27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 AĞUSTOS 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kulturıa cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKIN Suda silinen dudakizi~ umsalda ne zaman yürüsem, dal- galarla oynayan, çıplak ayaklany- la beyaz köpüklerin arasında dans eden bir kız çocuğunun hüzünlü yaşamöyküsünü anımsanm... Deniz kıyısı bır oyun alanıdır her çocuk için. Siz, çakıltaşı toplayanlann ın bedenlerine al- danmayın sakın; birer çocuktur aslında onla- nn her biri. Oyuncakçı dükkânının raflannda bir oyuncak beğenmekten hiçbir farkı yoktur sahilde çakıltaşı aramanın. Her ikisinde de düşler denizinin kıyısmda gezınir insanın ba- kışlan. Joseph Israel'in, kumsalda dalgalann oluş- turduğu küçük göletlerde oynayan çocuklan konu alan tablolannı çok severim. Bu eserle- rin pek çoğunda çocuklar, tahtadan yapılma oyuncak yelkenlilerini yüzdürürler. Sanatta deniz kıyısı ve oyuncak denildiğınde bir rüz- gâr bizi Israel'in resımlerinden alır ve Fried- rich Nietzsche'nin ünlü eseri "Böyle Söyle- di Zerdüşfün sayfalan arasına götürür. Ya- zann, kayahklarda patlayan dev dalgalar gibi birbiri ardına devırdiği yazılanndan "Erdem- liler Üzerine" olanı şöyle buter: "Sahiden, yüzlerce sözcüğü ve erdeminizin en sevgili oyuncaklarını aldım elinizden; şimdi ço- cuklar gibi öfkeleniyorsunuz bana. Deniz kıyısında oynuyorlardı -sonra dalga geldi ve oyuncaklarını alıp derinlere çekti; şimdi ağlıyorlar. Oysa aynı dalga yeni oyuncaklar getirecek onlara, rengârenk yeni deniz ka- bukları yığacak önlerine! Böyle teselli bu- lacaklar, siz de dostlarım, onlar gibi bula- caksınız kendi tesellinizi- ve rengârenk ye- ni deniz kabuklarını! Böyle söyledi Zer- düşt." Boğaz'ı küreğlyle çlzen çocuk... Daha fazla zaman yitirmeden bizim sulara, îstanbul'a gidelim. Boğaz kıyısında gezinen Refik Halid Karay'ın bu konuda anlatacağı çok şey var bizlere. Karay'a kulak veriyoruz: "Benim, işte, ilk denizim bu Boğaziçi deni- ziydi; (Beylerbeyi) camisinin avlusundan baktığım çok renkli, etrafı hep ev, bark, sa- ray ve bahçe, pek süslü, oyuncak denizdi." Karay'ın Boğaz kıyısındaki çocukluk gün- Ieri dört yaşına kadar sürer. Aile Erenköy'e ta- şınınca yazanmız bir ırmak kıyısından göl kı- yısına varmış hissine kapılır. Çocukluğunu ya- şadığı Boğaz ve Marmara'yı yıllar sonra, bir çocuğun elindeki oyuncak kürekle şekillen- mişcesine şöyle anlatır: "İstanbul'da deniz, zaten, bir süs vasıtasıdır, ciddi bir şeye ben- zemez. Tabiatın eli, kumda oynayan çocu- ğunki gibi sanki şöyle, küreğinin ucu ile Karadeniz'i Boğaz'dan çarpuk çurpuk ge- çirmiş, Marmara'ya akıtmış, oradan gene bir oluk açarak Akdeniz'e aşırmıştır; son- ra küreğiyle şuraya buraya koylar, körfez- ler, dereler ve haliçler çizmiş, öteye beriye adalar koymuş; burunlar, kayalıklar işle- miştir; epeyce eğlenmiş, plajda hoşça bir gün geçirmiştir." Eh, pes doğrusu! Istanbul Boğazı ve Mar- mara'nın kıyı topoğrafyası bundan daha gü- zel nasıl anlatılabılır? Bilim insanlanmız "Coğrafya Bölümü'nün Edebiyat Fakülte- si'nin çatısı altında ne işi var" diye sorarlar- sa bir gün, Karayın anlatımı kendilerine ya- nıta giden doğru yolu gösterecektir. Ben de, jeomorfoloji okumuş bir şair, yazar olarak Ka- ray'ın, Jstanbul 'un bır çocuk elinden çıktığı te- zini doğrulayacak kanıtlar sunayım!.. Boğaz' ı ve Marmara'yı küreğiyle çizen çocuk, oyna- dığı oyundan her çocuk gibi çabuk sıkılıyor 0nun ıçin yaptıklannı bozmak, bir çırpıda sil- mek hiç de zor değildir; birçok kez de yapmış- tır bunu. Şu son yıllarda çocuğun içindeki sab- nn bir kez daha kınlacağını tüm yerbilimciler söylemiyor mu? Refik Halid Karay, en derin deniz olan mü- rekkep şişesine batırdığı kalemiyle daha da dennlere ulaşır. "Bana çoculduğumun bu denizleri, biraz da, davullu tavşanım, kur- şundan askerlerim. teneke lokomotifim, kuzulu çobanım ve çukur yanaklı bebeğim kadar oyuncak seperimin içindekilerden bir şey gibi gelirdi, bir eğlence idi." Yazann oyuncak sepetınde, televizyon rek- lamlannda yıldız olan bir oyuncak çıkar kar- şımıza. Bir pil reklamında oynayan trampet çalan tavşanı hepıniz anımsarsınız, tavşanlar aynı anda çalmaya başlıyor ama pilı bıtenler zamanla dunıyor. Aralanndan bin ise, hiç ya- vaşlamadan başladığı tempoyla küçük sopa- lan rrampete vurmaya devam ediyor. Ne de ol- sa ona. reklamı yapılan pil takılıdır!.. Karay'ın 1888 yıhnda doğduğunu bildiğımize göre, da- vul çalan tavşanın çok eski bir oyuncak oldu- ğunu söyleyebiliriz. Elbette yazann tavşanı pilli değil, kurmalıydı. 'Elveda dostlar, zirveye gldlyorum' Dalgalarla oynayan, beyaz köpükler arasın- da dans eden kız mı?.. O, yıllar sonra şöyle anımsayacaktır, çocukluk günlerini: "Dans etme fikrinin kafamda ilk belirlenişi, çok küçükken deniz kıyısına gidip dalgaları seyre daldığım zamana rastlar. Onların ha- reketlerini dikkatle izler, aynı ritimle dans etmeye çalışırdım." Paris'in Chauveau Sokağı'ndan dönen oto- mobilın şoförü, hızlı gitmekte olan bır taksi- ye çarpmamak içın ani bir fren yapar. Moto- run durması üzerine şoför, aracın önündeki manivelayı çevirmek için aşağıya iner. Vitesi boşta bırakılan otomobil hareket etmeye baş- lar, Seine nehrine doğru... Yolun eğiminden dolayı şoför hızlanan araca yetişemez. Ağır ağır sulara gömülen otomobilin, arka pence- resinde, korku içindeki iki çocuğun yüzü gö- rülür. Su, Isadora Duncan a çok sevdiği dan- sı sunar ama, Dierde ve Patrick adlı iki ço- cuğunu da acımasızca kopanr kendisinden. Kazadan kısa bir süre önce Duncan, kızının otomobilin içinden cama dayadığı dudağına küçük bir öpücük kondurmuşru!.. Oyuncağı dalgalar olan Duncan, bir süre ev- li kaldığı Rus şair Sergey Yesenin'in intiha- nyla fırtınaya yakalanır bir kez daha. Ama dans sanatı sığınacağı bir liman olur yeniden. Duncan, elli yaşındayken, 14 Eylül 1927'de sevgili Bugatti üstü açık otomobiline biner. Hareket ettiklerinde Duncan, geriye dönerek arkadaşlanna seslenir: "Elveda dostlar, zir- veye gidiyorum..." Rüzgâr, Isadora Duncan'ın şalını geriye doğru sav-urur. Rüzgârla dans ederek kıvnlan kırmızı şal, otomobilin arka lastiğine dolanır aniden!.. Sahile yaklaşan bir dalga gibi kınlır Duncan'ın boynu. Ölüm, tıpkı çocuklan gibi Isadora Duncan'ın da karşısına bir otomobi- lin içinde, akıl almaz ve bir o kadar da korkunç bir senaryoyla çıkar. Wibke Bruhns'un çocukluk anılannda, bü- yükbabasının beyaz mendiline düğümler ata- rak yaptığı bez bebeğin önemli bir yeri vardır. Yaşlı adam, kucağına oturttuğu torununa be- beğin kollannı ve bacaklannı oynatırken bir de şarkı söyler. Bruhns, ne büyükbabasının oyuncağını unutur, ne de onu oynatırken söy- lediği şu şarkıyı: Isadora Duncan, hey Yalın ayak ve çorapsız dans ediyor! Isadora Duncan, hey Bacaklannı tayukarıya kaldınyor! ESTtVALDE336FILMGÖSTER/LECEK Unlüler Toronto 'yu bekliyor LONDRA (BBC) - 4 -13 Ekim tarihleri arasında yapı- lacak olan Toronto Film Festivalı'ne 55 ülke katılı- yor. Toplam 336 filmin göstenleceği festivale konuk olacağı açıklanan oyunculann sayısı ıse oldukça faz- la. Festival düzenleme kurulu üyeleri ve başkan Pi- ers Handling, sars sorunu ve Kuzey Amerika ener- ji nakil hatlanndaki sorunlann ardından, festivale katılan ünlü oyuncuJarla kentte hoş bir hava eseceğı için memnun olduklannı belırttiler. Piers'a göre, "Katılan başarılı isimler, fesrivalin, uluslararası sinema endüstrisi içinde ne denli önemli bir yeri olduğunun da göstergesi". Son yıllarda başanlany- la gündemde olan Nico- le KJdman. usta oyuncu Denzel VVashington ve Nicolas Cage, etkinliğe katılacak dünyaca ünlü oyunculardan birkaçı. Harrison Ford da To- ronto Film Festivali"nın • 4Ekim'de başlayacak olan ve 55 ülkeden yapımlann göstenleceği Toronto Film Festivali'nde 64 filmin de ilk gösterimi yapılacak. konuklanndan. Ünlü oyuncu. yeni filmi 'Hollywood Honaici- de'ı tanıtacak. Festivalın etkisini artıracağı düşü- __ - _____ nülen konuklar arasında, ~ Anthony Hopkins, Francis Ford Coppola, Cate Blanchert ve Meg Rvan da var. Gösterilecek filmler arasındaki 'Girl With a Pearl Earring', Tracy Chevalier'nin romanının beyaz perde uyarlaması. Filmde, Colin Firth 17. yüzyılda yaşamış ünlü Hollandalı ressam Johannes Venne- erı oynuyor. Richard Linklaterın 'The School of Rock'ında, Jack Black zirveye ulaşmaya çalışan bir rock yıldızını canlandınyor. Festivalde ilk gösterimi yapılacak 64 film arasında, bir bilimkurgu klasiği- nin, 'Alien'ın daha önce gösterilmemiş, kısaltıkna- mış versiyonu da var. Filmin yönetmeni Ridley S- cott da gösterimde bulunacak. Festıvalin kapanış fil- mi ise, Avusturalya yapımı 'Danny Deckchair'. luslararası Mimarlık Birliği (UIA) tarafından mimarlar ve mimarlık öğrencileri arasında, iki kategoride 'Yaşasın Kentler' (Celebration of Cities) temalı bir mimari fikir projesi yanşması düzenlendi. Mimarların düşleri yarışacak Mimarlığı toplumla buluşturmayı ve halkın yaşadığı kente karşı duyarlılığmı kışkırtmayı amaçlayan yanşmaya son katılım tarihi 6 Ekim Kültür Servisi - Mimarlar Odası, 2004'te 50. kuruluş yılını kutlayacak ve 2005'te de Uluslararası Mimarlık Birliği'nin (UIA) Dünya Mimarlık Kongresi'ne îstanbul'da ev sahıplıği yapacak. UIA tarafından mimarlar ve mimarlık öğrencileri arasında, iki kategoride 'Yaşasın Kentler' (Celebration of Cities) temalı bır mimari fikir projesi yanşması düzenlendi.Yanşmayla edinilecek birikimin ülkemizin birçok kentinde sergilenmesi, mimarlığın toplumla, kentliyle, yerel yönetimlerle buluşması ve bir kültürel etkınlik olarak mimarlığın yaşamı kucaklaması hedefleniyor. Yanşma, her mımarın \e her mimarlık öğrencisının yaşadığı kente ilişkin 'keşke yapılsa, keşke gerçekleşse' dediği ve yaşadığı kentin çevresel niteliğini, kentsel mekânı, kentlilerin gündelik yaşamını zenginleştirecek, toplumsal yaşama katkıda bulunacak, kenti daha yaşanılır kılacak 'mimarca' bir düşü, bir fikri olduğu inancına dayanıyor. Amaç, mimarlann ve mimarlık öğrencilerinin bu düşlerini sergilemelerini, tanıtmalannı, fikirlerini olabilir kılabilecekleri ortamlan yaratmalannı mimarlığı toplumla buluşrurmayı ve halkın yaşadığı kente karşı duyarlığını kışkırtmayı sağlamak. UIA, aynı zamanda yerel yönetimlerin ve halkın, mimarlıkla, mımarlarla ve onlarm meslek kuruluşlanyla kucaklaşmasını sağlayacak bir ortamın bu yanşma ile yaratılmasıru da hedefliyor. Yarışma, ulusal ve uluslararası olmak üzere. iki aşamada ve mimarlar ile mimarlık öğrencileri arasında olmak üzere. iki kategoride gerçekleşecek. Ulusal Yanşma sonunda ulusal jüri tarafından seçilecek her kategoriden 5'er eser Uluslararası Yanşma'ya katılmak üzere UIA Merkezi'ne gönderilecek. Bu eserler ve ulusal jürinin belirlediği aynca her kategoriden 5'er eser, ulusal düzeyde ödüllendirilecek. Yanşmaya kayıt için son gün 6 Ekim 2003, proje teslim tarihiyse 5 Ocak 2004. Yanşmanın ulusal jürisinde Oktay Ekinci, Erhan Acar, Akın Atauz, Tamer Başbuğ, Ihsan Bilgin, Han Tümertekin, Ümit Nevzat Uğurel yer alıyor. (Daha fazla bilgi için www. mimarlarodasi. org. fr) ESINTİLER ZEYNEP ORAL Medya Şiinleri... Jan Oberg'ı, işgalden önce Bağdat'tatanıdım. Yaşını başını almış, uzun süre su arıtma sistem- leri üzerine çalışmış isveçli bir mühendis. Emek- li olduktan sonra kendini tümüyle sivil toplum ku- ruluşlarının hizmetine vermişti. TFF - "Transnati- onal Foundation For Peace and Future Rese- arch" adlı, barış kültürüne ve geleceğin bugün- den daha güzel olması için araştırmalara yöne- lik bir vakfın başkanlığını yapıyordu. Bağdat'ta, ocak ayında, hâlâ bir diyalog umu- du var mı diye didinip duruyordu. Işgalin ilk günleriyle birlikte TFF Vakfı, günü gü- nüne gelişmeleri bildiren ve elektronik ortamda dünyanın dört bir yanına dağıtılan bültenler, ya- yınlar oldu. Son bültende Jan Oberg'in "medya şiirleri" ya da "haberşiir" adı altında yayımlanan şiirleri çıkageldi. Türkiye'de asker yollamak ya da yollamamak tartışmaları sürerken... Medyanın büyük bir bölümü "Tamam, yaşasın asker yolluyoruz" havalarında sevinç nidaları atarken... Sanki Meclis'in onayı alınmış gibi, san- ki bu ülke insanlan buna razı gibi planlar yapılır- ken... Şimdi durum, bir önceki reddedilen tezkere dönemine oranla çok daha vahimken... Daha önce Saddam yönetimini ve rejimini he- def alan ABD yönetimi, şimdi Irak halkını karşı- sına almışken... Daha önce ABD'ye hiç mi hiç tehdit oluşturma- yan Irak'ta, artık herkes tehdit altındayken... Polonya askerlerini geri çekme yolları, Japon- ya ve Pakistan asker yollamama yollan ararken... Türkiye'nin, asker yollamaya ilişkin sorduğu somut sorulara ABD yönetiminden somut hiçbir yanıt alınamamışken... İşte bütün bunlarolurken, Jan Oberg'in "med- ya şiirleri"nden ikisini, (gerçek şairlerden özür di- leyerek), sizlerle paylaşmak istedim. llki "Savaşın Maliyeti" adını taşıyor. "Savaşın maliyeti büyüyor./ Yaklaşık 133 milyon Amerikan doları gündeJ Yaklaşık 4 milyar Ameri- kan doları aydal Yaklaşık 48 milyar Amerikan do- lan yıldal Yalnızca Amerikan askerlerini tutabilmek için orada! Sonra.../ Ekleyin öteki ülkelerin askeri ederini/ Ekleyin tüm sivil giderleri/ Ekleyin maddi, psiko- lojik ve kültürel maliyeti/ Verin hesabı Iraklılara. Sonra bir de acılannı ekleyin... Resmi dilleraçıkladı:/ Çırpınan ekonomiyi çıkar- mak için düze önümüzdeki yıll Uluslararası top- lum 5 milyar dolardan çok yardım yapmalı. Sonra hesaba, Bremer'in hesabını da ekleyin:/ Kendi ülkesinin yıktığı Irak'a/100 milyar dolar ge- rekirmiş yeniden kurmaya!" (Bunu okur okumaz aklıma bir soru düşüverdi: Acaba bir Türk askerinin maliyeti Amerikan as- kerininkinden daha mı düşük diye düşünüyor- lar???) Ikincisinin adı "Siz Iraklılan Gerçekler Kurtara- cak". "Bush 'Irak'ta gelişme var' diyorl 'Özgür ve de- mokratik Irak/ gösterecek tüm çevre ülkelere/ 'varsıllık ve onurl ancak temsili hükümetlerde ve özgür kurumlarda bulunur.' Bush 'Irak'ta gözlü görülür gelişme var' diyor.l 'Temin ederim ki Irak ve Afganistan halklanna/ bu geçiş döneminde Amerika Biheşik Devletleri hep olacaktır yanlannda..." Bush 'Irak'ta gelişme var' diyor. Ve diyor ki:/ 'Fas'tan Bahreyn'e/ Ve de daha ötelerel Uluslar dev adımlar atıyor politik reformlara doğru./ I- rak'ta yeni rejiml ilham verici bir örnek olacaktır öteki uluslaral özgürlük yolunda..' Başkan yalan söylemez. Hele Irak konusunda Hele hele, özellikle de Irak konusunda." Hepinize lyi pazarlar. e-posta: zeynep " zeyneporal.com Faks:(0212)257 05 57 BUGUN • SAKIP SABANCI MÜZESİ nde 11.00 - 14.30 arasında Kahvaltıda Caz'ın konuğu Sibel Köse - Tuna Ötenel quartet'. (0 212 293 65 42) • BEYOĞLU SİNEMASI'nda 11.30, 14.00, 16.30, 19.00 ve 21.00'de 'Alim Şerif Onaran Anısına' kapsamında 'Saatler'. (0 212 251 32 40) TURKSOLll "KIZIl EIMA" GÖKÇE FIRAT Solcu-miliiyetçi birlikteliğine saldıranların Türkiüğünden şüphe duyun YECTA GÜNGÖR ÖZDEN Yanıt EMİN SAMİAR1SOY Türk Solu Türktür ve Soldurl ÖZGÜR BİU.UR Özgüriükçü sol mu ulusal sol mu? ÖNERYAĞCI Kimnerede? BEDRİ BAYKAM AKP'ye muhalefef HÖSEYİN MÜMTAZ Tüdc'fen korkuyodar İNAN KAHRAMANOĞLU AKP Ordu'yu hizaya çek- meye çalışıyor Au ÖZSOY Türk Ordusu'nu teslim olma planı SEVGİ ERENEROL Papazın Harp Okulu ısron YUVARIAK MASA: *Knıl Elma" komışuyor Mustofo Erkal, Hanifi Altaş, Kemal Çaproz, Burhan Baloğlu, Güneş Ayas (0212)292 73 00 www.turksolu.arg 37. sayı bayilerde 1.000.000 TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle