06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 AĞUSTOS 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ Ankara temsilcisi Ecvet Güresin'in 'Orduda Tasfiye' haberi yayımlanınca Ankara'ya çağnldı AskerlerNadi'yi soıguluyor Başyazar Nadir Nadi İV1iyase İlkour -9^] remmuz ayınm sonlanna doğru bir akşam, gazetenin Ankara Temsilcisi Ecvet Güresin. Nadir Nadi'yi arayarak Milli Birlik Komitesi'nin orduda o güne değin görülmemiş ölçüde bir tasfiye hareketi gerçekleştireceğini, 5- 6 bin subayın bir kalemde emekli edileceğı haberini verir. Güresin'in güvenilir bir kaynaktan edindiğini söyJediği bu haberi Nadir Nadi hemen yayımlamayıp bir süre bekletir. Birkaç gün sonra Harp Akademileri'ndeki diploma törenine katılan Nadir Nadi. bizzat Devlet Başkanı CemalGürselin ağzından, "Türk Ordusu senelerden beri maalesef politikaya aJet edilmiş, ordu bünyesi hastalanmıştır. Bu hasta bünyeyi ameiiyat etmeden sağlanı hale getirmeye imkân yoktur. Bu ameiiyat yapılacakür" sözlerini duyunca ertesi günkü gazetede Ecvet Güresin'in beklettigi "Orduda tasfiye" haberini yayımlar. Ankara'ya çağrılış Haber yayımlanınca MBK üyesi MuzafTer Ozdağ. Nadir Nadi'yi pek de kibar olmayan bir dille Ankara'ya çağırır. Nadir Nadi'nin, oğlu yenndeki Muzaffer Özdağ'ın buyruk verircesine yüksekten konuşması karşısında canı fena halde sıkıhr. Ertesi gün Ankara'ya giden Nadir Nadi, Mechs'te aralannda Muzaffer Ozdağ, Orhan Kabibay, Münir Köseoğlu, FaaJ Akkoyunlu gibi MBK üyelerinin de bulunduğu bir grup komutanla buluşur. Komutanlar, Nadir Nadi 'ye söz konusu haberin son derece tehlikeli olduğu, orduda tepki uyandırabileceğı konusunda sıkı bir söylev çektikten sonra habenn kaynagını açıklamasını isterler. Nadir Nadi haberin öyküsünü olduğu gibi anlatır. Ama subaylar ikna olmazlar. Görüşmenin bundan sonraki bölümünü Nadir Nadi'den dınleyelim: "İçlerinden biri: - Bu gazeteyi yöneten kafa kimdir? diye sorunca nezaketle: - Ben olduğumu sanıyorum, dedim. Bakâm sorgu suafin bheceği yok, ben de sinirlenmeye başladım. Tarhşmayı kısa kesmek gerekhordu. - Bir dakika izin verin dedim, siz devrim yapmış, yönetime el koymuş kimselersiniz. Ister gazeteyi kapaür, ister beni tutuklarsınız. Karşınızda hesap vereceğiniz yasal bir kuruiuş yok! Ama rica ederim, bana karşı burada Tahkikat Konıisyonu yöntemlerini uygulanıayınız! Bu sözlerim üzerine tutumlan birden degişti. 'Estağfurullah, ne münasebet, işte arkadaşça dertleşiyoruz' özürleri arasında iş tathya bağlandı. Birden aynlmamak için söyleşiyi bir süre uzattık. De\ rimcikr olarak neier yapmak istediklerini anlattılar. Baştan beri olduğu üzere en çok MuzafTer Ozdağ konuşuyor. Orhan Kabibay ise sivri uçlan törpülemeye çalışır bir tutum içinde görünüyordu. Anıan efendim, neler yapacaklarmış genç devrimcilerimiz. l nrversite reformu, basın reformu, sanayi reformu, toprak reformu vb... Ozdağ'dan arazl sorusu Olsun demekle reformlann olamayacağuu, bunJann ciddi ön çahşmalara bağh girişimJer olduğunu, örneğin toprak reformu konusunda çok dikkadi davrannıak gerektiğini söylediğim zaman nedense benimie yıldızmın banşnıadıgını sezdigim Muzaffer Ozdağ hemen anJdı: - Araziniz var mı Nadir Bey? Akh sıra düşüncelerimi kendi çıkannı doğrultusunda savunduğumu üstü kapab ispatlayacağını sanıyordu. - Arsam bile yokL deyince bir yamt bulamadı, şaşırdı kaJdı. Muzaffer Ozdağ bana karşı beslediği antipath i bir türlii yüreğinden silenıedi. Nitekim basın rejimrvle ilgili çahşmalar sırasında yazdığmı bir eleştiri yazısı üzerine verdiği demeçte beni açıkça hedef alarak "Babıâlı ağalannın da hakkından geleceğiz Nadir Bey' anJamına gelecek bir saldında bulundu. Bir aile kuruluşunun ortağı bulunuyordum. Demek ki, 'ağa' sayılmazdım. Kimseden direktif almaksızın yazı yazryor, ayrıca Atatürk ilkeleri doğrultusunda Cumhuriyet'in genel polirikasını yönetiyordum. Nitekim, tuttuğum yolu beğenmeyen kimi ortaklanm yüzünden iki kez gazeteden aynlmak zorunda kaJdım. Yarın: Yassıada mahkemeleri hakkındaki görüşü Nadir Nadi birçok kez mahkemelerde ifade verdL Nadir Nadi masasında çahşıyor. Nadir ve Berin Nadi Sefimiye Kışlası önünde.. Nadir Nadi Atatürkçü çizgisinden hiç ödün vermedL NadVnin gözüyle Atatürk ~T*% en 10 yaşlannda falandım. Babam r* Meclis'te bir komısyon başkanıydı, .X-/ beni de ara sıra yarunda götürürdü. Eski Meclıs ufacıktı, ben de basın locasında otururdum, dinlenirdim. Bir gün Atatürk locaya babamın yanına, arkadaşlanndan olan Izmit millervekili tbrahim Sürejya YTğit'le geldı. "Bu çocuk künin" diye sordu. "\unus Nadi'nin oğJu" denılince çenemi okşadı. Tabii o zaman çocuğum ve Atatürk benim için tam bir efsane, paralize olduğumu çok iyi hatırlıyorum. Hiçbir şey söyleyememiştim. Ondan sonra da tam bir yıl sonra hipodromda bir kez daha gördüm ve bu kez benimie biraz daha uzun konuştu. Bunlar hep ben ilkokuldayken oldu. Aradan yıllar geçti, ben lise son sınıfa gelmişim, o sıralarda Büyükada'da bir balo var. Yıllardır Atatürk'le hiç karşılasmamışım. Balo gecesı ben, frakımı giymiş, çakı gibi bıyıklan yeni terlemiş bir genç. Aradan geçen onca zamana karşın Atatürk beni görünce hemen tanıdı, hatta o gün hipodromda yapılan esprileri bile hatırladı. Tabii ben yine paralize oldum, hemen hazırola geçtim ve Atatürk yanımdan aynlıncaya dek kıpırdayamadım. Hele tam bu sırada oradaki hanımlardan biri benim keman çaldığımı söyleyince "Eyvah" dedim, "şimdi Paşa bana çalgıcı mı oiacaksuı di>e kızacak." Öyle demedi, "Keman zor bir çalgıdır. çok küçük başlamak gerek. Sen biraz gecikmişsin, kemanı bırak mütefekkir oH" dedı. Daha sonra çok gördüm, ama bunlar ılk anılanm. • Işçinln şikâyetl Özgürlükçü bir insan olması beni etkilemişti. Münakasadan, tartışmadan hiç çekinmezdi. Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara'dayız. Şimdi istasyonun olduğu bölgeye çok yakın bir yerde imalat-ı harbiyye fabrikalan vardı. Askere silah, cephane yapıyordu. Atatürk orayı denetliyordu. Bir işçi ayağa kalktı, galiba temsilcıydi. İşçi olarak durumlanndan şikâyet etti. Atatürk ışçiye çok sert yanıt verdı, ama tartışmayı kesmedi. Bir işçi konuştu, bir Atatürk konuştu, Atatürk farklı düşündüğü halde işçiyi susturmadan sonuna dek tartışmayı sürdürdü. Yine seneler sonra Cumhurbaşkam iken Ankara Palas'ta bir Cumhuriyet balosuna geldi. Salonda gezerken, Tıp Fakültesi'nde okuyan Rüknettin diye bir arkadaşım, "Paşam maruzaünı \ar" de>ip üniversitede öğrencılerin hoşuna gitmeyen bazı tutumlan tak tak tak söyledi. Atatürk dikkatle dinledi ve yine aynı görüşte olmadığı halde Rüknettin'le de sonuna dek tarhştı. Atatürk sertti ama hiç karşısındakini korkutup, bezdirip, tartışmayı kesmezdi. Hep eşit koşullar altında tartışma isteği, huyu vardı. Dalkavukluktan hoşlanmazdı. Bir akşam Ada'daki Yat Kulübü'nde arkadaşlanyla rakı içerken "Tarih sizsiniz" diye ayağa kalkıp nutuk çekmeye hazırlanan bir tarih profesörünü nasıl azarlayarak yerine oturttuğunu gözlerimle görmüştüm." 12 Eyliil'e doğnı Cıınıhııriyet Nadir Nadi Cumhuriyet gazetesindeki odasında... ŞÜKRANSONER -9- Türkiye'yi 12 Eylül'e götüren gelişmeler, siyasetin çözüm üretemeyişi, gazeteci patrondan medya patronuna geçiş süreci. degerler eroz\'onu, solun siyasal İslam, milliyetçilik akımlan destekJenerek ezilmek istenmesi, Nadir Nadi'nin çizgisinde aslında aydınlanma, çağdaşlaşma çizgisinde hiçbir değişiklik ohnayan Cumhuriyet'in sol, muhalefet ağırlıklı olarak algılanmasını arttUTnıştı. Cumhuriyet'i kendi çizgilerine tehdit olarak gören akımlann Cumhuriyet'e yönelik tepkilerini de. Cumhuriyet okuru olmak da zorlaşmıştı. Cumhuriyet okurlan çok sık, giderek tehlikeli boyutlarda saldınya uğrar ohnuşlardı. Türkiye'nin her yerinden gelen, üzerinde sadece Cumhuriyet gazetesi olduğu için tacize. şiddete, dayağa, yaralanmalara hedef olma olaylannın ardı arkası kesilmıyordu. Okurlann kimisi inadma hedef olmayı göze alarak elinde, cebinde Cumhunyet ile dolaşıyor, kimileri karşı ıdeolojilerin ışgalı altındaki bölgelerde bayilerin de deneyim kazanarak sanp sarmaladığı Cumhuriyet'ini saklı almayı sürdürüyordu. Celecek kaygıları Nadir Nadi'nin gazetenin geleceğine, kencüsinden sonrasına ilişkin kaygılan besleniyordu. Cumhuriyet çizgisine inanmış yazarlanna, dostlarına daha sıkı sanlma gereğini duyuyordu. Zaten yaşamın her alanında kutuplaşma, kamplaşma, aynşma yıllanna girmiştik. Siyaset için göreceli, normal sayılabilecek, ideoloji temelinde olmaktan çok, alt kimliklere, inançlara, ırk ayınmcılığı temeline oturan çarpık aynşma. üniversitelere, öğrencı yurtlarına, mahallelere kadar uzanmıştı. Muhallf klmlik Milliyetçilik, siyasal tslam, sol adına kurtanlmış mekânlarda. karşı düşüncelerden insanJar bannamaz olmuştu. Ya kimlik saklanıyor ya mekân terk edihnek zorunda kalunyordu. Giderek gelişen kaos yıllannda doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovuhnası söylemi örneği iktidara sol ya da sol koalisyon gelse bile Cumhuriyet çizgisi ile banşamıyor, sağ ve sağ koalisyon iktidarlannda Cumhuriyet'in muhalefet kimliği daha da öne çıkıyordu. Nadir Nadi siyasi Jiderlerle bugünkü medya patronlarının bu-akınız kucak kucağa yöneten-yönlendiren ilişkilerini, ohnası gereken asgari diyaloğu bile kurmaktan sakınu- olmuştu. Siyasetçinin Türkiye'nin geleceğine ilişkin duyarsız, yanlış çıkışlan Nadir Nadi üzerinde tepki yaratıyor, zaten çok az konuşup düşüncesini sansürsüz söyleme eğilimindeki bu insan, tatsız diyaloglar yaşamamak için görüşmemeyi seçiyordu. Resmi, zorunlu davetlere adım atmaz olmuş, en zorunlu gazetenin temsili katılunlannda ise ya Berin Nadi ya da sorumlu müdürler olurdu. Yarın: 12 Eylül Cumhuriyet'i vuruyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle