17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 2004 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Daha Satacak Çok Şey Var! Malıye Bakanı "Gözlerimi kapanm devlete ait her şeyi babalar gibi satarım" diyor. Bir kez değil, sü- reklı yineliyor. Ne var ne yok satacakmış, satıyor da .. Kültür Bakanı da ne demişti: "Müzelerin iş- letmelerini özel şirketlere devredeceğiz." Her şey ne kadar kolay! Meclis'te tam çoğunluk ellerınde... Çabucak yasalar çıkarmak, çabucak hemen uygulamak!.. Bir ay önce gece yansı yasa- sıyla TMSFyı yarattılar; ilk işleri, kendilerinin en güçlü muhalifı Genç Parti'nin üstüne yürümek ol- du .. Geçen gün yazdığım gibi, Uzanlar siyasal arenaya girmeseler, iki milyon seçmenın oyunu al- masalar, AKP'ye tehlikelı bir rakip olmasalar, hiç or- taya çıkar mıydı Uzanlar sorunu?.. Yerel Yönetimler Yasası ya çıktı ya çıkacak! Bu yazı yayımlanana kadar belki de Meclis'ten geç- miştir. Kıbrıs'ın tesüminı de elbirliğiyle yaparlar. Başta Ayasofya olmak üzere tüm müzeleri, sanat yapıtlannı da ona buna sunarlar üç beş kuruşa!.. Sata sata bir şey bırakmayacaklar Türkiye Cum- huriyeti'nde. Hem bunu yapanlar kim? Türiü suç- lamalarla adalet önünde hesap vermesi gereken, ama dokunulmazlık zırhıyla kendilerini koruyan, sürgıt koruma altında kalacaklannı sananlar!.. Ayasofya'yı bir Italyan şirketi istiyormuş! Şu an- da elde edilen gelirin iki katı para alacaklarmış!.. Yurdun dört bir yanında müzeler var, her birinde ta- rihsel sanat değerleri var! Topkapı Sarayı'nı da için- dekı değerlerle satmayı düşünmezler mi? Her şe- yi paraya çevirmek başlıca amaç olursa ülkede satılmadık şey kalmaz!.. Akdeniz, Ege kıyılannı ya- bancılara satmaya çoktan başlamadık mı? Ulusal çabayla yücelttığimız işletmeler, fabnkalar, şimdi de müzeler, para eden her şey... Mevlana, Topkapı. Efes, Anadolu Uygarlıklan, Ayasofya sırada! Zaten Ayasofya şeriatçılann yıl- lardır eie geçırmek istedikleri bir yerdı... Fırsat fır- sattır, diyerek Ayasofya'yı bir tarikat şirketine satı- verirler. Bakın el BarakaTürk'ün önemli birgörev- lisıni alelacele oluşturulan TMSF'nin yani Fon'un başına getıriverdiler. Bu kişi de hemen yanına po- lisleri alarak Uzanlar'ın üstüne yürümedi mi? Bun- ca hortumcuyu görmezden gelerek... Müzeleri ya- bancılara satmak belki para getirir, ama o müze- lerin kisa sürede soyulmasına olanak açılmaz mı? Ben Amerika'nın ünlü Metropolitan, Fransa'nın Lo- uvre müzelerinı gezdım. Anadolu'dan kopanlmış, kaçak yollardan, kimi de apaçık yollardan kaçınl- mış nice Anadolu değerieriyle dopdolu o yerier!.. Günün birinde bizim müzeler, tarinsel değerier de "küreselleşme" diyerek yurttan koparılıp yabancı- lara mı sunulacak? Kültür Sanat Sendikası yayımladığı bildiride açık- ça söylüyor: "Irak'ta üç gün içinde kamuoyunun gözleri önün- de Mıllı Kütüphane'yiyakıp yıktılar, ardından yedi bin yıllık tarihsel ve kültürel değerleri yağmalaya- rak 170 bin esen kendi ülkelerıne kaçırdılar." Ne demiş bir müze müdürümüz: "Ulkem adına kaygılıyım. Korkanm bu anlayış devam ederse ya- kın gelecekte Türkiye Cumhuhyeti diye bir şey kalmayacaktır." Bildiri son olarak, hepımizin katıldığı şu açıkla- mayt kamuoyuna sunuyor: "Yerel Yönetim Yasası'nm bu haliylepartamen- todan geçırilmesı, cumhuhyetimizin kurvmlanndan olan müze, tiyatro, opera, koro ve güzel sanatla- rın birkısmının ortadan kaldmlması, diğetierinin de işlevsiz hale getirilmesi, üniter devlet yapısının çö- kertilmesinin hedeflenmesi demektir." Para eden her şeyı satışa ya da kiraya çıkarmak, örneğın Ayasofya, Dolmabahçe, Topkapı, giderek Ankara'da Çankaya'y. hatta Anıtkabir'i vb. yerle- ri de yabancı güçlere sunmak anlamına gelmez mi? Bir zamanlar, istanbul'da bir açıkgöz çıkmış, saf yurttaşlara Eminönü Meydanı'ndaki saati, beledı- ye tramvaylannı satmayı başarmıştı. Ister istemez yaşanmış bu ilginç olayı anımsa- dım. Unutulmaz Bakan H. Â. Yücel... Hasan Âli'nin kültür alanmda en önemli girişimlerinden biri de Devlet Kon- servatuvan'nı kurmasıdır. Musıkişinas Hasan Âli'nin çok güzel bir sesi ol- duğunu, aynca Türk sanat müziği besteleri de olduğunu aileden duyardım. Bestelerini hâlâ zaman zaman radyodan dinliyoruz. Dr. Güzel Yücel GİER DEÜDeniz Bilimleh ve Teknolojisi Enstitüsü 0 nun hayatına bakmak değil sadece yapmak istediğim, dinlediklenmle |ve yazılanlardan okuduklanmla geç- mişe gitmek, bir dönemi yeniden ha- tırlamak. Sene 1887, îstanbul'da Hasan ÂK dünyaya geliyor. Babası ÂK Rıza Bey sert. gerçekten de sert bir baba. Mevlevı, neyzen bir kışı Babası- run, yaru Hasan Âli EfendFnin kurduğu Posta Telg- raf Nezareti'nde müfettiş. Annesi oğluna âşık, açık fıkırlı bir kadın ve oğlunun en büyük des- teği. Annesımn babası kaptan AB Bey, Japonya dönüşü batan Ertuğrul gemısınin süvansi... (So- yumuzda bir kaptan daha var. 18O2'de III. Se- üm zamanı Rus muharebesine katılmış İsmail Tosun Ağa. Bahriye Mıralayı ŞükrüBey ıse ana tarafmdanbirakraba. Süveyş Kanalı açıldığın- da ilk geçen Türk gemısınin kaptanı. Denızle bu kadar haşır neşır olmamda bıraz da so\-umun et- kisi varsamnm.) Hasan Âlı Yücel çocukluğunu, gençlığını "Geçtiğjm Günkrden" kitabında o güzel Türk- çesiyle bize şöyle aktarır: "Abdülhamit saltana- tmın son seneleri. Yırminci yüzyıhn başlan: Av- rupa, neolduğunu hiç mi hiç bilmediğimiz Ame- rika; büyük endüstri devrinin en ateşli kunıhış döneminde_ Biz iseuykuda.„ Memlekettam sö- mürge~ Her şey ucuz, fakat para pahah» O ta- rihlerde herkes evlerine kapan, kapab perdeler arkasındangeleeekseslere kuiakkesilnıişler. Or- tahk pek bir karanhk. Okullar ezbere bir dün- ya." . Hasan Âli, Mekteb-i Osmanı'yi bitırdikten sonra Vefa tdâdîsi'ne gider. Birinci Dünya Sa- vaşı gelir, harbin bıtiminde ise artık hukuk fa- kültesi öğrencisidir. Burada hocası Celâlettin Arif Bey'le tartışmasından dolayı hukuk eğıtı- mi kısa sürer. Anlayamadığı konuyu hocasından ısrarla anlaşılacak bir şekilde anlatmasını iste- yince hocası, "Bu kadar anlayışsızhkla hukuk takbefiğiedilmeyeceğinizannederinı" der Ha- san Âli ise "Çok hakknuz var, benim gibi anla- yışsız birinin hukuktalebesiohnayacağı muhak- kak, ama sizin gibi anlatmasını bUmeyen birinin de hukuk müderrisi olmayacağını zannedrvo- rum" der. Bunun üzenne Hukuk fakültesınden aynlması istenir. Müdürün önerisine uyarak ede- bı\ at fakültesının felsefe şubesine kaydolur. Bu arulardan Hasan Âli YücePin kişiliğinin ıpuç- lannı yakalayabiliriz. Hasan Âli, fakülteyi bi- tırdikten sonra çeşitli dergilerde şiırler ve ma- kaleler yazar. Özellikle felsefe konulan ile ilgi- li yazılan büyük bir dikkat çeker. Kurtuluş Sa- \aşı"nın zaferle bıtmesınden sonra İzmır'de \e daha sonra da çeşıtlı lıselerde felsefe ve edebı- yat öğretmenlığı yapar. 1930 yılında başlayan \e üç ay süren Ata- türk'ün ülkeyı tarumak ve değerlendırmek ıçın yurtçapmdayaptığı gezhe MaanfVekâleti tem- sılcisı olarak katılır. tkinci kez karşılaştığı Ata- türk'ü yakından taruma, düşüncelennı tam an- lamıyla öğrenme fırsatını bulur. Ülkenın kuru- luş çabalanna katıldığı bu dönemde de şiırlen- ni ve yazılannı yazmayı sürdürür. Özellikle Go- ethe, Mevlana ve Tevfık Fikret hakkındakı ın- celemelenyle kafasındakı Doğu-Batı sentezinı durulaştırmaya (berraklaştırmaya) çalışır. Ata- türk'ün ölümünden kısa bir süre sonra Millı Eğitım Bakanlığı'na getirildiğmde Cumhuriye- tin ilkelerini yurda yaymak konusunda fıkri te- mellerin bir kısmı atılmıştı. Hasan Âli Yücel, Cumhunyetin sivil kanadında yer almış bir ay- dın olarak ikinci 10 yılda önemli görevier üstie- nir. Yücel, 1939 yılında Birinci Türk Neşriyat Kongresi'nı toplar. Bu kongrede "Neşriyat işle- rinde de tam demokratbir ruh \e tam reaüst bir düşünceile çahşmak- Memleketin kültür haya- tmın terakkive inkişan'' amaçlanır. Bu çalışma- lan Birinci Maarif Şûrası ızler. Şûrada eğitim ve kültür alanında bırçok karar alınır. 1940 yılında Köy Enstitüfcri yasası çıkanla- rak köy okullannda görev alacak olan öğret- menlen yetıştırmek üzere enstıtüler kurulur. tl- köğretım Genel Müdürü ve Köy Enstıtülerinin mıman olan İsmail HaklaTonguçve enstıtüler- de görev yapan yönetici aydınlarla bu okullann sayısı 21 'e ulaşır. Millı Eğıtım'de atılımlar bir- bınnı ızlerken bir yandan Köy Enstıtüleri bütün ülke düzeyınde kök salıyor, öte yandan ortaöğ- retım, mesleksel ve teknik öğretım yapısal bir değişıklığe uğru>ordu. Yücel, ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar bağla- mında mesleksel ve teknik eğıtımin önemini kavTayanlann başında gelıyordu. Y'ücel, Neşri- yat Kongresi'nde Batı dillennden Türkçeye çe- \inmn önemmi ve gereklılığıni vurgular. Nurul- lah Ataç, Sabahattin Eyuboğlu, Sabahattin Âli gibi aydınlardan oluşan Tercüme Bürosu ile dünya edebı^atı klasıklerinden birçok çevnri ya- pılır. Bu çevırilenn yaratıcılık etkisi kısa bir sü- re sonra şnrde ve edebıyatta görülmeye başlar. Türk Neşriyat Kongresi'nde ansiklopedık yayın- lann önemi belirtilerek devletin bu alanda ön- cülük yapması istenir. Islam Ansiklopedisi, Türk Ansüdopedisi, Sanat Ansıklopedisi'nin yaru sı- ra Tercüme, Tarih Vesikalan ve birçok dergı o dönemde yayımlanmıştır. Hasan Âli'nin kültür alanında en önemli girişimlerinden bıri de Dev- let Konservatuvarı'nı kurmasıdır. Musikişınas Hasan Âli'nin çok güzel bir sesı olduğunu, ay- nca Türk sanat müzığı besteleri de olduğunu aı- leden duyardım. Bestelennı hâlâ zaman zaman radyodan dinliyoruz. Başanlar ve sonuç Yücel'ın bakanlık yaptığı dönemde eğitim ve öğretımin son aşaması olan üniversiteler ıçin vapılan çalışmalarla, Yüksek Mühendis Okulu Istanbul Teknik Cniversitesi'ne dönüştürülür. ^^nkara Tıp Fakültesi kurulur ve dört yıl süren bir hazırlıktan sonra 1946'da"bütçe,öğretimvç yönetim açısındanözerk, memlekeri ilgilendiren konular başta oimak üzere bibm ve teknik me- sekleri çözmek için inceleme ve araştrmalar >apmak" amacıyla Ünh«rsiteler Kanunu çıka- nlır. Yurt çapmda bu çahşmalar yapıhrken ikinci Dünya Savaşı bütün hızıyla sürmekteydı. Tür- kiye'nin ikinci Dünya Savaşı'ndan çıktıktan sonra yer aldığı saflar değişir. Hükümet olan CHP'nın sol kanadı tasfıye edilir ve Yücel de istıfa eder. Köy Enstitüleri kapatılır, kurmaya ça- lıştığı bırçok eserin yok edilmeye başlandığına taruk olur. Hasan Âli Yücel yaşamının gen ka- lan kısmında yazmaya ve üretmeye devam eder Fakat, yaşanan olumsuzluklara yüreği dayana- maz ve kırk üç yıl önce bugün, 26 Şubat 1961 'de bu dünyadan göçer. O, değişimler, çalkantılar, yıkımlar ve umut- larla dolu olan hayatında hep bu ülke ve insanı için iyi ve doğru olaru yapmaya çalıştı. Can Yü- cd, Hasan Âli Yücel 1 ın ölümünden sonra "İme- ce" dergisinde yazdığı bir yazıda: "Öhim, elbette bir kayıptr. Ama kazancı da vardır. Hasan Âli'nin ölümünün kazancı ise, git- gkk kalpsizkşen bu tophımda, hâlâ, kalbi ohıp da, o kalbfaı durmasmdan ölen insanlann bulun- duğunu göstermesidir" der. Emekli Sandığı Genel Müdürü'ne... Mlizaffer BABAR Emekli Memur 15i 'Ocak 2003'te emekli ay- klığımı bağlayan, tanıtım kartı ile emekli sağlık kar- nesını gönderen kurumunuz; öde- me yapmaya gelınce "vasi tayini" ıstemi gibi mantıksız, keyfı ve hak- sız bir uygulama talebi ve istemiy- le tam bir yıldır tarafıma hiçbir öde- me yapmayarak; adeta şahsımı ve ai- le bireylenmi cezalandırma yoluna başvurmuş oldugundan; aılece yok- luğa, açlığa ve sefalete ıtılmış bulun- maktayım. 5434 sayüı Emekli San- dığı Kanunu'nun ilgili hiçbir mad- desinde tek bir harfı bile geçmeyen l *vm tayini" istemini direten sağlık kuruluna bağh; çok bümiş, işgüzar ve vicdansız sözde memurluk ya- pan çahşanlannız, emsahm, benze- rim birçok malulen emekli olmuş iştirakçiden •S'aatajini" ıstememek- te; adeta şahsımla dalga geçerek tam bir keyfi. haksız. adamına göre mu- amele ve çıfte standart ıçeren bir uy- gulama içerisine girmışlerdır. Gene sağlık kurulunuzda görevü bir şefvn; "Biz bu raporu istediğüniz gibi yo- rumlanz, adamına göre değişir, sen kime şikâyet edersen et" gıbı \w- dumduymaz. sorumsuz ve keyfı bir söylemle: 17 yıllık memunvetı bo- yunca bu ülkeye. bu vatana, bu dev- lete "önce insan" düşüncesiyle hiz- met etmiş ohnanın faturasını, acısı- nı çıkartmak ıstermişçesine böyle mantıksızve haksız uygulama yolu- nu seçmiş bulunmaktadır. 5434 sa- yılı Emekh Sandığı Kanunu'nun 44. maddesının değışık. 28 06 2001 4699 25 mad. "Yaaüeistenildiğiza- man bu kanun hükümlen uygulan- maksıan malullüklcrinin mâni ol- madığu başka \azife \«>a suuflara nakil surerjyle tayinleri >-apılnıak üze- re istifa etmiş sayüırlar. Tek istisnası tam teşekküDü devlethastanesirapo- ru ahnmasışartrjia" denibnektedır. Malulen emekli olmama neden olan raporu çürütecek 2 adet sağ- lam \e çalışabılır raporu alıp sırasıy- la 2003'ün Agustos ve Kasrm ayla- nnda kurumunuza sunmama rağ- men halen olumlu bır yanıt ahnış değilim. Sayın genel müdürüm; ay- nı durumda siz olsaydınız, insanı çi- leden çıkartacak, isyan ettirecek böy- lesine haksız. mantıksız ve saçma bu uygulamaya maruz kalsaydınız; emekliliği hak etmiş olmanıza rağ- men halen maaşınızı tam bir yıldır alamıyor olsaydınız, başkaca da bır maaş ve gelire sahip olmasaydınız ne yapardınız? Buradan Malıye Ba- kanı'na,TBMM Başkanı'naveBaş- bakan'a sesleniyorum: Adaleti ve kalkınmayı felsefe edınmış bir yö- netimin işbaşında olduğu ülkemiz- de: Tek suçu bu vatanın onurlu bir evladı olan bu satırlann yazan. mağ- dur memur emeklisinın karşı karsı- ya bırakıldığı haksızlığı. adaletsız- lığı ve eziyetı kım ne zaman önle- yebılecektir? Emekli maaşını ve ık- ramıyesinı normal yollardan değil de, ille de adli mercilere başvurarak belld de yıllarca sürüncemede bıra- kacak birgirişimde bulunmaya mec - bur bırakılan; bu mağdur memur emeklisinin ıstırabı, çılesı ne zaman son bulacaktır? Kazan Kazandır df\d PENCERE Laf Salatası Üzerine Gazetecilik.. Eski Babıâli raconunda bir gazeteyi aşağılamak için ne denirdi: - Varakpare!.. Babıâli'nin yerınde artık yeller esiyor. Sirkeci'den Vilayet'e doğru uzanan 'Bizim Yokuş'tan tırmanırken sağlı sollu kitapçılann vitrin- lerine bakarak soluklanan gazeteciler de artık yok!.. Cağaloğlu meydanından başlayarak sağa sola yayılan matbaalar sizlere ömür... Hem varakpare olmayan kaç gazete kaldı?.. • Somut olaylara dayanmayan fiil çekimlerinin günlüklerine dönüştü gazete başlıkları. Söyledi.. Söyledin.. Söyledik.. Söylediler. Ne söylediler?.. - Sabiha Gökçen Ermeni imiş, dediler.. Yani?.. Dedi.. Dedim.. Dedik.. Dediler. - Ne dediler?.. Gazeteler lâfı güzâf üzerine haber oluşturmayı marifet bildiler. Schröder dedi ki: - Türkiye'ye verilen söz tutulmalı.. Verheugen dedi ki: - Schröder doğru söyledi.. - Gerçekmi?.. - Elbette.. - Gerçekolan ne?.. - Bilmem?.. • Şeytan diyor ki: - Kıbns'ta pazarlıkların en sıcak zamanı değil mi!..KulağıkesikAvrupalılariçeriğinde hiçbir kesin vaat bulunmayan latlan bizi dolduruşa getirmek için söylemiş olmasınlar?.. Çünkü zamanlama ilginç!.. Türk'ün aklı da bildiğiniz gibi hep sonradan gelir. Bizim ülkemızde gazeteciliksomut olaylar üzerine değil de laf salatası üzerine yapıldığından, sirke ve zeytinyağı yoksunluğuyla biriikte tuzu da olmayınca artık tatsız geliyor; medyamız evlere şenlik... Bır tek laf üzerine kurulu Sabiha Gökçen olayı nasıl alevlendi?.. - Sabiha Gökçen Ermeni miymiş?.. - Değil miymiş?.. - Kim söylemiş?.. - Belge kanıt var miymiş?.. - Kim Ermeni demiş?.. - önemli miymiş?.. - önemsiz miymiş?.. Ortada fol yok, yumurta yok; ama, kuluçkasız tavuğun gıdaklaması belleklere işlendi mi?.. Işlendi. Oyleyse anasının gözü, babasının fırlaması medya amacına ulaştı demektir. • Eski Babıâli raconunda bir gazeteyi aşağılamak için ne denirdi: - Varakpare!.. Medyanın artık varakpare olmayan kaç doğru dürüst gazetesi var?.. Piyasadakilerin çoğu gazete değil.. Gazete müsveddesi.. Ya başındakiler?.. Adam müsveddesi!.. TEŞEKKUR Gerçekleştırdikleri başarılı by-pass ameliyatıyla beni eski sağlığıma kavuşturan ve yoğun ilgilerini esirgemeyen, başta özel Isviçre Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. KÂZIMTAŞ olmak üzere ooDrÖZKANKANTARCI,., OPDP.FİKRİKUTLAY.. DOC *-CEVAT KIRMAya nr. TAMffi AKSOYa , Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Sekreteri ZERRİN BlRİNCl'ye, 3. kat hemşireleri ile hastaneye gelerek veya telefonla geçmiş olsun dileklerini ileten tüm dostlarıma teşekkür ederim. ÖMBI RIZA SÖNMEZ KazanKazandir promosyonu 29 Şubat'a kadar UZadl! Eş, dost, akraba 5 kişiye kadar yeni faturasız hat abonesi getir, yapar^kl-jrı kontör yüklemeleri üzerinden 50 kontör ka/an! Onlar da Aria'lı olur olmaz 50 kontörlük "hoş geldin hediyesi" a|«n>Br^ Sonra kendileri için S kişi getırip kazanmaya dcvanı etsinler! i| • Mcvcut aboneU.T, <;n ge; 29 Şub^t »anhine kadar yeni M>or>e getİMtbüirter. Vuni »bonelerin 31 Mayts tarihme kadar yapataklan her kontör yük.lt>rm.'simten lıediye kont2r itaunabilirler. • Mevtuî ibonepin hedıye korrtöf kaMrtabilmesi için, y«r>i «jeietı aboncnin önce kendisiyte bir göfûjıne yapması. sonr« d<ı kontör yuklemçsı gereklîclir ArtaMerkez 444 1 555 ûcretslz 555 wvww.aria.com.tr 3 Mart 1924'ün 80. Yıl Kutlaması (Üç Devrim Yasasının Kabulü) DEVRİM YASALARI YOK MU SAY1LIY0R? Açış Konuşması Nazan MOROĞLU Istanbul Kadın Kuruluşian Bırtiği Koordinatöaı Oturum Başkanı Oktay EKŞİ Hün-yet Gazetesi Baş^azan Konuşmacılar Prof. Dr. Necla ARAT I.U. Kadın Sorunlan toşbmıa ve Uygulama Merkea Müdürü Gülseven Güven YAŞER Çağdaş Eğıtm Vakfı Başkam 3 Mart 2004 Çarşamba 11.00 - 13.00 The Marmara Oteli - Taksim Giriş Serbesttir. Istanbul Kadın Kuruluşian Birliği
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle