26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
a OCAK 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J\_ U |_j J_ U J \ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 iiıı; UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Tepebaşı Belediyesi'nin hedefi, 'kente yabancı' trafo binası bırakmamak Trafoları da 'Eskişehirli'Yıllar önce Avrupa kentlennde gördüğümuzde çoketkılenmiştım... Bınalann sağır cephelen bızdekı gı- bı dev reklam panolanyla değil, kentın peyzajını tamamlayan, hatta "sanatsal" bır katkı yapan özgün deşenlerle kaplanıyordu . Örneğın Hamburg'dakı kımı düz cephelı yapılann duvarlannda "es- ki binaların" resımle canlandınl- masıne kadargüzeldı.. Tanhı kent- sel dokunun korunmasuıdaki özen zaten bızı hayran kılmışken, aynı sıluetın "cephe bezemeleriyle" ta- mamlanması müthıştı... tlerleyen yıllarda bu duyarhlığın hıç değılse şu bızım kent ıçı "tra- fo" binalannda göstenlmesını gün- deme getırdik... Güzehm eskı so- kaklann açıldıklan küçük meydan- cıklara bıle "teknik zorunluluk" denilerek yerleştınlen azman beton kutulara, bulunduklan zanf çevre- \e saygılı bır cephe mımansınde uygulanmasını ne TEK'e ya da TE- DAŞ'a kabul ettırebıldik. ne de alt- yapı projelennı ustlenen dığer ku- rurnlara.. Örneğın daha geçen yıl bıle Muğ- la'nın tanhı merkezındekı "tnsan Hakları Parkı" ıçıne oturtulan, üs- telık sıt alanına ızınsız uygulama- dan otüru yasal ışlem başlatan Ko- ruma Kurulu'nu ıkna edebilmek ıçın; "Cephesini Muğla evleri gi- bi kaplayacağız" sözü venlen, an- cak buna rağmen hâlâ o küçük ve sevimli kent meydanında TE- DAŞ'ınbır "duyarsızhkanıtı" gı- bı duran trafo kütlesını anımsatma- dan geçemeyeceğım... Kente yakışır olmak Işte bu gibı olumsuzluklan ken- dıne "sorun" yaparak trafo bına- lannın cephelenne "kent adına" müdahale etme \e "kentin sahibi" olarak buna para harcama uygarh- ğını gösterebilen çok az sayıdakı beledıyemızın öncülennden bırı BartırTdı Ahşap yapı geleneğımızın en za- nf öraekleriyle bezelı kent dokusu ıçındekı düz duvarlı beton trafo bı- nalarına, sankı onlar da bırer "Bar- tınlıymış" gıbı gıydınlen ahşap "MİNİATÜRK DEĞİL, ENERJÎ YAPILARI - Kiminin cephesinde binyülann Yazılıkaya'sı var; kimi sevimli bir 'Eskişehir evi'; kimisi de bir köşebaşı dükkânı... Tepeba- şı Belediyesi, trafolarını bile 'kentli' yapıyor... cephe düzenlemeleriyle önıek bır uygulama yaratıldı. Oncekı yıldan bu yana da benze- n uygulamayı Eskişehir'de daha da yaygın ve gelışkın öraekler yarata- rak Tepebaşı Belediyesi sürdüru- yor... Başta Anadolu Üniversitesi yerleşkesı ve kentın kültür, tıcaret. rekreasyon alanına dönüşmekte olan eskı fabnkalar bölgesı gıbı Es- kışehır'in önemli gelışme alanlan- nı da ıçeren Tepebaşf ndakı hemen tüm trafolar, her bın ayn ayn ve öz- gün projelerle ele alınarak"kente yakışır" ve "kentin kimliğine katkıda bulunacak" rnımarı görü- nümlere kavuşturuluyorlar.. Bu yapılann bazılan, kentın ta- nhsel sıvıl mımansını banndıran Odunpazarı ılçesindekı eskı evle- re benzer görünümlere kavuşmuş- lar. Bazı köşebaşında olanlara. ay- nı dokudakı yıne geleneksel mıma- riyı yansıtan "dükkân" cephelen venlmış. Yükseklığı fazla olan trafo bina- lanndan bın de "2 katlı konak" şekhne getırılırken, sadece kapı, pencere ve kepenkleriyle yetinılme- mış, küçuk ve ferforje korkuluklu balkonlan, hatta çıçeklıklen bıle düşünülerek sevimli bır Eskışehır evıne dönüştüriilmüş. Üzennde yıne Eskışehır'ın tanh- sel dennlığını sımgeleyen ve Frig uygarlığının anıtsal belgesı olan "Yazılıkaya"nın canlandınldığı trafo binası ıse bulunduğu yerde adeta bır "heykel" gıbı dunıyor... Tarlh koridoru' Tepebaşı Beledıye Başkanı Ah- met Ataç, bütün bu örneklenn be- lirlenmesınde, öncelıkle trafığın yoğun olduğu Ankara-Bursa çevre yolundaki trafolann yarattığı çır- kuılığı bır "tarih koridoruna" dö- nüştünneyı hedefledıklennı söylü- yor.. Eskışehır Evı ve Yazılıkaya'yla aynı güzergâhtakılere "Kibele" ile "Yunus Emre" cephelı trafolann bu amaçla düşunüldügünü belırte- rek şunlan ekliyor: "Kırım Türkü olan Tatarlar da Tepebaşf nda yaşadıklarından, evlerinin yoğun olarak bulunduğu Muttalip Cad- desi üzerindeki trafonun cephesi- ni de Bahçesaray olarak düzenle- dik..." Eskışehır'dekı ışte bu örnek çaba- lar; aslında sadece bir peyzaj dü- zenlemesı olarak değıl; "kentte yer alacak her türlü binanın mi- marisinde o kente yakışır bir pey- zaj yaratmak gerektiği" bılınci- nın de yaygınlaşması ıçin önem ta- şıyor... Çünkü; "trafolan bUe ldmlikli" olan bir kentın her yenı yapısı tasar- lanırken, mımarlann artık daha bir "mimarca" projeler üretmesı, bi- na sahıplennın de mıman engelle- yen değıl teşvık eden bır rutumda bulunmalan gerekecek.. Bukonu- da zaten duyarlı olsalar bıle, "tra- folardaki özenden geri kalma- mak" ıçın de yenı bır yanş başla- yacak... Şımdı söz sırası ıse her bıri ayn güzellıkte olan tanhı kentlerimıze bu trafolan ılle de tekdüze bır "tip mimariyle" yerleştırmekten asla vazgeçmeyen TEDAŞ ve dığer ılgı- lı kurumlarda... Bakalım herhangı bır coğrafyada değıl, Anadolu uy- garlıklanyla övünen ve Balkanlara bıle tanhsel peyzajını kazandıran bir ülkenın kentlennde hızmet ver- dıklennı ne zaman önemseyecek- ler 9 .. Arıbumu Ödülleri veriliyor Cemal Süreya'ya ü üsaygı günüKültür Servisi - Şair Cemal Süre- ya'nın ölümünün 14. yılı anısına yann Ka- dıköy Banş Manço Kültür Merkezi'nde anma günü düzenle- necek 14.14'te baş- layacak olan anma gününde dıa gösten- lerinin, şiır dınletıle- rinin yanı sıra Hulki Aktunç, Orhan Ka- ya ve Haydar Ergü- len'in konuşmalan da yer alacak. Nevzat Karakış ve Yaşar ıse ız- leyicilere bır müzık şöleni yaşatacaklar. Akşam ıse şair ve sinemacı Orhan Murat Arıburnu anısına geleneksel 'Arıburnu Ödül- leri' sahıplerini bulacak. Saat 19.14'te Fransız Kültür Merkezf nde başlayacak ödül töreninde 14. yıl ödül sahiplennın yanı sıra 13. Anburnu Ödüllen'nı kazanan fakat geçen yıl alamayan şair ve sinemacılar da ödül heykelcıklenne ka- vuşacaklar. Bu yılın ödüllennı şıır dalında Hüseyin Kö- se 'Mahvedici Melek' dosyasıyla, sınema da- lında da Zeki Demirkubuz, Nurhayat Kavrak ve Nilüfer Açıkalın 'Bekleme Odası', Derviş Zaim 'Çamur', Ömer Kavur ve Uğur Polat 'Karşılaşma', Hasan Mullaoğlu 'Metropol Kâbusu' \e Yeliz Altun 'Belki Bir Gün' fılm- lenyle aldılar. 13. yıl ödüllen şıır dalında Süreyya Berfe'nin 'Seni Seviyonım' adlı kıtabıyla, Yılmaz Ars- lan ve Enver Topaloğlu'nun dosyalanna venl- mış; Sezai Sarıoğlu ve Metin Üstündağ'ın dos- yalanysa 'Seçiciler Kurulu Özel Ödülü'nü ka- zanmışlardı. Sınema dalında Nuri Bilge Cey- lan'ın 'Uzak', Zeki Demirkubuz'un 'Yazgı' ve Ümit ÜnaPın '9' fılmlen 'en iyi film' seçılmış; diğer ödülleri Nuri Bılge Ceylan. Ümıt Ünal, Fikret Kuşkan , Muzaffer Ozdemir ve Lale Mansur paylaşmışlardı. Metropolis kazısıyla ilgili bilgiler bir kitapta toplandı Ana Tanrıça kentiayağa kalJayor Dostları bir araya geliyor tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Ana Tannça Kentı olarak adlandınlan Metropo- lis. ayağa kalkıyor. Geçmışı Neohtık Döne- me uzanan Metropolıs'ın, günyüzüne çık- masıyla Ege bölgesının kültürel zengınliği- ne bır yenısınm daha ekleneceğını belırten uzmanlar, antik kentte elde edilen bulgula- nn geleceğı aydınlatacağını vurguluyorlar. Ege Bölgesı'nde son yıllara kadar varlığı tartışılan Neolitık Çağ uygariı- ğına ait izlenn bulunduğu yer olarak nıtelenen Metropohs'te ilk bıhmsel ınceleme 186O'lı yıllarda Izmirli araştırmacı Aristoteles Fontrier tarafından yapılmış. Ardından kent, ulus- lararası arkeoloji dünyasına adı- nı duyurmuş. Geçmişı 8 bın yılı bulan Metropolis'te son 10 yılda yapılan kazılarla, Ege bölgesı- nın, önemli bir ören yerıne daha kavuştuğu behrtılıyor. Ana Tannça Kenti'nde, ılk arkeolojik ka- zılar, 1989 yılında Prof. Dr. Recep Meriç ta- rafından başlatılıyor. 1989-1991 yıllan ara- sında yapılan ve Torbalı Belediyesi'nin des- tekledıği kazılar suıırlı bır bölgede gerçek- leştınlıyor Metropolıs'ı gün yüzüne çıkar- ma çalışmalannın geniş bır alana yayıhnası Phılıp Morris/Sabancı sponsorluğuyla baş- lıyor. Meriç ve ekıbi 1992'de başladıklan ye- Ana Tanrıça Kenti nı dönem kazılannda, Ana Tannça Ken- ti'nde, tıyatro başta ohnak üzere stoalar, ak- ropolun bır bölümü, mermer kabartmalar. tannça heykellen gıbı bulgular ortaya çıka- nyorlar Metropolis araştırmalannın kapsamlı bır bıçımde 1972 yılında Efes kazısının Avus- turyalı Başkanı Prof. Dr. Hermann Vet- ters'in teşvikiyle başladığını söyleyen Me- riç, Metropohs'te sürdürdüklen 10 yıllık kazılann ardından 'Ana Tannça Kenti Metropolis' ad- lı bır kitap yayımladıklarını ve arkeoloji dünyasının dışında, kültüre ve tanhe ılgı duyan tüm kesımlere ulaşmayı istedıklerini söyledı. Menç, "Arkeoloji bili- mi, gerçekleştirilen yeni kazı ve araştırmalarla gelişip zen- ginleşmekte, uzmanlık alan- ları çoğalmaktadır. Kazı alanlarının korunması, anıt- ların restorasyonu giderek artan bir önemle ele alınmaktadır. Bu kitapla, ar- keolojik kazılann önemini, daha geniş bir kitleye aktarma>ı hedefledik" dedı. Kitapta, Metropolıs'ın tanhinın yanı sıra kazılar sonucu elde edilen bulgulann özel- lıklerine de yer venldı. Antık yapıtlann fo- toğraflanyla aktanldığı kitap, antik kentı gö- remeyenler için'bir kılavuz özelliğı taşıyor. Necati Cumalı anılıyortZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Türk edebıyatının unutulmaz ısımleri arasında yer alan Necati Cumalı ölümünun 3. yıldönümünde çeşitli etkınlıklerle anılacak. Urla'daki Necati Cumalı Anı ve Kültür Evı'nde düzenlenecek anma töreninde Cumalı dostlan ve sevenJen bır araya gelecek. 10 Ocak 2001 'de yaşamını yıtıren Cumalı ıçın yapılacak etkınlıkte, sunumunu Aysel Arabacıoğlu ve Bekir Yurdakul gerçekleştınrken Erdoğan Aytekin, "Anüarı ve Oyıınlarıyla Cumalı "yı anlatacak. Fergun Özelli, Hakan Cem, Musa Tekin, Müjde BUir, Nesrin Kültür Kiraz, Nil Dura, Yücelay Sal, Cumah'nın şıırlenru okuyacak. Hakan Cem ise müzık dinletısi gerçekleştırecek. Edebiyatın hemen her dalında verdiğı usta ışi ürünlerle çağdaş Türk edebıyatının önde gelen sanatçılan arasına adını yazdıran Cumalı, 1921 'de Yunanıstan'ın Flonna kentınde doğdu. 1925 yılında aılesıyle bırlikte Urla'ya yerleşen Cumalı, 1941 yılında Ankara Ümversitesı Hukuk Fakültesi'nı bıtirdı. Cumalı, Ankara'da Mılli Eğıtim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdurlüğü'nde çahştı. Izmır ve Urla'da avukatlık yapan Necati Cumalı, Israıl ve Pans'te çeşitli görevlerde bulundu. Yurda döndükten sonra Istanbul'a yerleşerek kalemıyle yaşamını sürdüren Cumalı, Ganp ve 1940 kuşağının etkılennı potasında enterek kendıne özgü lınk şıırler yazdı. Sevgı, sevınç, özlem gıbı bıreysel konularla çağın toplumsal sorunlannı bırlikte ele alan Necati Cumalı, yapıtlannda Izmır'ı süreklı ön plana^ıkardı. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bir Kez Daha: Sıradışı Bir Mal Beyanı Geçen pazartesi günü sevgili Erdal Ata- bek'in "Evet Sevgi... Evet Dostluk..." başlıklı, kapitalizmin parayı ve para aracıyla üstünlüğü temel edinmiş ahlakının insanı nasıl bir yıkıma sürüklediğini gözler önüne seren nefis yazısı- nı okuyunca, yıllar önce kaleme aldığım "Sıra- dışı Bir Mal Beyanı" adlı yazımı anımsadım. Belki de 'mal' olmaya karşı bir tür direnme an- lamına geldiğine inandığım için, o yazıyı bazı kısaltmalarla aşağıya alıyorum: "Geçtiğimiz günlerde, görevimden ötürü 'mal beyanında' bulunmak durumunda kal- dım... Daha doğrusu, bulunamadım. Ve hep çeviriyapmak, yazmak, öğrenciyetıştirmek gi- bi, en azından alışılagelmiş anlamda 'mal'/n üretilmediği işlere saplanıp kalmış bın olarak, mal beyanında bulunamayışım ile kültürarasın- da -elbet kendimce!- bir ilişki kurduğumdan, aynca bu son olay nedeniyie neyin mal sayıl- dığı, neyin sayılmadığı, 'çulsuzluğun' ne oldu- ğu ya da olmadığı konusunda bır kez daha ka- fam kanştığından, köşeme içimi dökmek iste- dim. Evet, dediğim gibi, mal beyanında buluna- madım, çünkü beyanda bulunmam için venlen belgede 'mal' diye sayılanlann hiçbiri, bende- kı 'mallara' uymuyordu. Başta Taşınmazlar' bölümü vardı; orayı geçmem kolay oldu. Taşın- mazlar Hukuku'nun tanımlanna uyan bir taşın- mazım hiçbir zaman olmadığından, buna kar- şılık ömeğın son yılda üç kez kira evi değiştir- mek yüzünden, sahip olduğum her şey iyice 'taşınır' hale geldiğinden, bana ancak 'taşınır- lar' sütununun uygun düşeceğını düşündüm. Gelgelelim o sütuna geçtığımde yeni birdüş kınklığıyla karşılaştım. Çünkü orada sayılan ta- şınıriarla da örtüşebilen bir taşınınm yoktu. ör- neğin 'hisse senetleri' denmişti. Yaşamımda borç senetlehyle hep yakın ilişkiler kurmama karşılık, herhangi bir hisse senedine elimi değ- dirmemiştim. 'Mücevherler ve altın ya da gü- müştakımlargibi kıymetli eşya...' demişti; evi- mizde rahmetli babaannemden yine merhum pederimin nca minnet kopardığı dört adet - dolayısıyla hiçbir 'takım' kavramına uymaya- cak- gümüş tatlı kaşığından başka 'gıbı kıy- metli eşya...'yoktu. 'Banka hesaplarındaki pa- ralar' denmişti; o sütunu da, elli üç yıllık birya- şamın ardından gülünç olmayı, tüm 'anti-kon- formizmime' karşın, göze alamadığımdan, boş bırakmayı yeğledim. Bildirim formunu satır satır okumama karşın, benim değerii saydıklanma santim yer bula- madım. Yaşamım boyunca çevirdiğim ve yaz- dığım onca kitap, sayısını çoktan unuttuğum onca yazı, evimin bütün duvarlannı dolduran ki- taplığım, yetiştirdiğim onca öğrenci -hayır, bunlann hiçbirine yer yoktu. öte yandan, ken- dimi hep kitaplara, hep kültüre, hep öğrenci- lere adamak uğruna kendimce ödediğim ve yi- ne kendimce, kimi zaman çok ağır gelmiş, a- ma, belki de bir tür mazoşizmin etkısiyle, ağır- laştığı ölçüde benım için mutluluk ve doyum kaynağı olmuş onca bedeli de hiçbir sütuna ya- zamıyordum. Bomboş bıraktığım mal bildirim formunun altına yalnızca bir tarih koyup imzamı attım. Ve hayatımda ilk kez o an, ama gerçekten, ilk kez o an, geride kalan elli üç yıl boyunca çek- tiğim tüm sıkıntılara ve yokluklara, sırtıma bin- miş onca ezikliğe karşın, aslında ne kadar var- lıklı yaşamış olduğumun bilincine vardım..." Bu satıriar, yaklaşık on yıl önce kaleme alın- mıştı. Geçen zaman içerisinde degişen bir şey olmadı. Sadece daha bir yaşlandım. Ama 'mal' sayılmayan değerlerimden biraz olsun ödün verip, giderek hızlanacağı belli birfiziksel çö- küşün zorlamasıyla parasal güvenceler ara- mayı hâlâ umursamıyorum. Çoktandır nere- deyse bütünüyle parasal değerierin boyundu- ruğu altında, insan sûretlerinin artık dolarlara, eurolara, kredi kartlanna, 'menkul kıymetlere' vb. dönüştüğü, insanın ancak parası kadar in- san sayıldığı bir dünyada ben, hâlâ mala dö- nüşmemiş olmayı insan olmak sayan, sevgiyı ve dostluğu en yüce değer bilen, çok küçük bir azınlığın üyesi olmanın kıvancını yaşama- yı, yaşamak adına yeterli buluyorum. 'ötekilere' gelince, tıpkı Erdal Atabek'in an- dığım yazısında dediği gibi: "Size özgüroldu- ğunuz söylenmişti, ama siz köle oldunuz. Pa- ranın ve üstünlüğün kölesi oldunuz..." e-posta: ahmetcemal a superonline.com acem20 « hotmail.com Müşfik Kenter Oda Tıyatrosu'nda • Kültür Servisi - Müşfik Kenter'in Orhan Veli'nın yaşammdan ve şiirlerinden yola çıkarak oluşturduğu 'Bir Garip Orhan Veli' adlı tek kişilik oyun 14 Ocak günü saat 20.30'da Göztepe'deki Oda Tiyatrosu'nda sahnelenecek. Kenter, aynı gün saat 17.00'de Marmara Üniversitesi öğrencileriyle bir söyleşi yapacak. (www.odatiyatrosu.com) BUGUN • LÜTFİ KIRDAR KONSER SALONU'nda 19.00'da şef Gürer Aykal'ın yönetriği. Vadim Gluzman'ın (keman) solist olarak katılacağı Borusan Istanbul FUarmoni Orkestrası'nın konsen. (Biletix: 0 216 454 15 55) • JAZZ CAFE'de 22.30'da Ercüment Vural - Önder Focan Project'in konsen. (0 212 245 05 16) • İFSAK'ta 19.30'da Barbaros Gürsel'in seçici olarak katılacağı 'Hareket' konulu ayın saydam yanşması. (0 212 292 42 01) • BİLGİ ÜNİVERSİTESİ DOLAPDERE KAMPUSU'nda 14.30'da 'Ayva Ağacı', 16.30'da 'Inşaat Hali', 19.00'da 'An Kovanının Ruhu', 21.30'da Güney' fihnlennin gösterimi. (0 212 293 50 10) *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle