17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
i EKİM 2004 PA2ARTESİ CUMHURİYET 8AYFA DIŞ BASIN Nükleer enerjinin kullanımı ortadan kaldınlmadan nükleer silah sorununun ortadan kalkması olanaksız Yeni anlaşmahazırlanmalı• Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'nın uygulanmasını saglamakla görevli Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkam Muhammed El Baradey, korumakla görevli olduğu dünyaya zarar veriyor. Çünkü, görevlerinden biri de nükleer enerjiye sahip olmayan devletlere malzeme ve techizat sağlanmasında yol göstermek. Başka deyişle nükleer silah üretimini engellemeye çalışırken bu iş için kullanılabilecek nükleer enerji teknolojisini kendi elleriyle hükümetlere teslim ediyor. GEORGE MO.VBIOT Z avallı Bay Baradey, işı tam bir parodiyi an- dınyor:Devletlere bomba sahibi olabilecek- lennı ya da olamayacaklannı söylüyor. Iş- te bu dünyanın en abuk sabuk işinin tanımlama- sı. Düşünsenize.. işınız bıkıp usanmadan nükleer silahlanmaya engel olmak. Aynı zamanda da yi- ne yorulmaksızın nükleer silah üretüninde lculla- nılabilecek yöntemleri teşvık etmek. Bu, Ulusla- rarası Atom Eneıjisı Ajansı Başkanı Muhammed El Baradey'ın görevı. 0, deneyimli bir diplomat ve dünya güçlerine karşı gelmek konusunda geçmişteki başkan Hans Blix kadar da yürekli bır adam. Ancak, bir eliyle alırken diğer eliyle vermekle görevli. Nükleer güç olmayan ülkeleremesajı şöyle: Bomba üretme iz- niniz yok, ancak bız size üretimi için gereken mal- zeme ve deneyirru sağlayacağız. Bu çelişki, Iran hükümetine hafta sonunda "defoünasınT söyle- mek konusunda cesaret ve izin verdi. Ajansınınparolası olan "banşafomlan"ıun her zaman bir yalandan ıbaret olduğu söylenemez. 1953 yıhnda dönemin ABD BaşkaıuEisenhower Bırleşmiş Milletler'deki ünlü konuşmasını yaptı- ğında insanlar nükleer bölünmenin dünyanın so- runlanna çözüm getirebileceğine ınanmış gibi gö- rünüyorlardı. Herald Tribune gazetesınde yayım- lanan bır makalade atom enerjisinın yerküreyi cennete dönüştüreceği bıle savunulmuştu. Oto- mobıllerimiz biie gelecekte benzin deposunu dol- durma sorununu ortadan kaldırmak için atom enerjisi ünitelerine sahip olacaktı... Eisenhower Bırleşmiş Mılletler'de konuşurken, "Bu silahı askerierin elinden almak yeterli olmaz. Bu askeri gücü banş sanaö yaratabilecek eüere teslim etmehyiz" demişti. Ve, nükleergüçlerin sa- ^ Ç r n d e l l u s l a ^ ^ Buşehr deki nükleerreaktöriinükleer silah programuıa dahil olduğundan şüphekniJen merkezlerden biri olarak açıkiadı. Aradan geçen zaman içinde ajans ve şeffafhk sözü veren İran yönetiminin aras açıldL I R£UTERS) hıp olduklan uranyum stoklanndan bir bölümü- nü. elektrik üretmeleri için enerji konusunda aç olan bölgelere aktarmalan gerektiğini söyleyerek sürdürmüştü konuşmasını. Savaşmak İçin kullamlıyor Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın yönetme- liğinde görevi nükleer enerjiye sahip olmayan devletlere "malzeme. techizat ve tesis sağlanması konusunda yol göstermek" olarak özetleniyor. Ajans aynı zamanda nükleer enerji alarunda çalı- şan bılim adamlanru eğitmek ve ülkelerarası bi- limsel ve teknik bilgilerin değişiminı sağlamak- la da yükümlü. Ajansın misyonu, başka deyişle nükleer silah üretimim engelierken nükleer tek- nolojiyi mümkün olduğu kadar çok ülkeye sağla- yarakyaygınlaşmasını sağlamak. Aynı şekilde iki yönlü amacı olan Nükleer Silahsızlanma Anlaş- ması'run da uygulanmasını sağlamak zorunda. Eisenhower'in hayali, bir gün gerçek olur mu bilinmez. Ancak, ajansın nükleer alarunda kont- rol mekanızması oluşturmak değil de silahlanma- nın önünü açtığının anlaşılmasından uzun süre geçmesine rağmen bu şekilde ışleyişini sürdürmek küresel güçlenn akıllanndan her geçeni yaptıkla- n bir dünyada yaşadıklannı göstenyor. Uluslara- rası Atom Enerjisi Ajansı'nın. nükleer teknoloji- yi "banş sanan* yerine "savaş sanaü"na uygula- yacaklann ellerine teslim ettiği de bir gerçek. Bu zor bir iş değil. Son 30 yılda nükleer "silah'" program sahibi olmak isteyen her devlet -İsraıl, Pakistan, Hindıstan, Güney Afrika, Kuzey Kore ve Irak- nükleer "enerji" programlanndan kaynak aktararak isteklenne ulaştı. Bazı durumlarda nük- leer silahlannı direkt olarak "banş atomlan''nın yardımıyla ürettiler. Şimdi, "nüJdeerenerjiprogramlan" içınyaban- cı ülkelerden alacaklan yardımla birkaç ay için- de nükleer silah gücüne sahip devlet olabilecek 20 ülke var. Rusya, İran'a uranyum ve gerekli tek- nolojiyi gönderdığinde bu, bu ülkenin sadece yap- ma hakkı olan bir şey değildi. Sılahsızlanma an- laşması uyannca bu Rusya "nın "zorunluluğu"ydu. Iran'ın sınırlan aşıp aşmadığı henüz kesin ola- rak belli değil. Görünen o ki uranvumu zengin- leştiriyor. Buhem uranyum hem de plutonyum baz- lı bomba üretme olanağı sağlar. Ancak, bu aynı zamanda yasal olarak nükleer enerji üretmenin de yöntemı. Uranyumu enerji seviyesinden bomba se- viyesine getırmek için sadece birkaç kat daha faz- la zenginleştirmek gerekiyor. Nükleer Silahsızlan- ma anlaşması. Iran'a nükleer silah için gerekli malzemelere sahip olma ve bunlan nükleer silah porgramında kullanabilmek için gerekli "bahane"yi de venyor. Eğer bir bomba üreönek istiyorsanız, basitçe anlaşmaya imza atarsınız, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı 'na üye olursunuz ve eliniz- deki, sıze topraklannızda enerji amaçlı banndır- mak için ızin venlen malzemeyı, ajansın "engel- lemeye" çahştığı "amaç" için kullanırsınız. Iran'ın elbette nükleer bir güç olmayı istemek için fazla- sıyla nedeni var. tsrail'in Iran'ı haritadan silmek için yeterli derecede nükleer silahı bulunuyor. In- giltere de ABD de nükleer anlamda silahsızlan- ma konusunda üzerlerine düşen sorumluluklan ye- rine getirmiyorlar. Gerektiğinde bu sılahlan kul- Ianabileceklerinı bile açıkladılar. Küresel oerçekler dlkkate alınmalı Iran'ın etrafi ABD üsleriyJe çevrili ve şer ek- seninin ayakta kalan iki ülkesinden biri. Dığer ayakta kalan ülke Kuzey Kore, komşularını teh- dit ediyor. Neden? Çünltii elinde bombalan var. Eğer İran nükleer silah programı geliştirmiyorsa küresel sıyasetin gıdışatını anlamamış demektır. Peki bu tablo karşısında Muhammed el Baradey ne yapabilir 0 tran'a uranyum zenginleştirmeme- si için yalvarabilir. Ancak, uygulanmasım sağla- makla zorunlu olduğu anlaşma ona bu yetkiyi ver- miyor. Bu nedenle işini "gönüllü hükümeder"le çahşmakla sınırlandınyor. Umanm bu durumun ne kadar tehlikeli oldu- ğunu anlatmama gerek yoktur. Resmı olarak bi- linen nükleer güçler anlaşmayı çöpe atmış gibi gö- rünüyor. Nükleer güç olmayan ülkeler ise kendi programlannı tasarlamak için anlaşmayı kullanı- yorlar. Eğer Hizbullah îsraıl'i mağlup ederse, Is- rail Iran'a dişini gösterir ve Ortadoğu savaşta yer almaya kararveren diğerlerinin de kanlmasıyla nük- leer toz dumam içinde kalabilir. Buradan çıkacak sonuç, nükleer enerji kullanımını kademe kade- me ortadan kaldırmadan nükleer silah kavramını ortadan kaldıramayacağınızdır. Anlaşma işlevsiz ve kötü bir hal aldığına ve elektriğin çok ucuz ol- duğu görüşünün yanlış olduğunun anlaşıldığına göre Eisenho\ver'in fantezisi üzenne değil küre- sel gerçekler üzerine kurulu yenı bir nükleer an- laşma hazırlamanın vakti gelmedi mi? Bay Baradey'in korumak yerine dünyaya zarar ver- mesıne son vermenin zamanı gelmedi mi? (The Guardian, İngiltere, 21 Eyiül) Televizyonda Bush-Kerry şov... için zamangeldiALEKSİStRAKLtDİS S onbahann gelmesıyle bırlik- te Karamanlis hükümeti için hoşgörü dönemi de son bul- du. Karamanlis hükümetinin bugü- ne dek dış politıka alanındaki et- kinlikleri, Luzern ve sonrasında Kıbns sorununu içeren dönemi an- dınyor. Başka bir ifadeyle. dış po- litika alarunda hiçbir gelişme kay- dedılmemıştir. Italyancada buna "dolce fare niente" dıyorlar, yani "hiçbir şey yapmamanın verdiği mutluluk". Balkanlar, Kıbns ve Türk-Yu- nan ilişkileri konusunda Karaman- lis hükümeti iktidara geldikten son- ra hiçbir önemli inisiyatif üstlen- medi. Kıbnsta Tassos Papadopu- los.-\ünanhDenk- taş*kesıldi. Geçen- lerde Papadopu- los'un Luzern'de, Annan Planı'nın her ıkı toplum ta- rafindan reddedil- mesini sağlamak amacıyla Serdar Denktaş ıle gızlice görüştüğü ortaya çıktı. Bu görüşmelere HristorVas da tanık olmuş. Avrupalılar, Papado- pulos'un Kıbns'ın bölünmesine yol açabilecek uzlaşmaz tutumun- dan vazgeçmesi için Yunanistan'ın bir şey yapmadığını düşünüyor. Aslında Yunanistan, yaz aylanndan itibaren Kıbns meselesıni. Türk-Yu- nan ihşkilerinden ve Türkiye'nin AB yöneliminden a>n tutmaya ça- lışıyor. Buna "doubledecoupting" dıyebıliriz. Bu taktik geçerli olabi- lir, ancak Türidye'ye Kıbnslı Türk- lere, Yunarustan'a da Kıbnslı Rum- lara yardım etmesi için çağn yapıl- dığında, bu taktiği uygulamak zor olacaktır. Türk-Yunan ilişkilerine gelince; Karamanlis ile Erdoğan arasında- ki ilişki çok iyi olabilir, ancak bu • Karamanlis ile Erdoğan arasındaki ilişki çok iyi olabilir, ilişkinin dış polıtikayı etkılemedi- ği göriilüyor. Karamanlis hükü- metinin Ege sorunlannın çözül- mesi polıtikasından vazgeçtiği de gözleniyor. Hükümet her iial ve karda bedel öder Oysa Simiüshükümeti, 2002'den sonra ağırlığını ikili sorunlann çö- zümlenmesine v ermişti. Karaman- lis hükümeti ikili sorunlar konusun- da uyguladığı polıtikayı iki nede- ne bağlıyor; Ege sorunlanna ne ka- dar mantıklı bir çözüm bulunursa bulunsun, hükümetın ödeyeceği bedel ağırolacaktır. Ve, Yunanlılar ve Türkler sorunlarla yaşamasuu öğrenmelıdır. Ancak bu anlayışın benimsenmesi için, şu önşartlar yerine getirihmeh: 1. "Vu- nan ha\a sahasma " yapılan ihlaller bü- • Bush ve Kerry'nin ilk TV tartışmasındaki performanslan seçmeni bir sonraki tartışma için ekran başına götürecek kadar iyiydi. B aşkan Bush ve rakibi John F. Kernr 'nin ılk televizyon karşılaşmasmda, tansiyon yüksekti. Aynı zamanda iki baş- kan adayının dış polıtikanın kri- tık alanlanndaki duruşlan hak- kında bazı işaretler verdi. Tartış- mada birbirlerine direkt hitap et- melerini kısıtlamak için bazı ku- rallar konulmasına rağmen ikili arasında Irak'a, terorizmle sava- şa ve tran ve Kuzey Kore'den ge- lecek tehditlere ilışkin tartışmalar yaşandı. Başkan da rakibi de et- kıli konuşru. Bush, Kerry'nin öne sürdüğu tezleri gerçek dışı ve saç- ma bulurken, Kerry, Başkan'ı ül- Bu rezaletten kurtulmanm tek yolu acilen yönetimin el değiştırmesinin sağlanmasıdır. ke halkına doğnıyu söylememek- le suçladı. Tartışmanın odaknok- tasında Irak vardı. Bush, savaşa girme nedenlerini ve savaşın so- nuçlannı sa\'undu. Kerry ise Baş- kan'ın kararıru eleştirdi ve böyle bir durumda kendisınin daha iyi bir komutan olacağını savundu. Kuzey Kore ve iran Irak için harcanan paranın sağ- lık için harcanmasının daha doğ- ru olacağını söyledı. Bush ise asıl davanın Afganıstan 'da l samebin Ladin e karşı yürütülen savaş ol- duğunu savunan Kerry'ye karşı- lık Irak ve diğer cephelerde yürü- tülen savaşuı da ABD'nin güven- liği için hayatı önem taşıdığını sa- vundu. Kerry de Başkan'ın Irak'ta yeterli derecede asker konuşlan- dırmadığını, savaş sonrası döne- mi iyi planlayamadığını söyledi. Kerry, Iran ve Kuzey Kore'den gelecek nükleer tehdıtlerin ABD Saddam'a odaklandığında cid- dıleşriğine dikkat çekti. Bush. kararlılığı ve cesaretinden söz ettı. Kerry bunu bazen gerçek- ten sapmaya yönlendiren tehlike- lı bir huy olarak niteledi. Kerry, ülkenin müttefiklerine bağlıhğı- m ve sabırlı bir lider olacağını da söyledi. Bush ise bunun zayıflık anlamına gelebileceğıni savundu. Ortada kesin olarak söylenebile- cek tek şey var, ikisi de seçmenin bir sonraki tartışma için televiz- yon başma geçmesini sağlayacak kadar ıyı performans sergilediler. (The tVashingtonPost, ABD, 1 Ekim) ancak bu İlişkinin dlŞ yükölçüdeazalma- Gazeteci hapsetmek otoriterlik sinyalidir politikayı etkilemediği görülüyor. lı. (Yunan hava sa- hasım tımak içine alıyorum. çünkü 10 ^^^^^^_^ mil olması uhıslara- ^ ~ ~ ~ " ~ ^ " ~ rası hukuka aykın.) 2. Karasulanmızı 10-12 tnile çıkar- maktan vazgeçtiğimizi sessizce gös- termeliyiz. 3. Kıta sahanlığı soru- nu çözülene kadarmoratorvTim uy- gulanmalıdır. Ben, Ege sorunlan ko- nusunda Yunan tarafinın erteleme- leri tercih etmesinüı doğru ohna- yacağını düşünüyorum. Çünkü Ege'de çözümsüzlüğün sürmesi, Türk-Yunan ilişkilerinde krız ola- sıhğına yol açabilir. Ve, sorunlann çözülmesi, Türk-Yunan ilişkilerin- de önemli ilerlemeler kaydedihne- sim sağlayacaktır. 3. Kıbns konu- su, Ege sorunlanndan ayn tutuldu- ğunda, her iki tarafin kabul ede- bileceği çözümler buiunabilir. (TaNea, Yunanistan, 30 Eyiül) Türkçesi: Murat Ilem BAMBANG HARtMLTOİ G eçen perşembe Cakarta Mahkeme- si beni bir yıl hapse mahkûm etti. Haftalık dergı Tempo'nun genel ya- yın yönetmeni olarak, işadamı Tomy Wı- nata'ya. tekstil pazarım kanştınp, işçi pro- testolanna neden olduğunu ima ederek if- tira etmişim. Benim davam acaba Endonez- ya'da kısa süreli bir demokrasi deneyimi- nin daha sonuna mı işaret ediyor? Geçen yıl mart ayında derginin yayın po- litikasının körüklediği söylenen bir gösteri düzenlendi. îşadamıyla yapılan görüşmeye dayandınlarakyayımlananhabere tepki gös- teren, 200'e yakın Winata yandaşı ofisimi- zi bash.Bir muhabiri yaraladı. Olayı banş- çıl bir yolla çözmek için merkez kârakolu- na gitmeye ikna oldunı. Karakol yönetimi- nin çete liderlerinin elinde olduğunu görün- ce dehşete kapıldım! Neyse kı bırçok gaze- teci yardımıma koştu. Yaptıklan yayın ka- muoyunun tepkisıne yol açtı. Ve parlamen- to konuyla ilgili somşturma açılmasına ka- rar verdi. Ancak VVinata, baskından haber- dar olmadığını öne sürerek ifade vermedi. Sonra da haberi yazan muhabir Ahmet Tev- • Bir ülkede gazetecilerin hapse atılması otoriterlik sinyalidir. Endonezya'da yayımlanan Tempo dergisinin genel yayın yönetmeni Harimurti'nin bir yıl hapis cezasına çarptınlması da demokrasinin sonunun geldiğinin işaretlerinden biri. fik, editör IskenderAn" ve beni mahkeme- ye verdi. Davada çok şüphe uyandıran ge- İişmeler yaşandı. Doğnıyu yansıtmayan belgeler sunuldu, yargıç başka bır yere atandı ve yerine geçmişte Tempo dergisi- nin aleyhine karar alan bir yargıç getırildi. Sonuçta Winata mahkemede derginin kendisiyleröportaj yaptığını inkâretti. Te- lefonda yapılan görüşmenin kaydı olma- sına ve bir uzmanın kayıttaki sesin işada- mının sesi olduğunu söylemesine rağmen! Üçümüz de mahkum edildik. Yüksek mahkemede görülecek temyiz davasında aklanacağımızı umuyorum. Çün- kü, bu ülkenin yüksek mahkemeleri daha temiz kalmış kurumlardır. Ve yüksek mah- kemenin başkam demokrasi ve basın öz- gürlüğünün en sağlam sa\omuculanndan- dır. Tempo davası demokrasımiz için birza- fer, bir dönüm noktası olabilir. Sinav başansız sonuçlandı Gazetecileri hapse atmak otoriterlik be- lirtisidirîEndonezya 1950'lerde liberal bir demokrasıydi. Devlet Başkam Sukarno. askerin desteğiyle 1956'da basına baskı uygulamaya başlayana kadar! Sukarno'dan sonra birkaç yıl basın özgürlüğu ve benze- n demokratik ka\Tamlar yeniden yeşertil- di. Ancak 1970'lerin başmda Devlet Baş- kanı Suharto basına bır darbe daha indir- di. Çok sayıda gazeteciyi hapse attı. Bası- nı kontrol altında tuttu ve demokrasibirkez daha sınıfta kaldı. 1998'de Suharto ülke yönetiminden aynldıktan sonra Endonez- ya, dünyanın en kalabalık nüruslu üçüncü demokratik, Müslüman ülkesi oldu. tki parlamento seçimi, iki devlet başkanı se- çimi, Islam ve demokrasinin yan yana var olabileceğini kanıtlar şekilde özgürce ve ba- nş içinde düzenlendi. Ancak demokrasi düşmanlan maalesef yoruhnuyor. Radikal İslamcılar bombalı saldınlar dü- zenledi. Otoriterrejim yanlısı bazı gruplar Devlet Başkanı Megavvati Sukarnoput- ri'nin yakın çevresıne ulaştı. O da devlet başkanhğı seçimini kaybetti. Acaba yeni se- çilen Devlet Başkanı SusfloBambangYiıd- hoyono gazetecileri yargılama\a, turukla- maya devam edecek mi? Benim ve diğer meslektaşlanmın hapis cezasına çarptınl- ması, Endonezya'da güçlükle kazanılan üçüncü demokrasi sınavımn başansızlıkla mı sonuçlandığını göstenyor? Bu sorunun yamtı Endonezya'daki demokrasi yanlıla- nnın ulusal ve uluslararası arenada ne ka- dar destek sağlayabileceklerine bağlı. Müs- lüman toplumlanndaki demokrasi yanlı- lan için umut ışığı olan Endonezya'yı kay- betmek felaket bir yenilgi olur! (The Jakarta Post, EndoneTya, 24 Eyiül)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle