20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 EKİM 2004 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Öliim mü Uygarlık? Cuma günü Samara'da 100 ölü, 150 yaralı! Per- şembegünü Bağdafta 56 ölü... En çok ölenler, ço- cuklar!.. Ya önceri günler? Ya daha sonraki günler? Artık iç sayfalarda haber oluyor bu kıyımlar. He- le "Milliyefte bir başlık gördüm, Samara kentin- de birbaskn yapan ABD askerteri birrehineTür1<'ü kurtamiışlar, ama 100 Iraklıyı öldürmüş, 150'sini de yaralamışlar... Filistin'de de benzerhaberler: Israil uçaklan Gaz- ze'yi bir kez daha basmış, kırk elli Filistinlryi öldür- müş... llgisiz unursamasız, her g ü n TV'lerde seyredi- yoruz, oku/onjz, duyuyoruz... Irak'ta böyle, Filis- tin'de böyle, Afganistan'da böyle... Eski Amerikan filmlerinde ızlerdik ya Afrikalı, Asyalı insanlann acı- masızca kı/ılmasını... Onları "/r7san"saymazdı si- nemacılar,filmcileriöldüröldürebildiğin kadar, zen- ci, Kızılderili, san derili, hatta beyaz derili... önden arkadan, yerden havadan aç ateşi!.. Hiroşima'da bir anda yok edilen elli bin Japonu da unutmaya- lım... Bayıla bayıla, alkışlayarak seyretmedik mi yıllar- ca John Wayne'lerin Kızılderili !eri keklik avlar gibi öldürmesini!.. Afrika'da, Asya'daki beyaz sömür- gecilerin kıyımlannı... Hindistan'da Ingiliz askerle- rine yardakçılık eden Gunga Oin'leri alkışlamadık mı? Uyuşturulmuştuk, aldatılmıştık, gözümüz boyan- mıştı, çocuktuk. Sonra büyüdük, dünyanın kaç bu- cak olduğunu, Batı zenginliklerinin, yoksul insan- lann sömürüsünün sonucu olduğunu anlamaya başladık... Ama hâlâ sömürgen Batı'yı anlama- mazlıkta direnmek neden? Her şeyi onlardan bek- lemek, Avrupa'dan, Amerika'dan!. llle de onlann ya- nında olmak, "Bizi de aranıza aJın" diye ne istiyor- larsa hepsini yapmak... Iki Fransız rehine için Fransa'da kıyamet koptu. Iki Kalyan kızını kurtarmak için italya olağanüstü uğ- raştı. Bayram ettiler ülkelerine dönenleri karşılamak için... Oysa bizim gırtlakları kesilen kamyon şoför- lerimizin sayısı kaça çıktı!.. A m a bizim hükümetı- miz suspus. Ingilızın, Fransızın, Italyanın canı de- ğerli, vazgeçilmez!. Ama Türk'ün öyle mi? Şirket- ler para kazanacak, maliyemize kazanç girecek, ama varsın yirmi-otuz şoför ekmek parası uğrunda can versin, kime ne? Bakıyorum gazeteler, TV'ler coşkulu gündemler yaratmak peşinde, eğlence, saçma sapan filmler, güzellikyarışmalan... Uyutan, sindiren, insanlığın- dan koparan, duygudan, sezişten, anlayıştan uzak- laştıran birtutum içinde... Irak'ta çocuklar ölüyor. Filistin'de çocuklar ölü- yor... Bir savaşta, bir büyük çarpışmada değil, ev- lerinde uyurken, okullannagiderken... Tepeden ya- ğıyor bombalar, evler yıkılıyor. Sokaklar, yollar... Tanklar giriyor, yerte bir ediyor terörist anyoruz di- ye! Kim o terörist, ülkelerini istila edenlere karşı el- deki ilkel silahlaria direnenler, çarpışanlar... 21. yüzyıl, geçmiştekileri aratıyor... Bunca zu- lüm, bunca acı, bunca haksızlık, bunca acımasız- lık!.. Bir de kalkıyoruz AB'nin, ABD'nin yanında yer alalım.bizdeonlarabenzeyelimdiyeyırtınıyoruz... öldürülen çocuklar, gençler, kadınlar, yaşlılar bir ma- sal hayaletleriymiş gibi. Bir film değil bu, bir düş değil, gözümüzü kapatsak da içimize işleyen bir ya- ra... Insanlara özgüriük, uygarlık getiriyorlarmış! ölüm mü özgüriük, ölüm mü uygariık? DÜZELTME: Salı günkü yazımın girişindeki isim Arşimet değil, Diyojen olacaktı. Düzeltirim. İSTANBUL CUMOK ÇAĞRJSI Yaznnz S». U wmfcMpite etacaşz. BtZ DE. Yüce Önder Mustafa ICemal Atanirk'ün. "Efendiler \e ey Ulus: bîlıniz kı. Tüıkıye Cumhunyeo şeyhier, dervışler. müntler ûlkesı olamaz. Endogru. en gerçektarikaıuygarlık tarikaOdır" sözûnübenimsemiş, ülkeyı O'nun gösterdıgi çağdaş uygarlık soıyesine ulaşrjrmak çabasında bulımanlara; <\ydırılık bir aeleceğe aelin biriikte köpcü kuralım. DtYORüZ. Geleneksel kahvaltımıza SEN GELMEZSEN BtR EKSlGlZ sloganımız ıle sizkri davet edryoruz. Tarih 10Ekım20O4 Saat : 11 00-15 00 arası Yer : Kadıköy EYSAN OTEL TERASI (İSK.ELE KARŞISI-R1HTIM CADDESl NO: 26) Iletişim Nursel Atmacalı 0532 302 99 22 - 0216 368 36 65 MineNazıkBal 0542 618 10 18 (Gazetemızden Konuk Yazarlanmız da aramızda olacaklardır) NOT AvTupaVâkası"ndangelecekarkadaşianmızırıA\Tasya Maratonu'nu göz önüne alarak denız yolunu kullanmalannı önennz) Araştırmacı gazeteci adaylanna çağrı Uünyayı ve Türkiye'yi luntyan... GeHşmeleri izieyen, sorgulayan ve denetleyen... Meslek ilkelerine saygıiı... Toplumsal duyariılık ve sorumluluk taşıyan... Uğur Mumcu 'nun gazetedük çizgisini devam ettirece/u . Gazeteciler >etıştirmek amacıyla Araştırmacı Gazetecilik Kursu düzenlenmektedir. Şu anda bir yerde çalışmayan. 25 yaşını aşmamış, uruversıte mezunu gençler arasından yuz yuze görüşmeler sonucunda seçılecek adaylara, karşıliksız bursla j . i aj kuramsal eğıtıcn venlecek ve eğıtımı başanyla lamamlayanlara basın kuruluşlannda nıeNİeki deneyimlenni geliştiıme olanağı sağlanacaktır. Vakfımi7dan alınacak başvuru dosyalannm 19 Kasım 2004 Cuma günü saat l8:UO'e kadar Vakla teslım edilmesi gerekmektedir. Ş m ı ı r r ı o ı |6AZETECİIİK rnurncu vAKFIPans csdoesı No 1 -ı KavaklKle'8,'0eS40 ANKARA Tol (0312) «1? 77 20p6x Fate (0312) 417 5? 48 « posta jmagoumag.org tr www umag org tr Otoyol Savurganlığı Demiryolu politikası, Demokrat Parti iktidanndan, yani 54 yıldan bu yana kanayan bir yaradır. Demokratlar, ABD'nin Marshall yardımı tuzağına düşerek ulaştırma politikalannı tümüyle karayolu yapımına dayandırdılar. MÜHİT CERİT Makine Y. Mühendisi B en, dinsel ve burjuva ahlakı- nı çoktan aşmış, çağcıl (se- küler) ve insancıl (hümanist) ahlak anlayışına varmış bir sosyalisttim. Ama ülkede egemen olan yönetim sistemine bakınca Islama ve Kuran'a bağhlıklannı yinele- mekten geri duraıayan iktidar sahipleri- ne anladıklan dille seslenme yolunu seç- tim. Şimdi sözlerimi iki güncel olayla ve bunlar gibi daha birçok kötülüğün kayna- ğı olacak bir oluşumla somutlaştırayım. Demiryolu cinayeti, potansiyel demiryo- lu ve havayolu cinayetleri ve kadrolaşma olgusu. Söze kadrolaşma olgusundan başlaya- lım. Oldukça uzun sayılabilecek yaşa- mım boyunca kadrolaşmaya gitmemiş hiçbır ıktıdan anımsamıyorum. Ne var ki AKP iktidan kadar acelecisini ve perva- sızını da görmedim. Bilgi, deneyim ve uzmanlığın en çok gerektiği konulara bi- le konuyla ilgisiz kişileri getirmekte hıç- bir sakınca görmüyorlar. Atamalarda tek ölçüt kendilerinden olduğuna inanmak. Hepimızin yakındığı ve gerçekten gele- ceğimiz için en büyük yıkımlardan biri ola- cak olan beyin göçü'nü böyle mi önleye- ceğiz? Kendini görevine adayan, para pul düşünmeden bir yenilik, bir gelişme sağ- lamaya uğraşan, özverili gençleri bu ka- fayla mı yetiştireceğiz, yetişmişleri elde rutacağız? Şimdi demiryolu cinayetine gelelim. Osmanlı'nın çöküş dönemi şairlerinden Enderuni Vasıf, oğluna yazdığı Nasihat- name de. öğütleri arasına şunu da ekliyor: "Bir de heves etme hendeseye / Düşme sakın ol vesveseye". Bizim demiryolcu- ların bu öğüde iyi uyduklan anlaşılıyor. Onun için de ilk iş olarak hendeseyi, ya- ni geometriyi boşlamışlar. Oysa tüm me- kanik düzeneklerin yapımında, dahası ev- renin işleyiş düzeninde birinci öğe ge- ometndir. Bundan 20-25 yıl önce Kuzey Deni- zi 'nde koskoca bir petrol platformu, unu- tulan bir tek gergi çubuğundan dolayı çökmüştü. Aslını ararsanız demiryolu politikası, De- mokrat Parti iktidanndan, yani 54 yıldan bu yana kanayan bir yaradır. Demokrat- lar, ABD'nin Marshall yardımı tuzağına düşerek ulaştırma politikalannı tümüyle karayolu yapımına dayandırdılar. Onlar- dan sonra gelenler de bu politikayı sür- dürdüler. Bu politika otoyolcu Ozal ile doruğuna çıktı. Ulaştırmada birinci öncelik demir- yollannın yenilenmesi, ilk elde Istanbul- Ankara arasının kısaltılarak çift hat yapıl- ması ve karayollannın birçoğunda mev- cuda iki şerit ekleyerek trafiği rahatlatmak iken, otoyol savurganlığına sapıldı. AKP iktidan öncesi ginşilen Mavi Tren, Fatih Ekspresi gibi hızlı tren denemeleri ıse öteki trenleri istasyonlarda beklete- rek yolu açma biçiminde oynanan kome- dilerdi. Bu bakımdan, demiryolu politikasında bütün suçu AKP iktidanna yüklemek hak- sızlık olur. Onlann affedilmez hatası bi- lime, özellikle geomerriye ve fizik kural- lanna karşı takındıklan umursamaz turum- dur. Öyle ki TC Devlet Demiryollan Genel Müdürlüğü'ne getirilen kişi, Pamukova ci- nayetinden önce konunun uzmanı bilim adamlannın önerilerine, feryatlanna ku- lak asmadığı, kazadan sonra istifa etme- diği gibi TBMM'de bu bağlamda yapılan tartışmalarda, "O sırada bildiginı bütün dualan peş peşc okudum" diyen bir mıl- letvekılıne, "Fena mı, sonunda siz de bi- zim görüşümüzegeldiniz!'" diyecek ölçü- de pişkinlik örneği veriyor. Bir iktidar millervekili de "Kazanın asıl nedeni sizim kem gözünüzdür" dıyebılıyor. Daha or- taokul sınıflannda öğretilen cisimlerin sıcaklık derecesiyle orantılı olarak gen- leştiği (uzadığı), bu genleşme oranının metallerde, bu arada demirde daha çok ol- duğu, eski raylann ek yerlerinde bunun için boşluk bırakıldığı gerçeğini bile öğ- renmemiş yeni demiryolculann bu boş- luklan taktak seslerini kesmek için kay- nakla (yani yine demirle) doldurduklan- nı öğreniyoruz. Kaza yerinde çekilen re- simlerde de bu kıvnlmalar açıkça görü- lüyor. Gelelim beklenen (potansiyel) toplu ölümler adayı Devlet Havayollan'na... Uçak endüstrisi, bugün metalurji, meka- nik, elektrik, elektronik, aerodinamik bı- lim ve teknolojilerinin tümünün katılı- mıyla gerçekleştinlen en yüksek duyar- iılık ve titizlikle başanlan, en ileri endüst- ri dallanndan biridir. Böyle tümleşik bir emeğin ürünü olan uçağı işletme işi de ay- nı titizliği ister. Çünkü bir uçak kazası, yüz- lerce kişinin birden ölümü demektir. Bu hizmetin başına getirilen teknik genel müdür yardımcısıyla yapılan bir söyleşi- yi okuyunca tüylerim ürperdi (Cumhuri- yet gazetesi, 24-31 Temmuz 2004 sayıla- n) Gazeteci soruyor: "RJ 70 ve RJ100 uçaklannın güverdi olmadığL, bu nedenle hangara çekfldiği, sonrayeniden servise ko- nulduğu söyleniyor, ne dersiniz?" Yanıt, "Efendim bu uçaklann kanatlannda su toplanrvordu, korozvon vardı. Ancak. İn- giljz Srvil Havacıuk Kuruluşu uçmaJann- da sakınca yok dedi. Ben ona bakanm." Inanılır şey mi? Bu uçaklar düşünce sen satıcıdan tazminatım alacaksm, peki ölen o kadar insan ne olacak? Aynca, tüccar kafanla yaptığm bu hesap da yanlış. Çün- kü böyle bir durumda satıcıdan alacağm para, ölenlerin ailelerine ödeyeceğin taz- minatı karşılamaz. Bu arada bu yetkilinin korozyon denen oiayı da iyi bilmedigi anlaşılıyor. Çünkü gazetecinin "Korozyon dediginiz paslan- ma mı" sorusuna "Hayır, o demirle oksi- jenin birieşmesine denir, bu ayn bir şey. Türkçede karşılığı yok" yanıtını veriyor. Okuyucuyu yorma pahasına olayın doğ- rusunu kısaca anlatalım: Korozyonun Türkçe karşılığı yenim'dir ve kısa tanım- laması şudur: Yemm, metallerle oksijenin, denge du- rumuna gelinceye (yani artık paslanacak metal kalmayıncaya) dek süren çatışma- sıdır. Sayın genel müdür yardımcısına bu konudaki bilgisini ilerletmesi için hemen 2 kitap önerebilirim: Metalik Korozvon tlkeleri ve Kontrolü Doç. Dr. Ahmet Çakır, 1990. Endüsrriyel Borulama El Kitabı, Mak. Y. Müh. Ali Münir Serit, 2000. Bu işı bilenler yıllık yenim hıa'm ölçer- ler, standart değerlerinin üstündeyse ma- lı reddederler. Kısaca, uçağın yapımı da işletmesi de bilgi, deneyim ve uzmanlık ister. "Bilenlerle bihneyenler hiç bir olur mu?" Demek ki uçak işletmek otobüs ve tramvay işletmeye benzemiyor. Bu söyleşiler, bilim adamlannın ve işin uzmanlanmn açıklamalan uzayıp gidi- yor... Bana da SakalhCelâlı sevgi ve say- gıyla anmak kalıyor. "Cehlin bu merte- besi ancak tahsil ile mümkündür!" Planlama ve Sosyal Demokrasi EreanYEŞtLYUKT T ürkiye'de sosyal de- mol^atlar, planlama- yı savunmak yerine serbest piyasayı ve özelleştirmeyi savunuyorlar. Kamu yatınmı olmadan. Ana- dolu'nun geri kahnış yöreleri- ne hiçbir sermayedar yatmm yapmaz. Bugüne kadar da yap- madılar. Buralarda yatrnm ve üretim olmadığı için nitelikli işgücü ve insan yetişmemiş- tir. Bu insanlar köylülükten çı- kamamış ve şehirlere göç ede- rek şehirleri köyleştirmişler- dir. Demokrasi, şehirleşmey- le ve sanayileşmeyle gelişe- bilmektedir. Yani, eğitihniş iş- gücü olmadan demokrasinin yaşanması mümkün değildir. Batı ülkeleri, bugün bazı özelleştirmeleri sırtlayabili- yorsa bu bir ölçüde, "Sosyaliz- min yöntemlerinearükihtiya- cımız kalmadı" diyebilmek içindir. Kaldı ki oralarda da 1930'lann zorunlu örgütlen- mesi olan, devletçilikten bir ölçüde ödün vermeyi kolay- laştıracak dev sermayeler ge- lişmiş, büyük enerji ve ulaşım yatırımlannı üstlenebılecek düzeye gehniştir. 1930'larda bunJar devletin işiydi. Bugün- kü özelleştirmelere rağmen Batı ülkeleri, yine de, devleti en iyi şekilde örgütlemiş ül- kelerdir. Bizimkiler rantı besleyen enflasyonu körükleyerek ya- ratılan güdük özel sermayeye bel bağlayarak kamu kuruluş- lannı özelleştirebileceğimizi ve liberalleşeceğimizi sanıyor- lar. Yani örgütlü aklın yerini bi- reysel aklm insafina bırakıyor- lar. Sosyal demokratlar, eşitsiz- liği özendiren, gelir dağılrmı- m bozan, tekellerin oluşması- na yol açan, doğaya zarar ve- ren piyasa ekonomisine karşı olmak durumundadırlar. Bü- yük tekellerin hâkim olduğu ekonomilerde insanlar gelişe- mez, işverenlerin çahşanlar üzerindeki baskısı ve etkisi artar. Ekonomik güç giderek politik güç haline dönüşür. Gi- derek devleti de denetim altı- na alır. Görünüşte adı demokrasi de olsa, aslında oligarşik, gide- rek üstü kapalı faşizan bir dü- zene dönüşür. Sosyal demokraside, kay- naklann etkin bir biçimde kul- lanılması, üretimin toplumsal yararlara göre yönlendirilme- si, herkesin ulusal gelirden hakça pay alması, iş olanağı ya- ratılması için planlı ekonomi bir araçtır. Planlama, piyasa ekonomisinin doğuracağı sa- kıncalan, zararlan azaltıcı bir araçtır. Bunun için de kamu yatı- nmlan ekonomide düzenleyi- ci ve dengeleyici bir öneme sahiptir. Batfdaki sosyal demokrat partiler bile gelişmiş ekono- milerine rağmen parti prog- ramlanna. herkese iş güven- cesi sağlayabilmek için eko- nomik planlamaya ilişkin yap- tınmlar içeren maddeler İcoy- muşlardır. Isveç'te, sosyal de- mokratlann bu alandaki temel ilkesi, halkın denetimindeki planlı bir ekonomik düzeni gerçekleştirmektir, diye mad- de vardır. Fransa'da, sosyalizmin yolu planlı ekonomiden geçer, den- mektedir. Işletmelerin üretim- leri halkm ihtiyaçlanna yamt vermek ve bu konuda öngö- rülen planlara uymak zorunda- dır. italya'da, ekonomik plan- lar doğrultusunda yönlendirme çabalan özendirilir, der. Al- manya'da, insanlann artan re- fahtan pay alabilmeleri için ekonominin yapısal değişme- lere plan çerçevesinde uyum- lanması kaçınılmazdır, diye yazar parti programında. Şimdi Batı'daki sanayileş- miş, eğitilmiş insan malzeme- leriyle, yönetici duruma gelmiş nitelikteki çalışanlanyla sosyal demokrat partiler yine de prog- ramlanna planlamayı koyup azgın piyasa ekonomisini fren- lemeye çalışırken, bizim sos- yal demokrat partiler geri kal- mış bir toplumda planı neden savunmuyorlar da serbest pi- yasayı biz daha iyi yapanz di- yorlar, anlamakta güçlük çeki- yorum. Son bir söz; sosyal demok- ratlardan sana ne diyeceklere: Ben herkesin "üstüne vazife olmayan işlere" kanşması ge- rektığinı savunuyorum. Tatilciterin %10'u reklamla, %90'ı tavsiye ile kendi otellerini bulurlar... C lub Orıent. Ant* Çağm adalet. sağlık ve harış ıçın buluşma merkezı olan Ûren"de denee "sıfıf bınttf yıMelı bir tatil köyüdür Homeros'un doğum yen "Işıklar SahJlfnde. Dünyanm atmosferinde oksi)en oranı en yüksek ıki noktasından biri olan Edremit Körfezı'nde, Zeyön Rıvıerası'ndadıı. Club Onenfte, Ege sıtlinde yapılmış 62 dubleks yapınm h«r dairesı 2-4 veya 4-6 kişılık aileler için tasarianmış, ıçlerınd* duş,WC ve tetefon olan odabrdan oluşur Tûm kapılar dev bir botanık bahçesıne açılır. Bahçe bıter. ıncecık kumlu pb| başiar. ûzürlüler ve engeüiler ıçın tümüyle düzayak. vejetaryenter ve dıabetıkler için sorunsuz tatıl Gûnlük doktor vtriti Ekim 2004 Kip başı YP39.000.000 TL, 0-12yaf ûcrttsU. (3.)-4.-S.,S. kipkr 22.000.000 TL Club Orient Holiday Resort, Ören-Borhaniye Tel. 0.266.416 53 54 - 416 34 45 • Faı: 0.266AH 40 U Âirtik Cağın Konventusu Örende yer alan Club Orient umaararas sanatcılann. arlıeolOBların ve çeyrecBerin gûnûmûzıtelo Buluşma Merkezidir. ww» ctub-oricnt.com YAPIM-C KULTURTURLAR1 MALAMABEACHHOTEL 09-17Ekim Akyariar - Bodrum Bodrum Sualt Arkeoloji Müzesi, tekne turu Sabah-öğle-akşam yemekleri, arada tost, meşrubat ve yerli içkiler Kişi Başı 450.000.000 TL Gastronomi Turu 08 -10 Ekim Kastamonu - Taşköprü - Daday Geziier, konaklar, külliyeter, müze, dokuma atölyeleri ve at çiftliği, Damak tadı - Buryan kebabı - Etli ekmek, Köy kahvaltısı Kişi Başı 210.000.000 TL lr*atYAP!M-CA.Ş. BENDİSTRAVEL-2142 Türkocağı Cal. Basın S^ayt No: 1 Kat 4 Cağalo^u - lstanfwl Tel: 0 212 -520 2191-92 5224925 Faks:0212-5205023 Tur1afenaz30 PENCERE 'Azınlıklap' Oykiisü... Frenk dostlarımızın deyişiyle 'Kürtlerin azınlık hakları' gibi laflar ortalıkta doiaşıyor ve ilginç çağ- nşımlarayol açıyor... Ne gibi çağnşımlara?.. • Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923'te imzalan- dı; Cumhuriyet'in ilanına üç ay vardı... Istanbul'da padışahçılar ayak sürüyoriardı.. Dersaadet'te de hilâfet yanlılan.. Osmanlı'nın yasaları yürüriükteydi; laik hukuk ufukta bile görünmüyordu.. Lozan'da Hıristiyanlar ıle Museviler (bir başka de- yişleRumlar, Ermeniler, Yahudiler) 'azınlık'saytlmış- lardı.. Osmanlı'da dinsel hukuk ağır bastığından bu kurallann Hıristiyanlara ve Yahudilere uygulanma- sı olanaksızdı; bu ortamda azınlık hukukunun ge- rekçesi vardı; Müslümanın mırası, evliliği başkay- dı, boşanması başkaydı; Yahudinin, Rumun, Erme- ninin başkaydı... Avrupa devletleri Fransız Devrimi'nin tohumla- dığı ortak laık hukuku benımsemişlerdi; ama, Tür- kiye bu hukuka uzak yaşıyordu. • 1926 yılına ulaştığı zaman, Ankara, padişahlığı ve halifeliği yıkmış, Cumhuriyeti ilan etmişti; ama, temel hukuk eski dinsel hukukun mirasını taşıyor- du... 4 Ekim 1926'da 'Medeni Kanun' benimsendi.. 1 Mart 1926'da 'Ceza Kanunu' geçerli oldu.. Birincisi Isviçre'den, ikincisi Italya'dan alınmıştı, laik temellere dayanıyordu, dinsel kanunlar tarihe kanşmıştı... Ülkede yaşayan Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, daha başka deyişle Hıristiyanlar ve Museviler, Cum- huriyet Devleti'ne başvurup, Lozan Antlaşması'nda yazılı azınlık haklanndan vazgeçtiklerini duyurdu- lar... Çağdaş hukuk, laik yasalar, yurttaşı kulluktan btrey düzeyine çıkaran temel ilkeler, Cumhuriyet dev- rimiyle biriikte yaşam düzenine dönüşmüştür; bu süreçte Türk, Kürt, Çerkez, Arap, Ermeni, Rum, Ya- hudi ayrımı söz konusu değildir. BugünküTürkiye'nin düzeninde neazınlıklar var- dır.. Ne de azınlık hakları. • AKP yöneticileri Atatürk devrimlerini ve Kurtu- luş tarihımizi ne kadar biliyoriar?.. Başbakan Erdoğan, laik Cumhuriyet'in hukuk ya- pısının nasıl oluştuğundan haberii midir?.. Bu köşede geçen gün sordum: Emine Erdoğan Hanım, Kuran'daki tesettürü benimsiyor da evlilik hukukunu neden hiçe sayı- yor?.. Kadın haklannda şeriatı neden dışlıyor?.. AKP yöneticileri ve eşleri tam bir fikir keşmeke- şi içinde yaşıyoriar... Türkiye Kemalist devrimle tüm hukuk yapısını çağ- daşlık yolunda değiştirmeseydi, bugün AB yoluna girebilir miydik?.. • Laik Cumhuriyet'in hukuk yapısı çağdaşlığın mantığında hazırlanmıştır; son yıllarda temel yasa- larda belirienen kimi maddeler üzerindeki değişik- liklerle Avrupa Birliği yolunda gerekli sonuca ula- şıldı. Bu sonucu AB de onaylıyor... Hiçbir Islam ülkesinde böyle bir hukuk yapısı yoktur; olabilmesi için öteki Müslüman devletlerin de Kemalist devrimi benimsemeleri gerekir; daha başka deyişle 'Aydınlanma'sa çağdaşlık olmaz. Atatürk devrimi sayesinde, Türkiye, hukuk yapı- sıyla tüm Müslüman dünyaya örnek ülkedir. CENGIZ YUCAK Cudi'den Azerbaycan'a Bir General o, vatanseverliğin, Atatürk sevgisinin, banşın ve özgürluğun. devlet ve millet bütünlüğünun sönmeyen ışığıydı! Genel Dağıtm: KARDAK Nanıbahçe S<*ak No 6 Cağaloğlu - İSTANBUL Tei 10212ı 528 66 89 =ax ıC2'2ı 5'9 84 85 e-pos' •ooluTisabonusum@suDeronlıne com BULANCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2003/169 Davacı Şadiye Kırdemir tarafından davalılar Neziha Kırdemir, Fahriye Köse, nüfiıs müdürlüğü aleyhine açılan kayıt iptali davasında venlen ara karar gereğince: Nezat ve Şadiye'den olma. 10.09.1964 Bulancak d.lu Nezilıa Kırdemır ile (Caferağa Mah. Ruşena- ğa Sok. No: 12 A Moda-Kadıköy-tstanbul adresin- de oturduğu bildırilen Neziha Kırdemir ile, Şerif ve Fatma'dan olma. Bulancak Şeyhmusa köyûnden Fahriye Köse'ye belirtilen adreslennde tebligat çı- kartılrruş olup tebliğ edilemedıği gibi yaptınlan za- bıta araştırmasında da adreslerinin tespit edileme- diği anlaşıldığından davalılar Neziha Kırdemir ile Fahriye Köse'ye dava dilekçesi aranıp tebliğ edile- mediğinden davanın tebliğine ilanen karar verilmiş olmakla adı geçenlerin yargılamanın bırakıldığı 8.12. 2004 günü saat 9.00'daki duruşmaya bizzat gelmeleri veya kendilerini bir vekille temsil ettir- medikleri takdirde yargılamanın yokluklarında de- vam olunup karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 30414 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyta, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız habertenyte sivil toplumlann gazetesi. Düzenlı okumak ıçın abone olun. TeJ: 0.212.511 06 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle