25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÎAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2004 SALI 2 OLAYLAR VE GORUŞLER EYET/HAYIR OKTAY AKBAL ftynalara BakarkenL Bekledik, umduk! Bilebile mi kendimizialdattık? Yannlardaydı umut! Yarınlar, yeni kuşaklar, yeni anlayışlar, yeni insanlar demekti. Zaman hep ileri- ye doğru akar.., Eskilikler geride kalır. Elli yıldır, sü- rekli düşünen, duyan, yazan, hem kendini hem de çevresini aydınlıklara taşıyan biri iseniz şu günler- de içine düştüğünüz umutsuzluğu nasıl yorumla- yacaksınız! Elde ettiğimiz şeyler, bir bir kayıp gidiyor.. Bir sa- vaşım içindeyiz! Bunun adı, insanı kurtarmak, in- sanı içine kapatılmak istenen dariıktan, karanlıktan, anlamsızlıktan kurtarmak uğraşı! Adnan Binyazar ın DünyaYayınları'ndayeni çı- kan 'Ayna' adlı kitabındaki denemeleri okurken kırkyıl önceki kendimi yaşadım. O günlerde de sa- vaşım içindeydik. Toplumu kurtarmak, toplumu, bireyteri sanatın, kültürün, bilimin ışığında yücelt- mek özlemindeydik... Yıllar geçti hep aynı amaç, aynı uğraşL Bitip tükenmeyen birkısırdöngü!.. Bir adım ileri, derken iki adım geri!.. Güzellikler, iyilik- ler, mutlu yaşam istekleri, derken sürekli yenilgiler... Birbirinden yararlı kitaplar çtkıyor; öyküler, ro- manlar, şiirler... Okunmaya değer yapıtlar üst üste yığılıyor! Hepsi yaşam gücü veren, bilinç ateşi ya- kan... Ama, sıra mı kalıyor? Toplumun üst üste bi- nen sorunlarını çözmek için seçilen kişi ve örgüt- lerin inadına geçmişteki çirkinliklere, yoksunlukla- ra çağıran ağırlığı!... Kalk sen, gündelik çatışmala- n, hastalıkları, bilerek yapılan kötülükleri yazmayı bırak, sana aynlan köşede, birbirine benzer yakın- malan sürdür... Arada bir eski çekmeceleri, dolapları kanştınnm. Gazete kesikleri bir sel gibi boşalır... 1950'lerden, 60'lardan, 70'lerden, 8Q'lerden!.. Günün olaylan, iş- başındaki insanlann yanlışlan, yanılgılan, çıkmaz- ları, ihanete varan davranışlan, hepsi hepsi!.. Geç- miş gitmiş midir? Gitmemiştir! Her yeni dönem, yenilikleri değil, eskilikleri, bayatlamış, çürümüş olanlan yeniden getirir, yeni bir şeymiş gibi!.. Ha- di, bizler eskiden yazdıklanmızı söylediklerimizi yi- neleriz yeni baştan!.. Şiirler, öyküler, yazılar bir yandadursun, şimdi top- lum savaşındayız, der avunuruz, avuturuz!.. Oysa geleceğe kalacak değerter onlardır, şiirler, öyküler, romanlar, yazılar!.. Zamanlar geçecek, bugün önem verilmeyen çalışmalar bir gün değer kazanacak. Ama insanoğlu kendisine yaraıiı olanın, yaşantısına an- lam verenin nerede olduğunu bir türtü anlayama- yacak!.. Gündelik avuntularia bir koskoca yaşamı çürütüp gidecek... Bir kopukluk sürüp gidecek güncellikle kalıcı güzellikler, anlamlar arasında!.. Adnan Binyazar da kopukluktan söz ediyor bir yazısında... Bu kopukluğu hepimiz yaşıyoruz, acı- sını duyuyoruz: "Gûnürnüzde ınsan ilişkilerinden, yönetime, bi- limden, sanata, gerçek yaşamı belirtemesi gere- ken hemen heralanda toplumla gerçekyaratıcı ara- sındaki kopukluğu yaşamaktaya.. Bu, birey ya da toplum olarak gücümüzün nerelere varabileceği bilincine erememiş olmamızın bir sonucudur." Aynalartertemiz!Aynalaraydınlatıcı!Aynalargü- zellikleri de çirkinlikleri de kötülükleri, iyilikieri de yan- sıtıcı... önemli olan aynayr, sanatın, kültürün, bilimin, bilincin, güzelliklerin üstüne tutmaktır. Adnan Bin- yazar'ın 'Ayna'sı işte böyle bir ayna... Sivil STK Toplum Rehberi Kuruluşları Yenileniyor Siz de Yerinizi Alın aornek@tarihvakfi.org.tr 0212 227 37 33/106 w w w . s t k r e h b e r i . o r g GÖKOVA YÜCELEN OTEL'DE tatilaboneliği TANITIM TURU GÖKOVA'DA BAYRAM 31 Ocak-7 Şubat Tatil Aboneliği Özel Tanıtım Fiyatları İle 5 Gün 6 Gece Kişibaşı 350.000.000 TL Yücelen Otel'de YP. 31 Ocak-7 Şubat GünlükTurlar 1. Tur. Fethiye, Kaya Mezarlan,Kayaköy,Ölüdeniz 2. Tur: Marmaris Yat Limanı, Kale, Müze 3. Tur. Bodrum Kalesi ve Müzesi 4. Tur: Şirince Köyü Gezisi Yanm pansiyon konaklama, turlar, müze girişi, ulaşım, rehberlik hizmetleri ücrete dahildir. YAPI-C f Bv Çumhurtyet Adres: Türkocağı Cad. Basın Sarayı No.1 Kat . 4 (Gazeteciler Cemıyetı üstü) Cagaloğlu İstanbul Tek (0212) 520 21 91-92, (0212) 522 49 26 Faks: (0212)520 50 23 Gazete tel: (0212) 512 05 05/550-561 E-Posta: yapic@yapic.com.tr *Tur Acentası. Belge No: 3391 www.yapic.com.tr Dil Devrimi Karşıtı Yeni Girişimler... PENCERE Milli Eğitim Bakanlığı'nca "Sosyal Bilimler Lisesi" kurulması girişimiyle, Osmanlıca eğitimi yeniden gündeme getirilmiştir. Söz konusu eğitimin Arap abecesiyle (alfabesiyle) yapılacağı da Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşan Prof. Nejat Birinci tarafından, bir televizyondaki canlı izlence sırasmda doğrulanımştır. BurhanGÜNEL Cumhuriyet'in sekseninci, Yazı Devri- mi'nin yetmiş altıncı yılını geride bıraktı- ğımız bugünlerde, Milli Eğitim Bakanh- ğı'nca "SosyalBüinıkrlisesi'' kurulması gi- rişimiyle. Osmanlıca eğitimi yeniden gün- deme getirilmiştir Söz konusu eğitimin Arap abecesiyle (alfabesiyle) yapılacağı da Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşan Prof. Ne- jat Birinci tarafından, bir televizyondaki canlı izlence sırasında doğrulanmıştır. Star televizyonundakı. HuUdCevizoğhı"nun yö- nettiği "Ceviz Kabuğu" izlencesinde ko- nuşmacı olan; Devrim Yasalannı, Cumhu- riyet ve kazanımlannı savunan eğitimci-ya- zar, Dr. Kemal Ateş, 6 Ocak 2004 günlü Cumhuriyet gazetesinde, *Yaa Devrimi ve AvrupaBfffiğj" başlıklı yazısıyla konuya iliş- kin görüşlerinin bir bölümünü dile getir- mişti. Andığım canlı yayında, MEB müs- teşannın Osmanlı geleneğine sıkı sıkıya bağlı görüşlerine incelikle ve dil, eğitim, yazın alanındaki birikimiyle karşı görüşler oluşturan Dr. Kemal Ateş'in de katkısıyla, MEB'in "Sosyal BiBmlerLisesi" açarakne- leri hedeflediği ve bu liselerin açılmasıyla eğitimde ne gibi yeni sorunlar yaşanacağı ortaya çıkmıştır. Tartışmalar sonucunda edindiğim izlenime göre; imam hatip lise- lerininbir ölçüde kendi meslek alanına y ön- lendirildiği çağdaş eğitim dizgesi içinde, Arap abecesiyle öğretim verecek olan sos- yal bilimler liselerinde, imam hatip lisele- ri benzeribir uygulama olacağı anlaşılmak- tadır. MEB adma, bu girişimin gerekliliğini an- latmaya çabalayan konuşmacı, "Osmanh- ca" demenin yanlış olduğunu, onun yerine "Osmanh TürkçesT denmesi gerektığini de ikide bir yinelemiştir. Günümüzde, ya- şamın her alanında tutucu bir dinsellikle bağlannı güçlendirmeye çabalayan ve bu ça- basını gunlük siyasaya dayanak yapan bir yönetim anlayışı egemendir. Yaklaşık altmış yıllıkkarşıdevrim çabalannın sonunda cum- huriyetimizin kendi elleri ile yarattığı çeli- şik bir gerçekliktir bu. Aydınlanma girişimlerinin getirdiği çağ- daş ve uygaryaşam anlayışuu ve Devrim Ya- salannı yok etmeye çalışan bu yaklaşım; bir yandan Cumhuriyet öncesi toplumsal ve bireysel yaşama dönüş tasanmlannı ger- çekleştirmeye, bir yandan "Atatürkçü, ulu- salcı, cumhuriyetçi" görünmeye, bir yan- dan Avrupa Birliği içinde yer bulma girişim- lenni sürdürmeye, öte yandan da ABD'nin "kiiresefleşme" ataklarma yandaş olmaya açık durmaktadır. Oysa, saydığtm girişimlerin bir arada yaşama geçirilmesi olanaksızdır. Bu gerçek, günümüz iktidannın iş başına gel- mesinden sonra gündelik yaşamımıza giren "tatayye" sözcüğüyle açıklanabilecek bir karmaşanm değişik görüntülerinden oluş- maktadır. Yurtiçinde "tatayye" yoluyla "ulu- saka" görünmeye çabalayan bu anlayış, asıl amacı olan çağdışı yaşam koşullannı yeni- den oluşturma eğüimini saklı tutarak. ABD ve AB yanhsı görünmeye özen göstererek, özlediği Cumhuriyet öncesindeki toplum- sal düzeni yeniden kurma yönünde hızla ilerlemektedir. Kavram karmaşası Bu süreçte ulus devletın temel yapılan bozulmakta, dilbaşta olmak üzere ulusal de- ğerler yok edilmektedir. ABD ile AB'nin ulu- sal birliğimizi tartışmaya açan girişimleriy- le günümüz yönetiminin Cumhunyet önce- si yaşam anlayışlannı canlandırma gırişim- leri buluşmaktadır. Söz konusu buluşmaya ve sonuçlanna karşı çıkan yurtse\erler, ger- çek ulusçular Cumhuriyet kazarumlannın ya- nv sıra Devrim Yasalannı da savunmakta- dır. Bu çatışma, güncel politik karşıthkla- rın ötesinde; var olma-yok edilme savaşımı- nın açık görüntüsünden başka bir şey değıl- dir. Çatışmanın öncelikle ekin (kültür)ve dil alanlannda yoğunlaşması rastlantı olamaz. Kendi dilini koruyup geliştiremeyen ulus- lann, ekinini de oluşturamayacağı. gelişti- remeyeceği bilinmektedir. Ulusal varhğı tartışılır duruma getırilen ülkemız ve ulu- sumuz: bir yandan da ölü bir dilin yeniden yaşama geçirilmesi dayatmasıyla karşı kar- şıyadır. Anadilinden yoksun bırakılan birey- lerin düşünme yeteneklerini yıtirdikleri. ya- bancı dillerin egemenliğine girerek başka- lan gibi düşunmek zorunda kaldıklan, tar- tışmaya gerek kabnayacak kadar açıkbir ger- çektir. Osmanhca yerine Osmanlı Türkçesi de- mek, kavram karmaşası yaratmaktan baş- ka bir şey değildir. Osmanlıca, çokuluslu bir imparatorluğun dil bilincinden uzak yaşam ve ekin anlayışı içerisinde dilini koruyama- masındankaynaklanan karmabir dildir. Ço- kuluslu bir devletin böyle bir anlayışta ol- ması, dönemin koşuHan göz önünde tutul- duğundabir ölçüde anlaşılabilir. Oysa Tür- kiye Cumhuriyeti çokuluslu bir devlet ol- madığı gibi, dilindeki yabancı öğeleri temiz- leyerek onu yeniden yaratmıştır. Osmanlı- cayanhlannın temel dayanak olarak kullan- dıklan "kökterimizden kopuj'oruz" yakış- tırması da gerçekçi değildir. Cumhuriyet öncesi dönemin ekin ve yazın birikimi gü- nümüz yaşamındaki yerini çoktan almıştır. Onun dışında kalan bınkimin ne olduğu hakkında açıklayıcı bılgi venlmemektedir. Osmanlı împaratorluğubüyük buluşlarda mı bulunmuş, bilimsel başanlara mı imza at- mış, insanlık ve uygarlık için önemli işler mi yapmış ki Cumhuriyet'le ve de\Tİmler sonundabunlan kaynağına inerek öğrenmek- ten yoksun kalmışız? Artık, Osmanlı arşiv- lenndekı belgelere ihşkin konu başhklan- nın açıklanması gerekmektedir. "Eskij'azış- malar, tapu kayıtlan vb." gibi o dönem ya- şamınm ıkincil alanlan için dil ve ekin ça- tışması yaratmanın, andığım Cumhuriyet kazanımlanndan vazgeçmenin gerekmedi- ği ortaya çıksm. Söz konusu belgeleri oku- yup anlayacak ve Türkçeye kazandıracak eği- timli insanlann sayısının on beş bin dola- yında olduğunu, andığım televizyon izlen- cesindeki konuşmalardan öğrenmiş bulunu- yoruz. Hemen hepsi işsiz olan üniversite çıkışlı bu uzmanlara iş de bulunmuş olur ve böylelıkle, bu amaçla bile sosyal bilimler lisesi kurmanın gereksiz olduğu ortaya çı- kar. Osmanlıcadaki Arapça, Farsçaöğelerin ya- ru sıra günümüz Türkçesindekı Batı ka>T\ak- lı dillerin yabancı öğeleri ancak ezberlene- rek kullanıma girebılır. Oysa eklerle. kök- lerle üretilen yeni Türkçe sözcükler. yaşa- mın içinde canhhğını koruyan ve sürdüren anadil birikimiyle işlerlık kazanır. dolaşıma girer: anlaşılması ve öğrenilmesi kolaydır. Ezberciliğin egemen olduğu eğitim dizge- sinde Osmanhcanın dayatılması, ezbercili- ğin kurumsallaşması anlamına da gelmek- tedir. Düşünen, tartışan, yaşamın güzelleşme- si, insanımızın yetkinleşmesi için öneriler- de ve girişimlerde bulunan gelişmiş bırey- ler yetiştirilmek istenseydi, Türk Dili ve Dil Devrimi, Yazı Devrimi yok edilmeye çalı- şılmaz. dilimizi geliştirme çabalan yoğun- İaşır. yaygmlaşırdı. Eğitim öğretim birliği- nin ortadan kaldınlmış olması da bu girişi- min hangi değirmene su taşıyacağının so- mut göstergesidır. Osmanlıcayı çağdaş eğitim alanlanna sok- ma çabası, nereden bakılsa yanlış ve tehli- kelidir. Ülke ve ulus olarak varlığımızı sür- dürmek, ekin ve yazın da içinde olmak üze- re tüm uygarlık birikimimizi geleceğe taşı- mak için, başta dilimiz olmak üzere toplu- mumuzuulus yapanbütün değerlerimıze dört elle sanlmalı, onlan koruyup geliştirmeli- yız. Sağlıkta Hazin Tablo... Sağhk hizmetlerinden eşit yararlanabilmeyi öngören ve sağlıkta koruyucu hekimlik hizmetini de hedefleyen, ancak yıllardır yürürlükte olduğu halde uygulanmayan 224 sayıh Sağhk Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun'un işlerlik kazanması çözüm için atılmış uygun bir adım olacakür. Dr. Okan TOYGAR ÇYDD Çukurova Şubesi Üyesi H erkese eşit, parasız ve etkin sağlık hizmeti talep eden hekimle- re, Başbakan'uı ger- çekleri saptırarak verdiği öfkeli yarat, ikndann hâlâdemokrasi an- layışmı içine sindiremediğini gösteren önemli bir kanıttır. Ken- disine artık çok yakıştırdığımız, ancak bir başbakana hiç yakıştı- ramadığımız o ahşılmış biçemiy- le, eyleme katılan hekimleri ka- mudan özele hastaçekmekle suç- luyor Başbakan. Aslında suçla- ma gerekçesini oluşturan öğeler (unsurlar)hekimlerino gün mey- danlarda olmasına neden olan yanlış sağlıkpolitikalannınuzan- tüandır. Hekimlerbu çarpık sağ- lık sisteminin sorumlusu değil, mağdurlandırlar. Eğer Türkiye, A\Tupa ülkeleri arasında bebek ve çocuklan en fazla ölen ülkey- se, koruyucu sağlıkhizmetlerin- de çok gerilerdeyse, hekimleri iki-üç yerde çalışmak zorunda kalıyor ve devlet hastanelerinde "brçakparası" adı altında yasal olmayan bir para almak zorun- da bırakıhyorsa suçlu, kamuyu büyük oranda sağlık üretimin- den çeken, kamuda çalışan dok- toruna yoksulluk sımnnın altın- da ücret veren ve sağlığa olduk- ça sınırlı bütçe ayıran devlettir. Bu nedenle Başbakan'ın yapma- sı gereken, hekimleri eleştirmek değil eylemden dersler çıkara- rak gereğini yapmaktır. Görevleri ülkemizin sağlık po- litikalannı geliştirmek ve uygu- lamak olan yöneticilerden bek- lenen sağlığa aynlan kaynakla- nn arttınlmasıyken, onlar çıkar- mak istedikleri yeni kanun tasa- nlanyla (Kamu Yönetimi Temel Kanunu) devletin sağlıktan ta- mamen el çekmesinin hazırlığı- nı yapıyorlar. Geçmişte açılma- lannı desteklemiş olduklan özel hastanelerin daha da artmasıyla veya kamu çahşanlannın bura- lardan yararlanımmın sağlanma- sıyla sorunun çözüleceğini sa- nıyorlar. Halkın sağlığını, cebi- ne girecek para dışındabir şey ile ügilenmeyen çoğu eğitimsiz özel hastane sahiplerinin eline bırakı- yorlar. Dışı çağdaş görünümlü bu hastaneleri, rekabet gücünü arttırmak için gereğinden fazla alınan pahah tıbbi aletleri ve bu aletlerle gerçekleştirilen sayıh tanı ve tedavi yöntemlerini örnek göstererek hiç sorun yokmuş gi- bi davTanıyorlar. Bugün Türki- ye'nin saghktakigerçeğisanalor- tamdaMeroboÖarta ameliyatyap- tığmı iddia eden, tamtımlannı ünlü mankenlerin yaptığı özel hastanekrimizin >-arfağı değil,is- halden ölenbebeklerimiz,aşı ola- may an çocukiannaz\t uzun has- tanekınnıklanndasaatierce bek- le\en hastayurttaşlanmEdır.Yıl- lardan beri Türkiye'yi yöneten- ler meslek odalannınbütün uya- nlanna karşm özelleştirmeye destek vererek sağlıkta bugünkü hazin tablonun oluşmasınaneden olmuşlardır. Kişi başına düşen ulusal gelirin yıllık yaklaşık 3 bin dolar olduğu bir ülkede dev- leti yönetenlerin sağlıkta olabi- lecek en başanlı yol olarak özel- leştirmeyi seçmiş obnalan hay- ret vericidir. Çünkü günümüzde bir toplumun sağlıkkoşuUannın düzeyini belirlemede ve ulusla- rarası karşılaştırmalar yapmak- ta özel hastaneler ilepahalı ve na- diren kullanılacak tıbbı aletlerin sayısı değil, bebek ölüm hızı ve ortalama yaşam süresi gibi te- mel göstergeler belirleyıci olarak kabul edilmektedir. Toplumsal sağlık düzeyinin bu şekilde yük- seltilmesi ise sağlıkta özelleştir- meye giderek eşitsizliği arttır- makla değil, kamu sağhk kurum- lannın olanaklannı arttırmakla olasıdır. Çeşitli bilimsel çalış- malarda bu konuda verilen iki ömek dikkatçekicidir. Bunlardan bınncısi, Rusya'da sosyalizmın çöküşünün ardından sağlık sek- törünün kamudan alınıp piyasa- ya bırakılması sonucu bebek ölüm hızının artması, yaşam sü- resinin ise 4-5 yıl düşmesidir. Bu ülkede devletin sağlık ocaklann- da yaptığı aşüama durdurulun- ca her beş çocuktan birinin. ar- tık dünyada ender görülen difte- riye yakalanmış olması da dik- kat çekicidir (Dr. Gazanfer Ak- sakoğlu) (1). tkincısi ise dünya- da eşine az rastlanır bir örnek olan Küba'dır. Kişi başı yıllık ge- liri yaklaşık 1000 dolar civann- da olan Küba"da bebek ölüm hı- zı binde 5 ile dünyadakı en dü- şük seviyelerden biridir. Bugün kendisine yeterli ilaç ve aşı sa- nayisine sahip olan Küba. kişi başına yıllıkgeliri yaklaşık40 bin dolar olan Amerika ile eşit top- lumsal sağlık düzeyine sahiptir. (Dr. İlker Belek) (2). Kişi başı- na düşen yıllık geliri yaklaşık olarak Küba'nın üç katı olan ül- kemizde ise bebek ölümhızıbin- de 40 civanndadır. Türk Tabip- leri Birliği (TTB) tarafından ha- zırlanan "Bin Yü Kapanırken Türkiye Sağhk Sektörünün Du- rumo" adlı broşürde Türkiye ile aynı gelir grubunda yer alan 19 ülke içinde 16'sının bebek ölüm hızının ülkemizden düşük oldu- ğu görülmektedir. Bu listede yer alan Botsvana, Belize, Granada ve Mauiritus gibi ülkelerin hem bizle aynı gelir grubunda yer al- ması hem de bebek ölüm hızla- nnm bizden daha düşük olması ilgi çekicidir. UNlCEF'in son şıllarda yapmış olduğu bir çalış- mada ise Türkiye'nin karma aşı uygulamasında Yemen, Sudan ve Cezayir gibi Afrika ûlkelerin- den bileoktukçageridurumdaol- duğu görülmüştür. Bütün bu ra- kamlar ne yazık ki sağlık polıti- kamızı yönetenlerin ve sorunla- n bütün çıplaklığıyla ortaya ko- yan hekimlere yakışıksız sözler söyleme cesaretini kendinde bu- lanlann sınırlı olan gelirimizi de ins- *n yaranna kullanamadıklan- nı göstermektedır. Sonuç olarak büyük kentleri gösterişli özel hastanelerle be- zemiş olan Türkiye, çocuklannı aşılayamayan, bebek ve çocuk- lannın ölümlerini yeterli oranda engelleyemeyen, halkma eşit ve etkin sağhk hizmeti sunamayan ve uluslararası ıstatıstiklere gö- re sağlık açısmdan oldukça kö- rti performans sergileyen ülkeler- den biridir. Çözüm için çıkış nok- tası eğitim gibi sağlıkta da sos- yal devlet ilkelerinin benimsen- mesi ve sağhğın devlet tarafın- dan kamusal bir görev olarak ka- bul edilmesidir. Sağlıkta özel- leştirmeye son verilmesi ve sağ- lığa aynlan kaynaklann arttınla- rak kamu sağhk kurumlannm olanaklannın iyileştirihnesi ge- rekmektedir. Sağlıkhizmetlerin- den eşit yararlanabilmeyi öngö- ren ve sağlıkta koruyucu hekım- lik hizmetini de hedefleyen, an- cak yıllardır yürürlükte olduğu halde uygulanmayan 224 sayıh Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleş- tirilmesi Hakkındaki Kanun'un işlerlik kazanması çözüm için atılmış uygun bir adım olacak- tır. Bütün bu bılgıler ve istatistik- ler hekimleri halka şikâyet ede- rek halkla sağhk çahşanlannı karşı karşıya getirmek isteyen Başbakan'ın ya bu konuda bil- gisi ohnadan konuştuğunuya da kendisinin yanlış bilgilendirildi- ğini göstermektedir. Hedefe ulaş- mak için bir araç olarak gördü- ğü ve haklanndan sonuna kadar yararlanarak bugünlere geldiğı demokrasiyi artık içine sindir- mesini ve bilgısinın olmadığı ko- nularda anlık tepki göstermeme- sini tavsiye ederim. Toplumsal sağlık düzeyinin yükseltilmesi ve zorlu bir eğitim sonucu elde edebildikleri mesleklerinin da- ha kabul edilebihr şartlarda ya- pılabılmesi için eylem yapmak her hekimin en doğal hakkıdır ve yapacaknr. (1) 1.11.2000 tarihli Cumhuri- yet gazetesi. (2) Sosyal Devletin Çöküşü ve Sağhğın Ekonomi Politiği adlı Id- tabından (Sorun Yayınlan, 2001). Yargıya Giivenmeyen Bir Garip Yürütme... Bir "çete" kurulmuş.. Kamuoyunun çok iyi tanıdığı pek ünlü sanıklar, yargıda birdizi savcı ve yargıçla ilişki kurmuşlar, ki- mi önemli davalarda rüşvet turnikesini işletip ada- let örgütünü istedikleri gibi çekip çeviriyorlarmış... Kim söylüyor bunu?.. Bir savcı.. Ve Adalet Bakanı Cemil ÇiçekL "Rüşvet veren çete" yakalanıyor; gözaltına alı- nıyor, medyada çarşaf çarşaf başlıklar, yazılar ya- yımlanıyor; hedefin ne olduğu da besbelli: Yargı!.. Adalet Bakanı Cemil Çiçek yargı kurumuna kar- şı düzenlenen bu eylemin başında görünüyor; ey- lemin başını çekiyor; açıklamalar yapıyor; ortalığı velveleye veriyor... Sonuç?.. Adalet Bakanı Çiçek'in başını çektiği bu eylem- de yakalanan on iki kişi yargıç karşısına çıkanldığı zaman salıveriliyor? • Olayın adı ne olabilir?.. Skandal!.. Türkçesi!.. Rezalet!.. Başında bulunduğu yargı organına karşı eylem koyan bir Adalet Bakanı olur mu?.. • Adalet Bakanı Cemil Çiçek'inadını birkenaraya- zalım; Başbakanlık Müsteşan Ömer Dinçer'in du- rumunabakalım; bu kişi koltuğundaoturabilirmi?.. Hazret düpedüz dinci devlet kurmak için yola çık- mış; bu yolda açık seçik bir "konferans" da ver- miş; bugün de aynı fikirde olduğunu apaçık söy- lüyor... Dinçer'in oturduğu koltuk Başbakanlık Müste- şariığı!.. "BirNumaralı Bürokrat" dün de bugün de ne söy- lüyor: - Benim hedefım dinci devlet kurmaktır!.. Yok- sa Müstümanlığa ihanet etmiş olurum. • AKP iktidarının Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ne diyor. - Vargıya güvenmiyoruz!.. AKP iktidanndave de hükümetinde yolsuzluk da- valarında yargılanan nice sünneti şerif üzerine kır- pılmış bıyıklı var; dokunulmazlıklan kaldırmıyorlar; yargıya güvenemiyorlar; Adalet Bakanı yargı üze- rine sefer açıyor; medyayı da yönlendiriyor, yurt- taşlar gözaltına alınıyor ve ilk kez yargıç karşısına çıktıklannda serbest bırakılıyoriar... Dışişleri Bakanı Gül'ün kansı Türkiye Cumhuri- yeti'yle türban üzerine davalı... Dışişleri Bakanlığı, 'Avrupa Insan Hakian Mah- kemesi'ne Türkiye Cumhuriyeti'ni savunan bir ya- zı hazırtıyor; ama, karı-koca Gül'ler bunu engelli- yorlar... Dışişleri Bakanı Gül.. Adalet Bakanı Çiçek.. Al birini vur ötekine!.. Ünlü halk deyişi bu ikili üze- rine yerli yerine oturuyor: "Gü/'ü tarife ne hacet.. Ne Çiçek'tir biliriz." • Yargıtay'tn hile yapıldığına ilişkin kesin karannın bulunduğu 3 Kasım seçimi sonucunda, seçmen sa- yısının yüzde 25 oyuyla Meclis'in yüzde 66'sını ele geçiren bir takıyye partisi, tek başına iktidannda, olmayacak işler yapıyor... Ne böyle bir seçim saygın olur.. Ne böyle bir Başbakanlık Müsteşan.. Ne böyle bir Dışişleri Bakanı.. Ne böyle bir Adalet Bakanı.. AKP hükümetinin sicili bozuk; gün geçtikçe de daha çok bozuluyor. VEFAT İstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi ilk mezuntarından TURGUT BURGAÇ'l 19.01,2004'te yitirdik. Çocuklan: Niikhet, Bütent Burgaç ri-.v-.-.-.-.-.-jsiEna (293 24 66! 11.45 14.00 16.30 19.00 21.30 (287 73 73) Saion 2 12.00 14.30 17.00 19.30 22J0OKMTMU0 S*)n 3 13.15 15.45 (247 «65) 11.30 14.00 16.30 19.00 21.45 34614 81) 11.15 13.45 16.30 19.15 21.45 KaÜövTEK ONtMAtt (339 85 85) 11.45 14.15 16.45 19.15 31.45 OJCMI 00.15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle