Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2O ŞUBAT 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA
DIŞ HABERLER dishab a cumhuriyet.com.tr 11
Rum lider, tarihi Kıbns görüşmelerinin ilk gününde masaya kabul edilemez taleplerle oturdu
Papadopulos: TürklergitsinREŞATAKAR
LEFKOŞA - Kıbns'ta 22 Mart'a
kadar sürmesi öngörülen tarihi mü-
zakere sürecinin ilk gününde, Kuzey
Kıbns Türk Cumhuriyetı (KKTC)
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile
Güney Kıbrıs Rum Yönetımi
(GKRY) lıderi Tasos Papadopulos
yoğun olarak Türk göçmenlerin du-
rumu ve 1963-74 yıllannda saldın-
ya ve zarara uğrayan Kıbnslı Türk-
lerin tazmini konulannı tartıştı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel
Sekreteri'nin Kıbns Özel Temsilcı-
si Ah/aro De Soto gözetimınde Ba-
rış Gücü kontrolündekı Lefkoşa
Uluslararası Havaalaıu'na yakın kon-
ferans merkezinde başlayan dünkü
• Rum lider Papadopulos, Lefkoşa'daki tarihi zirvenin ilk gününde
Denktaş'a, adaya yerleşen tüm Türk vatandaşlannın geri gönderilmelerini ve
referandumda oy kullanmamalannı Önerdi. Denktaş'ın yanıtı ise
"Gönderemeyiz, çünkü onlar vatandaşımız!" oldu.
görüşmeye Denktaş, Başbakan Meh-
met AB Talat, Dışişleri Bakanı Ser-
dar Denktaş, Cumhurbaşkanlığı
Müsteşan Ergün Olgun, Dışişleri
Bakanlığı Müsteşan Aytuğ Plümer
ve KKTC VVashington Temsilcisi
Osman Ertuğ katıldı.
Rum heyeti ıse Papadopulos, Dip-
lomatik Ofıs Direktörü TasosTztonis,
BM Temsilcisi Andreas Mavroyian-
nis ve Avrupa Konseyi Temsilcisi
Nicos Emiliou'dan oluştu. Iki saat-
ten fazla süren görüşmede Papado-
pulos, önemli bir konuyu gündeme
getirerek KKTC vatandaşlığı kaza-
nan Türk göçmenlerin geri gönde-
rilmesini talep etti.
Papadopulos, AB hukukuna aykı-
n olduğu gerekçesiyle bu kişilenn re-
ferandumda oy kullanmamalannı da
istedi. Rum lidenn gerginlik yaratma-
ya yönelik talebi karşısında Türk ta-
rafı "Talebiniz anayasamıza aykın-
dır. Onlan gönderemeyiz, çünkü bi-
zim vatandaşımızdır" dedı. Bunun
üzerine Papadopulos bir adım ilen
giderek "Öyleyse anayasanızı değiş-
tirin" karşılığını verdi.
'AB normlanna aykın'
Papadopulos görüşmede Annan
Planı' nın, Türkler açısından en has-
sas noktalannı gündeme getirerek
bunlann Avrupa Bırlıği (AB) norm-
larına aykırı olduğunu iddıa ettı.
Denktaş. Cumhurryet'e verdiği özel
demeçte, Rum tarafının, kuzeydeki
Rum sayısının sınırlandınlması. iki
kesimhlik, Türkiye'nin etkın garan-
JVashington
'KKTCyi
tanırız'demiş
MURATtLEM
ATİNA - Kıbns'ta taraflar dün
görüşmelere başlarken ABD'nin, Rum
tarafına "Uzlaşmacı olmazsamz Kuzey
Kıbns Türk Cumhuriyeti'ni tanınz"
uyansında bulundugu öne sürüldü.
Yunan Kathimerini gazetesinin
haberinde, New York görüşmeleri
öncesinde yapılan uyannın Birleşmiş
Milletler (BM) kaynaklan tarafından
özellikle sızdınldığı belirtildi. New
York merkezli bilgilere göre ABD'li
yetkililer Rum yönetimini
görüşmelerde uzlaşmacı olmalan
yönünde uyararak "aksi halde
KKTC'yi tanıyabitiriz" mesajı
gönderdı. Washington yönetimi bu
politikayı Atina'ya da net bir şekilde
ileterek Rum kesimine bu konuda baskı
yapılmasını istedi. Rum yönetimi. bu
gelişmelerin ardından geçen hafta New
York'ta yapılan görüşmelerde ısrarcı
olmayarak müzakerelere başlanmasını
kabul etti. Dün taraflar masaya
otururken Washington yönetimi bir kez
daha çözüm sürecine güçlü destek
vermeyi sürdüreceğini bildirdi. New
York'ta Kıbns'ta BM gözetiminde
yapılan yöntem görüşmelerinde sürece
ağırhğını koyan Washington,
Lefkoşa'daki içeriğe ilişkin
müzakerelere de üst düzeyde rol
oynamayı sürdüreceği sinyalleri
veriyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
Richard Boucber, BM Genel Sekreteri
Kofi Annan'ın Kıbns çabalanna güçlü
ve olumlu destek vereceklerini kaydetti.
Boucher, AB'nin süreçteki rolüne
ilişkin bir soruya karşılık, geçen haftaki
görüşmelerde bu konunun
tanımlandığına işaret ederek
u
Blz
AB'nin Kıbns'ta oynayaeak bir rolü
bulunduğuna inaıuyoruz. Bu konu
analiz edildi. tarumlandı ve biz bundan
memnunuz'"diye konuştu.
HP'LÎHALUKKOÇ
'Türkiye
Annan y
a teslimy
ANKARA(CumhuriyetBürosu)-Hükü-
metin Kıbns politikasına parlamento içi
ve dışındaki muhalefet partıleri tepki gös-
terdi.
CHP'li Koç, dün TBMM'de düzenledi-
ği basm toplantısında Türk tarafının *ka-
derini Annan'ın elineteslim ederek edilgen
bir pozisyonda kaderini beklediğini'' ifade
ederken, 3 Kasım seçimlerinin ardından
hükümetin "zikzaktarçizen" bir Kıbns po-
litikası izlediğini söyledi. Hükümetin dış
polirika anlayışının, "ABD'den talimat al-
ma ve söz venne" şeklinde olduğunu dile
getiren Koç, "AB'ye uyum sağlama mak-
yajı altmda kaderini kendi eiinde tutama-
yanbir Türkiye. Bu toMoyu ibredeizlemek
gerekryor" dedi.
DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de,
dün MHP Genel Merkezi'nde biraraya gel-
di. Ecevit burada yaptığı konuşmada, "Rum-
lar, öteden beri Kıbns'ta Türkkri tasfiyeet-
meplanıiçinde.Şimdibunuyasalyotta yap-
maya çalışjyorlar. KKTC'yi yoketmeyeyö-
nelikciddigirişimlervar. "dedi. Bahçeh ise
"AKP yönetimüıin uyguladığı politikalar-
la meclis karariançeuşmektedir.* diye ko-
nuştu. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar
ise, partisinin GÎK toplantısı'nda yaptığı
açıklamada, dış politikada, mahcubiyetin
söz konusu olmayacağını ifade ederet, ma-
sada ısrarlı, ve kararlı olma gereğinin bu-
lunduğunu kaydetti. KKTC'nin Ankara
Büyükelçisi AhmetZekiBulunçda Annan
Planı'nın Türkler'in çıkarlannı koruya-
cak nitelikten uzak olduğunu ifade etti.
B M Genel Sekreteri'nin Kıbns
Özel Temsilcisi De Soto gözetiminde
gerçekleşen görüşme sonrasında,
Denktaş ile Papadopulos'un hafta içi
her gün saat 0930'da bir araya
gelmeleri kararlaşünldı. (AP)
tisi ve mülk konulannda itirazlan
olduğunu belirterek her frrsatta ön-
lerine AB normlannın konulduğu-
nu söyledi. Denktaş. bu yaklaşımın
yarüış olduğunu belırtirken AB'nin
Genişlemeden Sorumlu Üyesi Gün-
ter Verheugen'ın "Kimse bizinı ar-
karruza saklanmasm" şeklındekı me-
sajını anımsattı.
Denktaş "Görüşmede siz nder is-
tediniz" sorumuz üzerine, "Kıbns
Türk halkuun 1963-74 döneminde-
ki zarannm tespit edflmesiiçin bir ko-
misyonkuruumsıruistedik'" diyerek
şunlan söyledi: "Bizim isteğimiz,
kendi insanımızın 1963-74 dönemin-
de Rum saldınlan sonucunda uğra-
dığızararuı tespiti ve banşa giderken
her şeyin bilinmesidir. Biz, insanlann
kavgalı banşmasını istemiyoruz.
Bu nedenle de önerimizin değer-
lendirilmesini talep ediyoruz."
"Peki Papadopulos bu isteği nasıl
karşıladı?" Denktaş'a göre Papa-
dopulos ilk anda Annan Planı'na
sanldı ve "Plandaböyleşeyleryok''
dedi. Denktaş, planda tazminatlar
konusunun yer aldığma dikkat çe-
kerek bunun 1963 sonrasındaki dö-
nemi de kapsadığını belirtti. Gö-
rüşmede Türk tarafının ortaya koy-
duğu bir diğer görüş ise 2 eşit ku-
rucu halkın varlığının tanınmasıy-
la ilgiliydi. Türk tarafi "Varüacâk
anlaşmada iki eşit halka ve bunla-
nn nzası ile ohıştunuacak ortaku-
ğa" vurgu yapılmasını istedi.
Görüşme sonrasında Denktaş ile
Papadopulos"un hafta içi her gün sa-
at 09.30'da Lefkoşa Konferans Mer-
kezi'nde bir araya gelmelen karar-
laştınldı. Gerek görülürse lıderierin
hafta sonlan da görüşebilecekleri-
nı belırten De Soto, ilk görüşmenin
çok yapıcı geçtiğini ve liderlerin iyi
niyet çerçevesinde görüşmelere baş-
ladığını söylemekle yetindi.
Talat'ın evîne bombah saldtn
LEFKOŞA (Cumhuriyet) - Kıbns sorununa
kalıcı bir çözüm bulunmasını amaçlayan görüş-
melenn başlamasına saatler kala, KKTC Baş-
bakanı MehmetABTalat'ın Girne'deki Mersin
Caddesi üzerinde bulunan evine bombah sal-
dın düzenlenmesi sert tepkilere yol açtı.
Sabah 01 3O'da gerçekleşen zaman ayarlı ol-
duğu bildirilen bombah saldınnın arkasında
kimlenn olduğu araştmhrken Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaş saldınyı kınadı. Bombah saldı-
n büyük maddi hasara neden olurken Talat'a
komşu binada ikamet eden 51 yaşındaki Der-
\iş Canayakm, yüzünden hafif yaralandı. Ta-
lat "ın evinin zemin katında bulunan eşi Oya
Talat'a ait tahlil laboratuvan saldından büyiik
zarar görürken çevredeki evlerin de camlan kı-
nldı. Radyo ve televizyonlarda bunun bir pro-
vokasyon olabileceğine dikkat çekildı.
Eskı KKTC Başbakanı Dr. Derviş Eroğ-
hı'nun, 2000'deki cumhurbaşkanlığı seçimle-
• KKTC Başbakanı'nın yara almadan kurtulduğu bombah
saldırı, barış sürecine indirilmiş bir darbe olarak nitelendirildi.
ri öncesinde benzeri bir saldınya uğradığı
anımsatılırken KKTC tarihinde bombah sal-
dınlann daha çok çözüm yanhlannı hedef
seçtiği anlaşılıyor.
'Hedef, banş yanlılanna korku vermek'
Kuzey Kıbns'ın tanınmış politikacılanndan,
eski Lefkoşa milletvekili Alpay Durduran,
Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada. 1989 ve
1992 yıllannda olmak üzere 2 kez bombah
saldınya, bir kez de silahlı saldınya uğradığı-
nı anımsatarak güvenlik önlemlerinin yeter-
sizliğinden şikâyet ettı. Kıbns'ta banş karşıtı
güçlerin. kritik dönemlerde bombah saldın yo-
lunu seçtığini ve ana hedefin banş yanlılanna
korku vermek olduğunu savunan Durduran,
"Avrupa ailesine girdiğimizde bunlardan kur-
tulmayı ümit ediyoruz" dedi.
Önceki akşam Kıbns TV'deki canh yayın
programına katıldıktan sonra evine giden ve bir
süre sonra da şiddetli patlama ile uyanıp soka-
ğa fırlayan Talat, saldınyı kınarken bunun Kıb-
ns Türk halkına yönelik bir saldın olduğunu
söyledi. Talat. "Bu bir tehdhse başanh oiması
mümkün değUdir" derken üzüntüsünü dile ge-
tiren Rauf Denktaş şöyle konuştu:
"Tarihi bir müzakerenin başlangKinagidece-
ğimiz sabah, memleketin başbakannun evinin
önüne bomba atılması üzücüdür. Ona buna
bomba atacaklanna, şiddete başvuracaklanna,
küfredeceklerine, görüşmeleri i\i takip etsinkr.
Annan Planı'nın ne demek olduğunu, eğer de-
ğiştiremezsek i> i anlasınlar \e günü gekliğinde
elfcrini \icdanlanna koyaraksandığa gıtsmler."
AB müktesebaü Kıbns'ta zavıflıalka
A\HAN ŞtMŞEK
ANK\RA- Türkiye. Kıbns müza-
kerelerinin "enzayıfhalkası'' olan. "çö-
zümün Aviııpa Birtigi (AB) hukuku-
na nasıldahil edüecegi" sorusuna tat-
minkar bir yanıt alamıyor. Annan
Planı'nda öngörülen "dolaşnn, yer-
leşün ve mülktvet özgürlüklerine iüş-
kinsırurlamalar''.ABninkurucuan-
laşmalannda yeralan temel özgürlük-
lerle çelışıyor. Kıbns'ın AB'ye katı-
lımı anlaşması, üye ülkelerin parla-
mentolannda onaylandığı için çözü-
mün katıhm anlaşmasına nasıl ekle-
neceği, bunun 1 Mayıs'a yetişip ye-
tişmeyeceği sorusu da yanıt beİdi-
yor.
AB Komisyonu ve bazı üye ülke-
ler, Türkıye'ye bu konularda sorun
çıkmayacağı taahhütlerini iletirken,
konunun teknik aynntılannı henüz
netleştiremediler. Dışişleri Bakanı
Abduüah Gül, AB Dönem Başkanı
İrlanda'nın Dışişleri Bakanı Brian
Cowen ile dün bu konuda kısa bir de-
ğerlendirme yaparak, Ankara'nın ta-
leplerini iletti. Hindistan, Afganis-
tan ve Pakistan ziyaretleri dönüşün-
de teknik amaçlı olarak Ankara'ya uğ-
rayan Covven, Esenboğa Havalima-
nı'nda Dışişleri Bakanı Gül üe bir ara-
ya geldi. Daha önce AB Troykasıy-
la Esenboğa'ya uğrayacağı belirti-
len Cowen, Troyka'nın diğer üyele-
rinin ayn bir uçakla ülkelerine dön-
meleri nedenıyle Gül ile yalnız gö-
rüştü. Kıbns'ta dün başlayan müza-
kere sürecinin en hassas konusunu,
vanlacak çözümün AB hukukuna
(müktesebat) ne şekilde dahil edile-
ceği oluşturuyor. Müzakerelerde ze-
min olarak kabul edilen Annan pla-
nı, Türk kesimi için güvence oluştu-
VERHEUCEN: RUMLARIN ELEŞTİRİLERİ DOCRU DECİL
Dış Haberter Servisi - A\Tupa
Birhği'nin Genişlemeden
Sorumlu üyesi Günter
Verheugen, Rumlann Annan
Planı'na eleştirilerinin doğru
olmadığını söyledi. KKTC
Cumhurbaşkanı RaufDenktaş,
müzakere süreci çerçevesinde
adada bulunan Verheugen'i
kabul etti. Verheugen, Denktaş
ile çok ilginç, dostça ve yapıcı
görüştüklerini söyleyerek
müzakere sürecinin bazı Verheugen görüşmelerde düşünceliydi
noktalannı ele aldıklannı
kaydetti. Verheugen şöyle devam etti: "Saym
Denktaş'v yapıcı tavTinı sürdürmesi yönünde
cesaredendirdim. AB'nin de çabalara destek olacağı
sözünü verdnn." Denktaş da Verheugen ile
derogasyonlar (istisnalar) konusunu ve
derogasyonlann nasıl AB temel hukukunun bir
parçası olacağı konusunu ele aldıklannı söyledi.
Verheugen, Alman Deutschlandradio'ya verdiği
demeçteyse, Kıbns'ın yeni alacağı
biçün konusunda Rum tarafının
eleştirilerinin doğru olmadığını
anlattı. Rumlann Annan Planı'na
yaptığı "Gerçek birieşmeyi
sağlamıyor. iki otonom devlet
yasalaşırsa bölünme olur"
biçimindeki eleştirilerine ilişkin
Verheugen şu yanıtı verdi: "Hayır,
ö\1e değU Biz de, BM de böyle bir
çözümü kabul etmryoruz, Pİanın ne
getirdiği açıkhğa kavıışturulnıah,
beüd de Federal Alman dinJevicüere
Almama örneğnie açıklanmah.
Burada, iki bölgeli federal cumhuriyet, ortak bir
de\ let olacak. Bölgeler geniş haklara sahip olacak,
ancak haklar kurulacak ortak devletten daha az
olacak. Bu devlet aynı zamanda uluslararası
taahhüderin tutulmasından sorumlu olacak, AB'de
olduğu gibL" Verheugen, Türkiye'nin siyasi iradesi
sayesinde adanın birleşmesi fırsahnın yükseldiğini
belirtti.
racak şekilde "serbest dolaşım, yer-
leşim ve mülkryet özgürtüklerinin"
belirli sürelerde sınırlanmasını ön-
görüyor. Bu sınırlamalann (derogas-
yon) geçerli olabilmesi için. AB hu-
kukunun temel anlaşmalan arasında
yer bulması gerekiyor. Ancak bu te-
mel anlaşmalar arasında yer alan Kıb-
ns'ın AB'ye katıhm anlaşması, bu gi-
bi sınırlamalar olmadan AB üyesi ül-
kelerin parlamentolannda kabul edil-
miş bulunuyor. AB'li yetkililer, ka-
nlım anlaşmasında öngörüldüğü şek-
liyle, bir "ek protokol" ile yeni dü-
zenlemelerin anlaşmaya eklenebıle-
ceğini belirtiyorlar. Ancak bunun ye-.,
nıden tüm üye ülke parlamentolann-
da onay gerektirip gerektirmediği. 1
Mayıs'ayerişip yetişmeyeceği gibi ko-
nular belirsLzliğini koruyor.
Cözümün AB hukukuna dahil edil-
mesi konusunda bir diğer endişeyi
ıse, Annan planında öngörülen sınır-
lamalann (derogasyonlar), AB mük-
tesebatı ile çehşmesının yaratabıle-
ceği sonuçlar oluşturuyor. AB mük-
tesebatı olarak adlandınlan AB hu-
kuku, temel anlaşmalar, yönergeler
ve uygulama direktıflennden oluşu-
yor. Hiyerarşik sınırlama ıçerisınde,
kurucu anlaşmalar ve karılım anlaş-
malannın da yer aldığı temel anlaş-
malaren üstte yer alıyor. Dolaşım, yer-
leşim ve mülkiyet özgürlükleri,
AB'nin kurucu anlaşmalannda bulu-
nan alan temel özgürlükler arasında
yer alıyor. Annan planında öngörü-
len sınırlamalar ve güvencelerin ge-
çerlilik kazanabihnesi için, bunlann
da AB binncil hukukunda (primary
law) yer bulması gerekiyor. Bu sağ-
lanamazsa, 1 Mayıs sonrası Rumke-
siminden sınırlamalar hakkında Av-
rupa Adalet Divanı'nda ^temelözgür-
lüİdereavtanoMuğu" gerekçesiyle da-
va açılabilecek. \e burüar çözümde
öngörülen sınırlamalan aşındırabi-
lecek. ^
BIÇAKSIRTI
EROL MANİSALI
AB'nin 2004 Programı
ve Türkiye
Aralık sonunda AB, dış ticaret politikalan ve uy-
gulamalanna ilişkin olarak 2004 yılının programını be-
lirledi. AB'nin bölge ve dünya ticaretinde etkinliği-
nin arttınlmasına yönelik önemli öğeler bu program-
da yer almaktadır. Türkiye ile ilgili olarak da ilginç nok-
talar bulunuyor.
1) Ticaret Savunma Araçlan (Trade Defence Inst-
ruments) ile, kelimelerle oynayarak korumanın (pro-
tection) yerine, savunma (defence) sözcüğü koy-
muşlar. Bu sözcüğü Türkiye, Mısır ya da Ukrayna kul-
lansa bir anlam taşıyabilirdi. AB'nin benimsemesi il-
ginç.
AB dış ticaret fazlası olan ve en fazla "korumacı
önlemleralan" durumda iken, "savunma" sözcüğü-
nü kullanması psikolojik bir savaştır.
AB 2004 yılında dış ticarette koruma önlemlerini
sistemli bir biçimde arttırma egiliminde. 2004 prog-
ramında "AB sanayiinin korunması için" gereken ye-
ni önlemlerin alınacağı vurgulanıyor.
İfade, "sanayiin çıkarlarının korunması" olarak
yerli yerine oturtuluyor. Liberalizm ve serbest tica-
retin yerine korumacılık öne çıkıyor.
2) 1 Mayıs 2004'te AB'ye alınacak 10 adayın tica-
ri uyumu ile ilgili çalışmalara devam edileceği belir-
tiliyor. AB'nin Amerika, Kanada ve Japonya ile yap-
tığı ikili ticaret anlaşmalanna 10 ülkenin uyum çalış-
malanndan söz edilirken, 1995'te gümrük birliğine
"alman" Türkiye'nin "uyumundan" hâlâ söz edilmi-
yor. Çünkü Türkiye ileride de içeri alınmayacak.
- Türkiye gümrük birliğine alındığına göre 15 tam
üye gibi, 3. ülkelerie imzalanan ikili ticaret anlaşma-
lanndan yararlanması gerekmez miydi? Gümrük bir-
liğine Türkiye niçin girmiştir? Imalat sanayii ürünle-
rinin ve diğer alanlardaki ürünterin serbest dolaşımın-
dan yarartanmak için.
- Aynen 6 Mart 1995'te gümrük birliği belgesinin
imzalanmasından sonra I.K.V. yetkililerinin savunduk-
lan gibi; "AB, ticaret anlaşmalan yaptıkça Türkiye
de bundan otomatik olarak yararlanacaktır" diye
seminerterde benim yanımda oturan I.K.V. başkan
ve yardımcılannın ifade ettikleri gibi.
- Ben de sürekli olarak, "Türkiye'nin bundan ya-
rarlandınlmayacağını, gümrük birliği içine Türki-
ye'nin girmesinin sadece Türkiye'yi bağladığını"
söylemiştim. Ben haklı çıktım. Çünkü bunlardan ya-
rarlanmak için tam üye olmak gerekirdi. Tam üye ol-
madan gümrük birliğine girmek demek Türkiye'nin
tek taraflı bağlanması demekti. Anlaşma zaten bu-
nun için yapıldı.
AB'nin aralık ayında yayımlanan 2004 ticaret prog-
ramında bu nedenle, "Türkiye'nin gümrük birliği ile
tek yanlı bağlanarak bir arka bahçe yapıldığı" açık
bir biçimde ortaya konmaktadır. 6 Mart 1995'te güm-
rük birliği için lobi yapıp imzalatanlar, Türkiye'nin
nasıl bir hilkat garibesi durumuna sokulduğunu ya
göremiyorlardı, ya da görmek istemiyorlardı.
Özel statüye doğru...
3) AB'nin 2004 ticaret programında Türkiye ile il-
gili ilginç bir nokta da gümrük birliğinin derinleştiril-
mesi ile ilgili; programda, Türkiye ile olan ilişkilerde
"gümrük birliğinin tanma, hizmetlere ve kamu ala-
nına da genişletilmesine devam edilecektir" deni-
yor.
Gümrük birliğinin sanayideki etkilerini gördük. 1.1.
1996'dan sonra sanayimizde gümrük birliği yüzün-
den şu sonuçlar doğdu;
- Imalat sanayiinde dış ticaret açığımız hızla bü-
yüdü.
- Yerli sanayicinin yerini çokuluslu şirketler alma-
ya başladı.
- llaçta, gıdada, deride, mobilyada, elektronikte ve
diğer alanlarda yabancı şirketler iç piyasadaki pay-
lannı hızla arttırdılar.
- Imalat sanayiinde birim üretimde dış girdi payı
yüzde 32'den yüzde 55'e çıktı.
AB, 2004 ticaret programı ile sanayideki bütün bu
olumsuz sonuçlann tanm, hizmetler ve kamusal ala-
na da yayılmasını istiyor.
AB'nin 2004 programı, onun Türkiye politikasını
ortaya koymaktadır.
1) Türkiye, ticaret politikalarında da diğer adaylar-
dan tamamen soyutlanmaktadır; özel bir statüye
doğru götürülmektedir.
2) AB, gümrük birliği ile tek yanlı bağladığı Türki-
ye'yi sadece sanayi alanında değil tarım, hizmetler
ve kamusal alanlarda da tamamen denetimi altına
almak istiyor ve bunu 2004 programına koyuyor.
3) AB kendisi korumacı bir politika izlerken, Tür-
kiye'nin kapılannı her alanda AB'ye açarak çokulus-
lu şirketlerin denetiminin yaygınlaştınlması amacını
güdüyor.
Bütün bu gerçekler ortada iken biz hâlâ neyi, ne-
leri tartışıyoruz?.. AB üyelik görüşmelerine başlama
tarihi verecek mi vermeyecek mi? Verse ne olacak;
10,20 ya da 30 yıl görüşmeleri sürdürürken artık ile-
ride "görüşülecek bir şey kalmayacak".
AB sanayiden tanma, siyasetten eğitime şirketle-
ri ve diğer kurumlan ile tamamen egemen olacak.
1995'ten bugüne kadar ulusal sanayinin başına ge-
lenler her alana yayılacak.
Içimizdeki Danimarka bütün bu gerçekleri gizle-
mek için görüşme tarihi verildi-verilmedi tartışması
ile davul tozu ve biraz da minare gölgesi pazariıyor.
Minare gölgesi ifadesi bugün "mecazi" anlamının
yanında galiba gerçek anlamı ile yerli yerine oturu-
yor. Gayri milli sermaye çevreleri ile köktendincile-
rin rttifakı bunu göstermiyor mu?
www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali
EMİRDÂĞ ASLİYE HUKUK
RÂKİMLİĞİ'NDEN
2003 660 Esas 2003 920 Karar
Davacı Bekır Karagöz %ekılı Av O Semra Donmaz
tarafından davahlar Ayşe Aydtn ve Şakır Şahın aleyh-
lerine açılan 06 PKZ 25 plakalı Kıa marka aracın sa-
tışı ile ,\nkara ılı, Polatlı ilçesı. Zafer Mahallesı 1472
ada 8 parsel sayılı taşınmazın satışlannda muvazaa
olduğundan bahısle "Muvazaa Nedenıyle Satışın Ip-
talı" yönünde açılan davanın mahkememızin yetkı-
sizlığı nedeniyle, dosya ve eklerinın karar kesmleşti-
ğınde Polatlı Aslıye Hukuk Mahkemesıne gönderil-
mesıne karar verilmiş. ışbu karar özeti davalılardan
Ayşe Aydm'a tebliğ edılememış. tebligata yarar açık
adresı dahı tespit edılememıştır.
Mahkememıze aıt ışbu karar özetının Türkiye'de
yayımianan gazetelerden bınsınde ılanına karar veril-
miştır Işbu ılanm gazetede yayımlandığı tarihten iti-
baren 15 gün tebliğ edilmış sayılacağı hususu ılanen
tebliğ olunur. Basın: 6712