14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EKİM 2004 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL En Büyük Türk Devrimi: Cumhuriyet CumhuriyetYaşlandı m? SEKSENİKİNClyılınagirenbircumhuriyetteak- la gelen ilk soru, "Acaba yaşlandı mı" sorusudur. Bugünlerde en çok sorulan, herhalde budur. Şöyle bir düşünürseniz, bizimki. Fransa dışında, bu kıtanın en yaşlı cumhuriyeti. Daha eski demok- rasilerelbet var. Ama, demokrasi ile cumhuriyet, iç içe görünseler de birbirinden farklı kavramlar. Çartık Rusya'sından kopan Finlandiya'yı biryana koyarsanız, ingiltere başta olmak üzere, Iskandinav- ya'dakilerie Hollanda ve Belçika gibi daha önceler- den kalma birtakım krallıklar var ki, bunlar için de- mokrasi uzun sürediryaşanan bir gerçek. Genel oy, yani bütün vatandaşlann seçmen sayılması. çok eski tarihlere inmese de en azından demokratik ku- rumların vartıöı, bazılarının bizden önce tanıdığı bir olgu. Ayrıca, Ispanya. Portekiz. Macaristan ve Ro- manya gibi, zaman zaman düpedüz faşist rejimler- le yönetilmiş krallıklar da oldu. Cumhuriyetin anlamı ise bambaşka: Egemenliğin falancasülaleden değil, halktan kaynaklandığı, kay- rıağı böyle olmayan kurumlann tanınmadığı bir re- jim. Yeter ki, bu kaynak genel oya dayalı seçimler- le kendi iradesini belli edebilsin. Bizim cumhuriye- timiz, sonuçta bunu da gerçekleştirmiş olmakla adı cumhuriyet olup da demokrasi sayılamayacak baş- ka bir yığın cumhuriyetten de farklı. Gelip geçen ve numaralandınlan cumhuriyetleriy- le ünlü Fransa gibi de değil. Anayasası değişse bi- le Mustafa Kemal'in cumhuriyeti tek ve bir sayılır. Ama, zoriu bir savaş ve köktenci bir devrimden kaynaklanan bu cumhuriyetin, kısa dönemler dışında, yarım yüzyıldır karşıdevrimci iktidarlarca yönetildiği de bir gerçek. Cumhuriyetin teme! ilke- leri kemirilerek bugünlere gelindi. Şimdi, sıra bu il- kelerin, AB kanalından geçirilip bambaşka temel- lere ve değişik bir egemenlik anlayışına oturtulma- s/na gelmiştir. Tuhaf olan, bu çelişkili noktaya, yine bu cumhunyetin kurumlan ve kurallan sayesınde ge- linmış olması. Daha da tuhaf olan ise bu cumhuriyete sözde çağ- daş, ama özde karşıdevrimci bir görünüm vermek isteyenlerin de aynı cumhuriyetin açtığı ufukiarda iyi eğitim görmüş olan "Ikinci Cumhuriyetçiler" ol- masıdır. Böyle birdurumda, yaşı eskiyen cumhuriyeti ye- nilemek ve yeniden dirileştirmek için yapılma- sı gereken nedir? Bir bakıma çarenin, onu AB'nin yarışçı ortamına sokmak olduğunu söyleyenler çıkacaktır. Ama, AB'ye yakınlaşmanın en çok karşıdevrimcilerce öz- lendiğini ve AB'nin Türkiye'den neler istediğini dü- şününce, bu yolu tutarlı ve gerçekten diriltici gör- mek güç. Aslına bakarsanız, çare, bu cumhuriyeti yeni bir gençlik aşısıyla dirilestirmektir. Ama, bu aşının baş- langıçtaki devrimci öz temel alınarak ve günün ko- şullanna uygun yine aynı ölçüde devrimci eklerie zen- ginleştirilerek oluşturulması gerekiyor. Devrimcilik iddiası taşıyan solun cumhuriyetçilik görevi şimdi budur. Yekta Güngör OZDEN Hukukçu M ustafa Kemal'in Müdafaa-i Hukuk ruhu ve Kuva-yı Mfl- liye ateşiyle başlattığı (19 Mayıs 1919) kutsal yürüyü- şün ereği, Anadolu İhtılâli Bayrağı nitelığindeki Amasya Genelgesi'yle açıklanmış(22Haziran 1919). Erzurum (Tem- muz 1919), Sıvas (Eylûl 1919)kongrelenn- den sonra Misak-ı .\fiDT>i (Şubat 1920) ger- çekleştırerek tam bağımsızhğı, özgürlüğü. ulusal egemenliği ve Türkıye aydınlanması- nı sağlayacak, Ulusul Kurtuluş. Savaşı'na gi- rişecek TBMM Ankara'da açılarak (23 Nisan 1920) Cumhuriyet kurulmuş, adı 1921 Ana- yasası değışıkJığiyle 29 Ekım 1923 "te konul- muştur. En büyük Türk'ün öncülük ettiği en büyük Türk Devrimi'dir. Tam bir eşitlikçı yurttaşlar düzeni ve halk denıokrasisidir. Ku- rucusunun anlatımıyla (29 Ekim 1933) "Te- meB Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kül- rüriidür. Demokratikdevlet biçimi, erdemdir. Demokrasinin \ önetimdeki adıdır ve yaşama geçiş biçimidir." Sonuçlan, kazanımlan. ön- gördüğü atılım ve aşamalarla yeniden varo- luşun kaynağıdır. Din topluluğundan (üm- metten) ulusa. kul-köle-tebaadan onur ve er- dem sayılan hak ve özgürlüklenyle kışilikJı bıreyliğe. nitelıkli yurttaşlığa yükselten yapı- lanmanın özüdür. Ulusal istençle kendmı yönetmek ve gele- ceğini belirlemek hakkıntn dayanağıdır. Ulu- sun özgün öğesi olan heryurttaşı devletin sa- hibi kildığından Atatürk. Türkiye Cumhu- riyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Uhısu denir" özdeyışiyle somutlaşan gerçeği açık- lamış. ıra (karakter) ve anlayış (zihruyet) soy- luluğunu padişahlık ve halifelik önerilerinı ge- ri çevirerek bir kez daha kanıtlamıştır. TBMM'nin yürürlüğe koyduğu (20 Ocak 1921) Anayasa'mn ulusal egemeniıği içeren 1. maddesi, laık Cumhuriyet amacının en be- lırgın belgesidır. Ölüm fetvası, idam ferma- nı hiçe sayılarak, güçlükler, yoksunlukJar gö- ğüslenerek, ayaklanmalar bastmlarak, sap- kınlıklar (ihanetler) geçersiz kılınarak yoktan var edilircesine Türk mucizesi yaratılarak ut- ku(zafer)kazanılmış(30Ağustos 1922), Baş- komutan'ın "Ordular! Ük hedefiniz Akde- niz'dir. tleri!" buyruğuyla düşman denize dö- külerek İzmir Hükümet Konağfna Türk Bay- rağı çekilmıştir (9 Eylül 1922). 308 sayılı TBMM karanyla saltanat kaldı- nldıktan (2 Kasım 1922), Lozan Banş Ant- laşması'ndan (24 Temmuz 1923) sonra 364 sayılı Yasa ile yapılan anayasa değışüdiğiyle hükümet biçimi olarak benımsenen Cumhu- riyet 1924.1961 ve 1982 anayasalarında dev- let biçimi olarak kurumlaşmış, nitelıklenyle birlikte değiştırilmesının önerilmesi bile en- gellenerek anayasal güvenceye alınmıştır. TBMM'ce ilk Cumhurbaşkanı seçilen Mus- tafa Kemal, 19O5'te Harp Akademisı'ni bi- tırmış bir kurmay yüzbaşı olarak Bulgar ga- zeteci -Türkolog Arolof a söyledıklerini, 1906 'da, başta AB Fuat Cebesoy arkadaşlan- na anlatmış. Erzurum Kongresi sırasında 15/16 Temmuz 1919da MazharMüfrtKan- su'yanotettirmıştir: *_.Cumhuriyetkurulma- bdır. Latüı harfleri kullamlmabdır. Kadınlar tesettürden kurtanlmaİKÜr.- Yepyeni anlayış- la, yepyenı kurallarla, yepyeni kurumlarla. yepyeni ınsanlarla, yepyeni bır toplum oluş- ması bu çağdas düşüncelenn yaşama geçme- siyle sağlanmıştır. Başanlar, atıhmlar, kazanımlar, tümünü kapsayan Atatürk ilkelennin kurumlaştırdı- ğı Türk Devrimi olgusunun ürünüdür. Mus- tafa Kemal, ihtilâlle inkılâbı (devrimi) Anka- ra Hukuk Okulu'nu açış konuşmasında kar- şılaştırmış(5Kasım 1925), Büyük Söylev'ın- de ulusal varlığı sona ermış sayılan TürkJe- rin çektikJeri acılarla verdıklen yaşam sava- şuu ayrmtılan ve belgelenyle açıklamış (CHP 2. Büyük Kurultayı, 15'20 Temmuz 1927), TBMM'yi açış konuşmasında da "Cumhu- riyet özeOikle Idmsesizierin kimsesidir" vur- gulamasuıı yapmış (1 Kasım 1928), 10. Yıl Söylev'ınde de yüreğini tüm sıcaklığı ve coş- kuyla sonsuza alaş içinde ulusuna nıce yıldö- nümlerini kutlama dileğınde bulunmuştur. Halkın egemenliği... PENCERE Kişisel baskıcı, dinsel yönetim (teokratik mo- narşi) yerine demokrasıyi amaçlayan ve ya- şama geçiren Cumhuriyet kurulmakla çok dilli, çok ırklı. çok dinli, çok hukuklu birkar- maşadan ulus düzeyine gelinmiş, yurt bilin- ci. bağımsızlık, özgürlük ve hak düşüncesi in- sanlık niteliklerinın olmazsa olmaz koşulu sayılmıştır. Laiklik yeni bir dünya göriişü, toplumsal banşın, ulusal dayanışmanın daya- nağı. demokratik yapının kaynağı olarak be- nimsenmiştir. Askerlıkten sıyasete, eğitim- den ekonorruye, sanattan spora her alanda atı- hmlar "Yaşamda en gerçek yolgösterici bitün- dir" özdeyişıyle yansıyan anlayışla gerçek- Ieşmiştir. Halkuı egemenliğinin simgesı Cum- huriyet, ulusal onurumuzun bayrağıdır. Dın bağı yenne ulus bağı yeğlenmiştir. Bilim dev - leti oluşmakla, en yüksek siyasal kurumu edinmekle ulusal istenç, kararlılık ve bilinci- mizin seçkin eserine kavuşmuş olduk. Ata- türk'ün düşünce, bilim, teknik donanımlı, be- denen güçlü, yüksek ıralı koruyucular istedi- ğini anlatırken düşüncesi, bılgisı ve ınancı özgür gençler yetiştirmesi gereğine değin- mesi özellikle günümüz için çok anlamlı bir uyandır. Gerçekten Atatürk Gençliği"nm ül- küsü (ideali) Türk DevTİmi'ni bir tüm olarak koruyup savıınmaktu'. Bu duyarhk ve özen, bu sorumluluk ve yükümlülük geleceğimizin en sağlıklı gü\ encesıdir. Mustafa Kemal ATATÜRK'ün ödün veril- mez ilkelennın kavnağuıı oluşrurduğu Cum- huriyeti, çıkarcı numaracılardan, sahte Ata- türkçülerden, tüm düşmanlanndan korumak voırttaşlık ve insanlık borcumuzdur. Unutma- yalım ki, ulusal varlığımızın, bağımsızlığımı- zın, yüce onurumuzun kutsal simgesidir, en büyük ulusal değerimiz ve başlıca dayanağı- mızdır. Cumhuriyet, Her ŞartAltında Bağımsız Kalmayı Gerektirir! Prof. Dr. Mlizaffer ERYILMAZ Çankaya Belediyesı Başka, ADAM YAYINLARI 1 Kasım Harf Devrimi'nin yıldönümüdür. Kutlu olsun. HARF Dr/mwı 3ONUÇIAR1 Daha önce Kültür Bakanlığı'nca yayımlanan İSA ÖZTÜRK HARF DEVRİMİ VE SONUCLARl Gözden geçirilmiş yeni baskısı bütün kitapçılarda. Te! 0212 272 M İ1 pbx Faks: 0212 272 83 35 e-maıl adamgada net tr C umhuriyetin 81. yı- hnda Cumhuriyetin eşsiz degerini birkez daha tatmak, onun bize son- suzluğunu içeren aydınlık ve ferah yüzünü bilmek için, içinde doğduğu ve ilan edil- diği günleri unutmamahyız. Osmanirnın son demle- rinde, yıkımlann peşi sıra sürüklediği. Mondros gibi ağır teslımiyet koşullannın ve bitmez tükenmez yeni şartların sürekli birbiçimde dayatıldığı elverişsiz koşul- lar içinde harap ve bitapdüş- müş bir ülke söz konusuy- du. Karamsarlığın. yenilme- den yenilmişliğin psikoloji- sinin dört bir yanı sardığı ortamda bir ulusu kurtuluşa çagırmak ve bu kurtuluşun bayraktarlığına soyunmak öyle kolay bir iş değildir. Cünkü bu işe kelle koltukta girişenler günlerin. aylann ve yıllannzorlu labirentlerinde geleceği bir oya gibi işleme- nin sabn ve heyecanıyla yü- rüyorlardı. Padişahm taht. çevresin- dekılerin ıkbal peşinde ol- duklan bir ortamda Musta- fkKemal, halkın azmineyas- lanmaktan başka bir çözüm şekli olmayacağuu görmüş ve ona uygun teşkilatlanma- ya gitmişti. Mütareke basını denilen ve teslimiyetçiliği iş edin- miş kimseler ise işbirlikçi Istanbul hükümetinin göze- timi ve denetimi altında, gi- rişilen işinanlamsızlıgını ve felaketi daha da büyüteceği endişe ve korkusu ile Kur- tuluş Savaşı'na saldınp du- ruyorlardı. Burada AttilâÜ- han ve Hasan Pulur'un or- tak bir dikkatle eğildiği ve teslimiyetçiliği teorize eden ÖmerKazinı'ın, Ulusal Kur- tuluş'un ortasında, 1921 'de yazdığı 'Kemalist Macera' başlıklı çalışmanın, 'man- dacıhğı' tek çözüm gören, yeni bir savaşı intiharla eş- değer sayan yaklaşımuu ha- tırlatmakta yarar var. Çünkü mandacdık, 'Yais- tiklai, ya ölüm' diyenlenn direncine karşı birkorku. bir başka güçten 'imdaf sinya- li beklemektir. Eskiden yedi düvele kar- şı koymaya çalışan Türkiye, bugün girdiği uluslararası ilişkiler yumağında kendi- sini ka\t)ederek. kendisine ait renkleri soldurarak, dahası kendi renkleruıi kendi eliy- le soldurarak, ezik ve yenık çıkmaya zorlanıyor. Çünkü yaslanılan zihniyet, içinde yer alacağımız güç blokla- nnda her ne pahasına olur- sa olsun yer almayı dayatı- yor. Oysa sorunbu güç blok- lanna gözü kapah birbiçim- de girmek değil, kendimiz kadar. bu ülkenin esenliği ve yurttaşlanmızın mutlu- luğu dolayımında 'nasılyer ahnacağı 1 sorusunu sürekli sormada düğümlenmekte- dir. Unutulan ve bize unut- turulmava çalışılan hassas nokta burasıdır. Gerçekten de geçmişle bu- gün arasında güçlü bağlan- tılar kurabilir miyiz? Geç- mışte Milli Mücadele'nin gözü karalığını karalamaya çahşanlann sırtlannı daya- \acaklan güç aramalanyla; bugünün her şart altında. her türlü tavizi, "aman bizi içle- rine almazlar' korkusuyla verenlerin ayıu teslimiyetçi öze dayandıldannı söyleye- bilir miyiz? İbn-i Haldunu izleyerek bir tür tekerrür. devTevi bır durumdan bah- sedebılir miyiz? Maddi ya- şamın yeniden üretimi çer- çev esinde elbette bir tekrar- dan bahsedemejiz. Ama söz konusu edilen zihinsel inşa, zihinsel yapılanma ve ko- numlanış ise, böyle bir izi bulmak. hatta tekrardan bah- setmek mümkün. Cumhuriyetin ideolojisi nı Mustafa Kemal'in 'Bağım- sdık benim karakterinıdir' sözünde en özlü ifadesini bulmuştur. Kendi kaderine kendisi hükmetmek Cum- huriyetin büyük kurucusu ve arkadaşlanrun en büyük ideali değil miydi? Peki bu- gün hangi sularda yüzüyo- ruz? Cumhuriyetin her şeyi bu ülke için, bu ülkenin yurt- taşlan için yapan vakur ve ay- dınlanmacı çizgjsinin yerin- de şimdi yeller esiyor. Cum- huriyetin ruhu, hamasetin ruhu arasıda kayboluyor. Şimdi ne yazık ki, Türk in- sanına güvenen, yapımıası gerekenleri Türk insanının mutluluğu, refahı ve çıkan- na uygun bir biçimde tasar- layan Cumhuriyetçi kadro- lann bize bıraktığı mirasın uzağına düşmüş bir Türki- ye, başı öne eğdirihniş bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Ama biz 'Baştn öne eğflme- sin' diyor ve ülkemızin ba- şını öne eğen ideolojik tek- rarlann, kararsızlıklann ve yanlış tercihlerin yann geti- receği malum sıİantılanna karşı, cumhuriyetçi ruhun dirim aşılayan boyutlannı güncellikle tarihin kavşak noktasında buluşturarak bu sıkıntüara karşı hazırlıklı ve donanımlı olmalıyız. Ümmet olmanın tek bo- >ııtlu dünyası, evrensel ak- Iın rehberliğinde ulusalcı- lıkla değiştirmeye ayarlı Cumhuriyet, ilk yıllannda büyük ve muazzam devrim- lere imza attı. Eğitimi, sos- yal yaşamı, siyasal yaşamı tepeden tırnağa değiştiren hamlelerin zamanlamasının halkın içinde bulunduğu ko- şullarla örtüşürlüğünü, bugü- nün penceresınden dünün dünyasına baktığımızda da- ha iyi görüyor ve anlıyoruz. Kadınlan -miras. seçme seçilme hakkı. işyaşamı vb. konularda- toplumun eşit, bireyleri haline getiren Cum- huriyetçi düşünce esasında Rousseau'cu anlamda, yurt- taşlar arasında eşitlik yara- tan ve hepsinin 'aynı hak- lardan' yararlanmasını da gerçekleştirmiyor mu? Bu- nun anlamı üzerinde düşün- mek gerekir. En basitinden 1934'te Türk kadınlan seç- ( me ve seçilme hakkını elde ederken, Fransız kadınlan- nın bu hakka ancak 1948 "de kavuştuğunun altını çizmek- le yetinelim. îdare-i maslahatçı, 'hayır- hah' birtutumla ilgisi olma- yan, toplumu çağdaş uygar- İıkla buluşturmaya yeminli Mustafa Kemal, cumhuri- yeti ilan ederken, onun top- luma katacaklannı da çok iyi hesaplamıştı. Bunu, ta 1921 'de, veni anavasava ko- nulan Milli Egemenlik ılke- sinde ve orada saltanat ma- kamının boş bırakılmış ol- masından da görebilıriz. 1 Kasım 1922 yılında salta- natın kaldınlması, 13 Ekim 1923 'te Ankara'nın başkent üan edilmesi üs Cumhuriye- te giden yol iyice beürgin- leşmışti. Cumhuriyetin ila- nından birkaç ay sonra (3 Mart 1924) halıfeliğin de kaldınlması, Mtısafa Ke- mal'in eski rejim özlemı çe- kenlere yönelik mesajlany- dı. Avrupa'nın pek çok ül- kesinin demokrasi dışı re- jimlerle yönetilmeye baş- landığı yıllarda Atatürk, çok partili sistemı deniyor. dün- ya ekonomısındekı büyük buhrana karşı planlama ve ulusalcı ekonomiyi işletme- ye yönelik bir dizi adımı an arda atıyordu. Yine Cumhu- riyetle birlikte otoriter ve to- taliter sistemlerın hıçbirisin- de görülmeyen farklı düşün- sel kaygılan içeren akımla- rın boy verdiğiru görmekte- yiz. Arslan Ka>nardağ'ın da işaret ettiği, 1923'teMeşru- tiyet'ten bu yana "Baücıhb- ğı' ile ünlü 'İçtihad' dergı- sinin -kı kurucusu Abdul- lahCevdet'tir- yayımını sür- dürmeye devam etmesi, Zi- .vaGökalp'Ln aynı yıl içinde sosyolojiye yaslanan 'Kü- çük Mecmua'sı, Konya'da 1924'te yayımlanmaya baş- layan ve pragmatizm karşıt- lığıyla dikkat çeken 'Yeni Flkir' dergısinin ortaya çık- ması ve 1926 yılında yayın hayatına atılan 'Hmaf der- gisini' tekdüze bir düşünce biçiminin dayatılmadığının göstergesi sayabilınz. Hayat dergisinde Cumhu- riyet için düşünsel bir zemin yaratıhnası kaygısı önplan- da turuluyor ve olaylar üze- rinde düşünen a>dınlannvar- lığının Cumhunyet devrim- lerini ulusal duygularia. yük- sek insani düşünceleri tem- sil etme gücüne dikkat çeki- liyordu. Bu dergilerin ardın- dan ya\imlanan 'Febefevetç- timaiyat'. 'Felsefe Yilljğı', 'YeniAdam'. 'îşMecmuası1 ' vb. savısız yayın organından bahsedilebilir. Böyle bir or- tamın olduğu yerde tek ses- ten bahsedilemez. Cumhuriyet. aslında in- sanı toplumsallaştıran, top- lumsalİaştınrken onlan hak ve özgürlükler içinde tutan, yurttaşlann farklılıklannı denge içinde genele yerleş- tiren, yurttaş kimliğini başat, aiJe, akrabalık, vb. alt kim- Ukleri bu bağlam içinde de- ğerlendiren, ulus-devletçi bir yapılanmanın ışığında kavTanabilir. Cumhuriyetçi düşünsel yapı bireyin çıkarlannı. ar- zulannı ve vönelımlerini te- mel alır, öte yandan toplu- mu sadece çıkarlann anlık birleşimi olarak görmekten de özenle kaçınır. Bireyler arasındaki ilişkilerde, akış- kanlık ve sıklık ivmesi artan bir katılunı ve bununla bağ- lantılı olarak daha rafine bir kültürel geçışe aracılık eder. Bunun gerçekleşmesi ise Er- nestGellnerlarafından bire- yin siyasal kımlık kazanma- sı ve ulusal kültürün hâkım duruma geçmesi olarak ad- landırılır Bu topraklarda Cumhuriyet. bütün bunlan gerçekleştırirken Madolu insanının kendisine. kendi benliğine yönelmesinin, ulu- sal kültürü özümsemesinin ana motoru ve bu toprakla- nn gördüğü en değerli hazi- ne olma işlevini görmüş ve G.Bruno'nun "HepimizlMr- birimcd kardeşler gibi seve- Ihn" sözüne uygun bir tutu- ma yöneltmeyi amaç edin- miştir. Bu ^oizden Cumhu- riyeti kuranlara şükran du- yuyoruz. Cumhuriyet, 'Yaşasın Cumhuriyet' ses- leri arasında ilan edilmişti. Bugün aynı coşkuyla bız de •Yaşasın laik. demokratik "Cumhuriyet" diyoruz. Kurtuluşun Onkoşulu!.. Geçen gün bir toplantıda memleketin halini an- latıyordum, dinleyenlerden biri söz aldı: "- Umutsuzlukyok.." dedi. Yanıtladım: - Anlattıklarım. umutsuzluğun değil, acı gerçek- lerin dile getirilmesidir. • Mustafa Kemal Atatürk, 'Büyük Nutuk'ta sö- ze nasıl başlar: "1919 senesi Mayısı'nın 19'uncu günü Sam- sun'a çıktım." "Vaziyet ve manzarai umumiye." Durumu ve genel görünüşü birinci sayfasında özet- liyor. 'Büyük Nutuk'un ikinci sayfasında şöyle bir başlık vardır: "Mukabil halâs çareleri" (Karşı kurtuluş çareleri) Ve devam edilir: "Vaziyetin dehşet ve vahameti karşısında, her yerde, her mıntıkada (bölgede) birtakım zevat (ki- şiler) tarafından mukabil halâs çareleri düşünül- meye baştanmış idi. Bu düşünce ile alınan teşeb- büsat (girişimler) birtakım teşekküller (kuruluşlar) doğurdu." Gerçekliği tüm çıplaklığıyla dile getirmek, soru- nu çözmek için ilk yapılacak iştir. • Peki, Cumhuriyet'in 81 "inci yılında 'gerçeklik' nedir?.. Çok kısa ve çarpıcı bir yaklaşımla diyebi- liriz ki Türkiye dünyanın emperyalizm tarafından sa- vaşa boğulmuş bölgesinde iradesini kullanamaya- cak bir konuma düşürülmüştür. Bugün Ankara, Osmanlı'nın son dönemindeki Istanbul'dan beter durumdadır. Üç erk tepemızdedir: IMF. ABD.. AB.. 1) Ekonominin yönetimi, IMF'nin elindedir; An- kara dış odaklarca ne buyrulursa onu yapmak 'de- rekesi'ne düşmüştür: kılını kıpırdatacak hali yok- tur. 2- ABD daha başından beri AKP iktidannı avu- cunun içine almıştır.. 3) AB'nin durumu daha ilginç!.. Bu örgütün laik ve demokratik kurallar temelin- de bir uygariık oluşumunu simgelediği kesindir; Türkiye bu uygariık hedefine yönelik pusulayı Ata- türk'ten beri benimsemiştir; yol haritamızı değiş- tirecek değiliz... Ancak AB patronlarının Türkiye'ye yönelik ta- lepleri laik ve demokratik uygariık haritasının dışın- da bir tarihsel ve siyasal hesaplaşmaya dönüş- mektedir... Ermeni soykınmı iddiası sanki AB'nin davası gi- bidin Sevr'den miras bölücülük ve azınlık davala- n gündeme girmiştir; Kıbns Rumları ve Yunanistan isteklerinin AB içeriğiyle ne ilgisi vardır?,. • Türkiye'nin tepesindeki bu üç erk, Cumhuriye- tin önyargısız yaklaşımıyla teraziye vurulmalı, "va- ziyet ve manzarai umumiye " gerçeği görülmelidir; 'hacir' altınaahnmış, bağımsız iradesini kullanamaz duruma düşmüş bir ülkenin uman olamaz... Atatürk'ün dediği gibi bugün 'her yerde ve her bölgede kurtuluş çareleri düşünen kuruluşlar'\n bir araya gelip birleşmeleri, atılacak ilk adımın önko- şuludur. OO YESfL ELMA IJ-t* UkSin /12-1* 299U EOEB3EBİSSBD SiCiLYA 390atiasjet 4+ora •"•' : - : '"' : YUNANİSTAN 2 9 9LÜKS OTOBUSLei l i M-UKASM • IKI.T,».:.:.»!»»^ Sparta Prag - FENERBAHCE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle