14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET + 18 ARALIK 2004 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL AB Bizden Ne îstiyor? Bunu bilen ve bilmeyenlere anlatmak isteyen İtalya, geçenlerde Roma'da düzenlediği bir toplantıya bugüne kadar pek de görülmeyen bir uygulamayla ekin adamlannı da çağırarak bu konuyu, ABTürkiye ilişkilerini, tartışmak istedi. Italya'nın konukseverliğine, toplantıyı düzenleme biçimine, gezi izlencelerine diyecek yoktu. PENCERE hatımızı kaçıralım der gibiydi... Bir başka gazeteci, Türkiye'nin üyeliği konusunda doğacak tüm risklen göğüslemenin gereğini dıle getırırken referandumun önemıne değindı ve Italya'nın da referanduma gıdebileceğini söyledi. Referandumun her şeyden öte bir sorun oluşturacağının altını çizdi. Çünkü Avrupa Türkiye'yı gerçek yüzüyle tanımıyor. Yönetici sınıfin, aydınlann tanımasının yermedığini, önemli olanın, bu aşamada halkın tanımasının olduğuydu. Bence çok önemli bir noktaya değinilmişti. Bugüne dek Avrupa, ülkemizi tecim ve tunzm yoluyla tanımıştı. Bu tanıtım görecelidir, çünkü çıkar üstüne kurulu bir ahş venştir. Oysa en sağlam ve en sağlıklı yol ekin üzerinden yapılan tanıtımdır ki bunda Türkiye bıreysel çabalannm dışında çok şey yapmamıştu". Ekinsel etkinliklerin kalıcüığını sağlamak için örgütsel çalışmak kaçınıhnazdır. Italya'nın bugün ülkemizde ve dünyada bu yönde başanlı olmasınm tek nedeni bu işi devlet eliyle ve kültür merkezleri aracılığıyla yapmış olduğudur. Bu nedenle, bizün, toplantıda getirmiş olduğumuz öneri bu yönde olmuşrur. Bugünden başlayarak yapıbnası gereken ilk iş Avrupa başkentlerinde kültür merkezlen açmak; eksiklenmızı ortaya koyarak ekinimızi, sanatımızı, toplum yapunızı ve yaşam biçimimizi çok yönlü tanıtmak; her anlamda, yanlış anlamalan ortadankaldırmaktır. Sanıyorum AB'nin de bızden istediği budur. Sonra da parasal yoksunluğumuza karşın ulusal bütünlüğümüz. ekinsel varsılhğımız, sanatsal yetkinliğimiz ve tarihsel çeşıtlilığimiz içinde hakhhğımızı koşulsuz kabul ettırerek AB 'ye tam üye olmaktır. (*) Cumhurivet, 05.12.2004 ' Festival B O DÜN, gün boyu, Türkiye'deki bazı insanlann davranışlannı izlemek, sözlerini dinlemek müthiş eğlenceli bir festival seyrediyor gibi olmakt. Olayın kendisi, ülke çıkarian ve ulusal onur açısından ne ölçüde trajik olursa olsun, insanlann görüntüsündeki gülünçlük olayın trajikliğini örtüyordu. Kimlerdi bunlar? "Turkiye'nin insanlan" denilince, bütün yurda yayılmış insanlann kastedildiğini düşünebilirsiniz. Hayır, bunlar daha çok "Istanbul'un bir bölümCı"yöü. Dayanamayıp "Bizans 'ın ya da Karen Fogg 'un çocuklan" demek geçebilir içınizden ama, olmaz; eglenceli kalması geneken festival kavramı için fazJa ağır kaçar böytesi. Üstelik, hepsi ckjdi meslek sahibi. Hepsinden önce, "birkısım medya"nın insanlan: Gazeteleriyle, televizyon kanallanyla; kimi köşeyazarian, program yapımcılan. Şimdiye kadar yazdıklan ve söyledikleri boşa gitmesin, ortaya çıkan ters sonuçla gülünçleşmesin diye çırpınanlar, zihinlerde yarattıklan Avaıpa şatolan yıkjlmasın diye didinenler. Sonra, bırtakım bilim adamlan. Sokaktaki adamın bile fark ettiği gerçeği görememiş ya da çarprtmış olmaktan utanan, ama bunu itiraf ederierse vakıf üniversitelenndeki kürsülerinin sarsılacağını bildikleri için utançlannı gizleyecek yepyeni bilimsel yorumlar getirenler. Sonra, birkaç eski diplomat. Kaypak sözler ve sözde diplomatik manevralar gerisindeki gerçeği pekâlâ sezdikleri halde, önceki yorumlanna ters düşmemek için, Ankara diptomasisinin Brüksel'deki acıklı dunjmuna şık bir ad bulmaya çalışanlar. Nihayet, "sıvil toplum örgütleh" diye adlandınlan bazı vakıflann kalkınmacı ve Avrupacı gönüllüleri, çok bilmiş hanımlar, beyler; gönülterinde yatan hayallerin yıkıldığını, ufuklann karardığını görüp yine de iktidann imdadına koşmak için çaba gösteren, daha iki gün önce, Dokuzuncu Senfoni eşliğinde "ToplumumuzuAB'ylebirlikteduzelteceğiz'dediitiemun}tanlar. rüksel bozgunu karşısında hepsinin kıvranış ve kıvınşlannı dinlemek gerçekten eglenceliydi. özde çok üzücü olsada. zdeki üzüntü birkaç şeyden duşmaktaydı. Bir kere, başka hiçbir aday için yapılmayan yapılmış, AB "ucu açık süreç" sözünü etmişti. Aslına bakılırsa, son derece anlamsız bir sözdü bu; çünkü her göruşme ya da müzakene sürecinin sonu açık olurdu. Ama, duaıp dururken böyte bir şeyden söz etmek, "Bizim niyetimiz bozuk" demenin ve Türkiye'yi tam üye yapmayıp oyalayacaklannın belirgin işaretiydi. Ikincisi, her biri başlı başına üzüntü konusu olabilecek serbest dolaşım, Kürt haklan, Ege sorunu gibı paragraflaraek olarak, Kıbns konusunda "tanıma vaadi" istemeye cüret edilmiş, Rum yönetiminin koca Türkiye'yle oynamasına göz yumulmuştu. Kedı fareyle değil, fare kediyle oynamıştı. Üstelik, onun aslanlık iddiasını bile bile. Prof. Dr. Necdet ADABAĞ DTCF Dekam lAralık'ı geride bıraktık. Çift yönlü bir heyecanımız da sona erdi. AB'ye girmek isteyenle istemeyenin heyecanı farklıydı. Bu tarih biluıdiği gibi bir başlangıçtı. Daha işin başlangıcında bır "hayır''la karşılaşıp bu ışi bitırmek ısteyen kimi insanlanmız vardı. Tüm olumsuzluklan kafasmda sıralayıp bu işin ülkemizin yaranna olmayacağını savlayanlar, olumlu yönlerini görmezden gelmek ıstedikleri gıbı görüşmelerle ortaya çıkabilecek artı olumluluklan da görmek istemediklerınden bu işi burada bitirmek istemekteydıler. Bu bize göre yanlıştı. Dahası, ülkemizin de yaranna değildi. Öte yandan 17 Aralık'la birlikte işi olmuş bitmiş saymak ve bu tarihi AB'ye giriş tarihi olarak değerlendirmek de yanlıştı. Karşımıza çıkanlacak olası olıunsuzluklardan ötürü umutsuzluğa kapılmak ve "Bu adamlar bizi za 7Î ten almayacaklar, bizi oyahyorlar'' deyip masayı terk etmek de yanlıştı. Sonuna kadar direnmenin ve haklanmızı savunmanın yollannı aramak gerektiğine inanmak gerekliydi. Bu direnme kimhğımizden, kişılığimizden, ulusal birlik ve beraberliğimizden, töre ve geleneklerimızden ödün vermek anlamında algılanmamalıydı ve AB ıle olan bırlikteliğimızın bır çıkar ilişkisine dayah olduğu da unutulmamalıydı. Ortaya koyacağımız çaba ve güç birliği bizi sınava sokan Avrupalının karşısında daha da haklı çıkaracağı gibi ulus olarak bugüne kadar her konuda ortaya koymuş olduğumuz yetişimin rastlantı olmadığını gösterecekti. Eksıklerimizı, yanlışlanmızı ve yapmak zorunda olduklanmızı bilerek ringe çıkmamızın büyük yararı olduğunu düşünmemiz gerektiğini bilmemizde yarar vardı. Sonunda her şey olabiürdi. AB'ye girmek isteyen yurttaşlanmız düş kınklığı yaşayabılir; gırmek ıstemeyen ler için umut doğabilirdi. Ya da bunun tam tersi olabilirdi. bunu önceden kestirmek kolay değildi. Önemli olan haklı çıkabilmek, başan kazanabilmek ıçın tüm önlemlenmizi alarak savaşıma başlamaktı. Bugüne dek hangı zorlukların üstesinden geldiğimizi ve Lozan'ın çocuklan olduğumuzu unutmayalım. Lozan ruhunu içımızde duyumsadığımız sürece haklı olduğumuz her davamızda başarı sağlamamız olanaklıdır. Bunun tersini düşünmek ulusumuza, ülkemize zarar verir. Bir de Avrupaünın heyecanı var. Kendilenne yabancı olmamamıza karşın her zaman mesafeli durmayı yeğledikleri ve bir türlü içtenlikli ya da senli benli olamadıklan bir ulusu aralanna alıp almamakta kararsızlık yaşayan, dahası, bu yönde ikiye bölünen Avrupah toplumsal, ekinsel ve ekonomik açıdan kendilerinin anladığı biçimde Avrupah olmamızı beklemeden bızı tam üyeliğe ahnala nnda büyük yararlar görüyorum. Önsel bir yaklaşımla peşinen bızimle gerçekleşecek olası bir birliktelikten ötürü Avrupalı ve Hıristıyan kımliklenni yıtireceklennı düşünerek tepki koymalan yanlıştır. Aynca eski kin ve öfkelerini din tutmaya çalışarak önyargıh davranmalan da yanlıştır. Daha düne kadar omuz omuza ortak düşmana karşı savaşım venrken komünızm tehlikesı var diye bızı öne süren Avrupa'nın, şimdi radikal Islam tehlikesi karşısında eski komünıst ülkelen yanına alarak güçlendığıni sanıp kendı kendine yeteceğinı düşünerek bizi yalnız başımıza bırakmak ıstemesı de yanlıştır. Oysa gene en çok korktuğu, düşman kabul ettiği Islam (bıze göre Hıristiyan da olabıhr) şeriata karşı Alman yazar ve araştırmacı Dr. Udo VVitzens'in dediği gibi "Kemaliznınin "şeriatm panzehiri" (*) olduğu fikrinin yaygın bir biçimde benimsenmesi, yoksa bu yanhşlar dizisiyle biryere vanlamayacağını ve Turkiye'nin Avrupa'ya gereksinimi olduğu kadar Avrupa'nın da Türkiye'ye her yönüyle gereksinimi olduğunu, geç de kalınmış olsa, bihnenın yararlı olacağını Avrupahnm öğrenmesi gerekmektedir. Bunu bilen ve bilmeyenlere anlatmak isteyen ttalya, geçenlerde Roma'da düzenlediği bir toplantıya bugüne kadar pek de görülmeyen bır uygulamayla ekin adamlannı da çağırarak bu konuyu, ABTürkiye ilişkilerini, tartışmak istedi. Italya'nın konukseverliğine, toplantıyı düzenleme biçimine, gezı izlencelerine diyecek yoktu. Bu toplantıya, iki taraftan bakanlann yanı sıra, parlamenterler, bilim adamlan, gazeteciler katıldı. tki gün süren toplantı bana göre çok verimli geçmiştir. Gelecek yıl da Türkiye'de yapılması düşünülen toplantı bir başlangıç olarak etkin ve çok boyutlu saptamalara olanak tanımıştır. Bence îtalya'nın bu toplantıyı düzenlemekteki bir başka amacı, ülkemiz lehine yapacağı girişimlerde elini güçlendirmek istemesiydi. Bu konuda ne denli yararh olduk bilmiyorum ama.. biz Türkler olarak öne sürdüğümüz savlar Turkiye'nin, Avrupa'nın bir parçası olduğu yönünde doyurucu ohnalıydı. Italyanlar çogunlukla Türkiye yanhsıydı. Italya'mn konuya sıcak bakmasının haklı nedenlen de vardı. Kendısine Akdenizli bir yandaş edinmek gibi. Kuzeylilerin sayıca fazla olmalan güneylılerin çoğalması gereğini doğuruyordu. Bu toplantınnı düzenlenmesınde parasal katkı sağlayan Unicredito'nun başkanı Akssandro Profiımo Türkiye'de çok etkin insan kaynaklannm olduğunu ve yatınm yapmak istediklerini belirtti. Bır başka konuşmacı Turkiye'nin iki kimliğinden söz etti. tslam ve Avrupah kimlıği. Bu çift kımlik göz önünde tutuhnah, çünkü ilginç ve yararlı olabilur. Oysa bir gazeteci AB'nin çok hassas dengeler üzerine kurulu olduğunu, bu nedenle Türkiye gibi bir "fiTi kaldıramayacağını söyledi. Türkiye'nin AB'ye girmesiyle sıcak bir bölgeye komşu olacaklannı; durup dururken nıçin ra Zamanlama?.. Aşağıdaki yazı bu köşede 1997 Kasımı'nda çıkmış. Demek kı yedi yıl önce... Bir okurumun gönderdiğı yazıyı bir kez daha okuyalım mı?.. "Kimi zaman Alman hükümetya da Fransız devlet adamlanndan bıhsi ağzımıza birparmak bal çalıyor: 'Türkiye Avrupalıdır.' Aman ne çok seviniyoruz, ellenmıze zil takıp şıkıdım şıkıdım oynuyonız; ne var ki alaturka kafanın 'oryantal dansı' çok sürmüyor. Avrupa bizi dışlıyor... Ne zaman içledi?.. Bir: 1923 Devrimı'nden sonra kurulan Atatürk Cumhurıyetı'nın saygınlık sürecinde... İki: Ikincı Dünya Savaşı'ndan yeni çıkan Avrupa bitikken ve utanç içindeyken... Ne yazık kı o dönemler geride kaldı; şimdi Avrupa'nın şamar oğlanıyız. • 19'uncu yüzyılboyunca Osmanlı, Avrupa kapısında elpençe dıvan durdu. Fransız Cezayir'e sömürü prangasını vurmuştu; ama, Istanbul'daki Fransız Sefirı Türkiye'de insan haklan avukatı gibi davranabılıyordu; Ingıliz, Hindistan'dakı paryalann canına okuyordu; ama, Babıâlı'de Ingiliz Sefirı'nın afrasından tafrasından geçilmiyordu; Ftusya, Orta Asya Türklenni köleleştirirken Osmanlı'daki Hırıstıyanlara arka çıkıyordu. Osmanlı süklüm püklümdü... Nedeğıştı?.. '' Osmanlı süklüm püklümdü, biz püklüm süklü • müz, Avrupa'da süreklı aşağılanıyoruz. ; • Mustafa Kemal 'Batılılaşma' sözcüğünüya hiç . kullanmadı ya da ancak birkaç kez kullandı; Ata , türk 'muasır medeniyef dedi... Yani 'çağdaş uygarlık!..' Avrupa'dakı 'AydınlanmaDevrimi'n/ Türkiye'de j 'Batılılaşma' diye anlayıp 'alafrangalaşma'y/ 'uy < garlaşma' ile bir tutmak yanılgısına, Ikinci Dünya î Savaşı'ndan sonra başlayan çok partili rejimle ' düştük... Bugünkü halimiz gülünçtür. Lüks tüketımle eğlence ve fuhuş endustrisinde Avrupa'yı çoktan solladık... Alafrangalaşma yolunda Avrupa 'yı geçtik; ama, AB kapılan sımsıkı kapalı... Büyük devletlere Osmanlı'da 'Düveli Muazzama' denırdı; 21'inci yüzyılın eşiğindeki Türkiye bunlann kapısında rezil rüsva oluyor. • Avrupa'ya Anadolu'dan girilir. Nasıl?.. Aydınlanma Devrımı'nı benımseyeceksin, laiklikyaşam biçimine dönüşecek... İnsan haklanna gölge düşüren ne kadar yasa varsa, çöp sepetıne atacaksın... Temel özgürlüklerı eksiksız sağlayacaksın... Ceza ve tutukevlennde ne kadar fikırsuçlusu varsa, hepsini salıvereceksın... Laik cumhuriyeti demokratikleştirme yolunda ne gerekıyorsa gerçekleştıreceksın... Bütün bunlan yaptığın zaman AB 'ye seni almasalar da hiçbir şey değışmez... Başın diktir ve onurlusun... Dünya ne AB'den ne de Avrupa'dan oluşuyor, koskoca birinsanlık var. Ve bu insanlıkta Türkiye'nin > her zaman yeri var." ' • Evet, yedi yıl önce yayımlanmış yukardaki yazının bugün yinelenmesi zamansız mı kaçtı?.. Ben tam zamanıdır diye düşündüm. BAŞARILI FIRSATLAR ŞİMDİ DE MAXİMUM KART İLE! Philips cep telefonlan peşin fiyatna 8 taksrtie! www.tarziniortayakoy.com www.basan.com.tr phıüpscomtr PMipsTOketiciOanışmaHattı:0800261 3302 Yeni Yılda Sevdiklerinize Kişiye özel tasarımları ile; gömlek, kravat, kemer, kol düğmesi ve boxerlarla yeni yıl armağaniarınız ROYAL BREED'den... PESİN FIYATINA PHİLİPS Kampanya stoklarla smırtıdır. 31 Arabk 2004 tarihtne k; Amaç özgürlükve özgünlükse, sizin için yapacağımız o kadar çokşey varki... www.maximum.com.tr | 444 02 02 Gailena a.v.m. dgr. 374, Tt 34710Ataköy/!stanbu? Faks: (0212^560 3926 ! infc
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle