Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 OCAK 2004 SALI CUMHJR'Yn SAYFA
17
Erdoğan derin
demokrasi istemiş.
Adamlan
çukurunu kazmaya
başladı büe!
Etektronık posta: dentzsomecumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212J12 44 97
- Devlet memurian
açlık sınınndaymış...
"Devlet de iftas sınınnda!"
Fotoğraf
Recep Tayyip'in Istanbul
Belediyesi'nden "küttür
müdürü" Şenol Demiröz
sonunda TRT Genel
Müdürü oldu.
Çanakkale Savaşlan
üzerine hazırtadığı
belgeselde Atatürk'ün
adını anmayan
Demiröz'ün
"www.tanyeri.net"
sitesinde bir
fotoğrafı yayımlandı.
Tayyip'in önünde diz
çöktüğü Hikmetyar ile
Şenol Demiröz de bir
"gazeteci" olarak
konuşmuş ve anı
fotoğrafı çektirmiş.
Hikmetyar'ın dizinin
dibinde çömelip poz
veren Şenol Demiröz
çember sakallı ve
takkeli.
T
ıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza
Uçer. tek taraflı Gümrük Birlıği Anlaşma-
sı'na göre Türkiye'nin ilaç sektöründe de
"veri imtiyazr nedeniyle bağlayıcı bir yü-
kümlülük altına sokulduğunu ve Avrupa İlaç Üretici-
leri ve Birliklerı Federasyonu (EFPIA) üyesı şirketle-
rin çıkarlannı gözeten uygulamanın yürürtüğe sokul-
mak istendığini anlatıyor:
"Avrupa Biriıği'nden geçen aya kadar bu konuda
bir uyan gelmemişti. Ancak SSK'nin 1992'den beri
yürüttüğü eşdeğer ilaçlar arasında ucuz ilaç alımı uy-
gulaması 2002 ve 2003 yıllannda Bağ-Kur ve Emek-
li Sandığı'nda da başlatılınca EFPIA üyesi yabancı i-
laç şirketlerinın ılaçlarının yerli-jenerik ilaçlara göre
pahalı olmasından dolayı en büyük aJıcı olan sosyal
güvenlık kurumlarına pazarlanması çok güçleştı.
Bu fiili durum karşısında alarma geçen Avrupa ilaç
sermayesi AB yetkili organlannı devreye sokarak Tür-
kiye'ye baskı yapılmasını sağladı. AB kapısında sü-
EFPIA
rüncemede bırakılan Türkiye'nin bu ülkelerle eş za-
manlı veri imtiyazı ve koruması yükümlülüğü altına
sokulması ulusal ilaç sanayiinin AB ülkelerinin şir-
ketleriyle rekabet edemez hale gelmesini ve bu ulus
ötesi şirketlerin ulusal ilaç pazanmızı denetimi altına
almasını kaçınılmaz biçimde hızlandıracaktır. Türki-
ye bu eşitsiz yanşta ABD ve AB pazanna giremez-
ken ulus ötesi şirketler pazarımıza girmekte hiçbir
güçlükle karşılaşmamaktadır. Oysaki Gümrük Birtiği
sürecinde ilaç sektöründeki veriler bu baskının ne
denli haksız olduğunu açık seçik ortaya koymakta-
dır.
Çünkü Avrupa Birliği ülkeleri ilaç ticaret dengesi-
ni lehlerındeartınrken Türkiyesürekli gerilemektedir.
EFPIA üyesi ülkelerde 1990-2000 yıllan arasındaki on
yılda ilaç ihracatı 23 milyar eurodan 89 mılyar euro-
ya çıkarak yaklaşık 4 kat artmıştır. Türkiye'nin 2000
yılında ilaç ihracatı ise sadece 151 milyon eurodur.
Bu ihracat düzeyi EFPIA üyesi 17 ülkenin toplam ih-
racatının binde 1.6'sıdır. Türkiye'nin 2000 yılında ilaç
ıthalatı ise 1 milyar 629 milyar eurodur.
İlaç endüstrimizde Gümrük Birliği sürecinde ham-
madde üretimindeki gerileme de çarpıcıdır. Ham-
madde üretimi 1995 yılında 12 bin 600 ton iken
2002'de yüzde 70 oranında gerileyerek 3 bin 909 to-
na düşmüştür.
Yakın gelecekte ulusal ilaç pazanmızın tümüyle u-
lus ötesi şirketlerin hâkimiyeti altına girecektir.
Küresel kıskaçtan çıkış için uzun soluklu ulusal i-
laç politika ve stratejilerinin oluşturulması zorunludur.
İlaç üretimimizteşvikedilmeli, teknolojikyatınmlarve
araştırmageliştirme etkinlikleri desteklenmelidir. llaç-
taetkilı birfiyat denetim mekanizması kurulmalı, ila-
cın etkin ve verimli kullanımı temel hedef olmalıdır."
Plan
Göksel Kaya: "Kıbns
için hazırlanan
Annan Planı ne kadar
Annan'a ait ise kamu
yönetimi temel yasa
tasansı da o kadar Ömer
Dinçer'e aittir. Her
ikisinin de arkasında
ABD ve AB vardır."
Sistem
Akif Kökçe:
"Kişilerin iyi niyetine
katmış olan sistem
kötü bir sistemdir."
SESSİZSEDASIZ(I) Tüpban dini, kravat siyasi sembol! §
Başbakan Recep Tayyip, Almanya'da
birAlman gazetecinin sorusu üzerine tür-
banın dini sembol olduğunu, din böyle
buyurduğu için kadınlann türban taktığı-
nı söyleyip insanlann kravatı da bir sem-
bol olarak niteleyebileceğini bıldirmiş. La-
ik ve demokratikTürkiye Cumhuriyeti'nin
Başbakanının ağzından çıkan bu sözler
bir yanıyla oldukça sevindirici. Çünkü
Başbakan, Anayasa Mahkemesi'nin tür-
banı dini birsembol olarak tanımlayan ve
bunun için de laik devlet düzeninin kamu-
sal alanlannda türbanı yasaklayan kara-
nnı doğrulamış oluyor. Başbakanın söz-
leri bir yanıyla da oldukça düşündürücü.
Çünkü, kravatın da bir sembol olarak ni-
telenebileceğini söylüyor.
Kravatı tartışma konusu yapıyor. Kra-
vat neyın sembolü olabilir? Tabii ki çağ-
daş yaşamın... Türkiye'de kravata karşı
olanlar var mı? Elbette vari örneğin tari-
katçılar Iran'daki mollalar ya da Suudi
Arabistan'dakiler gibi kravat takmıyor.
Fakat çağdaş yaşamın giysilerinde
iş kravatla bitmiyor! Bazılan kundura
da giymiyor. Ayağı bilekten saran ve do-
layısıyla aptes sırasında ayaklann yıkan-
masını gerektirmeyen "mes" giyiyor. Ba-
zılan asla pantolon giymiyor; apış arala-
nnı havalandıracak şekılde şalvan yeğli-
yor. Bazılan şapkadan nefret ediyor; ba-
şından takkeyi ya da sanğı eksik etmiyor.
Farkındaysanız konu gelip giyım ku-
şamla ilgili Devrim Yasalan'na dayanı-
yor. Kravatı siyasi sembol olarak tartış-
maya başladıktan sonra sıra hiç kuşku-
nuz olmasın Devrim Yasalan'nı tartışma-
ya gelecektir.
Yüksek Yerilim Hatt
Müzikten de SOL notasını atar, solun
her türlüsü kulaklannı tırmalayan yeni
dünva düzenınm DÜZENBAZLARI!
erdincırtku / yahoo.com
AB Büyüdükçe
Bölünüyor
CUNEYTAKALIN
12-13 Arahk 2003'teki Brük-
sel zirvesi bir bütünleşme top-
lantısı olmadı, üstü örtülen
köklü anlaşmazlıklar su yüzü-
ne çıktı. Bize de kritik soruyu
bir kez daha sormak düştü:
"AB büyüdükçe bölünüyor
mu?"
Bu soru, Irak savaşı sırasın-
da Fransa-Almanya ikilisi ABD
ile (ve içindeki AB yanlılan ile)
karşı karşıya kalınca da gün-
deme geldi. Bağdat'ın teslim
oluşundan sonra yumuşar gi-
bi görünse de ABD-Fransa/AI-
manya gerginliği sürüyor. Bu
gerginlil' AB'nin içine yansıyor.
AB'nin Düyüme karannın (10
yeni üyenin birliğe entegras-
yonu) bu ortama rastlaması iş-
leri daha da kanştırdı.
Garipbir durumla karşı kar-
şıyayız. Jlkemizdebelliçevre-
ler kamjoyunu "AB üyeliği"
konusunda koşullandırmayı
sürdüredursun, AB kendi gele-
ceğini tsrtışıyor. Şu anda Avru-
pa'nın her köşesinde soru so-
ruya yaııt aranıyor: "Ne ola-
cak şu Avrupa'nın geleceği"
"Hadicanım, o kadar da de-
ğil! Aba/tma!" diyenler olabilir.
Oncelikte onlann dikkatine su-
nulur
Brüksel zirvesinin hemen
ardından...
Silvio Berlusconi: Dönem
başkanı Italya Başbakanı, Le
Monde'ian
"Bir rıucize gerekiyor"
Le Monde, 14.12.2003,
(Fransız orta-sol) üst başlığı
vebaşlıgı:
"15'lar Konvansiyonda
(Avrupa Anayasası) Anlaşa-
madılar
Avrupa ilk anayasa girişi-
minde taşansız oldu. (Bu ba-
şansızlıH Avrupa entegrasyo-
nunun gpleceği konusunda bir
sorgulana dönemini başlattı."
Louis Michel: Belçika Dı-
şişleri Bıkanı, 13.12.2003, Le
Monde'ian..
"Bu biyük bir başarısızlık"
Peter Medgyessy: Macar
başbakînı, Le Monde'dan
"Berlrr Duvan'nın yeniden
inşa ed.diği izlenimini yarat-
maktan >esinlikle kaçınmak la-
zım."
LeM«nde, 15.12.2003.
"Avn/pa zirvesi tam bir ba-
şansızlıka sonuçlandı. Anaya-
sa tasaısı, gücün bölüşümü
ve oylana konusunda hiçbir
anlaşmssa vanlamadı."
Figar», 15.12.2003 (Fransa,
merkez-îağ)
"KötC bağlanmış bir ana-
yasa k>nusunda maraton
sürüyoı"
Guaröan, 6.12.2003 (Ingi-
Bz, orta-iol) Başlık:
"AvrLoa gücün bölüşü-
münde »ölündü."
"Yeni^oarlak birAB anaya-
sası belsniyordu. Bunun ye-
rine Alrrmnya Polonya 'ya yak-
laştı..."
Böyles daha iyi oluyor: Sözü
Avrupalı »ra bırakmayı sürdüre-
lirru.. Zirsnin öncesiyle sonra-
sıyla...
mu?
Le Monde, 28 Kasım 2003
"Evet, AB'de 'büyükler' ve
'küçükler' krize sürüklendi."
Le Monde; T. Ferensi-A. Le-
permenter. 2.12.2003,
"Kurucu üyeler soyutla-
nınca Anayasa Projesi teh-
dit altında kaldı"
Le Monde: T. Ferensi-A. Le-
permenter, 19.12.2003,
"Bir krizden mi söz etme-
li? Benzeri görülmemiş bü-
yümenin birkaç ay öncesin-
de patlak veren krizden"...
Bunlar aralık ayının ikinci ya-
nsında tüm Avrupa basınında
yer alan başlıklardan sadece
birkaç örnek... Avrupalı (ön-
derleri Fransa ve Almanya) gi-
diyor Mersin'e, Türkiyeli (kimi
çevreler) gidiyor tersine...
Bölünmüyor
aynşıyor
ABD'Iİ yetkililerin Irak sava-
şında "yaşlı dünya" diye nite-
ledikleri Fransa ve Alman-
ya'nın hesabı Mayıs 2004'te
10 yeni üyenin Birliğe kabulün-
den önce büyümenin tamam-
lanmasıydı. Bu hesap tutmadı.
ABD'nin körüklediği ve başını
Ingiltere, Ispanya ve eski Do-
ğu Avrupa ülkelerinin çektiği
kanat Fransa-Almanya ekse-
nine engel oldu.
Brüksel zirvesinin anlaş-
mazhkla sonuçlanması birön-
ceki zirvenin oylama usulleri-
nin sürdürülmesi sonucunu
doğurdu. Olaylar geliştikçe
durum netleşiyor. Avrupa da-
ğılmıyor, bölünmüyor; aynşı-
yor, farklılaşıyor. Sonuçta, bu
da bir bölünme ama ayrışma
terimi gerçeği daha iyi karşılı-
yor. Bir "çekirdek Avrupa"dar\
ve "geniş halka"dan söz edili-
yor. Çekirdekten kasıt Fransa.
Almanya ve onlarla birlikte ha-
reket eden Belçika. Chirac
buna "öncüler" adını da veri-
yor. AB'nin Amerikan yanlısı
kanadının başını Italya Başba-
kanı Berlusconi, Ispanya Baş-
bakanı Jose Maria Aznar ve
doğal olarak Blair çekıyor.
Brüksel zirvesinde patlak ve-
ren kriz Aznar'ı da topun ağzı-
na yerleştirdi. Polonya'nın
anayasa konusunda çıkardığı
güçlükler Fransız-Alman bası-
nınca görece anlayışla karşıla-
nırken Aznar'ın yarattığı sorun-
lann "dar milliyetçi çıkar-
/ar"dan kaynaklandığı kanısı
yaygınlaşıyor. Avrupa'daki bir-
çok siyasal odağın gözünü
önümüzdeki yıl yapılacak Is-
panya seçimlerine çevirdiği
gözleniyor.
Sonuç olarak Avrupa'nın.
AB'yi yaratan iki büyük ülkenin
Fransa ve Almanya'nın AB'nin
geleceği, Atlantik ve ABD ile
ilişkiler konusunda yeniden
kafa yormaya başladığı birdö-
neme girdiği görülüyor.
AB, yeniden saflaşırken,
başta AKP olmak üzere ülke-
mizdeki ABD yanlılarının AB
serüveninde Berlusconi ve
Blair gibi, en Atlantikçi politika-
cılardan medet ummaları,
AB'cilerin büyük açmazını
oluşturuyor.
ÇİZGÎLİK KÂMtL MASARACI
HARBİ SEMtH POROY semihporoym yahoo.com
BULUT BEBEK MRAYÇİFTÇİ bulutbebek I hotmail.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MISTAFA BILGIN
BİR SPEKÜLATÖRUN
AB ÜLKELERÎNDE 56 YILDA
KAZANDI5INI TÜRldyEDE
1 (BİR)YILDA
KAZANAAASI
fCr"7 MÜMKÜNMÜ5'.
SORANLARA
NE DÎYELtM SÖR ?
SEY..
PARDON, TÜRKtyE'YE
6ÎDİP SELECEK
DERSIN !..
L_J ! I I I I
OTOBUSTEKİLER KEMAL URGESÇ k_urgencs yahoo.com
TARİHTE BUGÜN MI MTAZ ARIKLV 13 Occtk ınncmumtaz-arikan.com
\ModttCI
MOOACf MARY QUANT..
1964 're gueüM, ÜMCÜ /MGILIZ Ajfocvtcrst
f/S/ BİR APLA, A*r24Hİ SrÇ/MOB SU-
NULMüŞTZJ. GÖZÜPBK GiySİL£~/e/yLB 4
G Ö O
<sı-
4
BarrĞl,
GÖRÜŞ
MERİÇ VELİDEDEOGLU
Filozof Siyasetçi!
Fransa Cumhurbaşkanı J. Chirac'ın türbanla il-
gili tarihsel açıklamasından üç-dört gün önce
Iran'ın Devlet Başkanı M. Hatemi'nin NTV'de bir
söyleşisi yayımlanmıştı.
Söyleşinin ağıriığını oluşturan konular: "Islam-
Kadın", "Islam-Demokrasi"', "Islam-Laiklik" ikile-
meleriydi.
Felsefe eğitimi gören, eğitim üstü çalışmalarını
-sanınm- Almanya'da yapan Hatemi'nin bu konu-
larla ilgili görüşlerine, yalnızca "siyasetçi kimliği-
nin değil" düşünür kişiliğinin de yansımasını bek-
lerdik;oysayeryer"na/j/V"denebilecekyorumlar-
la karşılaştık. Akıldışılığı savunma durumunda kal-
mak -tarih boyunca olduğu gibi- kuşkusuz zordur.
Ortak konularda bir Batı'dan bir Doğu'dan iki li-
derin art arda görüşlerini bildirmesi çok anlamlı,
çok çarpıcıydı; ne var kı görüşlerdeki karşıtlık ade-
taartı-eksi kutuplarölçüsündeydi. J. Chirac'ın ko-
nuşması basında, TV'lerde yer aldı, gündem oluş-
turdu; M. Hatemi'nin görüşleri ise gereken boyut-
ta topluma ulaşamadı; oysa bizim için önemliydi,
laik yaşam düzeninin bize -özellikle kadınlara- ne-
ler kazandırdığının bir kez daha ortaya konulma-
sıydı.
Her iki liderin türban konusunu laikliğe vurgu ya-
parken ele almalan ortak noktalarıydı denebilir;
nasıl bir sonuca vardıklanna gelınce, Chirac: "Ne
yeni laikJik kurallan yaratmak ne de laikliğin sınır-
larını değiştirmek söz konusudur" dıyerek "dinsel
simgeler" arasında yer aldığını belirttiğı türbana,
kamu alanlannda izin verilmeyeceğini bildirdi.
Hatemi ise "Laikliğin Doğu'da dinle mücadele-
ye dönüştüğünü (...) dine karşı olarakalgılandığı-
nı" söyleyip ardından şunu ekledi: "Müslüman bir
ülkenin lideri, dinini daha özgürce yaşayabilmesi
için kızını ABD'ye gönderiyor."
Bu mesajı Brüksel'deyken alan Başbakan R.
Tayyip Erdoğan, hiç zaman yitirmeden, Hate-
mi'nin haklı olduğunu belirtip türban sorununu
"toplumsal uzlaşma" ile çözmek istediklerini söy-
ledi. (Bu uzlaşmanın sağlanıp sağlanmadığını an-
lamak için "halkoylaması" mı düşünülüyor aca-
ba?)
Oysa Hatemi'nin laikliği türbana indirgeyen gö-
rüşünündışındaöteki konulara, "Islam-Demokra-
si", "Islam-Kadın" hakkındaki yorumlarına da de-
ğinmek gerekirdi; örneğin "demokrasi"y\ ele alışı
da değeriendirilmeliydi.
Filozof Hatemi, liberalizmin de, dinın de kendi
demokrasileri olduklarına işaret edip şöyle diyor-
du: "Liberal demokraside, demokrasinin izlenme-
si gibi, dini demokraside de demokrasi yolu izlen-
meli!.."
Tam bir "demokrasi çeşitliliğü". Seç seç al! Han-
gisi uygunsa!
Değişmeyen dogmalann oluşturduğu bir yapı-
nın demokrasisinden söz etmek, ortaçağın skolas-
tik dönemindeki düşünürierin, dini akla uydurmak
için yaptıklan zorlamaları bile geride bırakmak an-
lamına gelir.
Islam-Kadın konusundaki görüşlenne gelince; il-
kin, şeriat yönetiminin başında bulunan birinden
beklenmeyen bir atılımla: "Kadın haklarını kısan ve
toplumun ileriemesini sınıhayan bir Islam, bence
yoldan çıkmıştır" demesi insana umut veriyor; a-
ma ardından: "Birçok ülkede kadınların erkek gi-
bi olması isteniyor" açıklamasının gelmesi "kadın
haklan" ile neyin söylenmek ıstendiği sorusunu
akla getiriyor; ne var ki yanrt gecikmiyor; Hatemi:
"Islam, kadını kadın, erkeği de erkek gibi birer in-
san olarak önemseyip özgühüklerini koruyor" di-
yerek ne tür bir "hak"tan yana olduklannı, kısaca
toplumsal yaşamda, yasalar önünde kadın-erkek
eşitliğindensözedilemeyeceğını "filozofça" açık-
lıyor.
Ne var ki bu görüş Iran'da "reform" olarak kar-
şılanıyor; oysa Iran, milattan çok öncelerinden baş-
layıp yüzyıllar boyu süren, her türiü düşüncenin ya-
şadığı büyük bir uygarlığın mirasçısıdır; altıncı yüz-
yılda Atina'dan kovulan pagan filozofları bağrına
basan bu büyük uygarlıktan hiçbir izin kalmayışı
insanı üzüyor; ama 80 yıl önce cinsel ayrımcılığın
ortadan kaldınldığı ülkemizde kimi kadın yurttaş-
ların Hatemi gibi düşünmeleri, böyle düşünmeye
yönlendirilmeleri insanı daha beter üzüyor.
Iran halkı şu sıralarda büyük bir acı yaşıyor; bu-
nu bir daha yaşamamalannı ve 6.3 şiddetindeki bir
depremin bu denli can kaybına neden olmaması
gerektiğini sorgulamalannı dileriz...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Bir ticaret
kuruluşunun
durumunu
aynntılı ola-
rak gösterme.
2/ Kanşıkhk,
kargaşa...Bu- 5
nama. 3/Kuş- 6
lann su içme- -,
si için konu-
lan küçük 8
kap... Yapma, 9
etme. 4/ Ya-
nardağ kayalıklan
arasında bulunan bir 1
feldispat türü... Boru
sesi. 5/ Hindistan'ın
para birimi... Dıvan
4
şiirinin ölçüsü. 6/tn- 5
sanın var olabilmesi
için doğayı değiştir-
mesi ve doğayı de- 8
ğiştirirken kendini 9
de değiştirmesi süreci.
7/Ilkelbirsilah...Eksiğ
olmayan. 8/Bir renk... Nereden geldiği, nasıl or-
taya çıktığı belirsiz, gerçek bir değeri olmayan
kişi ya da görüş. 9/Ortadoğu çöllerinde yaşayan
göçebe bir halk.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Hesap dökümü... Avrupa Birliği nin kısa yazı-
lışı. 2/Büyük Okyanus'tabir ada-devlet... Ispan-
yollann sevinç ünlemi. 3/1879'da ortaya atılan ya-
pay birdil. 4V"Askerler" anlammda eski sözcuk...
Bir cervel türü. 5/Ilgi eki... Yiyecekleri ve nesne-
leri yüksek ısıyla sterilize etmekte kullanılan ka-
pah aygıt. 6/Tantal elementinin simgesi... Az piş-
miş et. II Anadolu'da kurulmuş eski uygarlık...
Kirpik boyası. 8/Kalınbağırsağın son bölümü...
Adın durum eklerindenbiri.9/Bir şeyielindebu-
lunduran. taşıyan... Yaşlı, koca, ihtiyar.