26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2004 CUMA 14 J V L J L i l L J İ l . [email protected] Büyük yazar ve aydın Sabahattin AlVyı öldürülüşünün 56. yılında özlemle anıyoruz ^Vazmırnızda biryolaçıcıHÜCVIET ALTEVKAYTVAK Türk öykücülüğünün ana damar- lanndan biri olan Sabahattin AB'yı günümüzden tam 56 yıl önce, 2 Nı- san 1948'de yitırmıştık. Heryıl, onu yıtırmış olmanın acısını yenıden ya- şıyoruz. Yokluguna katlansak bile, ya- şadığı acıyı, haksızlıklan, yaşamına son verdırenleri unutmak miımkün mü? Yapıtlan gibi, karşılaştığı bu acı son da herkesı sarstı, sarsmayı da sürdürüyor. Yapıtlannın her gün bı- raz daha çoğalan okuru, herhalde bızlerın tek tesellisi oluyor. Onu, "edebiyabn ışığuıda" yaşam seriiv e- nıne, yazı dünyasına kısa bır yolcu- lukla anahm istiyorum. Türk edebıyatının temel taşlann- dan bın olan Sabahattin Alı, 25 Şu- bat 19O7'de Gümülcine'de doğdu. 2 Nısan 1948'de Kırklareli'nde~öldü- rülmüş olarak bulundu. (1) Sabahattın Alı, Istanbul tlköğretım Okulu'nu bitirdi. Yozgafta bır yıl öğretmenlikten sonra, Millı Eğıtım Bakanlığı'nca AJmanya'ya göndenl- dı (1928). Dönüşünde (1930) Ay- dın, Konya \e Ankara ortaokulla- nnda Almanca öğretmenlığı, Mıllı Eğıtım Bakanlığı Yayın Müdürlü- ğü'nde memurluk ve Devlet Kon- servatuvan'nda dramaturgluk yaptı. 1945'te bakanlık emnne alındı ve meslekten ayrılmak zorunda kaldı. İstanbul da "haftahksiyasi mizah ga- zetesF olan Markopaşa'>ı arkadaş- lanyla bırlikte çıkardı (Ilk sa>ı 25 Ka- sım 1946). Amaçlan "sadece gül- mek için gülmek değildi; gülmek, dü- şünmekvefaydauolmakü". 2. sayı- da "sabotaja uğradı rı lar. Gazete ba- yılerinin kulaklan büküldü, gazete- len dağıttınlmadı Ama yılmadılar. İş yazarlara düşmüştü; bır giinde 4 bın gazete sattılar. Günlük gazetele- rin en çok satanının tırajını aştılar. 16. ve 17. sayılarda başlık altına bır not koydular: "Muharrirleri polis neza- retine aiınmadığı \e hapse girmedi- ği zamanlarda çıkar." Gazete çıktı, ama hapıshane yolu dagöründü Sabahattin Alı. 1948'de bir yazısı yüzünden tutuklandı, üç ay kadar hapıs yattı. Çıkınca kamyon- la yük taşımacılıği işinebaşladı. Sü- rekh ızlenmekten kurtulmak. sınırı Sabahattin Ali'nin otoportresi o kJf abahattin Ali, gerçeği yakalamış ve bunu en etkili biçimde yansıtmasını bilmişti. 0nun için öncü olmuştu. 0nun için modern olmuştu. 0nun için modern Türkiye'nin ve modern Türk edebiyatının temeline birbirinden güzel yapıtlanyla ilk yapıtaşlannı koydu. Tüm dikenli yollan aşarak, 'Aldırma gönül aldırma' diyerek... Tıpkı Sait Faik gibi, tıpkı Orhan Kemal gibi... geçmek istiyordu. Ama umuda yol- culuğu gerçekleşmedi. Ölüm habe- n herkesi şaşkına çe\ırdi. Cıva glbl bir adamdı' Sabahattin Ali şiirler, öyküler, ro- manlaryazdı,çe\iriler yaptı. İlk ya- zılan Balıkesırde Irmakdergisınde çıkö( 1925-26). 1930"luyıllardaTürk öykücülüğüne gerçekçi ve yeni bir soluk getınyordu. Öykülerinde, ta- nımlamakta güçlük çektığımız kımı duygulan ustalıkla anlatan Sabahat- tin Ali, ınsanın zavallılığını ve bir o oranda da gücünü aynı sarsılmaz üs- lupla, zaman zaman masalsı \ e des- tansı bir biçimde yansıtmayı başar- dı. Onu edebıyat ortamına tanıtan der- gılerden biri Resimli Ay oldu. Zeke- riya SerteL, daha sonrakı yıliarda bu- nu şöyle vazacaktı: "tstanbul'a ge- lir gelme/ükişi Resimli Ay'agelip biz- lerle tanışmak olmuştu. Kısa boylu, sanşuı, sevimli bir gençti. Pınl pırıl yanan ma\i gözlcri \ ardı. Az zanıan- da hepünizin sevgisini kazanmıştı. Çok zeki, çok canu, kabına sığmayan, crva gibi bir adamdı. Onu tanıyıp da sevmemek olanaksızdı. Matbaaya daima elinde bir kitapla gelirdi. O zaman en çoksevdiği adam büyük Al- man şairi Goethe ve Alman ronıan- cısı Thomas Mann 'dı. Onlann yapıt- lan ettnden düşmezdi Nâzım Hıkmet, bu gençte yeni ve büyük bir cevher görmüş,onu bir yandan kazanmaya, öte yandan da sanat hayatında \ etiş- tirmeye başlamıştı... Türkiye'nin ye- tiştirdiği büyük kabiliyetierden bi- riydi. Hikâyecilikte en başta gelirdi. Biz, ona Türkiye'nin Maksim Gor- ki 'si gözüyle bakardık™" (2) Elbette Sertel'ın bu saptaması ka- dar önemli, edebiyat yönünden de benzer destelder hemen gelmeye baş- ladı. Tahir Alangu, "Onunbütünte- nıalan. belli bir amaca göre seçilmiş, gündelikyaşayış düzeninin üstünde- dir. Bütün hikâyelerinde iskelet ha- linde sağlam bir konu. birbirinin rçin- den çıkan olaylar zinciri, çok iyi göz- lemlenmiş bir tabiat çevresiyle, tas- lak halinde kalnıış bir toplum çevre- si, gerçeğin insan yaşamına ve nıhu- na yansımış görünüşü yer almışbr..." (3) dıye yazdı. Dllde sadellğe önem verlrdl Öyküde ızlediğı bu gerçekçi yak- laşımın önemıni, dünya görüşü ola- rak karşı olan yazar ve eleştirmen- ler bıle dıle getiriyordu. Bunlardan Mehmet Kaplan şöyle diyordu: "Sa- bahattin Ali, anlaomında, ifadesini süslemeye değiL, tabiat ve insanlann özeltiklerini sade bir dil ile belirtme- ye önem verir. Gücünü kelime oyun- lanndan degiL, gerçegin aynnülanna dikkat ermekten alır." (4) Sabahattin Ali'nin, Cumhuriyet edebiyatının önde gelen öykü ve ro- mancısı olarak ilk kez bilinçli bır bi- çimde köy lcüçük kent gerçeklerinı yapıtlannda yansıtması, bu yönüy- le onu Türk edebiyatında bır yol açı- cı sanatçı konumuna getirdi. Setim tleri'nin de vurguladığı gıbı. "Saba- hattin Ali'nin öykücülüğünde sloga- na, kunı gürüMyeyer yoktu. Her şey acıdan, toplumsal çıkmazlardan,yü- reksesindenkaynaklaıuyordu". (5) Öncü ve moderndl Sabahattin Ali, ne yapmıştı da bir- denbıre öncülüğü kazanmıştı 0 Sa- bahattin Ali, gerçeği yakalamış ve bu- nu en etkili biçimde yansıtmasını bilmişti. 0nun için öncü olmuştu. 0nun için modern olmuştu. 0nun için modern Türkiye'nin ve modern Türk edebiyatının temeline birbirin- den güzel yapıtlan Kuyucakh Yu- suf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Manto- lu Madonna, Degirmen, Kağıu, Ses, Yeni Dünya, Su-ça Köşk, Dağlar ve Rüzgâr'la ilk yapıtaşlannı koydu. Tüm dıkenlı yollan aşarak "Akürma gönül aldırma" diyerek... Tıpkı Sa- it Faik gibi, tıpkı Orhan Kemal gi- bi... Tüm okurlara olduğu gibi, genç öykücülere ve romancılara da YKY tarafindan yenıden topluca yayımla- nan kitaplannı bir kez daha okuma- lannı öneririm, Sabahattin Ali'yi sevgıyle andığımız bugünlerde... (1) Katıl Alı Ertekın. sııçunu ıtırafetn, ama vıne de karanlık vanlar bıraku (2) Zekeriva Serlel, Hatırladıklanm, 1977 (5) Tahır Alangu, 100 Cnlü Türk Ese- n 11, 1974. (4) Mehmet Kaplan. Hıkâve Tahlillen. 1984 (5) Selım 1leri, Türk Dilı Dergisı, Tem- muzl975. Sabahattin Ali 'nin bir romanını ilk kez Hülya Karcı oyunlaştırdı, Çetin Ipekkaya yönetti KürkMantolu Madonna Berün sahnelerinde • Avrupa'daki az sayıda ödenekli Türk tiyatrosundan biri olan ve Berlin'de bulunan Tiyatrom'da sahnelenen k Kürk Mantolu Madonna' Avrupa'yla geçmişimizi ve bugünümüzü yeniden değerlendirme fırsatı tamyor. NURKAN ERPULAT BERLİN -Geçen >-üzy r ıhn önde gelen Türk yazarlanndan Sabahattin Ali'nin yapıtlan, bir- çok kez beyazperdeye aktanlmış (Yiısuf Kur- çenh'nin 'Gramofon Ayrat'ı. Feyzi Tuna'nm 'Kuyucakh Yusuf'u), ancak hıçbir yapıtı tiyat- roya u^arlanmamıştı. Şımdi, Avrupa'daki az sayıda ödenekli Türk tiyatrosundan bin olan ve Almanya' nın başkentı Berlin'de bulunan Ti- yatrom'da Sabahattin Ali'nin 'KürkMantolu Madonna'sı. ilk kez tiyatro seyircisiyle bulu- şuyor. Yapıtı, dramaturg ve yazar Hülya Kar- cı o^nnlaştınrken, tiyatro yönetmeni Çetin tpekkaya sahneledi. Kürk Mantolu Madonna romanı, çocukluk ve gençlik yıllannı Edremit'te geçıren. çalı- şacak yaşa geldiğinde ne yapacağını pek bi- lemeyen ve en sonunda babasının mıs sabun- culuğunu öğrensın dıye Avrupa'ya gönderdi- ği Raıf in öyküsünü anlatır. Böylece Raıf. Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü yıllarda. kendi- ni Berlin'de bulur ve dilini bilmedıği Alman- ya'dakı macerası başlar. Ancak kahramanımı- zın, 1919 yılının Almanya'sındakı yaşamının gerçek bır maceraya dönüşmesı, Kürk Man- tolu Madonna'yla (Maria) karşılaşmasıyla olur. Başına buyruk ve baskıcı bır kadın olan Maria. bır parça 'kız' gibi büyutülen 'naif Raıf te ilk kez, dığer erkeklerde rastlayama- dığı değerlen bulmuştur: Dingin bir Doğu du- yarlılığı \e ne yazık ki çok sonradan aynmı- na vardığı gerçek aşk... Bu uzun soluklu anlatı Birinci Dünya Sava- şf ndan yeni çıkmış yorgun Berlin'de geçer. Za- manın kültür \ e sanat başkenti Berlin'de. gün- den güne belirginleşen Yahudi düşmanlığı- nın, AdotfHitler adlı başçav^ışun ardından gi- den ve gittikçe zenginleşen Alman millıyet- çilerinin \e bu ortamda zamanlannı meyha- nelerde geçiren entelektüellenn izlerini sürmek mümkün. Tiyatro hâlâ en lyl iletlşim aracı' Hülya Karcı'nın aynı adı taşiyan oyunu ıse romana ve romanın kurgusuna bağlı kalan bır uyarlama. Karcı, "Oyunlaşünna, yeniden yo- rumlamak anlamına gehyor benim için. Bir oyun sahnelendiği zaman da yönetmenin ge- tirdiği bir başka yorumla zenginleşmiş oluyor" dıyor. Yazar, kendi yorumunu oyuna aktanr- ken sancılı bır süreçten geçmiş. Ancak Saba- hattin Ah'nin bir aşk öyküsü ekseninde döne- mın toplumsal yaşamını. bazen tek bir sözcük- le, bazen bir da\Tanışla ustaca anlatarak ipuç- lan sunması. Hülya Karcı'nın romanı oyun- laştırma sürecine yön vermış. Böylelikle Kar- cı. romandaki toplumsal olaylan oyunda öne çıkannış. Öte yandan Kürk Mantolu Madon- na'yı neden oyunlaştırdığı konusunda Karcı, "İnsanı yazmaya iten duygunun, paylaşma duygusu olduğuna inanıyorum. Bir duygu ve düşünceniz varsa ve bunu artık içinizde tutma- nın olanağı kalmanuşsa yazmak ve okurlarla ya da seyirciyle paylaşma isteği önüne geçihnez oluyor. Bende de Kürk Mantolu Madonna'yı başkalamla pa\laşma isteği onu oyunlaşür- manıa yol açtı" diyor ve ekliyor. "Tiyarronun Antik Yunan'dan bugüne hâlâ en i>ifletişhnara- cı olduğunu düşünüyorum." Oyunu sahneleyen ıse Devlet ve Şehir Ti- yatrolan'nda yaptığı çalışmalarla tanınan yö- netmen Çetin İpekkaya. Oyunu sahneye akta- nrken film tekniğınden yararlanan yönetmen, tiyatroda yeni bir dil yaratma çabasında. Ra- if karakterini, kendi çıkmazlannın, kişisel so- runlannın içıne gömühnüş ve dünyada olup bitemn farkına bile varmayan biri olarak çiz- meye özen göstermiş. Üstelik, kendi ülkesin- deki kurtuluş savaşı da bu olup bitenlerin ara- sında... Tiyatromuz için bir kazanç Kürk Mantolu Madonna, Avrupa'daki Türk- lerin geçmişıne ilişkin ipuçlan da veriyor. Türklerin Avrupa'daki geçmişleriru 1960'lar- da başlatan ve onlan neredeyse hâlâ 'konuk işçi' olarak tanımlayan A\Tupa'yla geçmişimi- zi ve bugünümüzü yeniden değerlendirme fir- satı tanıyor bizlere. Türk oyun yazarlığının epey durgunlaştığı, pek yeni oyun yazılmadı- ğî şu dönemde, Sabahattin Ali gibi değerli ya- zarlann sahneye aktanlmasınm Türk tiyatro- su adına bir kazanım olduğunu da belirtmeliyiz. Bu bağlamda oyunun yazan Hülya Karcı'yı bir kez daha kutluyor \e oyunun Berlin'dekı dünya ilk oynanışından sonra Türkiye'de de sahnelenmesini diliyoruz. YAZIODASI SELİM İLERİ Mehmet Yaşin'in Gezi Yazıları Uzakname'nin yayımlanmasını en çok iste- yenlerdendim. Gezi edebiyatımız adına gerçek bir kazanç bu kitap. 1941 tarihli, Mustafa Nihat Özön imzalı Son Asır Türk Edebiyatı Tarihi, "Coğrafya ve Seya- hat" bölümünde -henüz 'gezi edebiyatı' denil- memektedir-, modern gezi edebiyatımızı Ce- nab Şahabeddin le başlatır. Cenab Şahabeddin, Hac Yolu'ndaki izlenim- lerini yazıya dökmüş, Serveti Fünun dergisinde art arda yayımlamış. Bu yazılarda edebi tat öne çıkıyormuş. Hac Yolunda'yı okumadım. Ama Ahmet Ha- şim'in Paris yazılannı, Frankfurt Seyahatname- si'ni hayranlıkla okumuştum. Haşim, yalnızca gezip gördüğü yerlerin özel- liklerini dile getirmez. Kentlerden, mimari eser- lerden, yaşama biçiminden, müzelerden kendi hayatımız için düşünceler, duyuşlar devşirir. Onun, okul kitaplanna da girmiş Goethe ya- zısı olağanüstüdür. Alman edebiyatının şairine ül- kesinde duyulmuş saygıyı bizim şairlerimiz, ya- zarlanmız için de temenni eder. Zarif bir uyarı- dır. Gelgelelim kimse, o gün bugün, umursamı- yor. Cumhuriyet döneminin başlangıcında, usta bir gezi yazarı Falih Rrfkı Atay Onun eserlerini roman okurgibi okudum. 1930'ların, 1940'ların dünyasını biraz da o yazılarda yaşadım. Gezi yazısının en ince yanı, galiba, dile getiri- len yerieri okurda yaşatabilmek. Mehmet Yaşin öyle yazıyor, yaşatarak yazıyor. örnekse, Buenos Aires'te dolaşırken siz de yö- reyi, iklimi, insanlan yanı başınızda hissediyor, ayırt ediyorsunuz. Manuel Puig'ın romanlarından bir- kaç sayfa okur gibisiniz. Yaşin'in edebiyata tutkuyla bağlı olduğunu söyternek isterim. Gezip gördüğü yerieri önce ede- biyat eserlerinden okumayı yeğlıyor. Bu tutumu bende anılar uyandırdı: Askerlığimin Tokat'ta geçeceğini öğrendikten sonra, Cahrt Külebi'nin unutulmazTokat ve Nik- sar şiirleıini defalarca okumuş, ezberlemiştim. Şi- irler, haritaların söyleyemediği, coğrafya kitap- lannın anlatamadığı pek çok şeyi dile getiriyor- du. Yaşin, Dublin için "Roman kent" diyor. Dub- lin'e mi gidecek, Böll'ün Irlanda Güncesi'ne baş- vuruyor. Elbette James Joyce. Günümüzün gözde popüler romancısı Maeve Binchy... Ge- niş bir skala. Sonra edebiyatın yansırtığıyla kendi gözlem- lerini harmanlıyor. Her zaman çakışmıyor, örtüş- müyor bu ikisi. Filancanın sıkıcı dediği kente, Yaşin bazen gönül veriyor. Tam tersi de olabili- yor... Gezip görmekten ürkenler için gezi edebiyatı olağanüstü bir imkândır. Onda, belgesel filmle- rin dayatmacılığı yoktur. Kentleri, anıtları, yöre- sel mutfağı gözünüzün ıçine sokmaz. Duyarlı bir anlatım, hayal gücünüzü okşayıp durur. Mehmet Yaşin gezi edebiyatının tarihinden söz açıyor, Uzakname'nin ilk yazısında. Nice gezisin- den izlenimlerini kaleme getirmiş olanları anı- yor: Ta 110O'lerde yollara dökülmüş Faslı El-ldri- si'ye şaşmamak elde değil. Kuzey Afrika'yı, Is- panya'yı. Avrupa'yı dolaşmış. Bizim buralara, Anadolu'ya gelmiş. Ben yollardan çok korkarım. Hele o çağdaya- şasaydım. Ne işi vardı El-ldrisi'nin? Belki şu ki- tabı yazmak için: Dünyayı Görmek Isteyenler İçin Keyif Gezileri. Bu keyfi, gezi edebiyatının seçkin eserlerinden tadarım. Uzakname'den tattığım gibi. Uzakname, adından da anlaşıldığı gibi Türki- ye'den uzakta yerlerin serüvenleri, öyküleri, at- mosferiyledonanmış. Mehmet Yaşin ülkesini de yazdı. Uzakname'nin hemen ardından bu yazı- lar bir kitapta buluşacak mı? Seyahat özürlüyseniz, Uzakname'nin kışkırtı- cı bir tarafı var: Bavullan kaptığınız gibi Ren'e, Prag'a, hattaçölleregitmeye kalkışıyorsunuz. Bir- birinden renkli, çekici anlatımlar. Neyse, kapıdan çıkarken aklınız başınıza ge- liyor. Siz siz olup, bu güzel yazılaria yetiniyorsu- nuz... Öneriler: Sergi/ Mehlika Baş, Camaltı-Kediler Sergisi, Girgin Galerisi (Beşiktaş). R Ü L T Ü R I Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle