Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16=ŞUBAT 2004 PAZAflTESl CUMHURİYET SAYFA
DIŞ BASIN
ABD Başkanı'nın, NBC'de yayımlanan röportajdaki çelişkili sözleriyle seçim öncesi güven kazanması zor
Bush, savaştanders almadı• Önümüzdeki s-eçim
kampanyasmda kendini
'savaş başkanı' diye
nitelendirecek olan Bush,
ülkeye, yanlış alarmlarla
gerçek tehditleri birbirinden
ayırabildiğini karutlamak
zorunda. Ancak NTBC
Televizyonu'na röportaj
veren Bush'un söyledikleri,
bunu başarabileceğinin
sinyalini vermedi-
Amerikalılann başkanlarını seçer-
ken gözettikleri en örvemlı knter, oy
vereceklen adayın söz savaşa geldiğin-
de olabilecek en makul kararlan alabi-
lecek nitelikte olmasıdır. Kasımda baş-
kanlık seçımi olduğunu ve şımdıki baş-
kanımızın yenıden aday olduğunu dü-
şünürsek Ğeorge W. Bush örneğinde
sadece Irak'ın işgalinin doğru karar
olup olmadığını yargılamayacaklar,
onun bu deneyimden rıe sonuç çıkar-
dığını da yargılayacaklar.
Eğer Irakın silah programlanna iliş-
kin ya da bu bilginin yönetim tarafın-
dan kamuoyuna yansıtılmasında yan-
lış değerlendirmeler oldvıysa bunun far-
kında olup olmadığını ve bu hatalardan
ders alıp almadığını bilmeliyiz.
Cüven kazanması zor
Dün. ABD'lılenn çogunluğunun sa-
vaş için gösterilen gerekçelerin yanlış
istihbarata dayandığmı açıkça gördüğü
bir haftadan sonra. N B C Televizyo-
nu'ndan Tim Russert'a verdiği röpor-
tajda kendı gözlemlerini anlattı. Ve söy-
ledıklen, ona yenıden halkın güvenini
kazandırmaktan çok ujzakta şeylerdi.
Başkan'ın vızyonunda göze çarpan tek
net şey, kendi kendini savunma konu-
' T E K S A S ' A G E R I D Ö N ' Bush'un çelişkili açıklamalanyla dolu NBC röportajının çekinıi Oval Ofis'te yapıldı. Röportaja baküırsa kasundaki seçimde yeniden
aday- olan Başkan, Irak deneyiminden ders çıkarmanuş ve bu nedenle halkın güvenini kazanması kolay değiL Röportajuı ya>ımlandığı gün, Charleston'ı zrvaret ettigi sı-
rada, kentte4
Asıl rejim değjşUdiği ABD'de başlayacak', 'Teksas'a geri dön' yazıh pankaıUaria yürüyen karşıtlannın protestosu bunun en bariz göstergelerinden. (AP)
sundaki mükemmelligiydi. Şu anda or-
talama bir Amerikalının Irak konusun-
da yönelttiği sorular. Bush'un yanıtla-
mak istediğinden çok daha net sorular.
Halk ,Amerikan tstihbaratrnın Irak'ta-
ki kitle imha silahlan konusunda neden
bu kadar büyük hata yaptığmı bilmek
istiyor. Bush'un bu konuda istikrarlı
bir duruşu olmadı.
Oval Ofis'te yapılan röportaj sıra-
sında zaman zaman, kamuoyuna savaş
öncesinde ıstihbarat birimlerinin Irak'ta-
ki rejimin elinde kitle imha silahı ol-
duğundan hiç şüpheleri olmadığını açık-
ladığı için büyük bir hata yaptığmı dü-
şündüğünü söyledi.
Röportaj ın başka bölümlerinde ise
bu silahlann hâlâ ülkenin ücra köşele-
rinde saklı olabileceğine inandığını an-
lattı. Ya da başka bir ülkeye gönderil-
diklenne... Birkaç kez istihbarat rapor-
lan tarafından yanılgıya düşürüldüğü-
nü ifade etti. Ancak bunu söyleyen
Bush, birden fazla kez, CIA'in başın-
daki George Tenet'in çok iyi bir iş yap-
tığını ve işini korumayı hak ettiğini
söylemeyi de ihmal etmedi.
Ortalama bir Amerikah jğer bugün
bildiklerimizi o gün de biliyor olsaydı
yine de Irak'ı işgal etmek doğru karar
olacak mıydı? Bush bu kritik soruya ya-
nıt vermek bile istemedi.
Kav'ln sözlerlnl çarpıttı
Bush defalarca Saddam Hüseyin'in
tehlikeli bir adam olduğunu söyledi,
ancak bu sözlerini yinelerken bir kere-
sinde bile deli de olsa silahsız bir ada-
mın nasıl ABD için tehdit oluşturaca-
ğını açıklamadı. Birnoktada Iraklı dik-
tatörün elinde bu silahlar olmasa da an-
lık bir kararla bunlan üretmeye başla-
yabileceğini söyleyerek gerekçelerini
savunur gibi oldu. Tezini desteklemek
için de ABD'li silah denetçisi David
Kay'ın "Saddam Hüseyin'in silah üret-
me kapasitesi olan tehlikeli bir adam ol-
duğu
n
na ilişkin sözlerini anımsattı.
Aslında Kay'in söylediklerinin özü,
Irak'ın silah programının Birleşmiş
Milletler'in baskısı ve Bush'un uygu-
ladığı ambargo nedeniyle durma aşa-
masına geldiğini ifade ediyordu. Oysa
Kay sadece Saddam Hüseyin' in bu bas-
kılar kalktığında silah programını ye-
niden başlatacak olanağa sahip olduğu-
nu söylemışti. Röportaj sırasmda Baş-
kan Bush, işgalin Amerikalılann sa-
vaştan kaçmayacağını göstermek için
gerekli olduğunu da açıkladı. Bunu
haklı göstermek için şunu söylüyordu:
"Bana göre eğer ABD falanca konu
için Bu ciddi sonuçlar doğurabilir' di-
yorveöyleohnuyorsa tersyönde,ABD
akyhine ciddi sonuçlarla karşüaşıhr."
Başkan'ın Irak'ta artan direnişin ken-
disi için sürpriz ohnadığını söylemesi-
ni ciddiye almak da pek kolay değildi.
Ceçmlste yolculuk yaptı
Başkan önümüzdeki seçim kampan-
yasından bahsetmekten çok, geçmişte
geziniyordu. Gelecekte de buna benzer
bir krizle karşılaşırsa nasıl düşünece-
ğini, ne yapacağını gösteriyordu. Gö-
rüşlerindekı istikrarsızlık ve belirsizlik
hâlâ kendi ahlaki değerlerine uygun bir
mutlakçılığa güvendiği, tehlikeli bir
dünyada kararlı bir şekilde davranma-
nın ve bağlantılı diğer konularla sonra
ilgilenilmesinin doğru olduğunu dü-
şündüğünü gösteriyordu.
Bush tekrar tekrâr Birleşmiş Millet-
ler'e giderek savaşa diplomatik bir se-
çenek aradığını söyledi. Aslında ABD
o dönemde tüm diplomatik seçenekle-
ri reddetti ve çok sayıda önemli ve sa-
dık müttefikiyle olan ilişkisini zedele-
di. Bush. "Bir tehdidin farkına vardı-
ğmuzda bu çok acü, çok eli kulağmda
bir tehdit olmadan icabuıa bakmanyız"
da dedi. Yoksa "çokgeç" olurmuş!
Ortalama Amerikahnın kendilerine
yönelteceği bir diğer soru ise 11 Eylül
saldınlanndan bile önce Irak'ı işgal et-
mek isteyen Bush yönetiminin istihba-
rat birimlerini, Kongre'yi ve kamuoyu-
nu savaşı desteklemeleri için korkutmak
amacıyla yönlendirip yönlendirmedi-
ğıne ilişkin olacak.
Röportaj sırasında söylediği, Kong-
re'nin de Beyaz Saray'ın aldığı aynı is-
tihbarata ulaşma olanağı olduğu iddi-
ası da yalandı. Aynca söylediklerin-
den, istihbarat birimlerinin denetlen-
mesi için atadığı yeni komisyonun ken-
di yönetiminin yaptıklannı göz önüne
almayacağı da açığa çıkmış oldu.
Savaş başkanı
Dün Bush'un bazı söyledikleri yöne-
timin bazı üst düzey yetkililerinin Irak'a
ilişkin istihbarat konusunda halkı yan-
lış bilgılendırdiğınden daha da can sı-
kıcıydı. Halkın elbette dışandan gele-
cek bir terör tehdidine karşı daima
alarmda olan bir lidere gereksinimi var.
Ancak 11 Eylül travmasına tehlike ih-
timallerini ve tehditleri abartarak yanıt
veren bir lideri kaldıramaz.
Önümüzdeki seçim kampanyasmda
kendini "savaş başkanı" olarak nite-
lendiren Bush, ülkeye yanlış alarmlar-
la gerçek tehditleri birbirinden ayırabil-
diğini kamtlamak zorunda. Ve halka
savaş gibi esaslı konularda doğruyu
söyleme cesareti olduğunu... Ancak rö-
portaj süresince böyle yapacağı konu-
sunda olumlu ve umutlu olmak için
hiçbir sınyal vermedi.
(The New York Tımes, ABD, 9 Şubat)
Hizbullah: 2
Siyonist rejim: 0HASAN HA.NİZADE
Yakın geçmişte Lübnan'daki Hizbullah'la
siyonist rejim arasındaki esir değişimi, ör-
gürü yeniden uluslararası arenanın odak
noktası yapn. Hizbullah, Lübnan halkının mü-
cadelesı sırasında dogmuş, zor koşullar al-
tında kurulmuştu. Askeri örgütlenmesi olan
bu tarz gruplar, genelde merkezi bir dıreniş
hareketinin eksık olduğu ortamlarda olu-
şurlar. Araplann 1967'deki "AlüGünSava-
şTnda yenılgiye uğramalan, siyonist rejimin
baskıcı, şiddet içeren tutumuna karşı çıka-
cak bölgesel birgücün eksikliği ve 1960'la-
nn sonunda uluslararası organizasyonlann
zayıflığı Lübnan'da, Emel hareketinin doğ-
masına neden oldu.
Golan Tepeleri'ni ve Lübnan'ın güneyi-
nın bazı bölümlerini elinde rutan tsrail, as-
lında gözünü tüm Lübnan'a dikmişri. Lüb-
nan hükümetınin yaptığı askeri hatalar, Arap
dünyasındaki milliyetçı ve laik gruplann
oluşması ve Araplann Israil'in yayılmacı
politikasına karşı iyi bir stra-
tejı geliştirememesi, imam
Musa Sadr'ın Emel hareke-
tını kurmasına neden oldu.
Sadr, Şii bir din adamıydı.
Uluslararası meselelerin far-
kındaydı. Hareketi kurması-
nın nedeni, Arap ülkeleri ara-
sındaki gerilinü azaltmak si-
yonist baskıyla mücadele et-
mekti. Bu din adamı, 1978'de
Libya'ya yaptığı resmi bir zi-
yaret sırasında ortadan esra-
• Israil'in
Lübnan'ın
güneyinden
çekilmesi ve esir
değişimi Arap
dünyasında
Hizbullah için iki
büyük başan olarak
nitelendirildi.
rengiz bir şekilde kayboldu. Orada ülkenin
bağımsızlık kutlamalanna katılacaktı. Ay-
nı zamanda Iran'da Şah rejımıne karşı tep-
kı doruk noktasına ulaşmıştı. O yıldan beri
akıbetı konusunda hiçbir bılgi alınamadı.
Israil, I982'de Lübnan'a saldırdıktan, Sab-
ra ve Şatila kamplannda Filistinlileri katlet-
tikten sonra Lübnan halkı îsrail'in sürege-
len saldınlanna karşı gelmek için askeri ve
sıyasi bir örgütün kurulmasının gerektiğinin
farkına vardı. Bu nedenle Lübnan'ın güne-
yindekı Şii çoğunluğu destekleyen askeri. si-
yasi ve kültürel bir güç olarak Hizbullah'ın
İcurulması stratejik bir adım oldu. Kurul-
duktan sonra, üyelerinin dini inançlanna
karşı çıkan bazı Arap devletleri, büyük bir
karalamapropagandasıyla örgüte saldırma-
ya başladı. Sadece siyonist rejimle mücade-
le etmek için kurulmasına rağmen Arap
medyası da İsrail medyası gibi Hizbullah'ın
kurulmasını memnuniyetle karşılayacağına
suçlamalarda bulundu. Arap gazeteciler ve
siyasiler, Hizbullah'ı Iran'a bağımlı olan bir
etnik grup olarak gördüler.
Hizbullah liderleri de İsrail ve Arap bası-
nının tavnnı tarafsız hale getirmek amacıy-
la asken bır operasyon yaptı ve aynı anda
iletışim kampanyası ve siyası aktivitelere
başladı. El Nur ve Saut El Mustazafın, Hiz-
bullah'ın iletişim araçlanyla yaygınlaşma
programı çerçevesinde kurduğu ikı yerel
radyo istasyonuydu. Beş yıl önce, milyon-
larca ızleyıcısı olan, Arapça yayın yapan üç
uluslararası kanaldan biri olan El Manar uy-
du televizyonunu da kurdu. Başansı nede-
niyle siyonist rejim, AB'den kanalın uydu
sinyallerini bloke etmesını istedi.
431 örgüt üyeslnl gerl aldı
Hizbullah'ın 2000'de kazandığı askeri za-
fere -kı bu zaferle Israilli birlikler Lübnan"ın
güneyinden çekildi- grubun son yirmi yıl-
daki en büyük başanlanndan binydı. Bu za-
fer, 56 yıllık Arap-Israil çatışmasında eşi
benzeri olmayan bir şeydi. Örgüt, İslam ve
Arap dünyasında ayn bir sta-
tü kazandı.
Buna artı olarak üç Israil as-
kerinin cenazeleri ve bir üst
düzey MOSSAD yetkilısine
karşılık siyonist rejimin elin-
de tuttuğu Filistin, Suriye,
Ürdün, Sudan ve Lübnanlı
431 esirin iadesini sağlama-
sı grup için başka bır zafer-
di. Hizbullah sadece İslam
dünyasının saygısuu kazan-
madı, düşmanlarına da başa-
nsını kabul ettirdi.
İsrail'in eski Dışişleri ve Savunma Baka-
nı Moşe Arens bile ülkenin önde gelen ga-
zetelerinden Haaretz'e yaptığı açıklamada
-HbdbuIlahİsrailMikincikezma^upeöi'' dedi
Israil'in Lübnan'ın güneyinden çekilmesının
ve yapılan değişimin Hizbullah için iki büyük
başan olduğunu belirten Arens, İsrailli yet-
kililerin grubu etkisiz hale gerirme tehdit-
lerinin hiçbir yere varmayacağım da söz-
lerine ekledi. Arens, Israil'in gelışmış silah-
lannın, Hizbullah savaşçılannın kuvvetli is-
teğiyle karşılaştınlamayacağını da söyledi.
Ve, grubun siyasi ve askeri yanıtlann Tel
Aviv'i silahsız hale getirdiğini...
Sonuç itibanyla bu tablo, Arap hükümet-
lerinin, halklannın isteğine saygı göster-
meleri ve gençlerinin yolunu açmalan halin-
de mucızeler yaratabileceğini ve siyonist
yayılmacı politikasına karşı gelebilecek-
lerini gösteriyor.
(Tehran Times, İran, 11 Şubat)
Benonkmn
duvonn cnğcr
tciFcrfında
olmalannı
tercih ederim.
İtafya'nın çıkan
Ortadoğu 'dadır.
CHRISTOPH PRANTNER
Italya Dışişlen Bakanı
Franco Frattini, martta
NATO'ya Akdeniz'ingü-
neyindeki ülkelerle NATO
arasında stratejik bir pakt
oluşturmayı önereceğini
Corriere della Sera gaze-
tesine açıkladı.
Geçen hafta, Münıh'te-
ki Güvenlik Konferan-
sı'nda öneride bulunan
Almanya Dışişleri Baka-
nı Joschka Fischer de
NATO'yla ilişkiler için
benzeri bir öneri yaptı. tki
bakanın önerileri arasın-
da belirgin bir fark var.
Fischer'in önerisi Avru-
pa'dan Irak'a kadar uza-
nan geniş bölgenin NA-
TO'yla kuracağı stratejik
pakttan ibaretti. Buna kar-
şılık Frattini'ninki ise Or-
tadoğu üzerine yoğunla-
şıyordu. Ve bu öneri ül-
kesinin dış polıtikasının
bariz bir göstergesiydi.
Örneğin Libya: İtal-
ya'nın ham petrol itlaha-
nnın yüzde 25 'i ve doğal-
gazın yüzde 30'u Lib-
ya'dan geliyor. Yasadışı
yollardan Sicilya'ya ilti-
ca etmek amacıyla gemi-
lere doluşanların çoğu
Libya'dan geliyor.
îtalya Başbakanı Ber-
lusconi dün kendisini zi-
yaret eden Libya Lideri
Kaddafi'ye, oluşturula-
cak bir Akdeniz Pak-
tı'ndan ülkesinin çıkan
olmayacağını söyledi. Ital-
ya'nın teklifi Brüksel'de
masanın üzerinde duru-
yor. Tabii, ABD kanşma-
dan ne Akdeniz'de ne de
Ortadoğu'da bır şeyler ola-
bilir. Hangi teklifin kabul
göreceğini ABD fikrini
belirtince göreceğiz.
(Standard, Avusturya,
11 Şubat)
Kenya'nın hukuk sistemi çökmek üzere
^fetişkinhapishanesinde
13 yaşındabirçocuk!
Kisii Cezaevi'nde büyük bir ada-
letsizlik örneği yaşanıyor. Biz, toplu-
mun büyük çoğunluğuna sesini duyu-
ran bir gazete olarak, bu satırlan ka-
leme alırken bir çocuk. büyükler için
tasarlanan hapishanede tutuluyor.
Turuklanmasının nedenleri hiç
önemli değil. Ancak rahatsız edicı ve
önemli olan, onu tutukla-
yan memurdan savcıya,
hâkime kimsenin yaşına
dikkat etmemiş olması.
Daha da üzücü olanı, sos-
yal hizmetlerdeki göre\-
lilerin gelip rapor hazır-
lamalan ve çocuğun ya-
şadığı şartlann, yetiştiği
ortamın da mahkemede
göz önüne alınması ge-
rektiğini saptamalannın
şart olduğu ve bunu yapmamış olma-
lan. Peki bu çocuğu kim ve neden tu-
tukladı? 13 yaşındaki bir çocuk ye-
tişkinlerin bulunduğu bir hapishane-
de ne yapıyor? Cezaevlerimizde ya-
şanan ayıp, sadece bir çocuğun yetiş-
kinlerle turuklu bulunmasından iba-
ret değil. Cinsel tacız, sonrasında
AIDS ve başka bulaşıcı hastalıklara
yakalananlar, dayak vs. İnsan bu ço-
cuğa yetişkin muamelesi yapan ve
onu yıllarca hapse atmak suretiyle
yetişkinlere verilen cezaya çarptıran-
lann nasıl bir ruh halinde olduklan-
nı anlamakta güçlük çekiyor. Tabii
hukuk sistemıni de!
Çocuğun tutulduğu ha-
pishanenın yetkılileri, ne
kadar insafsız da olsalar
durumun hukuki anlam-
da yeniden gözden geçi-
rilmesi konusunda baş-
vuruda bulundular. Baş-
vurunun şimdiye kadar
kabul edilip sorunun çö-
zülmemesi de hukuk sis-
temimizdeki başka bir za-
yıflığın işareti. Bu zafıye-
tın ve büyük hatanın tek telafisi, ço-
cuğun serbest bırahlarak bir ıslahe-
\\ ya da rehabilitasyon merkezine ak-
tanlmasıyla ve bu büyük hatanın ne-
den aylardır herkesin gözünden kaç-
tığının araştınlmasıyla olur.
(Daily Nation, Kenya, 13 Şubat)
Yaşam kurtaran organlar üretilecek
Klonlama yöntemi
tıpta devrim yaratacak
Sonunda oldu. ABD ve Güney
Koreli uzmanlardan oluşan bir ekip.
insanoğlunun embriyosunu klon-
ladı. Kök hücreden doku üretildi.
Bu dokulardan da organ üretilme-
ye çalışılacak. Tedavi amaçlı insan
klonlamak da bu yöndeki çalışma-
lann son aşaması olacak gi-
bi görünüyor. Kimse Güney
Koreli ve ABD'li uzmanla-
nn. bizim Almanya'da,
başkalannın başka ül-
kelerde yaptığı tartış-
mayı yapıp yapmadığı-
nı bilmiyor. Acaba ken-
dilerine şu soruyu yö-
nelttiler mi: Yaptığımız
şeyi yapma iznimiz ol-
malı mı?
Eğer bu soruyu yönelttilerse, so-
ruyu bir yılı aşkın süredir yapılan
tartışmalar sonunda insan klonla-
mayı yasaklayan Alman yetkili-
lerden farklı bir şekilde yanıtla-
dıklan kesin. Ekibin yanıtı kesm-
likle şöyle: "Evet, böyle bir şey
yapma iznimiz olmah."
Klonlamaya vize verilmesi için
gösterdikleri gerekçeler ise pek de
hafıfe ahnacak nitelikte değil. Şim-
diye kadar tedavisi olmayan has-
talıklara tedavi yöntemi aramak,
hayat kurtarmak önemsenmeye-
cek argümanlar değil.
Peki bundan sonra ne olacak?
Göriinen o ki insanoğlu-
nun kök hücrelerinin sa-
yesinde mümkün olacak
tıp de\Tİmi çok yakın-
da. Bir gün kök hüc-
relerinin kopyalan-
masıyla üretilen böb-
rek, karaciğer ve di-
ğerleri tıp dünyasının
hizmetinde olacak. Bu ha-
yat kurtaran organlar, doku-
lan sıralayan katalog ve listeler-
de fiyatlan da yer alacak. Ve. bun-
lar büyük olasılıkla Almanya"da-
ki hastanelerde bulunmayacak.
Gelişmeler o aşamaya geldiğin-
de buna "hayır" demeyi isteyen
ya da yasaklama karannı alanlan
bulmak gerekecek!
(Die Welt, Almanya, 13 Şubat)