28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 AĞUSTOS 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Prof. Moreno, Grup Psikoterapileri Kongresi'nde 'insanlar üzerinde devletin gizli deneyleri' konulu seminer verdi: ABD'nm bitmeyeııkonyasal sflalı tııtkıısıı • Hûkümetlerin 2. Dünya Savaşı'ndan beri askeri ve tıbbi alanlarda insanlann bedenlerini kullandıklannı belirten Prof. Jonathan B. Moreno, çok gizli yürütülen bu çalışmalar hakkında kamuoyunun yeterli bilgiye sahip olmadığını söyledi. tstanbul Haber Servisi - ABD Virginia Üniversitesi'nden psikiyatri profesörü Jonathan B. Moreno, ABD'nin insanlar üzerinde kimyasal ve biyolojik silahlar geliştirmek adına yapılan çalışmalar için yılda 6 milyar dolar harcadığmı söyledi. Insanlar üzerindeki tıbbi, biyolojik ve kimyasal deneylerin kişilerin kendi nzalan alınarak yapılması gerektiğine dikkat çeken Moreno, "Deneylerin gönüDüfer üzerinde yapıtanası gerekir. GönüDûler üzerinde deneykrin yapılmasında çok büyfik paralar dönüyor. ABD yeni fiaçlann geBstirümesi için daha milyaıiarca dolar harcayacak" dedi. Jonathan Moreno, "Uluslararası Grup Psikoterapileri Kongresi"nde "Aşınhk riski: tnsanlar üzerinde devktin gizli deneyleri" konulu bir seminer verdi. Hükümet polıtikalannın, askeri ve tıbbi araştırmalarda insanlann kullanılmasına ilişkin tarihini ele alan Moreno, bu deneylerin 2. Dünya Savaşı döneminde başladığını, soğuk savaş döneminde genişlediğini ve gûnümüzde de sürdüğünü söyledi. Bu tür çalışmalann çok gizli yürütüldüğünü dile getiren Moreno, bu nedenle yeterli bilgi sahibi olunamadığını vurguladı. Moreno, "savaşa katkı amacıyla" yapılan bu çahşmalarda hangi kurallann belirleyici olması gerektiğinin yıllarca tartışıldığını ve tartışılmaya devam edileceğini belirtti. Moskova'daki tiyatroya yapılan Çeçen baskınında, fenolin gazı kullanılarak eylemin bitirildiğini anımsatan Moreno, "Bu gaz daha önce Idtleler üzerinde hiç kulianılmanuşn. Etkisi denenmemiş bu tür kimyasallann eylemlerde kuDanıhnaması gerekir'' dedi. Ülkeler arasındaki gelir dağılımı adaletsizliği, öfke ve öç alma duygularmı körüklüyor TeröriiyoksullukbesliyorSAADET USLU Dünya nüfusunun yüzde 16'sının zenginliğin yüz- de 80'ine sahip olduğu, yüzde 84'lük nüfus dili- minin ise yüzde 20'yi pay- laşmak zorunda kaldığı be- lirtildi. Almanya Uygula- malı Bilgi Işleme Araştırma Enstifüsü'nden Prof. FVanz Jo- sef Radermacher, gelir uçu- rumunun 21 'e 1 olduğu- «J. . na dikkat çekerek "In- sanlar arasındaki bu tür bir farktahk ka- bul edilemez. Bu , J'f öfke ve teröre yol -. a i açar" dedi. . , İ I I 15. Uluslarara- Prof. Dr. Hakan Kumbasar: Türkiye'de grup terapisi • 15. Uluslararası Grup Psikoterapileri Kongresi'ne katılan Prof. Radermacher, dünyanın şu an en büyük sorununun yoksulluğun üstesinden gelmek olduğunu vurguladı. Özellikle ülkeler arasındaki gelir dağılımı dengesizliğinin yarattığı tehditlere dikkat çeken Radermacher, "Öfke ve öç alma adaletsizliğe karşı bir tepkidir, sı Grup Psikoterapileri Kongre- si'ne katılan Prof. Radermacher, başanlı ülkelerde gelir dağılımı oranının en azından 4'e 1 oldu- ğunu söyledi. 21'e 1 oranını "tam bir felaket" olarak değerlendiren Radermacher, "Sorun ülkekrin kendi içinde değil,ülkelerarasın- da. Ülkelerin kendi içlerinde bir denge olabilir ama ülkeler arası denge bozuk. İnsanlar bu fiuia ka- bul edemez. Öfke ve teröre yol açar. Öfke ve öç ahna adaletsiz- liğe karşı bir tepkidir, büyük be- büyük bedel ödenir" dedi. defler ödenir" diye konuştu. Dünyanın şu an en büyük so- rununun yoksulluğun üstesinden gelmek olduğunu da vurgulayan Franz Radermacher şöyle devam etti:_ " Üstesinden getanezsek ya eko- lojik olarak çökeriz ya da teröre boğuhıruz.Terörlemücadefeeder- ken sivil haklannuzı kaybedebi- Briz. Mesda beynimizeçipJeryer- leştirilerekdüşüncelerinuze hük- medflebflir. Yaniya çevre feda edi- lecek ya da insanhk. Adil bir an- laşma yapmalıyız. Standartlar oluşrurulnıaİL İnsan haklan, ka- dın haklan, azmhk haklan gibi olaylarda standartlar beürtenme- li. Ama bu standartlar fînanse edilmell Bunu Avnıpa ülkeleri yapıyor ama ABDyapmıyor. Zen- gjnler 1/2 koymah. Bunun bir ör- neği Avrupa BirfiğL AB genişle- yerek Türİdye'yi de içine almah." Türkiye'nin karan doğru Hûkümetlerin sosyoloji ve fel- sefe biliminden kişilerin görüş- lerinı de alması gerektiğine de- ğinen Prof. Radermacher, "Ha- yat sadece ekonomi değil. Hayat- ta hakkanhet, adalet, manevişey- ler olmah. Naif bir taberal görüş- le savaşmabyız. Bu, dünyayı ba- tmr" dedi. ABD'nin Irak'a saldınsını ör- nek gösteren Prof. Radermac- her, "Türkiye'nin Irak konusun- da ABD'ye hayır' demesi çok önemüydi. Bu bir külfürel onur meselesiydi. Çünkü bu global adalete uygun değil. Tek yönlüy- dü, dengeh' değildi Meseİa İsrail de BM kararianna uyınuyor ama kimsenin ona sa\aş açtığı yok. Bu bir çifte standarttır. Ve insan- hk onuruna aykındır" diye konuştu. yetersızAnkara Tıp Fakültesi Psikiyatri Klinıği Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Hakan Kumbasar. Türkiye'de grup psikoterapisinin henüz istenen seviyede olmadığını söyledi. 15. Uluslararası Grup Psikoterapileri Kongresi Başkanı Prof. Kumbasar, grup psikoterapisinin, psikiyatrinin bir çeşidi olduğunu söyledi. 10-12 kişilik gruplar halinde yapılan grup terapilerinde sorunu getiren kişinin sorununun paylaşılıp çözüm yollannın grup üyeleri tarafından tanımlanmaya çalışıldığını belirten Kumbasar, "Bu terapflerde depresyon, . . . . . . . evlilik soruularL, ebevevn gormesı ile kişinin ^ ^ a ^ a , ^ ^ , ' çözüme ulaşması p a n i k a t a k < psjkosomauk kolaylaşıyor. hastaüklar, alkol ve baa psikotik hastahldar tedavi edilir'' dedi. Psikiyatrlar arasında grup psikoterapisinin pek benımsenmediğini de vurgulayan Hakan Kumbasar şöyle devam etti: "Burada 10 kisinin birden tedavisi üstienilhıor. Emek ve zaman tasamıfiı var. Kişi aynı sorunu başkasuıın da yaşadığını görüyor. Sorununu çözebilmiş kişiİerle karşılaşıyor. Demek ki dünyada yalnız değilmişim" duygusunu yaşıyor. Kişiye güven gefiyor." • Grup psikoterapisinde, hem zamandan tasarruf ediliyor hem de aynı sorunu başkalannın da ARJANTİN'DEN DfiRS ÇIKARILMAU ^ sokağa doEüien-Arj«ntİB halla gücüercedükkânlan ve ahşveriş merkezlerini vağmalanuştı. dağıhmaıdaki adaletnzfigio ve yoksuDuğun topiumsal öfke ve öçalnia duygusunu körükledjğîni bettrten azmanlara göre, hnsnlann yaşam şartlanfla ilişkiııgenel standartlar otuşturuhnadığı sürece bu£onratüler gûndemden dtişmevecek. kriznedenhle Doç. Dr. İnci Doğaner, aile ve evlilik terapisinde en çok karşılaşılan sorunun evlilik olduğunu söyledi t ısaıı doğasi tek uygun değü • Tekeşlilik anlaşmasma varmanm, insanm kendi vicdanı, benliği ve dürtülerin kontrolü ile ilgili verilmiş bir söz olduğunu söyleyen Doç. Doğaner, aldatmanm ilişkide hukuksuzluğu doğurduğunu belirtti. EYLEM ÜÇOK Psikiyatr, psikodramatist ve ai- le terapisti Doç. Dr. Ind Doğaner, içgüdüsel olarak insanlann eği- limlerinin tekeşlilik doğrultusun- da olmadığını belirterek ancak, in- sanın tekeşlilik anlaşması yap- ması ile hukukun devreye girdi- ğini, hukuksuzluğun ise kötü so- nuçlar doğurabildiğini söyledi. LHuslararası Grup Psikoterapi- leri Kongresi'nde Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlayan Doç. Dr. İn- ci Doğaner, aile ve evlilik terapi- sinin, bireylerin tek başlanna de- ğil eşleri yada çocuklan ile birlikte yardım aldıldan bir terapi biçimi olduğunu belirtti. Uygulamada en çok karşılaşı- lan sorunun aldatma olduğuna dikkati çeken Doğaner, "Aktatma, çifber arasında temel güveni sar- san, aldanlan kişhi travmatize eden, zihninden atamadığu dur- madan uğraşoğı, bunun başuıa getişini açıkkmaya çafaşüğL, kar- pdaldni suçladığı bir duruma so- kar" dedi. En çok kadının mı erkeğin mi aldattığuun çok iyi ölçülebilecek bir konu olmadığına işaret eden Doğaner, erkeklerin bu konu ile ilgili yardım alma konusunda da- ha az çaba sarf etriklerini \airgu- ladı. Kadınlann duygusal, roman- tik ihtiyaçlar, sohbet etme, okşan- ma, güzel şeyler işitme ile ilgili ne- denlerle aldattığına değinen Do- ğaner, erkeklerin aldatmasında cinsel doyumsuzluk boyutu -nun ön plana çıktığını dile getirdi. Doğaner, insan olma süreci içe- risinde tek eşlilik anlaşmasına varmanın, bugünkü bütün insan içinde kendi vicdanı, benliği ve dürtülerin kontrolü ile ilgili veril- miş bir söz olduğunu söyledi. İnsanın aynı zamanda topium- sal anlaşmalar yapan bir doğaya sahip olduğuna işaret eden Doğa- ner. aldatma sürecinde verilen sözden sonra söz verilmiş olan kişiye yapılanlann devreye girdi- ğine işaret etti. Aldatmanm bir hukuksuzluk olduğunu belirten Doğaner. "Ben karşnndakine 5 milyon vereceğim dhorum ama \ermhoruttı. bu da bir aldatma öyle değil mi? Ashnda ben bu sö- zü verirken paraya sahip olma dürtüsüne sahibim, ancak kar- şondaki>1evapoğmı anlaşmadaal- dauyorsam eğer aramızdaki hu- kuk devreve girivor. Ve bu inti- kamalmagibi süreçleri tetiköyor. Adaletin sağianması düm'a gene- Knde bir sorun ve ild kişi arasın- da banşcıl yollarla çözüm sağla- namazsacinav^idoğurabflecek bir şev" diye konuştu. Vicdan azabı Aldatma sonrası vicdan azabı duyulmaya başlandığı noktada iyileşme sürecinin başlamış ola- cağını dile getiren Doğaner, "Vk- insan \a da kendisi için üzülmeve başlandığı nokta Hileşmenin baş- ladığı noktadır. İyileşmeise iHşki- nin devamı ya da bitişj De de an- lamlandınlamaz. kişinin kendi- nin farkında olması, kendisinin veyaşamındaki kişinindahaiyibir hayat sürmesini sağlavacak ka- rarlaralabflecekdüze>«geimesidir iyileşme" diye kopuştu. r GEÇMtŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Avrupa'ya Selam... Irak'a asker gönderme konusundaki tartışma- lar sürüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi yetkililerinin daha yu- varlak laflar etmeye başlaması, onların da ilk dö- nemdeki ateşli yaklaşımlannın doğuracağı tehlike- nin bilincine vardıklarını gösteriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin eğilimi kendisi- ne bir tezkere sunulmadığı /çin henüz belli değil. Ama bakanlar ve Başbakan bile konuya eski deyimle teenni ile yaklaşırken, medyanın büyük kesiminde sanki TBMM karar almış da asker gi- decekmiş gibi bir yaklaşım görülüyor. Erkeklerin gitmesi kesinleşmiş sayılarak kadın as- kerlerin de gitmesi gerektiği yolunda öneriler med- yada boy gösteriyor. Anlaşılıyor ki acilciler meydanlan bırakıp med- ya sütunlannı tercih etmeye başlamışlar. • • • Demokratikleşmenin önündeki engellerden en önemlisi Milli Güvenlik Kurulu imişçesıne hem ik- tidann hem de destekçilerinin ortalığı toz duma- na boğduklan dönem sona erdi. Başka yasalarla birlikte 2945 Sayılı Yasa'yı da değiştirmeyi öngören 4963 Sayılı Yasa 30 Temmuz 2003 günü kabul edildi. Sayın Cumhurbaşkanı da mümkün olan en kısa sürede inceleyerek yayım- lama karan verdi. Yasa, 7 Ağustos 2003 günü Res- mi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Milli Güvenlik Kurulu ile ilgili olarak yapılan de- ğişikliklerden biri de toplantıların her ay yerine iki ayda bir yapılmasını öngörüyordu. Bu arada Cumhurbaşkanı'nın doğrudan ya da Başbakan'ın önerisi üzerine Kurul'u toplantıya ça- ğırabilmesi olanağına da aynı maddede yer veril- mişti. Değişiklik yapılan maddeye göre, Milli Güvenlik Kurulu'nun daha önceden belirlenmiş olan ağus- tos ayı toplantısının yapılması, sonraki toplantının da ekim ayında gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Vakta ki Irak'a asker gönderilmesi yolundaki si- yasal eğilimin üzerinde kuşku bulutları dolaşma- ya başladı ve asker göndermenin yarannın, zara- nna göre devede kulak kalacağı yolundaki iddialar ortalığı sarıverdi. Tam bu aşamada, tezkere konusunun ekim ayın- da yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısında de- ğerlendinleceği açıklandı. Başbakan daha çağn için Cumhurbaşkanı'na başvurmamış ve Cumhurbaşkanı da çağn yapma- mışken nasıl olduysa oldu, ekim toplantısı günde- me geliverdi. İnsanın "Milli Güvenlik Kurulu 'nun ülke adına ne kötülüğünü gördünüz" sorusunu aklına getirme- si kaçınılmaz oluyor. Çünkü yasanın değişmesinin gerektiğini ileri sü- renler daha ilk aydan zor durumda kaldılar. "Avrupa 'ya selam, Milli Güvenlik Kurulu 'na de- vam" cümlesiyle özetlenebilecek durumun, de- mokrasi havarilerimizi rahatsız etmemesini anla- mak da doğrusu kolay değil. oerinc@cumhuriyet.com.tr. 45 ilde araştırma Ülser bakterisinin yaygınlığı ölçülecek tstanbul Haber Servisi - Ülser, gastnt ve mide kanserine yol açan bakteri "Heücobacter pvk)ri"nin Türkiye'deki yaygınlığı ölçülecek. 4 Ağustos'ta başlayan ve 45 ilde bitirilen araştırma, eylül ayı sonunda tamamlanacak. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından, llsan Hexal ilaç firması sponsorluğunda 55 ilde, 12 yaş üzennde 10 bin kişiye üre- nefes testi ve anket uygulanarak ülser, gastrit ve mide kanserine neden olan bakterinin yaygınlığı belirlenecek. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Berkman da söz konusu bakterinin gelişmekte olan ülkelerde yüzde 90 oranında görüldüğünü, ağız yoluyla bulaşan bakterinin nasıl yayıldığına ilişkin araştırmalann ise sürdüğünü ifade etti. PANEL 81. Yılında 30 Ağustos'u anmak Açılış konuşması Prof Dr. Kemal ALEMDAROĞLU İstanbul üniversitesi Rektörü Konuşmacılar llhan SELÇUK - Gazefeci Yazar Ahmet Güryüz KETENCI CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Sına AKŞIN - A.Ü.S. B. F. Doğu PERINÇEK - İP Genel Başkanı Masum TÜRKER - Devlet Eski Başkanı Tarih - Soat 29 Ağustos 2003-Cuma/15.00 Yer: İ.Ü. Avcılar Kampösü Işletme Fakümtesi-Konferans Salonu / AVOLAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle