19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C OCAK 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA GENÇ SES Kentte yeni kurulan sanat merkezi halkı kendine çekiyor Diyarbakır sanatı yeniden keşfediyor GÜIJZ GÜLSEVER Diyarbakır, tarih içensinde Kürt'ü, Türk'ü, Ermenisı. Süryanisi. Keldanısi ve Yahudisinin bır arada yaşadığı bir kavşak noktası ve Osmanirnın son döneminde en çok edebiyat ınsanı yetıştırmiş olan bir şehir: Süleyman Nazif ıyle, Cahit Sıtkı Tarancı sı\ la. Ahmed Arifıyle, Ziya Gökalp'iyle... Diyarbakır. bu kadar zengin bir tarihe ve rnirasa sahip olmasına karşın sanat alanmda çok geri kalmış bır Anadolu şehri. Daha önce yetersiz imkânlar yüzünden bazılannın bir kez, bazılannın hiç göremediği sanatsal etkınlikleri Diyarbalar Sanat Merkezi ile birlikte görebılme, hatta bu etkinliklerin bir parçası olabilme ımkânı tanındı. Böylece içinden birçok sanatçı çıkarmış olan Diyarbakır. şehirde açılan kültür merkeziyle birlikte, Osmanlı döneminden sonra kesintiye uğramış olan sanat etkinlıklenne de Diyarbakır'da daha önce hiç tiyatro izlememiş ya da hiç sinemaya gitmemiş insanlar var; Diyarbakır Sanat Merkezi sayesinde bunlarla ilk kez tanışıyorlar. kaldığı yerden devam edebilme fırsatını yakalamış oldu. < Sanat merkezlnln yapısı Diyarbakır Sanat Merkezi (DSM), galerisi, seksen kişilik çok amaçlı salonu, sahnesi, atölyesi, teknik karanlık odası ve ofis bölümüyle 2002 yılından beri pek çok sanat ve kültür etkinliğine ev sahıplığı yapan bir kuruluş. Sanat ve kültürel etkinliklerin sadece Istanbul ve diğer büyük şehirler ile kısıth kalmasını istemeyen, sanatın üretilmesini ve izlenilmesini diğer şehirlere de taşımak isteyen Anadolu Kültür AŞ tarafından yapılandınlmış bir sivil girişim projesi. Kültür ve Sanat dünyasından insanlann katılımıyla kurulan Anadolu Kültür AŞ'nin Anadolu insanlanna hediye ettiğı ilk armağanı, ilk şubesi... Tüm etkhıükler ücretsiz yapıhyor DSM'nİn yöneticilerine göre kurumun ticari hiçbir getirisi yok. Tüm etkinlikler yani film gösterimleri, atölyeler, seminerler, hatta teknik konularda kurgu, kamera, salon tahsisi gibi sunulan destekler de ücretsiz yapıhyor. Serhan Ada Istanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatlan Yönetimi Program Koordinatörü ve daha da önemlisı o bu kuruluşun kurucu üyelerinden biri: "İstanbul'da tüm kültür ve sanat alamndan insanlann katıldığı bir projeydi. Diyarbakır'la tstanbul arasında bir köprii kurma amacı taşıyan bir projeydi yani. Burası Istanbul, orası Diyarbakır; biz Istanbulluyuz, onlar Diyarbakırular değil. Birlikte bir şey yapmanın yolunu aramak ve daha da önemlisi buralara hazır işler götürmek değil, beraber bir şeyler yapma fırsatını gördüğüm için. Etkinlikleri birlikte yapıyoruz. Onlar bize yardımcı oluyorlar, biz de onlara. Onlar, biz yok. Sonuçta bir tane Diyarbakır Sanat Merkezi var. Hep beraber ama kişisel olarak diyorsatuz evet." Diyarbakır Sanat Merkezi Yöneticisi Melike Çoşkun: "Etkinlikler aylık program olarak hazırlanıyor. Bu programda düzenli yapılan söyleşiler, seminerler, film gösterimleri ve sergiler var. Söyleşiler mitoloji, edebiyat, felsefe, sinema. sanat tarihi, çağdaş sanat ve yapılan sergilerle ilgili oluyor. Sergiler güncel sanat, kavramsal, resim, fotoğraf ve karikatür Melike Coşkun. sergileri. Ancak arada spesifik işler de olabiliyor. Mesela Tay Projesi' arkeolojik tahribatla ilgili gibi. 1.5 yıl süresince yapılan atölyeler sonucu bazı gruplar oluştu merkezimizde. Sinema kulübü, tiyatro grubu gibi. Sinema kulübü yaklaşık 20 kişilik bir ekip. Haftada iki gün düzenli olarak toplanıyorlar. Film okumalan ve kamera tekniklerinin, yani seçtikleri yönetmenlerle ve sinemalanyla ilgili araştırmalar yapıp metinler oluşturuyorlar. Tiyatro atölyesinin bir çalışması olarak Emre Koyuncuoğlu'nun yönetmenliğini yaptığı Home Sweet Home' adlı oyun profesyonel oyuncu ve dansçılann yani sıra bu atölyeden gençlerin de katılımıvla sahnelendi." Lozan Mübadilleri Vakfı, suyun öte yanmdan gelip gidenleri bir araya getiriyor Suyun ikiyanibuluştuÖZLEMŞAHÎN Osmanlı Devleti'nden Türkiye'ye kalan en büyük miraslardan biri "göç". Yakın tarihin tanık olduğu en büyük göç dalgası da kuşkusuz "mübadele'". Bugün, mübadeleyi birebir yaşa- yanlann çoğu hayatta değil. Arna yi- ne de ikinci, üçüncü kuşak mübadil- lerbile o yıllann izlerinı taşıyor. "Çok zorhıkçekmişler. Parasızhkveyoksul- lulda savaşmışlar. Hep annemden din- lerdim. Ama ne zaman gknp annean- nemle dedemin yaşadığı yeri gördüm, o zaman daha iyi anladım ne zorluk- larta buraya geİdiklerinr diyor ıkin- ci kuşak mübadıl Gülgün Fildişi. Mübadiller haftanın belirli bir gününü vakfa gelerek yaşamlannı aktarmaya, tarihte bir ize sahip olmak için çalışmaya harcıyorlar. îlginç olan ve düşündüren yani ise çok kısa bir zamanda vakfin yoğun ilgiyle karşılaşmış olması. Günümüze bakıldığında sular biraz daha durulmuş gözüküyor. Her ne ka- dar bu durgunluğun sağlanması yıl- lar alsa da adaptasyon sorunu her ku- şakta biraz daha azahnış. Mübadille- rin vârisleri kulaktan dohna bilgiler- le, parçalanmış anılarla da olsa geç- mişlerine sahip çıkmaya çalışıyorlar. Nitekim, ortak anılar, yaşanan sı- kıntılar ve geçmişe duyulan özlem, mübadillerin bir araya gelmesine ve bir vakıf oluşturmasına önayak ol- muş. Geç de olsa 1999 yılında Lozan Mübadillen Vakfı kurulmuş. 23 mü- badil çocuğunun miras olarak görüp üstlendikleri vakfin bugün pek çok üyesi var. îlginç olan ve düşündüren yani ise çok kısa bir zamanda vakfuı yoğun ıl- giyle karşılaşmış ohnası. "Bu Ugi bizi hem şaşırrö hem de se\indirdi O zaman anladık ki geç- mişimize ve geldiğimiz topraklara karşı büyük bir sonımluluk almış- Ok" diyor vakfin genel sekreteri Se- fer Güvenç. Vakfin kurulması. ya- şayan mübadiller için bir bakıma anılar üzerine kurulan, geçmişi ya- şatan manevi bir kütüphane oluş- masına neden oldu. Anılardakl göç Bu göçün hiçbir tarih kitabında yer almaması ve yaşanmamış varsayıl- ması, izlerin belleklerden silinmesi- ne yetmedi. Mübadiller haftanın be- lirli bir gününü vakfa gelerek anıla- nnı aktarmaya, tarihte bir ize sahip ol- mak için çalışmaya harcıyor. "Bura- ya her gelişimde aileme kâvuşmuş gi- bi otuyorum. Değişikbir duygu. tnsan yıDar sonra geçmişini tekrar yaşıyor" diyor Ayşe Korkmaz Diğer bir üye Gülgün Fildişi ise va- kıfla ilgili duygulannı şöyle dile ge- tiriyor: "Ben çokmutluyum vakıfkonusun- da. Burada akraba gibryiz. Vakfa gel- diğimde, karşüaştiğnn insanlara sor- duğumtek birsoruvar'Nerelisiniz?'- Mutiaka kendi tarafimdan birini bu- hryonıra Aniayacağmızsuyunöbürta- rafindan biri mutiaka çıkıyörkarşıma.'' Duvar yazısı olarak Nuri Alço efsanesî A/UR: Aij Yeşilçam'ın unutulmaz fenomenini metafor olarak kullanan bir örgüt: Nuri Alço Revival Organization. Örgüt 11 Eylül saldınlarmdan iki gün önce doğdu ve ilk eylemini de 2000 yılında 10 Eylül'ü 11 Eylül'e bağlayan gece gerçekleştirdi. Daha kuruluştan itibaren ironik bir yani var yani... Tecavüzcü adam ne oldu sana?ZEHRAKAFKASLI "Biztenülkeıruzmiçindebuhındugubuh- ran dönemlerinde. geçmişini unutmaya yüz tutnnış ve sömürü sistemini benimsemiş dün- ya düzeninden gerektigi kadar hoşnutsuzhık duymayan Türk gençüğine karşı vazifemi- zi yerine getirmek için yola çıkrriış, neme la- znn neyime gerek demeyen, mutluluk dün- yasunn sevgi yokulanyız. Ovalarmda kuş- larm cıvddadıg], ezelden beridir hüryaşamış insanlann toprağı olagelmiş; şehit ve gazi kanlarryiasulanırken uhı önder Atatürk'ün muasn- medeniyetkr seviyesine ulaşmamız için çizdiği yolda hareket noktammteşkflet- miş cennetvatanmuzm saohlanna kara bu- lutiargibi çöken gaflete karşı mahdutimkân- lanmız dahitinde giriştiğimiz mücadelemi- zin bu başlangıç büdirisiyie temel ilkelerimi- zi ve Nuri Alço şahsiyetinde ortaya dökece- ğiıniz eylemlerimiziD anafikirleriniifşa edi- yoruz," Yukanda kuruluş bildirgesi, tstan- bul, tzmirve dahi Paris sokaklannda eylem- ler gerçekleştiren, oraya buraya yazdıklan renkli ve "anlamh" duvar yazılanyla top- lumsal eleştiri yaphğını iddia eden bir ör- güte ait. Kentli sınıfin, teknoloji kullanan, iyi eği- timli çocuklan eğlenceli eylemler yaparak dikkat çekmeye çahşıyorlar. Başarüı da olu- yorlar. Bu nedenle örgüte yakından bak- makta yarar var. Urgüt yapısı ve glzllllk NARO'nun bugünkü örgüt yapısında çe- kirdeği oluşturan bu kurucu üyeler gizlilik konusunda ısrarlı. Kim olduklannı kesinlik- le açıklamayan, röportaj istemlerini geri çe- viren ya da internet yoluyla cevap veren bu çekirdek grup hakkında bilinen birkaç şey şöyle: Gearte Olup: 1978 Istanbul doğum- lu, üniversite mezunu, örgütün internet sitesi, genel eylem planlan ve erketeden sorumlu. Gulyabani: 1978 tstanbul doğumlu, üni- versite mezunu, kriz mağduru bir ailenin ço- cuğu, yazıişlerinden sorumlu. Çelebi: 1976 Izmir doğumlu, mesleksa- hibi örgütün eylemlerine ve fikirsel yoğun- luğuna hareket getiren üyesi. Canavar 1978 Muğla doğumlu, üniver- site mezunu, örgütün ilk aktif eylemcilerin- den ve yurtdışı sorumlusu. Bu çekirdek grubun yani sıra örgütün in- ternet sitesinde yazdığına göre 3 'ü kadın ol- mak üzere fikirsel ve eylemsel olarak kat- bdabulunanTürkiye'ninçeşiÜiyerlerinden 31 üyesi daha var. Örgüte üye olma şartı ise ilginç; 10 met- reden görünebilecek bir duvara "Nuri Al- ço" yazıp fotoğrafinı mail ile yollamak. An- cak kuruculann sizin samimıyetinıze. amaç- lannı iyi anladığınıza inanmalan gerek. Ör- güt kendi üyeleri dahıl hiç kimse ile yüz yü- ze görüşmüyor. Kimliklerinı bilen sadece çok güvendikleri birkaç arkadaşlan ve bazıla- nnın da aileleri vaı. Bu gizliliği şöyle açık- hyorlar: "Devletimizden herhangi bir çe- kincemiz vok. zira bildnüerimizde bu dev- letin sahip çıkbğı tüm öğelere biz de sahip çıkrvoruz. Sadecehalkmiçinden bir oluşum olarak, herhangi bir bireysel öne çıkışı tas- vip etmiyoruz. Bir de başta bizimle birlikte hareket etmeyeceğmi bildiğimiz hiç kimse- nin gefip 'Ne güzel ta\ır koymuşsunuz ya da ne saçmalıyorsunuz?" Demesini istemi- yonız. Amacnnız yayümak degfl, bozuhna- mak." tlk dikkatleri sokak eylemleriyle çekse- ler de iletişime geçtikleri. kendilerini açık- ladıklan tek platform internet (www.na- ro.wakaf.net). 0nun öneminden bahsederken "tnter- net olmadan en fazla duvarian karala- yan yaramaz sokak çocuklan sanıldığı- nızla kahrdınız" diyorlar. Buna rağmen duvar yazılannın etkisi internetin önünde: "Gerçekduvarlaragerçekyazılaryazmasay- dık internet shemizin varhğı hiçbir şey ifa- de etmeyebflirdi DolayTsıyla somut dünya- daki eylemleri internet üzerinden yaptıkla- runızm önüne taşuuaya çabalayacağiz. Ko- rumamız gereken bir gücümüzden çokyay- mak istediğbniz ciddi ve eğlenceli fıkirleri- mizvar." Aktör Nuri Alço ise tepkili. Alço. du- rumu öğrenince satanist bir grup sanarak ilk iş savcılığa suç duyurusunda bulunmuş. Gazetecilerin sorduğu bir soruya da şöyle cevap veriyor: "SavcıbgabaşvTirdum.Kimkrdir,neyap- ma>açahşryx)rlardiyearaşjınnnasıruistednn. Konumlaruu, neyapmakistedUderinibflmi- yorum çünkü. Başnmz agnyabiür. Öncele- ri inanmadun, şaşırdını kaldım. İlk defa başuna böyie bir şey geHyor. Sokaklarda bu tür yazüann görüldüğünü söylüyorlanh. 198Ö'ByıDarda canlandırdığnn kötü karak- terierle tanındığım için bana ilgi duydukla- nnı tahmin ediyorum. Bu tür kişOere tek mesaj veren Idşuiin ben okhığumu düşüne- rek yazmaya başlanuşlar." Bu sayfa Istanbul Bilgi Üniversitesi lletişim Fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmıştır. Vakıf Genel Sekreteri Güvenç 6 Ozlem gidermek için geziler düzenliyoruz' Ki onlar çoktular. Bir bayram öncesinde yola çıknklarında duaları gelecek içindL Ki onlar çoktular... Selanik'in Langaza kazasından ikinci kuşak mübadil Sefer Güvenç ile vakfin faaliyetlerini konuştuk. ÖZLEM ŞAHİN - Vakfin kurulma aşamasından biraz bahseder misiniz? SEFER GÜVTNÇ - 17 Ağustos depreminden sonra, ilk yardımımıza koşan. düşman diye bellediğimiz ya da bellettirildiğimiz Yunanlılar, daha doğrusu Anadolu'dan Yunanistan'a göç eden mübadiller oldu. Çünkü daha önce bu topraklarda onlar yaşıyordu ve bir anlamda orılann annelerinın, babalannın yaşadığı topraklarda deprem olmuştu. Halktan halka bir yardım oldu o günlerde. Bu, bizleri gerçekten çok duygulandırdı. Sonra. bir grup mübadil çocuğu toplandık. Olay, gazetelere çok güzel yansıdı. Fakat bu hava birden değişebilirdi, politik hava değişebilirdi. Bunun kalıcı hale gelmesini istedik. Bize göre; Türk ve Yunan halklan arasındaki dostluğun temeli, harcı her iki ülke topraklannı zorunlu olarak terk etmiş olan mübadillerdi. Sonuç olarak, bu nefret ve düşmanlıgın yerini banş alabilir, buna katkıda bulunabiliriz diyerek böyle bir girişim oluşturduk. Sonra da bu bir vakfa dönüştü. Ve Lozan Mübadilleri adı altuıda, 23 mübadil çocuğunun bir araya geldiği bir vakıf kurduk. -Vakfin çalışrna alanları ve amaçlan neler? GÜVENÇ - Öncelikle Türk ve Yunan halklan arasındakı banş kültürünün gelişmesine katkı sağlamaktır. Mübadillerin de bir kültürü var ve bu kültüre de sahip çıkmak gerekir. Çünkü, bu kültür şu an bu topraklarda yaşıyor. Şu an Türkiye'deki mevcut kültüre katkıda bulunuyor. Dolayısıyla bu kültürün müziğiyle, yemeğiyle, her şeyiyle kaybolmaması gerekir. Sonra, tarihi araştırmak lazım. Ama medyanın _ , _ _ yadaresmıotontelenn Sefer Güvenç. dayattığı biçimde değil, objektif olarak. Neler yaşandığını, tarihini. Bilimsel, tarihi bir araşnrma yapmak istedik. -Peki, vakfa olan Ugi nasıl? GLî\ r ENÇ- Biz bazı etkinlikler yapıyoruz. Etkinlikleri duyan mübadiller, bizimle irtibata geçti ve sayvrruz giderek çoğaldı. Bu arada sempozyumlar yapıyoruz. Mesela 8-9 Kasım tarihlerinde mübadillerin geride bıraktığı kültür varlıklannın korunması konulu bir oturum vardı. Biz inanıyoruz ki bu kültür varlıklan ait olduklan coğrafyanındır. Dolayısıyla bizim onlan konımak gibi bir görevimiz var. Hem Türkiye'de hem de Yunanistan'da bu bilincin gelişmesini arzuladık. Sonra, mübadele edebiyata nasıl yansunış, bunu tartıştık. - Bunun dışında ne gibi etkinlikleriniz var? GÜVTNÇ- Oraya olan özlemimizı gidermek için kolektif, organize bir biçimde geziler düzenliyoruz. Drama'ya, Girit'e, Selanik'e gidiyoruz. îlginç olan, bizi orada karşılayanlarla yine Türkçe konuşuyoruz. Çünkü mübadele din üzerinde yapıldı. etnik bir temel aranmadı. Ortodokslar gitti. Müslümanlar geldi. Ama Müslümanlar içinde anadili Yunanca olanlar da var. Anadolu'dan giden mübadillerin de büyük çoğunluğu Türkçe biliyor. Hatta bu konuyla ilgili küçük bir anım vardır. Yine Yunanistan'a bir köy gezisi vardı. Köyde herkes Türkçe biliyordu. Papaza sordum. "Siz, kendi aranızda hangi dili konuşuyorsunuz?" diye. "Helence başhyoruz, ama kolayımıza geldiği için Türkçe devam ediyoruz" dedi. - i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle