25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19KASIM2004GUMA CUMHURİYET SAYFfi DIZI SEFİNE-I TERAKKİ TURHAN SELÇUK İSTANBUL EFENDİSÎ MACERAIA21I BİKDEN ONBAl- BH M ADAM çBîft-^E 0LHÂ2., •** r • » RobertKolej 'in müdürü kabulettiği öğrencinin milletvekili oğlu olduğunu bilmiyordu Torpilyapmayanvekil Mustafa Kemal anıları Metin ERGİN 4[j V ezneciler 6. llkokul'u 1938 yılında bitirdim. Babam beni Robert Kolej'e yazdırmakta kararlıydı. Ai Je büyüklerimin bazılan "Çocuğu sakın misyoner okuluna vermeyin. Orada Hıristiyan olur. Okülun ortasında koca bir kifoe vannış'' dıye muhalefet ediyorlardı. Babam herkesi dinledi. Bazı akrabalanmız da "AyoL yülık yanlı ücreti 600 lira. Böyie okul olur mu? İstanbul valisi ayda 80 lira maaş ahyor. Paraya vazık" diyorlardı. Babam karannı verdı: "Bir şartım var. Seni Robert Kolej'e vereceğiın. Fakat 1 yıl suııfta kahrsan derhal aür, seni İstanbul'un en kötü okuluna vazdınrun" dedi. Kayıt ıçin okula gittik. Bir heyet okula alınacak öğrenci adaylannı sözlü imrihan ediyor ve karan anında venyordu. Heyetin huzuruna çıktım. Beni sorguladılar. başkan babama döndü: "Çocuğunuzu kabul edemiyoruz efendim" dedi. "Niye" diye sordu babam.. "Efendim, matematik orta. Bu çocuk başanh olamaz." Karan açıklaymca ben ağlamaya başladığımı hatırlıyorum. Arkamdan birisi seslendi: "Neoluyor orada?" Şıvesi bozuktu. Fakat Türkçe konuşuyordu. Cevap verdim: "Ben bu okula girmek isriyorum. Beni almıyorlar.J' "Gel bakayım buraya!" Beyaz gömlekli bir adam. Önünde birtakım aletler fılan var. "Çıkar ceketini™" "Çıkar pantoionunu~" ~Çıkar gömieğini, fanilanı, ayakkabııu, çorabuuL" Meğerse adam Robert Kolej Hastanesi'rrin kurucusu ve baştabibi imiş. Beni bir güzel muayene erti; dişimi, kulağımı, burnumu. gözümü, kalbimi, ciğerlerimi adamakıllı inceledi. Müthiş fbrslu ve havalı bir doktor. Heyet başkanını yanına çağırdı: "Bu çocuğun kaydını derhal yapınız. Çok sporcu ve dengdi bir vücudu \ar. V'elisi de ben olacağım. Her ay durumunu bana \azdı olarak büdirin. Göreceksiniz, bu çocuk hiç sene ka\ betnıeden 8 yüda mezun olacak* dedi. Başkan babaraı çağırdı: "Aduuz?" "Hasan Hayrullah." "Adresniz?" "Beyazrt, Ist_" "Mesleğiniz?''' "İstanbul Mebusu..." der demez, adam kıpkırmızı oldu ve "Öziir dilerim, beyefendi. Niye önceden söyfemiyorsunuz? Bu okul sizlere kayıtsız şartsız açıkör" dedi. "Mesleğimi önceden söylemeye gerek gönnedim. Ben çocuğumdan eminim." O zamarun mebuslan, îstanbul'da 14 kişi. Hepsi istanbul beyefendisi... Her şey bir tarafa, forslannı kullanmazlardı. | 29 Ekim 1930. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Bayramı i tebriklerini kabul ettikten sonra TBMM'den ayrılırken. ' Resmitörenlervegiysiler C umhuriyetin 10. yıldönümünden sonra bir gün Atatürk, İstanbul Mebusu Hayndlah Ergin'i Çankaya'ya çağırdı. Sert bakışlanru babama yönelterek "Büyük MiDet Meclisi'ndeki resmi kabul törenlerine niye yülardan beri geJmiyorsun? MecÜs'in üstünde bir kuvvet değilsin herhaMe" dedi ve devam etti: "Bir daha böyle bir şey istemem._" Hayrullah Ergin, hatasını kabul etti, özür diledi. "Senin resmi kabul törenlerine gelmemenin sebebini ben biliyorum. Fakat seni şikâver edenler, olaylan başka tüıiü tefsir ediyoriar! Herhalde resmi kryafetin yok. Şimdi derhal benim Ankara'daki terzhne gidip bir ceket-atay diktireceksin ve hiç para ödeme\ eceksinî" Bu ikaz üzerine çok üzülen Hayrullah Bey, derhal başka bir terziye gidip kendi parası ile ceket-atay diktirdi... ABDII rektdrcfen mettup Gülek'in siyasete ginşi C umhuriyetin ilanından sonra topun agzında olan kuruluşlardan biri de Robert Kole)'di. Türkiye'nin Batıhlaşmasından hoşlanmayan bazı kimseler Atatürk'e Robert Kolej'i devamlı gammazlıyor ve Tam bir misyoner okuiu" gibi ısrarla okulu kapamrmak istiyorlardı. Atatürk iki genç İstanbul milletv ekilini olayı izlemekle görevlendirmiştı. 1931-1938 arası Hayrullah Ergin ile Yaşar Yaaeıbeyler, Atamızı kolejin faaliyetleri hakbnda devamlı avdınlatıyorlardı. Atatürk'e verdikleri bılgıler vapıcı cinstendi. Enönemlisi, 1930'luyıllara kadar yalnız yabancılara ve azınlıklara eğitım veren Robert Kolej 'in Müslüman Türk çocuklanna kapılannı açtığını öğrenen Atatürk, bundan büyük mutluluk duyuyordu. O kadar ki bu satırlann yazan 1938'de Robert Kolej'e girdiği zaman, öğrencilenn yüzde sekseni Müslüman Türk kökenli olmuşru bile... Şımdı size 1996'da 91 yaşında vefat eden Kasun Gülek'le ılgilı bir anımı sunmak istıyonım... Robert Kolej'in ilk Müslüman Türk mezunlanndan olan Gülek, ateşli bir Atatürk hayranı ıdi. Tahsilini Amenkan L'nıversitesi'nde tamamlamış ve 1932"de yurda dönmüştü... Işte o sıralarda New York'takı Columbia Ünnersıtesı Rektörü'nden Atatürk'e bir tavsıye mektubu geldi. Mektupta Gülek'ın oradakı başanlanru belirtıyor \e Atatürk'ün bu delikanfıyı izlemesını ta\sı>e ediyordu. Atatürk, Amenkalı rektöre hemen bir teşekkür mektubu gönderdı. Gülek'i Çankaya'ya çağınp tebrik etti... Böylece Kasım Gülek, uzun yıllar sürecek politik hayata Halk Fırkası'nda (CHP) atılmış oldu... BİTTİ Mehmet Öztekin'in önce tamirci, sonra tasanmcı olarak gramofon tarihinde önemli yeri bulunuyor Gramofonlann efendisi: Oztekin aekin'in kolekshonundaki 47 gramofo- IB en eskisi 1904 yılma ait. Sekiz gramofon ı kendi tasarunı ve dümada örnegi yok İSKENDERÖZSOY Türkiye'de gramofon de- nilince akla gelen ilk isim olan Mehmet Öztekin, 40 yıldır gramofonlara yeni- den ses \eriyor. Evlerimiz- de 1950-1955'leredekdin- lenen gramofonun günü- müzde yeniden keşfedilme- sinde çok önemli rol oyna- yan Öztekin, gramofonun Türkiye'deki tanhinin son 40 yılında önce tamirci, son- ra da yeni tasanm ürettiğı gramofonlarla yer aldı. Yıllardır bıkmadan usan- madan gramofon onaran \ e makine aksamı hariç yeni- lerini yapan Öztekin, ayru zamanda dünyada tanınan bir koleksiyoncu. Ustası, ba- bası Ömer Öztekin. Teknolojisi Batılı ohna- • Bugüne dek tamir edemediği gramofon olmamış Mehmet Usta'nın. Bozuk olup da hünerli ellerine emanet edilen binlerce çanta, borulu, salon, yanm salon, piknik tipi gramofon eskisinden daha sağlam olarak sahiplerine iade edilmiş her seferinde. sına rağmen söyledikleriy- Ie yüzde yüz bizden olan gramofona Türk damgasım \uran Mehmet Usta'nın çan- ta gramofonlann makine, kol ve aynasını kullanarak yaptığı borulu gramofonlar yıllar sonra yeniden merak- lılann evlerinde. Itarya'dan AJmanya 'ya ka- dar çeşitli ülkelerde satılan ve sadece borusuyla kasası yeni olan bu gramofonlar, Türkiye ve yurtdışındaki ko- leksiyonlara da girdi. Bu- güne dek yaklaşık sekiz bin yeni tasanm gramofon üre- ten Öztekın'in bu gramo- fonlan artık müzayedelerde sanlıyor. Mehmet Öztekin 'in elinden bugüne dek her çe- şidinden binlerce gramofon geçmiş. Onun, herkese ka- bul ettirdiği sanatının yanı sıra çok önemli bu" özelhği de gönül adamı olması. O bu konuda da usta. O gramo- fonlann efendisi... Kapalıçarşı'daki dükkâ- nına adım attığmızda önce elleri karşılar sizı. Sevgiy- le tutar ellerinizi. Dükkân- da His Master s Voıce mar- ka gramofonda dinleyeceği- niz ilk taş plak. se\gi \e emek makamında olacak- tır. Mehmet Bey, tamirden çıkan gramofonlan dene- mek ıçin mutlaka çok sev- diği bir plak çalacaktır. Bu plak bir Tamburî Cemil tak- simi olabıleceği gibı Zeld Müren'den Sevinı Şengül'ün uşşak şarkısı Mehtaplı Ge- celer ya da Münir Nurettin Selçuk'un Yahya Kemal'in o ölümsüz şiirinden beste- lediği ölümsüz eseri segâh şarkı Rindlerin Akşamı da olabilir. Öztekin, yaptığı ya da onardığı gramofonlarla asla övıinmez. Yaptığı iş içi- ne sinsin \eter. Her yeni mo- del gramofonu saatlerce sey- reden Mehmet Bey, bu tav- rıyla se\gısıni ve emeğinı gramofona aşılar sanki. O gramofonun artık sevgi ma- kamında şarkılar çalması kaçınılmazdır. Koleksiyoncu Taş plak ve gramofon ko- leksiyonculannın dükkanı- na uğramadan edemediği Mehmet Usta aynı za- manında koleksiyonculann başvııru ka>Tiağı. Öztekin, bildiklerinı onlara aktanr- ken koleksiyonculann tutku- lannı paylaşır sanki. Gönül adamı olduğu için gönül- den \erir bilgilerini. Kolek- siyoncular ondan nadide bir gramofonu \ eya zorbulunan bir taş plağı mutlaka edinir- ler bir gün. DUZYAZI ORHAN BtRGtT Cin Şişeden Çıkınca... öyle anlaşılıyor ki Sarıgül, yann Mersin'de ya- pacağı açık hava toplantısı ile CHP yönetimi ile he- saplaşmasını daha da gerecek. O hesaplaşma bir- kaç aydır süriiyor. Köşe yazarlarının önce sessiz kaldıkları çekişme, gazetelerin habersayfalanndan yorumlara da yansıdı. CHP yönetiminin, parti içi muhalefete karşı uy- guladığı işlemler Şişli Belediye Başkanı ile olan hesaplaşma sırasında, Sangül'e hak verdirecek argümanlar olarak hatırlatılıyor. Sorunu CHP Ge- nel Başkanlığı'ndan Deniz Bayka/'ı u2akiaştınp par- tinin kısırdöngüsünü kırarak iktidaryolunu açaca- ğına inanılan Şişli Belediye Başkanı'nı liderligeta- şımak olarak görenler için bu tür yorumlar haksız sayılmamalıdır. Oysa ana muhalefet partisi yöne- timi, sorunun Şişli Belediyesi'nde yapıldığı ileri sü- rülen yolsuzluk savlarından doğduğunu söylüyor. Alternatifsiz biriktıdaroluşturan bugünkü düzenin karşıtları, sosyal demokrat ya da demokratik sol- cuları eyleme geçirebilmek için çırpınan kitle ise o savların düzmece olduğuna inanmak ister bir ruh haleti içerisinde. K/mileri için bu ıddia/ar gerçek bi- le olsa sorun Sangül'ün üyesi olduğu parti yöne- timini değil; savcılan ilgilendirmeliymiş. Bu düşün- ce sistemi, Türkiye'de köşe dönmeciliğin, kamu- sal alandan sağlanacak güç ile vurkaççılığın ne öl- çüde yaygınlaşarak meşruiyet kazanmakta oldu- ğunun ne yazık ki bir göstergesi değil midir? Sarıgül'den beklenen Sarıgül'ü, hakkındaki yolsuzluk savlarından so- yutlayarak, eski bir hukuksal deyimle tenzih ede- rek, konuşalım. Politikacının, bulunduğu mevkide haksız kazan- cı, nüfuzu kötüye kullanması varsa, o durumuna izleyici kalan partisi, saçı bitmemiş yetimin hakkı- nı savunmaktan söz edebilir mi? Baykal'la yolla- nnı ilk ayıranlardan birisi olarak söyleyeyim. CHP Genel Başkanı, mal varlığını katlayarak ço- ğaltmış olsa ve bu artışı, kayınvalidesinin yatağı- nın altından çıkan sandıkta bulunan birikimle açık- lamaya kalkışsa.. ya da kızını evlendirdiği zaman gelen armağan altınlann karşılığı olarak gösterse.. inandıncı olabilir mi? Bu tutumu partisinin değil, savcının ilgi alanına girer denebilir mi? Sarıgül, bence Mersin'de kürsüye çıkarak Şişli gençlik kolları başkanlığından bu yana geçen otuz yıllık politik yaşamının akçalı beyanını tek tek an- latarak konuşmasına başiamaJıdır. Önce kaynakların hesabı O sevimli ve ateşli gençlik döneminde kayınba- basının garajında başlayan ilk iş deneyiminden kazanımları, SHP millervekilliği dönemindeki mal bildirıminin ayrıntıları, Kuzey Kıbns'ta kurulması gerçekleşen ve ada Türklerine iş gücü sağlayacak beyaz eşya fabrikasının üretimini durdurmak ama- cıyla TBMM kürsüsünden yaptığı girişimlerin ne- denlerine "ki konu Milliyet gazetesinde Güngör Uras tarafından da ele alınmıştı" o konuşmada yer vermelidir. Sangül, bugüne kadar yurdun çeşrtli yerlerinde düzenlediği mitingler için ne kadar pa- ra harcadığını, Istanbul'dan ve başka yörelerden o toplant/lara gittiği söylenip yazılan taşıtların han- gi kaynaklar tarafından sağlandığını da kendisine inanmak, lider olarak görmek isteyen yığınlarla iç- tenlikle paylaşmalıdır. Doğaldırki, kazanımlannı, birikimlerinidegönül- lerinde "Sangül" taşımak isteyen yol arkadaşlan- nın öğrenip bilmesi, hem CHP Genel Başkanlı- ğı'nı Başbakanlık'a giden yol olarak görecek ka- dar yalın ve pragmatik bir lider adayı olarak Mus- tafa'ya sadece güç verecektir. önünü açacaktır. Ondan ötesi, boştur. Söz kalabalığıdır. Ülkemiz- de var olan bunalımdan kurtulabilmek için sosyal demokratların ya da demokratik solculann sözcü- lüğüne soyunanların ne yazık ki yakamadıkları umut ateşinin üstüne daha çok kül örtmeye kalk- maktır. Göreyim seni Mustafa Sangül. Içişleri Bakanlığı'nın raporlannı, hakkında itham- larda bulunanlara dava açma tehditlerini, falanca kuruluşlann bu tür yolsuzluklara yataklık etmeye- cek kadar büyük olduklarını bir yana bırak. Onlar senin okuduğun politika okullarının yön- temleri değil ki. Madem halkı arkana alarak bu ik- tidar yolculuğuna ç/kmak istiyorsun. Onlara tek tek hesap ver. Gerçekleri anlat ve sana yöneltilebile- cek sorular için de hazırlıklı ol. Baykal'ın binbir gece masallannda anlatılan o şi- şeden çıkartılan cin hikâyesi ise bir başka yazının konusudur. Bir Düzettme: Çarşamba günü bu köşede ya- yımlanan "Üzülmek Yeter mi?" başlıklı yazımın dördüncü paragrafında anlam değiştirecek satır ka- nşıklığı olmuş. O paragrafın düzeltilmiş bölümünü okurlarımdan beni bağışlamalannı dileyerek yeni- den yayımlıyorum: "..Sayının 60'ıbulduğunu söyleyenlerde var. Yi- tirdiğimiz yurttaşlann sayısı tam olarak bilinmiyor. Başta Sayın Başbakan, ÂKP'nin önde gidenleribay- ram namazını eda ettikten sonra, cami önlerinde Irak'tayaşanan facia dizisiiçin üzüntülerinidilegetir- mişier.." Faks: 0 216 3028208 obirgit@e-kolay.net Sevgili Annem Emekli Öğretmen NIMET ENGİNSOY'u vefatının ikinci yılında sevgi ve saygı ile amyorum. Türkiye Atatürk'ün yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Huzur içinde olman en büyük temennim. Kızın ZEYNEP GÜLNAZ GÖKER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle