Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S/FA CUMHURİYET 13OCAK2004SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
IVTT/HAYIR
(KTAY AKBAL
Zplaya Zıplaya!
fsthiü-llah Gülen adlı yurttaş ABD'ye 21 Mart 1999
gürj girti. Tam beş yıl... Sağlık nedeniydi gösterdiği!..
Besyıldırr ABD'de yaşıyor. Kimse bilmiyor nerdedir, ne
yaryor, iyileşti mi, yoksa daha mı kötü durumda. bun-
lar neçrm ul! Ne yapar, nasıl geçinır, kim yardım eder, adı-
nı tşıyarn bir sürü okul hangi gelirie yaşar?.. Hepsi bü-
yübir k^ranlık içinde!.. Ama bu öyle bir karanlık ki, üs-
tün- birsz ışık vurdunuz mu, her şey apaçık görünü-
yor.
Tırkiy*e'de iktidarda bir parti var. 0 partinin ileri ge-
lenfcri inmam okullannda yetişmiş. Erbakan'dan ders
alrrş, olrnamış, batağa saplanmışlaıi Sonra bir Fethul-
lah ;ıkrm ış. onlara en sağlam, en yararlı yolu gösteren!
Onın öĞ^itlerine uyulmuş! Erbakan'ın "kanlı mı kansız
mı' "Re^ktörlerbaşörtülülere selam verecek" gibi yer-
siz.anlamsız çıkışlannı bırakmış, Fethullahçı görüşle-
re bığlar^mşlar, bugünkü durumlanna böylece ulaşmış-
laıi.
Işe Fethullah'ın ögütleri:
"?iplomatik davranın, politik olun, erken hurvçyap-
mayn, zzaman ve zemine göre hareket edin, kendini-
zi gzleyîm, ta ki hedefe ulaşıncaya dek." "Sezilmeden,
vahğınızı hissettirmeden çok ileri gitmek, daha haya-
tiye1er& gelmek, birkısım dinamik kurumlarda olmak,
çoköne*mlıdir." "öyle ise bu sistemin püf noktalannı
buliD orTİan aşmakgerek. Arkadaşlanmızın gittikieriyer-
lercB da-tıa rahat iş yapmalan, büyümeleri, kaymakam
ise .a// olmalan, sıradan birhâkim ise takdir toplayan
bir lâkirn olmalan gerekir." "Daima zıplayacaksınız,
ami yenîrıizde yürûyorgibi yapacaksınız!.. Hiç durma-
yaceksırrız. Duımak sizde durgunluk vepaslanma mey-
dam gefiirir... Evet hiç durmamalı, ama işlerkötü du-
rurm g&re hesap edilmelidir. Sonuç iyi çıkarsa hızla
yürirüz. İyi birmaratoncu gibizıplanz. Bakanz ki tıkan-
malar vav, bu defa da zıplanz, yerimizde zıplanz, biz-
de durrrrak yoktur."
Lûtfi Kaleli'nin yeni çıkan kitabı "İrtica veABD Kıs-
kacnda Türkiye" (AJev Yayınlan) önemli bir çaiışmanın
ürürü... Ta başlangıcından günümüze. irtica adı veri-
len olaytann, eylemlerin, arayışların belgesel bir bakış-
la sergilenmesi.. Hele şu günlerde okunacak, çok şey
anlayıp öğrenilecek bir kitap! Saidi Nursi'ler, Erba-
kan'lar, Fethullah'larderken derken Refah'lar, AKP'ler,
Tayyip'ler. Gûl'lerL
Kaleli önsözde açıkçasöylüyon "Islamcı terörörgüt-
lerinin aızgınlaşması, hiç kuşkusuz Islamcılann Allah'/,
dini ve t<uran't bir silah gibi kullanarak taraf kazanıp
sanayid-e, ticarette, siyasette, medyada ve özellikle
devlet b-frimlerinde etkin biçimde yeralmalan sayesin-
de olmaktadır. 21. yüzyılın eşiğinde irtica kıskacı altı-
na aiınan Türkiye sancılı bir dönemi yaşamaktadır."
Bu sarıcılı döneme nasıl geldık. bu gidişle daha ne-
reye kadar gideceğiz? Kaleli hepsıni, örgütleriyle, tari-
katlarıyla sıralamış. Çoğunu belki biliyorsunuz, ama
bilmediÇjiniz neler var daha!.. Tarikatlar, onlara bağlı şir-
ketler. ortaklıklar, ışbaşındaki, yönetmdeki tankat adam-
lan, nerden nasıl oluştuğu kuşkulu sermaye güçleri!..
Bir soru: beş yıldır ABD'de yaşayan Fethullah adlı yurt-
taş oralarda geçimini nasıl sağlıyor? Hangi yoldan, kim-
den? S12 herhangi bir yurttaşın kendi olanaklarıyla
ABD'de beş yıl huzur ıçınde yaşayabileceğini düşüne-
bilir misjiniz?
"İrtica veABDKıskacında 7ı/riaye"yaşadığımız dö-
nemi bütün çirkinliği, gerçeği, umutsuzluğu, çıkmazla-
nyla sergileyen bir kitap... Türk toplumunu herzaman-
kinden daha çok uyanık olmaya çağıran!..
Demokrasi, Birey ve Felsefe - 2
Yazeısına boyun eğen değil, düşünen, araştıran insanlar yetiştirilmesi
gerekiyor. Bu da ancak laık.bir eğitim sistemi içinde felsefe eğitiminin
yer almaşıyla sağlanabilir. Öte yandan felsefe ancak laik bir ortamda
yapılabilir demiştik, ama laik bir ortamdaki eğitim sistemi içinde
felsefe yer almazsa, laik ortamm getirdiği aydınlık yeniden karanlığa
dönüşebilir.
Prof. Dr. Bedia AKARSU
CUMHURİYET KİTAP KULUBU
OCAK AYIETKİNÜKLKİ (4)
Cumurtesi Söyleşileri
"Şiirin Yaşamdakl Yeri"
Ataol BEHRAMOĞLU
(17 Ocak 2004 Cumartesi Saat: 15.00)
Kitap Imzası : Ataol BEHRAMOĞLl
Yer : Camhuriyet Kitap Kulübü
(Fransız Konsolosluğu'nun Yanı)
İsriklal Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2
Beyoğlu/İstanbul
Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir.
Ccretsiz ve herkese açıktır.
Kafeteryamız Pazar dahıl İKf gûn saat ] 0.00 - 21 00 arası açıktır
B
undan önceki yazunda (31 Ara-
lık 2003) demokrasinin özgür
kafah, sonamluluk yüklenme-
sini bilen, kendi kendine karar
verebilen. olaylar karşısında
tavır alabilen bireyler gerektirdiğini, özgür
bireylerin de ancak laik bir eğıtimle gerçek
bir toplumda yetişebileceğini ve bu eğitim
içinde felsefenin yer almasının zorunlu ol-
duğunu söylemiştim. Niçin felsefe? Çünkü
felsefe soru sormaktır. sorgulamaktır, kuş-
ku duymaktır. düşünmektir. diyoruz ya! Ne-
yi sormak, ne üzerine düşünmek. bunun
açıklanması gerek. Felsefe bir diyalogdur da
diyebiliriz: tnsanın kendisiyle bir diyalog-
dur, ben'le ve sen'le bir diyalogdur, doğa ile
diyalogdur, Tann ile diyalogdur. Insan ken-
disinin kim olduğunu sorgulamıştır, doğa-
yı, evreni sorgulamıştır, Tann'yı sorgulamış-
tır. Eski söylencelerde (mitoslarda) insan-
lar tannlarla durmadan savaşırlar, yeneme-
yeceklerini bildikleri halde. Avrupa kültü-
rünün temelini oluşturan öğelerden biri olan
söylencelerde bu çok açık göriilür: tnsan,
yazgısını değiştiremeyeceğini bildiği halde
yine de savaşır. hiçbir zaman savaşımını bı-
rakmaz. Önemli olan da budur aslında: So-
nunda kaybedeceğini bılse de savaşı bırak-
mamak. Savaşı bıraktığı anda zaten yenıl-
miştir insan. Yazgıya katlanmamayı, bu yaz-
gıyı değiştirmeyi sağlayan da insandaki fel-
sefi tutumdur. Dinsel ınanç insanı yazgısı-
na boyun eğdirir. Dinlerde sorgulama yok-
tur. Tann böyle buyurmuştur, yazgı değiş-
tirilemez. Oysa felsefe sorar. araştınr, de-
ğiştirir, düzeltir; bilimsel düşünüşe vardıran
da işte bu felsefi tutumdur. Toplumumuz-
da yüzyıllarca süren bilime kendimizi ka-
pamış olmamız bu felsefi rutumun eksikli-
ğindendir kanımca. Felsefe ve bilim için
mutlak doğru diye bir şey yoktur, bilim dur-
madan araştınr, yeni doğrulara vanr, ıler-
leme. gelişme de böylece olur. Öyleyse yaz-
gısına boyun eğen değil, düşünen, araştıran
insanlar yetiştirilmesi gerekiyor. Bu da an-
cak laik bir eğitim sistemi içinde felsefe
eğitiminin yer almaşıyla sağlanabilir. Öte
yandan felsefe ancak laik bir ortamda ya-
pılabilir demiştilc ama laik bir ortamdaki eği-
tim sistemi içinde felsefe yer almazsa, laik
ortamm getirdiği aydınlık yeniden karanlı-
ğa dönüşebilir. Kısaca. felsefe ancak laik or-
tamda yapılabilir, öte yandan felsefe olmaz-
sa laik ortam da ortadan kalkar. Öyleyse
felsefe laikliğin de, aydınlanmanın da olmaz-
sa olmazıdır. Bundan dolayı öğretmenlerin
ve eğitımcılerin ülkemizin geleceğinden so-
rumlu olduklannın bilincinde olarak laik-
lığe sahıp çıkmalan gerekir; Aydınlanma'nın
getirdiği en büyük değerdir laiklik, felsefe
de bu değerin tamamlayıcısı, taşıyıcısı ve
yapıcısıdır, bunlar olmadan yaratıcılık da ola-
maz, bilimsel düşünüşe geçilemez; yaratı-
cı bilime götüren bilimsel düşünüşü ger-
çekleştiren de ancak laiklik içinde gelişe-
bilen felsefi düşünüştür.
Gerçek anlamıyla yapılabilen felsefe Tür-
kiye"de ancak 1933 Universite Reformu ile
başlamıştır. Ama bu 70 yılda büyük adım-
lar atıldığını da -arada toplumumuzun her
alandakı gidışine koşut olarak kimi kopuk-
luklar olsa da- bu yaz Istanbul'da toplanan
21. Dünya Felsefe Kongresi kanıtladı; yal-
nız Türkiye'de değil, bütün felsefe dünya-
sında desek daha doğru olurdu. Bu kongre,
felsefenin sanıldığı gibi "fiklişi kule"de ya-
pılmadığını gözler önüne serdi, hem de çok
görkemli bir biçimde. 2600 yıldan beri fel-
sefe bilimle birlikte yürümüş ve toplumsal
olaylar karşısında aldığı tavırla varhğını
sürdürmüştür. Felsefe ve bilim birlikte doğ-
muştur, 1Ö 6. yüzyılda doğa'dır ilgileri il-
kin fılozoflann. IÖ 5. yüzyıldan beri de do-
ğa ile birlikte insana, topluma ve toplum-
sal düzene yönelmiştir ilgileri. Ancak insan-
lığın gelişmesi düz bir çizgide gitmiyor,
inişler çıkjşlar kimi zaman çok uzun bir sü-
reyi de kapsayabiliyor: ortaçağda olduğu
gibi din, felsefe ve bilim karşısında üstün-
lük kazanabiliyor ve felsefeyi de bilimı de
engelleyebıliyor. Ama Rönesans'labaşlayan
ve 18. yüzyılda doruğuna erişen Aydınlan-
ma öylesine bir üstünlük sağladı ki felsefe
ve bilim dünyasında ve artık öyle bir yere
gelindi ki son yıllarda özellilde ABD'nin ba-
şında bulunanlarca yeniden kullanılır olan
dinsel inançlarla toplumsal olaylan düzen-
leme girişimleri büyük tepkiler almaya baş-
ladı bütün dünyada ve hatta ABD'de. Fel-
sefe artık bütün uyancılığı ile ortaya çıkmış
görünüyor. Sokrates'ten beri uyancılık fi-
lozoflann başgörevidir. Bu görevi günümü-
zün filozoflan Istanbul Kurultayı'nda fel-
sefenin tüm sorunlannı dünya sorunlan ile
ilişkısi içinde. diyebilirim ki ilk kez bu den-
li kapsamh olarak, ele aldılar ve dünyaya açıl-
dılar. Bilimle felsefenin ve etik'in iç içeli-
ğinin aynnhlı olarak işlendiğini gördük. Ör-
neğin Fransa'dan AnneFagot-Largeauh'nun
biyolojideki gelişmelerle ilgili, özellikle
genler ve kök hücreler üzerindeki araştır-
malann etik bağlantısı üzerindeki açıklama-
lan dikkat çekici idi. Bütün bu konularda-
ki bilimsel araştırmalar toplumsal. insansal
açıdan ve insan haklan ile ilişkisi açısından
ele alınıyordu. Örneğin Almanya'da emb-
riyolar üzerinde çalışmak yasak, ama bun-
lan başka ülkelerden satın alarak araştırma
yapılabiliyor. Bu olay etık açıdan düşündü-
rücü.
Bilimsel konular yanında en çok tartışı-
lan konular da felsefenin toplumsal olaylar
karşısında tutumu ve bu bağlamda felsefe-
nin görevi idi. Başta "Febefenin Rolü, Ay-
dınlanma ve Postmodern Düşünce"yi işle-
yen Habermas olmak üzere birçok filozof
günümüzde en önemli sorunlann başında ge-
len ve kendisiyle birlikte daha birçok soru-
nu yaratan küreselleşme olgusunun ağır bi-
rer eleştirisinı yaptılar. Amerika'nın dünya
egemenliğini kurmak istemesi ve bunu si-
lah sanayisine çok büyük yatınm yaparak
sağlaması kıyasıya eleştirildi ve tek bir ül-
kenin kendi anlayışı doğrultusunda dünya-
ya düzen vermeye girişmesinin bir hak ola-
rak görülüp görülemeyeceği insan haklan
ve hukuk açısından ele alındı. Bu konuda
hemen bütün konuşmacılar küreselleşme-
nin bugünkü durumuna, yalnızca ekono-
mik alanda kalmış olmasına, üstelik bu kü-
reselleşmenin adaleti sağlamak şöyle dur-
sun zengini daha zengin. yoksulu daha yok-
sul kıbnasma, yoksulluğun dünyayı kapla-
masına ve her türlü kötülüğün kaynağı ol-
maya aday olduğuna değindıler. Aynca ulu-
sal hukukJanıî evTensel hukuka uyup uyma-
dığı tartışıldı.
Bu kurultayın bir özellıği de dünyada ılk
olarak bu kurultayda gençlere -lıse ve ünı-
versite gençlerine ayn ayn- yer verilmesi ve
bildiriler sunmalanna ve sorunlan tartış-
malanna olanak sağlanması idi. Ilginç ola-
nı da gençlerin bu kurultaya katılması öne-
risinin Türk gençlerinden ve TFK'den gel-
mesiydi.
Bütün bu olumlu yönleriyle bu kurulta-
yın gerçekleşmesini, FlSP'nin ve Türk Fel-
sefe Kurumu'nun başkanı olan değerli mes-
lektaşım ve arkadaşım Prof. Dr. İoanna Ku-
çuradi'nin özverili çalışmalanna ve emeği-
ne borçlu olduğumuzu ve kendisınin her
bakımdan kutlanmaya değer olduğunu be-
lirtmek isterim. A>nca canla başla bu ku-
rultay için çalışan değerli felsefecilerimizi
de kutlamak gerekir. Bu arada özellikle üze-
rinde durmak istediğım, TFK'nin felsefe
eğitimi üzerindeki çalışmalandır. Çocuk-
lar tçin Felsefe Birimi'nın başkanlığını ya-
pan, yine meslektaşım ve arkadaşım olan Nu-
ran Direkin bu alandaki çalışmalan, lise-
lerde felsefe kulüplennın kurulmasındaki ön-
cülüğü ve katkılan. Uluslararası Felsefe
Olimpiyatlan'nın kurucu üyeleri arasında
yer alması ve bütün bu alanlardakı öz\eri-
li çalışmalan, belirtılmesi gereken etkin-
liklerdır; kendisinı candan kutluyonım. Bu
konularda aynntıh bilgi edinmek için N.
Direk'in "Küçük Prens Czerine Düşün-
mek" (*) adlı kitabına başvurulmasmı öne-
ririm.
Bu çalışmalarda felsefe eğitiminin daha
ilkokul çocuklanndan başlanmasının ne
denli yararlı olduğu ve çocuklan nasıl bi-
linçlendirdiğı görülecektir. Böyle bir felse-
fe eğitiminden geçen çocuklann ve genç-
lerin özgür birer birey ve kişilik olarak ya-
nnın gerçek yurttaşlan olacağına inanıyo-
rum. Yeni yılın aydınlık ve banş yılı olma-
sı dileği ile.
(*) Nuran Direk; Küçük Prens Czerine
Düşünmek. Pan Yayıncılık, 2002.
Emin Adnan'ın Yazısı Üzerine...
Dr. Muazzez Cmive ÇIG Sumerolog
C
umhuriyet gaze-
tesınin ıkinci say-
fasında Sayın
Emin Adnan'ın
28.12.2003 tarihli"Gül
ve Devlet Adamı Ohnak"
Yapı Kredi
Bu Diyar Baştanbaşa
ve tüm kitaplarıyla
Yasar Kemal
r
Yaşar Kemal
NUHUN GEMİSI
Ba ütwr Basîsnhiyt ı
"Yaşar Kemal modern Türkiye'nin dünyaya armağan ettiği en
yetenekli yazar ve aynı zamanda savaş sonrasının en çekici
yaraocılanndandır."
Alain 8osquet, Magazine ütt^raire
ono ! l 29! Zfi 74
İ »MITI 212 4?) 0 444
WIKRHDI
KOLTUR SAAİAT
YAriNCIUK
yazısını okuyunca, gün-
lerden beri kafamı ve
gönlümü meşgul edip
üzen bir olayın üzerine
basıldığını görerek bu ya-
zıyı yazmak zorunda kal-
dım. Sayın Emin Adnan,
yazısında, Sayın Bakan
Gül'ün bir devlet adamı
olarak kırdığı üç potu
açıklamış, fakat neden-
lerini bildirmemiş. Ben
her üçünün de neden pot
olduğunu açıkJamak iste-
dim.
En önemli gördüğüm
ikincisinden başlayaca-
ğım: Din eğitimi terörü
önlermiş! Ülkemizde
imam hatip okullan ile
yıllardan beri din eğitimi
yapılıyor, neden terörya-
pan bizim çocuklanmız?
Yaratı, yazacağım olay-
da: Üniversıtede bir öğ-
retim görevlisi dostum
telefonda anlattı bana:
Ona bir kız öğrenci gele-
rek kendisiyle özel ko-
nuşmak istemiş. Hoca-
nın büyük bir ilgi ve dik-
katle onu dinleyeceğini
fark edince, rahatlayarak
başından geçenleri en in-
ce aynntılanyla anlatma-
ya başlamış. Kısacası;
babası kız olduğu için
onu ilkokula bile gönder-
miyor, kız ne yapıp yapıp
ilkokula girip bitiriyor.
Sonra açıköğretime de-
vam ediyor ve ortaokulu
tamamlıyor. Liseye git-
mesine hiç ımkân olma-
dığı için büyük zorluk-
larla imam hatip lisesine
girme izni alıyor ve ba-
şörtülü olarak onu bitiri-
yor. Bu arada eline ge-
çen kitabı okuyor, kütüp-
hanelere, konferanslara
gidiyor ve başını açıp
kendisini toparlayarak
üniversiteye giriyor. Bun-
lar oldukça norrnal. Fakat
"Eğer ben kendimi böy-
le toparlayamasaydım, 5-
6 yıl önce ben de o arka-
daşlar gibi gözümü kırp-
madan o arabalan pat-
lanrdım. Çünkü bizi öy-
leyetiştffdüer. O terörü \a-
pan çocuklarda hiç ka-
bahat yok, asıl o kafavı
aşılavanlar suçhı. Bizler-
den başka herkes düşma-
nmuzdL Ben kendi gayre-
timle kurtuldum. Herkes
benim gibi olamaz ki" dı-
yor. Bunlan açıklama-
sındaki amacı da diğer
gençlerin aynı şekilde
yanmaması için ilgilile-
rin dikkatini çekmekmiş.
Ona göre, bu okullann
ve tarikatlann sıkı kont-
rol altına alınması veya
kapatılması gerekmiş.
Özellikle tarikatlar yok-
sul aileleri bulup onlara
bol yardımlar yaparak
kendi doğrultulannda
eğitiyorlarmış. Kızın ba-
bası da böyle bir tarikat-
ta imiş. Işte Sayın Ba-
kan'ın din eğitimine, sı-
radan bir kız çocuğunun
yanıtı. Neden hep terör
yapanlar Müslümanlar-
dan çıkıyor? Çünkü pa-
rola; cihat yap, Müslü-
man olmayanı öldür, cen-
nete git!
Gelelim Sayın Ba-
kan'm üçüncü potuna:
Dinimize göre gerçeği
söylememek günahtır.
Evinde gazetecilere likör
veriliyor da Sayın Bakan,
kendisinin öndeo olan-
dan çekinerek "Ben ver-
medim" deyip herkese
karşı gerçeği saklıyor.
Oysa, şöyle açıklayabi-
lirdi: Kuran'da likör ile
ilgili bir ayet yok. Yalnız
şarap için Nisa suresi ayet
43 'te "Siz sarhoş iken -ne
söylediğinizi bübıceye ka-
dar- namaza yaklaşma-
yın" yazılıyor. Buna gö-
re "Ben hiç içmedim. mi-
safuier de sarhoş olacak
kadar içmediler. Üstelik
ayette 'içki vermeyin' di-
ye bir kayıt da yok, bu
yüzden beni kmayamaz-
sınız" diye bir yanıt ve-
rebilirdi.
Birinci pota gelince...
Bu da çok acı. AB rapo-
runda, Sayın Bakan'ın il-
gilileri uyarmasına rağ-
men, türban hakkında bir
yazı bulunmaması en bü-
yük hata imiş. Ne hata!
Biz devekuşu gibi başı-
mızı kuma sokuyoruz.
Onlar bu türban denen
şeyin dini siyasete alet
eden erkekler tarafından
para ile kızlara örttürül-
düğünü bilmiyorlar mı?
Yeni hükümetin de aynı
doğrultuda hareket etti-
ğinden haberleri yok mu?
Laik bir devlette böyle
bir uygulamanın yapıla-
mayacağından haberdar
değiller mi?! Tam bu ara-
da Fransa Devlet Başka-
nı'nın bu konudaki açık-
lamalan da sürüp durur-
ken... Nedense kadınla-
nn başlannı örtmesi er-
keklere deri oldu. Bu ka-
dmlar, onlann kıyafeti-
ne kanşıp siz de takke ve
cüppe giyin deseler aca-
ba Bah'nın resmi toplan-
tılanna o kıyafette gider-
lermiydi? Gitselerdi on-
lan adam yerine koyarlar
mıydı? Erkekler (eşleri)
isterse kadınlann hemen
başını açacağından kuş-
kum yok. İsmet İnönü 80
yıl önce, devlete saygın-
lık getirsin diye kansını
çarşaftan çıkanp şapka
giydirerek Lozan Konfe-
ransı'na götürmüştü. O
zamandan sonra de^'let
büyüklerimizin eşleri,
mevkilerine yakışır şe-
kilde Batı kıyafeti ile git-
tiler. 80 yıl sonra bunu
değiştirmeye kalkanlann
belirli birzümre olduğu-
nu AB raporculan anla-
madılar mı sanki? Üste-
lik Kuran'da, başını ör-
tenlerin cennete gidece-
ği, örtmeyenlerin, imam
hatip hocalannın söyle-
diği gibi, cehennemde
saçlanndan asılacağı da
yazılmıyor. Bu çocukla-
ra başını örtenler, dindar
namuslu; örtmeyenler,
namussuz ve imansız ola-
rak tanıtıhyormuş.
Bazı erkekler de bunu
böyle kabul ediyor ki, eş-
lerinin başlannı kapattı-
nyorlar. Fakat bu kapat-
ma annelerimizinkınden
başka. Bağlı olduklan ta-
rikatlara göre örtünüyor-
larmış kadınlar. Bir ara bu
tarikatlara başlan sımsı-
b örtülü. yüzleri boyalı
giden kızlann oralarda
imam nikâhı ile seks yap-
tıklannı yazmıştı gaze-
teler. Ben de Sumer ma-
bet fahişeliği geri mi ge-
liyor diye yanıt vermiş-
tim. Çünkü Sumer ma-
betlerinde bu görevi ya-
pan rahibelerin başlan
örtülüyordu. Bu gelenek
ta Sumerlilerden beri sü-
rüp gidiyor. .M
PENCERE
Bu Ne Acayip
Bilmece?..
Dünya bir tuhaf oldu...
Olumlu ve olumsuz yanlarıyla 'Küreselleşme'
hızla gelişiyor; Türkiye'yi de etkiliyor...
Nasıl etkiliyor?..
En çarpıcı örnek bızim dünkü ekonomi sayfasın-
daydı, bir yanda Yakup Kepenek, öteki sayfada
Türkel Minibaş, Cargill'i ele almışlardı...
Bu Cargıll de neyin nesi?..
Küreselleşme gereği öğrenmek zorundasınız Car-
gill'i!.. Üstelik başka gazetelerde bu gibi konulara
el atan bulunmaz; Cumhuriyet'in ayrıcalığı da bu!..
Dün gazetemizde Cargill olayını büyüteç altına ya-
tıran iki yazar arkadaşımızın ikisi de ekonomi pro-
fesörü...
Ben onlann yalancısıyım!..
•
Başbakan Recep Tayyip ay sonunda Ameri-
ka'ya gidiyor ya, Başkan Bush bizimkınden üç is-
tekte bulunacakmış:
• Kıbrıs..
• Irak..
• Cargill..
Kıbns'la Irak'ı biliyorsunuz, Cargill ise nişasta kö-
kenli şeker üreten uluslar ötesi bir Amerikan şirke-
ti...
Bush'la ilişkisi var...
Başkan bizim Başbakanla konuşurken diyecek-
miş ki:
- Cargill'e kolaylık gösterin!..
Cargill'e kolaylık Türkıye'de pancar üretiminin
canına okumak anlamına geliyor; oysa bu kesim-
de ülkemiz üretimde dünya dördüncüsü ve köylü-
müz pancardan ekmek yıyor...
Peki, ne yapacağız?..
Küreselleşeceğiz...
•
Bu Cumhuriyet garip bir gazete!.. Türkel Minibaş
ile Yakup Kepenek yetmiyormuş gibi aynı gün Erol
Manisalı AB ile 1995'te ımzalanan Gümrük Birli-
ği'nin Türk şirketlerini nasıl haksız rekabet baskısı
altına soktuğunu anlatıyor...
Manisalı da ekonomi profesörü...
Cumhuriyet'te profesör ya da üniversitede öğ-
retim görevlisi olmayan yazar bulmak güç; peki, ay-
nı gün yine ekonomi sayfasında Küreselleşme'yi an-
latan Ergin Yıldızoğlu neler söylüyor?..
Ciddı Amerikan kaynaklanndan aktanlan birkaç
küreselleşme gerçeği:
"2.8 mılyar insan (dünya nüfusunun yarısına ya-
kın bir kesim) günde iki dolardan az bir gelirle ya-
şamaya çahşıyor..."
"... iki dolar ölçüt alındığında, yılda en fazla 720
dolartık, diğer bir deyişle küresel tüketicinin en alt
gelir sınınnın neredeyse 10'da 1 'ine eşit bir gelir
demek..."
"ABD tüketim normlannın benimsenmesi, yaşam
için zorunlu olmayan mallann ve hizmetlehn tüke-
timinin artarak 20 trilyon dolara ulaştığını (Dünya
toplam hasılası 30 trilyon dolann biraz üstünde) ser-
giliyor."
"Bu tüketimin yüzde 60 'ı dünya nüfusunun yüz-
de 11.6'sını oluşturan Amerika ve Batı Avrupa ta-
rafından gerçekleştiriliyor. Dünyanın yaklaşık yüz-
de 33'ünü oluşturan GüneyAsya ve Sahra altı Af-
rika ülkelerindeki halkın bu tür tüketim içindeki pa-
yı yalnız 3.2."
Peki, bu netür birtüketimmiş?..
Makyaj, parfüm, denizaşırı lüks gemi gezileri,
vs...
•
Eh, bu yağlıboya tabloya bir de ABD Başkanı
Bush'un Türkiye'deki pancar üreticisinin lokması-
na göz diktığini de eklerseniz, ortaya bir çıldırmış-
lık resminin kara kalem eskizi çıkıyor...
Bu yazı da fazla uzadı; ama, yine dünkü ekono-
mi sayfasından bir haber ekleyelim:
"Türkiye Kamu-Sen'in yazılı açıklamasına göre
4 kişilik bir ailenin bir öğünü ıkişer simit ve ikişer
bardak çay ile geçirmesi durumunda aylık masra-
fı 432 milyon lira tutuyor. 595 milyon liraya yükse-
len açlık sınınnın altında çalışan memuharın ora-
nı yüzde 37..."
•
Bu tür haberleri ve yazılan Cumhuriyet'ten baş-
ka bir gazetede okuyamazsınız...
Bu ne garip bir gazete?..
Bu ne şaşılası Küreselleşme?..
Bu ne acayip bilmece?..
T.C. tSJASBl'L C\n ERSİTESİREKTÖRLÜĞC
AYDINLANMA SÖYLEŞİLERİ 2003-2004 DÖNEMİ
NO.4.
Konu
KEMALİZM NEDİR?
Sunuş ve Yönet'm
Prof. Dr. Yakut Irmak ÖZDEN
Konuşmacı
İLHAN SELÇUK
Gün : 14 Ocak 2004 Çarşamba
Saat : 14.30
Yer : I.C. Fen Fakültesi (Vezneciler)
Ord Prof. Dr. Cemil BÎLSEL Konferans Salonu
Aydınlık yannlar özlemi içindeki tüm yurttaşlanmız davetlidir.
Gınş ücretsızdır
tî Baw Hrfklü ilftler Fınle thm Tei ü 2V. M M W ÜK<:<
Uçan Süpürge
Kadın 2004
Radyo Programı
Her Çafşamba saat. 11 05-12 00
THT Radyo-1 de canlı yayi
an 94.8 Ed«ne 97 9
Bursa 99 6 Mersirı 92.0
Mardm107 0 Diyo*akrr 98 A
Adana 96 7 btonbul 95
Ankara 93 3 Izrr*