18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 OCAK 2004 PAZARTESİ + CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 13 Bakan L nakıtan, verghe zam otanayacağını sö> lemişti. Verglde ilkartış oldu bile Hükümetten indirim'masah' • Maliye Bakanının, söylediklerinin tan tersini yaptığı için 'inanılırlığının' kalmadığını ileri süren vergi uzmanlan, hükümetin vergide indirim vaatlerini de '•nasal' olarak nitelediler. MURATKJŞLALI ANKARA - Maliye Bıkanı Kemal Unakı- tan'ın asgan ücretlerle emekhlere yapılan zam- lan karşılamaya yönelik "V'eni vergi ve zam ko- mümayacak" açıklama- sına karşın yeni yılın ilk vergisı yürürlüğe girdı. Gazı Ütuversitesı Oğre- tim Üyesi ve yazar Prof. Dr. ŞükrüKızriot^Zam ve vergi gelmeyecek ne demek? Daha yeni gel- di" diyerek şirketlere yönelık geçici verginin, Kurumlar Vergisi'ne bağh bir madde aracılı- ğıyla örtülü olarak yûz- de 30"dan yüzde 33'e çı- kanldığını söyledi Kı- zılot. -AKP hükümeti iktidara geldiğinde geçi- ci verginin oranı yüzde 25'ti. 'Düşüreceğız' de- diler, tatfa tatlı bindirdi- kr,Yısan2003'te25'i30 yapülar. Şimdi de33'e çı- kanblar" diye konuştu. Prof. Kızılot *AKP'nin vergide oran indirimi arük masal ol- du" dıye konuştu. Yeminlı malı müşavir ve köşeyazan Ekrem Sansu. "Sayın Bakan bugüne kadar ne zaman Vergıyok" dediyse.tam tersi oldu" diye konuş- tu. CHP mületvekili Akif Hamzaçebi de hü- kümetin vergi konusun- da inanılırlığını yıtirdı- ğıni belırtti. Vergi konusundaki ic- raat şöyle gerçekleşti: Asgari ücret: Asgari ücrete yüzde 3 8 zam ya- pıhrken vergisi yüzde 67 arttınldı. Stopaj: Vergi tevkifat- lannın stopajlan arttinl- dı. Kiralarda yüzde 20'den 22"ye. telif ka- zançlannda 15'ten 17'ye, 1 yıla kadar va- deli döviz tevdiat hesap- lannda 18'den 24'e, re- poda 20'den 22 'ye çıkar- tıldı. Akaryakıt: Akarya- kıtta dünya piyasalann- daki petrol fıyatlan ve dolar paritesi düştüğü halde, verginin toplam akaryakıt bedeline oraru giderek artıyor. Akarya- kıtta ÖTV'ye bindırim yapıhyor. Futbolcu-sanatkâr vergisi: Gelir Vergisi'n- den istisna olan kesım- lerden alınan stopajda futbolculara uygulanan oran yüzde 15 olarak bı- rakılırken yazar. hikâye, roman yazan, heykeltı- raş, TV program yapım- cısı, ressam, bestekâr gi- bi sanat ve bilim adam- lanndan alınan stopaj yüzde 35 'e çıkanldı. Haberleşme vergfleri: 2004'te kalıcı hafe getir- dı. Özd Tiiketim Vergisi (ÖTV): 12-13 değişik isimle alınan vergi AB ile uyum çerçevesinde uygulamadan kalktı, her 15 günde bir arttınlan ÖTV Yasası geldi. Esnaf ve sanatkânn vergi oranlan: Gelir ver- gisi oranı yüzde 15'ten 20'ye çıkanldı. Babacan'dan Indlrlm slnyall Programın eksiksiz uygulanması halinde 2004'te nsk olmadığını söyleyen Devlet Bakanı Ali Babacan, KDV'de indirim sınyalı verdi. Babacan, bir TV prog- ramında, "KDV gerçek- ten çok yüksek. Bunu ne yapq) edip düşürmelhiz. Şu an nıümkün değil, ama 2004'ün ortasma geldiğimizde anaiiz so- nuçlanna göre bir şeyler yapabiliriz. Süprizler olabflir'' dedı. 100.7 trilyon lira beyana karşılık 63.1 trilyon lirahk kazanç gizlendi Vetgikaçıran kaçıranaANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Maliye Bakanlığı fefriş Ku- nılu müfettişlerinin 2003 yılı vergi denetimleri sonucunda, ül- kedeki vergi kaçağı oranı yüzde 62.6 olarak tespit edildi. Maliye Bakanlığı Teftiş Kuru- lumüfettişlerincegeçenyıl 1909 adet vergi incelemesi gerçekleş- tirildi. Daha çok büyük işletme- leri kapsayan bu incelemelerde mükelleflerin 100 tnlyon 771 milyar 160 milyon 30 bin lira tu- tannda gelir beyan ettikleri sap- tandı. Buna karşılık 63 trilyon 141 milyar 912 milyon 229 bin lıralık gelirin devletten kaçınl- dığı ortaya çıkanldı. Denetimle- rin sonucunda ortaya çıkan tab- lo şöyle: t/ En fazla kaçak. kazançlan- t/ Vergi kaçak oraru yaklaşık yüzde 63. i/ En çok kaçıranlar, kazancının 1 'ini gösteren işadamlan, doktor, avukat gibi serbest meslek grubu. */ Bu grubu, kazandıklarının 1 'ini beyan edip 6.5'ini saklayan mirasçılar izliyor. nm l'ini beyan edip 15.6'sını lirahkbeyandabulunulurken 14 gizleyen işadamlan, doktor, avu- kat gibi beyannameli gelir vergi- si mükellefleri. Bu grup, 807 milyar 334 milyon lira vergi be- yanına karşılık, 12 trilyon 620 milyar 105 milyon lirayı gizledi. • îkinci sırada mirasçılar var. 1.5 trilyon lira beyan ettiler, 9 trilyon 821 milyar 986 milyon lı- trilyon 424 milyar 774 milyon li- ralık gelir kaçınldı. Ceza yağdı ra kaçırdılar. Böylece gelirleri- nin l'ini gösterip, 6.5'ini sakla- dılar. • Harçlarda da kaçak büyük: 3 trilyon 603 milyar 825 milyon • Kaçınlan gelirin yanı sıra mükelleflerin 116 trilyon 317 milyar 431 milyon 494 bin lira vergiyi de ödemediği ya da ek- sik ödediği tespit edildi. Aynı şekilde mükelleflere 141 mil- yar 135 milyon 33 bin lirahk fon alacağı ve 6 milyar 841 milyon lira da geçici vergi ta- hakkuk ettirildi. Vergi incelemeleri sonucunda vergi kaçağı tespit edilen mükel- leflere toplam 94 trilyon 550 milyar lira da ceza kesildi. Odenmesi gerektiği ortaya ko- nan vergiler ve kesilen cezalarla birlikte 1909 inceleme sonrasın- da devlete 211 trilyon 15 milyar 889 milyon 788 bin lira kazan- dınldı. Maliye Bakanlığı Teftiş Kuru- lu, diğer teftiş kurullanyla birlik- te kendilerinin faaliyetlerine de son veren Kamu Yönetimi Re- form Tasansı'nda değişiklik ya- pıhnası konusundaki ısrannı sür- dürüyor. Müfettişler, etlcili dene- tim için teftiş kurullannın çalış- maya devam etmesi gerektiğini dile getiriyor. Devletinparası 'cennette' Parmalat skandaü. kara para aklama ve vergi kaçakçıbğının karanhk yüzünün aydınlatılması konusunda uluslararası çabalann ne kadar yetersiz ve sınırlı kaldığını bir kez daha ortaya çıkanu. İtaKan Corriere della Sera gazetesinin Parmalat'ın kurucusu Calisto Tanzi'nin ortaya çıkan yolsuzlukla ilgiü turuklanmasının öncesinde. şirkete ait mityonlarca Euro'yu Caymand Adalanndaki bir off-shore hesaba aktardığı yönündeki haberi, dikkatkrin yeniden "vergi cennetieri"ne çevrilmesine yol açü. tngiltere'ye bağh özerk bir bölge olan Caymand Adalan'nın içlerinde "en biünen" vergi cennetlerinin sayısı 6O'ı buluyor. Bu bölgelerde saklanan paranın 500 milyar dolar olduğu tahmin edüiyor. Renaud Van Ruymbeke, "Şirket hesaplarmı Caymand Adalan gibi vergi cennetierinde rutmanın, çokulushı şirketlerin çoğu için ortak bir uygulama haline geldiğuıi" betirtti Memur açlık sınınndaEkonomi Senisi - Türkiye Kamu-Sen'in yaptığı araştır- mada, 595 milyon liraya yükse- len "açhk smm"nın altında üc- retle çalışan memurlann oranı- nın yüzde 37 olduğu belirlendi. Türkiye Kamu-Sen'in yazılı açıklamasına göre, aralık ayı asgari geçim endeksi baz alına- rak yapılan araştırmada, 4 kişi- lik bir ailenin bir öğünü ikişer simit ve ikişer bardak çay ile geçirmesi durumunda aylık masrafınm 432 milyon li- ra olduğu belirtildi. 595 milyon liraya yükselen aç- lık sınırının altında ücret- le çalışan memurlann ora- nının yüzde 37 olduğu bil- dirildi. 2003 yılı .Aralık ayı itiba- riyle ortalama memur ma- aşının 610 milyon lira ol- duğu belirtilirken araştır- mada memurlann yüzde 94'ünün 768 milyon lira olan "yoksulluksınırrnın altında bir ücretle çahştığı kaydedildi. Prlm yükü, ücretln yarısı Türkiye'de işçinin de işvere- nin de prim yükü ağır. SSK prim yüİcünun, işveren tarafm- dan işçiye ödenen net ücretın yansından fazla olduğu bildi- rildi. Türkiye tşveren Sendika- lan Konfederasyonu (TİSK) ta- rafından yapılan "2002 Yıh Ça- bşma İstatistikleri ve tşgücü Ma- Bjeti" araştırmasına göre, SSK prim yükü 1999 yılmda net üc- retin yüzde 22.8'ini oluşturur- ken bu oran 2000'de yüzde 40.7'ye, 2001'de yüzde 52.4'e çıktı. Prim yükü, 2002'de, bir önceki yıla göre 1.5 puan azal- masına karşılık net ücretin yüz- de 50.9'u olarak gerçekJeşti. 1 milyon kaçak işçi piyasada ANKARA (AA) - Çahşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı na göre 3 bin 500 kişi Eylül 2003 tarihinden bu yana çahşma izni için başvuruda bulunurken Türkiye'de yaklaşık l milyon kaçak yabancı işçinin iş piyasasında olduğu belirtiliyor. Hak-Iş tarafından hazırlanan raporda Türkiye'nin, 1980'li yıllardan itibaren dışa açılma sürecine girmesinin ardından yabancı işgücü ile daha çok karşılaştıgı vurgulandı. Araştırmaya göre, 2002'de iş- verenin işçi çalıştırmak için ödediği her 100 liranın sadece 53 lirası işçinin cebine girerken gerisi istihdam vergisi olarak alındı. •SSK özerkle$tlrllmeH' TtSK, Türk-Iş ve Hak- Iş yö- neticileri. yöneticilerine göre, SSK, özerk bir yapıya kavuştu- rularak. alacaklan tahsil edile- rek kayıtdışı istihdam ka- yıt altına alınarak ve dev- İetın pnmli katkıda bu- lunmasıyla bugünkü du- rumdan kurtulabilir. AA'nın haberine göre, yöneticiler, sosyal taraf- lann katılımı ile kurumun sorunlanna çözüm bulun- ması gerektiğini söyle- diler. DÜNYA EKONOMİSlNE BAKIŞ / ERGtN \1LDIZOGLU LONDRA erginycgtr.net Kissinger, Fukuyama, Friedman, gibi Amerikalı (!) yazarlar küreselleşmenin, ABD'nin kültürel değerierini, yaşam tarzını benimsemek anlamına geldiğini, ama bunun da iyi bir şey olduğunu başından beri vurguluyorlar. VVorld VVatch Institute'nün (WWI) geçen hafta ya- yımlanan "State of the Worid-2004" pünya- nın Durumu-2004) raporu, bu küresel serbest piyasa oluşturma çabalarıyia