Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SPORCumhuriyet
Olimpiyat 8
42 kilometrelik yanşı çıplak ayakla tamamlayan da vardı, yolunu şaşıranlar da
Zordur maratonkoşmak
Yanşı baştan
sona çıplak
ayakla koşan
şampiyonlar
mı istersiniz,
sokak
ayakkabısı ve
uzun
pantalonla
çıkış yerine
gelenler mi?
Yolunu
şaşıranlar mı,
şehrin arxa
sokaklanndan
yararlanarak
parkuru
kısaltmayı
düşünenler
mi? Şamoiyon
olan köyü
çobanlarmı,
Yale
Üniversitesi'n
den diplomalı
şampiyonlar
mı?
f^'imler geldi,
w^L kimler geçti
f \ olimpjyatn ma-
raton parkurianndan?.. Her
biri ayn biröykü, kimi de des-
tan olacak ne serüvenler ya-
şandı txı parkuriarda...
Yanşı baştan sona çıp-
lak ayakla koşan şampiyonlar
mı istersiniz, sokak ayakkabı-
sı ve uzun pantalonla çıkış ye-
rine gelenler mı? Yolunu şaşı-
ranlar mı, şehrin arka sokaklanndan ya-
rarlanarak parkuru kısaltmayı düşünen-
ler mi? Şampiyon olan köylü çobanlar
mı, Yale Üniversitesi'nden diplomalı şam-
piyonlar mı?
• • •
Işte size onlardan birkaç örnek:
1904 te St. Louis'de maratonu dör-
düncü olarak bitiren bir Felix Carvajal
vardı. Bu Küba'lı postacı, olimpiyatlara
katılabilmek için Havana'da birtakım ek
işleryaparak kazandığı parayla bir vapur
bileti al/p Amerika'nın New Orleans li-
manına geldi. Cebinde kalan yetersiz pa-
rasını çoğaltmak ıçin de bu liman ken-
tinde kumar oynamaya kalktı. Sonuçta
parası çoğalmadı. Bitti. Yapacak hiçbir
şeyi yoktu. New Orleans'tan St. Louis'e
otostop yaparak geldi. Maraton startının
verileceği yere kadar yetişti. Ayaklannda
asker postallanna benzeyen kocaman
pabuçlar, üstünde bir uzun pantalon ve
uzun kollu bir gömlek vardı. Bir de ba-
şında bere... Adı daha önce kaydedildi-
ği için yanşmaya katılması engellene-
mezdi. Ayakkablan kendi sorunu idi, is-
terse öyle koşabilirdi. Ama "Uzun pan-
talon"! Start ıster istemez geciktirildi ve
çare arandı. Nasılsa oracıkta bulunan ve
üç gün sonra disk atmada altın madal-
ya alacak olan Amerikalı Martin Sheri-
dan çareyi buldu ve Felix'in pantolonu-
nu dizlerinden kesti. Felix Carjaval işte o
garip giysisiyle koşup madalya alamadı
ama arşivlere dördüncülüğünü yazdırdı.
• * •
Oiimpiyatlartarihine altın harflerle
adını yazdırmış birkaç Finlandiya'lı atlet
vardır. Lasse Vıren bunlardan biridir. VI-
ren 1972'de 5 bin metrede Olimpiyat re-
koru kırarak, 10 bin metrede ise Dünya
rekoru kırarak iki altın aldıktan sonra;
1976'da Montrael'de 5 bin ve 10 bin
metreJerin iki altınını almış ve unutulmaz-
lar arasına giımişti. O yıl maratona da ka-
tılıyor ancak bu ilk olimpik maratonun-
da beşinci oluyordu. 1980'de Mosko-
va'da bütün uzun koşularda yı'ne favo-
rilerden biriydi. Şu var ki bu kez 5 bin met-
reyanşına katlmadı. 10 bini ve Maraton'u
vuracak ve Olimpiyatlar tarihinin erişil-
rnezleri arasında - belki de en büyüğü
olarak - yerini alacaktı.
27 Temmuz 1980 günü 10 bin met-
rede talihsiz bir yanş çıkardı ve beşinci-
likte kalarak madalya alamadı. Dört gün
sonra 1 Ağustos günü Viren, marato-
nun kesin favorisiydi. Yanşın ilk kilomet-
relerinde liderdi, temposu çok iyiydi.
Ama yanşın orta yerinde Lasse Viren
parkurdan çıkıverdi. Koca şampıyonu
çevirip yanlış gittiğini söylemeye bile va-
kit yoktu. Bir süre sonra girdiği noktada
ormandan çıktı ve bıraktığı yerden yan-
şa devam etti. Ne var ki yolunu şaşırdı-
ğı anda liderken şimdi öndeki gruptan 3
kilometre kadar geri kalmıştı. Derdi ney-
di şampiyonun? Deneyimli bir atlet ya-
nşın yapıldığı sokaklandaki özel olarak ko-
nulmuş yön işaretlerini de görmemiş ola-
bilir miydi?
Olayın nedenini ne kendisi ne de
Hangi Olimpiyata kaç ülke, kaç sporcu katıldı?
I
H
III
IV
V
VI
VII
VIII
IX
X
XI
XI!
XIII
XIV
XV
XVI
XVII
XVIII
XIX
XX
XXI
XXII
XXIII
XXV
XXV
XXVI
XXVII
896
•900
•904
•908
912
•916
•920
•924
"928
"932
"936
^940
"944
"948
^952
•956
-960
"964
-968
1972
^76
980
•984
-988
-992
•996
200
i MVRT Î004
Şehir
Atina
Paris
St.Louis
Londra
Stokholm
Beriin
Anvers
Pans
Amsterdam
LosAngetes
Berfn
Hefeınkj
Londra
Lonra
Helsnkı
Metooume
Roma
Tokyo
Meaco
Mü*
Mortreal
MosKova
LosAngeles
Seu
Barcelona
Atlarta
Sidney
Ulke
14
24
13
22
28
Y a
29
44
46
37
29
Y a
Y a
59
69
67
83
93
112
121
92
80
140
159
169
197
199
Kadın
19
8
36
57
P '
78
136
290
127
328
P ı
P ı
385
518
384
610
683
780
1.058
1.247
1.124
1.567
2.186
2.708
3.523
4.069
Ericek
245
1.206
681
1.999
2.490
/ m a
2.513
2.956
2.724
1.281
3.738
/ m a
1 m a
3.714
4.407
2.958
4.738
4.457
4.750
6.065
4.781
4.093
5.230
6.279
6.659
6.797
6.582
Topiam
245
1.225
689
2.035
2.547
d ı
2.591
3.092
3.014
1.408
4.066
d ı
d ı
4099
4.925
3.184
5.348
5.140
5.530
7.123
6.028
5.217
6.797
8.465
9.367
10.320
10.651
Maraton koşucularının her birinin ayrı bir öyküsü var.
başkalan o gün açıklamadılar. Olay bel-
ki de "birkaza" gibi kabul edilip unutu-
lacaktı. Ama bir süre sonra Viren kendi-
si açıkladı: "Ben deli miyim? O gün af-
fedilmez bir hata yapmış ve ishal ol-
muştum, Başlarken, yanşsüresince ken-
dimi tutanm sandım ve tutamadım."
Ve Lasse Viren efsanesi o gün ta-
rihin malı oldu.
• • •
1960'da Roma sokaklannda ma-
raton koşulurken yanşçılar arasında bir
siyah Afrikalı dikkati çekiyordu. Ne siyah,
ne de Afrikalı oluşu idi dikkati çeken:
Ayaklarının çıplak
oluşu idi...
Etyop-
yalı atletAbe-
be Bikila ya-
rışa çıplak
ayakla katılmıştı? « »
Görenlerin kimi şa- ^ ^ _ J deyi
şınyor, kimi gülüyor, ki- ^ " ^ ^ ^ ^ " ^ ^ «acınHa
mi de üzülüyordu: Bu
adam şu asfalt, parke, beton yollar üze-
rinde 42 kilometre nasıl koşacaktı ki?
Ve Abebe Bikila o güne kadar ya-
pılmış en lyi derece ile maratonu kazan-
dı (2 saat 15 dakika 16.2 saniye).
Çıplak ayaklı şampiyon 4 yıl son-
ra Tokyo'da da sahneye çıktı. Şu farkla
ki ayaklannda o günlerin en şık ve en el-
verişli koşu ayakkabılan vardı. Yîne fa-
voriler arasında değildi, üstelik başka
dallarda da Etyopya'lı favori yoktu. O ti-
lak şı
OOO
tiz, o protokola ve düzene çok bağlı Ja-
pon yöneticiler ellerinde Etyopya marşı
için hiçbir olanak olmadığını hayretler
ıçinde gördüler ve şeref direğine Etyop-
ya bayrağı dikilirken Japon marşı çalın-
dı. Bikila bu yanşı da yeni bir rekor kıra-
rak kazandı (2 saat 12 dakika 11.2 sa-
niye). Gazeticilerin sorusu üzerine şöy-
le diyecekti: "Roma'da çıplakkoşmayı
seçmiştim, ama artıkbu şıkpabuçlan ter-
cihederim"
1968'de bir kez daha geldi mara-
ton startına, ama bacaklanndakı bir ke-
mik problemi yüzünden 17. km'de yan-
şıbıraktı. 1969'daül-
kesinde arabasıy-
la bir trafik kaza-
sı yaptı ve boy-
nukınlarakfelç ol-
du. Dört yılını te-
kerlekli sandalye-
deyaşadıve1973'te41
yaşında öldü.
• • •
1908'de Londra'da maraton yan-
şının finişini bekleyen onbinlerce izleyici
stada ilk giren bir "küçük adam"\ alkış-
lamaya başladılar. Yanşın bitmesine400
metre kalmıştı. Küçük adam şimdi stad-
da bir tur atacak ve vanş ipini göğüsle-
yecekti. Ama garip bir şey oldu ve şam-
piyonluğa çok yaklaşmış olan bu ufak te-
fek atlet, turunaterstaraftan başladı. Ha-
kemlermüdahale ettiler ve geri dönüp yö-
nünü buldu. Ama bu ani dönüşü sırasın-
Dorando Pietre, yanşın bitimine metreler kala yere yığıldı.
Yardımla bitiş çizgisini geçti ancak itiraz sonucu birinciliği elinden
alındı. Ertesi günkü ödül töreninde onu bir sürpriz bekliyordu.
da ayaklan dolaştı ve düştü. Kalktı sen-
deleyerek... Bitkin görünüyordu. Birkaç
adım... Tekrar düştü. Kalktı ve sendele-
yerek koşmaya devam etti. Stat turunu
tamamlamak üzereydi, son yüz metre-
ye gelmişti. Düştü, kalktı. Düştü, kalktı.
Şimdi stattaki herkes bu "küçük
adam"a sempatisini gösteriyor. Yetkili-
lerden yardım istiyordu. Ama yetkililer,
eğer yardım görürse atletin diskalifiye
edileceğıni biliyoriardı. Onlar da pistin
kenanndan cesaret vermeye çalışıyor
ama yardım edemiyoriardı. Ve halk ha-
kemleri protesto ediyordu. Vanş ipine
10-15 metre kala o küçük adam, Ital-
yan atleti Dorando Pietri, artık kalkma-
mak üzere yerde kaldı. Vanş hakemleri-
nin başkanı Jack Andrevvs piste girdi
ve yan kucaklayarak yan iterek yanş çiz-
gisini geçirdi. Ikinci olan John Hayes'den
32 saniye önce... Hayes, doğal olarak iti-
raz etti ve birinci ilan edildi. Ertesi gün
yanşın galipleri madalyaJannı alırken Do-
randı Pietri de stadda idi ve haik tara-
fından coşkuyla alkışlandı. Onu alıp pro-
tokol tribününe çıkardılar ve kraliçe ta-
rafından özel bir kupa ile ödüllendirildı.
Bu olay o günierde uzun uzun tar-
tışıldı: Hakemlerin bir sporcuya yardım
etmeye haklan var mıydı? Belki gene
kalkacak ve yanşı bitirecekti. Bu tartış-
maya son noktayı Pietri'ye yardım eden
başhakem Jack Andrevvs koydu: "Onu
yerde bırakmak kimsenin elinden gele-
mezdi. Kraliçenin önünde ölebilirdi."
ABD'de ünlü müzisyen Irving Ber-
lin sonradan Pietri için bir şarkı beste-
leyecekti.
• • •
Eğer Dorando'nun öyküsü acına-
cak bir öykü ıse Lazaro'nunkine ne de-
meli? 1912'de Stokholm'de Portekizli 21
yaşındaki atiet Francisko Lazaro, 14 Tem-
muz gibi bir yaz günü de olsa Kuzey ül-
kesi Isveç için hiç de normaJ sayılmaya-
cak bir sıcaklıkta koşulan maratonu bi-
tiremeyecekti... Amayalnız Lazaro olim-
piyatlartarihine geçecekti. Çünkü güneş
çarpmasından kalp krizi geçirecek ve
kaldınldığı hastanede ölecekti.
• • •
Lazaro'yu öldüren sıcağa benzer
bir sıcak bir başka "Sıcak maraton", o
olaydan 12 yıl önce Paris'te sahnelen-
mişti. Fakat 19O0'de 39 derecede koşu-
lan yanşta sıcaktan kimse ölmemişti.
Gerçi o yanşta da katılan 13 atletten an-
cak 7'si vanş yerine gelebilmişti ama
ölen falan yoktu. O günkü öykü başkay-
dı: Maratonu birinci ve ikinci olarak biti-
ren iki Fransız atletin kentin sokaklannı
çok iyi bildikleri için parkuru kısa yoldan
bitirdikleri Amerikalılar tarafından iddia
edildi. Start Bulogne Ormanlan'nda ve-
rilmiş, parkurkent içinde bazı surdiple-
rinden geçilerek yine omnan içinde biti-
rilmişti. Yani Fransızlar için böyle bir hi-
leyi başaımak olasıydı. Bu iddia kanıt-
lanamadı ama bu kuşku yıllarca gün-
demden düşmedi.
• • •
1972'de Yale Üniversitesi mezunu
Frank Shorter startla öne fıriamış lider-
liği hiç bırakmadan son kilometreye ka-
dar önde gitmişti. Rakipleriyle arası iyi-
ce açılmıştı ve artık artın madalyaya yak-
laşıyordu. öyle sanıyordu ki derecesi da-
ha önce yapılmışlardan iyi olacaktı. Fa-
kat o ne? ShorterOlimpiyat Stadı'na gir-
mek üzereyken birden statta müthiş bir
coşku gürültüsü patladı. önünde birisi mi
vardı? Neden farketmemişti? Şaşırdı...
Morali bozuldu. Sonra birden aklına gel-
di ki şu sıraJarda Yüksek Atlama'nın da
finalleri yapılacaktı. Rahatladı... Herhal-
de yüksekçilerden biri rekor kırmış o\-
malıydı. Oysa Münih Olimpiyat Stadı'nda
yüksek atlayıcı filan değil stada ilk giren
maratoncu alkışlanıyordu. Adamın kim ol-
duğu belli değildi. Göğsündeki numara-
ya bakıp hangi ulustan olduğunu an\a-
maya çalışanlar da birşey çıkaramadılar.
Ama vanş hakemlerinden biri elindeki
listeyi incelerken, birden haykın verdi:
"Sahtekoar! Bu adam sahtek°°at1"
Olay şuydu: Norbert Sudhous
adındaki bir Alman genci önemli birşa-
ka yapmak istemişti. Shorter stada yak-
laşırken yan sokaklardan stada giriver-
miş kendisini atlet sanan herkes alkış-
layarak ona yol göstermişti.
Yale mezunu Frank Shorter yanşı
bitirirken Norbert'i polisler topariamış
götürmüşlerdi.
•••
Daha kimler gelip geçti Olimpi-
yat'ın maraton parkurianndan...
1912'de emekli polis Mc Arthur;
1928'de Fransız Lejyon askeri El Ouafi;
194S'de ömründe ilk kez maraton koşan
bir itfaiyeci Carrera...
Veee... Bir değişik adam, Çek Lo-
komotifi Emil Zatopek... Ama Zato-
pek'in destansı öyküsü böyle kısa anek-
todlaria geçiştirilemez. Onun olimpik ya-
şamı gelecek kuşaklara destan gibi an-
latılmalıdır.
SÜRECEK
Olimpiyat
Meşalesi
KENAN BENGÜ
Bu haftaki yazım-
da tek bir konu yerine,
geçen haftalardan dik-
katimi çeken birkaç
olaya değinmek istiyo-
rum. Bazı gazetelerde
2004 Olimpiyat Oyun-
ları meşalesinin Türki-
ye üzerinden geçerken Mustafa San-
dal ve Hülya Avşar tarafından taşın-
ması ile ilgili haberler dikkatimi çekti.
Haberlerin tümünde, bu iki şarkıcımı-
zın, meşaleyi taşımakla ilgili kararaşa-
masında, maddi konularia ilgili bazı te-
reddütleri olduğunu ve hatta Hülya
Avşar'ın konuyu yurtdışı örneklerinden
incelettiğiniokudum. Bu konuyla ilgi-
li tek şey söylemek istiyorum, "Lüt-
fen Olimpiyatlan Televole magazin
haberierihalinegetirmeyelim." Mus-
tafa Sandal veya Hülya Avşar'a kar-
şı kötü bir niyetim yok. Onlar branş-
larında Türkiye'nin önemli şarkıcıları
olabilirler. Yurtdışında bu tür bazı ör-
nekler de olabilir. Açılış ve kapanış
organizasyonlanndaşarkıcılar, sanat-
çılar konserler verebilir. Bunlar orga-
nizasyon yapısı içinde kullanılabile-
cek unsurlardır ve olumludur. Ama
meşale taşıma konusunu lütfen ma-
gazin haber haline getirmeyelim.
Hepsi ülke sporcusuydu
Ben olimpiyatlara katılmadım.
Ancak aynı mantıkla yürütülen ve dün-
yada Yaz Olımpiyatları'ndan sonra en
önemli organizasyon olduğuna inan-
dığım Üniversite Olimpiyatlan'na iki kez
katıldım. Buralardagördüğüm; meşa-
leyi, o ülkeyi. ulusal takımlarda başa-
nlarıyla temsil etmiş (eski - yenı) spor-
cuların taşıdığıydı. 70 yaşında bir de-
denin veya gencecik birsporcunun ta-
şıdığını gördüm. Hepsi de ülkelerinin,
sporculanydı. Türkiye Milli Olimpiyat
Komitesi'nden rica ediyorum; kim,
her ne şekilde meşale taşıma konu-
sunu magazin haber haline getirme-
ye çalışıyorsa lütfen engel olunuz.
Hem geçmişte, hem de bugün bu ül-
keyi başanlarıyla temsil etmiş çok de-
ğerli sporcularımız var. Olimpiyat gi-
bi çok önemli bir spor organizasyo-
nunun meşalesıni taşıma hakkını ve
gururunu onlara veriniz.
Geçen haftalarda Sabah Gaze-
tesi Yılın Sporcusu ödülleri verildi.
ATV'den programı izleyemedim. Vo-
leybolda hakem, antrenör ve sporcu
olarak üç dalda Ümit Sokullu. Re-
şat Yazıcıoğlu ve Neslihan Demir
ödül kazandılar. Hepsini yürekten kut-
luyorum. Olimpiyat meşalesi taşınma-
sı ile ilgili konuda, bu hakka sahip
sporcularımızdan olduklanm düşü-
nüyorum. Bir de ödül töreninde De-
niz ağabeyi hatırlayabilseydik daha
güzel olacaktı. Biliyorum, hepsinin
kalbinde yaşıyor, ama tören sırasın-
da onun adını da anabilirdik.
Bir diğer konu ise Fenerbahçe
voleybol takımı. Kadrosuna çok gü-
vendiğim ve gittikçe daha güzel vo-
leybol oynayacaklarına inandığım bu
takım, birtürlü istediği oyunu oyna-
yamıyor. Bunun nedenlerini tahmin
edebiliyorum. Çok güzel oynama ve
kazanma isteğinin oluşturduğu bir
stres var. Ayrıca kadronun isim zen-
ginliği biraz da nasıl olsa kazanırız
havası yaratıyor. Ancak bugünkü sa-
yı ve puan sistemi kesinlikle bu ha-
vayı kaldırmaz. Son Ankara deplas-
manında SSK maçında gene ipten
dönmüşler. 2 - 0 yenilgiden 3-2 ga-
libiyet, ama 1 puan hediye.
F.Bahçe çalışmalı
Bu sonuçlar Fenerbahçe takı-
mının çok dengesiz bir skor yapısı-
na sahip olduğunu ortaya koyuyor. Da-
ha iyi ve çok çalışmak zorundalar.
Mücadele etmeyi, savaşmayı kendi-
lerine küçük görmemeliler. Karşında
savaşan ve mücadele eden bir ekip
varsa, geçmişten gelen başarı ve
isimlerle zafer kazanılmaz. üg mara-
tonunda kazanmak için kuvvetli ve da-
yanıklı olmak zorundasın. Fenerbah-
çe takımındaki kuvvet ve dayanıklılık
konusunda bazı endişelerim var. Zaten
teknik kapasitesi bu kadar yüksek
bir takımın, bu derece basit ve
kapasitesine yakışmayacak hatalar
yapmasının nedenini buna bağ-
lıyorum. Hiç kimse "antrenör", "çalış-
ma "gibi hikâyeler üretmesin. Bugün
herkes profesyonel. Eğeryaptığın iş-
te başarılı olmak istiyorsan, herkes-
ten bilgiii ve kuvvetli olmak zorun-
dasın. Iş yaşamında nasıl kimse kim-
senin gözünün yaşına bakmıyorsa,
sporculukta da öyle. Bu nedenle
Fenerbahçe Voleybol Takımı'na
önerim, en kısa sürede dayanıklılık ve
kondisyonunuzu arttıracak çalışma
düzenini kurunuz. Bunun için, gün-
de üç antrenman gerekiyorsa üç ant-
renman yapınız. Yoksa pabuç pahalı.
Bilginize!..
SAY116