29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 ARALIK 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIZI Buram buram yaşanmışlık Yuri Gagarin adını taşıyan "Deniz Kıyısı Parkı"nda Anton Çehov ve Maksim Gorki'nin anıtlan olduğunu sonradan öğrendim... Onlan ve özellikle de Gorki'nin (büyüleyici "Yaşannuş Hikâyeter"inden kimilerinin esinlerini ve konulannı derleyerek) Kınm topraklanndan ilk kez geçtiği yirmili yaşlannı gösteren anıtını göremeyişün ne yazık! Yalta, Rus edebiyatının, sanatının, kültürünün pek çok yaratıcısına ev sahipliği yapmış... Bir anlamda, bir kültür sanat müzesi. Bir iki gün içinde bütün bu yerleri, anıtlan görüp gezme olanağı olamazdı. Buna karşüık, Çehov'un yaşamının son beş yılını geçirdiği (ve daha da önemlisi kendisinin tasarlayıp yaptırdığı, bahçesindeki kimi ağaçian kendi elleriyle diktiği) yazlık evini (bugünkü Çehov müzesini) görüp gezmek ve müze kitaphğına iki ciltlik "A. Çehov, Tum Oyunlan" çevirilerimi sunmak benim için bu yolculuğun en anlamlı anlannı oluşturdu. Bana ve müze ziyaretinde "Türldye detegasyonu" olarak birlikte olduğumuz arkadaşlanma (Ayhan Durai, Osman Aksu, Korkut Aksoy). başta müze direktörü (şair, Rus edebiyatı ve Çehov uzmanı) Gennadi Şalyugüı olmak üzere müze görevlilerinin gösterdiği konukseverlik aynca duygulandıncıydı. Bir an kendimizi, Çehov aılesinin fertleri ve içinde bir müze soğukluğu değil, buram buram yaşanmışlık tüten bu evde sevgili yazan ziyarete gelmiş okurlan, arkadaşlan gibi duyumsadık... Müze anı defterine bir şeyler yazıp imzalama öncesinde Gennadi Şalyugin bana defterin ilk sayfasını açıp gösterdi: Tarih yanılmıyorsam eğer 1960, imzalar Pabk) Neruda ve onun imzasının altına usulca iliştirilmiş "Mathilda" idi... Müze gezimiz baştan sona filme alındı ve bize de bir kopyasını verdiler. Bunu, fılmin Kınm, Ukrayna ve Rusya televizyon kanallannda gösterileceğini söyleyen genç iş adamı ve değerli aydın Korkut Aksoy'un girişimciliği, geniş ufukluluğu sağladı... Moskova Sanat Tiyarrosu oyunculan Çehov'la Yalta da. Yoksulluk tüm Simferopol halhnı etkilemiş ne kadar Kınm Yaşam sanatın önüne geçmiş Koşulması gereken yerlerden koşarak geçmeyi ve durulması gereken yerde gerektiğince durmayı artık öğrenen biri olduğum ıçin, hava kararmadan önce Simferopol'de neler yapabıleceğımı kente varmadan tasarlamıştım bile... "LTirayna" otelındekı odaya valizimi koyar koymaz, o gün ve o saatte açık olduğunu bir kılavıız kitaptan öğrendiğim "Sanat Muzesi"nin yine orada yazılı adresinın otelın hemen yakınında olduğunu resepsiyondan öğrendiğimde, soluğu gecıkmeksizin orada aldım... Genellikle (bırkaç yüzyıl öncelerden bugünlere) çoğu Rus ve Ukraynalı ressamlann ürünlerini ızlerken ve resım yasağuıın kültür tarihimizde nasıl bir onulmaz boşluk oluşturduğunu düşünürken, o sırada gezdiğim ve benden başka kimsenin bulunmadığı salon görevlisi bayan her nedense ve Rusça olarak "FranSE mısınız" dıye sordu. yaşadığını öğrendim... Yaşam bir kez daha sanatın önüne geçmişti... Resimlere bakıp notlar alırken bir yandan da onunla Kınm'da yaşam koşullannı, sürgünlüğü, bunca yıllık sürgünlükten sonra bu kez gelinen yerde yaşanan sorunlan konuşuyorduk... Ve zihnimden, sanatın yüzyıllardan bugünlere ulaşan ve gelecek yüzyıllara ulaşacak olan dingin dünyasıyla gerçek yaşamın olanca katılığının, suadanlığuıın, acımasızhğının iç içe geçtiği bu anlann, altyapısıru müze görevlisiyle diyaloğumuzun oluşturduğu ilginç bir fılm olabileceğini geçiriyordum... Çerkez Ali'nin, Beşiktaşlı annesi ve "Çerkez" lakaplı babasının masalsı öyküleriyle de kanşan yaşamöyküsünü, benim o sıradaki ^ sürgünlük duygulanmla da kanşan "Çerkez Ali" adlı şiirimde yazmıştım... 4fc Özbekistan'da sürgün yaşayan şair: Çerkez Ali XV. yüzyılda Kınm Hanlığf nı kuran ve adlan yüzlerce yıldır Kırım'la özdeşleşen Kırun Tatarlan kendi ülkelerinde bugün neden azınlıktadır? Nedenlerden binnin, Kınm'ın Rusya'ya ilhakına ve çarhğın bu ülkeyi sömürgeleştinne politikasına bağh olarak Kınmlılann Türkiye'ye büyük sayılarda göç etmesi olduğunu belirtmiştim. Asıl büyük neden ise 11 Mayıs 1944 tarihinde, Kınm'ın Nazi işgalinden kurtulmasuıdan bir gün önce, Sivastopol yakınlannda son çatışmalar sürmekteyken, Stalinın imzaladığı "deportasyon" (toplu sürgün) karandır... Bütün bir ulus olarak düşmanla işbirliği suçlamasıyla haklannda bu karar alınan Kınm Tatarlannın ülkenin Doğu kesimlerine sürgün edilmesine 18 Mayıs 1944'te başlandı. Elimdeki bir Rusça kaynaktan ("Voprosıy Istorn" Tarih Sorunlan dergisi, 1989. sayı 6) aktanyorum: "tki gün içinde, 70 vagonluk kataıiara tıkılan kadın, çocuk, yaşh, yaklaşık 200 Kınmh Tatar sürgüne gönderildi" Aynı kaynakta, daha sonra aynı suçlamayla aynı yazgıyı Kınmlı 15 bin Grek, 12 bin Bulgar, 9 bin Ermeni'nin de paylaştığı belirtiliyor. ... Kınm'da yaşayan 50 binden fazla Alman ise daha önce sürülmüşlerdi... Çehov büstü önunde okula giden öğrenciler haüra fotoğrafi çektirdiler. Yoksuljuk fena çullandı üstümüze... Hafta sonlan kumlduğunu ve istasyon yakınında olduğunu elimdeki kılavuz kitaptan öğrendiğim "kitap panaym"na yine son hızla ulaşıp satın aldığım kitaplar ve başkaca çarşı pazar alışvenşiyle, kemiklerinin çoktan sonsuz dinlenceye çekihnesi gereken bir "taksi"yle(zaten hepsi öyle) otele dönerken şoförün Kınmlı Tatar (bence oralı "esmer delikanh"lardan) ve adının tbrahim olduğunu öğreniyorum... Yakında evlenecek, para biriktirmesi gereklı. "KazaklarUkraynaldanböyle adlandırryor fena çullandı üstünıüze"diyor, ne demek ıstedığuıı tam olarak anlamamış olsam da... Ama belli ki, ana konu yoksulluk... Kırımda ana konu yoksulluk... Rusça "Türk"olduğumu söyledim... Onun "Kırun TatarT olduğunu. yanlış anımsamıyorsam Kırgızistan sürgününden kısa süre önce Kınm'a döndüğünü öğrendim. Yaşh, bakımsız ve hasta gibiydi. Belli ki gözlerinde de ciddi bu enfeksiyon vardı. Işin garibi, asıl mesleğinin göz hekimliği olduğunu ve şu anda Kınm'da yoksulluk içinde Kınm Tatarının trajedisi Larousse Ansiklopedisi'nde ise 1989'da Sibirya ve Özbekistan'da 574.000, Kazakıstan'da aynı tarihte 288.000 Kınmlı Tatar bulunmaktadır... Rakamlann sağlıklılığı konusunda bir şey diyemem. Fakat Kınm Tatannın trajedisinden bir örnekle kişisel olarak 1980'li yıllarda Abhazya'ya bağh Pitsunda'da karşılaşmıştım. Bu, 40 yıldır Özbekistan'da sürgünde yaşayan Ukrayna halkı kaygılı. 18 Aralık Cumartesi günü öğleye kadar tek başına çarşı pazar dolaştım. Düşünerek ya da satıcılarla çene çalarak... Halk insanlan, sokaktaki insan, her yerde olduğu gibi işinde gücünde. Karadeniz kıyısında balık tutanlar bizim Galata ya da Unkapanı köprülerinde, Boğaz'da görmeye alıştığımız görüntülerden farksız... Sahil yolunun başladığı yerdeki muazzam büyüklükte bir Lenin anıtının dibinden, bir kasetçalardan, şarkılı türkülü, bangır bangır bir Yuşçenko yanlısı yayın yapıhyor... Ama künsede göze çarpar bir seçim heyecanı görmedim. nin geleceği konusunda ciddi olarak kaygılıydı... Bir önceki seçimde Yuşçenko'ya oy verdiğini, fakat şimdi tereddütlü olduğunu, Ukrayna'nın bölünmesinden korktuğunu söylüyor. bizlere bu konuda ne düşündüğümüzü, belli ki ferahlahcı bir yanıt alma beklentisiyle soruyordu... Yalta'da son gün, 2. Paylaşun Savaşı sonrası Yalta Konferansı'nınyapıldığı; Almanya'nın bölünmesinin, Birleşmiş Milletler Orgütü'nün kurulmasının kararlaştınldığı sarayın salonlannı gezmek, bugün hiçbiri hayatta olmayan o M günlerin "muktedir lerinin birlikte fotoğraflannı götmek ilginçti... Kınm Tatan, şair "Çerkez AB"yle karşılaşmamdı... Çerkez Ali'nin, Beşiktaşlı annesi ve "Çerkez" lakaplı babasının masalsı öyküleriyle de kanşan yaşamöyküsünü, benim o sıradaki sürgünlük duygulanmla da kanşan "Çerkez AM" adlı şiirimde yazmıştım... "KırityıknrÖzbekistan'da/YaşarÇerkez Ali Sürgün/Dönecek mi yurtlarına/Kırun'h Tatariar bir gün..." Yaşamöyküsü yukandakı dizelenn geçtiği şiiri esinleyen. karşılaştığımız sırada da ileri bir yaştaki Çerkez Ali yurduna dönebildi mi bihniyorum... Fakat Çehov müzeevini ziyaretten sonra döndüğümüz enstitünün küçük bir odasında, onurumuza düzenlenen çok samimi ve mütevazı buluşmada, sürgünden Kınm' a 12 yaşında dönen (şimdi kırklı yaşlarda). doktor ve üst düzeyde devlet görevlisi Kınmlı bir Tatar'la tamştık... Kendisi konferansın başında da uzunca bir bildiri sunmuştu. Bu Tatar arkadaş. Kınm Türkçesiyle duygu dolu sözler söyledi. Anımsadığımca, bazılan şöyleydı: "Konuşmamı yaparken, sizJere bakryor ve şöyie düşünüyordum: Hata bik yapsam onlar beni bağışlar™" YaltaSimferopol arasında bir aşk öyküsü Son sözler ve Ayı Dağı efsanesi Kınm'da, genel olarak Ukrayna'da işadamlanmızın ciddi etkinliği var. Adlannı andığun arkadaşlanm. bizi son gece Simferopol'de ağırlayan (aynı zamanda THY acentesi) Şeref Bey, bunlar arasında... Dizi yazıyı hazırladığım sırada aldığım bir fakstan. "Uluslararası Türk Ukrayna Işadamlan" adlı bir derneğin kurulduğunu ve 100'e yakın firmayla bağlantıda olan derneğin Türkiye'yi bu ülkede kültürüyle tanıtma amacından uzak olmadığını öğrendim... I967'de anayasal haklan yeniden tanınan Kınm Tatarlannm üUcelerine kitlesel dönüşleri ise bu tarihten 20 yıldan daha fazla bir zaman sonra başladı. 2001 yılında Kınm'a yaklaşık 261 bin Tatar (3 binden fazla Grek, Bulgar ve Alman) döndüler. 1991 Hazirarn'nda Simferopol'de Kınm Tatar halkı temsilcilerinin, Kınm Tatar Halkı Temsücileri Meclisi'ni seçtiği kurultay toplandı... 1991 yılında Kınm bölgesinde yapılan halkoylaması Kınm'ın özerkliği ile sonuçlandı. Bugün Kınm, bağımsız Ukrayna'da, bağımsızlık savaşımının öncüsü Mustafa Cemfl başkanlığında, 33 üyeden oluşan, "Kınm Tatar MiDi Mecösi"ne sahip, özerk bir devlettir. Kınm Tatarlannın, Ukrayna'nın, Rusya'nın, genel olarak bu coğrafyanm sorunlannı birbirinden ayn düşünebilir miyiz? Bu soruyu Kınm'ın "Ayı Dağı'' söylencesi ile yanıtlamak istiyorum: YaltaSimferopol arasında, halk imgeleminin eğihniş su içen bir ayıya benzettiği ve "Ayı Dağı" adını taktığı dağ, bir zamanlar bir kıza sevdalanan bir ayı imiş. Asıl sevgilisiyle bir gemiye binerek açılan kızın peşinden Karadeniz kıyısuıa kadar koşup onlan yakalamak amacıyla son çare olarak denizin sulannı içmeye başlayan ayı orada öylece kalakalmış... Bana göre kıssadan hisse, bugün hiçbir gücün, ama hiçbir gücün akıl dışı bir amaç gütmemesi gerektiği. Yugoslavya'nın parçalamşından sonra Bosna'da yaşanan felaketi görmüş olarak, Kınm'a, Ukrayna'ya, bizim de bir parçası olduğumuz bütün bu coğrafyaya mutluluk ve banş diliyorum... Ateş düştüğü yeri yakar Enstitü yöneticisi Kınmlı Tatar, Ukraynah, Rus, ya da başka ülkelerden konuklann bulunduğu bu buluşmada: Türkçe, Rusça ve Kınm Türkçesiyle, Ukrayna'nın (ve bizim açımızdan aynca Kınm Tatarlannın) gelecegine ilişkın şeyler de konuşuldu. Kınmlı Tatar arkadaş belki de Kınm'ın. Yekatarina nın bu ülkeyi Rusya'ya katması öncesindeki gibi bir Kınm Tatan yurdu olması gerektiğini düşünüyor, bizlerden de belki bu yönde bir duygusal destek bekliyor, belki de biraz hayal kınklığı yaşıyordu... Çünkü ben, dünyanın herhangi bir yerindeki bir Türk'ün başansından ayn bir mutluluk duyacağımı, fakat bu duygunun "şovence" olmaması gerektiğini söylemiş; bunlan söylediğimde yüzünde çizgi kıpırdamaksızın dinleyen bu arkadaşa "Sözterime yüzde kaç oranda katılıyorsunuz" soruma, "Yüzde elB." yanıtını almıştım... Belki bir ölçüde hayal kınklığına da uğramış olsa, biz paltolanmızla aynlırken o sırtında ceketiyle bizi uğurlamaya çıktı ve onu candan bir kardeşlik duygusuyla kucakladım... Çünkü, ateş düştüğü yeri yakar... Ukrayna'mn geleceği... Tersine, Ukrayna'nın gelecegine ilişkin kaygılı sözler duydum... Pazar sabahı bizi Kınm'daki son gecemizi geçireceğimiz Simferopol'e götüren bir başka minibüsün genç ve daha konuşkan şoförü Vadim, tıpkı bir gün önce aynı konuda konuştuğum otel görevlisi bayan gibi, ülke 'Han Sarayı'nm gnişinde Müze direktörü (şair, Rus edebiyan ve Çehov uzmaıu) Gennadi ŞaKngin (solda) gezi boyunca bize bü\ük ilgi gösterdi. BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle