02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2003 CUMA HABERLER •» ^^ •• DUNY4DA BUGUN AKP, Cumhurbaşkanı Sezer'in 'tarikaf uyansıyla veto ettiği yasayı TBMM'den aynen geçirecek ALİ SİRMEN Siviller - Askerler Ve Her Türlü Darbeler Ertuğrul AJatlı, doğru bildiğini söylemekten hiç çekinmeyen zeki, iyi yetişmiş bir kurmay subaydı. 12 Eylül döneminde, Kenan Evren onu ken- di kurucu meclisineseçince, bunu neden yap- tığını anlamamıştım. Nitekim kısa süre sonra, cuntanın başı, yaptığı yanlışı acı bir biçimde anlayacaktı. Ertuğrul Alatlı, 1982 Anayasası'na "evet" oyu vermeyecek, eleştirel bir konuşma yapa- cak, Kenan Evren Meclis'e geldiğinde ayağa kalkıp onu alkışlamayacak, görevinden de is- tifaedecekti. Merhum Alatlı, bu vesileyle çok ilginç de bir açıklama yapacak ve - Biraskeri darbegiderken, geldiğinden da- ha fazla ekonomik, politik ve hukuki ilerleme bırakmışsa meşrudur ancak, diyecekti. Sonra da devam edecekti: - 27 Mayıs darbesi, anayasası ve getirdiği siyasal, hukuki açılım ile Türkiye'yi daha ileri götürdüğü için meşrudur, 12 Eylül darbecile- ri ise geldiklerinde bulduklan haklan hukuk alanında olsun, ekonomik açıdan olsun, geri götürdükleri için gayri meşrudurlar. Leon Duguit'nin iktidarların meşruiyetleri- ni kaynaklarında değil de edimlerinde- amaç- lannda arayan öğretisine benzeyen bu ilginç yaklaşımı anımsamamın nedeni, son zaman- larda, Cumhuriyet'ten bazı arkadaşlanmın da katıldığı asker, sivil ve de darbe tartışmalan- nın iyice alevlenmiş olmasıdır. ••• Hemen belirtmek isterim ki, tarihe baktığı- mızda asker kökenli olan Mustafa Kemal'in bu görüşe itibar etmediğini görürüz. Nitekim, bir zamanlarOsmanlı'nınABD'de- ki büyükelçisi olan Ahmed (Atfred) Rüstem, Sıvas Kongresi günlerinde, şöyle konuşmuş- tu: - Paşa, şimdi siz her şeyi yapabilirsiniz. Unutmayınız ki, buradaCemiyetler Kanunu'na göreteşekkül etmiş birheyet değiliz. Bizim bir ihtilal heyetinden başka bir hüviyetimiz yok- tur. Mahiyetimizin bize verdiği cüretle, her şe- yi yapabiliriz. Ne var ki, Mustafa Kemal bu görüşü de tıp- kı o sırada müstakil bir devlet kurulmasını is- teyenlerin görüşleri gibi reddedecek, hukuki meşruiyet fikrine ve uygulamasına sonuna ka- dar bağlı kalacak, halk iradesini hep önde tu- tacak, bütün kongreler süresince işleyişin hu- kuk kurallanna uygun olmasına büyük özen gösterecek, gerek Sıvas Heyet-i Temsiliyesi Başkanı iken, gerek TBMM Başkanı iken, im- zaladığı bütün belgelerde, temsilcilik srfatını be- lirterek meşruiyetini oradan aldığını vurgula- yacaktı. Sanırım, bu açıklama, öküz altında buzağı arargibi, Cumhuriyet'te veyazarlannda "dar- becilik" arayanlann (kendi geçmişlerini unu- tarak) pek arzuladıklan bir fırsatı bulamama- lan için yeterlidir. • • • Bu yazı, "hangi darbe iyi, hangi darbe kö- tüydü"yü tartışmak için kaleme alınmıyor. Amacım, asker-sivil ilişkilerinin veTürkiye'de birbirini izleyen darbelerin tartışılmasını eleş- tirmek de değil. Fransız Devrimi'nin 200. yıl- dönümü olan 1989'da bütün biryıl boyunca, devrim tartışıldı, toplumun içinde hiç de ya- bana atılmayacak bir kesim devrimi yerden ye- reyurdu. Üstelik de, bu tavırlar fazla yadırganmadı. Biz de, hiç kuşku yok, Türkiye'deki darbe- leri tartışmalıyız ki, salim bir demokratik reji- me varabilelim. Hiç kuşku yok ki, bir ülkede darbe oluyor- sa eğer, orada bir bozukluk vardır, demokra- tik sistem işlememektedir. Yine açıklıkla görmek gerekir ki, darbeler hiçbir şeye çare olamıyortar. Olsalardı, bunca darbe geçirmiş olan Tür- kiye, bugün bulunduğu yerden çok başka noktalara vannrdı. Ancak, darbeler konusunu irdelerken, bazı sorulann yanıtlannı düşünmek zorundayız. tsterseniz, öbürierini yann ele almak üzere, birinci sorudan başlayalım: - Bütün darbeler illa askeri mi olur? Sivil darbeler de yok mudur? - Hitler'i ve Salazar'ı nasıl açıklayacağız? - Atanmışlann ya da atanmış bile olmayan- lann cebr şiddet kullanarak iktidara el koyma- lan darbedir de, halkın yalnızca yüzde 25'ini temsil edenlerin, manevi cebr kullanarak hal- kın tümü üzerinde hegemonya kurmaya, dü- zeni kendi dünya görüşleri doğrultusunda de- ğiştirmeye kalkmalan darbe değil midir? Bu ilginç konuya yann devam edeceğim. DTP'dehrşMı suçktnokr ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) -DTP Ge- nel Başkanlığı'ndan is- tifa eden Sema Küçük- söz, yönetimin "partiyi satmakistediğini" iddia ederken eleştirilerin he- defındeki DTP yönetici- leri de Küçüksöz'ü *par- fjyi şirket gibi idare et- mekle" suçladı. DTP'de önceki gün ya- şanan istifa depremınin yankısı sürüyor. Genel İdare Kurulu toplannsın- da büyük kongrenin 17 Ocak'ta yapılması ka- rarlaşunhnca îiüçüksöz, genel başkanlıktan ve partiden istifa etti. Kü- çüksöz daha sonra yap- tığı açıklamada, genel başkan yardımcdan Ön- der Günay, Zekai Şems, Ahmet Serdar Pala ve Zeynel Abidin Aktay'm "partiyi satnıak istedik- lerini1 " savundu. DTP Genel Başkan Yardımcısı Önder Gü- nay ıse Küçüksöz'ün ola- yı yanlış değerlendirdi- ğini belirterek Sema Kü- çüksöz'ün partiyi şirket gibi yönettığini ileri sürdü. Çelik 'özel okul'daısrarlıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mil- li Eğitim Bakanı Hüseyin ÇeBk, Cum- hurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafın- dan veto edilen "yoksul öğrencilerin özel okullarda okutulmasına iiişkin yasanın" TBMM'den aynen geçirileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Sezer'in yasayı veto et- mesinin anayasal hakkı olduğunu belir- ten Çelik. "Biz doğruyu yapıyonız. Her ülkede statükocular vardır" dedi. Çelik, yasayı aynen göndermelerinin Gumhur- başkanı Sezer'le inatlaşmak anlamına gelmeyeceğini savladı. Milli Eğıtım Bakanı Çelik, MEB Şûra Salonu'nda düzenlenen "Toplam Kahte Yönetimi Paylaşım Toplanüsı" sonrasın- da gazetecilerin sorulannı yanıtladı. Özel okullara bir taahhütname gönderdikleri- ni, bu okullann da ne kadar öğrenciyi üc- retsiz okutabileceklerini bildirdiklerini • Yoksul öğrencilerin özel okullarda okutulmasına iiişkin yasayı aynen Köşk'e göndereceklerini söyleyen Milli Eğitim Bakanı Çelik. Sezer'i de üstü kapalı olarak 'statükocu' olmakla suçladı. Çelik, bir yandan Sezer'le inatlaşmadıklannı söylerken diğer yandan da 'Yetki yasama organınındır" dedi. belirten Çelik, "Biz de buna dayanarak Öğrencilerimizi oraya göndereceğiz. Dola- yısıyla bir problem yok" dedi. Çelik, ya- sanın şu anda özel okula gönderilecek öğrencilerle bire bir ilgili olmadığını vur- gulayarak "Bu çıkaracağımız yasa, Türk milli eğitim sisteminde özel okullardan hizmet satın alınmasını nıümkün kılan bir yasadır" diye konuştu. Çelik, iade edilen yasayla ilgili bundan sonra ne ya- pacaklannın sorulması üzerine de. "Biz yasal düzenlemeyi yaptık. Sayın Sezer ia- de etti. Biz, iade edilen yasayı tekrar çıka- np Çankaya'ya göndereceğiz'' yanıtını verdi. Çelik. "7 Eylül'den sonra öğrenci- ler betirlenip okullara başvurduktan son- ra bir iptal başvurusu olursa \ e bu > önde karar çıkarsa öğrenciler devlet okuluna ge- ri midönecek" şeklindeki soruyu ise "Var- sayım üzerine hareket etmiyoruz" dıye yanıtladı. Sezer 'statükocıT iması AKP'nin, yapılması gerekenleri doğru şekilde yaptığını ileri süren Çelik. Cum- hurbaşkanı Sezer'i ima ederek "Ancak dünyanın her yerinde stotükocular vardır. Değişime karşı statüko direniyor. Ama statükoyu aşmak zorundayız" dedi. Bakan Çelik, CHP'li TacidarSeyhan'ın öğretmen açığına iiişkin so- ru önergesini de yanıtladı. Da- ha önceleri "AB normlanna uy- gun sayıda öğretmenimiz var" di- yen Çelik, Seyhan'ın soru önerge- sini yanıtlarken, öğretmen açığı ol- duğunu kabul etti. Çelik, 86 bin 328 öğretmen açığı ol- duğunu belirtti. Çelik'in önergeyi yanıtlarken verdiğ bigilere göre öğretim ku- rumlannın branş öğretme- ni açığı 86 bin 328'e ulaş- tı. Bu açıklar arasında In- gilizce öğretmenliği 16 bin 496 ile birinci sırada, 9 bin 215'le sınıf öğretmenliği 2. sıra- da, 8 bin 443 ile iş ve teknik eği- tim öğretmenliği de üçüncü sırada yer aldı. fe.ı, Eğitim-Sen: •• w m anayasaya ayhrı MAHMUTGÜRER ANKARA - Eğıtün-Sen Ge- nel Başkanı Alaaddin Din- çer, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇeBk tarafindan de- ğiştirilen ilköğretün yönet- meliğinin ceza temelli bir eğitim öngördüğünü belirte- rek "Ceza temelli eğitim an- cak nıedreselerde ohır. 7-8 yaşındaki öğrenciye sözteş- me inızalaohnası, kuruDar tarafindan hareketierinin iz- lenmesi hangi pedagojik vaklaşıma, eğitim anlayışına sığar* dedi. Dinçer, ilköğre- timin devlet tarafindan para- sız yapılacağına iiişkin hük- mün yönetmelikten çıkanl- masının "parah eğitimin" yolunu açacağına dikkat çe- kerek bunun anayasa ve tl- köğretim Yasası'na aykın olduğunu söyledi. Dinçer, MEB'in hazırladığı Ilköğre- tım Kurumlan Yönetmeli- ği'nin getirisinden çok götü- rüsünün olduğunu söyledi. 'Parah eğitime geçiByor' Yönetmelikteki ilköğreti- min parasız ve zorunlu ol- duğuna dair maddenin çıka- nldığını belirten Dinçer, "Bu maddelerin yönetineük- te mutlaka bulunması gere- krvordu. Ana>"asa ve yasalar- la çeKşen yönetnıelik ohır mu?" dedi. Dinçer, yönet- meliğın iptali için Danış- tay'a başv-uracaklannı söy- ledi. Yönetmeliğin medrese eğitimi temel alınarak hazır- landığını kaydeden Dinçer, şöyle devam etti: "Yönet- meükte öğretmenlere polis- Hk göre\i \erilmektedir. Çocuk izleme kuruDan kurulnıaktadır. Tam bir vasakçı poBtika güdülmüş, öğrenciler potansh el suçlu olarak görülmüştür Ceza kavrammda şeriat hukuku uvgulanmış. Bakan ortaçağ medrese anlayışının disiplin hükümlerini getirmiş." YÖK Yasa Taslağı Oramiral Örnek, görevi de\ raldığı Oramiral Alpkaya'ya komutanlık forsumı takdimetti. Törende Alpkaya'mn eşi duygusal anlar yaşadı. (Fotoğraflar: SERDAR ÖZSOY) Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nı devreden Oramiral Bülent Alpkaya: Köktendmci tehdit sürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Oramiral BülentAfykaya, Deniz Kuv- vetleri Komutanlığı göre\ini devTe- derken "böhıcü ve köktendinci faaü- yeflerin" laik ve demokratik sistemi tehdit etmeye devam ettiğini belirtti. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı göre- vini devTalan Oramiral Ozden Ör- nek de, Cumhuriyeti her durum ve şartta korumanın ilk görevleri oldu- ğunu vurguladı. Deniz Kuvvetleri Komu- _ _ ^ _ tanlığı Karargâhı'nda dü- zenlenen devir teslim tö- renine Cumhurbaşkanı Ah- met Necdet Sezer başta ol- mak üzere, TBMM Baş- kanı Bülent Armç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral HflmiÖzkökka- tüdı. Fenerbahçe Kulübü Başkam AzizYıldınmdatörendeydi. Alpka- ya törende yaptığı konuşmada, mes- lek hayatı boyunca rehberinin Ata- türk ilke ve devrimleri ile anayasa- da beürlenen cumhuriyetin laikve de- mokratik çerçevesi olduğunu vur- gularken bu sürede Türkiye Cum- huriyeti'nin sonsuza dek korunma- sının da tek hedefi olduğuna işaret etti. Oramiral Alpkaya sözlerini şöy- le sürdürdü: "Bugün ülkemizin bö- hlnmez bütünlüğünü, cumhurrveti- mizin laik ve demokratik yapısım tehdit eden ic ve dış kav nakh böhıcü ve köktendinci faativetler maaksef içinde buhınduğumuz Cumhuriye- tin 80. yıhnda da varhklannı devam ettirmektedirier. Türk SUahh Kuv- • Deniz Kuvvetleri devir teslim töreninde askerler, ilk görevlerinin Cumhuriyeti her durum ve şartta korumak olduğunu vurguladılar. vetleri'nin avnlmaz unsuru Deniz Kuvvetierinıiz, irticai ve böhıcü fa- ahyetiere karşı anayasa ve yasalarta beUrlenen görevlerini dün olduğu gi- bi bugün de ve sonsuza dek kararh- hkla sürdürmeye devam edecektir." Alpkaya, veda konuşmasının ar- dından Deniz Kuvvetleri Komutan- lığı amblemini Oramiral Örnek'e taktı. Örnek de Alpkaya'ya komu- tanlık forsunu takdim etti. Türkiye'ye bugün yönelen tehdi- din sadece ülke veya ülkeleri değil, asimetrik tehdit kapsamında radikal terörist gruplan da kapsadığını be- lirten Örnek, denizin de teröristler için çok çekici bir ortam olduğuna dikkati çekti. Örnek, "Bu bağlam- da Türk Deniz Kuvvetleri, denizle- rin kontrolü ve ülkemiz için yaşam- sal önem arz eden deniz ulaştirma yoBannı açıktutmay-a muktedir, cay- _ _ _ ^ _ dmcı bir güç oünaya de- vam etmeüdü"" görüşünü dile getirdi. Törenin sonunda, Ge- nelkurmay Başkanı Orge- ^ " ^ " ^ neralÖzkök, Milli Savun- ma Bakanı Vecdi Gönül, Kara Kuv- vetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral tbrahimFıruna, Jandarma Genel Komutam Orgeneral Şener Eruygur. MGK Genel Sekreteri Kor- general Şükrü Sarnşık ile Deniz Kuv- vetleri Komutanı Oramiral Örnek, Oramiral Alpkaya'ya birer şilt ver- diler. Törenin ardından davetliler için bir resepsiyon verildi. Erdoğan hn 'uzlaşması' uzun sürmedi • Rektörlerle yapılan toplantının ardrndan 'uzlaştık' açıklaması yapan Bakan Çelik dün yaptığı açüdamada, rektörlerle masaya orurduklannı ancak bunun her istenileni koşulsuz kabul ettikleri anlamına gelmediğini söyledi. ÜAK Başkam Prof. Alkış ise uzlaşma için henüz erken olduğunu açıkladı. ANKARA/tSTANBUL (CumhurKet)- Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik. ha- zırladıklan "Yükseköğretim Yasası Tasa- nsı'ndaki", kötü yanlarını ancak somut veriler ve belgelerle açıklanması duru- munda, değiştireceklerini söyledi. Üni- versitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanı ve Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alloş ise hükümetle başlayan diyaloğu olumlu bulduklannı belirterek daha ilk adımda uzlaşmadan söz etmek için erken olduğunu söyledi. Milli Eği- tim Bakanlığı Şûra Salonu'nda düzenle- nen "Toplam Kahte Toplantisı" sonrasın- da gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Çe- lik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Üniversitelerarası Kurul üyelerinı kabu- lüne iiişkin soru üzerine, toplantıda, rek- törlerin, hazırlanan yasanuı problemleri gidermeye yönehk ohnası gerektiğini ifade ettıklerini söyledi. Bundan önce de uzlaşma sağlamak için tüm kesimlerin görüşlerini aldıklannı öne süren Çelik. "Herkesin her söylediği yapılacak diye bir şey yok. \etid siyasi iradenindir" dedi. Çelik, YÖK Yasa Tasansı'nın daha fazla konuşuhnasuıın, hem üniversıtelere hem de hükümete zarar vereceğini öne sürdü. Gûrûz: Doğru tek ise uzlaşma olmaz DİSK Başkanı Süleyman ÇelebL YÖK Taslağı ile ilgili olarak Alkış 'ı ziyaret et- ti. Gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Al- kış, görüşlerini Erdoğan'a bir kez daha ilettiklerini anımsatarak "Özgün bir yük- seköğretim modeü yaratmak amacıyla çahşmalara başlamıştir" dedi. Alkış. Bakan Çelik'in "Uzlaştık" açıklaması- nın hatırlatılması üzerine, "Daha ilk adımda uzlaşmadan söz etmek için er- ken^ dedi. YÖK Başkanı Kemal Gürüz ise Üniversitelerarası Kurul'un Erdo- ğan'ı ziyaretine iiişkin bir soruyu, "Doğ- rusu tek olan şeylerin uzlaşması olmaz. O doğru neyse üniversiteler onun yanmda- dff" şekünde yanıtladı. Bu arada, Üni- versitelerarası Kurul'un 5-6-7 Eylül'de Denizli'de toplanh yapacağı öğrenildi. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Tunceli Barosu, boşaltılan köyler konusunda kapsamlı bir araştırma gerçekleştirdi. Baro Başkanı Hüse- yin Aygün bu araştırma ile ilgili gön- derdiği mektupta şunları söylüyor: "Tunceli '1994 Konsepti' olarak ad- landınlan resmipolitikalardan en faz- la etkilenen bölge idi. Boşaltılan yüz- lerce köy, onlarca 'siyasal kayıp', yo- ğun insan hakkı ihlalleri ve ağırbir top- lumsal travma bu döneme eşlik eder. Tunceli'nin yakılan ya da boşaltı- lan köyleri; bu köylerin sayısı ve bu- günkü mevcut durum hep tartışıldı. Baromuz, bu konudaki mevcut du- rumu aydınlatmak ve yetkilileri uyar- mak ve kamuoyunu bilgilendirmek için bir araştırma yaptı. Bu araştırma- yı size gönderiyorum. Tunceli'nin 392 köyünün 101'inde tek bir evde hayat kalmamıştır. Bu- na 300-400 arasındaki boş mezrayı da eklemek gerekir. 101 köyü boş Tunceli'nin nüfusu da 1990 sayımı- na göre yan oranında azalmıştır. Şimdi şunu düşünelim: 101 köy- de en az 100 kişilik bir nûfus olsa - ki Tunceli'nin bazı köylerinde 800-900 Tunceli'de Boşaltılan Köyler kişi vardı-11 bin kişi yurdundan ay- nlmak zorunda kalmış demektir. Bu sayıda büyük bir kitlenin Türkiye 'nin neresinde olduğu ve ne iş yaptığı; ne yiyip içtiği; çocuklannın durumu; sağ- lıksorunlan vs. hiçbirşey bilinmemek- tedir." • • • Tunceli Barosu'nun yaptırdığı araş- tırmadan (Ağustos 2003) bazı bö- lümler: Tunceli "zorunlu içgöç"e en fazla nüfus vermiş illerden birisidir. 1990'da nüfusu 160 binlerde olan Tunceli, bugün 80 bin civannda nü- fusa sahiptir. Tunceli'de ve bölgede izlenen köy boşaltma politikası, ulusal ve ulusla- rarası insani hukukaaykırıydı. Hükü- met zorta göç ettirilmiş yurttaşlara karşı sorumluluğunu ve özellikle taz- min yükümlülüğünü ihmal etmeye devam etmektedir. Köyler boşaltılırken herhangi bir resmi makamın karan söz konusu değildir. Nüfusun intikaline hangi ku- rumun karar verdiği bilinmemekte- dir. Bilinen tek şey, köyden zoria çı- kanlma esnasında ilgili askeri birliğin yetkilisinin köyün boşaltılması yö- nündeki telkinleridir. Ülke içinde göç ettirilen topluluk- lara göç ettirmenin nedenleri ve pro- sedürü ile tazminat ve yeniden yer- leşme konusunda tam bir bilgi veril- melidir. Tunceli'de köyünden çıkarı- lanlar niçin böyle bir işlem yapıldığı- nı bilemedikleri gibi nereye gönderil- dikleri, ne zaman dönecekleri veya tazminat ve yeniden yerieşme konu- sunda hiçbir bilgi verilmemiştir. Tunceli'de 1994 yılından bugüne köy yakma, mülkiyete zarar verme ve diğer hukuka aykın uygulamalar ile il- gili sayısız suç duyurusu ve zarar-zi- yan tespit davası açılmıştır. Ancak da- vacı köylülerin hiçbir müracaatından sonuç alınamamıştır. Tek bir askeri yetkili veya kamu görevlisi yargılana- mamıştır. Açılan zarar-ziyan davalan- nın hiçbirisinde idare tazminat ödeme- ye mahkûm edilmemiştir. 9-10 yıl bo- yunca köylerde tespit bile yapılama- mıştır. Köy boşaltma fıillerinin bizzat sorumluları olan askeri merciler mah- kemelerin "güvenlik" talebine yıllarca olumsuz yanıt vermişlerdir. Bazı yerleşim birimlerinde köylerin boşaltılmasından sonra kimi insanlar "kayıp" olmuştur. Sayıları onlarca olan bu kişilerin yaşamından bugün gelinen yerde umut kesilmiştir. Göç ettirilen kişilerin mal ve mülkü gasp edilemez; mülkleri toplu cezalandır- ma biçimi olarak tahrip edilemez. Bu ilkenin de yerine getirilmediği ortada- dır. Zira; göç ettirilen köylerin sakin- lerinin başta konut olmak üzere tar- la, ağaç ve diğer mülk araçları yakıl- mış ve yıkılmıştır. Köylülerin geri dön- mesine adeta engel olunmak için tam bir yıkım meydana gelmiştir. Yetkililer göç ettirilen kişilerin geri- de kalan mal ve mülklerini korumak zorundadırlar. Bu yükümlülüğe de uyulmamıştır. Boşalan köylerdeki mal ve mülk bir süre sonra tahrip olma- ya yüz tutmuş ve kendiliğinden yok olmaya başlamıştır. ••• Tunceli'de boş köylerin oranı yüz- de 26'dır. Boş köylerin hiçbirinin elekt- rik, telefon, sağlık ocağı, okul ya da yoiu yoktur. Köylerin tümünde dev- let hizmeti sona ermiştir. Resmi bina- lar da dahil bütün yapılar harabeye dönmüştür. Devlet ve zorunlu iç göç mağdur- lan arasında kopukluk devam etmek- tedir. Bu bakımdan bir koordinasyon oluşturulmalı ve köylü, valilik ve sivil kurumlar bir araya gelmelidir. 10 yıl- dır mağdur durumda ve sefalet için- de yaşayan bütün köylülerden özür dilenmelidir. Köylülere, 10 yıllık mad- di ve manevi kayıplan ödenmelidir. 1994 döneminde köy içlerine ve ge- lişigüzel alanlara yerleştirilmiş bulu- nan mayın ve savaş artıklan derhal te- mizlenmelidir. Her kamu kurumu, vatandaşın kö- yüne dönüş özlemine uygun davran- mak zorundadır. Aksi her uygulama suçtur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle