Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 OCAK 2004 PAZARTESİ
+
CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
Bakan L nakıtan, verghe zam otanayacağını sö> lemişti.
Verglde ilkartış oldu bile
Hükümetten
indirim'masah'
• Maliye Bakanının, söylediklerinin
tan tersini yaptığı için 'inanılırlığının'
kalmadığını ileri süren vergi uzmanlan,
hükümetin vergide indirim vaatlerini de
'•nasal' olarak nitelediler.
MURATKJŞLALI
ANKARA - Maliye
Bıkanı Kemal Unakı-
tan'ın asgan ücretlerle
emekhlere yapılan zam-
lan karşılamaya yönelik
"V'eni vergi ve zam ko-
mümayacak" açıklama-
sına karşın yeni yılın ilk
vergisı yürürlüğe girdı.
Gazı Ütuversitesı Oğre-
tim Üyesi ve yazar Prof.
Dr. ŞükrüKızriot^Zam
ve vergi gelmeyecek ne
demek? Daha yeni gel-
di" diyerek şirketlere
yönelık geçici verginin,
Kurumlar Vergisi'ne
bağh bir madde aracılı-
ğıyla örtülü olarak yûz-
de 30"dan yüzde 33'e çı-
kanldığını söyledi Kı-
zılot. -AKP hükümeti
iktidara geldiğinde geçi-
ci verginin oranı yüzde
25'ti. 'Düşüreceğız' de-
diler, tatfa tatlı bindirdi-
kr,Yısan2003'te25'i30
yapülar. Şimdi de33'e çı-
kanblar" diye konuştu.
Prof. Kızılot
*AKP'nin vergide oran
indirimi arük masal ol-
du" dıye konuştu.
Yeminlı malı müşavir
ve köşeyazan Ekrem
Sansu. "Sayın Bakan
bugüne kadar ne zaman
Vergıyok" dediyse.tam
tersi oldu" diye konuş-
tu. CHP mületvekili
Akif Hamzaçebi de hü-
kümetin vergi konusun-
da inanılırlığını yıtirdı-
ğıni belırtti.
Vergi konusundaki ic-
raat şöyle gerçekleşti:
Asgari ücret: Asgari
ücrete yüzde 3 8 zam ya-
pıhrken vergisi yüzde 67
arttınldı.
Stopaj: Vergi tevkifat-
lannın stopajlan arttinl-
dı. Kiralarda yüzde
20'den 22"ye. telif ka-
zançlannda 15'ten
17'ye, 1 yıla kadar va-
deli döviz tevdiat hesap-
lannda 18'den 24'e, re-
poda 20'den 22 'ye çıkar-
tıldı.
Akaryakıt: Akarya-
kıtta dünya piyasalann-
daki petrol fıyatlan ve
dolar paritesi düştüğü
halde, verginin toplam
akaryakıt bedeline oraru
giderek artıyor. Akarya-
kıtta ÖTV'ye bindırim
yapıhyor.
Futbolcu-sanatkâr
vergisi: Gelir Vergisi'n-
den istisna olan kesım-
lerden alınan stopajda
futbolculara uygulanan
oran yüzde 15 olarak bı-
rakılırken yazar. hikâye,
roman yazan, heykeltı-
raş, TV program yapım-
cısı, ressam, bestekâr gi-
bi sanat ve bilim adam-
lanndan alınan stopaj
yüzde 35 'e çıkanldı.
Haberleşme vergfleri:
2004'te kalıcı hafe getir-
dı.
Özd Tiiketim Vergisi
(ÖTV): 12-13 değişik
isimle alınan vergi AB
ile uyum çerçevesinde
uygulamadan kalktı, her
15 günde bir arttınlan
ÖTV Yasası geldi.
Esnaf ve sanatkânn
vergi oranlan: Gelir ver-
gisi oranı yüzde 15'ten
20'ye çıkanldı.
Babacan'dan
Indlrlm slnyall
Programın eksiksiz
uygulanması halinde
2004'te nsk olmadığını
söyleyen Devlet Bakanı
Ali Babacan, KDV'de
indirim sınyalı verdi.
Babacan, bir TV prog-
ramında, "KDV gerçek-
ten çok yüksek. Bunu ne
yapq) edip düşürmelhiz.
Şu an nıümkün değil,
ama 2004'ün ortasma
geldiğimizde anaiiz so-
nuçlanna göre bir şeyler
yapabiliriz. Süprizler
olabflir'' dedı.
100.7 trilyon lira beyana karşılık 63.1 trilyon lirahk kazanç gizlendi
Vetgikaçıran kaçıranaANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Maliye Bakanlığı fefriş Ku-
nılu müfettişlerinin 2003 yılı
vergi denetimleri sonucunda, ül-
kedeki vergi kaçağı oranı yüzde
62.6 olarak tespit edildi.
Maliye Bakanlığı Teftiş Kuru-
lumüfettişlerincegeçenyıl 1909
adet vergi incelemesi gerçekleş-
tirildi. Daha çok büyük işletme-
leri kapsayan bu incelemelerde
mükelleflerin 100 tnlyon 771
milyar 160 milyon 30 bin lira tu-
tannda gelir beyan ettikleri sap-
tandı. Buna karşılık 63 trilyon
141 milyar 912 milyon 229 bin
lıralık gelirin devletten kaçınl-
dığı ortaya çıkanldı. Denetimle-
rin sonucunda ortaya çıkan tab-
lo şöyle:
t/ En fazla kaçak. kazançlan-
t/ Vergi kaçak oraru yaklaşık yüzde 63.
i/ En çok kaçıranlar, kazancının 1 'ini gösteren işadamlan,
doktor, avukat gibi serbest meslek grubu.
*/ Bu grubu, kazandıklarının 1 'ini beyan edip 6.5'ini
saklayan mirasçılar izliyor.
nm l'ini beyan edip 15.6'sını lirahkbeyandabulunulurken 14
gizleyen işadamlan, doktor, avu-
kat gibi beyannameli gelir vergi-
si mükellefleri. Bu grup, 807
milyar 334 milyon lira vergi be-
yanına karşılık, 12 trilyon 620
milyar 105 milyon lirayı gizledi.
• îkinci sırada mirasçılar var.
1.5 trilyon lira beyan ettiler, 9
trilyon 821 milyar 986 milyon lı-
trilyon 424 milyar 774 milyon li-
ralık gelir kaçınldı.
Ceza yağdı
ra kaçırdılar. Böylece gelirleri-
nin l'ini gösterip, 6.5'ini sakla-
dılar.
• Harçlarda da kaçak büyük:
3 trilyon 603 milyar 825 milyon
• Kaçınlan gelirin yanı sıra
mükelleflerin 116 trilyon 317
milyar 431 milyon 494 bin lira
vergiyi de ödemediği ya da ek-
sik ödediği tespit edildi. Aynı
şekilde mükelleflere 141 mil-
yar 135 milyon 33 bin lirahk
fon alacağı ve 6 milyar 841
milyon lira da geçici vergi ta-
hakkuk ettirildi.
Vergi incelemeleri sonucunda
vergi kaçağı tespit edilen mükel-
leflere toplam 94 trilyon 550
milyar lira da ceza kesildi.
Odenmesi gerektiği ortaya ko-
nan vergiler ve kesilen cezalarla
birlikte 1909 inceleme sonrasın-
da devlete 211 trilyon 15 milyar
889 milyon 788 bin lira kazan-
dınldı.
Maliye Bakanlığı Teftiş Kuru-
lu, diğer teftiş kurullanyla birlik-
te kendilerinin faaliyetlerine de
son veren Kamu Yönetimi Re-
form Tasansı'nda değişiklik ya-
pıhnası konusundaki ısrannı sür-
dürüyor. Müfettişler, etlcili dene-
tim için teftiş kurullannın çalış-
maya devam etmesi gerektiğini
dile getiriyor.
Devletinparası
'cennette'
Parmalat skandaü. kara para aklama ve vergi
kaçakçıbğının karanhk yüzünün aydınlatılması
konusunda uluslararası çabalann ne kadar yetersiz ve
sınırlı kaldığını bir kez daha ortaya çıkanu. İtaKan
Corriere della Sera gazetesinin Parmalat'ın kurucusu
Calisto Tanzi'nin ortaya çıkan yolsuzlukla ilgiü
turuklanmasının öncesinde. şirkete ait mityonlarca
Euro'yu Caymand Adalanndaki bir off-shore hesaba
aktardığı yönündeki haberi, dikkatkrin yeniden
"vergi cennetieri"ne çevrilmesine yol açü. tngiltere'ye
bağh özerk bir bölge olan Caymand Adalan'nın
içlerinde "en biünen" vergi cennetlerinin sayısı 6O'ı
buluyor. Bu bölgelerde saklanan paranın 500 milyar
dolar olduğu tahmin edüiyor. Renaud Van Ruymbeke,
"Şirket hesaplarmı Caymand Adalan gibi vergi
cennetierinde rutmanın, çokulushı şirketlerin çoğu için
ortak bir uygulama haline geldiğuıi" betirtti
Memur açlık sınınndaEkonomi Senisi - Türkiye
Kamu-Sen'in yaptığı araştır-
mada, 595 milyon liraya yükse-
len "açhk smm"nın altında üc-
retle çalışan memurlann oranı-
nın yüzde 37 olduğu belirlendi.
Türkiye Kamu-Sen'in yazılı
açıklamasına göre, aralık ayı
asgari geçim endeksi baz alına-
rak yapılan araştırmada, 4 kişi-
lik bir ailenin bir öğünü ikişer
simit ve ikişer bardak çay ile
geçirmesi durumunda aylık
masrafınm 432 milyon li-
ra olduğu belirtildi. 595
milyon liraya yükselen aç-
lık sınırının altında ücret-
le çalışan memurlann ora-
nının yüzde 37 olduğu bil-
dirildi.
2003 yılı .Aralık ayı itiba-
riyle ortalama memur ma-
aşının 610 milyon lira ol-
duğu belirtilirken araştır-
mada memurlann yüzde
94'ünün 768 milyon lira olan
"yoksulluksınırrnın altında bir
ücretle çahştığı kaydedildi.
Prlm yükü,
ücretln yarısı
Türkiye'de işçinin de işvere-
nin de prim yükü ağır. SSK
prim yüİcünun, işveren tarafm-
dan işçiye ödenen net ücretın
yansından fazla olduğu bildi-
rildi. Türkiye tşveren Sendika-
lan Konfederasyonu (TİSK) ta-
rafından yapılan "2002 Yıh Ça-
bşma İstatistikleri ve tşgücü Ma-
Bjeti" araştırmasına göre, SSK
prim yükü 1999 yılmda net üc-
retin yüzde 22.8'ini oluşturur-
ken bu oran 2000'de yüzde
40.7'ye, 2001'de yüzde 52.4'e
çıktı. Prim yükü, 2002'de, bir
önceki yıla göre 1.5 puan azal-
masına karşılık net ücretin yüz-
de 50.9'u olarak gerçekJeşti.
1 milyon kaçak işçi piyasada
ANKARA (AA) - Çahşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı na göre 3 bin
500 kişi Eylül 2003 tarihinden bu yana çahşma izni için başvuruda
bulunurken Türkiye'de yaklaşık l milyon kaçak yabancı işçinin iş
piyasasında olduğu belirtiliyor. Hak-Iş tarafından hazırlanan raporda
Türkiye'nin, 1980'li yıllardan itibaren dışa açılma sürecine girmesinin
ardından yabancı işgücü ile daha çok karşılaştıgı vurgulandı.
Araştırmaya göre, 2002'de iş-
verenin işçi çalıştırmak için
ödediği her 100 liranın sadece
53 lirası işçinin cebine girerken
gerisi istihdam vergisi olarak
alındı.
•SSK özerkle$tlrllmeH'
TtSK, Türk-Iş ve Hak- Iş yö-
neticileri. yöneticilerine göre,
SSK, özerk bir yapıya kavuştu-
rularak. alacaklan tahsil edile-
rek kayıtdışı istihdam ka-
yıt altına alınarak ve dev-
İetın pnmli katkıda bu-
lunmasıyla bugünkü du-
rumdan kurtulabilir.
AA'nın haberine göre,
yöneticiler, sosyal taraf-
lann katılımı ile kurumun
sorunlanna çözüm bulun-
ması gerektiğini söyle-
diler.
DÜNYA EKONOMİSlNE BAKIŞ / ERGtN \1LDIZOGLU LONDRA erginycgtr.net
Kissinger, Fukuyama, Friedman, gibi
Amerikalı (!) yazarlar küreselleşmenin, ABD'nin
kültürel değerierini, yaşam tarzını benimsemek
anlamına geldiğini, ama bunun da iyi bir şey
olduğunu başından beri vurguluyorlar. VVorld
VVatch Institute'nün (WWI) geçen hafta ya-
yımlanan "State of the Worid-2004" pünya-
nın Durumu-2004) raporu, bu küresel serbest
piyasa oluşturma çabalarıyia ABD kültürel de-
ğerlerinin yaygınlaşmasıyla geçen 20 yılın so-
nunda gelinen durumu gözler önüne seriyor.
Küresel tüketlm normları
VMVI'nın raporu, dünyada, gelişmiş ülkeler-
deki yoksulluk sının olan 7000 dolar yıllık ge-
Nrin üzerinde kalanlardan oluşan 1.7 milyar nü-
f uslu yeni bir küresel tüketicinin oluştuğunu
saptıyor. Bu kesimin üyeleri tipik olarak tele-
fon, televizyon, diğer elektrikli aletlervb.. özel
oto ve internet kullanıyor ve bunlann taşıdığı
öüşünceleri, esas olarak ABD kaynaklı kültü-
rel değerleri, tüketim normlannı/tarzını benim-
siyor.
Sanırım tüm serbest piyasa ayetullahlarının
tepkisi, "Sorun ne? Bak işte insanlann refahı
artıyor" olacaktır. Ancak sorun, bu ayetullah-
lann dar kafalarına sığamayan bir karmaşıklı-
ğ a sahip.
örneğin, WWI raporu na göre bu gün 2.8 mil-
yar insan, dünya nüfüsunun yansına yakın bir
kesim, günde iki dolardan az bir gelifle yaşa-
mayaçalışıyor. Bu, üstsınır, iki dolarölçütalın-
dığında, yılda en fazla 720 dolarlık, diğer bir de-
y]ş\e küresel tüketicinin en alt gelir sınırının ne-
redeyse onda birine eşit bir gelir demek. Ra-
fx»r geçen 20 yılda ABD'de bile zenginle yok-
sul arasındaki farkın giderek daha da büyüdü-
ğüne de dikkat çekiyor.
Rapor, ABD tüketim normlarının benimsen-
mesinin, yaşam için zorunlu olmayan mallann
^/e hizmetlerin tüketiminin artarak yıllık 20 tril-
yon dolara ulaştığını (Dünya toplam hasılası
3 0 trilyon dolann biraz üstünde- E.Y.) da ser-
'Dünyamn Durumu-2004'
giliyor ve bu tüketimin yüzde 60'ının dünya nü-
fusunun yüzde 11.6'sını oluşturan Amerika ve
Batı Avrupa tarafından geçekleştirildiğini ekli-
yor. Dünyanın yaklaşık yüzde 33'ünü oluştu-
ran Güney Asya ve Sahra Attı Afrika ülkelerin-
deki halkın bu tür tüketim içindeki payı yalnız-
ca yüzde 3.2. Raporda bu zo-
runlu olmayan tüketimle ilgili ve-
riler de var. örneğin bu küresel
tüketici sınıfı heryıl makyaj, par-
füm malzemesine 33 milyar do-
lar, ABD ve Avrupa'da evcil hay-
vanlann mamalan için toplam 17
milyar dolar harcıyor. En üst ge-
lir diliminin tükettiği deniz aşın
lüks gemi seyahatine ise 14 mil-
yar dolar harcanıyor.
Rapor, 65 ülkede, 1990-2000
arasında yapılan kamuoyu araş-
tırmalannın, insanlann 10 yıl ön-
cesine göre daha mutlu olduğu-
nu göstermediğini de vurgulu-
yor. Buna karşılık, bu yeni tüke-
tici kesimi giderek daha ağır
borç ve stres altında yaşamak,
aşın tüketimden dolayı obezitey-
le ilgili sağlık sorunlanyla uğraş-
mak zorunda kalıyor. Bu bağ-
lamda, farklı bir kaynaktan olma-
sına rağmen bir veri çok çarpıcı:
BBC'nin aktardığına göre insan-
ların aşırı kilolardan kurtulmak
için yaptıklan ek harcamanın yal-
nızca ABD'de yılda 40-100 mil-
yar dolar arasında olduğu he-
saplanıyor (5/01/2003). Bu, ra-
pordaki verileri esas alırsak tüm dünyada aç-
iıkla ve eksik beslenmeyle savaşmak için har-
canan yıllık 19 milyar dolardan, temız içme su-
yu sağlamak için harcanan 10 milyar dolar-
dan, çocuklan aşılamak için harcanan 1.3 mil-
yar dolardan çok daha yüksek bir harcama.
Ve diğer yan etkHerl
Dahası, bu akıl dışı süreç, ancak başka akıl
dışı süreçler sayesinde sürdürü-
lebiliyor. Bu çılgınlık da küresel
serbet piyasa kurma çabasının
dünyayı bir uçurumdan aşağı it-
mekte olduğunu da gösteriyor.
Bu aşın tüketimin destekledi-
ği üretimin yarattığı CO2
, metan
gazı, CFC gibi gazlar, doğaya
dökülen kimyasal atıklar, iki yön-
den insanlığın felaketini hazırtı-
yor. Bırincisi. bu atıklar, küresel
ısınmaya neden oluyor; ekosis-
temin tahribatı hızla geri dönü-
lemez bir noktaya doğru ilerli-
yor. Ikincisi hem bu küresel ısın-
manın etkisi, hem de sanayinin
doğaya döktüğü atıklar küresel
içme suyu stoklannı hızla azattı-
yor. Küresel su stoklannın yal-
nızca yüzde 2.5'i tuzlu su değil.
Dolayısıyla, zaten çok kıt bir kay-
nak söz konusu. Ustelik BM su
raporuna göre dünyada bir sü-
redir girtikçe ağırlaşan bir su
krizi yaşanıyor örneğin bu
günkü eğilimler sürdürüldüğü
takdirde, 2050 yılına kadar su
kıtlığı çeken nüfus 60 ülkede 7
milyar ınsana, toplam küresel
nüfusun 3/4'üne ulaşmış olacak
(VVorld VVater Development Report, Execu-
tive summary, s.10).
Su sorunu, doğrudan besin sorununa bağ-
lı. Su azaldıkçatahıl üretimi de gerilemeye baş-
Iryor. Buna karşılık su ithalatının en ekonomik
biçimi doğrudan tahıl ithalatı. Ancak, dünyada
tahıl talebiyle arzı arasındaki açık son yıllarda
büyümeye başladı. Çin'in tahıl rezervlerinin bu
yıl tükenmesi ve önümüzdeki yıl dünya tahıl pi-
yasasına girmeye başlaması bekleniyor. Bu
basit gerçekler bile önümüzdeki dönemde su
ve tahıl fiyatlannın artması, kaynaklar üzerin-
de rekabetin keskinleşmesi, savaşlann sıklaş-
ması anlamına geliyor. Bu noktada, IMF'ye
uyup Türkiye tanmını tahrip ederek ülkenin be-
sin ithalatına bağımlılığını arttıranlann, ülkenin
geleceğine nasıl bir ipotek koymuş olduklan-
nı, bu ülke halkına nasıl ihanet etmiş oldukla-
nnı da vurgulamadan geçmek istemiyorum.
Son olarak "Tüm bu aşın tüketimin gerçek-
leşmesi için gerekli ürünlerin hammaddesi,
özellikle petrol, kereste, çeşitli madenler vb..
nereden geliyoracaba" diye sormak gereki-
yor. Bu sorunun cevabı VVorld VVatch Maga-
zine'in Ocak/Şubat 2004 sayısındaki "Küresel
sanayi ekonomisinin gizliyüz karası" (The Hid-
den Shame of the Global Industrial Eco-
nomy) yazısında bulabiliriz. Yazı, gelişmiş ka-
pitalist ülkelerin şirketlerinin, bu hammadde-
leri elde edilebilmek için dünyanın çeşitli böl-
gelerinde, eski sömürgecilere parmak ısırttıra-
cak bir çapta talana giriştiklerini; bu talan sıra-
sındadayerel kültürlerin imhaedildiğini, insan-
lann yerinden yurdundan sürüldüğünü, çevre
koşullannın insafsızca tahrip edildiğini çokay-
nntılı örneklerle aktarıyor.
İşte dünyanın durumu çok özet olarak bu.
Kapitalizmin nasıl tahrip edici bir üretim tarzı
olduğunu başından beri biliyoruz. Bu yüzden
geçen yüzyılın ortasında, sosyal demokrasinin
de yardımıyla kimi sınrfsal uzlaşmalar yaşan-
mış ve piyasalar belli ölçülerde denetim altına
alınmaya çalışılmıştı. Ama, bu denetimler kalk-
maya başlayınca, kapitalizmin yarattığı tahri-
batın ne kadar hızlanabileceğı konusunda pek
birfikrimizyoktu. Polanyi'nin uyanlanysaçok-
tan unutulmuştu. Şimdi yeniden öğreniyoruz.
Ama galiba artık çok geç olmak üzere.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Küresel Sömüpünün
Niteliği Değişiyor
On yıllardır, ekonomi ders kitaplannı süsleyen ve
IMF önerilerinin altyapısını oluşturan bir kuramsal
anlayış vardır. Buna göre ülkeierin belli ürünlerin
üretiminde uzmanlaşmalan ve dış ticaretin ser-
best bırakılması, taraflann toplam gönencinin ya
da refahının arttınlmasını sağlayacaktır.
Bu varsayıma dayanan dış ticaret sistemi, ge-
çen yıl, 2003'te Dünya Ticaret örgütü'nün Can-
cun (Meksika) toplantısında tümüyle çöktü. Can-
cun tutumlarıyla gelişmiş ülkeler, artık, azgeliş-
mişlerin hemangi bir ürünün üretiminde uzman-
laşmalannı bile kabul etmiyor. Küreselleşme sü-
reci, eskinin uzmanlaşmaya dayalı dış ticaretinin
sonunu getiriyor; azgelişmiş ülkelerin geçimlik
tanmsal üretimini bile yok etmeye uğraşıyor.
ABD, Avrupa Biriiği ve Japonya üçlüsü, geliş-
mekte olan/azgelişmiş ülkelerin, değil sanayileş-
melerini, tanmsal üretimde uzmanlaşmalarını bile
kabul edemiyor; azgelişmişlerin tanmsal üretimi-
ni yok edecek bir politikayı resmen dayatıyor. Ge-
lişmiş ülkeler, teknolojik yeniliklerdeki öncü ko-
numlannın da katkısıyla her mal ve hizmeti çok da-
ha ucuza üretebiliyor.
Gelişmiş ülkelerin küresel kapitalizmi bununla
da yetinmiyor; tam bir serbest ticaret ikiyüzlülüğü
ve gerekirse kural, hukuk, anlaşmatanımayan zor-
balık yollannı da kullanarak ABD'nin öncülüğün-
de, üç koldan azgelişmiş ülkelerin tanmını da yık-
maya çalışıyoriar. Bunlar: a) kendi ülkelerinde ta-
rım ürünlerini destekleyerek (ABD, AB ve Japon-
ya üçlüsünün tanm ürünlerine sağladığı destek
günde bir milyar dolardır -Herald Tribune, 1
Ocak-. Eğer, ABD, AB ve Japonya toplamı olarak
tanmla uğraşan nüfusun yalnızca 45 milyon
dolayında olduğu göz önüne alınırsa bu para-
nın ne büyük bir destek oluşturduğu çok açık-
tr.) b) Iç pazarlarını gelişmekte olan ülkelerin ta-
nmsal ürünlerine gümrük vergileri, teknolo-
jik/bürokratik engeller ve miktar sınırlamalan
ile kapatarak ve c) Azgelişmiş ülkelen kendi ta-
nm ürünlerinin pazan yaparak (yine ABD'nin
pamuk, buğday, şeker, pirinç ve diğer ürünler-
de azgelişmiş ülkelerde damping -aşın fiyat kıra-
rak rakibini yok etme- politikası uyguladığı bilini-
yor). Gelişmekte olan ülkelere zorla dış ticare-
tin serbest olmasını benimsetenter, tam bir iki-
yüzlülük ve yüzsüzlük ile kendi koyduklan ku-
ralı çiğniyor.
Küreselleşme öncesinde gelişmiş ülkeler azge-
lişmiş ülkelere esas olarak sanayi ürünü satıyor-
lardı, küreselleşmeyle birlikte buna tanm ürünle-
rini de ekliyorlar. Gelişmişler, azgelişmişlerin
tanmsal üretimlerini de yok ederek onlan da-
ha da yoksullaştıracak, giderek açlığın yay-
gınlaşmasına yol açacak politikalan acıma-
sızca uygulamaya koyuyoriar.
• • •
Başbakan R.T. Erdoğan ın ay sonunda yapa-
cağı ABD gezisi sırasında, Başkan G.W. Bush üç
istekte bulunacakmış. Bunlar, Kıbns ve Irak'la il-
gili içeriği bilinen isteklere ek olarak, "Cargill şir-
ketinirahatlatın" biçiminde sıralanıyor.
Ülker ile 1997'den bu yana ortak olan uluslara-
rası ABD şirketi Cargill, fındık dışsatımı gibi işlerin
yanında, esas olarak, nişasta kökenli şeker üreti-
yor. Mısır şekeri de denilen bu ürün, pancar şeke-
rine göre şimdilerde 400 bin TL daha ucuz. Türki-
ye, pancar üreticilerini korumak için mısır şekeri-
ne yüzde 10 kota uyguluyordu; baskılar sonucu
bu kota yüzde 15'e çıkanlmıştı.
Başkan Bush, işte bu yüzde 15'lik sınıriamanın
da kaldınlmasını istıyor. Türkiye, mısır tüketiminin
yaklaşık yansını, yıllık iki milyon tona yaklaşan bö-
lümünü, yurtdışından satın alıyor. Kota kaldınlırsa
dışalım artacak, yerii üretim iyice çökecek ve ül-
ke döviz yitirecek. Aynı Türkiye, şeker fazlası ol-
duğu gerekçesiyle, pancar üretimini sınıriıyor. Tür-
kiye, çiftçisini, IMF emirieri doğrultusunda, doğ-
rudan gelir desteği uydurmasıyla üretimden uzak-
laştınyordu; Cargill süreci bu yıkımı tamamlıyor.
Kısaca ABD Başkanı, pancar ve şeker üretimi-
nizi azaltın, Cargill'in üretip sattıklannı serbest bı-
rakın diyor. Aynı Bush, ülkesinde şeker kotası uy-
guluyor; dışardan şeker alımını sınıriamış bulunu-
yor. Benzer bir durum pamukta yaşanıyor. ABD
pamukta üretici başına yılda 125 bin dolar destek
sağlıyor. Türkiye tersini yapıyor; bugünlerde Çu-
kurova kan ağlıyor; pamuk toplanmıyor, tarlada bı-
rakılıyor.
Bush'un önerisi çok açık, ülkenizin pancar üre-
ticilerinin üretim yapmasını engelleyin, onlann eli-
ni kolunu bağlayın, ABD şirketini serbest bırakın,
diyor. Bunun adı serbest ticaret oluyor!!! Bush,
Cargill hakkında açılmış olan dört davanın düşme-
sini de istiyormuş; böylece, yargı bağımsızlığına
saygı kavramını çizmeleriyle eziyormuş; ne öne-
mi var!
•••
Küreselleşme, bundan önceki sömürü biçimle-
rinden değişik. Gelişmişler, sizin tanmsal üretim-
de bulunmanıza da gerek yok, sanayi ürünleri gi-
bi, tanm ürünlerini de "Biz üretiriz; size zorla sa-
tanz, siz üretmeyin" diyorlar. Tıpkı kapitalist üre-
timin hemen öncesinde olduğu gibi, teknolojik ye-
nilikler nedeniyle niteliği değişen, ancak özünde
tek taraflı ticarete dayalı yeni bir sömürü sü-
reci oluşuyor. Burada sömürü oranı, teknolojik
gelişmelerden de beslendiği için giderek yükseli-
yor.
Başbakan, haberlere göre, VVashington'da,
Bush'un, Cargill konusundaki isteklerine olumlu
yaklaşacakmış. Anlaşılan, AKP, küreselleşmenin
şekerii, yani, "tatlandırılmış" sömürüsüne olumlu
bakıyor. Ancak, ülke insanının gıda güvenliği unu-
tulduğu gibi her üç çalışandan birinin doğrudan
geçim kaynağı olan ülke tarımı da yıkıma sürük-
leniyor. Seçimlerden önce şeker kotalannı pancar
üreticisi lehine arttıracağı ve depremde yıkılan
Adapazan Şeker Fabrikası'nı işletmeye açtıraca-
ğı sözünü veren Başbakan'ın VVashington'dan na-
sıl döneceği merak konusu olacaktır.
yakup@metu.edu.tr
Muayene, Teshls, Tedavi
TÜRK KALP VAKFI
19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/Istanbul
Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35
İnternet http://www.tkv.org.tr
e-mail: gen.sekreter» tkv.org.tr
koordirtator(a tkv.org.tr