Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 KASIM 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
lliJVİ^f 11UIVJJ. ekonomi@ cumhuriyet.com.tr 13
İstihdam üzerindeki vergilerin çok yüksek olduğu Türkiye'de kaçak çaîışanHp^yısı
îki çalışandanbiri kayıt dışıANKARA (Cumhumet Büro-
su) - Ankara Ticaret Odası'nın
(ATO) "Derin İstihdam Rapo-
r u " , Türkiye'de ücretli olarak ça-
lışan her bır kişinin bir de kaça-
ğının olduğunu ortaya koydu. Ka-
yıt dışı çalışanlann sayısının 10
milyonu aştığına dikkat çekilen
raporda, çalışanlann da yüksek
vergı nedeniyle "devlete çahşöğı-
nın" altı çizıliyor.
Rapora ilışkin ATO'dan yapı-
lan açıklamada, SSK çerçevesin-
de kayıt dışılık oranının yüzde
58'e çıktığı kaydedildi. Ancak
SSK'ye kayıtlı olarak çalışması
gereken 3 milyon 224 bin kişi,
Bağ-Kur'a kayıtlı çalışması ge-
reken 3 milyon 675 bin kişi, üc-
retsiz aile işçisı olarak çalışan 3
bin 836 kişi olmak üzere toplam
10 milyon 735 bin kişi kayıt dı-
şında bulunuyor. 1 milyonu aşan
yabancı kaçak işçi ise bu hesaba
dahil değil.
Son 4 yılda sosyal güvenlikku-
rumlannın açıklanna aynlan kay-
nak da 33.6 mılyar dolan aşıyor.
istihdam üzerindeki yükün ağır-
hğı nedeniyle kayıt dışının gide-
rek arttığına dikkat çekilen rapor-
daki bazı saptamalar şöyle:
• Türkiye'de brüt asgari ücret
444 milyon 150 bin lira. Ancak
bu paranın tamamı çalışanın ce-
I Yük çalışanın sırtında
Ülke istihdam üzerindeki vergi yükü (%)
G. Kore 13.6
ABD 15.5
:>*/-Meksika 15.6
Isviçre 17.8
Avustralya 23.1
Kanada 23.3
Japonya 24.2
f
Türkiye 50.0
• ATOBaşkanı
Aygün, yüksek
vergi nedeniyle
işveren ve işçinin
kayıt dışında
kalmak için "gizli
mutabakat" içinde
olduğuna dikkat
çekti. Kayıt dışı
istihdam
nedeniyle
devletin yıllık
kaybı 14
katrilyon lirayı v
buluyor.
bine gitmiyor. Brüt ücret üzerin-
den 62 milyon lira SSK primi, 4.4
milyon lira Işsizlik Sigorta Fonu,
56.6 milyon lira gelir vergisi, 2.7
milyon lira damga vergisi olmak
üzere 126 milyon lira kaynağın-
da kesiliyor, çalışanın eline an-
cak 318 milyon lira geçiyor.
•/ Brüt rakam üzerinden 86.6
milyon lira SSK primi işveren
hissesi ile 8.8 milyon lira işveren
Işsizlik Sigorta Fonu eklendiğın-
de, işverenin işçi başına devlete
ödediği prim ve vergi 222 milyon
lirayı buluyor. Türkiye'de net as-
gari ücretin 318 milyon lira ol-
masına karşın çalışanın işverene
maliyeti 540 milyon lirayı bulu-
yor. Buna göre, yanında 10 işçi
çalıştıran bir işveren, devlete yıl-
lık 26.6 milyar lira ödemiş olu-
yor. Ya da 10 işçisi kayıt dışı ça-
lışan bir işveren, devletten yılda
26 milyar lira kaçınyor.
14 katrilyon hrahk kayıp
^ Kayıt dışı çalışanın kayıt al-
tına alınması halinde, vergi, si-
gorta primi ve ışsizlik sigortası
primi olarak devlet, brüt yıllık as-
gari 13.9 katrilyon lira gelir elde
edebilecek.
• İstihdam üzerindeki yükJer
sıralamasında Türkiye yeni re-
korlara ımza atıyor. Güney Ko-
re'de yüzde 13.6, ABD'de 15.5,
Meksika'da 15.6, Isviçre'de 17.8,
Avustralya'da 23.1, Kanada'da
23.3, Japonya'da 24.2 olan vergi
yüküne karşılık, Türkiye'de yak-
laşık yüzde 50 oranında vergi yü-
kü bulunuyor.
\/ Türkiye, Avrupa'da asgari
ücretin en düşük olduğu ülkele-
rin de başında yer alıyor. Şubat
2004 venlerine göre AB'ye üye
25 ülke arasında en düşük asgan
ücret 119 Euro ile Letonya'da uy-
gulanıyor. Fransa, Ingiltere, Bel-
çika ve Hollanda gibi ülkelerde
1000 Euro'nun üzenndekı asga-
ri ucret,
Türkiye'de ise
177 Euro'ya kadar ini-
yor. ATO Başkanı Sinan
Aygün, işveren ve işçinin
kayıt dışında kalarak daha
yüksek gelir elde etmek
için gizli mutabakat içinde
olduğuna dikkat çekti.
Aygün, "İşçi diyor ki
'Devlete vereceğın ver-
ginin yansını bana ver,
kayıt dışı çalışayım',iş-
veren diyor ki 'Hay
hay". Bu gizti mutaba-
kat,yüksek vergikr ol-
duğu sürece bozul-
raaz" dedi.
MEY İÇKİ'DEN ATAK
Anavatanına
votka
satacaklar
• Tekel'in içki bölümünü satın
alan Mey Içki'nin CEO'su
Yorgancıoğlu, Irak'a rakı ihraç
ettiklerini, votkanın anavatanı
olarak bilinen Rusya ile votka için
konuştuklarını açıkladı.
tSTANBUL (AA) - Tekel'in alkollü içki
bölümünü Özelleştirrne Idaresi'nden satın
alan Nurol-Limak-Özaltın-Tütsab Ortak
Gınşim Grubu, ıhracata odaklandı. Kon-
sorsiyum tarafindan kurulan Mey içki Sa-
nayi ve Ticaret AŞ, Irak'a rakı ihraç ediyor.
Bunun yanı sıra Rusya ve Arjantın ıle de
rakı, şarap ve votka ıçuı görüşmelerini sür-
dürüyor.
Mey içki CEO'su Galip Yorgancıoğlu,
Tekel Alkollü tçkıler Sanayi ve Ticaret
AŞ'nin satın ahnmasının ardından satış ve
dağıtım stratejisiyle ilgıli yeniden yapılan-
maya gittiklerini söyledi.
Yorgancıoğlu, ABD, Kanada, Bulgaris-
tan ve A\
r
ustralya'ya ihracatın devam etti-
ğını, AB 'ye yapılan mal ihracaünın sistem-
lı hale gelmesı için de içki ve sigara şirke-
tı toptancısı Dnnks and Foods ıle Alman-
ya'da anlaşmaya gittiklerini anlattı.
Irakrakryısevdi
Bugüne kadar hiç mal gönderilmemış
iilkelere rakı sevkıyatına başladıklannı be-
İTten Yorgancıoğlu şunlan kaydetti.
"Mevcut pazarlar dışında Irak ve Nahcı-
Muı'a rakı sevkryaü yapok. Irak'a ihracat 2
& önce başladı ve şu ana kadar 4 TIR mal
oönderdik. Daha da siparişler gelecek. Şa-
np ve votka gibi diğer ürünlerimizi de bu
üke>e ihraç etmeyi düşünüyoruz. Rusya ve
Arjantin ile rakı, şarap ve votka için konu-
şayoruz."
Yorgancıoğlu, 4-4.5 milyon litre ihracat
}apmayı düşündüklerini kaydetti.
Kore'degenel
grevedoğru
Güney Kore hükümetinin,
şirketiere geçici işçi istihdam
edebüme obnağı tanıyan ka-
nun tasansı, on binlerce Ko-
reli işçinin kankhğı eylemle
protesto edildL 25 binin üze-
rinde kişinin kanldığı baş-
kent Seul'deki eylemde, ka-
nun tasansnun geri çekilme-
mesi durumunda gelecek
haftadan itibaren greve git-
me çağnsı yapddı. Eylemi
düzenieyen Kore Sendikalar
Konfederasyonu, hükümete
veyapıhnaya çahşılan işgücü
reformuna şiddetie karşı çj-
karken KoreBaşbakanı Roh
Moo-Hyun gelecek hafta
meclistegörüşülecek olan ta-
sannın kabul edilmesi için el-
lerinden geleni yapacakkn-
nısöyledL(Fotoğraf AP)
Avrupa'nın 4. MDF fabrikasına sahip olan şirket, yeni üretim tesisleriyle hedef büyüttü
ÇAMSAN'da iiretim ve satış rekonı
ERDOĞAN ERİŞEN
ORDU-Türkiye'de kurulan ilk,
Avrupa'da 4. MDF fabrikası olan
4 bin ortakh ÇAMSAN AŞ, 2
adet MDF üretim hattı bulunan
Ordu tesislerinden sonra Sakar-
ya'da kurduğu fabnka ile de 3.
MDF (sunta kaplama maddesi)
üretim hattını işletmeye koydu.
Türkiye'nin en büyük 500 sana-
yi kuruluşu arasında yer alan
ÇAMSAN AŞ'nin Sakarya'daki
fabrikasının da devreye girmesiy-
le çalışan sayısı 650'ye yükseldi.
4 bin ortağı, 650 çalışanı ve 100
trilyonu aşan cirosuyla sadece
Türkiye'nin değil, Avrupa'nın da
en büyük MDF üreticisi olan
ÇAMSAN AŞ Yönetim Kurulu
Başkanı Şükrü Bodur, yeni yöne-
tim ve yapılanma ile birlikte üre-
tim ve satış rekoru kırdıklannı
söyledi.
de şirket içerisinde oluşturulan ta-
kun ruhu ve yüksek motivasyon
ile performansuu her geçen gün
artürmakta vetüm faahyeöerinde
geçmiş yıllann üretim ve satış re-
korlanm kırmaktadır. Ordu fab-
• 100 trilyonu aşan cirosu ve 650 çalışanıyla
Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük MDF üreticisi
olan ÇAMSAN AŞ'nin Sakarya'da yapılan ikinci
fabrikasında da üretime başlandı.
Bu yılki ihracat hedeflerini 10
milyon dolar olarak açıklayan Bo-
dur, şunlan söyledi:
"ÇAMSAN AŞ yeniden yapı-
lanma ve kurumsallaşma sürecin-
rikasuıda 2004 yılı Ekim ayında
20 bin metreküp üretim gerçekleş-
tirilerek kurulduğu günden beri
en yüksek üretim rakamına ulaşü-
mışür. 2004 yıh Ocak-Ekim döne-
miüretimleri,2003\Th lOayhkdö-
nenıi ile karşılaştınkbğmdâ, MDF
üretimi yüzde 5, MDF-Lam üreti-
mi yüzde 35 ve laminat parke üre-
timi ise yüzde 150 oranında arüş
göstermiştir."
ÇAMSAN AŞ Yönetim Kuru-
lu Başkanı Şükrü Bodur, ürün ka-
litesi, ürün teknolojisi, üretim ka-
pasitesi ve verimliliğini sürekli
arttırarak sektörün lideri olma
vasfını koruduklannı da belirte-
rek "ÇAMSAN y^ünmlarryia ve
hızh genşmesiyle ülkemizin ve Ka-
radeniz'in önemli kuruluşlaruı-
dan biri olarak ülkemize sağladı-
gı katkılanndan dolayı gurur duy-
maktadır" dedi.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
ABD'nin Seçimi
ABD'nin 2 Kasım seçimleri, açıktır ki, yalnızca bu
ülkeyi değil, tüm dünyayı çok yakından ilgilendiren
bir özellik taşıyor. Bunun nedeni, ABD'nin dünya-
daki büyük güç konumu ve Başkan Bush'un yö-
netim anlayışının yarattığı sonuçlardır.
Başkan'ın yeniden seçilmesinde partisinin seçim
propagandası mekanizmasının çok etkili çalışma-
sının büyük katkısının olduğu; bunun sonucu be-
lirlediği üzerinde neredeyse görüş birlıği var.
Bush'un seçim propagandası çalışmalan, öz ve
biçim olarak başanlı sayılıyor. Olağanüstü parasal
kaynaklar; çokyetkin, gerçek profesyonel uzman-
lar ordusu ve her konuda bir saat gibi işleyen ge-
nel ve yerel düzeyde gerçekleşen yönetim ve ör-
gütlenmeyle seçimi biçimlendirdi, denilebilir. Yine
de seçimin sonucu, yalnızca, Cumhuriyetçilerin
propaganda yetkinliğine bağlanamaz.
ABD seçimleri, üç yıl önce yaşanan ünlü 11 Ey-
lül terör eyleminin korkutucu gökjesinde yapıldı. Üç
yıl boyunca medya tarafindan halkın aklına kazı-
nan teröre dayalı ölüm korkusu, bu sonucu doğu-
ran temel etmendir. ABD halkı, terörle savaşımda,
şimdikı Başkan'ı, rakibine göre çok daha kararlı
buldu. Bu kararlı tutum, Usame bin Ladin'in ya-
kalanmamış olması ve Irak başarısızlığına karşın,
korku içindeki kitlelerce olumlu bulundu. Unutul-
maması gereken, ölüm korkusunun, artan işsizlik,
sosyal güvenliğin darattılmış olması, dış ödemeler-
deki büyük açık ve bütçe açığı gibi ekonomik ba-
şansızlıklan ikincil kıldığı gerçeğidır. En kaliteli bir
litre benzini bizim paramızla bir milyon liranın altın-
da bir fiyatla satın alabilen ABD halkı, seçimlerde
var olan ekonomik olanaklarını arttırmak yerine
elindekini korumanın tutsaklığıyla davrandı.
Inanç dünyasının derinliklerinde ateşlenen kor-
kunun, Başkan Bush vedestekçilerincetoplumsal
alana taşınması; eşcinsel evlilığıne çok kararlı bır
tutumla karşı çıkılması, kürtaj yasağının ısrarla sa-
vunulması ve ateşli silah tutkusunun kutsanması,
sonuçta oy sandığına da yansıdı. Bunlara, Başkan
Bush'un uluslararası çevre anlaşmalanna katı bir
biçimde karşı çıkmasıyla büyük şirketİere sağladı-
ğı olağanüstü kârlar ve savaş ortamının yarattığı si-
lah gereksinimi artışının sonucu oluşan büyük ka-
zançlar ve zenginlere sağlanan vergi kolaylıklan da
eklenmelidır.
Başkan Bush'un seçilmesinde önemli bir etken
de uluslararası ilişkilerde kural olarak tek başına
davranmasıciır. Bu tutum ABD halkınca olumlu bu-
lunuyor.
Çünkü ABD halkı, dünyanın diğer ülkelerinı ken-
dilerinin koruduğu ve ekonomik yardımlarıyla bes-
lediği kanısındadır. Avrupa'nın Ikincı Dünya Sava-
şı sonrasındaki yeniden yapılanması; azgelişmiş
ülkelere yapılan ekonomik yardım ve özellikle de
Sovyetler Bırliği'nin dağılmasını sağlayan girişım-
ler, ABD halkına göre kendi para ve insan kaynak-
lanyla gerçekleşmiştir. ABD'nin dünyada tek süper
güç özelliği kazanmasının da körükleyip beslediği
bu anlayış, halk arasında tam bir kolaycılıkla, ABD
ne yaparsa doğrudur kanısını egemen kılıyor. Bu
kanı, ABD halkı arasında o kadar ileri noktalara ta-
şınıyor ki, ABD yönetiminin, savaş tutsaklarının
haklannı koruyan Cenevre Antlaşması'nın çiğnen-
mesine aldırış edilmemesi gibi çok ürkütücü sayıl-
ması gereken bir sonuç veriyor.
Oysa madalyonun bir de öteki yüzü var. Bilinen
bir gerçektir ki, ABD halkı, diğer ülkelerin sağladı-
ğı sermaye olanaklanndan ve yine diğer ülkelerden
gelen nitelikli işgücünün büyük katkılanndan yarar-
lanıyor. Yabancılann, ABD hükümetinin borç senet-
lerini satın alarak sağladığı 500 milyar dolarta yıllık
dış açığı ve 415 milyar dolar dolayındaki ABD büt-
çe açığı kapatılıyor. Bir başka anlatımla. asıl ABD
halkı, göreli daha yoksul halklann yüksek faiz bek-
lentisiyle verdiği paralarla geçıniyor. Yine o ülkeler-
de eğitim alan insanların verimli emeğinden yarar-
lanıyor; eğitim masrafını yoksul ülkelerin karşıladı-
ğı eğitilmiş işgücünden yararlanıyor.
Hiç kuşkusuz bu eşitsizliği esas alan uluslarara-
sı ilişki anlayışı ve ekonomik işleyiş, uluslararası dü-
zeni ABD yaranna çalıştırdığı için yeğleniyor; küre-
selleşme süreci açıkça ABD'ye yanyor. Böyle olun-
ca da yoksul ülkelere ekonomik yardım verilmesi,
dünya ticaretinin yoksul ülkeler yaranna yeniden
yapılandınlması, IMF ve Dünya Bankası'nın daha
demokratik bir yönetime kavuşturulması; terörle
savaşım, nükleer silahlanma ve dünya banşı gibi
uluslararası sorunlann çözümü de bir yana bırakı-
lıyor. Dünyanın bu gibi gereksinmeleri de iyice unırt-
turuluyor.
Tersine kimi çok sınırlı beklentiler olsa da Bush
yönetiminin ikinci döneminde de birincisini daha
aşırı noktalara taşımasına neredeyse kesin gözüy-
le bakılıyor.
Bayramınızı kutlar, başan ve sağlık dilerim.
yakup@metu.edu.tr
DÜNYA EKONOMlSİNE BAKIŞ / ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net
Arafat öldü, "algı yönetimi" (percepti-
sn management) makineleri tüm hızlany-
a çalışıyorlar "Merhum belki büyük dev-
tmciydi, ama devlet adamı değildi"; "Te-
•örle banş arasında seçim yapamadı";
'Arafat'ın ölümü bir dönüm noktasıdır";
'Fılistin-lsrailbanşıntn önündekien büyük
mgel kalktı"; "Birde 'pragmatist' liderier
şbaşına geçerse."
Kimse kendini kandırmasın, Amerikalı
jeneralin Felluce'deki direnişçiler için kul-
andığı "Irak karşıtı güçler" kavramı ne ka-
jar doğruysa Filistinliler için de bugün an-
ak o kadar banş umudu var! Ne Arafat'ın
«rine yönetimi alacak olanlarda ne de Şa-
t>n yönetiminde ve Israil toplumunda °ba-
ıj;" (Artık bu ne anlama geliyorsa?) ger-
;ekleştirecek ırade yok.
Arafat'ın da birçok insani zaafı vardı, ak-
ı her şeye yetmiyor, sık sık aşması olanak-
az maddi engellerin karşısından, stratejı-
n unutup doğaçlama ilerliyor, doğaçlama
lâkim oldukça da manevralar içinde kuy-
uğunu yakalamaya çalışan tilki gibi dönüp
Juruyordu. Ama CIA ile yakın bağları oi-
Tiasıyla övünen Stratfor analiz şirketinin
jaşkanı George Friedman'ın, bir değer-
endırmesinde vurguladığı gibi; "Arafatbir
yeyı başardı, bu da yeter. Tüm düşman-
artna -Arap ve Arap olmayan- karşın Fi-
ıstin ulusunu yaraff/"(11.11.04).
Gerçekten de 1967 savaşında Arafat,
Filistin kurtuluşu için müca-
dele eden gruplan birleştir-
dikten sonra başlayan süreç
içinde, Filistin halkı, savaşırken ulus kim-
liği kazanmaya başladı. Intifada bu kimli-
ği pekiştirdi. Arafat yakın arkadaşlanyla
birlikte Tunus'tan Filistin'e dönüp Oslo sü-
reci başladığında, bir Filistin devleti oiası-
lığı da dünyanın gündemine oturdu. Ne ki
o sırada, ABD ve Israil'in Soğuk Savaş
sonrası yönelimleri, seküler ulusalcı ve
modernist Arafat ve FKÖ karşısında Arap
monarşilerinin tutumu, petrolün giderek
artan önemi, Filistin ve Israil halklannın
üzerinde anlaşabileceği bir barışın koşul-
lannı hızla ortadan kaldınyordu. ABD'nin
emperyal politikaları benimsemesinden,
Israil'in de etkisiyle şekillenmeye başla-
yan Büyük Ortadoğu Projesi'yle bir neo-
klasik sömürgeci programın uygulamaya
konmasından, Irak, Guantanamo, Ebu
Garib'den, işkence skandallanndan, Fel-
luce'nin, içindekilerie birlikte "istimlakedil-
mesinden" sonra, bugün banş çok daha
uzak bir geleceğe itilmiştir.
Başka nedenler de var
Arafat'ın ölümüyle Filistin yönetiminde
bir siyasi boşluk oluşmasıysa iyimser ol-
mayı daha da zorlaştınyor. "Algı yönetimi"
makineleri, bu boşluğun tüm faturasını
Filistin'de Oliim ve Umut
Arafat'a çıkanyor; yıllar boyunca Israil'in en
umut vaat eden Filistin liderierini katlet-
miş olmasını gizlemeye çalışıyor.
İlk bakışta, yine de bir umut var gibi gö-
rünüyor. Oyle ya, Arafat'ın yerine geçme-
ye başlayan Kurey (Ebu Ala) ve Abbas
(Ebu Mazen) gibi iki yaşlı siyasetçiyi, Dah-
lan gibi fırsat kollayan gençleri, Batılı yo-
rumcular "prag-
matist" liderier ola-
rak niteliyorlar ve
ABD-lsrail ikilisinin
bunlaria çalışmaya
hazır olduğunu sa-
vunuyorlar. Ger-
çekteyse durum
oldukça farklı.
"Pragmatik", eğer
"verili gerçekleri"
(yerteşimler kalıcı-
dır, Kudüs lsrail"in
başkentidir, sürgündekiler dönemez) ka-
bul etmek anlamına geliyorsa, bu liderle-
rin gerçekleştireceği bir banşı Filistin hal-
kının kabul etmesi olanaksız. Bugün en
güçlü aday Ebu Mazen, ama o başarısız
Oslo sürecinin mimarı, ikinci Intifada'ya
karşı çıkmış biri. Handelsblart ın da dik-
kat çektiği gibi Mazen'in halk arasında hiç-
bir desteği yok (10/11). Diğer bir deyişle,
60 gün içinde yapılması gereken seçimler-
de eğer Hamas'ın desteğini alamazsa se-
çilmesi olanaksız. Üstelik, Filistin toplumu
içinde sınıf çelişkileri de ondan yana de-
ğil. The New York Times'ın bıldirdiğine
göre, gençlenn çoğunluğu, El Aksa Şehit-
leri Tugayı gibi militan (ve yoksul) gruplar
Kurey ve Abbas
için "Bunlar gizli
gizli Israil ile görü-
şüyorlardı. Villalar-
da oturuyorlar,
hepsi Filistin halkı-
nın sırtından zen-
gin oldular" diyor
(11/05). Dahlan
(43) ise görünü-
şüyletelevizyondi-
zilerindeki iyi gi-
yimli gangsterleri
anımsatan, çok ihtiraslı biri. Ancak onun
da Gazze'deki yan mafyalaşmış ilişkilerin
dışında önemli bir tabanı yok. Üstelik, kı-
sa süre önce, bir "çalışma tatili" için Ingil-
tere'ye davet edilmiş olması (Counter-
punch, 10/11) Ingıltere'yle çok yakın iliş-
ki içinde olduğunu gösteriyor.
Tek toplumsal tabanı olan lider Mervan
Barguti'yse Israıl'de
ömür boyu hapis. Bar-
guti, işgal altındaki top-
raklarda yetişmiş, Oslo anlaşmasına hep
karşı çıkmış, Intifada'yı desteklemiş, FKÖ
içinde bürokratik bir görev almayı redde-
derek demokratikleştirmek için çabalamış
biri. Gerçek bir lider adayı. Bir Lübnanlı
yorumcunun dikkat çektiği gibi (Daily
Star, 11/11) Hizbullah'ın elinde birçok Is-
rail askerinin cesedi var, bir değiş tokuş bu
sorunu çözebilir, Barguti'yi Filistin'in Man-
dela'sı konumuna yükseltebilir. Ama bu,
kısa dönemde olacak bir şey değil. Kısa
dönemde, Landeszeitung'un "Bir lider-
lik çatışması, hatta bu kez Abbas ve Ku-
rey gibilerine karşı bir 'Intifada' beklene-
bilir" (10/11) saptamalanna katılmamak
zor.
Ve din falrtörü
Israil halkının eğilimleri de umut veımi-
yor. Israil halkının yüzde 58'i Arafat'tan
sonra bile bir şeylerin değişeceğine inan-
mıyor; yüzde 60'ı Şaron'un Gazze'den tek
yanlı çekilme planını destekliyor; yüzde
64'ü ise Arafat'ın Tunus'tan dönmesine
izin verilmiş olmasının bile büyük bir hata
olduğunu düşünüyor (Haaretz, 11/11).
Şaron'un yakın dostu ve New York
Post'un Israil muhabiri Uri Dan da Jaru-
salem Post'taki yorumunda, Bush'un se-
çim zaferinden hareketle, şimdi bir deği-
şiklik beklemenin hayal olacağını yazıyor
(10/11).
Israil'de son yıllarda dinci akımlann güç-
lenme ivmesine bakınca, bu ruh halinin kı-
sa sürede değişeceğini düşünmek zor. Uri
Avineri'nin Maariv'deki "ıç Savaş Yolun-
da" başlıklı çözümlemesi bu açıdan çok
anlamlıydı. Avineri, Israil hükümetinin, her-
hangi bir banş süreci için en önemli önko-
şul olan yerleşimleri sökmeye kalkması
halinde bir iç savaş ortamı doğacağını
gösteriyor. Avineri, artık yerleşimcilerin ra-
dikal dinci kesimlerin etkisi altında oldu-
ğunu, özel statülü "Yaşivot Hesder"in
(Tevrat okullan öğrencilerinden oluşan as-
kerierin) ordunun içinde azımsanmayacak
bir düzeye ulaştığını anımsatıyor; bunlann
da genelkurmayın değil din adamlarının
sözünü dinleme eğiliminde olacağını vur-
guluyor. Üstelik din adamlan ve yerieşim-
ciler arasında, devletin demokratik yasa-
lara göre değil, Halakha'ya (dini yasalar)
göre yönetilmesini isteyen, laik yasalan
Goyim (yabancılardan kopya edilmiş) sa-
yan bir eğilim güçleniyor. Genelkumıay
başkanı da ordunun dağılma tehlikesiyle
karşı karşıya olduğunu söylüyor (Maariv,
11/11). Kısacası, Filistin'de çok uzun sü-
recek bir belirsizlik süreci başladı. Banş ise
gündemde değil.