ABD kültürel de- ğerlerinin yaygınlaşmasıyla geçen 20 yılın so- nunda gelinen durumu gözler önüne seriyor. Küresel tüketlm normları VMVI'nın raporu, dünyada, gelişmiş ülkeler- deki yoksulluk sının olan 7000 dolar yıllık ge- Nrin üzerinde kalanlardan oluşan 1.7 milyar nü- f uslu yeni bir küresel tüketicinin oluştuğunu saptıyor. Bu kesimin üyeleri tipik olarak tele- fon, televizyon, diğer elektrikli aletlervb.. özel oto ve internet kullanıyor ve bunlann taşıdığı öüşünceleri, esas olarak ABD kaynaklı kültü- rel değerleri, tüketim normlannı/tarzını benim- siyor. Sanırım tüm serbest piyasa ayetullahlarının tepkisi, "Sorun ne? Bak işte insanlann refahı artıyor" olacaktır. Ancak sorun, bu ayetullah- lann dar kafalarına sığamayan bir karmaşıklı- ğ a sahip. örneğin, WWI raporu na göre bu gün 2.8 mil- yar insan, dünya nüfüsunun yansına yakın bir kesim, günde iki dolardan az bir gelifle yaşa- mayaçalışıyor. Bu, üstsınır, iki dolarölçütalın- dığında, yılda en fazla 720 dolarlık, diğer bir de- y]ş\e küresel tüketicinin en alt gelir sınırının ne- redeyse onda birine eşit bir gelir demek. Ra- fx»r geçen 20 yılda ABD'de bile zenginle yok- sul arasındaki farkın giderek daha da büyüdü- ğüne de dikkat çekiyor. Rapor, ABD tüketim normlarının benimsen- mesinin, yaşam için zorunlu olmayan mallann ^/e hizmetlerin tüketiminin artarak yıllık 20 tril- yon dolara ulaştığını (Dünya toplam hasılası 3 0 trilyon dolann biraz üstünde- E.Y.) da ser- 'Dünyamn Durumu-2004' giliyor ve bu tüketimin yüzde 60'ının dünya nü- fusunun yüzde 11.6'sını oluşturan Amerika ve Batı Avrupa tarafından geçekleştirildiğini ekli- yor. Dünyanın yaklaşık yüzde 33'ünü oluştu- ran Güney Asya ve Sahra Attı Afrika ülkelerin- deki halkın bu tür tüketim içindeki payı yalnız- ca yüzde 3.2. Raporda bu zo- runlu olmayan tüketimle ilgili ve- riler de var. örneğin bu küresel tüketici sınıfı heryıl makyaj, par- füm malzemesine 33 milyar do- lar, ABD ve Avrupa'da evcil hay- vanlann mamalan için toplam 17 milyar dolar harcıyor. En üst ge- lir diliminin tükettiği deniz aşın lüks gemi seyahatine ise 14 mil- yar dolar harcanıyor. Rapor, 65 ülkede, 1990-2000 arasında yapılan kamuoyu araş- tırmalannın, insanlann 10 yıl ön- cesine göre daha mutlu olduğu- nu göstermediğini de vurgulu- yor. Buna karşılık, bu yeni tüke- tici kesimi giderek daha ağır borç ve stres altında yaşamak, aşın tüketimden dolayı obezitey- le ilgili sağlık sorunlanyla uğraş- mak zorunda kalıyor. Bu bağ- lamda, farklı bir kaynaktan olma- sına rağmen bir veri çok çarpıcı: BBC'nin aktardığına göre insan- ların aşırı kilolardan kurtulmak için yaptıklan ek harcamanın yal- nızca ABD'de yılda 40-100 mil- yar dolar arasında olduğu he- saplanıyor (5/01/2003). Bu, ra- pordaki verileri esas alırsak tüm dünyada aç- iıkla ve eksik beslenmeyle savaşmak için har- canan yıllık 19 milyar dolardan, temız içme su- yu sağlamak için harcanan 10 milyar dolar- dan, çocuklan aşılamak için harcanan 1.3 mil- yar dolardan çok daha yüksek bir harcama. Ve diğer yan etkHerl Dahası, bu akıl dışı süreç, ancak başka akıl dışı süreçler sayesinde sürdürü- lebiliyor. Bu çılgınlık da küresel serbet piyasa kurma çabasının dünyayı bir uçurumdan aşağı it- mekte olduğunu da gösteriyor. Bu aşın tüketimin destekledi- ği üretimin yarattığı CO2 , metan gazı, CFC gibi gazlar, doğaya dökülen kimyasal atıklar, iki yön- den insanlığın felaketini hazırtı- yor. Bırincisi. bu atıklar, küresel ısınmaya neden oluyor; ekosis- temin tahribatı hızla geri dönü- lemez bir noktaya doğru ilerli- yor. Ikincisi hem bu küresel ısın- manın etkisi, hem de sanayinin doğaya döktüğü atıklar küresel içme suyu stoklannı hızla azattı- yor. Küresel su stoklannın yal- nızca yüzde 2.5'i tuzlu su değil. Dolayısıyla, zaten çok kıt bir kay- nak söz konusu. Ustelik BM su raporuna göre dünyada bir sü- redir girtikçe ağırlaşan bir su krizi yaşanıyor örneğin bu günkü eğilimler sürdürüldüğü takdirde, 2050 yılına kadar su kıtlığı çeken nüfus 60 ülkede 7 milyar ınsana, toplam küresel nüfusun 3/4'üne ulaşmış olacak (VVorld VVater Development Report, Execu- tive summary, s.10). Su sorunu, doğrudan besin sorununa bağ- lı. Su azaldıkçatahıl üretimi de gerilemeye baş- Iryor. Buna karşılık su ithalatının en ekonomik biçimi doğrudan tahıl ithalatı. Ancak, dünyada tahıl talebiyle arzı arasındaki açık son yıllarda büyümeye başladı. Çin'in tahıl rezervlerinin bu yıl tükenmesi ve önümüzdeki yıl dünya tahıl pi- yasasına girmeye başlaması bekleniyor. Bu basit gerçekler bile önümüzdeki dönemde su ve tahıl fiyatlannın artması, kaynaklar üzerin- de rekabetin keskinleşmesi, savaşlann sıklaş- ması anlamına geliyor. Bu noktada, IMF'ye uyup Türkiye tanmını tahrip ederek ülkenin be- sin ithalatına bağımlılığını arttıranlann, ülkenin geleceğine nasıl bir ipotek koymuş olduklan- nı, bu ülke halkına nasıl ihanet etmiş oldukla- nnı da vurgulamadan geçmek istemiyorum. Son olarak "Tüm bu aşın tüketimin gerçek- leşmesi için gerekli ürünlerin hammaddesi, özellikle petrol, kereste, çeşitli madenler vb.. nereden geliyoracaba" diye sormak gereki- yor. Bu sorunun cevabı VVorld VVatch Maga- zine'in Ocak/Şubat 2004 sayısındaki "Küresel sanayi ekonomisinin gizliyüz karası" (The Hid- den Shame of the Global Industrial Eco- nomy) yazısında bulabiliriz. Yazı, gelişmiş ka- pitalist ülkelerin şirketlerinin, bu hammadde- leri elde edilebilmek için dünyanın çeşitli böl- gelerinde, eski sömürgecilere parmak ısırttıra- cak bir çapta talana giriştiklerini; bu talan sıra- sındadayerel kültürlerin imhaedildiğini, insan- lann yerinden yurdundan sürüldüğünü, çevre koşullannın insafsızca tahrip edildiğini çokay- nntılı örneklerle aktarıyor. İşte dünyanın durumu çok özet olarak bu. Kapitalizmin nasıl tahrip edici bir üretim tarzı olduğunu başından beri biliyoruz. Bu yüzden geçen yüzyılın ortasında, sosyal demokrasinin de yardımıyla kimi sınrfsal uzlaşmalar yaşan- mış ve piyasalar belli ölçülerde denetim altına alınmaya çalışılmıştı. Ama, bu denetimler kalk- maya başlayınca, kapitalizmin yarattığı tahri- batın ne kadar hızlanabileceğı konusunda pek birfikrimizyoktu. Polanyi'nin uyanlanysaçok- tan unutulmuştu. Şimdi yeniden öğreniyoruz. Ama galiba artık çok geç olmak üzere. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Küresel Sömüpünün Niteliği Değişiyor On yıllardır, ekonomi ders kitaplannı süsleyen ve IMF önerilerinin altyapısını oluşturan bir kuramsal anlayış vardır. Buna göre ülkeierin belli ürünlerin üretiminde uzmanlaşmalan ve dış ticaretin ser- best bırakılması, taraflann toplam gönencinin ya da refahının arttınlmasını sağlayacaktır. Bu varsayıma dayanan dış ticaret sistemi, ge- çen yıl, 2003'te Dünya Ticaret örgütü'nün Can- cun (Meksika) toplantısında tümüyle çöktü. Can- cun tutumlarıyla gelişmiş ülkeler, artık, azgeliş- mişlerin hemangi bir ürünün üretiminde uzman- laşmalannı bile kabul etmiyor. Küreselleşme sü- reci, eskinin uzmanlaşmaya dayalı dış ticaretinin sonunu getiriyor; azgelişmiş ülkelerin geçimlik tanmsal üretimini bile yok etmeye uğraşıyor. ABD, Avrupa Biriiği ve Japonya üçlüsü, geliş- mekte olan/azgelişmiş ülkelerin, değil sanayileş- melerini, tanmsal üretimde uzmanlaşmalarını bile kabul edemiyor; azgelişmişlerin tanmsal üretimi- ni yok edecek bir politikayı resmen dayatıyor. Ge- lişmiş ülkeler, teknolojik yeniliklerdeki öncü ko- numlannın da katkısıyla her mal ve hizmeti çok da- ha ucuza üretebiliyor. Gelişmiş ülkelerin küresel kapitalizmi bununla da yetinmiyor; tam bir serbest ticaret ikiyüzlülüğü ve gerekirse kural, hukuk, anlaşmatanımayan zor- balık yollannı da kullanarak ABD'nin öncülüğün- de, üç koldan azgelişmiş ülkelerin tanmını da yık- maya çalışıyoriar. Bunlar: a) kendi ülkelerinde ta- rım ürünlerini destekleyerek (ABD, AB ve Japon- ya üçlüsünün tanm ürünlerine sağladığı destek günde bir milyar dolardır -Herald Tribune, 1 Ocak-. Eğer, ABD, AB ve Japonya toplamı olarak tanmla uğraşan nüfusun yalnızca 45 milyon dolayında olduğu göz önüne alınırsa bu para- nın ne büyük bir destek oluşturduğu çok açık- tr.) b) Iç pazarlarını gelişmekte olan ülkelerin ta- nmsal ürünlerine gümrük vergileri, teknolo- jik/bürokratik engeller ve miktar sınırlamalan ile kapatarak ve c) Azgelişmiş ülkelen kendi ta- nm ürünlerinin pazan yaparak (yine ABD'nin pamuk, buğday, şeker, pirinç ve diğer ürünler- de azgelişmiş ülkelerde damping -aşın fiyat kıra- rak rakibini yok etme- politikası uyguladığı bilini- yor). Gelişmekte olan ülkelere zorla dış ticare- tin serbest olmasını benimsetenter, tam bir iki- yüzlülük ve yüzsüzlük ile kendi koyduklan ku- ralı çiğniyor. Küreselleşme öncesinde gelişmiş ülkeler azge- lişmiş ülkelere esas olarak sanayi ürünü satıyor- lardı, küreselleşmeyle birlikte buna tanm ürünle- rini de ekliyorlar. Gelişmişler, azgelişmişlerin tanmsal üretimlerini de yok ederek onlan da- ha da yoksullaştıracak, giderek açlığın yay- gınlaşmasına yol açacak politikalan acıma- sızca uygulamaya koyuyoriar. • • • Başbakan R.T. Erdoğan ın ay sonunda yapa- cağı ABD gezisi sırasında, Başkan G.W. Bush üç istekte bulunacakmış. Bunlar, Kıbns ve Irak'la il- gili içeriği bilinen isteklere ek olarak, "Cargill şir- ketinirahatlatın" biçiminde sıralanıyor. Ülker ile 1997'den bu yana ortak olan uluslara- rası ABD şirketi Cargill, fındık dışsatımı gibi işlerin yanında, esas olarak, nişasta kökenli şeker üreti- yor. Mısır şekeri de denilen bu ürün, pancar şeke- rine göre şimdilerde 400 bin TL daha ucuz. Türki- ye, pancar üreticilerini korumak için mısır şekeri- ne yüzde 10 kota uyguluyordu; baskılar sonucu bu kota yüzde 15'e çıkanlmıştı. Başkan Bush, işte bu yüzde 15'lik sınıriamanın da kaldınlmasını istıyor. Türkiye, mısır tüketiminin yaklaşık yansını, yıllık iki milyon tona yaklaşan bö- lümünü, yurtdışından satın alıyor. Kota kaldınlırsa dışalım artacak, yerii üretim iyice çökecek ve ül- ke döviz yitirecek. Aynı Türkiye, şeker fazlası ol- duğu gerekçesiyle, pancar üretimini sınıriıyor. Tür- kiye, çiftçisini, IMF emirieri doğrultusunda, doğ- rudan gelir desteği uydurmasıyla üretimden uzak- laştınyordu; Cargill süreci bu yıkımı tamamlıyor. Kısaca ABD Başkanı, pancar ve şeker üretimi- nizi azaltın, Cargill'in üretip sattıklannı serbest bı- rakın diyor. Aynı Bush, ülkesinde şeker kotası uy- guluyor; dışardan şeker alımını sınıriamış bulunu- yor. Benzer bir durum pamukta yaşanıyor. ABD pamukta üretici başına yılda 125 bin dolar destek sağlıyor. Türkiye tersini yapıyor; bugünlerde Çu- kurova kan ağlıyor; pamuk toplanmıyor, tarlada bı- rakılıyor. Bush'un önerisi çok açık, ülkenizin pancar üre- ticilerinin üretim yapmasını engelleyin, onlann eli- ni kolunu bağlayın, ABD şirketini serbest bırakın, diyor. Bunun adı serbest ticaret oluyor!!! Bush, Cargill hakkında açılmış olan dört davanın düşme- sini de istiyormuş; böylece, yargı bağımsızlığına saygı kavramını çizmeleriyle eziyormuş; ne öne- mi var! ••• Küreselleşme, bundan önceki sömürü biçimle- rinden değişik. Gelişmişler, sizin tanmsal üretim- de bulunmanıza da gerek yok, sanayi ürünleri gi- bi, tanm ürünlerini de "Biz üretiriz; size zorla sa- tanz, siz üretmeyin" diyorlar. Tıpkı kapitalist üre- timin hemen öncesinde olduğu gibi, teknolojik ye- nilikler nedeniyle niteliği değişen, ancak özünde tek taraflı ticarete dayalı yeni bir sömürü sü- reci oluşuyor. Burada sömürü oranı, teknolojik gelişmelerden de beslendiği için giderek yükseli- yor. Başbakan, haberlere göre, VVashington'da, Bush'un, Cargill konusundaki isteklerine olumlu yaklaşacakmış. Anlaşılan, AKP, küreselleşmenin şekerii, yani, "tatlandırılmış" sömürüsüne olumlu bakıyor. Ancak, ülke insanının gıda güvenliği unu- tulduğu gibi her üç çalışandan birinin doğrudan geçim kaynağı olan ülke tarımı da yıkıma sürük- leniyor. Seçimlerden önce şeker kotalannı pancar üreticisi lehine arttıracağı ve depremde yıkılan Adapazan Şeker Fabrikası'nı işletmeye açtıraca- ğı sözünü veren Başbakan'ın VVashington'dan na- sıl döneceği merak konusu olacaktır. [email protected] Muayene, Teshls, Tedavi TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/Istanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 İnternet http://www.tkv.org.tr e-mail: gen.sekreter» tkv.org.tr koordirtator(a tkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle