Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 ARALIK 2004 ÇAR$AMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Erdoğan: "Oyuna gebnedik." Doğru, doldurufa geldik! Başbakan yine şiir okumuş... "Yakında kaseti cıkacak!" denizsomecurnhuriyetcurn.tr PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 zmirBarosu'nun.eskıyonetımdonemınde Avrupa Komısyonu ıle imzalanan "Işkencenin önlenmesinde Hukukçulann Rolü" projesini Ingiltere'nin Avrupa ıptal etmesi üzerine başlayan tartışmaya TürBiıiiği'ne giriş süreci kiye'nin saygın hukukçulanndan M. Emin Değer şu Fransa'nın vetolan K kıve'r değerlendırmeyi yapıyor: nedeniyte 12 yıla yakın İzmır Barosu'nun yenı yönetımıyle öncekı yönetısürmüştü. Fransa'nın cilen arasında basına yansıyan konu, ulusalcı görüşyeşil ışık yakmasından le teslimiyetçi görüşün çatışmasıdır. sonra başlayan Yeni yönetım, işkencenın önlenmesinin evrensel müzakereler ise 2 yılda insan haklannın olmazsa olmazı bır ınsanlık görevı oltamamlanmış ve ingiltere duğunun bilincindedir; bunun savsaklanamaz birgö2 yıllık müzakere rev olduğunu söylemektedir. Bu bağlamda başka ve sonunda tam anlamıyta yabancı bır kurulun hukuksal desteğinın kabul edıletam üye olmuştu. Oysa bıleceğını ancak parasal desteğın asla kabul edılebizim Başbakan, 3 Ekim meyeceğını savunmaktadır ki bu, alkışlanması gere2005te ucu açık şekilde ken bır tutum ve karardır. başlayacak Türkiye'nin Bır yerde parasal yardım varsa orada yönlendirme, müzakere sürecini denetım ve baskı da var demektır. savunmak için Ingiltere'nin Avrupa Biriiği tnüzakeresinin 11.5 SESSÎZSEDASIZ(I) yıl sürdüğünü açıkladı. Hem de Meclis kürsüsünden. Tarihe geçmiş bir bilgi bile bu kadar çarpıtalabiliyorsa arfak gerisini siz düşünün. Çarpık Iffl bmir Barosu Temeli insan hakları savunucusu olan bır hukuk kurumunun ışkenceyi önlemek ıçın bir başka ve yabancı kurulun parasal yardımını kabul ederek kanatlan altına sığınması, kendı ışlevını yapamadığı ve yapamayacağının ilanı demektır kı, bunun onaylanması bağımsız savunma yargı hızmetı yapılamayacağı demektır ve tartışma buradan çıkmaktadır. Konuya bu acıdan bakıldığında İzmır Barosu yenı yönetım kurulunun düşünce ve kararlarının yennde olduğu anlaşılır. Bır başka deyimle soz konusu konuda çıkan tartışmanın, ulusal düşünce ve bağımsızlığımızla bağımsız düşünceyı kabul etmeyen mantığın çatışması olduğu gönjlür. Çünku İzmır Barosu'nun yenı yönetımınin karar ve uygulamalan parasal yardımının kabulünün getıre ceğı yuke karşıdır. Savunma hızmetının bır başka örgütün gözetımi altında yapılmasının ulusal bılınç ve varlığımızın yadsınması olacağı düşüncesındedır. Bu yerınde bır saptamadır ve karşı görüşü tartışmaya açmaktadır. Çünkü savunma hizmetı yargı hızmetinın aynlmaz bır parçasıdır ve tam bağımsız bır anlayışla yapılır. Işkence ıle ılgilı konu da bu hızmetin bır parçası olup, bunun ve savunma hızmetının bır başka orgütün parasal yardımını alması yargı hızmetının denetımı demektır kı yargının bağımsızlığınagölgedüşürün gıderekyargı başkaguçlenn denetımı altına alınır. Bunun karşıtı Türkıye hukukçulannın insan hakları gıbı evrensel konularda da bır başka gücün denetım ve yönetımız altına gırmesını onaylamak demektir kı bu bızı Cumhunyet öncesıne getınr. Türkiye Cumhuriyeti, o geçmışı devnmın ılk yıllannda tarihe gömmüştür. Cumhuriyetçi her kurul ve bırey bu davada izmır Barosu'nun yanında olmalıdır" Geç Olmadan "Avnıpair denılinceAvrupalıolmayanlannaklına genellikle "disiplin", "dakiklik", "çalışkanlık" gıbı olumlu nıtelikleri üzennde toplayan bır insan tipı gelır. Bunun ardında yatan neden sanınm Avrupalı olmayanın ıçındekı "onun gibı olmak", "ona benzemek" özlemıdır. Çünkü insanoğlu benzemek ıstediğinı "iyı" görür, eğer öyle görmezse bu özlemıni gerekçelendırmekte zorlanır. Avrupalı olmak özlemını duyanlar Avrupalınm sahıp olduğu zengınlığın ve refarun nedenlen olarak da bırkaçını saydığım bu nıteliklennı göstenrier. "S/z/erde"derler, "disiplinli olsak, dakık olsak ve çok çalışsak bır gün onlar gibi zengın olabılınz." Oysa ıster Avrupalı, Asyalı ya da Afrıkalı olsun bireylenn davranışlannı ıçınde yaşadığı sosyoekonomik koşullann belırlediğı temel bir gerçektir. Sosyoekonomık koşullann değıştığı ölçüde bıreylerın davranışları da değışımlere uğrar. örneğin, 1960'lı yıllann Italyanının davranışlan ıle 2000'lerin Italyanının davranışlan aynı değildir. 1960'ların, başıbozuk, saatının ayan kaçmış, umursamaz Italyanı aradan geçen yıllar ıçınde sosyoekonomık koşulların değışımıne bağlı olarak eskısınden oldukça farklı bir bıreye dönüşmüştür. Bu bır Hollandalı ya da bır Alman ıçın de geçerlidır. Bu ıkı ülkenın ınsanlannı mercek altına alıp dıkkatle gözlemleyecek olanlar onlann da yaşadıkları sosyoekonomık koşullara bağlı olarak ve ters yönde dıyebıleceğımız bır bıçımde değışıme uğradıklarını, günumuz Hollandalısı ya da Almanının kırk yıl öncekı Hollandalı ve Almanlardan daha "dısiplinsız", daha "tembel", daha "vurdumduymaz" olduklarını göreceklerdır öte yandan gelişme, kalkınma, büyüme yalnızca Avrupalılara özgü değildir. Japonya'yı bır yana bırakalım Çın, Güney Kore, Sıngapur, Tayvan, Malezya gıbı ülkeler de hızla gehşıp kalkınmaktadır. Bu ülkelerde yuzyıllardır alışılageldık o "uyuşuk", "tembel" Asyalı insan tipı aynı hızla tarihe karışmaktadır. öyleyse gelışmek, kalkınmak, büyümek, zengınleşmek için belirleyici olan ınsanlann art olduklan ülkenın hangı anakara üzennde olduğu ya da coğrafi konumu değil, o ınsanlann ıçınde yaşadıklan sosyoekonomık koşullan olumlu yönde gelıştırebılecek, dönuştürebılecekyöntemlerı yaratacak bılınçte ve yetenekte olup olmamalarıdır. Bu bılınç ve yetenekse insan yeryuzünün neresınde yaşarsa yaşasın "akılcılık" zeminınde ortaya çıkar, gelışır ve yaşama "müdahil" olur. Dolayısıyla sorun Avrupalı olmak ya da olmamak değildir. Sorun "akılcı "olup olmamaktır ve bizim Tanzımat'la bırlıkte Batıcılık dıye adlandınp peşınden koştuğumuz, ama bır türlü yakalamayı başaramadığ mız "şey" de akılcılık ya da bır başka deyışle "rasyonel düşünce sistemi"dw. "Akılcı (rasyonel) düşünce" insanı kendı çıkarlan doğrultusunda yönlendinr. Bu doğal kı devletler için de geçerlidır Devletler arasındaki ilışkıler özünde çıkar ılışkılendır. Akılcılığı özümsemış devlet adamlan kararlannı ülkelerının çıkarlan doğrultusunda verırler Ülkelerının çıkarlan ne gerektınyorsa öyle davranırlar ömeğın, bır ülkenın devlet adamı başka bır ülkenın devlet adamının oğlunun sünnet torenıne, kızının düğunüne gıdebılir. Bu devlet adamlan o özel ortamlarda sanlıp öpüşebılırler, bırbırierıne ön adlarıyla seslenıp sırtlarını sıvazlayarak muhabbet edebılırler. Fakat "akılcı" devlet adamı, ış kendı devletinı baglayacak karar noktasına geldığınde ülkesının çıkannın gerektırdığı bıçımdedavranır, "akılcı" olmayanı ıse buna çok şaşar, "Yahu bu ne peıtıiz, ne lahana turşusu.." dıye geçinr aklından. 17 Aralık akşamından bu yana büyük şaşkınlıklar yaşanıyor Türkıye'de. Bıze ıstediklenmızı, ıstedığimız koşullarda vermeyen Avrupalı devlet adamlanna çok kızıyoruz. Onlan sınsılıkle, kalteşlikle, dürüst olmamakla, verdıklerı sözlerı tutmamakla, yalancılıkla suçluyoruz. Onları "babamızın oğlu" sandığımızdan boylesıne kırgın ve öfkelıyız. Bugüne değin tüm bu olumsuz nıtelıklen onlara kondurmamış olmamız, onlan "sütten çıkmış ak kaşıklar" bellememız ikıye, üçe katlıyor kırgınlık ve öfkemızı. Itıraf etmeliyız kı akılcılıktan uzak tepkıler bunlar. Kazanılmayan zaferleri "zafer" olarak kutlamak kadar uzak... Görülüyorkı, "Işte biz böyleyiz, neyapalım?" yaklaşımı artık sığınılacak bir liman olmaktan çıkmış. Bır an önce değışmemız, "akılcı olmamız" gerekiyor, kendı ıstencımızle, başkalannın bızı değıştırmesını beklemeden. Geç olmadan. (eposta: dkavukcuoglun superonline.com) Toplumdaki yerinizi saptadınız mı? Eskı gazetecı ağabeylerden Cüneyt Koryürek, yeni yıl kartı göndermış. Bırtakım bılgiler verip soruyor: "Her toplumda üç çeşit insan türü vardır. Toplumlann yüzde 9O'ı öğrenmek ve kendını gelıştırmek gıbı ganp(!) duygulardan rahatsız olmazlar ve geldıklen gıbi giderier. Yüzde 2'sı ıse kendıleri öğrenır ve bıldıklerını etrafa öğretırken kendilerıne ve bılenlere soru sorariar, her şeyı sorgulariar ve sorunlara çözüm arartar. Gen kalan yüzde 8'ı mı? Onlarda yüzde 90'ayukandan bakarken, yüzde 2'yı haset ve gizli bır hayranlıkla ızlerier. Sız hangı kesımdensınız? Hangı kesımden olmak ısterdıniz? Kimleri yanınızda görmek ısterdıniz? O halde ne duruyorsunuz? Binlenne katılmak, binlerinı yanınıza çekmek ıçın tam 365 gününüz var." Koryürek'ın yenı yıl kartı Fikret Kızılok dostumuzu anımsattı: "Tıp bilimi, genetik olarak ınsanlann yüzde 50'sini normalin altında bir zekâda kabul etmıyor muydu? Dığer yüzde 30'u da radyo televızyon dalgalarının gaıpten geldiğını varsayarak yaşamıyor muydu? Geri kalanı da demokratık bir şekilde yamyamlara yem olmayacak mıydı? Pekııı... Zaman taş gibı durdukça benim bu şarkılanmı yapmamın ne anlamı olabılırdı kı? Dün dündü de bugün yann mı olacaktı?" Yüksek Yerilim Hatt "Bugün AB ıçın ne haber yaptın 9 " diye soruyor bızım medyacılar kendıne' erdir>cutku(a yahoo.com Süleyman Ekim: "AKPIiler, AB kutiamalannı abarttık demiş. Medya da Tayyip Erdoğan'ı abartt." Abantı Ölümüne Hamza Saykan: "Ankara'da mezar fîyatı asgari ücretin yansı kadarmış. Demek ki asgari ücretli ayda iki kere ölebiliri" ÇED KÖŞESI OKTAY EKlNCt Yazanmız Oktay Ekincı Istanbul dışındaki çalışmalan nedeniyle bugünkü yazısını hazırlayamamıştır. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakid turk.net Size 'Aleviliği Öğretin' Diyen Oldu mu? MURTAZADEMİR Türkıye insanı, elini kolunu bağlayan ırk, dın, mezhep prangalarını koparmadıkça küresel güçlerden birine mahkum olacaktır. Bunun AB, ABD veya Rusya olması sonucu değiştırmez. Toplum, usundaki gen prangalan koparacak, demokrasi ve laikliği ıçselleştırecektır. En çok da Aleviler ve dığer ezilenler!.. Türkiye devleti din ışlerine millı gelirinın yüzde 2'sini, ARGE'ye yüzde 0.5'ini, eğıtıme ise yüzde 1.7'sinı ayırmaktadır. Salt bu ven bile Türkiye'nin temel tercihıni ve yoksulluk kısırdöngüsünü deşıfre etmektedır. Sorun bu kapsamda ele alındığında örgütlerimizin, "Aleviliğe ve Cemevlenne yasal statü tanıyın" sloganı, haklılığına karşın salt mezhebi önermeleri nedeniyle, Alevi felsefesinin gereksinimını yansıtmaktan uzak kalmakta; Alevi olmayan, ancak soruna insan haklan ve eşıtlik temelinde bakan insanların sempatisini kaybetmemize neden olmaktadır. Sistemın tamamı bozuk olan binlerce çarkından, salt Alevilik çarkının düzeltilmesini istemek, mezhepçi devlet olgusundan bunca acı çekenlerin düşüncesi olamaz! Koca Haydar'ın "Bozuk düzende sağlam çark olunmaz" özdeyişini unutmayalım: Bozuk olan çarklar, sağlam olanı bozar ve kendıne benzetir! Bu yüzden sorunumuz, daha geniş birtarife, daha özenli ve kapsamlı birdile ihtiyaç duymaktadır. örneğin bizim söylemimiz, mezhep çelişkisini arttırmamalı, dinciliği meslek edinenlenn fırsat aradıklan bir sonuca neden olmamalıdır. Kaldı ki "Demokrasi ve laiklik tüm kurumlanyla toplumsal yaşamımıza girmediği sürece, 'Aleviliğin tüm haklan tanınsa dahı' bunlann, sözden öteye hiçbır değerinın olmayacağım" bilmek zorundayız. öyleyse "Aleviliğin yasal güvenceye alınması ve cemevlerinin inanç merkezi olarak tanınması" hakkı, en genel anlamda insan haklannın ve onu yaşama özgüriüğünün bır parçası ya da sonucu olarak gelmıyorsa ve ayırımcı polıtıkalara tabi tutulan tüm yurttaşlanmızı kapsamıyorsa, kalıcılığı da olmayacaktır! Sorunun demokrasi ve laiklik normları yerine, satt AleviSünni rekabeti aralığında ele alınması, örnek olarak "Diyanet'e veriyorsun, bize de ver; okullarda Sünniliği öğretıyorsun, Aleviliği de öğret, ımamlara rrtaaş veriyorsun, dedelere de ver!. " gıbı çıkar gözeten ıstemlenn, Alevılığın ıstemlerıymiş gibi göstenlmesi doğru değildir. Alevilerin ınanç üzerinden çıkar sağlamak gibi bir geleneklen yoktur! Bu yüzden yukanda söylenen "haklar" ve benzerlerinı sistemin kendisi önerse dahı, gen çevrilmelıdır. Nitekim MEB, "önümüzdekiyıldan itibaren Aleviliğin, 'Islam'ın mıstik bir tarikatıyorumu' temelinde, zorunlu din dersleri kapsamına alınacağını" açıkladı... Birbakıma, "Madem inanç eşıtliğı ıstiyorsunuz, öyleyse buyurun ama kurallan ben koyanm" dedi ve "Cemevı cümbüş evi" diyen Sünni DlB'nin tanımladığı ve özünden saptırdığı Aleviliği "öğretmek" üzere hazırtık yapmaya başladı. Çağdaş Türkiye projesı ıçın, Alevi inancı ve Anadolu felsefesi için bundan daha vahım, daha tehlikeli bir tehdit olabilir mi? "Türkiye Aleviliği tanımıyor ama Almanya okul müfredatına bile aldı" diyen, bunu Aleviliğin kazanç hanesine yazan, Alevi sözcüsü arkadaşlanmız, ne büyük bir yanılgı içinde olduklarını gördüler mi acaba? Bizim yanşımız bilim ve insanlık yanşı olmalı; öyle değil mi? Dın, mezhep yanşıyla kalkınan, banşık ve mutlu olan bir tek ülke var mı? AB'nin gözünü boyamak isteyen hükümet, fırsatı ganimet bildi ve Alevilik dersi tuzağını önümüze kurdu: AleviSünni çelişkisini arttırmayı ve türban olayında olduğu gibi siyasi çıkar elde etmeyi planlıyor! Devletin tepesinde oturanlar ne yapıyor? Gözetliyor: Durumdan vaziyet çıkarmayı bekliyorlar. Her toplantıdan sonra "ırtıca tehdidi"nden söz ediyoriar ama, bataklığı bir türlü göremiyorlar. Hiçbir kuşkum kalmadı ki; ırtıcaı var eden kurumlara sessiz kalıp, sonucuna itiraz eden statüko, sadece kendine hizmet ediyor, Türkiye'ye değil!.. Aleviler hiç kimseden çocuklarına din dersi verılmesini istemedi. Bunun adı inançsal jenosıttır! Ebeveynin istemedığı inancı, çocuklarına öğretemezsiniz! Böyle bır uygulama sadece laikliğe, insan haklanna değil; devletin imzaladığı uluslararası çocuk haklan sözleşmesine de aykın olur, AlHM'den döner ve devleti mahkum ettirir. Ç t Z G Î L t K KÂMtL MASARACl kamilmasaraciı mynet.com HARBt SEMtHPOROY Semih Poroy kısa bir izin yapacağından Harbi bir süre yayımlanmayacaktır. semihporoy(nyahoo.com HAYAT EPtK TÎYATROSU MVSTAFA Blı hayatepik(o mynet.com ISTANBUL SÜRUMDEN KAZANT/ODUR ! BULMACA SEDAT YAŞAYAN DtE BİR ARAŞTTRAM YAPAAIŞ. CENAZE MASRAFLAftlNDA ^ ENUCUZfî. tSTANBULMUŞ.. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 \rahk icwtcmumtazarihan.com ANTONOV ANZ2 ASK£R/ NAKLirE UÇAGI.. STOi. KAU&Ş YETMEKTE ,^Ğ/Rtjsı A/errrKÇ* UZUM PIST GE&&CMEKr£YDİ. SAAT ,ç V4f*4BıLAyt£/CreyD/. AZ YÜKLB UlZ yAPA8tL£N UÇAfC, PE, 38OO U4APA BU D£</ . 8OYU S0LI1ANSAĞA: 1/ Anadolu'nun bazı yörelennde, düğünden bır 3 gün önce sağdıç tarafindan laz evıne göturülen, üstü meyvelerle bezenmiş ağaç dah. 2/ 8 Notada durak 9 ışaretı... AJItalya'nuıbırılçesı. 3/ Etı ıçuı avlanan göçebe bır kuş. 4/Bayağı, sıradan. Üstun çok ıyı 5/ Ege Böl 4 gesrndebırgöl...Al 5 datmaışi,hıle. 6/An 6 lamlı iz.. Bir sıyasal 7 topluluğu, uluslara 8 rası hukuk anlamın 9 da bır devlet olduğunu kabul etme. 7/Lıste başı olmuş hafıf muzık parçası... Ince den ya da ınce örtü. 8/ Konınmak için bır yere bırakılan eşya... Bır nota. 9/Manısa'nın bır ılçesı. YUKAMDAN AŞAĞIYA: 1/ Karabıbere benzer bır tür baharat. 2/ Hamam... Anadolu halklanrun en eski ana tannçası. 3/Doku telı... Üstü kapalı pazar yeri. 4/ "Eller yânn almış olup gezer / Hemen kara yazın bana mı felek" (Karacaoğlan)... Avrupa'da bır başkent. 5/ Hayvan çulu... Vücut ısısı. 61 Şanlıurfa'nın bır ılçesı... Bır cetvel türü. 7/ Turşusu yapılan bır tür yaban soğanı. 8/ "Ayva sarı nar kırmızı sonbahar / Her bıraz daha benımsedığım" (C.S. Tarancı). Bır Afrika ülkesı. 9/ Hava ve gaz akımlan ı oluşrurrnaktakullanılanaygıt...Bü7Ükkılçuval ARDAHAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2003/830 Esas Davacı Hazıne'yı ızafeten Ardahan Defterdarlığı Hazıne \ekılı tarafından da\alılar aleyhıne mahkememıze açılan tescıl davasının vapılan yargılaması sırasında. vapılan araştırma sonucu adreslen tespıt edılemeyen ve tebhgat yapılamayan davalılar adına ^201 sayılı yasanın 28 maddesı gereğınce ılanen tebhgat yapılmasına karar venlmış olmakla: Davacının Hazıne'yı ızafeten Ardahan Defterdarlığı olduğu. davalılann ölü tapu kayıt malıkı Mulazıın Avşar mırasçılan olan Lalızar Avşar, Fıkrıye Avşar, Nafiye Avşar, Hüseym \vşar. Macar Avşar, Emıne Avşar, Şuşan Avşar. Hasan Avşar ve Yeter Avşar olduğu, da\a konusunun Ardahan merkez Sarnanbeylı köyü Dağ mevkıınde bulunan 116 ada 20 parsel sayılı taşınmazın Mülazım Avşar adına olan tapu kaydının ıptalı ıle taşmmazın mera olarak sınırlandınlarak özel sıcıle yazılması, taşınmaz üzenne öncelıkle ıhtıyatı tedbır konulmasından ıbaret olup, da\a dosyasının duruşması 27 01 2005 günü saat 09 5O'ye bırakılmıştır Tebhgat yapılamayan ve adreslen tespıt edılemeyen Mulazım Avşar mırasçılan olan Macar Avşar, Emuıe Avşar, Şuşan Avşar ve Yeter Avşar'a dava konusu ve duruşma gunünün 7201 sayılı Tebhgat Kanunu'nun 28 maddesı gereğınce ılanen teblığ edılmesıne karar venldığınden ılan metnının gazetede yayımlandığı tanhten itibaren 7 gün sonra teblığ edılmış sayılacağı, duruşma gününe kadar davahlann davaya karşı dıyeceklennı yazılı veya sözlü olarak bıldırmelen ıle davaya ılışkın bılgı ve belgelen mahkeme dosyasına sunmalan, aksı takdırde HUMK'nun 509 maddesı uyannca yargılamaya yokluklannda devam edıleceğı ve karar venleceğı ılan olunur Basın 57966