18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 2004 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Evet mi, Hayır mı? "Evefdemek birsonjmluluğu yüklenmektir. "Ha- yır" demekdeöyle!.. Kırk yıldır bu köşenin adı "Evet-Hayır"... Soranlar oldu, hatta suçlayanlar oldu.. Kimi zaman evet, kimi zaman hayır diyeyanıtlamak birçeşit, zamanazemi- ne uymak sayjlmaz mı? işine gelirse evet, işine gel- mezse hayır! Oysa, belli bir kişiliğin yansımasıdır, konuya göre evetyadahayırdiyebilmek... Ben böyle yorumladım. Yıllarca da bu tutumu sürdürdüm. Evet ya da hayır demenin sorumluluğunu bilerek, okurfanma da evet ya da hayır denecek anlan iyi seçmeleri gerektiğini duyurarak... Bir de "belki" var! 0 da olur, bu da olur anlamın- da..Haninederter,siyahvarbeyazvarbirdegrivar... Gricileri hiç sevmemişimdir, Kaypak bulmuşumdur. Kaçamak arayanlardır, sorumluluk almak istemeyen- lerdir boyleleri! Bir kesişme noktasındasındır, önün- de iki yol var, hangisini seçeceksin, ya birini ya öte- kini.. Verkarannı, verebilirsen!.. Zordur, tehlikelidir, başını dertlere sokmaktır yan- lış bir yanıt vermek. Evet, doğrudur yaptığınız, ben sizin yanınızdayım... Ya da hayır, bu iş yanlış, destek- lenemez diye direnmek... Herkes evet derken, sen niye hayır diye karşı çıkı- yorsun? Kaç kez yaptın bunu? Olamaz dedin, yan- lış dedin. Anayasayı lüks buldular, aftüst ettiler, so- nundatümüyledeğıştirdiler. Oylamanı istediler, "ha- yır" dedin, mahkemeler, hapisJikleryaşadın... YÖK ku- ruldu "hayır" dedin. yalnız kaldın. Deniz Baykal CHP'yiyanlışlıklarasürüklediğinde "hayır" dedin. Bu "hayırlardan hiç vazgeçmedin... Şimdi bir dört yol ağzındasın. Dün "hayır" dedik- lerinebugün "evet"diyorsun. "Aman anayasaya do- kunmayın, yenisi daha beter olacak. Aman YÖK'e dokunmayın, yenisiniyapanlaragüvenimyok".. Şim- di de CHP'de Baykal'ı savunacak durumdasın: Yine de o kalsm, ABD'nin bir yandaşı, daha önce Ecevit'i, Cem'i DSP'yi, YTP'yi perişan eden bir kişi CHP'nin başına geçmesin diyorsun! Dün yanlış, zararlı buldu- ğun tutumları bugün korumak gerekliliğini duyuyor- sun. ABD'yi yönetenlerin Türkiye'yi "Islam cumhuri- yeti" saydığı günleri yaşıyoruz. Ülkeyi de zaten gide gide bir Islam cumhuriyeti haline getirmek isteyenler yönetmiyor mu? Kıbns Adası'nda birkaç gün sonra bir halkoylama- sı yapılacak. Kimsenin bilmediği, okumadığı Annan Planı'na K/bns halkı evet mi, hayır mı demeye çağrı- lacak. Evet demenin neler getireceğini değil de ne- ler götüreceğini bir düşünmemeli mi? Kıbns'ın bir Rum adası olacağını önceden görmemeli mi? "Ha- yır"\n hangi açılardan yararlı olacağını!.. Birdeulusaionurvar... Bağnaz bir tutum değil, ulu- sal duyguyu bir yana itmek... Yetmiş milyonluk birhal- kız. Daha önceleri yanmış yıkılmış, askeri, silahı elin- den alınmış bu ulus, bu halk, 'hayır' diyerek tam ba- ğımsızlığmı dünyaya kabul ettirmedi mi? öyleyse, bugün niye bu ezilme, korkma, yenilme, teslim olma durumu? Niye 'hayır' diyerek onurunu, kişiliğini kurtarmama?.. PoweH'ın Konuşması ve Anlamı... Türkiye'yi kolay kolay bir İslam devleti yapamazlar. Çünkü Türkiye'nin özgürlükler yolunda, hukuk devletini kurma yolunda 150 yıllık geçmişi ve savaşımı var. Osmanlı Imparatorluğu'nda başlayan, I. ve II. Meşrutiyet'ten gelen birikimler var. 1876'da I. Meşrutiyet Anayasası'nın yapılışı, Abdülhamit döneminin uzun baskı yönetimine direniş, tekrar II. Meşrutiyet'in kazanımı kolay olmadı. Mithat Paşa'lar, Ziya Paşa'lar, Namık Kemal'ler zindanlarda çürüdü, yaşamlannı yitirdiler. Dr. Alev COŞKUN Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim Cyesi üıkiyehakkın- lüman olan, fakat anaya- yapması, Tann'nın kela- T İDİL ERDAL aramıza hoşgeldin Kelime-Gültekin ERDAL 22 Mart 2004 da "fslam Cumhuriye- ti", "ıhmb Is- lamdemokra- ssrgibı nitelemelerkımı Amerikalar tarafindan öte- den ben yapılmaktadır. Bu açıklamalara fazla önem verilmiyordu. Ama ABD Dışişleri Bakanı CoünPö- weü, Türkiye"yı bir "Isla- mi Cumhumet" olara ni- teleyince, üzerinde ciddi- yetle durulması gereken bir konu ortaya çıktı. Po- well ne dedi, önce ona ba- kalım. Alman ZDF kanalında, geçen hafta yapılan röpor- tajda Povvell 'a şu soru so- ruldu: - "Amerika savaşı kay- betti mi? Çünkü görülü- vor ki serbest seçimden sonra Irak İslanıi bir eum- hum et olacak mollalariş- başına gelecek." Povvell'ın cevabı: -Ha\Tr,ABDka>t)eüne- di Irak'ta da diğer tslam cumhumederindeki, Tür- kiye ve Pakistan'daki gibi bir tslam cumhurryeti ola- cak Ancak bu bir anaya- sal çerçevede olacak ve şe- riat hukuku, Kuran huku- ku yasabnn temel kaynak- larîndan biri olacak" Bu konuşmada birçok kavram bırbirinin içine gir- miş bulunuyor. Önce bun- lan aynştıralım. - Halkının çoğuniuğu- nun Müslüman olduğu ül- ke; - Islami cumhuriyet; - Şeriat hukuku, Kuran hukuku; - Laik cumhuriyet ve la- ik demokrasi. Bu kavramlar birbiriyle uyuşmazlar. Islami cumhu- riyet başka bir modeldir. Halkının çoğunluğu Müs- sal kurumlan laikJik ilke- sine uyan cumhuriyet da- ha başka birolgudur. Bun- lar birbirine zıt siyasal mo- dellerdir. Pakistan, Afganistan ve İran, Islam cumhuriyetleri- dir. Bu husus anayasalann- da açıkça belirtilmektedir. Cstelık Pakistan'da askeri bir yönetim egemendir. Türkiye ise anayasası- nın 2. maddesinde belirtil- diği gıbi "Laikdemokra- tik sosyal bir hukuk dev- ktidr". Anayasasında Tür- kiye'nin dinüıi belirtenhiç- bir madde yoktur. Türki- ye'nin hukuk sistemi çağ- daştır, temeli Avrupa hu- kukuna dayanır. Türk hu- kuk sisteminde şeriat hu- kukuna atıf (gönderme) yoktur. Üstelık Türkiye 80 yıl önce 3 Mart 1924'telsla- mın en üst kurumu olan halifelik makamını birya- sa ile kaldırmıştır. Türki- ye, anayasasını ve tüm ya- salannı aklın ürünü olan çagdaş hukuk kurallanna dayamış bir devlettır. Genelkurmav 2. Başka- nı Orgeneral üker Baş- buğ'un Washington'da çok doğru olarak belirttiğı gi- bi, "Hem laik deviet hem dc ıfamh ya da ıhmsc tslam devleti bir aradaolamaz" Çünkü böyle bir husus, ge- rek toplumbilim, gerekse siyaset bilimi kurallanna ve oluşumlanna aykındır. Çünkü: - Şeriat kanunlan kut- sal kitap Kuranıkerim'den çıkar ve Kuranıkerim Al- lah'ınkelamıdır. Kuran'a ve şeriat kural- lanna dayalı Islam devle- tinde insan aklının üretti- ği laik yasalargeçerli ola- maz. Insanın yeni yasalar RENAULT OTOMOBILLER YARATIR Bizde eğitır\hiç bitmez! 22tSdL kili Smislerinde çalısan her servis eferSİl|pSBffitEğitirrı Merkezi'nde (REM) düzenli olarak eğitimden geçer. Kendi alanmda Türkiye ve Avrupa'nın en büyük eğitim komplekslerinden biri olan REM'de, Renault servis elemanları en son teknolojik gelişmeler konusunda eğitilirîer. Farklı uzmanltk aşamaları ve zorlu sınavları içeren bu eğitim sonucunda tüm servis elemanlan aracınızın yüksek kalitesinin gerektirdiği teknik bilgi birikimine sahip olurlar. Renault'nuza bu nitelikte servis elemanlarının bakmasını istiyorsanız siz de her zaman Renault Yetkili Servislerine gelin! R E N A U L T ' N U Z A E N İ Y İ B I Z B A K A R I Z www.renault.com.tr mına karşı gelmek olaca- ğından, çelişki ortaya çıkar. Böyle bir durumda şe- riat kurallanna dayalı bir demokrasinin kurulması olanaksızdır. Bunlann hep- sini birkefeye koymak ise karmaşa çelışkiler ve zıt- lıklar yaratır. Laiklik olmadan gerçek demokrasi kurulamaz. La- iklik olmadan İran'da, Af- ganistan'da olduğu gibi ts- lam cumhunyeti olabilir. Ama laikJik olmadan ger- çek demokrasi olmaz. Çünkü laiklikdemokrasi- nin olmazsa olmaz ön ko- şuludur. Irak'a demokrasi getir- mek isteyen ABD'li yetkı- lilere anımsatalım ki de- mokrasi bir gecede oluşu- verecek, patates tarlasında yetişebilecek bir kavram değildir. Karanlık ortaçağ tşte bu nedenle karanlık ortaçağda Avrupa'da kut- sal kitabın kurallan geçer- li olduğu için demokrasi yoktu. Kral ile kilise bir- leşmişti. Kral, gücünü kut- sal kitaptan alıyordu ve krala karşı çıkmak, kutsal kitaba karşı gelmekti. Işte bu nedenle Avrupa 300 yıl süren büyük uğ- raşlar ve oluk oluk kan dökmek pahasına, aydın- lanma sürecinden de geçe- rek ve sonunda devlet ile dini birbirinden ayırarak önce cumhuriyet yöneti- mine, sonra 100 yıl daha savaşarak demokrasiye ge- çebildi. Özetle, egemen- liğin halka verilmesi, de- mokrasinin kurulması, din devletine karşı verilen sa- vaşla gerçekleşti. Din ve din devleti başkadır, de- mokrasi başkadır. Birbiri ile kayrraşıp uyuşamazlar. Bütün bunlan ABD Dı- şişleri Bakanlığı bilmez mi? Kuşkusuz çok iyi bi- lir ya da bilmesi gerekir. Öyleyse neden böyle ko- nuşuyorlar? Bu durum, ABD'nin yıllardır uygu- ladığı politikanın yeni ver- siyonudur. Islam, ABD için Ortadoğu'da daima bir politika aracı olarak kulla- nıhnak istenmiştir. Örne- ğin Soğuk SaN'aş dönemin- de Washington, Sovyetler Birliği'ni, "Yeşil Kuşak" kuramı ile çembere almak istediğinde Islam cumhu- riyetleri tezini ortaya at- mıştı. (Pakistan, Afganis- tan, Bangladeş, Iran ve so- nunda Türkiye Islam cum- huriyetleri yaratılmak iste- niyordu.) Afganistan'ın Taliban'ı, Vahabiliğin de El Kaide örgütünü üstlendi- ği ve bunlara ,\BD tarafin- dan her türlü desteğin \e- rildiği bugün artık herkes tarafindan biliniyor. Son olarak, Büyük Or- tadoğuProjesi(BOP)adı venlen yeni bir politika ile karşı karşıyayız. Bu proje- de Türkiye'ye önemli rol veriliyor. Türkiye'nin 80 yülık laik cumhuriyet ve 50 yıllık demokrasi deneyi- minden laiklik ilkesi so- yutlanarak model üretil- mektedir. Bu modelde toplumun çoğunluğunun Müslüman olmasına \r urgu yapılmak- ta, Türkiye ılımlı bir Is- lam demokrasisi (mode- rate İslam) olarak öne çı- kanlmak istenmektedir. Yukanda belirtildiği gi- bi, aslında bu politika ye- ni değildir. En az 10 yıllık bir geçmişi var. Prof. Sa- muei Huntington, Rkhard Perle, Graham Fuller bu modelin öne çıkan kuram- cılandır. Uzun yıllar CIA görev- lisi olarak Türkiye'de bu- lunmuş olan Graham Ful- ler, "TürknegeçmişteOr- tadoğu için bir modeldi. bugün de olmava de>am edrvor. Hele demokrasi ile İslanıı bir arada j aşatabi- lecek bir formül bulursa İran ve Arap dünyasına büyük bir entelektüel ön- cülük yapmış olacak" di- ye dâhiyane fıkirler ıleri- ye sürmüştü. (Cumhuri- yet. 28.2.1990) Amerika 'nın ünlü sosyal bilımcisi, Hanard Üniver- sitesi Stratejik Araştırma- lar Enstitüsü Müdürü Prof. Samuel Huntington, 1997'de Türkiye'ye geldi, bir dizi konferans vererek ABD'nin yeni Ortadoğu modelini ve bu modelde Türkiye'ye nasıl bir rol bi- çildiğini anlattı. Huntıng- ton'un sözlerini anımsa- yalım: "Türkiye,Avnıpaile As- ya. tslam ile laiklik arası- nda bölünmüş bir ülke. EğerTürki\« Baüh bir ül- ke otana tsranndan vazge- çer, modernleşme \e de- mokrasinin bir İslam ül- kesinde de nıümkün ol- duğunu gösterme>e daha çok ağırhkvçrirse, İslama büyük bir model olur. Bü- yük bir katkı olur" deme- dimi?(l). Bunlar, Powell'ın ko- nuşmasına ve ABD'nin bu konuda süregelen politi- kasına açıklık getinyor. Powell ne gaf yapmıştır. Ne de "sürçüfisan"etmiş- tir. Povvell, ABD Dışişle- ri Bakanlığı'na egemen olan politikayı ve modeli açıklamıştır. Ama Türkiye'yi kolay kolay bir Islam devleti ya- pamazlar. Çünkü Türki- ye'nin özgürlükler yolun- da, hukuk devletini kur- ma yolunda 150 yıllık geç- mişi ve savaş,ımı var. Os- maniı İmparatorluğu'nda başlayan, I. ve II. Meşru- tiyet'ten gelen birikimler var. 1876'da I. Meşrutiyet Anayasası 'nın yapılışı. Ab- dülhamit döneminin uzun baskj yönetimine direniş, tekrar II. Meşrutiyefin ka- zanımı kolay olmadı. Mit- hat Paşa'lar, Ziya Paşa'lar, NamıkKemal'ler zindan- larda çürüdü, yaşamlannı yitirdiler... " Hele 1923-1938 yıllan arasında, Atatürk'ün li- derliğinde geçirdiğimiz görkemli aydınlanma dö- nemimiz nasıl unutulur. Atatürk Türkiye'si kolay kolay geriye döndürüle- meyecektir. Kim ısterse is- tesin Türkiye'de bir tslam cumhuriyeti kurulmaya- caktır. Çünkü, suyun akı- şı tersine döndürülemez. Gerek sosyal bilimler, gerekse siyaset bilimi bu- nu böyle söylüyor. Çünkü 80 yıldır modern Türki- ye'de çağdaş yaşam sürü- yor. Kadınlar, yaşamın her alanına etkin olarak katı- lıyorlar Çağdaşlaşmayı özümsemiş büyük birkit- le var. Bu kitleyi alıp ne oldu- ğu belirsiz olan "İslami cumhurivet" ya da "tsla- mi demokrasi" yönetim- lerine genye döndüremez- siniz. Amenkalı yetkililere şa- şınyorum. Neden ABD'de yaşayan, ABD üniversite- lerinde ders veren, toplum- bilimci, tarihçi, Arap ve Ortadoğu sosyal ve siya- set bilimcileriyle bu ko- nuda konuşmuyorlar? Türkiye'nin yolundan neden dönmeyeceğinı öğ- renmek istiyorlarsa uzun incelemelere gerek yok. ABD'deki üniversiteler- de ders veren Prof. Dr. Stanford Shon'un 'His- tor\ of Ottoman Empire and Modern Turke>\ yi- ne aynı profesörün 6 cilt- lik 'From Empire To Re- pubüc'; Prof Bernard Le- wis'in 'The Emergenceof Modern Turkey'; Prof. Fe- ruz Ahmad'ın 'The Tur- kish Experiment in De- mocracy' ve IVijazi Ber- kes'in 'The Devetopment of Secularizm in Turkey' adlı, üstelik lngilizce ya- zılmış yapıtlanna bakabi- lırler. Biz laik cumhuriyeti ço- ğulcu, sosyal adalete ve hukukun üstünlüğüne da- yalı demokrasiyi yolda bul- madık. (1) Alev Coşkun, Sepette- ki Laleler, Cumhurivet Ya- vını, 1997, s. 15 'Rumlar Kabul Etmez' Aldatmacası... R E N A U L T Y E T K İ L İ S E R V İ S L E R İ Fuat VEZİROĞLL Lefkoşa A nnan planı bütün ihtilaflı nokta- lan ve binlerce sayfaya ulaşan boşluklanyla referanduma götü- riilmek istenirken AB üyeliği Kıbns Türk halkına bir "dma şeken" olarak sunulmuş- tu. "AB'ye girecek. zengin olacaksınız" deniliyordu. Empoze ürünü referandum tatlandınlmak suretiyle sonuç alınmak istenmişti. Şimdi yeni bir "ehna şekerT veya "haMiç" piyasaya sürülmektedir. Bunun adı "RumlarAnnanplanınıkabul etmez* aldatmacasıdır. Amerika, Avrupa Birlıği \e Rum tarafı, şimdi bu silahı kul- lanarak Kjbns Türk halkını Annan planı lehine etkileme kampanyası sürdürmek- tedir. "Rumlar nasü olsa referandumda ha- \ir di> ecek, o halde biz Türkler e^ et diye- lim ki düm a>a şirin gönineUm ve de dün- \a kanıuo>u baslasınıRum tarafınayönet- teüm." Basılmakta olan hava budur. Nasıl ki sıcak savaşlarda "savaş aldat- macalan" vardır. bu da bir "soğuk savaş aJdamıacasrdır; zaten Kıbns Türk hal- kı, Karen Fogg'un Ankara'da olduğu gün- lerden beri, içten parçalama ve kaleyi iç- ten fethetme amacına yönelik amansız bir soğuk savaşla karşı karşıyadır. Ingiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw. Ankara'da, "Rum tarafı referandumda hayır dediği takdirde 1 Mayıs'ta AB'ye vine girer, fakat bütün ada\ı değil, sadece Güney Kıbns'ı temsilen girer" demiştir. Amerikan Dışişleri Bakanlığı Kıbns Koordinatörü ThomasW'eston, "Referan- dumda hayır diyen taraf bunun bedetini öder" yollu tehdidi, belki onuncu kez tek- rarlamış olmaktadır. Ankara'daki siyasal iktidar bu konuda kesin bir gaflet içinde- dir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Rum ta- rafi referandumda havır diyecek, Türki- ye'nin sjründaki yük kaJkacak AB yoiu aralanacakKKTC'ye uygulanan ambar- golar kaJkacak belki tanınma yolu bile açılabilecek" şeklinde bir hayal içınde- dirler. Aldatmacaya kanmayın... Annan planının Rumlar aleyhine olduğu ve Rum- lann bunu reddedeceği yolundaki kam- panya ile Kıbns Türk halİana verilmek is- tenen mesaj şudur: "Mademki bu plan Rumlar alev hinedir, o halde Türklerin le- hinedir; daha ne duruyorsunuz, Denk- taş'a boş verin, bu planın üstüne aüayın." Oysa ben ve benim kuşağım bu "fÜmi" daha önce de görmüştük. Zürih ve Lond- ra anlaşmalan imzalandığı zaman da bi- ze "Kabuledin, rahata kavuşacak,zengin olacaksınız" denılmişti. Ben o zaman 25 yaşında idım. Amerikan ve Ingiliz dip- lomatlan o zaman bize ne demişse. bugün de aynı şeyi söylüyorlar. "Refah" vaatlerinin ardından, 3 yıl son- ra, "kanhNoeT geldi. Kıbns "kangölü" oldu, 1974'te Türk askeri gelinceye kadar 11 yıl boyunca o kan gölünde boğulduk. Annan planı, Türk haklan bakjmından, Zürih ve Londra'nın getirdiği 1960 düzeninden bile çok daha geridedir. PENCERE Sol?.. Korkut Boratav'ın dün Cumhuriyet'te çıkan ya- zısını okudunuz mu?.. Medyada egemenleşen bir propagandaya göre Türkiye ekonornisi bunalımlan geride bırakarak bü- yümektedir; 'pembe ufuklar' edebiyatı başlatıldı. Boratav, 'IMF gözetimi altındaki Türkiye ekono- misi'nin bilançosunu yazısında sergileyerek sayı- larla gerçekleri ortaya döküyor... Kişi başına milli gelir bakımından 1998 (IMF gözetimi 1999'da baş- ladı) ile 2003 yıllan arasında Türkiye yoksullaşmış- tır. Aynı gün Güngör Uras Milliyet'teki köşesinde işsizlik belasını vurguluyordu. 2003 yılında çalışan- ların sayısında çoğalma değil azalma var. 1998'de nüfusumuz 65 milyon iken çalışanların sayısı 21.9 milyondu; aradan geçen sürede nüfusumuz 5 mil- yon arttı, 2003 yılında çalışanların sayısı 207 bin azaldı, 21.1 milyona düştü. Sonuç: Ulusal gelir açısından Türkiye yoksullaşıyon iş- sizlik çoğalıyor. Ya dünyada?.. Olumsuzluğa doğru tartışılamaz birdeğişim var; Küreselleşme yoğunlaştıkça zenginler daha zen- gin, yoksullar daha yoksul oluyorlar. • Sol sözcüğünün politikada Fransız devrimiyle ortaya çıktığı çok yazıldı.. Toprak sahibi aristokratların parlamentoda sa- ğa, sanayileşmeyi vurgulayan burjuva temsilcile- rinin sola oturmalarıyla politikaya giren sol sözcü- ğü, zamanla emekçilerin haklarını ve felsefesini savunanları vurgulayan birterim oldu. Peki, gelir dağılımı gittikçe adaletsizleşen dün- yada ve Türkiye'de solun durumu ne?.. Arkadaşımız Oral Çalışlar dünkü Cumhuri- yet'te, "CHP Solcu Bir Parti mi?" başlığı altında yazdığı yazıda CHP'nin "Kıbns, AB, Kürt sorunu gibi 'temel konular'da/c/ fufumu"nu sorguluyor. Peki nerede alınteri?.. Nerede sosyal adalet?.. Temel ölçü bu değil mi?.. Çalışlar'ın yazısını okurken düşündüm ki biz sol- cular alınterinin Türkiye'de ve küreselleşen dünya- da hakkını savunmayı, Sovyetler 1991 'de çöktük- ten sonra iyiden iyiye unuttuk... Solu ben şöyle tanımlıyorum: Emperyalizme karşı durmak.. Alınterinden yana olmak.. • Ülkemizde sol, sosyalist, komünist partiler var; bunlardan kimileri ikinci Cumhuriyetçi, Kemalizme karşıt ve Kürtçülüğe göz kırpıyorlar... Kaçoy alıyorlar?.. Sol siyaset. hayatın içinde çok incelikli bir yak- laşımın hesabını öngörür. Anadolu Kürtlerinin haklarını savunmak ve ezil- melerine karşı çıkmak solculuktur.. Ama Amerikan emperyalizminin 'bölgede kuk- la bir Kürt devleti kurarak yoksul ülkeleri birbirine düşürüp kırdırmaksiyasetine' karşı çıkmak da sol- culuktur.. Her ikisi de alınterinin evrensel siyasetindeki te- mel mantığın ürünüdür. • Ülkemizde sağ ile sol üzerine bir geçiş sürecinin kördövüşü yaşanıyor. Daha bir süre yaşanacak.. Solun temel ilkesini unutmayalım.. Solun özünde alınteri felsefesi odaklanmaktadır; bunu hiç unutmayalım. NOVITAS rurizm llkbahar Kültür Turları Beypazarı-Gordion Kastamonu-Safranbolu Amasya-Tokat-Çorum Frigya Ülkesi Saraybosna Selanik-Kavala GAP Kastamonu ve ilçeleri Konya ve çevresi Tel: (0 212) 251 28 08-09 Faks 17-18 Nisan 17-18 Nisan 22-25 Nisan 23-25 Nisan 22-26 Nisan 23-25 Nisan 19-23 Mayıs 27-30 Mayıs 27-30 Mayıs : (0 212) 292 08 78 e-mail: novitastanovitas.com.tr web: www.novttas.com.tr CilimveGelecek•,ikinci sayısı bayilerde! KAPAK DOSYASI; İnsanlık nasıl "Dünya dönuyor" diyebildi? Kopernik Devrimi , YAZItARIYLA: Afsar Timuçin Ahmet inam Ali Nahit Babaoğlu Ali Nesin ; Arslan Kaynardağ Cengiz Gündoğdu Cem Mumcu Erdal Alabek Gencay Gürsoy Hakan Tanıttıran Hasan Aydın Kaan Arslanoğlu M. Halim Spatar • Metin Özbelt Onay Sözer Teo Grünberg w>vw.bilimvegelecek.com Genel Vayın Yönttmeni: Ender Helvocıoglu Fdıtörier: Nalân Mohseıeo - Ruken Ktzıler Sak'zogacı Caddesi Nane Sokak 1 5/4 Beyoğlu • İSTANBUL Tel 0212 244 97 95 UNIX ve RM COBOL BİLEN ELEMAN Ön muhasebe biigisine sahip Unix ve RM Cobol program dilini bilen eleman aranıyor. (Logo bilgisi tercih nedenidir.) Özgeçmişinizi sistemrg cumhuriyetcom.tr'ye göndermenizi bekliyoruz. Bağlantı telefonunuzu belirtiniz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle