19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2004 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL AB Sürecinde Tanmımız... Prof. Dr. İbrahİm ORTAŞ Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi lkokulda öğretmen "YerM Mah Haflaa" çerçevesinde okula baklagil, kuruyemiş, varsa meyve getirmemizi isterdı. Her şey yerlı, dışandan alacak paramız yok, neden öğretmen bizden yerlı malı getırmemizi istiyor diye kendi kendime hep sordum. Ancak bu çelişkiyi ve anlayışın perde arkasını çok sonralan kavrayabildim. Bir tanm toplumu olan Osmanlfdan cumhuriyet yönetimıne geçen ülkemizin 80 yıllık süreçte halen nüfusunun yüzde 3540 arası tanmda çalışmakta, yansına yakını da geçimini kısmen de olsa tanmdan sağlamaktadır. Buna rağmen cumhuriyetin ilk yıllannda Osmanlı'dan kalma borçlar bir yana hayatın her alanında gelişerek çağdaş bir toplum olma yolunda ilerleyen o dönemın yöneticilen, bağımsızlığın önemini iyi kavramış olmalılar ki dışa bağımlılıktan uzak kalmayı, bunun için kendi ayakları üzerinde durmayı birinci hedef edinmişlerdir. Bozulan Denklemler LAMICİMİYOK, Brüksel'de elde edilen, zafer olmak şöyle dursun, büyük bir fiyaskodur: Sonunun niteliği ve ne zaman biteceği belirsiz bir "açık" süreç uğruna, Rum Yönetimi'ni bütün ada için "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak tanıma sözü verilmiştir. Elde sadece dokuz aylık bir zaman kazanımı var. Oysa, madem sürece "ucu açık" denmiştir, tarih uğruna verilecek ödünlerin de "ucu açık" olması gerekirdi. Bir daha geri alınamayacak ödünler şu aşamada verilemez. AB, sonuçta, "Tam üyelik veremiyoruz" derse, siz "Biz de Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımadık" diyebilecek misiniz? Hele, bu tanıma uğruna limanlarınızı Rum gemilerine, hava sahanızı onların uçaklanna açtıktan sonra? Kıbrıs'ın resmen tanınması, en sona, Türkiye de tam üye oluncaya kadar kalmalı ve aradaki durumu sorunsuz sürdürecek bir başka formül bulunmalıydı. Temel diplomasi denklemlerinden birini bozmak nasıl zaferdiye sunulabilirki? ozulan denklem, yalnız diplomaside değil. Bozulma, iç denklemlerde de. Sefere çıkılmadan önce birçeşit "devletzirvesi" yapıldı. Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı'nın katıldığı o toplantının kararlarına göre, sürecin "ucu açık" olması kabul edilmeyecek, tam üyelikte ancak geçici sınıriamalar olacak, Rum Yönetimi dolaylı yolla da olsa tanınmayacaktı. Hiçbiri olmadı. Aynca, tanınmanın 1963 Ankara Antlaşması'na getirilecek "ek protokol"e Kıbrıs Yönetimi'nin de aralarında bulunduğu on yeni üyeyle birlikte imza atılarak olması için söz verildi. Protokol, ek de olsa, yeni bir uluslararası antlaşmadır. Antlaşma imzalamak, deyletler hukukunda, tanımanın "dikâlâsı" sayılır. Üstelik, bu tür antlaşmalann hepsi gibi, "onaylanması"TBMM'ce biryasayla uygun bulunmasına bağlıdır. Kıbns'a ilişkin Lahey görüşmelerinde Ankara heyetinden buna benzer bir söz istendiğinde ret yanıtı verilmesinin temel gerekçesi de buydu. Başbakan, hangi yetki ve cüretle, devlet zirvesinde verilen bir kararın dışına çıkmış ve TBMM'ye danışmadan böyle bir söz verebilmiştir? on günlerde bozulan denklemler bunlarla da bitmiyor. Musul'da yedi koruma görevlisinin kolayca tahmin edilebilecek güçlerce pusuyla öldürülmesi sınırlanmızın yanı başında olup bitenler bakımından düşülen aczi bir kez daha ortaya koymuştur. Oysa, o bölge, Amerikan işgali gelinceye kadar Türk ordusunun güvencesi altındaydı. Şimdi, bu çeşit olaylar çoğaldıkça, halkın zihninde şu soru gitgide ağırlık kazanıyor: "Daha önceleri böyle durumlarda 'sivil siyaset' etkisiz kalınca 'asker ağırlık' devreye girer ve durum o ağırlıkla düzeltilirdi. Cumhuriyetin temel ilkeleri çiğnendiğinde askerin devreye girmesine karşı çıkanların bile itiraz edemeyecekleri, etmeyecekleri ve ulusal güvenliği doğrudan doğruya ilgilendiren durumlar söz konusudur artık. Türk devleti içindeki denklemler öylesine mi bozulmuştur ki, asker, Kıbrıs ve Kuzey Irak gibi kendi görevine doğrudan doğruya giren durumlar karşısında bile kükremesiz ve hareketsiz kalmaktadır?" CUMHURİYETTEN OKUKLARA İBRAHtM YILDIZ I • B S Birinci Dünya Savaşı, sonra da Kurtuluş Savaşı deneyiminden doğan genç cumhuriyetin önderleri, ülkenin bir yandan devasa dış borç içindeki durumu, diğer yandan bütün kaynaklarının tükendığmı dikkate alarak toplumun tanma dayalı sosyoekonomik yapılanmasını doğru tahlil ederek kendi yağında kavrulmayı başanyla sürdürmüşlerdi. O dönemde devletın içinde bulunduğu kötü ekonomik koşullar, sanayi kuruluşlarının yokluğu ve tanma elverişli alanİann çok azının ekilebilir durumda olması, aynca tanm tekniklerinin genlığıne rağmen öz kaynaklanna dayalı kalkınma hamlelen hedeflemişlerdi. Savaştan yorgun ancak gururlu çıkan yoksul halk, her şeye rağmen yabancı mallar yenne, kendi ürettikleriyle yetınmek durumundaydı. Yerli Mah Haftası ilk defa Atatürktarafından 1923 yılında Izmir Iktisat Kongresi'nde yurdun bağımsızlığının korunması için yerli mallar üretılmesi ve kullanılmasının önemını vurgulamasıyla başlatılmıştır. Bunu takiben Başbakan Ismet Inönü 12 Aralık 1929 tanhınde TBMM'de yaptığı konuşmada, ulusal ekonominin, yerli malı kullanımının öneminı ve turumlu olmanın zorunluluğunu belirtir. Cumhuriyet döneminde temelleri atılan kendi kendıne yeter bir toplum olma iradesi sayesinde tanma dayalı sanayi alanında büyük gelişmeler gösterildi. Osmanlı'nın borçlan ödendi, ülke saygın bir konuma getirildı. Dönemin yöneticilen ve halkı birlik ve beraberlik ruhu içinde bağımsızlık uğruna aç ve yoksul kalmayı da göze alarak îkmci Dünya Savaşı 'na girmeme beceresinı gösterebılmiş, tabıı bu arada halk da zorluklara katlanmasını anlayışla karşılamıştır. Bir bütün olarak kendi gücüne güvenmeyı, kendi kaynaklannı doğru kullanmayı benimsemişlerdir. Bunu topluma anlatabilmek için 1946 yılından itıbaren okullarda her 12 Arahk'la başlayan haftayı Yerlı Malı Haftası olarak kutlamaya başladılar. 12 Eylül sonrası 1983 yılında bu haftanın adı "Tutum, Yatınm ve TürkMaDanHaftasT oldu. Olmasına oldu ancak tam bu sıralarda ülke tanmının canına okunuyordu. Bugün de aynı güzelun gelenek ve aydınlanma anlayışı aynı ruhla devam ediyor mu bılemiyorum. Ancak geldiğimız noktada da ınsanlanmızın kendi öz ürünlerinı tüketmek yenne dışandan alınan mallann benımsendiğı görülmektedır. Çocukluğumda kuru üzüm, pestıl, kaynatılmış nohut, firik tarhana, mercimek çorbası, çökelek, koyun peyniri, tereyağı, kömbe, lahmacun, ayranla beslenirken şimdi çizel, kek, bonibon, Kinder Sürpriz, Toy Box, çiklet, çikolata, Kınor hazır çorbalar, hamburger, tost, kola, Fanta vs. gıbı Batı'da sınanma bedeli ağır olarak ödenen besinlenn tüketildiği görülmektedir. Bu tür yiyecekler de ülkemiz ınsanının doğal beslenme yerıne daha sağlıksız olmasına yol açacaktır. Kaldı ki Batı ülkelen bugünlerde bu tür beslenmenin toplum sağlığını bozduğunu bilimsel olarak ortaya koyarak yeni stratejiler geliştirmektedirler. Söz konusu yiyecek ürünlerinin ülkemizde tüketilme tarihiyle ülkemiz tanmının çöküşe geçiş süreci de aynı döneme rastlamaktadır AB Türk tanmına ne dayaüyor? Bugün gırmeye çahştığımız AB, ortak tanm politikalan çerçevesinde ülkemizin tanmda daha fazla liberal politikalar izlemesinı ısterken kendileri haksız rekabetle elimizi kolumuzu bağlamaya çahşmaktadırlar. 6 Ekim 2004 tarihinde açıklanan İlerleme Raporu'nda, Türkiye tanmının yapısal sorunlan bulunduğu ve üyelığe kabulün tanmsal yapılanmada yapılacak iyıleşmeye bağlı olduğu belırtilmektedir. Bılindiği gibi Türkiye'deki tanm işletmeleri yapısı ve üretim modeli Avrupa'dan farklı Türkiye'nin tanm sektörünün büyüklüğü ve ışleyışi AB standartlanna ve verimlilik istatistiksel değerlendirmelerine uymamaktadır. AB sürecinde tanmdakı yapısal sonınlar, tanmda çalışan 3.5 milyon tanm ailesi ve geniş tanm alanlan nedenıyle tarımın kellesi istenmektedır. Tanmda çalışan nüfusun yüzde 10'unaltınaçekilmesi istenmektedır. Yanı milyonlarca kişinin işsiz kalması istenmektedir. Sanayi ve hızmet sektörü gelışmemış bir ülkede bu yük nasıl kaldınlır, çıkacak sosyal bunalımlann bedelıni kım öder, bunu düşünen yok! AB îlerleme Raporu'nda "Tarun Türkiye'nin en önemli sosyoekonomik sektörüdür. Ancak Türkhe'nin başanlı bir kaübmı gerçekkştirebilmesi için larsal kesimin geöştirilmesi yanında yönetim kapasitesinin kurulmasında da büyük çaba göstermesi gerekir. Bu dunımda Türk çiftçisi, gelir ka\bını önlemek için bazı tanmsal sektöıierde rekabet yeteneğini artürmak zorundadır. Rekabet koşullannın sağlanması için uzun bir zamana gereksinme duyulacakur" denilmektedir. Dünya Ticaret Örgütü ve IMF'nın baskısı sonucu bugün AB dahil, Türkiye'nin tanm ürünlerine verdiği destekleme alımı polıtıkalannı sıkı bir korumacılık olarak algılamakta ve desteklemenin kalkmasını ve tanmında serbest pıyasa politikasının uygulanmasını istemektedırler. Başta ABD olmak üzere sahip olduklan ileri teknoloji, güçlü ekonomileri sayesinde üretim fazlası tanm ürünlen stoklan oluşmaya başlamıştır. Eldeki artı ürüne sağladıklan sübvansiyon nedeniyle mütevazı şekılde gelışen bizim gibi ülkeler yanında bütün üçüncü dünya ülkelerinın tanmını çökermeye çalışmaktadırlar. Dünya Bankası, IMF ve ABD'nin bütün dünyada yaratmaya çalıştığı temel politika, desteklemelerin kaldınlması yönünde. (Yazunı yann noktalayacağım.) 17AralıkSepüveni Türkiye'nin müzakere tarihini almasını "Başardık" sözcüğünden oluşan manşetierle kutlayan medyamızı hep beraber izliyoruz İyi ki, 17 Arahk'ta ne kazanıp ne kaybettiğimizi irdeleyen bilim adamları, uzmanlar ve objektif y o rumcular var. Yoksa halk, Brüksel'de tümden zafer kazandığımıza inandırılacak. Hele bizim medyanıntutumunugözönünealırsanız kafanız iyice karışır. Gerçeği anlamak için manşet sözcüklerinden çok satır aralarını iyi okumak Cumhuriyet; 17 Aralık sürecini gerçekçi, objektif, yalana dolana bulanmadan, art niyetsiz ve soğukkanlıolarakizledi..haberleştirdi, yorumlarını deKıbns'ınkilitnoktaolacağını manşetimizden duyurarak bütün medyanın AB müzakereleri öncesi Kopenhag Kriterleri'nin yerine getirilmesi, toplumsal yaşam alanında kaza Cumhuriyet " ^ T T V ^ ElflOğail a • • 5 ? aeğ& reSl 13 Aralık 2004 \£§ Klbl*lS ^ ^ j j ^ ^ ^ 14 Aralık 2004 Brüksel görüşmelerin Kartl.lT da önüne geçtik. İ Duvan yıkma firsatı' nım olarak artı hanemize yazılmıştır. Ancak ucu açık müzakeresüreci, Kıbns'ınmut 15 Aralık 2004 İ ^ " ^ ~ ™ ™ ^ ^ laşımdakısıtlamanınyanı sıra Fransa ve Avusturya'nın referandum karan, sonu belirsiz bir senaryodan öteye gidebilir mi? j ^ ^ Kaldı ki, Başbakan Er ,^£"5 ^"•^»^«^p'^T'.**"""*•***, doğan Brüksel öncesi • «1.1, l ö M r a ı l K söyledikleri ile çelişmiş, AB'nin önüne koyduğu metni kabul etmiştir. "Bize dayat çin Poyrazlar, Nilgün Cerrahoğma yapamazlar, üzerimize düşeni lu, Ayhan Şimşek, Uğur Hüküm fazlasıyla yaptık" diyen Başbakan ve Erdinç Utku büyük bir özveriyle okurlarımıza aktardılar. Ankara'da başka, Brüksel'de baş••• ka bir görüntü çizmiştir. Bir kez daha vurgulamak gerekirGeçen hafta, çok sevdiğimiz, yase 17 Aralık öncesini ve sonrasını zın dünyasının ustalarından yazaCumhuriyet okuriarına yansrtırken rımız Şükran Kurdakul'u yitirdik. oldukça titiz davrandık. Ulusal çıŞükran Ağabey gösterişsiz yaşamı karları her zaman olduğu gibi göz ve sevecen tutumu ile örnek bir inönünde tuttuk. Ve yalnızca gerçe sandı. Kendisini bir kez daha sayği yazmayı ilke edindik. gı ile anıyoruz. İyi haftalar. Iki günlük Brüksel serüvenini El laktanınması, serbest do Klfons'a karşillk CumhuriYet kitap kulübü M. EMİN DEĞER BİR CUMHURİYET DÜŞMANININ PORTRESİ Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 (34334) CağaloğlulstanbulTel:(0212) 514 01 96 Cumhuriyet. K İ T A P L A R I Dostlarınıza armağan aldınızmı? Cumhuriyet Kitap Kulübü Merkez Şube Türkocağı Cad No 39/41, Cağaloğlu İST (02121514 01 96 istiklalCod ZambakSok.4/1,ToksimIST.(0212)2523881/82
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle