21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3OOCAK2004CUMA CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER dishab(5 cumhuriyet.com.tr 11 Başbakan, Bush'la görüşmesinde Kerkük ve Türkmenler konusunu gündeme getiremedi Erdoğan istediğini alamadı Başbakan Erdoğan Bush ile Türkiye'nin Irak dosyasını tartışılamadı. Bush, PKK/KADEK'in temizlenmesi için de söz vermedi. EBRU TOKTAR YVASHEVGTON - Başbakan Recep Tay- yip Erdoğan, siyasi geleceğinin belirlenme- si açısından kritık bir dönem geçiren Irak'a ilişkin Türkiye'nin duyarhlıklanru ve uya- nlannı ABD Başkanı George Bush a ilete- medi. Kerkük'ün statüsü, Türkmenierin sı- kıntılan ve etnik federasyonun yaratacağı sorunlan Bush'a aynntılı bir şekilde iletme şansını yıtiren Başbakan Erdoğan, PKKKA- DEK'ın Kuzey Irak'tan çıkanlması konusun- da somut ılerleme kaydedemedi. Bush, lider- lığini övdüğü Erdoğan"a destek anlamına gelebilecek mesajlar vermekten kaçındı. Türk kamuoyunda haftalar öncesinde bü- yük önem atfedılen Erdoğan-Bush görüş- mesi, Türkıye açısından, "somut kazanım- lar" yerine "bol övgülü" sözlerin ötesine ge- çemedi. îki liderin görüşmesi sonrasmda ga- zetecilerin soru sormasına izin verilmemesi Bush'un somut mesajlar vermekten kaçınması ola- rak yorumlandı. Erdoğan, Kerkük'ün statüsü ve Türkmenierin sorunJan konusundaki sıkıntılan ilk elden Bush'a iletme firsatını da kullanama- dığı ziyaret, "semboük" olmaktan öteye gide- medi. Başbakan'ın, bu konulann Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve ABD Dışişleri Bakanı Colin Po- wefl arasında ayrıntılı olarâk görüşüleceğini ilet- mesi de tatmin edıci bir açıklama olarak görül- medi. Türkıye, Irak'taki sivil yönetici PaulBre- mer'in Bağdat'taki Türkyetküileriylegörüşme- mesinden duyulan rahatsızlığı Bush'a iletmeyı ön- Erdoğan, Ticaret Bakanı Thomas Donohue'.vu ziyaret ederek çini tabak hediye etti. (Fotoğraflar: AA) görüyordu. Dışişleri Bakanlığı diplomatlannın Bush-Erdoğan görüşmesi için hazırladıklan "Irak dosyasT da böylece hiç açılmadan elde kalmış oldu. îki liderin görüşmesinde gündeme gelen ko- nular ve sonuçlan özetle şöyle: Kıbns: Bush'a Türkiye'nin Kıbns'ta çözüme ilişkin yakJaşımını anlatan Erdoğan, kafa kanş- tıran açıklamalanna Beyaz Saray görüşmesınin ardından da devam etti. Daha önce Kıbns süre- cini hızlandıracak, siyasi ağırlığı olan tarafsız bir kişınin *arabulucu" olarak düşünüldüğünü söy- leyen Erdoğan, Bush görüşmesinden sonra ara- bulucu sözcüğünün yenne "koJaylaşnncı* ifa- desinın kullanılmasının daha doğru olduğunu söyiedi. Erdoğan, "Annan,isterizkibaşındanso- nuna kadar götürsün. Ama yoğun programı ne- deniyle bu mümkün değiL kaülamadığı zaman- larda dene\imli ve bu işi götürecek bir kişiye ih- tiyaç var. Bu konuda kendilerinin yardımcı ÖJma- s bizim için anlamlı olur, dedik. Vani Pövvell gö- revlendirildi*' dedi. Gül, Türkıye Büyükelçıli- ği'ndeki resepsiyonda, kolaylaştıncı görevi ya- pacak kışinin Powell olduğunu söylerken diplo- matlar Povvell'm yoğun programı nedeniyle sü- reci izlemesinin zor olduğunu, bu nedenle Povvell ile Annan'm, müzakere sürecinde görev yapacak kişiye karar vereceğinı söyiedi. Bu arada dıplo- matik kaynaklar, Bush'un Rum lider Tasos Pa- padopuios'tan, müzakerelere yeniden baş- lamasını ısteyeceğini belirttiler. Irak konusunda taraflar, resmi pozisyon- lannı yineledi. Erdoğan, Irak'ta Kürt fede- rasyonu kurulması girişimlerinden duyulan rahatsızlığı, etnik ya da mezhep temelli fe- derasyonun ülkeyi parçalayacağını ifade et- ti. Irak'ta federarif biryapıya karşı olmadık- lannı söyleyen Bush, demokratik ve toprak bütünJüğü korunan bir devlet yapısından ya- na olduklanna vurgu yaptı. Erdoğan, Türk- men nüfusunun da ağırlıkta olduğu Kerkük'ü Kürt bölgesinin başkenri sayan Kürt liderle- re yönelik rahatsızlığı da gündeme getireme- di. Erdoğan, Kerkük konusunun hiç görüşül- mediğini söyiedi. Güvence alamadı Erdoğan, PKK-KADEK'ın Kuzey Irak'tan çıkanlması konusunda da ABD'den güven- ce alamadı. PKK-KADEK'in siyasi uzantı- sı olan Demokratik Çözüm Partısi'm kapa- tacaklannı söyleyen ABD tarafi, PKK-KA- DEK ile mücadelede Türkıye ile ortak hare- ket edeceklen yönünde güvence vermeye çalıştı. Bush, Erdoğan'a Irak'ta PKK'ye ödün verilmeyeceğı ve iki ülkenin ortak çalışaca- ğı konusunda güvence verdi. Bush, bölgenin bu gruplardan temizlenmesi konusunda uygula- nacak yaptırım ve tak\r ım için taahhüt altına gır- medi. Erdoğan. Washıngton'daki American Enterp- nse Institute adlı düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada Kıbns ve AB konusundaki sorulan da yanıtladı. Erdoğan, "Biz Annan planı refe- ranslı çahşmanın sürdürülmesinden yanayız. AB müzakere süreci ile ilgili Türldye 40 yıl- dır AB kapısında bekliyor. Türkıye tabii bazı şeyler kazanacak ama AB de çok şey kazana- cak. Aksi takdirde AB, ne yazık ki bir Hıris- rivan kulübü olarak kalacak" dedi. Keliforniya iptal Beyaz Saray'da türban geçidi WASHINGT0N (Cumhuriyet) - Türbanlan nedeniyle Türkiye'deki devlet protokolüne giremeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gûl'ün eşi Hayrunnisa Gül ve Devlet Bakanı Ali Babacan ın eşi Zeynep Babacan Beyaz Saray'a türban çıkartması yapö. Başbakan Erdoğan'ın ABD Başkanı Bush ile görüşmesi sırasında yapılması düşünüien çay partisi Laura Bush'un isteği çerçevesinde dün yapıldı. Bir günlük sarkmayla gerçekleşen çay partisine Emine Erdoğan, Hayrunnisa Gül ve Zeynep Babacan'ın yanı sıra Ulaştırma Bakanı Vecdi Gönürün eşi Sevim GönûL Türkiye'nin ABD Büyükelçisi Faruk Loioğtu'nun eşi Menkibe Loloğlu ile AKP Milletvekilı Egemeo Bağış'ın eşi Beyhan Bağış da katıldı. Başbakan ve bakan eşleri, Türkiye'den türbanı ilk kez Beyaz Saray protokolüne soktu. Emine Erdoğan, First Lady Bush'a "gefcneksel Türk motiflerini" taşıyan kolye ve Mevlaııa'yı aniatan kitap hediye etti. Laura Bush'un ikiz kızlan için de olgunlaşma enstitüsü taranndan yapılan ve üzerinde gelenksel Türk motifleri bulunan örtü takımı götürdü. Erdoğan davette kemik rengi bir tayyör takımı. aym renkte başörtü. Hayrünisa Gül ise lacivert tayyör ve kırmızı türban giydi. Emine Erdoğan, Zeynep Babacan ve Hayrunnisa Gül, dün Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği'nde onurlarına verilen resepsiyona da karıldılar. Böylece, Türkıye'de Cumhurbaşkanlıgı, TBMM gibi gibi kamusal alanlara türbanlanyla giremeyen bakan eşleri, büyükelçiliğin resepsiyonunda türbanlanyla "boy göstenne" firsatını yakaladılar. Başbakan Erdoğan, Boston'da biten resmi programın ardından bayram tatilini geçirmek için yapacağı Kaliforniya prograrmnı ise basında yer alan haberler üzerine iptal erriği ve Türkiye "ye döneceği belirtildi. Emine Erdoğan'ın, Laura Bush'u ziyaretinin bir börümüne, Başkan Bush'un da katıldığı öğrenildi. Görüşmeler sırasında aniden salona giren George Bush'un, Emine Erdoğan'a, "Gefip sizJere merhaba demek istedim. Sfcdere, 'Amerika'ya hoş geldiniz' demek için uğradınT dedi. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Kıbns'ta arabulucu olmayacağmı söyiedi PoweE GüPü yanmdayken yalanladı VVASHÎNGTOIN (Cumhuriyet)- Dı- şişleri Bakanı Abdullah Gül, öncekı gün Türkiye Büyükelçıliği'nde verilen resepsiyonda. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı GeorgeBush ile yaptığı görüşme sonrasında ABD Dı- şişleri Bakanı Colin Poweü'ın kolay- laştıncı olarak görev yapacağını vurgu- ladı. Ancak, bu sözler, bizzat ABD Dı- şişleri Bakanı Povvell tarafindan yalan- landı. Powell, dün Abdullah Cîül ile yaptığı görüşmenın sonrasmda bir ga- zetecinin sorusu üzerine. "Ben, ne ko- laylaştıncı ne de arabuJucuvum." diye konuştu. Povvell'ın bu açıklamayı yap- tiğı sırada yanında bulunan Gül'ün çok bozuJduğu gözlendi. Erdoğan, önceki gün Bush ile yaptı- ğı görüşmenın ardından ise, "arabulu- cu" sözcüğunü kullanmanın yanlış ola- cağınıb u nedenle arabulucu yerine, "kolaylaşöncr sözcüğünün kullanıl- masının yennde olduğunu vurgulayan Erdoğan, kendi kendini tekzip etti. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise, kendisinin başından beri kolaylaştıncı sözcüğunü kullandığım, arabulucu söz- cüğünün kullanılmasının yanlış oldu- ABD Dışişleri Bakanı Pavvell, ortak açıklamada "Arabulucu değiliz" dedi ğunu belirtri. Bush ile Erdoğan'ın yap- tığı görüşme çerçevesinde Colin Po- vvell'ın kolaylaştıncı olarak görev ya- pacağım vurgıılayan Gül, "Kendisi,çö- zümü hızlandırmakiçin devTtdeolacâk. Bu konudakitarüşma arükbidniştir.01- dukça açıkür kl Povveil kolaylaşüncı olarak göre yapacak" dıyerek, gazete- cilere bu konuda bir kavram karmaşa- sı olmadığım savundu. Ancak, Bush-Erdoğan görüşmesin- de ABD'nin, kolaylaştıncı sözcüğüne de sıcak bakmadıgı öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, Bush, "Biz zaten Kıbns sorununun çözümüiçin hep devredeyiz. Yapacağımız ghişimleri ne kolaylaşün- cı nedearabulucu olarakadlandurnak doğru değfl. Dışişleri BakanıPovveH,çö- züm için etinden geleni yapacak" dedi. ABD'nin bu yöndeki tutumu da, Dı- şişleri Bakaru Povvell ile Gül'ün dün yap- tığı görüşmede de ortaya çıktı. Bu gö- rüşmenin ardından açıklama yapan Po- vvell, kendisinin ne arabulucu ne de ko- laylaştıncı olduğunu söyiedi. Povvell, "Bi/ iyi niyeü'mizi kullanarak, rüm ta- raflann üeriye dönük adunlar atnıala- ruu, Annan Planı temefindeüerlemde- rini teşvik etmevi düşünüyonız.Annan Planı masada bulunuvor. Bizher iki ta- rafi teşvik ediyoruz. .\rabulucu değiliz, arabuİuculuk rolü üsdenmnoruz. Biz iyi niyetinıizi kullanarak, rtim tarafla- nn Ânnan Planı temetinde ileriemele- rini teşvik etmevi düşünüyonız." dedi. Gül: Somut adım bekliyoruz Gül Povvell ile görüşmesinde Ker- kük'teki Türkmenler'in durumuna vur- gu yaptığı öğrenildi. Görüşmede soru- nun çok önemli olduğunun altını çizen Gül. * Türkmenler bugüne kadar yö- nethndehiç dikkateahnmadılar" dedi. Gül daha sonra. PKK KADEK sorunu- na dikkat çekerek, "Her şeyi güzd söy- lüyorsumız ama arük halkımjz somut bir şeylergörmek istrvor. Sürade adım- larbekKyoruz" dedi. Povvell ise ne Ker- kük ne de Türkmenler konusunda bir açıklama yapmazken Irak'ın toprak bü- tünlüğünden yana olduklannı söyle- mekle yerindi. Erdoğan 'ın ABD temasları ve Kıbns Baykal: Dışpolitikada kırılmayaşanıyor ANKARA (CumhuriyetBürosu) - CHP Genel Başkanı Deniz Ba\kal. AKP hükümetinin Kıbns konusun- daki son dönem izlediği stratejinin Türkiye'nin dış politikasında tarihi bir kınlmaya yol açabileceğini söy- iedi. Baykal, "Hükümetinplandaki tamanılanmamış noktalann da An- nan tarafindan doldurulmasma yö- nelik bir taahhüt verdiği kanaatûide- yim" dedi. Baykal, dün NTV'de ka- tıldığı yayında, Başbakan Tayyip Er- doğan'm ziyaretinin cıddi gündemi- nin Kıbns ve Irak olduğunu vurguladı ve hükümetin Kıb- ns'a ilişkin yenibıraçıhmde- nedığini belirttı. NVashington'ın Erdoğan'm "arabulucu" önensini kabul etmediğini anlatan Baykal. şöyle konuştu: "Bunlar boş kavramlar. Ortada 4 tane ta- raf\ar. Biz "Bir arabulucu ver' diye ABD'ye gidryonjz. Ya- pünuş bir çahşma. bir plan var. Ara- bulucu ver demek safiyane bir şey. Uz- laşmaz görüntüden çıkacağını derken esası kayhederseniz,aym zamanda siz- den isteneni ve sizin korumanız gere- ken bazı şeyleri veriyorsunuz demek- tir." Erdoğan'ın "tavizyanşında" ol- duğunu öne süren Baykal, "Davos'ta Erdoğan'm Annan'a. bu planı Rum- larla anlaşma olnıasa da olsa da refe- randuma sunmaya hazır olduğumu- zu ifade ettiği kanaatindeyim" dedi. Hükümetin Annan Planı'nda boş- • CHP lideri, Erdoğan'ın taviz yanşında olduğunu söyiedi. luklann dolduruhnası konusunda da taviz verdiğini savunan Baykal, bunun Türk dış politikasında büyük kmlma yaratacağını kaydetti. Baykal. "Türkiye'nin gözü kapa- h biçimde orada vaşavan insanlann haklanıu, bizim dışunızdaki çeşitü kuruhışlann takdirine bırakmast ağır birtabiodur. Başbakan'ın Türkhe'ye gelmesini bekbyoruz. Ciddi soruJar sorup açıklama isteyeceğiz" dedi. Baykal. Erdoğan"ın ABD Başkanı George Bush ile yaptığı görüşmede ne Kuzey Irak'taki PKK var- lığı konusunun ne de Türk- menierin durumunun ele alındıeını anlartı. Erdoğan ABD 'lilere AKP 'yi tarifetti 'Halkköktendinciolmayan birdeğişimdenyana J 'Hanedan varisleıryle neden görüşûldû?' CHP GenelBaşkan Yar- dımcısı Onur Oymen de Er- doğan'ın yanıtlaması iste- miyle verdiği soru önerge- sinde şu sorulan yöneltti: "ABD'ye yaptığınız resmi ziyaret SH rasında devrik Osmanlı Padişahı Ab- dülhamit'in torunu Osman Ertuğrul flegörüşrüğünüzanlaşıunaktadır. Siz- den önce herhangi bir cumhuriyet hü- künıeti başbakanı Osmanlı hanedanı varisleriyle göriişmüş müdür? Cum- huriyetimiz kuruculan tarafindan sı- nırdişı edilen bir padişahın varisleriy- le görüşmenizin sebebi nedir? Bu gö- rüşmevle halkjnııza ve dünyaya han- gi mesaj verihnek istenmektedir?'' VVASHIVGTON - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün ABD Teşeb- büs Enstitüsü'nde "Muhafazakar Demokrathk ve Ozgürlüğün Küre- seDeşmesin başlıkJı birkonuşma yap- tı. AKP'nın mufazakarlık temelinde bir kitle partısı olduğunu belirten Er- doğan. "Türk toplunıunun küçüm- senme>ecek bir kesirrü, gelenegi dış- lamayan bir modernlik, yerelliği ka- bui eden bir evrenseffik, manayi red- detmeyen bir rasyoneflik ve kökten- ci obnayan bir değişim iste- nıektedir. Muhafazakarde- mokrasi aniayişı bu isteğe bir cevap oluşturuyor" dedi. Erdoğan'ın konferansını protesto eden bir grup Rum, Kürt ve Ermeni Erdoğan'ı Saddam'a benzeterek. "Er- doğan defol" sloganı attı. Erdoğan, dünkü temasla- nna .\BD Ticaret Odası'nda ABD'li ve Türk işadamla- nyla kahvaltılı bir toplantı yaptı. Erdoğan, daha sonra Ritz Charlton Oteli'nde Türk işadamlanna seslen- di. Türkiye"de yatınm yapan ABD'li firmalann sorunlannı çözme konu- sundaki çabalaruıın bazı çevrelerde eleştirıldiğini söyleyen Erdoğan, "ABD'ye gefiyorsunuz, orada bfleefeş- tirilh orsunuz. Türkive'de madur otuı bir kişi Türkiye'ye yaünm yapar mı? Biz bunu çözmeye çahşıyoruz. Ama, çıkarlannaçomaksoktuk diye rahat- • Erdoğan, toplumun gelenegi dışlamayan modernlik istediğini söyiedi. sız olan tipler var bu ülkede" dedi. Erdoğan, daha sonra Teşebbüs Ens- titüsü'negeçti. Erdoğan, buradapar- risinin demokrasıye olan bakışmı an- lartı. Modern muhafazakar Yeni muhafazakar demokrat çizgi- yi temsil ettiklerini söyleyen Erdoğan, ancak bunun modern bir muhafaza- karlık olduğunu savundu. Erdoğan, mevcut kurum ve ilişkilerin korun- masını değil. değerlerin ve kazanımlann korunmasını istediklenni anlartı. Seçimle- re ve belli kurumlara indir- genmiş mekanik bir demok- rasiyi değil, toplumsal ve si- yasal alanlara yayılrruş orga- nik bir demokrasiyi savom- duklannı anlatan Erdoğan, "Biz bunaderindemokrasi di- yoruz" dedi. Erdoğan, laik- lık ilkesini ise, devletin tüm dinler ve düşünceler karşısında ta- rafsız kalması, eşit mesafeyi koruma- sı, inanç farklılıklannm yaşatılabil- mesi olarak gördüklerini ifade etti. Din üzerinden siyaset yapmadıklanm sa- vunan Erdoğan. Batılı ülkelere de seslendi. Batılı ülkelerin kendileri gi- bi görmedikleri ülkelere karşı haksız genellemeler ile peşin yargılardan kurtuhnak zorunda olduklannı söy- leyen Erdoğan, bu konuda ABD'ye görev düştüğünü söyiedi. BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Ülkenin Üzerine Atılan Ağ Konuşmaya başladığımda meseleyi insanlann önü- ne nasıl sergileyeceğimi düşünüyordum. Hem düşü- nüyor hem de konuşuyordum. Soğuk savaş sonrasının yeni yapılanmalan içinde önemli olanlar nelerdi? Sistemi gözleri önüne ser- mek istiyordum. Iktisadi, siyasi, askeri ve kültürel bo- yutlan ile elle tutulur bir açıklık içinde göstermek is- tedim. - Türkiye'deki bir otomobil tesisi, sigara fabrikası veya bir televizyon kanalı "adının birköşesinde Türk sözcüğübulunduğuiçin" yerii (veya ulusal) sayılmaz- dı. Yerii şırket, ABD'deki, Almanya'daki veya Ingilte- re'deki esas şirketin Türkiye'deki bir uzantısı idi sa- dece. Beyin dışandayken, çokuluslu şirketin "adı çoku- luslu olsa bile" bağlı olduğu bir esas liman vardı. Phi- lip Morris ABD'nin himayesindedir. Bayer Alman- ya'nın, Ericsson Isveç'in, Renault Fransa'nın kanat- lan altına alınmıştır. ABD'deki, Batı Avrupa'daki şirketlerin dışandaki, üçüncü ülkelerdeki ortaklan ve yerii ortak şirketleri "ba- ğımsız değildir". Esas şirketin güdümü (ve himaye- si) attındadır. O çokuluslu şirket de ABD, Almanya, Fran- sa, Ingiltere ile bütünleşmiştir. Hem de ne bütünleş- me! Bu çokuluslu şirketler devletleri ile adeta özdeş- leşmişlerdir. Devletler (hükümetler) kendı şirketlerini dışanda egemen kılmak için siyasi ve askeri güçleri- ni sonuna kadar kullanırlar. Berfusconi Ankara'ya geldiğinde kafasında hangi Italyan şirketıne "Anka- ra'dan ne koparacağını" tek hedef olarak düşünür. Onun için de, "AB için arkandayım" gıbisınden her tarafa çekilebilecek trajikomik şeyler söyierler... Içerideki güdümlü medya bu sakızı istediği tarafa çeker. Berlusconi'nin elde edeceği avantaj karşılığın- da medyaya sunulan bir malzemedir bu. Sonuçta Türkıye, Batı kaprtalizmine biraz daha bağlanmış olur. - Dışardaki çokuluslu şirketler "yeriilerie" kurduk- lan ortalıklar ile yalnız şirketleri değil "Türkiye'dekiiç sistemi de bağlariar." Yerii ortak sadece Türkiye pa- zarındaki birticari aracı değildir artık. Bürokrasiye, siyasete, medyaya, eğitime yani her alana bulaşmaya başlarlar. Amerikan çokuluslu şir- ketinın Türkiye'deki ortağı artık "Bushyönetiminin de- netimindedir." Alman şirketinin yerii ortağı ise Şan- sölye'ye kem gözle bakanların hakkından gelir. Was- hington'ın, Berlin'in, Londra'nın, Paris'in "Türkiye si- yasetleri" artık yerii ortaklann aynlmaz bir parçasıdır. Yerii gayri milliler... Gerçekten iş, iki artı ikinin dört ettiği kadar basit ve tutarlıdır. ABD'nin ve Avrupa büyüklerinin şirketleri kendi devletleri ile bütünleşmişlerdir. Bu şirketlerTür- kiye'deki yerii şirketi tek yanlı bağlayınca artık "elim sende" veya "kulaktan kulağa" oyunundaki gibi işler tıkır tıkır yürümeye başlar: - VVashington ABD'nin büyük şirketlerini (tekelleri- ni) Türkiye'deki yerii şirketle ilişkilerinde "siyasi ve bürokratik birmaşa gibi" kullanır, yerii şirketler artık Kıbns'ta, Ege'de, Fener Patrikhanesi'nde, kamu yö- netimi kanununda, Güneydoğu'da sorunlara Was- hington'ın, Beriin'in, Londra'nın gözlüğü ile bakma- ya başlariar. Güdümlü medya da bu doğrultuda "mis- yon üstlenir." - Bakmaktan da öteye ellerine alıp Batı kapitaliz- minin çıkariarı doğrultusunda yürütmeye başlariar. Kıbns uyuşmazlığı ve Fener Patrikhanesi meselesi "bir doktora öğrencisine tezmalzemesiolacakkadar" işin cılkının nasıl çıkanldığını gösterir. Kıbns'taki "bazı si- yasiler", bizim gayri milli sermayenin himayesine, 1996, 1997 yıllannda istanbul'a alınmaya başlandı. Brüksel (ve VVashington) Kıbns'tan Türkiye'yi tasfiye etmeye karar verince "bu Türk siyasiler", gizliden gizliye İstanbul'a davet edilip görüşüldü. Hatta bu görüşmelerAnkara'dan önce Brüksel'de- ki ve VVashington'daki patronlara iletildi. Aynı Kıbns- lı siyasiler Brüksel'e de davet edildiler. Zaten kesiş- me noktası Brüksel ve VVashington'dı. Ne Ankara, ne Türkiye, ne Türk halkı bu gayri millilerin umurunda bi- le değildi. Şebeke kurulmuştu, Annan Planı da Ingi- lızler tarafindan daha o zaman hazırianmıştı. Artık yeni dönemde Batı kapitalizminin sadece ik- tisadi uzantılan değil aynı zamanda siyasi, askeri, hattadini uzantılan konumundaydılar. "Maşaları" de- mek galiba daha doğru olacakt/r Hele, Aydınlık dergisinin 25 Ocak tarihli başyazısın- da, Paul Wolfowrtz'e Ankara'dan gönderilen çok özel mektubu okuduktan sonra yukarıda gösterme- ye çalıştığım "şebekenin", işi nerelere kadar vardır- dığını daha iyi anlıyoruz. Türkiye bir yol ayrımındadır; gayri mılli sermaye ve köktendinci çevreler, iktisadi ve siyasi bir ağ örmeye başlamışlardır. Ya Türkiye yavaş yavaş öriilen bu ağ sonucu çökertilecek; veya halk gerçekleri görerek, ulu- sal güçlerie biriikte çöküşü durduracaktır. Bu iki yol, artık siyah ile beyaz gibi birbirinden ay- nlmaktadır. Üçüncü bir yol kalmamıştır... Bütün bunları beni izleyen kalabalığa iki saat bo- yunca anlatmak kolay değildi. içim sızlasa da anlat- mak zorundaydım. Birileri bunlan söyfemeliydi. Sıra, bugün bendey- di... Evet, kral çıplaktı ve ben sadece bunu söyledim... www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisalj Türk şirketler eli boş dönüyor VVASHİNGTON (Cumhuriyet) - Başba- kan RecepTayyipErdo- ğan. Beyaz Saray'daki temaslannın ardından Motorola ve Cargill'in yöneticıleriyle bir araya geldi. Tanm arazisine yahnm yaptıklan için 4 ayn da\ayla karşı karşı- ya geldiklerini savunan Cargill yöneticisi, aksi halde 80 milyon dolar- lık yatınmlanm Türki- ye'den çekeceklerini söy- iedi. Uzanlar'ı 2.9 milyar doiarlık borçlarmı öde- mediği için mahkeme- ye verdiklerini belirten Motorola yöneticileri de bu konudaki sorunlanna hemen çözüm bulunma- sını istedi. Erdoğan, hem Cargill hem de Motoro- laya "Sorunlannızı çöz- me konusunda kararb- yız" güvencesi verdi. Motorola yöneticileri gö- rüşmeyi "cesaretverici" bulduklanru açıkladılar. Erdoğan'ın ziyaretine yaklaşık 160 kişilik bir grupla katılan Türk işa- damlan ise umduğunu bulamadı. Özellikle ni- telikli sanavi bölgeleri konusunda ÂBD'ye bü- yük beklentiyle giden Türk işadamlan, Erdo- ğan'a bu konuda birdos- ya sundn. v
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle