Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19AĞUSTOS2003SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIIU t
OKTAYAKBAL •__
'AnguT Olan Kim?
"Değişimi anlam-ayan, yıllardır algılayamayan,
dünyanın nereye gittiğine akıl erdiremeyen angut-
lar..."
önce, "angut" nedir, ona bakalım.
'Angut'un ilkanlamı "bir çeşit yaban ördeği". Söz-
lüktekı mecazianlarnı ise: "Ahmak, aptal, bön, ka-
ba, budala, hödük A/mse."
"Milliyet"Xe Hasan Cemal, "Irticanın gerçek bir
tehlıke olmadığını, F-aiklik alanında çok ileri gidildi-
ğini, Türkiye'nin kendine yeni bir elbise dikmeye
başladığını; Tayyip Erdoğan'/n artık değiştiğine hük-
metmenin daha doğru ve haklı bir tespit olduğu-
nu "tam biraçıklıkla yazıyor... Bu değişimi, bu ger-
çekleri anlamayanlara; yazılarıyla, konuşmalarıyla
ülkenin Tayyip'lerin elinde bir din devleti olmaya doğ-
ru gittiğinı görenlere, yakıştırdığı tanım budur: Hö-
dükler, aptallar, budalalar...
Hasan Cemal belli biraileterbiyesi almış, iyi öğ-
renimgörmüş, birgençti. Böylesineağzını bozma-
yı ona yakıştıramıyorum. Toplumun AKP eliyle bir
şeriatçılık bataklığınasürüklendiğini yazanlar, söy-
leyenler demek türnüyle ahmak, tümüyle hödük?
Böyle bir savı ileri sürene bılmem ne ad verilir? An-
gutluk hiç kalır.. olsa olsa, "Bu adam ne dediğini
bilmiyor, kendini Tayyip rüzgânna kaptırmış bir
şaşkın" demek daha doğru!
Daha dün, sıra sıra çarşaflılar, sıra sıra türbanlı-
lar düğün alaylannda boy gösterdi; kumsallarda
Iran'daki gibi "çadır"\\ kadınlar dolaşıyor; AB isti-
yor diyerek cumhuriyet yasalan, anayasası delik de-
şik ediliyor! Çeşitli suçlamaların altındaki insanlar
iktidar koltuklarına yerleşmiş, ne var ne yok "ba-
balargibi" satışaçıkanyoriar!.. En baştaTayyip Bey,
yandaşlarınca "önce Allah, sonra Tayyip"diyeal-
kışlanmakta!.. Sonra da sen kalk 'Tayyip değişti'
de!.. Bir değişme var, artık Tayyip kendini oldu-
ğundan çok daha büyük, çok daha etkin, nerdey-
se bir yeni peygamber gibi görmeye başlayacak!
Yüzlerce milletvekilini buyruğunda gören kişi,
gün geçtikçe düşünce dengesini yitirecek gibi ken-
dinden geçmiş!.. Böyledir, önce de gördük, "ben
meğer neymişim" diye aklın çizgisinden çıktıklan-
nı, sonra da kendilerini hangi çıkmazda buldukla-
nnı!..
Hasan Cemal'i ilk tanıdığımda Mülkiye'den çık-
mış güzel birgençti. Gazeteci olmak hevesindey-
di. Kendisine "Vazgeç bu sevdadan, sen hariciye
alanında kal, yarın bir gün elçi olursun, gazeteci-
liksana göre değil" dediğimi anımsıyorum... Gel-
di, Cumhuriyet'te çalıştı, giderek genel yönetmen
oldu, ama sonra AtatürkçüCumhuriyet'iyüzdeyüz
başkalaştırmaya kalkıştı. Gençlik yıllarının devrim-
ciliği gitti, ters bir yolda gide gide Tayyip övgücü-
lüğüne ulaştı!..
Türkiye'nin bilinçli aydınlanna, yazarlanna, Tay-
yip kafasının ülke için büyük birtehlike olduğunu
belirtenlere, "hödükler" diyebilen bir insana, akli den-
gesini yitirmiş bir kişi olarak bakmak gerekmez mi?
Uzüntü veren bir durum!.. Geçmişteki kişiliğiyle
tüm bağlannı koparrnası kendi bileceği iş.. ama, bu-
günkü tutumu, bir dengesizlik, ya da gerçek bir "an-
gut"\uk örneği!..
M5 STRATEJİ VE
HABER-POLtTÎKA DERGÎSÎ
DENİZSOM
devenin
başıOYKULER
"Yok Devenin Başfndaki
öyküleri okurken "yok
devenin başı" diyerek itiraz
edebilirsiniz. Fakat sizi temin
ederim ki, öykülerde hiçbir
abartı yoktur, her biri
yaşanmıştır ve anlatılanlar
aslında devede kulaktır!
GÖNİZİ YAYINCILIK Tel.: 0.212 512 42 19
Eğitim Sorunları: Toplumumuzdaki Yansımaları...
Bugün ülkemizde sadece askeri okullarda gerçek
bilimsel eğitim uygulanmakta olduğu için oradan
yetişenler olaylan çağdaş görüş açısından
değerlendirmekte ve koşuüanmış beyinlerin
davranışlarını yadırgamaktadırlar. Yurtdışı çevreler,
ülkemizin özelliklerini bilemediklerinden, ordumuz
konusunda yanlış değerlendirmeler yapmaktalar.
Prof. Dr. Abidin KUMBASAR
S
özlüklerde eğitim, bi-
reyin bilgi ve beceri ka-
zandınlarak yönlendi-
rilmesi olarak tanım-
lanmaktadır. Tüm diğer canlılar
içgüdülerinin yönlendirmesi ve
ortamın özelliklerine uyum sağ-
layabilme yeteneklerine göre ya-
şamlannı sürdürebilirken, sade-
ce insan soyu bilinçle. bilgi ve
beceri kazanarak yaşadığı orta-
mı kendine uygun hale getirip,
her koşulda yaşayabilmeyi ba-
şarmıştır. Edinilen bilgiler, çağ-
lar boyu Doğa'daki nesne ve
olaylan tanıyıp onlardan yarar-
lanmayı olanaklı kılmıştır.
Bilgi ve beceri kazanma ömür
boyu sürse de, bilimsel araştır-
malann verilerine göre en yoğun
bilgi edinme dönemi, okul ön-
cesi çağ olup, bu yaş çocuklan
edindikleri bilgi ve izlenimle-
rin etkisini uzun yıllar korumak-
tadırlar. Insan beyni üzerinde
yaptığı araştırmalarla 1963 yı-
lında Nobel ödülü alan Avustral-
yalı Nöropsikolog Jhon C. Ecc-
les'in. öğrenme sırasında beyin
hücreleri arasında yeni, uzun sü-
reli bağlantılann oluştuğunu ve
hücrelerin biyokimyasal deği-
şime uğradığını saptayan çalış-
malan da bu olgunun somut ka-
nıtlandır.
Kazanılan tüm bilgilerin, bi-
limsel adı "Nöron" olan, beyin
hücrelerinde oluşturduğu deği-
şimlerin uzun süreli olması, okul
öncesi çağda uygulanacak yan
hş öğretilerin etkilerinin ileri-
deki yıllarda sorunlar yaratma-
sına yol açmaktadır. Bu neden-
le çağdaş eğitim sisteminde, öğ-
renmenin en yoğun olduğu okul
öncesi dönemde, gerçek dışı bil-
gilerin verilmemesine özen gös-
terilmekte ve ek ik bilgisi ol-
mak, gerçeklere uymayan öğ-
retilere göre; daha az zararlı ola-
rak kabul edilmekte dir.
Sosyo-ekonomik sorunlannı
çözemeyen tüm topluluklar gi-
bi, ülkemizde de okul öncesi ça-
ğı çoğunlukla değerlendirileme-
mekte ve çocuklar, genellikle
yetersiz eğitimli anne ya da di-
ğer aile büyüklerinin etkisinde
kalarak, gerçek dışı ka\Tam ve
korkularla koşullandınlmaktan
kurtulamamaktadırlar.
Bazan da körpe beyinler çok
küçük yaşlarda, deneümden yok-
sun, sözde inanç eğitimi ile ger-
çeklerden soyutlanmaktadırlar.
Bu durum, okul döneminde ve-
rilen yeni ve gerçek bilgilerle
çatışma yaratmakta, çocuklar
daha önce etkisinde kaldıklan
gerçek dışı saplantılar yüzün-
den düşünsel üretimde zorlan-
maktadırlar.
Yıllardır yükseköğrtnimdeki
aksaklıklanmızın ve uluslara-
rası düzeyin gerisinde kalma-
mızın nedenlerinin arkasında
da, ilk ve orta eğitimde uygula-
nan çağdaş anlayıştan yoksun
eğitim sıstemlen bulunmakta-
dır. Batı Dünyasfnı bugünlere
eriştiren "AydmJanmaÇağrnrn
insanlığa sunduğu verilen dış-
layan nıtelikteki bu eğitim yön-
temiyle, ne bilimde ne de sos-
yal yaşantıda, uygar toplumla-
nn düzeyine ulaşılması düşünü-
lemez. Batı'yı yücelten "Aydm-
lanma ÇağTnın "Sine Quoi Non"
(O olmazsa, olmaz) kuralı. "Bi-
Kmle inanç çaüştığında. bilim-
den yana olmak"tır. Bu neden-
le ilk ve ortaöğretimde aydınlan-
ma karşıtı olarak uygulanan eği-
tünle, genç kuşaklan koşullan-
dırdıktan sonra. üniversıtelerde
verimli olmalannı beklemek bo-
şuna umutlanmaktır.
Kanımca. yaşadığımız gün-
lerde gerek bilimsel gerekse si-
yasal ortamdaki karmaşayı ya-
ratan da gene elli yılı aşkın sü-
redir uygulanan bu hatalı eğitim
yöntemleridir. "Oğretim Büüği
Yasası" ile atılan olumlu adım-
larla yetişen, bilimsel bilgilerle
eğitilmiş çağdaş kuşaklann ye-
rini giderek, kanıtlara dayanma-
yan, inanç ağırlıklı, aktarma öğ-
retiyle yetişenlerin alması, tüm
sorunlanmızın ana kaynağıdır.
Çağ dışı, koşullandınlmış be-
yinlerin olaylan değerlendırirken
gösterdikleri yetersizhkler ve
saplantılar tüm konularda olum-
suz sonuçlara vanlmasına ne-
den olmakta, yönetimler ve halk
kitleleri şaşkınlıkla umutlannı
yurtdışı güçlerden gelecek yön-
lendirme ve desteklere bağla-
maktan başka çözüm bulama-
maktadırlar.
Sivil yönetimle askerler ara-
sındaki düşünsel aykınhklann
nedeni de aldıklan eğitimin fark-
hlığından kaynaklanmaktadır.
Bugün ülkemizde sadece aske-
ri okullarda gerçek bilimsel eği-
tim uygulanmakta olduğu için
oradan yetişenler olaylan çağdaş
görüş açısından değerlendirmek-
te ve koşullanmış beyinlerin dav-
ranışlannı yadırgamaktadırlar.
Yurtdışı çevreler. ülkemizin özel-
liklerini bilemediklerinden, or-
dumuz konusunda yanlış değer-
lendirmeler yapmakta ve siya-
setçilerimiz de bu yanlış değer-
lendirmeleri ordunun siyasete-
mizdeki ağırlığını gidermek için
bir fırsat olarak kullanmaktalar.
Siyasal çevrelerin "Milli Gü-
venlik Kunılu''nun etkinliğini
azaltmak için verdiği çabalan
da bu açıdan değerlendirmek
gerekır.
Aslında, Atatürk Cumhuriye-
ti'nin gerçek savunucusu olan or-
dumuzun üst düzey görevlile-
riyle ortak çalışma ve görüş alış-
verişinde bulunmanın yönetici-
lerin yaranna olarak algılanma-
sı gerekir.
Bunun en gerçekçi kanıtı da,
1950 yılından sonraki yozlaş-
mış yönetimlere karşı hemen
her on yılda bir askeri girişim ge-
rekli olurken, Milli Güvenlik
Kurulu'nda yakın birliktelik ol-
duktan sonra uyanlann daha er-
ken, bunalımlara neden olmadan
iletilmesi ve yönetimlerin doğ-
ru yolu bulmasında yardımcı
olunarak aykınlıklann büyüme-
den giderilmesidir.
Tüm bu gözlemler, sorunlan-
mızuı temelinde eğitim sistemi-
mizdeki yozlaşmannı yattığını
göstermektedir.
Böylece okul öncesinden baş-
layarak eğitimin her aşamasın-
da. çağdaş yöntemlerin uygu-
lanması ve genç kuşaklan koşul-
landırma yerine yeteneklerini
geliştirecek yöntemlerle eğit-
mek tek çözüm olarak belirmek-
tedir.
Ecevit ve Baykal
A. GaniAŞIK 16. Dönem CHP Kayseri Milletvekili
3
Kasım seçim sonuçlannın ortaya koy-
duğu tablo ve yaşanmakta olan siya-
sal/toplumsal süreç, merkez solun bu-
günü ve geleceği ile ilgili kaygılara yeni bir
derinlik ve ivme kazandırmıştır. Nitekim
son günlerde medyada DSP'nin, özellikle
de CHP'nin olası kurultayı etrafinda çeşit-
li argümanlar ve spekülasyonlar dillendiril-
meye başlanmıştır. Yorum ve değerlendir-
melere egemen psikoloji, genelde karamsar-
lıktu- ve bunun yadsınamaz nedenleri var-
dır. Her iki partinin ve genelde Türk solu-
nun bu duruma nasıl düştüğünün, yakın ge-
lecekte hangi konum ve pozisyonda olabi-
leceklerinin doğru analizi, söz konusu iki
partinin tepesindeki egemen gücün siyaset
anlayışlanyla, sosyal profıllerini sağlıİclı ve
objektif bir değerlendirmeyle olasıdır. Do-
ğaldır ki, kalemimizin mürekkebi, Sayın
Ecevit ve Sayuı Baykal'ın kişiliklennin de-
ğil, siyasetteki tavırlannın, duruşlanrun, yö-
netim ve tekniklerinin resmini çizmeye ça-
lışacaktır.
Sn. Ecevit eşine, Sn. Baykal kendisine
âşıktır, bağımlılık düzeyinde... Bülent Bey,
Rahşan Hanım'ı Züleyha ile, Deniz Bey
kendisini Ytısuf Pej gamber ile eşdeğer gü-
zellik ve yakışıklılıkta bulurlar. Bu duygu
\ e psikolojinin doğal sonucu olarak da, Sn.
Ecevit'in, siyasette çok sözünü ettiği "sev-
gi"den kastının eşi olduğunu, Sn. Baykal'ın
da, CHP fidanJığındaki "sevecenfik" ağaç-
lannın meyvelerini, çok dar bir kadrodan olu-
şan sadık hizmetkârlanna da pay ayırarak,
adeta tek başına yediğini bilmek gerekir.
Sevginin şifalı pınannı kendi bahçelerine akı-
tınca ve bu büyüleyici duygunun yaratıcı gü-
cünden sadece iki sayın Genel Başkan ya-
rarlanınca, partililere ve onlara umut bağ-
layanlara dâ sevgisizliğin kurak iklimi ile
sosyal ve siyasal planda çölleşmiş bir alan
kalmaktadır.
Her iki Sayın Genel Başkanın bir başka
ortak yanlan da, dillerinden düşürmedikle-
ri *hakvedemokrasi''yi parrileri içinde boğ-
malandır. Resmi konuşmalardaki "hukuk",
iç bünyede kolayca guguk oluverir. Kurul-
tay kazanmanın yolu, partililik hukukunu kal-
bura çevirmekten geçer ve büyük kongre yak-
laşırken CHP örgütleri, bu tür uygulamala-
nn sarmalında çırpınmaktadır. Sn. Ecevit ve
Sn. Baykal'ın koltuk hırsı. iman haline dö-
nüştüğü için, partiye egemen ohnak, ülke-
ye egemen olmaktan önemlidir. CHP ve
DSP "Sol" partiler olarak, halkla ne kadar
iç içe olmak durumundaysa, Genel Başkan-
lan da, 0 kadar halkla ve seçmenle dış dı-
şadm Siyaset sosyolojisi ile temelde zıtlık
ifade eden, halka ve yaşama yönelik bu ba-
kış perspektifi, sol'un ölüm şerbetidir. Tür-
kiye halkı, çilelerin ve birikmiş sorunlann
kelepçelediği yılgınlığını ve yazgısını olum-
luya çevirmek için, oy vereceği partinin ba-
şuıdaki kişiye bakmaktadır. O nedenle de,
Batı demokirasilerinden farkh olarak bizde
Genel Başkan, partinin kendisi kadar önem-
lidir. Engin sezisi yardımıyla halk, içtenlik-
le ikiyüzlülüğü, ciddiyetle şovu, rol ile ger-
çeği ayırabihnekte, peşine düşeceği gönül
dünyası zengin ve renkli Genel Başkan öz-
lemi çekmektedir. Bizim muhteremler bu in-
sancıl konularda, ne yazık ki Hint yoksu-
lundan da yoksullar. Bunlardan binsinin.
"halkm haline ağladığı". Hz. Peygamber de
tanık gösterilerek seçmene duyurulmuşsa da,
bunu söyleyen zat, yürek yakan bu sahne-
yi, her halde kalp gözü ile görmüş olabilir.
Sn. Ecevit ve Sn. Baykal'm benzeyen ve
benzemeyen yanlannı irdelerken göz önü-
ne alınması gereken bir öğe de, devlet ve si-
yaset yaşamlanndaki mal-mülk, para-pul
ilişkisi olmalıdır. Bülent Bey"in bu konular-
daki tok gönüllülüğü tartışma götürmese
de, Başbakanlık koltuğunda birkaç gün faz-
la oturabilmek için, dönemindeki sistemli
soygunlara duyarsız kaldığı kanısı yaygın-
dır. Deniz Bey ise, kendi beyanına göre
önemli düzeydeki servet ve birikimlerini
"sade ve mütevazı yaşamına borçlu olduğu-
nu" söylemektedır. Atatürk ve Inönü'nün
koltuğunda oturan binsinin beyanı elbette
doğrudur. Zaten CHP ahlakında siyaset zen-
ginleşme aracı değildir.
CHP Genel Başkanı ile DSP Genel Baş-
kanı'nın değişik açılardan analizi ve karşı-
laştınlması, belki bir tez konusu olabilir ve
bir kıtap hacmine ulaşabilir. Biz burada, bir
özet yaparken, iki çarpıcı benzerliğin daha
altını çızmek isteriz. Bunlardan birincisi,
insanlan kullanıp kapıya bırakmaktır. De-
niz Bey'in mutlak egemenliğine yönelik
küçük bir eleştiri bile "defterindürülmesi''
için yeterli suç oluşturur. Ecevitler cephe-
sinde durum daha trajiktir, şu anlamda ki,
niye kovulduğunuzu, niçin siyaseten ida-
mmıza karar verildiğini yaşam boyu kesti-
remezsiniz. Gerek 12 Eylül öncesi terör or-
tamında CHP idealleri için toprağa düşen-
lerin öldüğü ile kalması, gerekse her iki Ge-
nel Başkana egemen olan siyaset ve insan
ilişkisi anlayışı, merkez solu güneş altında-
ki kar gibi eriyen bir yok olma sürecine sok-
muştur. Her iki Genel Başkanın arkalann-
daki siyasetçi gömütlüğü, Karaca Ahmet'ten
büyüktür. Ama önemli değil, nasıl olsa on-
lann altlannda birer koltuklan vardm De-
ğinmeden geçemeyeceğimiz ikinci bir ben-
zerlikleri de, birinin elinde kazma, ötekinin
elinde kiirek, ortaklaşa soPun mezannı ka-
zıyor olmalandır. Sadece partilerini değil,
demokratik ve laik Cumhuriyeti de kefen-
lemek için...
Belediye-îş'in Yol Haritası...
Nihat YURDAKVL Belediye-/ş Genel Başka
--? Vplkemizin demokratik bir
I I yapıya kavuşması, çalış-
V-/ ma yaşamının demokra-
tikleşmesini sağlayacaktır. Be-
lediye- îş kolumuzun sorunlan-
nın çözümü konusunda; üyesin-
den, temsilcisine, şube başka-
nından genel merkez yönetici-
sine tüm Belediye-Iş camiasına
büyük sorumluluklar düşmekte-
dir.
Yeni bir anayasa ve demokra-
tik yapı: Devletin demokratik
ve etkin bir yapıya kavuşması-
nı; bunu sağlamak için de katı-
nı
lımcı demokrasinin eksiksiz ola-
rak yaşama geçirilmesini, dene-
tim mekanizmalannın etkinleş-
tirilmesini, devletin şeffaflaştı-
nJmasını, bürokrasinin liyakat il-
kesuıe uygun olarak görevlen-
dirilmesi ve yükseltilmesini sağ-
layacak düzenlemelerin yapıl-
masuıı, yargı bağımsızlığı, yar-
gıç teminatı ve yargının etkin
çalışmasını sağlayacak anaya-
sal ve yasal düzenlemelerin ya-
pılmasını beklemekteyiz.
Toplumumuzun karşılaştığı
en önemli sorunlardan birisinin
yolsuzluklar olduğu tespitinden
hareketle. devletin şefTaflaştı-
nlması. halkın ve kitle iletişim
araçlannın bilgi edinme hakkı-
nın güvence altına alınması, ka-
mu yöneticilennin hesap vere-
bilirliliğinin sağlanması, soruş-
turma ve yargılamalann sonuç
vermesinin sağlanması için mil-
letvekili dokunulmazhğının "gö-
zaltına aJınmama" ve "rutuk-
lanmama" ile sınırlanması için
gereken anayasal ve yasal düzen-
lemelerin yapılması. işsizliğin
azaltılması ve vergi adaletinin
sağlanması da yol haritamızda-
dır.
Sendikamız 8 yıllık temel eği-
timi desteklemekte, temel eği-
timin daha da uzatılmasını be-
nimsemektedir.
Temel eğitimde okullaşmanın
tüm yaş grubuna ulaşmasını,
okul öncesi eğitimin yaygınlaş-
tınlmasını, meslek eğitiminin
gereken düzeye getirilmesini,
lise eğitiminin okullarda tam
olarak verilmesini, üniversiteye
hazırlığın ortaöğretim okulla-
nnda gerçekleştirilmesini ve
grev haklanı da yol haritamızın
başlıca amacı sayıyoruz.
Özet olarak yol haritamız
budur.
İSTANBUL 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2002 479
Davah: Hilmı Biçici. Ordu Cad. No: 291-293 Lalelı Istanbul
Davacı Anastasia Biçici tarafindan da\'alı Hilmi Biçici aleyhıne açılan boşanma davasmın mahkememizde yapılan açık duruşması sonunda,
Mahkememizin 24.06.2003 tarih ve 2002/479 Esas 2003/273 Karar ile davamn kabulüne, Zongııldak ilı Gökçebey ılçesı Bodaç köyü cilt no: 9 ha-
ne no: 2'de nüfusa kayıtlı bulunan Anderi Parascoia'dan olma 1974 doğumlu Anastasia Biçici ile aynı yer nüftîsana kayıtlı Halıl ve Emıne'den olma
1959 doğumlu Hilmı Biçici'nin şıddetli geçimsizlik sebebı ile boşanmalanna,
2.920.000.-TL. bakıye karar harcının davalıdan tahsılıne, 26.920.000 -TL. yargılama gıdennın davalıdan alınarak da\acıya verilmesıne dair verilen
karar temyizi kabil olmak ûzere karar verilmiştir Davah Hilmi Bıçıcı'ye e^'\^
elce ılanen tebligat yapılmış olup bu kez de mahkeme karan ılanen dava-
lıya tebliğine karar venlmış olduğundan ışbu ılanın gazetede yayımlandığı tarihten 7 gün sonra davah Hilmı Biçıci'ye tebliğ edılmış sayılacağı belır-
lenen kanuni süre içinde yasal yollara başvurulmadığı takdırde karar davah yönünde kesınleşeceğınden davah Hilrnı Bıçici'ye karar yenne kaım ol-
mak üzere ılanen tebhğ ofunur. 05.08.2003 Bas.n: 39576
_
PENCERE
Takıyye mi Yapıyor,
Değişti mi?..
Takıyye "zorlayıcı bir neden karşısında Müslü-
manın gerçek kimliğini ve niyetini gizlemesi" an-
lamınageliyor; Kuran'datakıyyeye ilişkin ayeti ün-
lü Taberi şöyle yorumluyor:
"Bir kimse zorianırsa ve düşmanlanndan kurtul-
mak için, kalbi karşı çıktığı halde diliyle küfrü ka-
bul ederse ona ceza gerekmez. Çünkü Allah kul-
larını yüreklerindeki inanca göre yargılar."
Bir vakitler -daha AKP ortadayokken-Necmet-
tin Hoca takıyye yapmakla suçlanmıştı.
Diyorlardı ki:
- Siz Hoca 'nın lafına bakmayın, gerçek niyeti ül-
keye şeriat düzenini getirmektir.
•
Recep Tayyip ve arkadaşları yeni bir parti ku-
runca takıyye suçlaması sürdü; bu kez AKP'liler pay-
larına düşeni aldılar:
Tayyip ve takımı takıyyeci!..
AncakAKP iktidan ele geçirince bizim medyanın
rüzgâr gülleri yalakalığa başladı; şimdi moda olan
görüş:
- AKP değişti, artık Islamcı değil, muhafazakâr
demokrat oldu!..
Pekı, takıyye yapmadığı ne malum?..
•
llginç bir tartışma değil mi?..
Batı'da böyle tartışma yok!..
Çünkü Hazreti Isa Hıristiyanlara zora düşünce
"takıyye yapın" dememiş; Romalılar Isa'nın yan-
daşlannı aslanlara yem olarak atarlarken bile za-
vallıların aklına takıyye gelmemiş...
Ama Islamda takıyye meşru!..
Şeriatın ahlak ya da etik anlayışında takıyye ca-
iz görülüyor...
Şimdi AKP diyor ki:
- Ben değiştim!..
Gerçek mi?..
Yoksa AKP'nin başındakiler takıyye yapıyorlar
da bizi ketenpereye mi getiriyorlar?..
•
Islamcı takımından Necmettin Hoca Başbakan
olunca ne yapmıştı?..
Şeriatla yönetilen ne kadar Müslüman devlet
varsa ziyarete koşmuştu...
Saftı Erbakan Hoca, takıyye yapmadan zamiri-
ni ortaya koymuştu...
Recep Tayyip ne yaptı?..
Hoca'nın başına gelenlerden ders aldı; daha
Başbakan olmadan Amerika'ya koşup Bush'un
karargâhında dünyanın en güçlü başkanından ica-
zet almayı güvencesi için öngördü...
Takıyye mi yaptı?..
•
Bu işin içinden nasıl çıkacağız?..
2003 yılında Necmettin Hoca, Recep Tayyip'ten
daha içtenlikli ve daha saf görünüyor, zamirini ol-
duğu gibi ortaya koyuyor...
Recep Tayyip yaman mı yaman, gözleri velfecri
okuyor, "değiştim"diyor; ama Kuranı Kerim'in Nahl
sûresinin 106'ncı ayetine göre takıyye mi yapıyor?..
Eyleminden anlayacağız.
VEFAT
ÖMER GÜNER'in annesi. HAÜME GÜNER'in
kayınvalidesi, ÜRÜN ve İSMAİL GÜNER'in babaannesi
İSMET CÜNER i
kaybettik. Cenazesi bugün Uıia (Izmir) Çarşı Camii'nden
öğle namazını müteakiben kaldmlacaktır.
AİLESİ
BAŞSACLICI
Uçan Süpürge Genel Koordinatörü
HALİME GÜNER'in kayınvalidesi
İSMET CÜNER
vefat etmiştir.
Başsağlığı dileriz.
UÇAN SÜPÜRCE ÇALIŞANLARI
Cumhuriyet
k ı : a p ı a r ı
Necati Cumalı
SUSUZ YAZ
14.BASKI
ÇIKTI
Suyun paylaşımı ekseninde cereyan eden; fonda kırsal
geleneklenn sorgulandığı "'Susuz Yaz". sınemaya
uyarlandığında, hâlâ Türk sınemasımn en iyi 10 filmi
arasında sayıhnasını sağlayan bir başan elde etti.
1964 yılı Berlin Film Festivali'nde büyük
ödül Altın Ayı'yı ülkemıze kazandırdı.
** CumhUPİyet Çag Pazarlama A S TürkocaSı Cad No 39 4I
^ kitap kulûbü (34334) Cagaloglu-lstanbulTef(02l2)5l4 0l 96
Türkjye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük
Bizim Cazete
Ülke sorunlanna ılişkın raportarıyla, araştırmalanyta,
köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivıl toplumlann gazetesi.
Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0212.51106 75