18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 2004 PAZARTESİ CUVHURİYET SAYPA IV I J I j I \j §\ kulturto cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ 11. tzmir Avrupa Caz Festivali'nin ilk konserini yann Muvaffak Falay verecek. îzmirliler caza doyacak tZMİR (Cumhu- riyet Ege Bürosu) - Cazın ünlü isimlerini bir araya getiren '11. tzmir Avrupa Caz Festivali' törenle baş- ladı. Dün Akademi ÎKSEV'de '2. Caz Afişleri Yarışması Ödül Töreni ve Ser- gisi'yle açılan festiva- lin ilk konserini yann saat 20.30'da Ismet Inönü Sanat Merke- zi'nde 'Maffy' adıyla tanınan Izmirli sanat- çı Muvaffak Falay verecek. Fesrivalde cazın sı- ra dışı piyanisti, be- bop mûziğinin öncü- sü Thelonions Monk'un yaşamını konu alan 'Staraight No Chaser: Theloni- us Monk' adlı fılm de 18 Mart günü saat 19.00'da Akademi ÎKSEV'de gösterile- cek. Aynı yerde 19 Mart günü saat 17.30'da caz tarihçisi / yazar Francesco Marrinel- B'nin katılacağı 'Si- yah - Beyaz Müzik: Caz' konulubir semi- ner gerçekleştirüecek. Festivalin ikinci konserini 20 Mart gü- nü saat 20.00'de tsmet tnönü Sanat Merke- zi'nde groove ve funk tarzımn alternatifleri- ni yaratan Alman 'Cafe du Sport' top- luluğu verecek. Ital- yan Paulo Fresu ve Beşlisi 23 Mart günü saat 20.30'da EÜAta- türk Kültür Merke- zi'nde cazseverlerle buluşacak. 24 Mart günü saat 20.30'da EU Atatürk Kültür Merkezi'nde Avusturyah Sabiha Hank Trio, 26 Mart günü saat 20.30'da ise Izmir Sanat'ta Nikos Touliatos ve Echod- rasi Perküsyon Top- luluğu konser vere- cek. Festival 27 Mart günü saat 20.30'da EÜ Kampusu Kültür Merkezi'ndeki Jacky Terrasson Trio kon- seriyle sona erecek. Tan Oral'a ödül • Kültür Servisi - Kankatür Vakfı'nın gelenekselleştirdiği 'Yılın Karikatürcüsü' ödülü Tan Oral'a verildi. Hıfzı Topuz, Vecdi Sayar, Izel Rozental, Önder Şenyapılı, Fanık Bidirici, Süleyman Coşkun, Ömer Tuncer, Haluk Ünsal ve Nezih Danyal'm oluşturduğu Karikatür Vakfı Danışma Kurulu, özgün çizgileriyle yaptığı başanh karikatürlerle dünyaya sesimizi duyuran Tan Oral'ı, karikatür kültürüne yaptığı katkılar nedeniyle 'Yılnı Karikatürcüsü' seçtiğini bildirdi. Tan Oral'a armağanı 7-11 Mayıs tarihleri arasında yapılacak 10. Uluslararası Ankara Karikatür Festivali'nde, karikatür sergisinin açılışı sırasında verilecek. Festivalde 'Karikatür ve Mizah' konulu uluslararası sempozyum ve work-shop'un yanı sıra yerli-yabancı sanatçılann yapıtlanndan oluşan on sergi açılacak. İİvey ks Jenufa'mn öyküsü • Kültür Servisi - Istanbul Devlet Opera ve Balesi, Leos Janacek'in 100. yaşını kutlayan 'Jenufa' adlı operasının galasını çarşamba günü saat 20.00'de yapacak. Gabriela Preissova'nm 'Onun Üvey Kızı' adlı oyunundan Aytaç Manizadenin sahneye uyarladığı yapıtın Türkçesi, orkestra şefliğini de yapan Serdar Yalçın'a ait. Konusu Çekoslovakya'da geçen yapıt, evlilik dışı ilişki yaşadığı Steva'dan hamile olan Jenufa'nın, üvey annesi Kostelnica'yla sarpa saran dramatik öyküsünü anlatıyor. Operada Jenufa rolünü Burçin Çilingir ile Sema Tüzün, Kostelnica rolünü Lynn T. Çaglar, Jaklın Çarkçı ve Gülderen Ayvazoğlu, Steva'yı ise Ari Edime ile Turgut Ipek dönüşümlü olarak canlandıracaklar. (0 212 243 20 11) THm Günleri' başlıyor • BURSA (AA) - Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı'nın (BKSTV) düzenlediği 'Film Günleri' bugün başlıyor. Tayyare Kültür Merkezi'nde düzenlenecek etkinlik kapsamında, yönetmenlığini Anthony Minghella'nın yaptığı, Jude Law, Nicole Kidman ve Renee Zellvveger'üı başrollerini paylaştıklan * Soğuk Dağ', Lars Von Trier'nin yönettiği, başrollerini Nicole Kidman, Nnmarie Fulton ve Lauren BacaU'ın paylaştığı 'Dogville' ile yönetmenliğini Andrew Stanton ve Lee Unkrich'in üstlendiği animasyon filmi 'Kayıp Bahk Nemo' gösterilecek. Dili dile ulaştırmak...• Çeviri biraz da görünüp anlaşılmayanı ortaya çıkarmaktır. Tıpkı insan ilişkilerindeki gibi, yüzleştirir bizi bir başka dille, bir başka gerçekle. Dili dile ulaştırmak bir hünerse bir başkasına 'tercüman' olabilmek de başka bir duyum gerektirir. Okuduğum kitaplardan bende kalmasuıı istediğim sözcükleri, tümceleri bir bir yazdığım defterle- rime göz atıyorum. Ne uzun bir yol arkadaşlıgı bu! Şaşırtıcı olmasa da içlendirici, anımsatıcı bir bellek yolculuğu çı- kıyor karşıma. Stendhalın 'Kızıl ve Kara'sını okurken tuttuğum notlar, alıntılara bir de çizelge eklenmiş: Kim, kim- dir... 13-14 yaşlannda bir gencin çevi- ri kitap okurken karşılaşabileceği en büyük zorluk, yabancı adlann bel- lekte yer etmesi... Bunu aşma yön- temini kendinizce oluştururken okunulan yapıt, bir başka gerçekli- ği de çıkanyordu karşımza: Yaban- cı yazann İcimliği, yazdığı dil, bu dili Türkçeye aktaranın/ çevirenin varlığı... Varlık-yokluk kavramını da sor- guladığınız günlere denk gelen böy- lesi bir okuma uğraşı; birtakım so- rulan da sorduruyordu sizlere... tklll yüzlesme... Evet, sevgili okuyucum, sizleri bilmem ama. ben sözünü ettiğim o yolculukta çeviri yapıtlarla hep iki- li bir yüzleşmeyi yaşamışımdır. O günlerde, hiç unutmam, Hasan Âli Ediz'in çevirisi iki kalın ciltlik 'Suç ve Ceza'yı okurken artık çevirme- nin varlığına inanmış biri olarak "Bunu çevirdiğine göre, kendisi de böyle bir roman yazabüir" di- ye safça bir soruyu kendime sordu- ğumu anımsanm. Benim için çeviri bir yapıt. yaza- nn yazdığını bir başka dilde yenıden yazmak'söylemek gibi bir şeydi. lyi çevirmenlerin, iyi okur'yazaryetiş- tirdiğine inanınm... Öylesi birkuşa- ğın çevirmenlerinden beslendığim için kendimi hep şanslı hissederim. Hasan Âli Ediz, Rasih Güran, Vah- det Gültekin. Satnih Tiryakioğlu, Nihal Yeğinobah, Servet Lunel, Oğuz Peltek, NuruUah Ataç, Erol Güney, Sabahattin Eyuboğlu, Ve- dat Günyol, Tahsin Yücel, Murat Belge, Şadan Karadeniz, Memet Fuat, Sait Maden, Cevat Çapan, Akşit Göktürk, Tomris Uyar, Yur- danur Salman, Ülker tnce, Ber- tan Onaran, Ataol Behramoğlu, Ahmet Cemal, Mehmet Özgül, Şemsa Yeğin, Aysel Bora, tlknur Özdemir, Aykut Derman ve daha birçok ad geliyor usuma... Bizlere farklı dünyalann kapılan- nı kendi dilimizde açan çevirmenle- rin görünmez uğraşısının ne denli zor, aşılamaz boyutlan içerdığinı, ancak bir çevirmenle tanıştığınızda öğrenebilirsiniz. Bunu kendilerinin pek dile getir- mek istediklerini göremezsiniz. Sayfalanna gömüldüğünüz bir kita- bın yazanyla yanı başınızdadır oy- sa o. Bir gölge gibi görünse de oku- duğunuz dilin tınısını hissettiren bı- ri olarak adım adım yol aldırandır. Çevlrmenin İki dlll kavrayısı Yakın zamanlarda elimden düşü- remediğim bir kitabın, 'Düzyazının Ince Sesi'nin içsesi gibi gelen çevir- men Şadan Karadeniz'in Türkçe- yi kullanmadaki benzersiz edası alıp beni götürmüştü. îlk kez yüzleşti- ğim bir yazar olan Giorgio Manga- nelli, Türkçe düşünmüş, Türkçe yazmıştı sanki... Burada. çevirmenin iki dili kavra- yışı kadar; amaç dili araç dile dö- nüştürürkenki yeniden yazma/bi- çimleme düzeyi de önem kazanıyor. Karadeniz'in 'Uçan Kaçan Söz- cüklerin Ardında/ Bir Çevirme- nin Güncesi'ni okurken çevirinin hiç de boşuna, görünmez bir uğraşı olmadığını etrafhca görebiliyorsu- nuz. Apayrı bir Iç serüven Dili dile aktarmanın ötesinde ye- ni bir bakış/duyuş/düşünüş getirdik- lerini de söyleyebiliriz çevirmenle- nn. Yerine göre bir sözcüğün, bir kav- ramın, bir yer Tcişi adının veya ta- nhsel bir durumun açıklanması. o dilde tanımlanıp karşılığının bulun- ması apayn bir iç serüveni gerekli kılıyor. Onat Kutlar'ın unutamadığım denemesi 'Çevirmen'i, bir dağ kö- yünde öğretmenlik yaptığım gün- lerde, öğrencilerime okumuştum. Pür dikkat beni dinleyen öğrencile- re yönelttigim sorulardan aldığım yanıtlara göre, o metnin alt dılinin ne anlama gelebileceginı çıkarma- ya çahşmıştım. Aynı dili konuştuğumuz çocukla- ra orada ben de 'tercüman' olma- ya kalkmış, bir metnin dilini yeni anlamlar yükleyerek beıizer dile çe- virmıştim. Bazen düşünmüşümdür. çevınnin bize öğrettiği bir başka gerçeklik de bu olsa gerek. Öyle ya, çeviri biraz da görünüp anlaşılmayanı ortaya çı- karmaktır. Tıpkı insan ilişkilerinde- ki gibi, yüzleştirir bizi bir başka dil- le, bir başka gerçekle. Dili dile ulaş- tırmak bir hünerse bir başkasına 'tercüman' olabilmek de başka bir duyum gerektirir. Ne dersiniz? s OKUMA ÖNERILERI * Şadan Karadeniz Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında, Ümit Yay., 1998, 207 s. * Mehmet Rifat Çeviri Seçkisi I: Çeviriyi Düşünenler, 2003, 406 s.; Çeviri Seçkisi II: Çeviri(bilim) Nedir? I Başkasının Bahşı, 2004, 286 s., Dünya Kitaplan. * Işın Bengi-Öner: Çeviri Bir Süreçtir... Ya Çeviribilim?, 1999, 154 s; Çeviri Kuramım Düşünürken, 2001, 140 s., Sel Yay. * Onat Kutlar: Bahar îsyancıdır, T. îş Bankası Kültür Sanat Yav-, 2003, 86 s. * Giorgio Manganelli: Düzyazının Ince Sesi, Çev.: Şadan Karadeniz, YKY, 2002, 227s. * Akşit Göktürk: Çeviri: Dülerin Dili, Yapı Kredi Yay., 2000, 112 s. BELLEK KUTUSU "Ülkenin kültür dokusu gevşedikçe çevirmen de nitelik kaybediyor. Rahmetli Tomris Uyar'la çok sık konuştuğumuz bir konuydu bu. Çevirmenin yabancı dili kadar, kültür altyapısı da önemlL tşte o altyapı giderek zayıflıyor, doğal bir sonuç olarak da iyi çevirmen azalıyor." Ahmet Cemal Mehmet Güler'in yeni resimleri çıplak figür imajını yarı belirgin biçimde içinde gizliyor Boyaınn 'bedenseF etkisiKAYA ÖZSEZGİN Mehmet Güler'in 1970'li yıllann başmda gravür tekniği çevresinde biçimlenen, daha sonra bu tekniği yedeğine alarak boyaresim (pentür) kapsamında figür kaynaklı bir geli- şim ve oluşum çizgisi izleyen çalışmalan, ger- çek işlevini soyutlamada bulan bir sanatçı iş- levine tanıklık eder. Figür, bu doğrultuda bo- yanın hizmetıne girer ve onun açık-koyu, sı- cak-soğuk dengesini, kararlı bir anlatım çiz- gisiyle bütünleştirecek aşamalar içinde olgun- laştınp pekıştirir. Hartmann antolojisinde di- le getirilen reel ön plan ile irreel arka planın birbirini haklı çıkaracak biçimde kendilerini dışa vurması olarak da yorumlanabilecek bu olgunlaşmanın dinamiği, sanatsal malzeme (boya) ile figür olgusu arasındaki doğrudan et- kileşimle ilgilidir. Mehmet Güler'in son resimlerinde, boyanın tuval yüzeyini sıyırarak tnce bir katman oluş,- turduğu yerler, aynı zamanda bir çıplak figür ımajını da yan belirgin biçimde gizler kendi içinde. Resmin bütün sorununun bu figür ol- madığı izleniminiyansıtıyorgibi görünürken, bir altyapı odagı olarak resmini onun uzagın- da düşünmemiş ohnası, saltık bir soyuttan ya- na olmadığı izlenimini de güçlendirir. Güler, bir anlamda ilk çıkışuıdan bu yana, sanatının ana ekseninde yer verdiği ve zamanla evren- sel bir tema çerçevesinde düşündüp figürle bagını kesmemiştir bugüne kadar. Boya ban- dajlannın yüzey üzerinde konumlandmlma biçiminin de aynı figür olgusuna eşlik ettiği göz önüne ahnırsa, resminin böyle bir diya- log dolayında gelişmekte olduğu söylenebilir. Ayakta duran, oturan ve yatan çıplaklar, onun resimlerinde boyayı yönlendiriyor gibidirler. Kuşkusuz açık bir yönlendirme değildir bu; a- ma boyanın ritmik akışının onunla baglanhh oldugunu ızleyici görür ve benimser. Renlcler dlnfltnllğln şllrlnl fısıldıyor Böyle bir gelişmenin kökenini, Mehmet Gü- ler'in yöresel Anadolu yaşamından esinlendi- ği ve "düş ve gerçek" ortak başhğı altında topladıgı erken dönem çalışmalanna da bağ- lamak mümkün. Ancak o dönemin koşullany- la ilişkisi düzeyinde degerlendirilmesi gere- ken böyle bir bakış yöntemi, yerini, zamanla daha esnek bir plasrik yapısallıga bırakmış ve sanatçımız, 1970'li yıllann sonundan itibaren Almanya'nın Kassel kentinde sürekli yaşama- yı seçmiş olmasıyla daha da belirginlik ka- zanmıştır bu yapısalhk. Mavi ve kırmızı nüanslan içinde, zaman za- man bir üçüncü lekenin de işe kanşmasıyla, bir çeşit yaşam felsefesine dönüşen boyasal tutku, Mehmet Güler için o tarihlerden sonra giderek derinleşir. Sessizce akan bir mnagın, kimi yerde küçük engellere takılarak yönünü degiştirmesi gibi. bu resimlerde yer alan ana renkler de bize dinginliğin şiirini fisıldıyor gi- bidir sanki. Hiçbir zaman sesini yükseltmeyen bu akış. yaşamın saklı kalmış gizemli yanla- nna gönderme yapar sık sık. Bizi düşündür- mek ister, ama uyarmaksızın yapar bu görevi. Resimlerinin bir bölümü için seçtiği isimlere bakılırsa, doğa gerçekliginden ve yaşam iliş- kilerinden uzakta kalmamaya dikkat ettiği so- nucunu çıkarabiliriz bundan. Günün tadı, gü- neş ışığı ve yaşam boyu karşılaşmalar, Gü- ler'in resimlerinde soyut bir kapamklık için- de kendini dışa vurmayan yaşam sahnelerin- den ahntılardır. Onun bu tutumu, resminin so- yutçu yanmı durmaksızın genye iter, somut kavramlarla izleyiciyi karşı karşıya bırakır. Yaşamın içinde bulunmaktan duyulan hoşnut- luk, bu resmin 'hedonist" bir mantık üzeri- ne kurulu olduğu tezini güçlendirir. Yaşamdan duyulan lezzetle, boyanın birbiri içine kanş- masının yarattığı yumuşak etki, burada sanki özdeşleşiyor gibidir. Mehmet Güler, resmini bu yönde geliştirir- ken, soyutçu ve lekeci çagdaş sanatçılann de- neyimlerinden esinlenmiş oldugunu gizlemez. Ne var ki bütünsel anlamda ve genel içerikli bir etkilenmedır bu; o nedenle de belli bir is- me -ya da isimlere- baglanamaz. Başka şekil- de söylemek gerekirse. Mehmet Güler, kendi resminin dünden bugüne izlediği yolun fazla sert olmayan dönemeçlenni, kendi bulgulan- na ve seziş gücüne bağlı olarak çizegelmiştir bugüne kadar. Etki sorununu abartmaktan ya- na bir tavır almamış olmasını, onun resmini yönlendiren etkenlere de bağlayabiliriz. Bütün bunlardan çıkanlacak sonuç şu ola- bilir: Mehmet Güler. boya kullanımındakı kendine özgülükle, figür dılinden gelen bir beden ("corps") yapısına öncelik veriyor, bo- yayı kendi içinde deviadırerek yaşama öagü ehmet Güler, boya kullanımındaki kendine özgülükle, figür dilinden gelen bk beden ("corps") yapısına öncelüç veriyor, boyayı kendi içinde devindirerek yaşama özgü bir aktivite kuruyor. bir aktivite kuruyor. Boya, resim yüzeyine iri- ce sürüldüğü halde, bu incelikle bağdaşmayan bir kahnlık (üç boyutluluk) kazanıyor. Denâ- bilir ki resme ahmlıhk sağlayan ve onu, izle- yicinin gözünde seçkin düzeylere taşıyan şey de sanatçının bu tekniğiyle yakından ilişkili- dir. Yanılsama oluşturmaya yönelik bir teknilî- tir bu; kendi olanaklanndan rürer ve bu ol4- naklan resimsel boyutlarda kalıcı kılar. Sanatın ve sanatsal Hetlşlmln gücü Yeni sergisine isim olarak "Diyalog Girişi- mi" (Dialogversuch) başlığını uygun bulmıjş bu kez Mehmet Güler. Günümüz insanlan ara- suıda günden güne kalınlaşan ayırıcı duvarla- nn, psikolojik kaynaklı etkileri aşarak somut olgulara dönüştüğü bir aşamada, bu başhk, sanatın ve sanatsal iletişimin gücüne de işaret etmektedir. (Sergı 2 7 Mart 'a kadar Galeri Binyil 'da gö- rülebüir. 0 212 351 97 13) * i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle