö-
ründe de kendini göstereceği ve
bu tekeli yeneceği düşüncesi ol-
dukça yaygın. Ancak, Avrupa
Birliği ve ABD sinema konu-
NuriBilgeCeylan'uı
yönertiği 'Uzak' 2003
yıhnda Cannes Film
Festivali'nde ödül
sunda karşılaştınldığında çok
farklı iki tablo göze çarpıyor.
ABD sinemaya kendisi için
bir propaganda aracı ve ticari
gehr kaynağı olarak bakıyor. An-
cak Avrupa Birliği karma brr ya-
pıya sahip olması nedeniyle, kül-
türel mozaği renkli bir topluluk
olarak gerçek sinemadan yana.
ABD sinemada kurduğu tekeli
elinde rutmaya çalışırken; Av-
rupa Birhği, EURIMAGES (Av-
rupa Ortak Yaprmlan Destekle-
me Fonu) ile üyesi ohnayan ül-
kelere de mali destek vererek
hem ABD tekelini yıkmaya ça-
hşıyor hem de sanata olan bakış
açısmı ortaya koyuyor. Ancak
bu fonla ilgili olarak savunulan
farkh tezlervar, büyük bir çoğun-
luk Avrupa Birliği'nin verdiği
bu fonun "sanatağırhklı sinema
2003 yıh bütçesinde sinema ve telif haklanna aynlan pay 1
triıyon 970 milyar lira. Bu miktar 2004 bütçesinde de kayda
değer bir değişiklik gösteremiyor. Buna karşın bu pay için.
Fransa'da 500 milyon dolar, Almanya'da 250 milyon dolar,
İtalya'da 190 milyon dolar gibi miktarlar telafiuz ediliyor.
ûreteceğini" savunurken, hatin sa-
yılu" bir kesim de bu desteğin
"amaca hizmet eden bir sinema
yaratacağı'' görüşünde. Avrupa
Birliği ile ilgili şüpheler bu ka-
darla da sırnrlı değil. Yine anket
sonuçlanna baktığımızda Avru-
pa Birliği'nin bu desteği "kültü-
rdgünah çıkannak* amaçh yap-
tığını düşünenler de göz ardı edi-
lemeyecek kadar çok Avrupa
Birliği bu fonla ortak yapımlan
desteklemeyi amaçhyor. Avrupa
Birliği, ülkeler arası kültür kay-
naşmasını desteklemenin en et-
kin yolunu bu şekilde kullanıyor.
Ancak bu desteğin "kültüryoz-
laşmasını sağlamak" amaçlı ol-
duğunu düşünenler da yok değil.
Bu ortak yapımlann Türk sine-
ması üzerinde incelenebilecek
bir noktası var. Bu yapımlarla
gelen mali destek ve bununla be-
raber farklı bakış açılannın ge-
tirdiği yeni tekniklerle Türk si-
nemasının attığı adımlar güçle-
niyor. AB'nin Türk sineması
için neler yapabüeceğinden bah-
sederken, Türkiye'nin de kendi
sineması için neleryaptığına bak-
mak gerek. Aslında öne çıkan
tablo çok da iç açıcı değil; 2003
yıh bütçesinde sinema ve telif
haklanna aynlan pay 1 tnlyon
970 milyar İira. Bu miktar 2004
bütçesinde de kayda değer bir
değişiklik gösteremiyor. Buna
karşın bu pay için, Fransa'da 500
milyon dolar, Almanya'da 250
milyon dolar, İtalya'da 190 mil-
yon dolar gibi miktarlar telafruz
ediliyor. Bu ülkelerin tamamı-
nın AB üyesi olması, "AB'yeka-
bul edflirsek Türksinema sektö-
rü de bu kadar büyür mü?" so-
rusunu akıüara getıriyor. Anket
sonuçlan da. istatislikler de ay-
nı olumlu sonucu veriyor. Yılda
10-12 fihn üreten Türk sinema
sektörü, AB'ye tam üyelik duru-
Bahçeşehir Üniversitesi Asistanlar Seminerleri'nin ikincisini gerçekleşti
Karşı(t)laşmalar tarbşddı
Bahçeşehir
Üniversitesi îletişim
Fakültesi'nin,
iletişim ve Güzel
Sanatlar
fakültelerinde
çalışan araştırma
görevlilerinin ve
yüksek lısans
öğrencilerinin, aldıklan dersler ve/veya
ilgi alanlan bağlammda, tez
aşamalannda ve tez sonrası
dönemlerinde yoğunlaştıklan
araştırmalan sunabilmeleri amacıyla
başlattığı ve geçtiğimiz sene ilkini
organize ettiği seminerler dizisinin
ikincisi 25-26 Mart tarihleri arasında
düzenlendi. Bu yılki seminerir» ana
başlığı Karşı(t)laşmalar olarak
belirlendi. Seminerin amacı,
aralanndaki ilişki hem gerilimlere hem
de uzlaşmalara açık olabilen
kavramlan değişik ve
çoklu bakış açılanndan
irdeleyecek akademik bir
platform oluşrurmak. İki
gün boyunca devam eden
seminerler dizisi
kapsarrunda, sinema ve
televizyon, reklam ve
halkla ilişkiler, medya ve
iletişim sistemlen, gazetecilik, görsel
iletişim ve güzel sanatlar alanında
bildirilerin yanı sıra, video
enstalasyon, kısa fibn, fotoğraf vb.
çalışmalar da sergilendi.
irtfiyŞ bahcesehir.edu.tr
munda "endüstrfleşme"ye doğ-
ru gidebilir.
Türk sinemasının
özgün dlll
Avrupa ve dünyaya açüırken dil
ve anlatrm sorunlanyla da karşı
karşıya kahnamız olası. Türkçe
kendine has özelikleri olan ve
Avrupa'yla alfabe bütünlüğüne
sahip ohiıayan bir dil. Bazı keli-
me oyunlan ve imalarla eleştin-
ler ince taşlamalara dönüştürebi-
lir, espriler kaliteli ve düşünce-
ye sevk eden biçimde şekillen-
dirilebilir. Şive ise Türk sinema-
sı için vazgeçilmezlerden biri-
dir. Türk sineması, fihnlerinde
kendi gerçeklerini ele alır ve ele
aldığı konu ile ilgili yerel özel-
likleri vurgular. Bu incelikleri
başka bir dile çevirmek pek müm-
kün değil. Aym sorunu diğer ül-
kelerin sinemalanrun da yaşa-
masına karşın, Avrupa ve ABD
filmleri genelde düz mantıklı-
dır. Anlatıhnak istenen doğru-
dan izleyiciye sunulur.
Türk sinemasında ise ağdalı an-
latrm ağır basar. Bu durumda bir
Türk ftlminin yurtdışmda anlaşı-
lır ve izlenebilir obnası, ancak fıl-
mın düz mantıkla kuruhnası ile
mümkün olabılir. Bu da "Avru-
pa'yla daha içiçe olan bir Türk si-
neması özgünlüğünü yitirir mi?"
sorusunu akla geririyor. Anket so-
nuçlanna baktığımızda bu olası-
lık hiç de düşük gözükmüyor.
"Uzak'tan gelen başarı
Türk sinemasmm son zaman-
larda en çok ses getiren fimi
UZAK. Avrupa'da kabul gören
ve ödüllendirilen bu fihn aslın-
da Türk sinemasına çok daha
fazla getiri sağlayabihrdi. Uzak,
Avrupa'da da iyi bir seyirci bul-
du. Ancak Türkiye bu avantajı
yeterince değerlendiremedi. Türk
fıhnleri, artık yurt dışında aym
anda 250-300 salonda vizyona gi-
riyor. Ancak izleyenlerin gene-
lini yine Türkler oluşturuyor.
Uzak, bu alışılagehruşliği kı-
ran bir film oldu ancak kişisel
çabayla gelen bu başan, kurum-
sal bir yapının eksikliğinden ötü-
rü ülkemize yeterince yansıma-
dı. Mussolini'nin "sinema en
büyük namlusuz sUahar" sözü
düşünülünce, "Uzak"lardan ge-
len başanlann, bu silahı ne yö-
ne çevireceğini yine zaman gös-
terecek.
ELEŞTİRİ |
Avrupalılann
'Türk
J
Filmi:
Duvara Karşı
HANDEGÜNER
Türk yönetmen Farih Akın'ın
Türkiye'de gösterime giren üçüncü
uzun metrajlı filmi olan Berlin Film
Festıvalı bınncilık ödüllü "Duvara
Karşı", Almanya'da ikinci kuşak
Türklerin yaşadıklan kültür
çatışmalannı çarpıcı bir aşk
hikayesi ile ustaca harmanlayarak
beyaz perdeye taşıyor.
Bir tarafi>la "Sehi Bo\1um Al
Yazmahın<
'ı anımsatan aşk hikayesi,
insanı büvıilemeye yeterken, Selim
Sesler ve grubunun Idil Üner'e
eşlik ettiği Türk müzıği parçalan
anlatılacak hıkayenin ruh iklimine
seyırcı>ı hazırlı\or. Farklı şarkılarla
fılmi parçalara ayıran > önetmen
ızle\icınin dıkkatinı diri turuyor.
İki ülkenın de \ıllardır erişemediği
ödülü getiren bu Alman yapımı
'Türk" fılmı aslında Avrupa'da
yaşayan ıkınci ve üçüncü kuşak için
farklı bır göre\ üstleni\or. Birınci
kuşak Avrupalı Türkler yerlennı
yaşadıklan ülkelenn lcülrürlerini
benimseven ama göçmen olmanın
izlenni de taşıyan gençlere bıraktı.
Bu umut verici uyum. başta
Almanya'da olmak üzere. onlan
sanat dünyasıyla tanıştırdı.
Özellikle kendılerı gibi genç
Almanlar Türk asıllı Almanlann
müziğıni dınlıyor, yaptıklan
fılmlere gidiyor. yazdıklan kitaplan
okuyor. Bu yeni Avrupalılar Alman
dilini zorluyor, sinemasını
uyandınyor, müziğıni
canlandınyor; diğer bir deyrşle
sanata dinamizm katıyor. Avrupa
sanatına damgasmı vuran Türklenn
en meşhur başansı olan Duvara
Karşı filmının sımgesel önemi bu
anlamda elbette büvıik
Kendinden önce gündemimizi
kuşatan spekülasyonlar sebebiyle
midır, yoksa uluslararası arenadaki
başansı ve ılginç dumşundan mıdır
bilinmez ama, Duvara Karşı her
halükarda diğer Türk filmlennden
a\n bir yere oturmayı ve çok sayıda
sinema salonunda ızlevıciyle
buluşmavı başardı. Eğer klasik
Türk filmlennden farklı, Avrupai
ama yine de bizden bir şeyler
izlemek ıstiyorsanız mutlaka iki
saatinizi Duvara Karşı"ya
avumalısınız.
ÎNEMA
Yeni bir sinema
dergisi: Seyir
Ülkemızdekı sinema dergüenne
önümüzdekı ay bır yenısı katüıyor.
Yeni dergı. akademısyenlerden sinema
tutkunlanna uzanan bir yelpazedeki
yazarlardan beslenmevı hedeflıyor.
Film analızlennı dışlamamakla
birlıkte sinema çalışmalannı salt film
analızlen de sınırlı görmeme
kaygısından hareket eden Seyir,
sınemayı. üretım. dağırım ve tüketım
süreçlerini
içeren maddı
bir sosyal
vakıa olarak
gönne
perspektıfıyle
yola çıkıyor.
DergirunıJk
savısında
çeşıtlı
inceleme
yazılarının yanı sıra Türkiye'de kısa
fdm konulu bır dosya yer alacak.
Seyır'ın genel yavin yönermenliğini
Kaya Özkaracalar. edıtörlüğünü Özge
Özvümaz ve görsel yönetmenlığını
Eda Noyan yürütüyor. Bahçeşehir
Üniversitesi İletişim Fakültesı Dekanı
Prof Dr. Denız BavTakdar. Prof. Dr.
Nezıh Erdoğan ve GıovBnnı
Scognomıllo ise derginin
daruşmanlan arasında yer ahyorlar.
Bu sayfa Bahçeşehir Üniver-
sitesi İletişim Fakültesi
öğrencileri tarafından derlenen
haberlerden oluşmaktadır.
Katkıda bulunanlar: Ebru
Özbakır, Behiç Alp Avtekin,
Filiz Akavdın, Anıl Türkmavah,
Hande Güner, Aslıhan Çetin.