Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 KASIM 2004 CUMVt CUMHURİYET SAYFA
J V LJ JLJ J. LJ M\ kuJtur(5 cumhuriyet.com.tr 15
Cem Yılmaz:'ııı senaryosunu yazıp 4 ayn rolde oynadığı 'G.0.R.A'., rekor sayıda seyirci toplamayı hedefliyor
Bir bilimkurgu parodisi
Gırgır ekolünden mizah dergilerinde,
1990'lann başından itifcaren yazıp çizerek ye-
tişen, karikatürcüJüktewı absürd esprinin dala-
ğını yardığı, o kendine <5zgü, tek kişilik 'ayak-
ta gûJdürmece' göster-ileriyle 1995'ten sonra
ortalığı kınp geçirdiği 'stand up' komedyen-
lige atlayıp sonunda H«rşey Çok Giizel Ola-
cak (1997) filmiyle oyunculuğa da bulaşan,
Istanbul 1973 doğumluı Cem Yılmaz, günü-
müzde gücünün, ününii-n, popülerliğinin doru-
ğunda. Gişe rekorlan kıracak bir film yaparak
sahneden, ekrandan, reldarnlardan sonra, nice
kabiliyetsizin geçindiği sinemadan da parsayı
toplamak istemesi gayet doğal. Doğal olmayan,
Avea'cılara, NTV'cilere, devlet bakanlanna,
hatta milli takım futbolculanna bile seyrettiri-
len bu süper 'CmYlmz komedisi'nin yıllardır
alışageldigimiz bir öngösteriminin biz sinema
yazarlanndan esirgenrrt'esi!
Pazarlama dersine iyi çalıştığı gözlenen Be-
şiktaş Kültür Merkezi'ne doğrusu pek yakış-
madı "eleştirmenleri adam yerine kovma-
yan, eleştiri kurumunu hiçe sayan" bu tutum.
Rekor kıracak film...
Nicedir gündemde yer alan, Telsim'in
yerini alan Avea'nın sponsorluğunda ni-
hayet tamamlanabilen ve medyayı arka-
sına alarak iyi bir pazarlama ve zamanla-
mayla gösterime çıkanlan G.O.R.A., ilk
gününden itibaren Türk sincmasında bütün
zamanların en çok seyirci toplayan yapımı
unvanını kovalayan ve 7'den 70'e herkese
hitap eden, tipik bir bayram eğlenceliği.
1970'li yıilara denk düşen çocukluğunda
seyrettiğı Star Wars-Yıldız Savaşları, Uzay
Volu gibi Amerikan yapımı, gösterişli bilim-
kurgusal film ve dizilerle büyümüş, hayranı
olduğu ve etkilendiği Turist Ömer Uzay Yo-
lunda filminin Sadri Alışık ı ya da Deveku-
şu Kabare yapımı Astronot Niyazi oyununun
Metin Akpınar'ı gibi, daha önce uzaya çıkmış
kirhi bizden kahramanlan çağnştıran Arif i ta-
bii ki Cem Yılmaz canlandınyor. Turist kazık-
layan, Istanbullu, uyanık bir halı satıcısı olan
Arif'in uzaylılarca kaçıralıp götürüldüğü G.O.
R.A. gezegenindeki tutsaklık ve kaçış serüven-
leri anlatılıyor G.O.R.A.'da. Yıllardır fantastik
uzay maceralanyla kafa ütülemiş Hollyvvo-
od'un bu tür filmlerde bize bunca zamandır
dayattığı beylik kalıp ve karakterlerle, kemik-
leşmiş klişelerle dalgasını geçmeyi yeğlemiş
'CmYlmz', ekip olarak çekiminde de bayağı
eğlendikleri belli olan G.O.R-A.'da. Karika-
türcülüğünde, stand-up komedyenliğinde bol
bol malzeme yaptığı uzayla uzaylılar üstüne
geyik muhabbetinden ve uzaya çıkan uyanık
bir Türk kahramandan (Arif) harekete geçen
CmYlmz'ın yazdığı, son dönemin Beşinci Ele-
ment'ten Matrix'e kadar uzatılacak bazı yeni,
popüler bilimlaırgu filmlerinden de esinlen-
miş, çağnşımı bol bir senaryodan, Vizonte-
le'yi de imzalamış Ömer Faruk Sorak'm yö-
netmenliğinde çekilmiş filme, belli belirsiz bir
lI§İ
2004 BKM
icedir gündemde yer alan, Telsim'in yerini alan Avea'nın
sponsorluğunda nihayet tamamlanabilen ve medyayı arkasına alarak
iyi bir pazarlama ve zamanlamayla gösterime çıkarılan G.O.R.A., ilk
gününden itibaren Türk sinemasında bütün zamanlann en çok seyirci
toplayan yapımı unvanını kovalayan ve 7'den 70'e herkese hitap eden,
tipik bir bayram eğlenceliği.
Avea reklamı havası da sinmiş baştan sona.
Uzayda rakı masası
Düzmece uçan daıre fotoğraflarını, sahte U-
FO görüntülerüıi, külyutmaz dergi yöneticisi-
ne (Engin GünaydiD) satmak, turistlere yut-
turmak isterken G.O.R.A.'lılarca başka uluslar-
dan bir grup Dünyalıyla birlikte kaçınlıp fut-
sak edilen Arif'in, hem gezegenin başına geç-
meye kararlı, hırslı, zalim komutan Logar"la
(fılmin bu kötü adammı da CmYlmz oynuyor,
ilerleyen bölümlerde porno yönetmeni Erşan
Kuneri'yi ve komutan Kubar'ı da oynadığı gi-
bi), palyaço kılıklı, sinir küpü yardımcısı Ku-
na (Şafak Sezer) ve adamlanyla mücadelesi-
ni hem de G.O.R.A. gezegeninde tutsakken ar-
kadaş olduğu yıllanmış, deneyimli Türk mah-
kûm Bob Marley Faruk (Rasim Öztekin) ve
efemine Robot 216'yla (Ozan Güven) geze-
genden kaçmayı planlayıp Dünya'ya dönme
çabalannı izliyoruz, 127 dakika süresince.
G.O.R.A."nın başkanını (Cezmi Baskın) devi-
rip başkanın ağdalı Yeşilçam melodramlan rut-
kunu, dilber kızı Ceku'nun (Özge Özberk)
gönJünü kazanmak için her şeyi yapacak Lo-
gar'la, Ceku'ya abayı yakan, üstelik aşkına kar-
şılık da alan Arif'in, ölümüne çekiştiği, ışm-
lanma, alev topu gibi bildik klişeler ya da
ağaç dahnda yetişen sucuklar, uzayda rakı
masası kurmak, atılan kurşunla sigara yak-
mak gibi buluşlar üstüne, ağır aksak bir
tempoda ilerleyip gelişen filmin süresi ge-
reğinden fazla uzun tutulmuş. Bilgisayar
animasyonlanyla, özel efektlerle cilalan-
mış, görsel düzeyi ve parlak teknik altya-
pısıyla göz alan bu çizgiromanımsı bilim-
kurgu parodisinde, dekor, (Canan Gök-
nil'in) kostüm tasanmlan, giysi ve makyaj-
lar, renkler biraz abartıh kaçmış olmakla
birlikte durumu idare ediyor. Gökyüzünde,
bulutlarda başlayıp yere inen, hoş birjene-
rikle açılan ve epeyce özen ve emek veril-
miş filmin, sonuçta görsel bakımdan sını-
fı geçse de espri bakımından biraz kuru
kaldığı, kıyak görsel efektlerine karşm söv-
gülü diyalogların da nezih seyirciyi yer
yer rahatsız ettiği söylenebilir.
Yerll malı uzay macerası
Genç kameraman Veli Kuzlu'nun görün-
tüleriyîe Ozan Çolakoğlu'nun müziklerinin
de artılan arasında yer aldığı filmde genel-
de oyunculuklar boy gösterme düzeyınden
öteye geçemiyor, CmYlmz, Rasim Öztekin,
Ozan Güven dışında. Pek yerlere düşürme-
se de filmin herkesi güldüren doruk sahne-
si, Arif-CmYlmz'ın komutan Logar'a, tıpkı
Matrix'in Keanu Reeves'i gibi havalara sıç-
rayarak yaptığı malum, ayıplı kol hareketi
sahnesi. Bu sahne, tipik CmYlmz bakışının
ve mizahının eseri olan G.O.R.A. hakkında
yeterince bir kanı veriyor aslında. Gişede ne
kadar rekora koşsa da, ne kadar çok seyirci
toplasa da, seyredildikten sonra bir çırpıda
unutuluverecek nitelikte bir güldürü olmak-
tan öteye gidemiyor, yerli malı bir uzay ma-
cerası-eğlenceliği niteliğindeki bu G.O.R.A.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDALATABEK
Her şey bilüımeli mi?..'Tehdit', bir aksiyon fil-
mı vaat etmesine karşın bir
'geçmişle yüzleşme'yi an-
latıyor. Hem de bunu psiko-
lojik bir 'beklenmeyenler-
lekarşılaşma' genlımınde
sunuyor. 'Wayne Hayes'
(Robert Redford), Ameri-
kalı tipik bir işadamı. Kan-
sı Eileen ile güzel bir evde
oturuyor, uzun yıllannı sür-
düren bir evliliğin tekdüze-
ligine (huzuruna da dene-
bilir) ulaşmış, doygun bir
çıft. Eileen (Helen Mir-
ren), tipik bir orta yaş ka-
dını. Bakımlı bir kadın, ra-
hat bir yaşamı özümsemiş,
günlük yaşamlanna odak-
lanmış. Ama bu dingin ya-
şam bir gün ortasında Way-
ne Hayes'in kaçınlmasıyla
değişecektir.
ifcJsi de kurban
0 zamana kadar düzgün
sûren yaşamlan bir anda al-
tüst olmuşrur. Wayne kaç-
mış mıdır, evini terketmiş
mıdir, kaçınlmış mıdır, öl-
dürülmüş müdür, canına mı
kıymıştır? Oğullan ve kız-
lan eve gelirler.
Oğullan evli, bir çocuk
sahibidir. FBI ajanları eve
yerleşir ve her şeyi didik di-
d;k eden bir soruşturma
başlar. Bu arada hiç bilin-
meyen gizler ortaya çıkma-
ya başlar. Geçmişe dönük
her şey araştırılmaktadır ve
Wayne'in başka bir kadın-
la ilişkisi ortaya çıkar. Eile-
en bu darbeyi göğüslemeye
çalışır, ama hiçbir şey kolay
değildir. Yaşamlannın böy-
le didik didik edilmesiyle
ortaya çıkan olaylar Eileen
için her şeye yeniden bak-
ma gereği yaratır.
Öte yandan Wayne'i ka-
çıran adam (Willem Da-
foe) işten çıkanlmış, güç
koşullarda yaşayan birisi-
dir ve yaşamını bu yolla de-
ğiştirmeye karar vermiştir.
Ö da başka bir kurbandır.
Wayne ile konuşmalannda
ikisi de yaşamlarındaki
güçlükleri anlatırlar. Hiçbir
şey göründüğü gibi değil-
dir. Wayne de yaşamının
bütün güçlüklerini kendisi-
nin yendiğini, kazandığı
her şeyin kendi emeği ol-
duğunu anlatır. Ama bütün
bunlar bir şeyi değiştirme-
yecektir. Aşılmaması gere-
ken sınırlar bir kez aşılmış-
tır, artık sonuna kadar git-
mekten başka bir yol kal-
mamış gibidir.
Film bir 'hesaplaşma fC-
mi'dir. Insanlann kendile-
riyle hesaplaşması, çevre-
leriyle hesaplaşması, geç-
mişleriyle hesaplaşması
önem kazanmaktadır.
Yaşam bölününce...
Bir şey kaybedilınceye
kadar değeri bilinmeyecek-
tir. Wayne, yaşamı böyle
tehdit aitına girinceye ka-
dar neler kazanmış olduğu-
nu düşünmemiştir. Onu ka-
çıran adam da bu noktaya
gelince daha önce yaşadık-
lannı düşünecektir. Eileen,
kaybedinceye kadar eşini
ne çok sevdiğini belki de
düşünmemiştir. Onun iliş-
kisi olan kadını da bir kez
daha düşünmesi gerektiği-
ni anlayacaktır.
Yaşam bir kez 'öncesi ve
sonrası' diye bölününceye
kadar insanlar yaşamlannı
düşünme gereği duymaya-
cakty. Böyle bir bölünme-
den sonra nelerin yaşana-
cağı da gene insanlann tu-
tumuna bağlı kalacaktır.
Filmin orijinal adı, 'The
Clearing', 'açıklanma-
ortaya çıkma' anlamlarını
taşıyor. Belki de yapımın
en düşündürücü yanı bu-
dur. Hollandalı yönetmen
Pieter Jan Brugge çok iyi
oyuncularla iyi bir hesap-
laşma filmi yapmış.
Yeni Baslayanlar... Yeni Başlayanlar... Yenl BaşlayanflPP
Vicente
Aranda'
nın
yöncttiği
"Car-
men"den
bir
sahne.
KÖY / The VHlage
M. NightShyamaian'ın yönettiği film-
de Bryce Dallas Howard, Joaquin Pho-
enis ve Adrien Brody oynuyor. Film, 19.
yüzyıl sonlannda herkesin uyum içinde
yaşadığı bir kasabada geçiyor. Dış dünya-
ya kapalı yaşayan halk, kasabayı çevrele-
yen ormanda bannan yaratıklardan da ha-
berdardır. Kasaba halkının hakkında tek
bir kelime bile konuşmak istemedıği bu
yarahklar, adeta tüm kasabayı sınırlan içe-
risine hapsetmiştir. Lucious Hunt dışında
kimse ormanın derinliklerine girip orada
neler olduğunu görmek gibi tehlikeli bir
maceraya atılma cesaretini kendisinde bu-
lamaz. Hunt'ın attığı bu adım, kasabanın
yazgısım sonsuza kadar değiştirecektir.
BULUTLARIN ÜZERİNDE / Head in
the Clouds
John Duigan'ınyönetmenliğini yaptığı,
başrollerinde Charlize Theron, Stuart
Tovvnsend ve Penelope Cruz'un oynadı-
ğı film 1930 ve 40'h yıllann Ingiltere ve
Fransa'sında geçiyor. Irlandalı bir ailenin
bursla okuyan oğlu Guy Malyon, zengin bir
aileden gelen yan Amerikalı
Vicente Aranda'nın yönettiği filmde
Paz Vega, Leonardo Sbaraglia ve Jay
Benedict oynuyor. Yıl 1830, İspanya;
Fransız yazar ve araştırmacı Prospero Me-
rimee, bir îspanyol askeri olmasına karşın
yasadışı işlere bulaşmış olan Jose ile tanı-
şır. Merimee'nin İspanya'da tanıştığı ikin-
ci kişi ise onu baştan çıkaran Çingene kı-
zı Carmen'dir. Carmen, Merimee'nin falı-
na bakmak için onu kandınr ve evine gö-
türür. Parası için Merimee'yi öldürmeye
çalıştığı bir anda Jose kapıdan girip Car-
men'in bütün planlannı altüst eder. Daha
sonra iki adamın karşılaştığı ilk yer Jo-
se'nin cinayetten yargılanıp idama mah-
kûm edildikten sonra idamını beklediği
küçük hücresidir. Tüm hayatını, inançla-
nnı kaybedip hayattan kopuşunun hikâye-
sini Merimee'ye hücrede anlatır. Bütün
bunlann nedeni Carmen'e olan aşkı ve tü-
kenmeyen se\'gisidir.
KEDI GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Kültür Politikaları
Bugün, Istanbul'da Bilgi Ünıversitesi'nin Kuştepe
Kampusu'nda, 'KültürPolitikalan'başlıklı biryuvar-
lak masa toplantısı var. Anadolu Kültür AŞ'nin, Is-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfı ve Istanbul Bilgi Üni-
versitesi Sahne ve Gösteri Sanatlan Yönetimi işbir-
liğiyle düzenlediği toplantıda kültür ve sanat alanı-
nın hayati sorunları tartışılacak. Bu sorunlann başın-
da, küttürünfinansmanısonjnu geliyor hiç kuşkusuz.
Maddi destekten yoksun politikaların ne denli etkin
olabileceğini çok iyi biliyoruz. Demek ki politikacı-
nın "Kültüre çok önem veriyoruz" demesi yetmez;
kaç para ayırdığını açıklaması gerekir.
Yuvarlak masatoplantısının çok doğru birzaman-
da düzenlendiğini düşünüyorum. Neden derseniz,
yeni bir dönemecin eşiğinde olan ülkemizin her alan-
da olduğu gibi kültür ve sanat alanında da politika-
Iannı gözden geçirmesi, Avrupa politikalan ile uyum
arayışına girmesi gerekiyor. Kültür alanında Avrupa
standartlarını yakalama çabasını yalnızca iki alanda
görebiliyoruz: Ifade özgürlüğünün sınıriannın geniş-
letilmesi ve "fikrimülkiyethaklan"r»n korunması. Ifa-
de özgüriüğü konusunda, hâlâ kararsızlıklann, çe-
lişkilerin yaşandığını görebiliyoruz. Ama fikri mülki-
yetin korunması yönünde ciddi adımlann atıldığı bir
gerçek. Nedenini keşfetmek o kadar da zor değil:
Bu konu Avrupalılann çıkarlannı doğrudan ilgilendi-
riyor da ondan. Oysa gönül, Avrupa'nın başka ko-
nular üstünde de aynı hassasiyetle durmasını istiyor.
örneğin, Avrupa ülkelerinde genel bütçenin yüzde
1 'inin kültür ve sanata aynlmasına ilişkin bir konsen-
süs var. Tüm Avrupa ülkeleri, Fransa'nın 90'lann ba-
şında ulaştığı bu oranı yakalamayı hedefliyor. Bizde
ise bu oran her yıl gerilemekte. Yeni bütçe tasarısın-
da binde üç dolaylannda bir rakamın yer aldığı söy-
leniyor. Doğrusunu, bugün Kültür veTurizm Bakan-
lığı Müsteşan Prof. Mustafa Isen'in ağzından öğre-
niriz elbette.
Bütçede kültüre ayrılan oran üzerinde bu denli
fazla durmamın nedeni, yanlış olduğunu düşündü-
ğüm bir görüşün ülkemizde giderek yaygınlık ka-
zanması. Avrupa'nın liberal yönetimlerinin bile açık-
ça savunamadığı -ama uygulamalan ile epeyce yak-
laştıklan- bu görüşe göre, devletin artık özel sektö-
rün sorumluluğuna devretmesi gereken alanlann ba-
şında kültür-sanat alanı geliyor. Sağ böyle diyor, a-
ma sol aynı görüşte değil. Avrupa'nın sosyal de-
mokrat hükümetlerinin programlannda kültür ve sa-
nat bir kamu hizmeti olarak görüldüğü için ciddi bir
kaynak aynlıyor. Hele "kültürelyoksulluğun" Avrupa
ile kıyaslanamayacak boyutlarda olduğu bir ülke için
kültür alanının özel sektöre teslim edilmesi olacak
şey değil. Popüler kültürün kayıtsız şartsız egemen-
liğinin sağlanmasından ve eğlence sektörü ile med-
ya patronlannın kâr oranlarını arttırmaktan başka bir
nedeni olmadığı da apaçık ortada.
Öyle ise, kararlılıkla savunmamız gereken bazı po-
litikalar olmalı. Neler bunlar? llki, küftür ve sanatın
her türlü egemenlik ilişkisinin dışında, özgürce ge-
lişmesi için ortam hazırlanması, yani ifade özgürlü-
ğünün önündeki tüm sınıriamaların kalkması ve ya-
ratıcılara olanaklar sağlanması. Bu, yalnızca devle-
tin hoşuna gitmeyecek şeylerin de söylenebilmesi
özgürtüğünü talep etmek değil, sermayenin hoşuna
gitmeyecek şeylerin de söylenebilmesi özgürlüğü-
nü kapsar. Yani, kültür ve sanatın devlet tekelinde
olması ne kadar sakıncalıysa sermayenin hoşgörü-
süne ve iyi niyetine sığınmak zorunda kalması da o
denli sakıncalıdır.
Elbette, V/naypariafma/c'adınayapılan 'kültürhiz-
metleri' içinde çok değerli olanlar var. Elbette, bü-
yük kentlerimizdeki nitelikli sanatsal üretimin önem-
li bir bölümünde büyük sermaye kuruluşlannın im-
zası olduğu bir gerçek. Ama Anadolu'nun kültürel
yoksulluğu göz önüne alındığında bir avuç elit tara-
fından tüketilen kültür ve sanatla yetinemeyeceği-
miz çok açık.
Ülkemizin ihtiyaç duyduğu kültür politikaları,
özerklik, yerinden yönetim ve yönetişimden nasibi-
ni almak zorundadır. Yerel yönetimlere inisiyatif dev-
ri, bakanlann mutlak gücünün belediye başkanlan-
na intikalinden farklı bir içerik taşımalı; yerel sivil di-
namiklerin geliştirilmesi kültür politikamızın pers-
pektiflerinin en başında gelmelidir. Kültür ve sana-
tın kamu hizmeti olduğu gerçeğinden hareketle, ka-
mu kaynaklarının seferber edilmesi gereği, merkezi
hükümetin ve yerel yönetimlerin kültür politikaları-
nın temelini oluştuımalı; bu haktan kimlerin yararia-
nacağı saptanırken uzmanlık ve demokratiklik ilke-
lerine eşit ağııiık verilmeli ve uygulamalarda say-
damlık ilkesi temel alınmalıdır. Türkiye'nin geleceği-
ne yatınm yapmak istiyorsak, Anadolu'nun küftürel
kalkınmasını hedefleyen bir kültür politikasının olu-
şumu için çaba göstermek zorundayız.
vecdisayar(« yahoo.com
Çocuğu anlatan resimler
• Kültür Servisi - Harbiye Askeri Müze Sergi
Salonu'ndaki Sibel Duranay resim sergisi, 21
Kasım Pazar gününe kadar, her gün, 09.00-17.00
arasında açık. Sanatçı, dışavurumcu
(ekspresyonist) bir anlayışın egemen olduğu
resirnlerinde, çocukJann farklı ruhsal
durumlannı resim diliyle yorumlarken plastik
kaygılann yanı sıra figürlerdeki anlatım
zenginliğini öne çıkanyor. 1962 yılında
İsviçre'nin Lozan kentinde doğan Duranay,
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Resim Bölümü'nü birincilikle bitirdi.
Prof. Neşe Erdok, Prof. Özer Kabaş, Prof. Adnan
Çoker ve Yusuf Taktak gibi önemli ustalardan
ders alan Duranay, halen Kâğıthane'de bulunan
Ferit Aysan Cağdaş Yaşam llköğretim Okulu'nda
resim öğretmenliği yapmakta. 1990'da
Almanya'nın Kassel kentinde 'MSÜ Örneği ile
Bugünün Türk Sanatı' başlıklı karma serginin
afişi için açılan yanşmada birincilik ödülünü
kazanan sanatçı, 1990'dan 2002 yılına kadar
birçok karma sergiye katıldı.
BUCUN
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde
19.30'da İDOB'den 'Bir Tenor Aranıyor'
adh müzikal komedi. (0 212 251 56 00)
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda 19.30da GeorgeBorissov
Band konseri. f0 212 232 98 30) '
• AKBANK KÜLTÜR SANAT
MERKEZÎ'nde 20.00'de Prodüksiyon _
Tiyatrosu ndan 'Fernando Krapp Bana
Mektup Ywmış' adh oyun. (0 212 252 35 00)