14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MART 2004 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK FMLA Î5 MİUETUfc . VE ÖOYİEcE TAfrîHÎN £N DÛNYA'YA û-ERİ . ÜİUM GotlarSütun75 metre yükseldiğindeki anıtsal taş, üstündeki kartalla en,oz 1700yıldır Sarayburnu 'ndan İstanbuVa bakıyor S OM www.denizsoro.com e-posta: dengsomQcnmhunyet.com.tr -w~ odosun huyudur; esti mi, iki yakadaki ts- ^ tanbuFu birbirine yaklaştınr. Biraz daha m estı mi Adalar'ı getirir kıyıya dayar. Ak- m ı lına eserse, Uludağ'ı tstanbul'a doğru ta- . ^ L K ^ V şır. Lodosta Istanbul kendini bir başka gü- zel gösterir. Lodosun derdi denizledir; dalgalan az- dınr. Vapurlar beşik gibi sallanır. Geçen gün lodos; hafiften esiyordu. Vapurun ba- şüstündeydim. Vapur, Haydarpaşa mendıreğinin dı- şına çıktığında yarpaya yatmaya hazırlanır gibiydi. Ada- lar, yaklaşmış; YalovakıyılanÇınarcık'akadarortaya çıkmıştı. Yanımdaki adam gazete okuyordu, ben de onun gazetesini. Adamın gazetesinde yer doldurmak ıçın gereksiz bilgilerden derlenmiş bir haber vardı; bir yılda şu kadar gün telefonla konuşuyormuşuz, insan ömrünün şu kadar yılı uykuda geçiyormuş. Dalıp git- tim; hesapyapmaya başladım. 30küsuryıldırduzen- li olarak Kadıköy'den vapurla karşıya geçerim. Yıl- da en az 300 günde gidiş-dönüş 600 kez vapura binı- yorum demektir. Küsuratını atınca 30 yılda 18 bin va- pur yolculuğu eder. Az buz değil, derken vapur Sa- rayburnu açıklanna geldi ve ben de lodosun yardımıy- la Gotlar Sütunu ile burun buruna geldim. Düşündüm ki Gotlar Sütunu'nun önünden en az 18 binkezgeçmişim! Benden çok önceden beri ora- da öylece duran ve bana en az 18 bin kez el sallayan sü- runa uzaktan da olsa dikkat- lice baktım; hafizamdayıllar öncesinin tarih derslerinden kalan Gotlar, Vizigotlar ve Ostrogotlar sözcüklerinden baska bir kınntı yoktu. Yuksekllğl 15 metre Vapur, Sarayburnu'nu dö- ne'ken Gotlar Sütunu'ndan özir diledim. Soluğu Gülhane Parkı'nda alûim. Gotlar Sütunu, Topkapı Sa- ra}i Müzesi'nin denize bakan yamacındaki Bağdat Köş- kü nün hemen altında ve Gül- hane Parkı'nın içinde. Yüksekliği 15 metreyi bu- laı taş sütunun çe\xesini dü- zeılemişler. Yuvarlak bir alan yapmışlar; orurmak için baıklar koymuşlar. Ortalık- ta ;er çöp bırakmamışlar. Ya- mıca da bir çay bahçesi aç- mşlar. Çayı bardakla değil demlikle veriyorlar. Otur: Vaıiköy'den Fenerbahçe burnuna kadar Istanbul'u se/ret! sütunun kaidesinde silinmeye yüz tutmuş Latince br yazıt var. Yazıtı okuyanlar. Isa'dan sonraki 3. ya d£ 4. yüzyılda Gotlar'a karşı kazanılan bir zaferin ansına bu sütunun dikildiğine karar vermişler. Amanların büyük büyük babaları jotlar... jermanya'nın ilkel halkı... Yani, Almanlann bü- yik atası... Isa"dan önceki l. yüzyılda Iskandinav- y;'dan hatta Isveç'in Gotland'uıdan Avrupa'ya in- mşler. Sonra Karadeniz kıyılannı, Balkanlar'ı gez- rr.şler. Anadolu'ya gelmişler. Efes'i görmüşler... T±»ıi bütün bu "gezi'*ler turistik amaçlı değil yağma içn olmuş. Savaşçı Gotlan, bir başka savaşçılar Hun- la ancak durdurabilmiş. Hunlar, Gotlan durdurmak- lacalmamış 375 yılında Vizigotlar ve Ostrogotlar di- yı ıkiye de bölmüş. Vizigotlar, bilge Gotlar oluyor; Gtrogotlar parlak. jotlar Sütunu'nun dikildiği bu yer o sıra Bizans'ta taınaklann bulunduğu kutsal alan olmah... <aidedekı Latince yazıt da Roma İmparatorluğu'nu gsteriyor. \ncak hangı imparator. ne zaman gibi sorulann ynıtı yazıtta bulunmuyor. L El yordamıyla, Roma Imparatoru n. Cladius'un 269 yılında Gotlara karşı kazandığı zaferin arusma bu sütunun dikilmiş olabileceği tahmın ediliyor. Fakat Cla- dius'un IstanbuHa uzaktan yakından bir ilişkisi bu- lunmuyor. Bir başka tahmin Doğu Roma imparator- lanndan 324-337 arasındaki -ki Bizans'ın kurucusu- I. Constantinus'a ve 379-395 arasındaki i. Theodoâ- us'a uzanıyor. Ama yine de elle tutulan bir gerçek bu- lunamıyor. Sütun, üç basamaklı bir kaidenin üzerine oruruyor. Kaidenın üzerinde içinde inceden mavi damarlann bu- lunduğu yekpare bir mermer yükseliyor. En tepede ise korint üslubunda yonrulmuş bir başlık duruyor. Baş- lığın Boğaz'a bakan tarafını küçük bir kartal yontu- su süslüyor. Hepsi bu; kaide, gövde ve başlık... Hep- si yalın. 17 yüzyıldır ayakta duruyor Kaidenin koca blok taşı çatlamış. Sütunun Topka- pı SarayTna bakan yüzü de pul pul çatlak içinde... Do- ğanın taşı nasıl çatlattığını gösteriyor. Doğanın bir baş- ka göstergesi ise yüksekliği 15 metreyi bulan bu sü- tunun nereden baksanız 17 yüzyıldır depremlerde devrilmeden durduğu ve dolayısıyla taşlar yerine doğ- ru oturtulduğunda Marmara fayının esamesinin okun- madığı... Ömeğin Cerrahpaşa"da. 5. >oizyıldan günümüze ka- idesi kalan Arkadios Sütunu, 1715 yılında devrilme tehlikesi başgösterince yeni bir depreme gerek kal- madan yıktınlmış... Gotlar Sütunu'na ilişkin bir başka varsayım da te- pesinde bir zamanlar bir imparator heykeli oldu- ğu... Çıkıp iyice bakmak gerek! Belki de bu sütunu ta- rihçilerin varsaymadığı imparatorlardan 474- 491 arasında hüküm sü- ren Zenon diktirmiştir... Öykü biraz kanşık ama gerçek: Attila'dan sonra Hun Imparatoru At- tila, tarih sahnesinden çekilmiş. Atrila'nın kur- maylanndan birinin oğ- lu olan Odoaker. savaş- çı kabilelerden Herul- ler adına krallığını ilan etmiş.. Atilla'nın kâtipliğini yapan Romalı Orestus da İtalya'ya dönüp Ju- lius Nepos'u devirmiş ve yerine kendi oğlu Ro- mulus'u Agustulus adıy- la imparator yapmış. Bunun üzerine Odoaker, kalkıp Roma'ya yürümüş ve Orestus'tan îtalya topraklannın bir kısmını istemiş. Odoaker toprak alamayınca Orestus'u boğazlayarak öldürmüş. Odoaker istese Batı Roma'nın başına ge- çecek ama o tutmuş imparatorluk alametlerini Doğu Roma İmparatoru Zenon'a, tstanbul'a göndermiş. Batı Roma İmparatorluğu'nun 476 yılında yıkılış tarihiböyle... Peki. bu öykünün Gotlarla ne ilgisi var? Zenon, bir yandan Odoaker" i ödüllendirmiş.. bir yandan da Istanbul 'da rehin tutruğu Ostrogotlann kra- h Theodirik'i Odoaker' i öldürmesi için Roma'ya gön- dermiş. Tam bir Bizans enrrikası. Ne var ki Zenon'un ömrii, Theodirik'in Odoaker'i öldürdüğünü görmeye yetmemiş. Ostrogotlann Kralı Theodirik, 493'te Odoaker'i öl- dürmüş ve böylece îtalya. Ostrogotlann taşeronlu- ğunda Istanbul'un egemenliğine girmiş. Sarayburnu'ndaki Gotlar Sütunu'nun silik yazıtını okuyanlar Gotlara karşı kazanılmış bir zaferden söz ediyor... Zenon'un öyküsü ise Gotlarla birlikte kazanılmış bir zaferi anlatıyor. Istanbul'da öykü çok... Her taşın altından bir öykü çıkıyor. Yeter ki taşlann farkına varabilelim... Iyi ki îstanbul'un lodosu var. .çinde mavi damarlann olduğu mermer sütunun üzerini korint üsluplu bir başlık süslüyor. Başlığm Boğaz'a bakan tarafında küçük bir kartal yontusu bulunuyor. Bu gizemli taş kütle, yüzyıllardır doğaya direniyor... GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHANERtNÇ 'Tiirban'da Son Nokta... Pek sevimli kaçmasa da bazı fıkraları yinelemek gereği duyuyor insan. Hani yeniçeri ayaklanması bastınldıktan sonra Ye- niçeri Ağası sürülüp, yerine etliye sütlüye kanşmaz diye bilinen en yaşlı yeniçeri ağalığa getirilmiş ya.. onunla ilgıli olanı. Yeni ağa cahilmiş ama cahilliğinin de ayırdınday- mış. Biraz talim-terbiye görmek için sır kâtibine ta- rih kitabı okutmaya başlamış. Ancak sır kâtibi, "Hazreti Isa'yı Museviler çar- mıha gerdi" bölümüne gelince ipin ucu kaçmış. Ağa, kızgınlıklaayağafıriayıp kendini kapıdan dı- şan atıvermiş. Talihsizliğe bakın ki karşıdan bir Mu- sevi geliyormuş. Yaklaşınca yakasına yapışıp he- sap sormuş. - Siz Hazreti Isa Efendimizi çarmıha gerersiniz ha! Musevi korkudan kem küm ederek kendini sa- vunacak olmuş: - Aman devletlim o 1750 sene önceydi. Yanıt ağayı kesmemış olacak ki yeniden kükre- miş: - Onu bunu bilmem. Ben yeni öğrendim. • • • Fıkrayı aklıma, değerii meslektaşım Zeynel Lû- le'nin bir haberinin (Hürriyet, 12 Mart 2004) son- rasında izlediğim şaskınlık belirtileri getirdi. Lüle'nin haberi "AIHM'den (Avnıpa İnsan Hak- lan Mahkemesi) türban karan: RET" başlığıyla ve- rilmişti. Haber; Leyla Şahin adlı üniversite öğren- cisinin türbanlı oluşu nedeniyle insan haklanna ay- kın bir uygulamayla karşı karşıya bırakıldığı iddi- asının mahkemenin 4'üncü dairesince reddedile- ceğini duyuruyordu. Avrupalı siyasilerin, Adalet ve Kalkınma Partisi'ne duyduklan sempatiden yola çıkılarak türban soru- nunun da laiklik ilkesine karşın çözümleneceği umudunun yeşermiş olduğunu yansıtan şaskınlık belirtilerine şaşıranlar da vardı. rtiraf etmeli ki çoğunlukta olmasalar da yöneti- d düzeyindeki kimi gazeteciler kendilerine özgü ku- rallan gerçekleştirmek için konulara günübiriik yak- laşmayı yeğliyorlar. Geriye dönüp bakmak, yayın organlannın en te- mel kurumlanndan olan arşivlere göz atıvermek pek ciddiye alınmayan bir yaklaşıma dönüştü. Böyle bir zahmete katlanmış olsalardı, dene- yimli gazeteci Lüle'nin 2001 yılı içinde iki özel AİHM haberine daha imza atmış olduğunu görecekler- di. llk haber 8 Mayıs 2001 günü "AİHM: Şeriatı sa- vunmak ifade özgürlüğü olamaz" başlığıyla ya- yımlanmıştı ve Refah Partisi'nin, Anayasa Mahke- mesi'nce kapatılmasına ilişkin başvurunun redde- dileceğini yansıtıyordu. Verilen ret karan, Lüle'nin haberini doğrulamış- tı. Ikinci haber ise 8 Eylül 2001 günü "Irticaya bir darbe daha" başlığını taşıyordu. Haber; irticai faaliyetleri nedeniyle orduyla iliş- kileri kesilen 500 dolayındaki subay ve astsuba- yın başvurusunun incelenmeyedeğerbulunmadı- ğını anlatıyordu. Bu konuda da ret kararı verilmişti. AİHM'nin daha önce de vermiş olduğu benzer kararlarla adı Avrupa Insan Hakları Komisyonu (AİHK) iken çeşitli başvurular hakkında aldığı ret ka- rarian bugün kitaplıklardakı hukuk kitaplanndada yer alıyor. Kaynaklara bakınca, türban ve dincilik konula- nnda, daha 1980'lerde oluşmuş hukuksal görüşün sürdürüldüğü görülüyor. Hem iş şimdi daha ciddileşti. Eskıden "Anaya- sa Mahkemesi kararlan herkesi veher kesimi bağ- lar" kuralı pek ciddiye alınmıyor, yine de anayasa- ya aykırı yasa değişiklikleri gündeme geliyordu. Ama artıköyle değil. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) usul yasa- lanndayaptığıdeğişikliklerle AİHM'nin kararlan da iç hukuk kararlan gibi daha da bağlayıcı bir nitelik kazandı. Kısacası, Dimyat'a pirince gitmeye çalışanlar, evdeki bulgurdan da oldular. Galiba Bayan Gül'ün şikâyetini, açıklanan gerek- çeler pek tutarlı olmasa da niçin geri aldığı daha iyi anlaşılıyor. Reddedilmemiş olmak da hele de bir bakan eşi için kazanma sayılabilir. oerinc@cumhuriyet.com.tr. SODEV Ödülü'ne bu vıl 78'Kler \akfi Girişimi Sözcüsü Celalettin Cantayık göriildü. (ERHAN KEMAL ÖZMEN) SODEV 10. yılını yemekle kutladı Istanbul Haber Servisi - Türkiye'de sosyal de- mokrasinin güçlenmesi. kurumlaşması ve bütün- leşmesi için çalışmalar yürüten Sosyal Demokra- si Vakfi( SODEV) onun- cu yılını Pera Palas Ote- lı'nde düzenlediği yemek- le kutladı. SODEV'ın2001yıhn- dan bu yana "insan hak- lan. demokrasi ve ba- nş" alanlannda etkili ve başanlı çalışma yapmış kişi ve kurumlara verdi- ği SODEV Ödülü'ne bu yıl 78'liler Vakfi Girişimi Sözcüsü Celalettin Can layık görüldü. Ödülünü SÖDEV Başkanı Erean Karakaş'ın elınden alan Can, yaptığı konuşmada, ödülü, 12 Eylül'ün gasp ettiği yurttaşlık ve siyasal haklanra geri kazanan bir kuşak adına aldığını be- lirterek "78'liler olarak 12 Eyiül'ün sorgulanma- aveKenanEvTen'inyar- gılanmasmı sağlayacak kamu vicdanını oluşması için çahcağE" dedi. Gece- ye sıyaset, sanat ve med- ya dünyasından tanınmış birçok İSİJM katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle