28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 AĞUSTOS 2003 SALI CUMHURİYET SAYFA DIZI 14 Mayıs 1950 seçimlerinde DP büyük bir zafer kazanırken, Nadi de Muğla bağımsız milletvekili seçildi Nadir Nadi parlamentoda Başyazar Nadir Nadi [Miyase tlknur -7^ Adım adım iktidara yürüyen DP, seçmen karşısında güçlü bir liste ile çıkmak için toplumda sevilen insatılann kapısını aşındınr. Bu arada Cihat Baban aracılığıyla Nadir Nadi'ye de DP listesinden bağımsız milletvekili adayı olarak gösterilmesi halınde tavnnın ne olacağı sorulur. Daha önce gelen teklifleri tereddütsüz reddeden Nadir Nadi, bu kez düşünmek için süre ister. NadirNadi, adayhğa kararveriş sürecini kendisiyle dalga geçerek şöyle anlatıyor: •'Düşündüm. Günlerce. haftalarca uzun uzun düşündüm. Daha önce yapılan başka sondajlan kestirme yoldan tereddütsüz cevaplandırdığım haJdebuseferkiteklifrahatınııkaçırn«ş,içdengenıi bozmuştu adeta. Bin türlü sorun kaynıyordu fikır fikır kafamda. Birbiriyle bağdaşması güç birtakım çetişik gerekçeier beni adaykğa doğru iri\ordu. O sıraiar, içinde bocaladığım ruh halini incelemeye kalksaraBalzac, Dostoyevskı kanşımıenazından yüzsahifelik bir roman böiümü yazmahyım şimdL Kendi davranışım karşısında bugün de yeteri kadarobjektif otamayacağun. Yamız şu kadarağını belirteyim ki. beni adaylığı kabule zoriayan nedenlerin tümü birden, vatan, millet sevgisine dayanryordu, desem yalan sövlemiş olurum. Çellşlk durum Çetişik ruh halleri arasında bir türlü karara varamazken, bir yandan günler geçiyor, aday listelerinin ilan /anıanı yaklaşıyordu. Birgün dostunıKemal Salih Sel, Cihat Baban'ın haftalar önce yapnğı sondaj niteligindeki teklifl çok daha kesin bir şekilde Celal Ba>ar adına tekrarladı. Ya evet va hayır diyecektim. Cevabunı Kemal Salih SeL, Genel Başkan'a bildirecekti Ben nâiâ zaman kazanmaihthacıiçinde son bir gayretie: - Teklifl kendisi yapsuı, dedim. Doğrusu, çocukça, kendi kendimi oyalamaktan gayn bir şeye yaramaz, boş bir direnişti beninıki. Celal Bayar' a bu cevabı gönderdikten sonra onun yapacağı teklifl reddedemezdim arnk Veöyleoidu.'" Nadir Nadi 14 Mayıs 1950 seçımlennde DP lıstelerinden Muğla bağımsız milletvekili olarak parlamentoya girdi. DP seçimlerden umulmadık bir zafer kazanıyordu. Meclis'teki 487 milletve- kilinden 434'ünü DP'nin elde edeceğine partinin kendisi de inanmıyordu. • Inkılap yobazı Adnan Menderes, daha ılk günden CHP'nin başlattığı devrimlerden lcüçük tavizler verme politikasını büyük tavizlere dönüştürmek için çalışacağı sinyalini vermiştı. Hükümet programının okunmasından bırkaç gün sonra yine aynı kürsüde devrımlerden söz ederken bunlan "milletçe benimsenmişolanlarve benimsenmeyenler" diye ikiye ayırmış, devnm- lerini savunanlan da "inkılap softalan" olarak tanımlamıştı. Menderes'in bu tutumu Nadir Nadi'nin onun hakkındaki ilk düş kınklığıdır. Bu düş kırıklığını sonraki yıllarda şöyle yonımlamıştı: "Oportünist hali ile ilk defa görüyordum Menderes'i karşımda. Nasü olurdu? On beş yıl aralıksız süre ile CHP kadrosu içinde milletvekili ve parti müfettişi olarak görev alnuş, vatandaş karşısına yıllarca o partinin üyesi olarak çıknuş ciddi bir devlet adamı böyle konuşabiür miydi? Her politikacı çattşma haline gdebilirdi partisi ile. Gerekirse partisûıden aynlabüir, başka bir partiye de geçebilirdi. Program ve siyasal yön değişiklikleri yeterdi bu gibi halleri anlamamıza. Fakatdeğfl yalnız CHP'nin, tüm sosyal yapımızın tenıeli bfldiğimiz devrim ilkelerinden bir kısmını (hangileri olduğunu hiçbir zaman söylemedi) milletçe benimsenmiş kabul edip üst tarafina boş vermek, olur şey miydi bu? Çağımıza göre diline biraz fazla Osmanlıca bir çeşni vermesine, ara sıra fıkiıierini yeterderecede açık bebrtmemesine rağmen muhalefetyıDannda Adnan Menderes oldukça makul konuşan bir adamdı. Normal bir hukukdevietinin gerektirdiği davranışlar parlamentoya ve idareye hâkim olsun isnyor, o uğurda çaba harcıyordu. Ve on beş yıl boyunca Atatürk"ün partisinde kuzu gibi oturan Menderes, şimdi 'milletçe benimsenen ve benimsenmeyen" formülü ile devrim düzenini oyavalarma peşkeş çekerken açıkça söylememekle beraber. şüphesiz laiklik ilkesinin de kuşa benzetilebileceğini ima ediyordu. Basbakan'ın görev stiresl O nutku dinlediğim zaman, bu başbakanm görevi uzun sürmez, drve düşündüm. Hükümet başuıda henüz yeni idi Menderes. DP teşküatma tam anlamı ile hâkim olduğu söylenemezdi. Ünü yayümış, vurt düzeyine kök salmış denemezdL Kısa zamanda hizava gelmezse Bayar onu değiştirir diyordum kendi kendime. Seçim kampanyası sırasında, devlet radyosundan son konuşmayı yapan DP sözcüsü, vatandaşlara: - Öyle güçlü adaylanmız var ki, gerekirse arka arkaya on hükümet kurabiliriz. dememiş miydi? Aldanıy ordum. DP her dört yılda on hükümet kurnıak şöyle dursun. on yıl süre ile sadece bir adamın peşine takılacak, ordu işe karışıncaya kadar yıldan yıla artan bir aşkla ona sanlacak, bağlanacaktı. Yaktivle aşırı tanınmış CHP millervekilleri, partilerini bırakıp Meclis kürsüsünden: -GözlerindeAtatürk'ün şuleterini görüyorum, diye ona hulus çakacaklar, kimi çıkarcıLar özel toplanuiarda daha da ileri giderek: - Atatürk ne yapmış ki? Sen ondan çok daha büyüksün feryaüanyla adamcağızı ne oldum deusine çevireceklerdi ve Menderes bir gün: - Odunu aday göstersem mebusluğa seçtire- bilirim! diyecek kadar kendini kaybedecektL Atatürk'le başlayan çağdaş uygarhk düzeyine ulaşma çabalarımızı yeni iktidann mutlaka battalavacağına inanan ve bunu bana ilk sö\ieyen Nurullah Ataç oldu. Şu meşhur "inkılap softalan' nutku üzerinden bir-iki gün geçmiş geçmemişti, Ankara Palas'ın giriş kapısında Ataç'a rasdadım. Beni görünce yumruğunu saDayarak eh'ni Millet Meclisi'ne doğru uzattı. Birilerine meydan okuyornıuş gibi: - Evet, inkılap softasnım, diye mınldanmaya başladı. Deyimi ha bire tekrarhyor, her seferinde biraz daha coşu>T)rdu. Birara softahğı hafifbuhnuş olacak, 'Hayır. inkılap yobazıyım' diyetutturdu. Bununla da yerinmedi. yumruğunu göğsüne vurarak, gözbebekleri yuvalanndan oynamış, feryat hahnde viiksehnesini zor önlediği bir sesle evTene meydan okurcasına öviindü: - Yobazım, yobaz, yobaz! O sıraiar Ataç'ın davranışını çok mübalağah buhıyor, onu böyle cezbe halinde gördükçe kimi zaman gülesim geliyor, kimi zaman da Acaba üstat aklıru mı ovnatacak?' dhe üzülüvordum." Kendinden utandığı an•y^T rdemli insan, zaaflan, yanlışlan ve /-/ yanılgılanyla yüz yüze gelmekten / J korkmayan, yeri geldiğinde bunlan itiraf etme yürekliliğini gösteren kişidir. Bu yürekliliği gösteren kişiler bizim toplumumuzda ne yazık ki nadir görülüyor. Hele megalomani virüsünün bulaştığı basın dünyamızda bu türden örneklerle karşılaşmak neredeyse imkânsızdır. Nadir Nadi, bu camıada eleştiri oklannı kendisine yönelten ve kendisiyle dalga geçmesini bilen müstesna bir kişiliktir. "Perde Arahğından" adlı kitabında Nadir Nadi, Celal Bayarla bir göriişmesinde, aralannda geçen diyaloğu okurlanyla paylaşarak -Kendimden utanıvorunı" diyecek kadar erdemlı bir insandı: "Celal Bayar"ı son kez 1956 yılında gördüm. DP iktidannın sertliği durmadan artıyor, hükümetle muhalefetin arası onanlmaz bıçımde açılıyordu. Bu koşullar altında demokratik parlamenter sistemi yurdumuzda nasıl yürütebilecektik? Cumhuriyet'teki yazılanmla ilgilıleri elimden geldiğince uyarmaya çalışıyor, bir sonuç alınabileceğine değin en ufak bir belirti sezemediğim için de yürekten üzülüyordum. Müdahale Istegl Cumhurbaşkanrnı görmeye karar verdim. Ona gidecek. devletimizin en yüksek katında göre\- sürdüren uzun deneylerden geçmiş "•büyüğümüz" olarak duruma "müdahale" etmesini isteyecektim. Nereye gidiyorduk? Devrimler kırpıla kırpıla kuşa döndürülüyordu. Demokratik düzen hiçbir uygar ülkede benzerine rastlanmadık biçimde rayından çıkanlmış, "ismi var cismi yok" bir kılığa sokulmuşru. Basın, yasadışı yollarla baskı altına alınmıştı. Hoşa gitmeyen gazetelere akıl almaz yöntemlerle nefes aldınlmıyordu. Hükümet-muhalefet Hükümet muhalefeti düşman bellemişti. Meclis'teki ezici sayı üstünlüğüne dayanarak ona söz hakkı tanımıyordu. Bu gidişin sonu nereye vanrdı? Biz bunun için mi kurulduğu günden beri Demokrat Parti'ye umut bağlamış, elimizden geldiğince onu desteklemiştik? Her şeyi apaçık Bayar'a anlatacak, Devlet Başkanı sıfatıyle dunıma bir an önce el koyması gereğini sert bir dille hatırlaiacaktım. Ankara büromuzdaki arkadaşlar aracılığı ile özel kaleme başvurarak bir hususta "maruzafta bulunmak üzere Sayın Başkandan beni kabul etmesini rica ettim. Bayar'la öğle yemeğl Bayar başvoırumu bekletmedi, hemen ertesi gün için beni öğle yemeğine çağırdı. Emrettiğı saatte kalktım. köşke gittim. Alt kattaki büyük yemek salonunda beni ayakta karşıladı. Uzun yemek masasına iki kişilik yer hazırlanmıştı. Kendisi baş köşeye otururken ben de yanmdaki iskemleye iliştim. Başbaşa yemek yiyecektik. Aa o da nesi? Birden nutkum tutuldu. Koskoca salonun orta yerinde upuzun masanın bir köşesinde bu yalnızlık. bu başbaşalık bende anlatılması güç bir tedirginliğe yol açmıştı. Bir türlü kendimi toparlayıp konuya giremıyordum. Söze havadan sudan Celal Bayar başladı. Konudan konuya atlarken Celal Bayar kimi zaman duraklıyor, maruzatımı "arz" edeceğim anı bekler görünüyordu. Yarın: Nadi, DP'ye sessiz kalmıyor Bozuk moral Bağımsırfıktan hiçbirzaman ödün vermedi ŞÜKRAN SONER -7- Nadir Nadi yönetimi açısından pratik uygulanabilir esinlemeler gazetenin yönetim kurulunu dışardan. güvenilir isimlerle desteklemek, gazetenin çizgisinin belirlenmesinde yazarlannı etkin kılmak oldu. Nadir Nadi pek sevmediği, bulaşmak istemediği yönetim işlerinde zaten eskiden beri güvenilir dostlara. danışmanlara kucak açmıştı. Sonradan bir faili meçhul cinayete kurban giden. katilleri hâlâ bulunamayan değerlı hocamız Prof. Cavit Orhan Tütengil, Osman Nuri Torun, Nezih Neyzi gibi pek çok kimliği, uzmanlıldan tartışılmaz kişiler Nadir Nadfnin yakın dostlan olarak uzun yıllar gazete yönetiminde görev aldılar, danışmanlık yaptılar. Nadir Nadi'nin gazete yönetimi açısından bilinen tek önemli müdahalesi galiba borçlanmama, sermayeye. siyasal odaklara bağımlı olmama ilkesi idi. Gazete kazanabildiği ölçüde yatınmlara açılım yapıyor. deyim yerindeyse kendi yağı ile kavruluyordu. Her dönem sendika ve toplu sözleşme düzeni geçerliydi. Calışanlann ücretleri sözleşme düzeni içinde, en yüksek tirajlı gazetelerin altına hiç düşmedi. Ozel ücretler de hiç gündeme gelmedı. Sonuç olarak Cumhunyet çalışanı, çıkararak ücretlerin düşürülmesi gibi kavramlar da gündemde olmadığı için, genel olarak basından daha yüksek ortalamalarda ücret alıyor, ancak önemli yazar ve gazeteciler basındaki özel ücretlerin çok altında kalıyordu. Nadir Nadi'nin gazete patronu olarak şaşmaz ölçüsü gelirler ile giderler arasındaki dengeyi, yatınm payı oranlannı sabit, kredi paylannı oransal olarak sınırlı tutmaktı. Bu ölçüler Nadir Nadi hastalanıp yönetimden uzaklaştıkça, 1980'li yıllarda aileden yönetime katılma ağırlığının değişen dengeleri ile bozulacaktı. Doğrusu kişilerden çok gazeteciliğin değişen koşullan belirleyici olacakrı. Babıâli'den İkitelh'ye göç, gazete patronlannın yerine medya patronlannın, her tür ticaret, iş, bankacılık yapanlann holding patronu olarak medyaya katılmalan gazetecilikte ayakta kalma ölçüleri ve dengelerini altüst edecekti. Nadir Nadi'nin Cumhuriyet'in geleceğine ilişkin kaygılarında ise odak noktasını, gazetenin çizgisini korumak oluşruruyordu. Medyadaki bu vahşi gelişmeler, sermayenin ağırlık kazanmasına paralel kimlik erozyonu karşısında Cumhunyet kimliği, değerleri nasıl konınacaktı? Nadir Nadi'nin eğilimi. bırakın dışandan gelebilecek sermaye desteğinin etkısini. içerden. aileden etkilere karşı bile Cumhuriyet'i koruyabilme yolunda idi. Yazarlannın gazetenin kimliği üzerindeki etkinliklerinı arttırmak, Yayın Kurulu düşüncesi, sonra yaşama geçirilmesi böylece oldu. Yarın: Cumhuriyet farkı Nihayet söze âgaz eyledim. Ama tasarladıklanmın yansını bile açığa dökemedim. Gidişatımız hakkındaki eleştirilenmi dile getirirken Celal Bayar'ı soyutluyor. olan bitenlerde sanki onun hiç kusuru yokmuş gibi konuşuyordum. Anayasa gereği yan tutmaması gereken Cumhurbaşkanının elinde DP markalı bastonla yurtiçi gezilere çıkmasının doğru olmadığını söylecektim, söylemedim. Daha kötüsü, bu gidişe "dur" denilmesi için yardımını rica ederken "Allah sizi başımızdan eksik etmesin" diyerek içimden hiç geçirmediğım dalkavukça bir dileğe bile baş\-urdum. Celal Bayar'ın yanından bozuk bir moralle aynldım. Kendimden utanıyordum. O günden sonra onu bir daha görmedim. Yassıada yargılamalannda da hiç bulunmadım. Bir zamanlar yazılanmla uyarmaya çalıştığım DP kadrosunun karşısına geçip ne yapacaktım? "Oh olsun" dercesine orada boy göstermeyi kendime yakıştıramadım."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle