17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2004 PAZARTESİ 8 HABERLERIN DEVAMI TURKIYE Istanbul Edırne Kocaelı Çanakkale Izmır Manısa Aydın Denizlı ÇB PB K PB PB PB PB PB 4 5 5 6 10 9 12 9 Sınop K 5 Adana Y 12 Zonguldak K 2 Antalya Samsun Trabzon Gıresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas PB K K B K K B 5 4 4 -1 0 0 0 B 14 Kars Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkân Van Y K K K K K K 12 -1 -1 -3 -1 -7 -4 Yurdun kuzey ıç ve doğu kesımlen çok bu- lutlu Marmara nın do- _ ğusu ,Batı Kan3enız,Ku- OSİO zey Ege'nın tç kesımten GollerYoresı DoğuAk- denızjç Anadolu nun Guney ve batısı Doğu Karadenız ıle Doğu ve Guneydogu Anadolu bolgelen yağışlı geçe- cek Yurdun Kuzey ıç ve Batı kesımlennde don olayı gorulecek MürtiFT DIS MERKEZLER PB 1 Helsinkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Parıs Bonn B PB Y B B PB PB -5 4 8 7 7 8 10 B 7 Zürıh Berlın Budapeşte Madrıd Vıyana Belgrad Sofya Roma Atına PB B PB K B K B Y 6 6 13 5 5 4 13 11 Moskova K -6 B 7 Şam Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bışkek Tiflıs Kahıre Y K Y Y Y K PB 12 2 14 13 15 -7 19 PB 8 Açık Parçalı bulutlu : Sısn ^ Çok bulutlu ı Yağmurtu Sulu kar t GOK gurultülu YÖNET1M KURULU BAŞKANUKLARINA ATANANISIMIİR Ekonomi Senisi - Tasarruf Mevduat Si- gorta Fonu'nun (TMSF) Uzan Grubu'na ait şirketlere el ko>inasının ardından "medya, telekomünikasyon, çimento-inşaat ve di- ğer 14 şirketin" yönetim kurulu başkanlı- ğına getirilen Adem Gürses, Mehmet To- zaltın, Hidayet Nalçacı ve ismetTuğul'un özgeçmişleri şöyle: Adem Gürses: TRT kökenli bir gazeteci olan Adem Gürses Uzan Yayın Grubu'nun başkanlığına atandı. 1990'a kadar TRT'nin çeşitli birimlerinde çalışan Gürses, Tunca Toskay ve Mehmet Köprülüler ile birlik- te ilk adı Magic Box olan StarTV'nin kuru- luşunda yer aldı. Daha sonra Kanal 6'ya ve HBB'ye geçen Gürses Kanal D'de müdür- lük yaptı. Yönetimi değişen Kanal 6'ya dö- nen Gürses 2001'de TRT Genel Müdürlü- ğü'ne aday olmuş, iktidarda olan ANAP- MHP-DSP koalisyonunda MHP'nin deste- ğini almıştı Gürses, BRT televizyonunda genel müdürlük görevinde bulundu. Mehmet Taşaltın: Telekom Grubu'na Yönetim Kurulu Başkanı olarak atanan Ta- şaltın, sektördeki çalışma hayatına Türk Te- lekom'da santral mühendisi olarak başladı. Bu kurumda Teknik tşletme ve Bakım Da- iresi Başkanlığı yapan Taşaltın 1998'de Ge- nel MüdürYardımcılığı 'na getirildi. Taşaltın, 2001 'de Telekom yönetiminde yapılan deği- şiklik sırasında bu görevinden ahnmıştı. Hidayet Nalçacı: Çimento şirketlerinin yönetimine getirilen Hidayet Nalçacı Çiko- san'ın hem kamuya ait olduğu dönemde hem de özelleştirildikten sonra yeni sahibi olan Lafarge Grubu'nda çalıştı. Nalçacı Sivas Çi- mento'nun genel müdürlüğunden geçen yıl emekliye aynldı. tsmet Tuğul: Finans Grubu'nun başına getirilen Ismet Tuğul çalışma hayatına 1978'de Bankalar Yeminli Murakıplan Ku- rulu'nda murakıp yardımcısı olarak başladı. 1981 yılında murakıp olan Tuğul, yüksek li- sansını ABD'deki Boston Northeastern Üni- versitesi'nde tamamladı Bankalar Yeminli Murakıplan Kurulu'nda başkan yardımcılı- ğı görevinde bulunan Tuğul, Türk Ticaret Bankası yönetim kuruluüyeligi yaptı. Tuğul, Imar Bankası'na el konulmasından bir gün önce BDDK tarafmdan atanan yönetim ku- rulu üyelerinden de biriydi. 'Yasa tarhşmalı'• Baştarafı 1. Sayfada dece yönetimlerinin TMSF'ye geçtiği kaydediliyor.Yetkililer, "Bu bir mahleme sürecidir. Bu siireç içerisinde şirketlerin mülkiyetleri de TMSF'ye ge- çebilir" uyansında bulunuyor. o Şirketlerin yönetimlerinin TMSF'ye geçmesi nedeniyle, bundan sonraki süreçte çalışan- ların maaş ödemelerinde her- hangi bir sıkıntı yaşanması bek- lenmiyor. • Uzan Grubu'na ait tabela şirketlerinin tasfıye edileceği be- lirtilirken çalışanlarla ilgili her- hangi bir tasarruf yapılmasının planlanmadığı belirtildi. Çete davası açılacak Tartışmalı 5020 sayılı yasa kapsamında; TMSF'nin Uzan- lar'la ilgili çete davası açmaya hazırlandığı da belirtildi. Geçen hafta içerisinde TMSF tarafm- dan yapılan araştırmalarda, Uzan ailesinin, bazı şirketlerinin üst düzey yöneticilerine para önenp baskı yaparak istifa ettir- diği belirtildi. Bu kişilere yeni şirketler kurdurulduğu da sap- tandı. TMSF'nin ise 5020 sayılı yasaya dayanarak Uzanlar'la ye- ni şirketlerde işbirliği yapan ki- şiler haJdanda çete davası aça- cağı ve bu kişilerin mal varlıkla- nna el koyacağı belirtiliyor. Devlet Bakanı Ali Babacan ise Uzan Grubu'yla ilgili ope- rasyonun hükümetten bağımsız olduğunu savundu. Babacan, bankalarla ilgili kararlan özerk kurullann aldığını belirterek "BDDK ve TMSF'nin operas- yonel bağımsızlığı var. Onlara 'Bize sormayın, ne yapalım, ne edelim dıye'dedik.Yani BDDK veTMSF aldığı kararlarda bi- ze sormuyor" dedi. Uzanlar'la ilgili yeni operas- yona dayanak oluşturan yasanın en temel özelliğini, "anayasaya uygunluğuyla" ilgili tartışma- lar ve yasamn TBMM dönemin- de geçirdiği değişiklikler oluş- turuyor. Yasa genel kurulda da 20 dolayındaki önergeyle deği- şildiğeuğradı. Aralık ayı içinde TBMM'den geçen yasanın, ana- yasaya aykın hükümler taşıdığı da belirtiliyor.Yetkililerin verdi- ği bilgilere göre, Uzan Gru- bu'nun avukatlan yargı sürecin- de bu iddiayı kullanabilir. Mahkemenin, iddiayı haklı görmesi durumunda, 5020 sayı- lı yasanın iptaline kadar uzana- cak bir süreç başlayacak. Buna göre. ilgili mahkeme yasayı Anayasa Mahkemesi'ne gönde- recek. Anayasa Mahkemesi, ya- sanın }-ürürlüğünü durdurma ve- ya yasayı ıptal etme hakkını kul- lanabılecek. İş dünyası sıkıntılı Uzan Grubu'na şirketlerin yönetimine el konulmasıyla il- gili operasyon, iş dünyasında da sıkıntı yarattı. Bankacılık sektöründen gelen baskı ve iti- razlar üzerine, yasa TBMM sü- recinde değişikliğe uğramış ve yasanın sadece yönetimi TMS- F'ye geçen bankalara uygula- nabileceği hükme bağlanmıştı. Bu çerçevede, daha önce el ko- nulan bankalann holdıngleriy- le ilgili de yeni operasyonlar yapılabileceği vurgulanıyor. Star binasının önünde alınan güvenlik ön- lemleri dün de sürdü. (Fotoğraf: AA) BakanYıldınm: Telsim satılabilirANKARA (ANKA) - Ulaştırma Bakanı BinaliYıldınm,TMSFnın Uzan Grubu'na aitTelsım'in yöne- timine el koymasıyla, GSM şirket- lerini biryandanözelleştirendevle- tin yeni bir GSM şirketi almasının söz konusu olamayacağını söyledi. Yıldınm, Telsim'in durumunun kısa sürede gözden geçınleceğini, kamu alacaklan ve kişi alacaklan düşünüldükten ve taahhütlen yeri- ne getirildikten sonra ilk sahibine geri verilebileceğini ya da üçüncü kişilere satılabileceğini bildirdi. Yıldınm, lmar Bankası soruşrur- ması kapsamında Uzan Grubu şir- ketlerine tedbir karan uyguladığını ve TMSF'nin alacaklannın tahsilı- ni hızlandırmak için grubun şirket- lerinin yönetimine el konulduğunu söyiedi. GSM şirketlerini özelleşti- ren devletin, diğer yandan yeni bir GSM şirketi almasının bekleneme- yeceğini belirten Yıldınm, şirketin durumunun gözden geçirileceğını anlattı. Yıldınm, "Kavıtlar nasıl tutuluyor: taahhütleri, aktif pa- sifleri, kamu alacaklan ve kişi alacaklan düşünüldükten sonra ya taahhütleri yerine getiren ilk sahibine geri verilebilir ya da üçüncü kişilere satılarak taah- hütleri yerine getirilebilir" dedi. Aria ile AyceU'in birleşmesi Yıldınm. kurulduğundan itiba- ren zarar eden Aycell ıle Aria'nın birleştirilmesı konusunda gerekli yasal eksiklıklenn tamamlandığı- nı ve önümüzdeki hafta içinde bu bırleşmenın fıilen gerçekleştirile- ceğını bildirdi. Yıldınm. Aria-Ay- cell'in "TTI" şeklinde yeni şirket olarak faalıyetlerine devam edece- ğini söyiedi. Yıldınm, Aria-Aycell bırleşmesiyle Türkiye'ye 4 milyar dolar yatınm yapmış yabancı ser- mayenın gıtmesinın önüne geçile- ceğını. yabancı sermayeye güven sağlanacağını ve Türkiye'nin 4.2 milyar dolarlık tahkimden de kur- tulacağmı söyiedi. SÖYLEŞİ ATTİLA LHAN "...Oğpetim'deki 'Çıkmaz'ın Başlangıcı..." 'Soğuk Savaş'ın, en 'sıcak' dönemınde; gaze- te idarehanelerinde, neyı tartışırdık? 'Basın ve ifa- de özgürlüğünü'; eğer gazeteci, aynı sorunla ilgili, iki tarafın da görüşlerini okurlarına aktaramazsa, 'hürdeğildir'; dolayısıyla o ülkede, ne basın özgür- lüğü vardır, ne de ifade özgürlüğü! O dönem -adı üstünde- 'Soğuk Savaş Dönemi'ydi, iddiaya gö- re çoktan aşıldı; yeryüzüne artık, 'demokratik dü- şünce ve davranış' egemen oldu, diyorlar, vs. vs... Şimdi, halka mal olmuş bir gazetede, önce filan bankanın, 'münhasırân ecnebi diliyle öğretim ve- ren okul mezunlannı işe alacağını' bıldiren ılanları çıkar; arkasından, yarı/sömürgelik dönemimizden kalma bir 'ecnebi' kolejinin, daha mezun olmamış öğrencilerıni. ABD üniversıtelerinin nasıl 'kapıştığı' yayımlanırsa; basın özgürlüğünün doğru dürüst 7ş- leyebilmesi', -yada 'ışliyorsayılabilmesi'- için, o ga- zetenın; 'Vatikan ve Kiliseler Birliği adına', 'Din- lerarası Diyalog' fikrini ortaya atan Misyoner örgü- tü'nün lideri, handıyse aynı tarihlerde yapılan 'mis- yonerlerzirvesi'nde ne demiş, onu da yayımlama- sı gerekır mi, gerekmez mi? Yok yok, hemen gere- kir demeyin; önce o zât-ı muhterem'in ne dediğini bir okuyun, hüküm arkadan gelsin: 'Muhterem Peder' Louis Massignon ne demiş bakalım. Derln bir bosluğa düşürdük...' "...Müslümanların her şeyini tahrif ve mah- vettik. Dinleri, inançları, ahlâkları, dine bakışla- n ve insani duyguları mahvoldu. Onların millî mânevî değerlerini, Batı Madeniyeti potasında eriterek, kendimize benzettik. Islâmiyetten uzaklaştırdık. Islâmiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Kur'an-ı Kerim öğrenmeyi, suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Ar- tık çoğu, tam olarak, hiçbir şeye inanmıyorlar. Ehl-i sünnet itikâdı, başta gelen düşmanımızdır. Bu itikâdı geçmişte sapık itikâdlara yönlendir- dik. Son yıllarda ise Müslüman görünen bazı ilâhiyatçılarla, ondört yüzyıllık itikatlannı, ibâ- detlerini tartışılır hale getirdik. Derin bir boşlu- ğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerlerin, işi daha kolay; maaş bağlayarak, vize vaadi, yurtdışında iş imkânı, hatta cinselliği kullana- rak, Müslümanları Hıristiyan yapınız..." (Akta- ran Saliha Gökçe Durak, gokcedurakto ya- hoo.com, 5 Ocak 2004) Nasıl iyı mi? Şımdi siz, daha mezun bile olma- dan, ABD üniversitelerıne önkabulü yapılan genç- lerin; hangi vaatlere bağlanarak (maaş mı, vize mi, iş imkânı mı?), Hıristiyanlığa doğru çekilmek isten- diğini, düşünedurun; biz burada, o mâhut ve ma- lûm kolej, ABD tarafmdan üniversite yapılmak is- tenince; en liberal, en Batı yandaşı Türk aydınla- rının bile, nasıl ayağa kalktıklarını araştıralım. Böylelikle Muhterem Peder Louis Massignon haklı mı, değil mi, daha lyi anlarız. Kabul edenler?. • reddedenler?.. 1 Prof. Dr. Zafer Toprak, sorunu tartışırken (bkz. 'Toplumsal Tanh dergisi', sayı 120,18.12.2003) önce şu bilgiyi verıyor: "...1950'li yıllann ortalannda, ABD Türki- ye'ye bir atom reaktörü vermeyi öneriyordu ve karşılığında 'mâlûm ve mahût' kolejin üni- versiteye dönüştürülmesini istiyordu. De- mokrat Parti buna sıcak bakıyordu. Ancak, öncelikle hukuk ağırlıklı çevrelerden buna tepki geldi. O kolejin üniversite olması, 1956 Ocak ayı basınında, geniş bir biçimde tartı- şıldı. Lozan Antlaşması, bir kez daha günde- me geldi. İki farklı görüş vardı. Birinci görüş, bunu Lozan Antlaşması'yla ilgâ edilen ya- bancılara imtiyaz zihniyetine dönüş olarak yorumluyordu. Bir tür 'kültür sömürgeciliği' gündemde idi. Oysa kimi çevreler bu tavn, 'şoven milliyetçilik' olarak yorumluyordu. Tartışmaların iki uç noktası, 'kültür sömürge- ciliği' ile 'şoven milliyetçilik'ti..." O dönemi yaşayanları en çok şaşırtacak olan, -tabii eğer unutmadılarsa- en hızlı ABD yan- daşlığı yapanların, o tarihte 'Siyasal Bilgiler' kaynaklı Forum dergisi ve çevresi olmasıdır; nedeni belli, şu isimlere bir bakar mısınız: Bah- ri Savcı, Osman Okyar, Aydın Yalçın, Bülent Ecevit, Turan Güneş, Coşkun Kırca, Şerif Mardin ve diğerleri; yâni, perşembenin nasıl geleceği, daha o zaman, yâni çarşambadan bel- liymiş! Ama daha da müthiş ve şaşırtıcı olan, Birleşik Amerika'nın, reaktörüne mukâbil, ül- kedeki bir misyoner kolejini üniversite yapma- sına karşı çıkmış olanların, hiç de sanılabilece- ği gibi, yalnız Sosyalist Sol ya da Ulusal Sol, olmayışı! Peki, kimlerdi onlar, 'esbâb-ı mûcibeye müs- teniden', Türkiye Cumhuriyeti'nde bir kolejin -ecnebi olsa da- ecnebi bir devlet tarafmdan, üniversiteye çevrilemeyeceğini iddia ediyorlar- dı? Size meselâ, şaka yapar gibi, ünlü hatta ef- sânevi Akis dergisinin ve kurucusu Metin To- ker'in adını versem, hiç mi şaşmayacaksınız? Metin Toker, 'Millî Şef'in damadı, tepeden tır- nağa Inönü aydını fakat meslek haysiyeti olan bir gazeteci, o mu karşı çıkmış? Peki, ya Istan- bul Üniversitesi'nin, o da ünlü, o da efsânevi rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami Onar, o da kar- şı çıktıysa! Hem sabetayist, muhtemelen mason - olduğu halde... Sadece bu iki isim, bu iki ismin 'ulusal' gerek- çeleri; Türk öğretim ve eğitimindeki 'ulusallığın', o günden bugüne, hangi çıkmaza sürüklendiği- ni göstermez mi? e-mail:tilahan ' isnet.net.tr http://www.bilgiyayinevi.com.tr/ailhan Faks:0-212 / 260 19 88 ÖZÜR: 11 Şubat 2004 Çarşamba günü yayım- lanması gereken "öğretim'deki 'çıkmaz'ın baş- langıcı..." başlıklı yazının yerine yanlışlıkla yayım- lanan "Türklük tarihinde çok kötü bir 'kırılma'!.." başlıklı yazı cuma günü tekrar yayımlanmıştır. Okurlarımızdan ve yazarımızdan özür dileriz. Cem Uzan: Can güvenliğim yok B Baştarafı 1. Sayfada Uzan, Flash TV'de katıldığı bir program- da kendısıne yöneltılen sorulan yanıtla- dı. Konuşmasında "Niçin benim evim- de polis ablukası var? Benim evime gi- ren misafirler niye polis kameralarına kaydedilir?" diyen Uzan, polis şefleri tarafından tehdit edıldığini ileri sürdü. Şu andan itibaren can gü\enliğinin olma- dığını savunan Uzan şöyle konuştu: "Bunu hükümete söylemiyorum,Tür- kiye Cumhuriyeti devletinin yetkili mercilerine söylüyorum; ben ve aile fertlerimin hiçbir can güvenliği yok. Ve benim şahsıma veya aileme yapılacak en ufak saldırıdan Savın Başbakan'ın zatıâlini sorumlu rutuyorum. Çevik kuvvetler, robokoplar getiriyorlar evi- me. Nedendir bu? Ben adam mı öldür- düm? Kapısını açtığında ne hisseder 5 yaşındaki çocuk. Ondan sonra Adalet Bakanı çıkar da bizim kimsevle şahsi meselemiz yok derse gülerler buna" Uzan'ın villasına operasyon Öte yandan, İstanbul Mali Şube Mü- dürlüğü ekipleri, Uzan'ın villasının da bulunduğu Çubuklu'daki Sazak Sitesı gi- rişinde, bir haciz ışlemini engellemek amacıyla araçlarla barikat yapıldığı yö- nündeki ihbar üzerine, alcşam saatlerin- de harekete geçri. Siteye gelen polis ekip- leri, kendilerine engel olmak isteyen ve "Cem Uzan'ın güvenlik görevlileri" olduklannı belirten l'i kadın 14 kişiyi gözaltına aldı. GUNDEM Ml STAFA BALBAY B Baştarafı 1. Sayfada 40 yıl insan ömrü için çok uzun ama, ulusal da- valar için o kadar değil. Girit tam 92 yılda Yuna- nistan'ın oldu! Bugün tarihçilerden izin isteyelim, Girit'in kro- nolojisini özetleyelim: 1821: Mora'da başlayan isyan Girit'e de sıçra- dı. 1830: Londra Konferansı ile Yunanistan ba- ğımsız bir devlet olarak tanındı. Mora'da kurulan Yunanistan, Girit'i de istedi. Kabul edilmedi ama, Osmanh'dan Girit'teki isyancıları affetmesi isten- di. Affedildi. 1866: Isyancılar korsan bir meclıs oluşturdu. Osmanlı hâkimiyetini tanımadıklarını, Yunanis- tan'a bağlanmak istediklerıni açıkladılar. Rusya, Fransa ve Italya, bu istemden yana tavır koydu. 1869: Paris Konferansı toplandı. Yunanistan, Osmanlı ile eşit statü istedi. Kabul edilmeyince, konferanstan çekildi. 1878: Osmanlı-Rus Savaşı bitiminde Ayaste- fanos Antlaşması imzalandı. Yunanistan Girit'i is- tedi. Verilmedi ama, anlaşmanın 23. maddesi Gi- rit'e aynldı. Buna göre vali Rum ya da Türk ola- bilecek. Nüfus ağırlığına göre 49'u Rum, 31 'i Türk 80 kişilik meclis kurulacak. Valınin bir yardımcısı Rum biri Türk olacak. Meclis ve yargı dili Rum- ca, resmi yazılar ve zabıtlar Rumca ve Türkçe olacak. (Girit'i Annan Kıbnsı ıle eşitlersek bugün bu noktada olunduğu söylenebilir.) 1896: Ada karıştı. Rumlar, Türklere saldırdı. 1897: Yunan donanması Girit'e hareket etti. Osmanlı donanması Marmara'dan çıkacak du- rumda değildi. Yunanistan Girit'i kendıne bağla- dığını ilan etti. Osmanlı reddetti. SınırdaTürk-Yu- nan savaşı başladı. Dömeke Savaşı'nı Osmanlı kazandı. Aynı yılın sonunda Girit'in özerkliği ilan edildi. özerklik anlaşmasının bir maddesi, ada- daki Türklerin güvenliğinin sağlanmasıyla birlik- te Osmanlı askerlerinin tümüyle çekilmesini ön- görüyordu! 1898: Girıt'te Osmanlı hükümranlığının sürme- si ama adayı Yunan Kralı'nın oğlu Yorgo'nun yö- netmesi benimsendi. 1908: Yunanistan Girit'i ilhak ettiğini resmen açıkladı. Istanbul'da "Giritbizim canımız, fedaol- sun kanımız" mitingleri düzenlendı. 1912: Yunanistan Girit'teki tüm kontrol nokta- lannı ele geçirdi ve ilhak tamamlandı. 1913: Balkan savaşlarının ardından Londra'da toplanan barış konferansıyla Osmanlı Girit'in Yu- nanistan'a verilmesıni kabul etti. Biz AB'ye değil, AB bize girer! Girit'in özeti böyle. Yukarıda sıraladığımız her tarih bir kitaba konu olacak derinlikte olayları içe- riyordu. Özellikle 1878 sonrası adadaki Türklerin büyük baskı gördüğü, tarafsız kesimlerin de ka- bul ettiği bir gerçek. Yunanistan Girit'e adım adım 'g/r'di, sonra Osmanlı'yı Vf'ti! 1992'de Girit'in batı yakasındaki Hanya şehri- neyüksekçe bir tepeden baktığımda, aradan ge- çen onlarca yıla karşın kırık-dökük minare sayı- sının kilise çanı sayısına yakın olduğunu görmüş- tüm! Kıbrıs'ta aynı şey mi olur? Olmasın diye bu anımsatmayı bir kez daha yap- ma gereği duyduk. Bu köşede yeri geldikçe Tür- kiye'nin her şeyden önce komşulanyla bağlarına önem vermesi gerektiğı tezini işliyoruz. Yunanis- tan'la da sağlam temellere dayalı bir barış her i- ki ülkenin yararına. Kıbrıs'ta 13 Şubat'ta başlayan sürecin içimize sinen bir barışla sonuçlanmasını yürekten diliyo- ruz. Ancak masadaki tablo lehimize görünmüyor. Hükümetin, soruna ulusal bir dava gibi değil, AB'- den müzakere tarihi alma olasılığının anahtarı gi- bi baktığını görüyoruz. Biz bu mantıkla gidersek AB'ye giremeyiz, AB bize girer... Yani bizden istediklerini alır, bize ken- di uygun göreceği bir statü verir, onunla kalırız! ankcum»! cumhuriyet.com.tr Çöken cam tavanı Türk şirketi yaptı • Baştarafı 1. Sayfada Îtar-Tass ajansı, itfaiye yetkililerine da- yanarak verdiği haberde, ölü sayısının 28'ya yükseldiğini. enkazın altında 10 i- la 20 kişinin daha olabileceğini belirtti. 17 kişinin giysi ve malzemelennden kimliklerinin tespit edildiği, ancak ken- dilerinin kayıp olduğu kaydedildi. Kurtarma faaliyetine katılanlar, tava- nın çöktüğü sırada tesiste 400 dolayında kişinin bulunduğunu söylerken Mosko- va Belediye Başkanı. olay sırasında tüm komplekste 1300 kişinin bulunduğunu belirtti. Yaralı olarak kurtanlanlann sa- yısının 110 olduğu belirtilirken bunlann 90'ının hastanede tedavı gördüğü açık- landı.Rusya Acıl Durum Bakanlığı, ölenler arasında 4 çocuk bulunduğunu açıkladı. Yaralananlann da 25'nin çocuk olduğu belirtildi. Polis, çatı çöktüğü sı- rada havuzda bir çocuğun doğum günü- nün kutlandığını bildirdi. Acil Durum Bakanı Sergey Şoigu, 17 kişinin kayıp olduğunu ve ölü sayısının artmasından endişe duydukJannı belirte- rek "Bu saçmalığa son vermenin za- manı geldi. İnşaat işlerini artık kont- rol altına almalıyız" dedi. Rusya Dev- let înşaat Komıtesı Başkanı Nikolay Koşman, Aqua Park yüzme ve eğlence merkezini inşa eden Koçak înşaat'ın li- sansının geçerliliğini askıya aldıklannı duyurdu. Koşman açıkJamasında, Koçak tnşaat'ın Omsk, Surgut ve Kanti-Mansi- isk kentlerindekı inşaat ve projelerinin açılan soruşturma çerçevesinde geçici olarak durdurulduğunu söyiedi. Koçak Inşaat'ın sahibi İsmail Koçak ise olaya inşaat hatasının neden olduğu gibi bir gerekçeyi kabul etmeyeceğini söyiedi. Rus yetkililer, tavanın çökmesi- nin ardından şirket yetkililerinin ifadele- rini alırken. inşaatın çökmesinde müte- ahhıt firmanın kusuru olup olmadığına ilişkin henüz bir açıklama yapılmadı. İn- şaat sahiplennin suçlu görülmeleri halin- de 5 yıla kadar hapis ve en az 3 yıl iha- lelerden men cezası alabilecekleri kay- dedildi. Moskova Emniyet Müdürlüğü ve Acil Durum Bakanlığı, kazaya, tavanda gün- lerdir yağan kann yol açtığı aşın yükün neden olduğunu açıklamıştı. Başlangıç- ta büyük bir patlamaya neden olan çök- menin bir terör saldınsı olabileceği dü- şünülmüşrü. ancak daha sonra açıklama yapan yetkililer, olayın bir "terör eyle- mi olmadığını" belirtmişlerdi. 'Koçak, Rusya 'nın en büyüklerinden biri' ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Rus- ya'nın başkenti Moskova"da çöken havuzun in- şaatını yapan Koçak tnşaat, Rusya'daki en bü- yük inşaat şirketlerinden biri olarak biliniyor. Koçak Inşaat'ın sahibi İsmail Koçakın 10 gün önce yaptığı röportajda ise "kısa günün kânnı düşünenlerin, sektöre zarar verdiği" şikâyerinde bulunduğu ortaya çıktı. Koçak, "Bu tür yanlışlar. pazarda elimizi zayıfları- yor. Bir tane kötü örnek çıkınca Batılı şir- ketler aleyhimizde kullanıyor" demişti. Rus- Türk Işadamlan Birliği'nin internet sitesinde röportajda; Koçak'ın 15 yıl önce Rusya'ya geldiği ve şu anda en büyük inşaat şirketlerin- den birinin patronu olduğu belirtildi. Röportaj- da Koçak'ın şu açıklamalanna yer verildi: • Son yıllarda Rusya pazannda yabancı şir- ketlerin şansı azalıyordu. Şirketlerimizde Rus personel payını artnrdık. Maliyetleri düşür- mek için yerelleştik. • Rusya'da risk almayan kazanamaz. Işimiz- de hata yapmak normaldir, onlan düzeltebi- lirsiniz. Ama prensiplerde, dürüstlükte hata yaparsanız, telafi edemezsiniz. •Bir tane kötü örnek çıkınca, Batılı rakipleri- miz aleyhimize kullanıyor ve bu hatalann ce- zasını iş alamayarak ödüyoruz. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. CANANSUCU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle