20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2004 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL 'îsa'nın Özlemi' Prof. Dr. Mahir AYDIN îstanbul eni yd yaklaşıyor. Tüm dünya, yeni umutlann özleminde. Sevdiklerinin yeni yılını kutlayacak, armağanlar verecek, iyi dileklerde bulunacak. Din aynmı yapmadan, ayn gayn gözetmeden. Yılın son gününde yapılan bu kutlamanın, Hıristiyanhkla bir ilgisi yok. Bugün olduğu gibi, Romalılarda da yılın başlangıcı 1 Ocak'tı. Düzenlenen tören, yeni yıla iyi bir başlangıç yapmak içindi. Noel günü olan 24 Aralık da, başlangıçta Hıristiyanlıkla ilgili değildir. O bir "gündönümü" eglencesi. Türklerin, 21 MartNevruzu gibi. Çünkü Satürn, Romalılann tanm tannsıydı ve bu tören, ona adanırdı. Bu nedenle Satürn Şenliği olarak da bilinir. Içerik bakımından köylülerin harman sonu sevincini taşır. O gün eğlenceler düzenlenir, armağanlar verilir, yenilir içilirdi. öteki tanm toplumlannda görüldüğü üzere. Dinler, toplumlara yeni ölçütler getirirken önceki değerleri de içine alır. Örneğin Noel ağacının tepesindeki yıldız, Norveç'in büyük tannsı Odin'dir. Noel mumu ise İsa'dan çok önce yılın bu en karanlık döneminde yakılan Yule Kütüğü'nün anısıdır. Ya da Müslümanlıktan önce insanlar, aya da tapınırdı. Tek Tann ınancı yerleştiİcten sonra ayın "hflaP biçimi tslamın simgesi oldu. Ortadoğu "dinler ülkesi"dir. Isa peygamber de Ortadoğuluydu. Avrupalı ressamlann betimlediği gibi sanşın ve mavi gözlü değil, esmer ve kara gözlüydü. Kültürel değerler aradan geçen uzun yıllardan etkilenir. Olanlar ve Anlatanlar SON AYLARDA olupbitenler ülkenin ve Cumhuriyetin gidişi bakımından pek hayıriı işaretler vermiyor. Ülkeyi yönetmek üzere Cumhuriyetin soaımlu organlarında görev alanlar her olayda "Hayıriı olsun" ya da "Hayırlara vesile olsun" dedikleri halde. Gerçekten hayırlı oluyor mu, hayıriara yol açıyor mu, bilmiyoruz. Daha doğrusu, görenlerimiz görüyor ve bilenlerimiz biliyor da, görenler görmeyenlere ve bilenler bilmeyenlere gösterip anlatıyor mu? idişte iki önemli konu var ki, ikisi de anlamak ve anlatabilmek için iyi görebilmeyi ve çok şey bilmeyi gerektirmekte: Dış politika ve ekonomi. Dış politika ki, dünyadaki genel gidişe akıllıca oturtulması, ulusal bir rotayla halkın çıkartannı koaımak açısından doğaı temellere dayanması istenir, ciddi donanım ve yeterii çözme yeteneği olmadan anlayıp anlatılması zordur. Ekonomi ki, çatışan çıkarlar ortamında görüntülerin gerisindeki temel nedenlerin bilinmesini ve kolay anlaşılabilir deyimlerle halka aktarılmasını gerektirir, çıkar gruplanna bağlı olmadan çözümlenmesi ve açıklanması değme insanın başarabileceği bir iş değildir. Kim yapacak, kimler yapmalı bunu? llk ağızda akla gelen, elbet medyadır. Gazeteleriyle, televizyonlanyla, milyonlara seslenen bu çok etkili araçlanyla. Peki, bu görev yerine getiriliyor mu? Görünürde, evet; ama özde hayır. Çünkü Türk medyasının bugünkü hali böyle bir nesnelliğe elverişli değil; görevleri ve işleyişleri ile büyük holdinglerin çıkarlan birbirine girmiş durumda. Üstelik, belki de en önemli etken olarak şu var: Medya organlannın büyük çoğunluğunda çalışanlar geçim koşulları açısından iş güvencesi patronlann iki dudağı arasında olan kişiler; geçenlerde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin 2004 Sedat Simavi ödülleri yanşmasına katılan Atilla Özsever'in deyimiyle, "7ekelci Medyada örgütsüz Gazeteciler". Bilir misinizki, Anadolu veANKA gibi iki haberajansı ileCumhuriyet gibi tek bir ulusal gazete dışında, medya çalışanlannın büyük çoğunluğu sendikasız, dolayısıyla da iş güvencesi açısından toplu savunma mekanizmalanndan yoksundur? zaman? Olanlan ve anlaşılıp anlatılması zor iki alanın çözümlenmesini ve halk yığınlannın aydınlatılmasını kim yapacak? Elbet, medyadan sonra ilk akla gelenler, siyasal partiler ve meslek örgütleri ile gönüllü toplum kuruluşlarıdır. Ama, onlar da, bütünüyle uzmanlık alanlanna ginneyen dış politika ve genel ekonomi konulannda doğru bilgiye, bilimsel çözümlemeye muhtaçtırlar. Bu ise artık sayılan sekseni aşan ve özerk olması gereken üniversitelere düşen bir görev. Böylesine önemli bir görevin şimdi yerine getirilip getirilmediği ve doğru olarak nasıl yerine getirilebileceği elbet aynca ele alınması gereken ilginç bir konudur. Hıristiyan dünyası, tüm kutsal değerlerini Ortadoğu'ya borçludur. İsa'dan sonra en parlak örnek, çocukların sevgilisi Noel Baba'dır. Elinden gelse onu Iskandinav, Ingiliz ya da Alman yapardı. Ama yaşı tutmuyor, tarihsel derinliği yetmiyor. Bu konudaki sınınnı da en çok Antalya'ya kadar uzatıyor. Daha aşağı inse, Arap giysili bir dervişi, Noel Baba yapması gerekirdi. G Y O hindisi. Orta Amerika kökenli bu şanssız tavuğun Avrupa'ya gelişi 1520. Noel'de hindi yeme geleneği ise 1790'dan sonradu. Noel gülleri, 15. yüzyılda Madelon adlı bir kadınla başlar. Noel' in kırmızı ve yeşil renkleri ise 1572 Almanya'sında iki kız kardeşin "elma öykusü"ne dayanır. Noel ağacı derseniz, 1605 yılına kadar Üniversitesi görülmez. Söylenti ve özlemler, gerçeğin üzerine Noel ilahisinin öyküsü daha da ilginç. çıkar. Avusturya'nın Obendorf St. Nikola KiliSatürn Şenliği, sonradan Isa'nın doğum sesi'nin orgu kınlınca, Franz Gruber'in günü olur. Ve ilk Noel kutlamasını, 325 'te yazdığı şiirin, gitar eşliğinde okunmasıyPapa I. Julius yapar. "Doğumla ilgüi" an la 24 Aralık 1818'de başlar. Ve Noel karlamındaki Christmas sözcüğü ise 1038 tının öncüsünü sorarsanız, sevdiklerine yıhnda karşımıza çıkar. tslam dünyası mektup yazmaktan 1843 'te sıkılan, Inginın "Mevlifi gibi. Oysa "lyi Çoban" liz Henry Cole'dur. îsa'nın, bırakın doğum gününü, yılnıı biNoel simgelerinin, İsa'dan çok önce ya le kestinnek zor. Bu yüzden Noel'i, Batı da çok sonra başlaması ilginç değil mi? kiliseleri 24 Aralık'ta, Doğu kiliseleri ve Buişlerböyle! SüleymanÇelebi'nin yaz"Isa'nın memleketi" Kudüs, 6 Ocak'ta dığı Mevlit'in tarihi, 1410 değil mi sankutlayacaktır. ki? Bugün Hıristiyanlık adına söz söyleyeDinler, insanlığın ortak paydası. Insan bilecek son devlet, ABD'dır. tsa'dan 1.500 için yola çıkar ve sonunda yine insana vayıl sonra aramıza katılmış, kimliğini bul nr. Onu politik amaçlan için kullananlar, ması 300 yıl sürmüş. Bu ülkede, hangi di insanlığa her zaman zarar vermiştir. Tane ait ne bulunur ki? Ne din savaşlan, rih, bu türden olaylarla dolu. "Eşeğe cümezhep çatışmalan yaşadı ne de Röne ve yap demişler, çifte atmış." Bırakalım sans'ı, Aydınlanma Dönemi'ni gördü. As onlan kendi haline. Türkiye bir erdem üllında onun dini "teknoloji" ve teknoloji kesi. Antalya'daki "Dinler Bahçesi" gibi ler çabuk eskir... gülünçlükler yapmaya gerek yok. GücüHıristiyan dünyası, tüm kutsal değerle müz kimi konulara yetmese de, bildiğimiz rini Ortadoğu'ya borçludur. tsa'dan son yeter. ra en parlak örnek, çocuklann sevgilisi NoYeni yıl yaklaşıyor. Tüm sevdiklerimizel Baba'dır. Elinden gelse onu Iskandinav, le birlikte olalım. Sağlık, mutluluk ve baIngiliz ya da Alman yapardı. Ama yaşı tut nş dileyelim. Özlediğimiz dünyayı, önce muyor, tarihsel derinliği yetmiyor. Bu ko sevgi ortamında yaratalım. Bakın Hacı nudaki sınınnı da, en çok Antalya'ya ka Bektaş'a: "Kerametbaştadırtacdadeğildar uzatıyor. dir / Hararet gönulde sacda değildir / Her Daha aşağı inse, Arap giysili bir dervi ne arar isen kendinde ara / Kudüs te, Mekşi, Noel Baba yapması gerekirdi. Demre ke'de, Hac'da değUdir." li Aziz Claus'a, Iskandinavya'nın kar ve Isa: "Bir yüzünuze tokat aülırsa, öbür ren geyikli ortamında, kırmızı elbise giy yüzünüzü dönün!" demişti. Günümüzün dirdi. Ve bir gecede tüm evleri dolaşma bencil anlayışı yanında, çok romantik kası için, kızağına saatte 400 bin kilometre labilir. Aptalca bile görünebilir. Ama bu, hız verdi. Isa'nın özlemiydi. Anadolu'dan bakmca Söz açılmışken öteki Noel simgelerini anlaşılıyor da, "Huston! Huston! Anlaşıbelirtmeden geçmeyelim. Örneğin Noel hyor mu?" PENCERE Hupi ile Gılman.. Tayyip Bey yanına Emine Hanım'ı aldı, Suriye'ye girti; bizimkileri Şam'da Cumhurbaşkanı Esad ile Esma Hanım karşıladılar.. Ama o ne?.. Emine Hanım tesettür üzre kapanmış.. Esma Hanım çağdaşlık üzre giyinmiş.. Oysa Tayyip Bey ile Esad'ın giyim kuşamlan arasında fark yok.. Peki, bizim Müslüman dünyamızdaki kadınerkek eşitsizliği nasıl giderilecek?.. • Islamda kadın erkek eşitsizliği çok derin; üstesinden gelebilmek için laik devlet düzenine bağlanmak, İnsan Haklan Bildirisi'ni benimsemek, kadın haklannı sonuna dek savunmak bile yetmiyor; bir "vicdan muhasebesi"y\e erkegin ruhunu temizlemesi gerekiyor... Erzurumlu Âşık Ahmet bir softa ile tartışıyormuş... Softa demiş ki: Ahmet sen Cehennemliksin!.. Neden?.. Ne namaz kılarsın ne de oruç tutarsın... Eee.. ne olmuş?.. Sürekli rakı içersin!.. Âşık Ahmet: Helal olsun bana içtiğim rakılar, demiş, sırasında şarap da içerim!.. Cehennem'de cayır cayır yanacaksın!.. Peki Hoca, sen ne olacaksın?.. Ben Cennet'e gideceğim.. Cennet'e gidersen sana verilen hurileri kabul edecek misin?.. Elbette!.. • Huri kara gözlü, beyaz tenli, güzeller güzeli genç kızdır; Cennet'te yaşar, Kuran'da yeri vardır, her Müslüman erkeği Cennet'in kapısında karşılar... Gılman da Cennet'te yaşayıp hizmet gören yakışıklı mı yakışıklı delikanlıya verilen addır... Bu küçük açıklamadan sonra fıkraya devam edelim... Âşık Ahmet der ki: Hocam, sen Cennet'e vardığında sana sunulan hurileri bağnna basacaksın, değil mi?.. Elbette!.. Neden?.. Çünkü Allah böyle emrediyor!.. Peki, sormak ayıp olmasın, ama, yenge hanımın da inancı tam mıdır?.. Elbette tamdır, beş vakit namaz kılar, ramazanda oruç tutar, hacca da gitmiştir.. Diyelim o da senin gibi Cennet kapısına vardı.. Inşallah.. Peki, ona huri veremeyecekler, gılmanlan sunacaklar değil mi!.. > Hoca durafamış; tuzağa düşürüldüğünü anlayinca ayaklanmış:. » . *; . "i Tuh Allah belanı versin, kâtir herifî.. * *r " ı Âşık Ahmet: Hocam ne kızıyorsun?.. Bunca namazniyaz, oruç, hac ve duadan sonra yenge hanımın emeği boşuna mı gitsin ?..Oda hakkını almasın mı?.. Bu fıkra yaşanmış bir 'vaka 'nin öyküsüdür. 80 yıllık Cumhuriyeti bir tür 'cahiliye' dönemine benzetenler utansınlar!.. Bizim Amerikanomüslümanlar tesettürlü kızlannı laik Cumhuriyet okullanna göndeımiyoriar, Amerika'daki özel okullara yolluyoriar... Tam birçelişkileryumağının kördüğümünde çırpınıyoruz; kızını Türkiye'de başını açmasın diye Amerika'daokutan Başbakan, okullardatesettürü yasaklayan AB'ye girmek istiyor, başını örten eşiyle gittiği Suriye'de başı açık Cumhurbaşkanı eşiyle karşılaşıyor... Bu keşmekeşe birilerinin paydos demesi gerek!.. Akıl ve mantığın geçerli olduğu güzel dünyayı Türk kadınlan elbette hak ediyorlar. Askerler ve Solcular ErcanYEŞİLYURT endi ülkesinin batmasına se. yirci kalan bir ordu, dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bütün dünyada en gelişmişinden en ilkeline kadar, Ki asker kişilerin ülkelerini savunmak gibi bir koşullanmalan vardır. Dünyada hiçbir ordu, siyasetbilimci entellere özgü bir merakla ülkesinin tarumar edil mesini seyretmez. Tabii ordu müdahalelerinin binbir çeşit tarz ve üslubu var. 1958'de Fransa'da da iki ay süren olaylardan sonra De Gaulle, Fransız ordu CardFinans'ınızla Kasım 2004 2 Ocak 2005 tarihleri arasında, yurtdışında yapacağınız alışverişlerde iki kat ParaPuan kazanacaksınız. Bıı knmp.myn, 2 Oc.ık 2005 tarihinp knd.tr, C.ırrfFın.jns Bı/sınpss hariç. tutn C.ırdFinans vı yapılan harcamalar ve nakit <ıv.ım kııll.tmml.ırı «;7ı gi'çprlidir. KKTC'dc ynpılnn harcama ve njkıt <>v,m\ kullanımljrı, ktım.ııh.mc harcamaları. internottcn y.ıpıl.m /ı.ın.mp.ı/.ı; kampanyaya d.ıhıl değildir. î e l e f o n B.ınk.ıc I I K J I 444 0 900 • I n t e r n e t Bank.ıc ı l ı g ı wv»w l ı ı ı j n ı l ı . ı n k <om l ı suyla istişare etti. Ordunun olurunu aldıktan sonra Paris'e döndü, ünlü konuşmasını yaptı ve işi bitirdi. Oralarda benzer durumlarda sivil yönetim, ordunun desteğini almak gereksinimını duyuyor. Ama bizde olduğu gibi oralarda bunu kimse yadu^amıyor. Bizde aynı şey olsaydı buna "örtülü darbe, dolayh müdahale, bilmem kaç Temmuz 1958 süreci" derdik. De Gaulle'e de onbaşılığı yakıştınrdık. 28 Şubat 1997'de MGK'nin asker kanadı, Türkiye'nin sivil siyasetçilerini "Hadi demokrasi yapın" diye tabiri caizse itekledi. Partilerin yapamadığını ordu neredeyse sopayla yaptırdı. Bütün dünyada siyasal partiler demokrasisinden yeni bir anlayışa geçiliyor. Buna "kamuoyu demokrasisi" deniliyor. Giderek partiler demokrasi içindeki eski konumlannı yitiriyor. Bu nedenledir ki medya, siyasal partilerin işlevini yerine getirmekte. Bizim ordunun da bu kamuoyu demokrasisi olgusunun şekıllenmekte olduğunu gördüğünü zaman zaman yaptığı çıkışlardan anlıyoruz. Yani topluma göre davranışını ayarlamaya çalışıyor ve uyanlannı yapıyor. Ordu kamuoyu oluşturmak işlevini de üstleniyor. Amaç sadece siyasetçileri değil, halkı da aydınlatmak, dahil etmek. Siyasal partilerin yapması gerekeni askerler yapıyor ve siyasilerin yarattığı boşluğu dolduruyor. Şimdi Türkiye büyük bir değişim karmaşası içinde. Kuşkusuz değişim kaçınılmaz. Şu garip duruma bakın ki değişimin öncülüğünü ' sağcılar üstlenmiş, sol ise muhafazakârlığa soyunmuş durumda. Bir zamanlann "kanh pazarların mürtecileri" şimdi, sözde ülkemizdeki değişimin öncülüğünü yapıyorlar. Toplumdaki gerilimin ve kamplaşmanın, Cumhuriyetin değerlerinin savunulmasına odaklanan orduyla AKP arasında olması solda bir tedirginlik yaranyor. Solun bütün kuşaklan askeri darbelerden çok çektiği için sol, AKP'nin sağ uygulamalanna karşı çıkarken ordunun yanına düşme endişeleri taşımaktadu. Bu endişeli durum, sol yelpazedeki insanlan "çeküıceli" bir duruma sokmaktadır. Gerçekte sorun, bu kamplaşmanın aldatıcı görünrüsüyle ilgilidir. Baü dahil hiçbir ülkede, kimse politikacısına güvenmiyor. Istisnai durum diyebileceğimiz bir tek şey var: Orduya duyulan çok yüksek güven. Bu güven ordu mensuplannın yetişme tarzı ve eğitim kalitesiyle ilgili olsa gerek. Bunda sıradan halk çocuklanmn tam bir eşitlik ortamında hiçbir ayncalık gözetilmeden yetıştirilmesüıin rolü var. Liderlik vasfı ve yeteneği olanlar bu eğitim sürecinde kendiliğinden ortaya çıkıyorlar. Bu gençler hiç gelecek kaygısı taşımadıklan için paraya bulaşmıyorlar. Herkesin geliri eşit düzeyde olduğundan yaşam biçimleri de eşit düzeyde oluyor. Gelecek kaygısı taşımadıklarından, yükselmek için kendilerini daha "bilgi donanımlı" yetiştirmeye çahşıyorlar. Giderek yeteneklerine göre uzmanlaşıyorlar. Muhatap olduklan halk çocuklan olan askerler toplumun her kesiminden olduğu için bunlarda insan kalitesini gördüklerinden toplumu tanıma olanağına sahip oluyorlar. Işte böyle yetişmiş ordu, toplumu herkesten iyi tanıyor ve okuyor. Onun içindir ki yapılan hiçbir ordu müdahalesi halkm tepkisiyle karşılaşmamıştır. Tam tersi bu tür müdahaleler halktan destek aldı. Solcular toplumu iyi okuyamadığı için hep yenik duruma düştüler. KONFERANS Muğla Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, " CHP Muğla ll Örgütü ve Atatürkçü Düşunce Derneği Muğla Şubesi tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantı. LOZAN ve İSMET İNÖNÜ ALEV COŞKUN 25 Amlık 2004 Cumartesi Saat 16.00 Muğla It Turizm ve Kültür Müdüriüğü Toplantı Salonu Konuşmacı Avrupa Birliği sürecinde EsasNo: 2001/176 KararNo: 2001/681 Davacı Hüseyin Başyiğit vekili Av. Muzaffer Emiroğlu tarafından davalı Safura Başyiğit aleyhine açılan boşanma davasında, davalı Safura Başyiğit'in adresi tespit edilemediğinden, Mahkememizce 31.10.2001 tarih ve 2001/176 esas, 2001/681 karar sayılı karan ile Kütahya Merkez Karacaören Köyü, Cilt No: 102, Hane No: 4, BSN: 13'te nüfusa kayıtlı C>mer ile Hasibe oğlu 2.2.1944 doğumlu Hüseyin Başyiğit ile aynı yer aynı hane BSN: 66'da nüfusa kayıtlı Sevdim ve Mahluge kızı 01.07.1960 doğumlu Safura Başyiğit'in MK'nun 134/1. maddesi gereğince boşanmalanna, masrafların davacı üzerinde bırakılmasına, Peşin ahnan harcın mahsubuna, başka harç alınmasına yer olmadığına, dair davacı vekilinin yüzüne karşı, yasa yollan açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatılmış olup, işbu karar davalıya tebliğ yerine geçmeküzere ilan olunur. Basın: 55864 KÜTAHYA 1. ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞl'NDEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle