17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 ŞUBAT 2004 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 PetroHş tek başma! Petrol-lş, bırulusal kuruluşu, TÜP- RAŞ'ı savunuyor, tek başma! Petrol-lş, yıllık cirosu ve piyasa değeri bakımından 5 milyar dolann üzerinde olan dünyanın en mükem- mel 500 buyük şirketi listesinin içi- ne 480'inci olarak girebilen TÜP- RAŞ'ın, rafineri faaliyetleri ve ekono- mik açıdan son derece güçsüz du- rumdakı bır şirkete satılarak neden elden çıkanlmak istendiğini anlaya- mıyor. Petrol-lş, Türkiye'nin yıllık ver- gi gelirinin yüzde 20'sini tek başma karşılayanTÜPRAŞ'ın, "birparavan şirkete, karaparaaklayıcısı konumun- dakibirşirkete" devredilmesine kar- şı çıkıyor. Petrol-lş, TÜPRAŞ'ın sa- tılmasına ilişkin Ozelleştirme Yük- sek Kurulu karannın iptali için dava dilekçesini gelecek hafta Ankara'da mahkemeye sunmaya hazırlanıyor. Petrol-lş, bir ulusal kuruluşu, TUP- RAŞ'ı savunuyor, yapayalnız... Gümüşhacıköy'den uyarı Amasya'nın eski Gümüşhacıköy Beledıye Başkanı Mustafa Yük- sel, "llçede sağ partiler birleşti, AKP adayı Ismail Uysal'/ destek- liyorlar" diyor. "AKP, TEKEL işlet- me evindeki 400 işçiyi emekli etti, birkısmını da Bafra, Tokat ve Sam- sun 'a gönderdi. Şimdi de yerel se- çimler öncesi aynı TEKEL işletme evine yeni işçi alacaklannı söyleye- rek, ilçedekileri minibüslerle Amas- ya 'ya, Iş ve İşçi Bulma Kurumu 'na taşıyorlar, sırf oy alabilmek için" diyor. CHP'den belediye başkan aday adayı Mustafa Yüksel uyarı- yor: "AKP, CHP'nin kalesi Gümüş- hacıköy'ü düşürmeye kararlı, aman dikkat!" ISIK KANSÜ Eve donmek1993 yazıydı. Şair Behçet Aysan, ! Sıvas'a gitmek üzere evinin kapısından çıktı. Eşi Adviye'ye sanldı, merdivenlere doğru yürüdü. Bir şey unutmuşçasına, dalgın, hızla geri döndü. Bir kez daha sanldı... Behçet Aysan o eve bir daha hiç dönmedüStvas davasının 17 Şubat'ta duruşması var. Sanıklardan bazıları dilekçe vermişler, "eve dönmek" istiyorlarmış! Bu yıl "Susmalar Kitabı" adlı yapıtıyta Behçet Aysan Şiir ödülü'nü kazanan Aydın Şimşek, "Toplu öldürümler tarihi, ışığın karanlığın içerisinde tutsak edilmesine yöneliktir hep. Ve bu tarihten hem bireysel, hem de toplumsal travmalar kalır geriye" demekle kalmıyor, vıcdanlara sesleniyor: "Behçet Aysan, şiiri ve duruşuyla bir yüzleşme olanağı. Unutulmamalı, utançla sürgit yaşanmaz, yaşlanılmaz." 1995'te, cumhuriyetçiltği, laikliği Islamlaştırmakgerek- tiğini söylemiş. Bugün, cum- huriyet rejiminin attını oyacak Kamu Yöneömi Temel Kanu- nu Tasansı'nın baş miman. Başbakan da ona kefıl. 1988'de, bir siyasal Istem- cmın "bilginin vebilimin din- selleştirilmesini" öneren ki- tabını Türkçeye çevirmiş. 1996'da Yard. Doç. Dr. Yah- ya Fidan ile biriikte yazdığı "İşletme Yönetimi" kitabı- nın Prof. Dr. Tamer Koçel'in Hâlâ orada •işletme Yöneticiliği' kitabın- dan intihal (çalıntı) olduğu anlaşılmış. Bugün, birbilim- sel kuruluşa, TUBİTAK'a dö- nük siyasa! operasyonun ba- şında. Başbakan da ona ke- fil. Yakın geçmişte, Istanbul Anakent Belediyesi'ne bağ- lı Istanbul Gaz Dağrtım Şir- keti'ndeyönetim kurulu üye- siyken yaptığı uygulamalar- dan dolayı denetim birimle- rince soruşturulmuş ve hak- kında "ihaleye fesat kanştır- ma" savıyla dava açılmış. Bugün, tüm denetim kurul- larının kaldınlmasını yasal- laştırmak istiyor. Başbakan da ona kefil. Dün, "Kuran kurslan açmak, imam hatip liselerinde eğitim ve öğre- timin daha verimli hale gel- mesi için her türlü çalışma- yı yapmak, mezunlan ara- sında irtibatı sağlamak" amacıyla EnsarVakfı'nı kur- muş. Bugün, dinci örgütlen- meleri izlemek üzere oluştu- rulmuş kurul adına rapor ha- zıriıyor, ancak bu raporu su- narrnyor, çünkü Milli Güven- lik Kurulu'na alınmıyor. Baş- bakan da ona kefil. Siyasal Islamcı, intihalci, hakkında yolsuzluk şuçla- masıyla dava açılmış Ömer Dinçer, halen Başbakanlık Müsteşan. Başbakan da ona kefıl. Yerel Demokrasi ve Yolsuzluk Yrd. Doç. Dr. FARUKGÜÇLÜ Abant İBÜ-1İBF Öğr. Üyesı Ülkemiz özellikle son yirmi yıldıryoğun biryolsuzluk çem- beri içinde çırpınıp durmak- tadır. "Devlet malı denizye- meyen domuz" deyişinin do- ğal bir sonucu olarak yolsuz- lukları yapanlar kamu malı- nın ve Hazine'nin talan edil- mesini temel amaç edinmiş- lerdir. Bu yolsuzluk girdabın- dan nasıl çıkılır, diye henüz net yanrtı olmayan sorular so- rulmaktadır. Kuşkusuz yol- suzluklann panzehiri demok- rasi ve şeffaflıktır. Ancak de- mokrasiden kimin ne anladı- ğı da önemlidir. Yoteuzluklann yoğun bir biç- minde konuşulduğu bir se- çim ortamında seçtiğimiz 550 milletvekilinden en az yüzü- nün, değişik yolsuzluk isnat- larına muhatap olmuş ve yar- gılanmış kişiler olması ve bu konuda kendimizi de sorgu- lamamız gerektiğini ortaya koymaktadır. Demokrasinin beşiği dedi- ğimiz yerel yönetimler acaba ne durumda dediğimizde kar- şımıza daha korkunç bir man- zaraçıkmaktadır. O halde yol- suzluk acaba kanımıza mı iş- ledi, dıye bir soru sormaktan kendimizi almak pek de müm- kün görülmüyor. Önceden sol siyasiler yolsuzluklara karşı aşırı hassastlar. Eski SHP'li bazı belediyelerin haklı hak- sız bazı yolsuzluk olaylanna adının karıştınlması, solun te- mel seçim malzemesi olan dürüstlüğü de elinden aldı. Sağ seçmenin nedense yol- suzluk söylentilerine karşı sol seçmen kadar duyarlı olma- dığını görüyoruz. Peki son beş yılda neler oldu? Incelememize konu olan 3226 belediyenin başkan ya da üst düzey yöneticilerinin (seçimle gelen) adlarının de- gişik yolsuzluk olaylanna ka- nştığını görüyoruz. Yargıtay, Danıştay, bölge kJare mahkemeleri, yerel mah- kemeler, Içişleri Bakanlığı Tef- tif Kurulu verileri dikkate alın- dığında; - 48 beledıye üst düzey yö- neticisi hakkında zimmet, - 272'si hakkında görevi kö- tüye kullanma, - 311 'i hakkında emniyeti suiistimal, görevi ihmal, - 149'u hakkında Imar Ka- nunu'na muhalefet, - 229'u hakkında da diğer suçlardan dava açıldığı ve lü- zumu muhakeme kararı ve- rildiği görülmektedir. Böylece halkımızın özgür iradesiyle seçtiği yerel yöne- ticilerin en az üçte biri sanık durumunda. Sayıları kırk bine varan köy muhtarlarını da dikkate aldı- ğımızda durum daha da va- him boyut almaktadır. Seçil- diğinde ilk iş olarak rakipleri- ne ve kendilerine oy verme- yenlere haksız ceza kesen, topladığı köy paralarını ce- bindetaşıyan, kendi gereksi- nimleri için kullandığı için yar- gılanan muhtar sayısı hiç de azımsanacak ölçüde değil- dir. Yine saptanabildiği ölçüde en az bin üç yüz belediye baş- kanı ve belediye yetkilisi hak- kında suç duyurusu yapılmış- tır. O halde son yıllarda siya- setin yozlaşması, siyasetin ti- caretle iç içe girmesi, parası olanın siyaset yapabilir hale gelmesi, yerel yönetimlerde demokrasi kavramını tartışı- lır hale getirmektedir. Belediye meclis üyelerinin, ihtiyar heyeti üyelerinin gö- rev ve yetkilerinin sınırlı ol- ması tek adam demokrasisi gibi garip bir olguyu karşımı- za çıkarabilmektedir. Demokrasinin yerel yöne- timlerden başladığını savu- nanlar yerel yönetimlerin ye- terince denetlenemediğini, belediye meclis üyelerinin gö- revlerinin kısıtlı olduğunu hal- kın yerel yönetimlere katılı- mının yok denecek kadar sı- nırlı olduğunu da dikkate al- mak durumundadırlar. Elbette ki demokrasiyi sa- vunmak, seçimi savunmak zorundayız. Ancak seçtiğimiz kişileri denetleyemememizya da seçilen insanların seçen- lere ihanetinin cezasız kal- ması, yerel demokrasinin bel- ki de en ciddi eksikliği olarak düşünülebilir. YARARLANILAN KAY- NAKLAR: - Danıştay, Yargıtay, bölge idare mahkemesi kararlan, - Değişik gazetelerde yer alan haberier. Yine aynı kadrodan Kuvvet komutanlan ve general- ler, Vakit gazetesinde çıkan "Onba- şı Bile Olamayacakların General Olduğu Ülke" başlıklı ve 'Asım Ye- nihaber' takma adla yazılmış yazı için dava açmışlardı. Vakit gazete- si de Asım Yenihaber'in kimliğini aylardıraçıklamıyordu. Davayı açan generallerin avukatı Bilgin Yazıcı- oğlu, geçen hafta mahkemeye bir dilekçe ile başvurarak, Asım Yeni- haber'in RTÜK üyesi D. Mehmet Doğan olduğunu ileri sürdü. D. Mehmet Doğan, kimdir? D. Mehmet Doğan, ttpkı Başba- kan Recep Tayyip Erdoğan'ın baş- danışmanlarından Nabi Avcı gibi, Türkiye Yazarlar Birliği'nin kurucu- sudur. D. Mehmet Doğan, aynı za- manda Türkiye Yazarlar Birliği'nin "şeref" başkanıdır da. D. Mehmet Doğan ve "şeref" başkanı olduğu Türkiye Yazarlar Birliği, Türkiye Gö- nüllü Teşekküller Vakfı'nı kuran 80'i aşkın siyasal Islamcı kişi, dernek ve vakfın arasında da yer almaktadır. Türkiye Gönüllü Teşekküller Vak- fı'nın kuruculanntn büyükbölümü, AKP'nin ğenel yönetiminde so- rumluluk üstlenmişler, AKP millet- vekili seçilmişler, AKP iktidannda bürokrasinin önemli noktalarına gelmişlerdir. Türkiye Gönüllü Teşekküller Vak- fı'nın, 28 Mayıs 1998'de düzenle- diği ve bugünkü Başbakanlık Müs- teşan ömer Dinçer'in de görüşle- rını açıkladığı "Demokrasi Kurulta- yı" sonunda yayımlanan bildiride, "rejimin yeniden tanzimi" isten- mıştir. Cumhuriyet rejimini "tanzim"et- mek isteyenlerin yollan, nedense hep aynı yerde kesişmektedir. Bu, amacı belli bir kadrodur. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakCa turk.net ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci ı mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMALURGENÇ k_urgenc(q yahoo.com V M <k <ty*«k» HAYAT EPİK TİYATROSU MISTAFA B/LG/A StZtNKtLERLE BİZİMKİLERtN &ÖRÜSMELEftlNbEN t y i H/VBERtER &ELSE DE 5U 14 $UB*T &ERCEKTEN "SEV6tL±LER SÜNÖ" OLSA. DESİL « t İsmail ÇİFTÜK 20 Marî 1968 - 20 Kasım 2003 Mister I will ahvays love you Elmas SÖNMEZ TARİHTE BUGÜN MLMTAZ ARIKAN 14Şubat wutr.mumtaz-arikan.com BAĞ-KUR 111478601 No'lu sağlık karnemı yıtırdım. Hükumsuzdür. VEDÎA KAMAN CLAUDE FARRERE 'IN KONFERANSI.. 4931 'P£ 8UGÜN, MİÇTI. TÜKK DOS7TJ £&ESlY/4rr VE /2O- ŞEN YAZ-' 7~A/SZ/ Ü2-EfSrM0E SONRA, R.OMANIN Y/4Pt£lYLA /ÇG/U g/L- GİLEg. VEKMİŞT/. OMA SÖfZEj İLK DÜŞÜ- HCJLMES/ GEI&EKEKt ÇEY /COMU YOU. 8t/£- &. MANI (NSAN VÜCUPUMA SENZErEN FMIXEe> İSK-ELETİ, OtZ-GANCAHJ, ETt VE CE/SlSİ OL- ' MAKLA BlRLlKTE, YAŞAMASIHtM 0>A &4Ş ŞUL OU3UĞUMU gSLlZTMIfri. AYI2.ICA PUYGULARI PA UMUTULMAMAUYPl'., i SAGNAK NtLGÜN CERRAHOĞLU • ••Hoşgeldin Ortaçağ Son zamanlarda ne zaman TV'de bir tartışma prog- ramı açsam, dini konularia karşılaşıyorum. Bunlann arasında en popüler olanı mesela "Isa gelecek mi?" tartışması: "Isa dönecek mi, dönmeyecek mi? Müs- lümanlık bunu kabul eder mi, etmez mi" geyiği ica- bında on beş günde bir yapıhyor ve sabahlara dek sürüyor. Uykusuz kalmak pahasına her seferinde saatlerce TV karşısında kalakalıyorum. 1200'ler, bilemediniz 1300'lerde yapılan tartışmaların 2000'lere sarkması beni çocuksu bir hayretle tekrar tekrar teslim alıyor... BirTV ekranmda ortaçağ tartışmalarıyla karşılaşmak beni çok şaşırtıyor. Bu başlıbaşına bana çarpıcı bir paradoksmuş gibi geliyor... Isa'yı kim öldürdü? "Ucu bucağı olmayan bu tartışmalarherhaldeyal- nız bize mahsus..." derken geçenlerde bir akşam "CNN"de benzer bır tartışmayla karşılaştım. Tartış- ma, hattatartışma da değil "hesapiaşma' konusu 'Isa'yı Kim öldürdü?" polemiği idi. "Bu da nerden çıktı?" derken mesele aydınlandı. Amerikalı aktörMel Gib- son "Isa'nın çarmıha gerilmesini'1 anlatanbirfilmyap- mış. Ortalık birbirine girmiş. Isa'nın çarmıha gerilme- sinden meğer "Yahudi ırkını" sorumlu tutmuş Gibson... Mel Gibson'ı en son '50 'li yıllar Amerikan komedi- lerini anımsatan "Kadınlar Ne ister?" filminde izlemiş- tim. Bu tür bir polemiği ateşleyecek son isim olaca- ğını düşünürdüm. Yakışıklı, hafif, tam Hollyvvood ürü- nü bir adam. Meğerse "bom again Chhstian" tabir ettikleri cinsten "köktenci" bir Katolikmiş. "Tekerteği keşfedenler" gibi bir süre önce, sil baştan "dini kö- kenlerini" keşfetmiş. Ve öyle koyu Katolik olmuş ki, "Vatikan'ın reformlannı" bile tanımaz olmuş. Ayinle- rin geçmiş çağlardaki gibi "Latince" yapılmasından yanaymış. Cuma günleri ağzına zinhar "ef koymaz- mış". Bu da bir tür "Katolik orucu" oluyor. Katolik ülkelerde onca yıl yaşadım. Böyle bir Ka- tolikle hiç karşılaşmadım. Vatikan'dan daha muhafa- zakâr bir Katolik hiç tanımadım. Seküler yaşam bi- çimlerinin hâkim olduğu Avrupa ülkelerinde böyle bi- rine yan meczup gözüyle bakılır. Ama köktendinci Bush Amerikasında durum farklı. Dincilik ve din kav- galan Holyvvood'u bile sarmış. Bush'un haçlı Amerikası... Ekibiylegüne "dua" ile başlayan, "Tann" lafını ağ- zından düşüımeyen Bush'un "haçlı Amerika"sır\da Amerikalıların çoğu pazar günleri mutlaka kiliseye gi- diyormuş. Küçük yerlerde "ayine gitmeyenler" dış- lanır, yadırganır olmuş. Böyle bir Amerika'dan çıktığı için tabii Gibson'ın filmi ayn bir önem kazanıyor. Hıristiyan dünyası ve Yahudiler filmi müthiş ciddi- ye alıyor. "Isa'nın çarmıha gerilmesindeki" sorumlu- luğun haksız biçimde Yahudilerin üzerine yıkılmasın- dan şikâyet eden Musevi cemaatlen tarihi ve dini ger- çeklerin çarpıtıldığını iddia ediyorlar ve filmi anti-se- mit propagandayla suçluyorlar. CNN'de izlediğim tartışmaya katılan Yahuditer "8u filmigörüp rencide olmayacak tek Musevi yoktur" di- yordu: "Yahudilerin hepsi olabilecek en 'kötü' özel- liklen'e gösterilmiş fılmde. Yüzünde insani ifade ta- şıyan tek Yahudi yok... Vıcdanı olan herkes bu filmi ret etmeli..." Bu görüşü savunan Yahudi cemaatlen filmin gösterime girmesini protesto ediyorlar. Bizde "Ararat"a posta koyan çevreler gibi tıpkı... Yahudilerin böylesine büyük direnç göstermesinin nedeni, filmin derin bir yarayı durduk yerde yeniden açması. Yahudiler II. Dünya Savaşı'nda uğradıklan "soy- kınm" dahil yüzyıllar boyunca yaşadıkları her türlü baskı ve zulmü Hıristiyanlar tarafından kendilerine yöneltilen "Isa'yı çarmıha geren ırk suçlamasına" bağlıyorlar. 2000 yıllık maziye uzanan mesele öylesi- ne derin ve köklü polemiklere yol açmış durumda ki Gibson'ın filmini "Isa'yı Kim ö/dürdü?"başlığıylaka- pak yapan "Newsweek" bu haftaki son sayısında tartışmaya "on sayfa" ayınyor. 25 Şubat'ta ABD'de 2000 sinema salonunda bir- den vizyona girecek olan fılmden ılk hafta sonu bek- lenen hasılat 30 mılyon dolar. Filmi misyoner ruhla "gençleri dine yaklaştırmak amacıyla" yaptığını iddia eden Gibson, gerçekte "Haçlı Bush Amerikasının'sa- tışını yapıyor. Kritik bir seçim arifesinde piyasaya çı- kan film ne var ki, Gibson zihniyetine yakın olan Bush'un kampanyasını olumsuz etkileyebilir. Yahudi lobileri malum.. Amerikan seçimlerinin yönünü etki- leyebilecek büyük bir güce sahipler çünkü. Ortaçağ tartışmalannın hayatın bu kadar içine gir- mesi; TV'lere, basına, Holywood'a ve politikaya bu kadar nüfuz edebilmesi ürkütücü. Ürkütücüden de öte dehşet verici gerçekte. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 SOLDANSAĞA: 1/Mütareke or- tamında Istan- 1 bul'da loırulan 2 veKurtuluşSa- 3 vaşı'na karşı yürüttüğü ça- lışmalanylata- nınan örgüt. 2/ "Şiirler" anla- mındaeskisöz- cük... Gümüş- balığınınküçü- 9 ğü. 3/ Denizli ilinde, travertenleriyle ünlü turİ2m merkezi. 4/ Müstahkemyer... Yok- tan var etme, yaratma. 5/ Mısır imparatorlu- ğunun en parlak dö- 5 nemindeki başkenti. . Sularını bir denize ya da göle gönderen böl- 8 ge. 6/Pıston... Bır şe- 9 yin esas rutulan yüzü. 7/ Kuşlann tüy değiştirme za- manı. 8/ Aylık... Bır nota. 9/ Bir tür küçük zurna. YLTCARTOAN AŞAĞIYA: 1/Devlet yönetiminde akrabalara ve özellikle yeğen- lere yapılan iltimas. 2/E1 ya da yüz hareketleriyle gös- terme... Birhaberajansınınkısayazılışı. 3/"Banader- ler — yükünü sen götür Benim yük götürür derma- nım mı var" (Karacaoğlan)... Evlenmemiş kimse. 4/ Siirt'in bir ilçesi... Kütahya'nın Simav ilçesinde bir kaplıca. 5/ Kuran'da bir sure. 61 İri lekeli kır at donu. II Belli bir amacı olmayan, dayanaksız söz... Üfle- meli bir çalgı. 8/ Afnka'da bir ırmak... Yakın jeolo- jik döneme ait tortul çökellerden oluşan soluk san renkli toprak türü. 9/ Geceleyin açık havada sevgi du- yulan biri içirtmüzik aracıyla verıleifcküçük konsef
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle