Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 2003 ÇARŞAMBA
DIZI
Necip Fazıl, şeriatçı bir Kürt devleti kurmak için ayaklanan Şeyh Sait'i şöyle tanımlıyordu:
Oyunagelmişcahildin adamı
Yakın tarihimizle ılgili
olaylan araştıran ve
bu konuda resmi ta-
rihletesdüşen Nedp Fazıl'ın ko-
nuyla ılgili gösterdıği belgeler,
bilırkişi olarak seçilen tarihçi-
ler tarafından gayn ciddi bulu-
nuyor. Gerçekten de Necıp Fa-
zıl bırçok olayı (Şeyh Sait,Vah-
dettin ve Menemen Olayı) irde-
lerken ya duyumlan ya da rejım
muhalifı şahsiyetlerin kınle yaz-
dığı anılan "kuvvetü vesika" diye
sunuyor.
Elindeki yazıh vesikalan da ter-
sinden 'okuduğunu' yine "Vahdet-
tin" davasında bilirkişi olan Doç.Dr.
Seçfl Akgûn 1980'de mahkemeye
sunduğu raporda açıkça belirtiyor:
"Kitabın ana teması Kurtuhış Sa-
vaşı'na başlamayı illdn kimin dü-
şündüğü çerçevesinde işlennıiştir.
Ajnca Yazar 179. sayfada Vahdet-
tin'in Atatürk'e altın kesesinden 30
Bra verdiğini öne sürmektedir. Kal-
dı ki, Vahdettin'in Türkiye'den ka-
carken yanında oMuğu söylenen 150
bin Kra para>ı "bahşış parası" ola-
rak nitelendirmektedir. Dolayısryle
Vahdettin'in Mustafa KemaTe ver-
diği mmet olunan 30 lira büyük bir
meUağ sayümamabdır.
Cayri clddi kanıtlar
Yazarm yapıtlannın çoğunluğu
şiir ldtaplan, roman türünde edebi
eserierdir.. Bir şair muhayyiksiyle
rivayete dayalı söylentikri geliştire-
rek ortaya koyduğu bu khabm ver-
diğjmiz örnekkrk görüldüğü gibi
biBmseDiktençokuzakokluğu fark
edilmektedir.
~Kitapta kamtianmaya çalışılan,
Atatürk'ün Anadolu'ya geçişinde
Vahdettin tarafından görevlendirü-
diği bilinen bir gerçektir... Bizzat
Atatürk'ün ifadesiortada iken baş-
ka kanıtlar ortaya sürmek, yazarm
Atatürk'e olan hoşnutsuzluğunu pe-
kiştirmekten başka bir işe yarama-
maktadır. Bu tarihsel gerçekler.da-
ha sonra Mustafa Kemal ve arkadaş-
larmın Vahdettin tarafından idama
mahkûm edilmesi, Kuway-ı Milli-
ye'yekarşıörgütknen HilafetOrdu-
sugerçeğini, Vahdettin'in Kurtuhış
Savaşı'm engelleme çabalannı ve
Vahdettin'in düşman kuvvetlerine
iltka etmesi gerçeğini değiştirme-
mektedir. Bu konularda Vahdettin'i
suçsuz göstermekiçin yazann orta-
ya koyduğu hususlar ise doyurucu
olmamaktadır.
„ Yazar, Vahdettin'in UhısalKur-
tuluş Savaşı'nın önderi olduğunu
V
Necip Fazıl:
Zıt kutuplann
c inürşidf
MİYASEİLKNUR 3
Kahdettin
davası nda bilirkişi olan
Doç. Dr. Seçil Akgün 'ün
deyimiyle, "Bir şair
muhayyilesiyle rivayete
dayalı söylentileri
geliştirerek tarihsel
gerçekmiş gibi ortaya
koyan " Necip Fazıl,
Şeyh Sait isyanı
hakkında şunlan yazar:
Şeyh Said 'in Ingilizlerin
adamı ve müstakil
Kürtlük ideali peşinde
olduğıı şeni bir
yalandır... O, dini
zedelenmeye doğrıı
giden bir Türkgibi
hareket etti ve
neticelerini hiç
düşünmeden kendi öz
hükümetim, Ankarayı
toslamava davrandı.
öylesine derinine işlemeye çahşnuş-
arkibunukanıüamakiçin 11 "kati
vesika" ortaya koyarak bunlann
açıklamasuu yapmaya çahşmakta-
dır. Bu \ esikalann kat'ih'ği ve belge-
selligj konusunda kitaptan şu ör-
nekleyetinmekistiyorıım: 'Vesıka-
lann en ehemmiyetlisi Şeyhühslam
Mustafa Sabri Efendi nin Mısır'da
basılan esendir. Ben bu eseri gö-
zürnle görmedım ve ıçınden hıçbır
parçaya aslı ve tercümesiyle şahit
olmadım."
Takdirbuyuruhır Iti, büyükbir kıs-
rm bu gibi cümleieri kapsayan 3-4
basılnuş eser ve eser sahiplerinin gö-
rüşlerinden oluşan, üstelik bu kay-
naldar hakkında da yeteri kadar bi-
limsel aydınlatma yapmayan bir ki-
tap, bUünsel bir eser olarak nitelen-
dirilemez. Tarihselaçıdan gayri cid-
dkür."
"Üstat" Necıp Fazıl, Cumhuri-
yet'ın ilk yıllanndaki gericı ayak-
İanmalann faillerinı tanımlarken
aynı şablonu kullanıyor: "Din ba-
ğnnhsıohnaktan öteye suçjanbulun-
mayan zavalh, masum \e yapüğıişin
sonunu hesaplamayacak derecede
cahil güruh..."
Necip Fazıl'ın
penceresinden Şeyh Sait
Cumhunyet dönemınde ılk bü-
yük ayaklanma Şeyh Sait İsyanı ol-
du. Laik cumhunyetı yıkarak yeri-
ne şeriat esasına dayalı bir Kürt dev-
leti oluşturmak ıçin ayaklanma baş-
latmakla suçlanan Şeyh Sait de, Ne-
cip Fazıl'a göre dinıne bağlı ve ak-
lında ayaklanma fikri olmamasına
karşın cehaleti nedenıyle hükümet
kuvvetlen tarafından ayaklanmaya
zorlanmış ve oyuna gelmiş cahil bir
dın adamı. Şair, Şeyh Sait olayını
şöyle yorumluyor:
"Şeyh hadisesinin iç yüzü, en titiz
incelemelerinıize göre şöyledir:
O taraflarda Şeyh Said isimB, ba-
ûni irşad ve tasamıf ehüyeti son de-
rece şüpheli. Nakşi şeyhi olduğu id-
diasında, daha ziyade muhitini sevk
ve idare siyaseti ve sanh üstü güdiim
dehası bakımmdan hünerti, zengin
vebüyüknüfuzlu bir ağa vardır. En
büyük meziyeti olarak bu adam şe-
riatbağhhğmda müstesna bir şkldet
ve hiddet sahibidir. Fakat bu şiddet
ve hiddetin kullanılacağı yeri ve de-
receyi tayin edebilme irfanından
mahrum...
tşte bu adam, Allah ve Resulüne
bağh her ferdin hak vermesini ge-
rektirici bir ruh hakti içinde. son-
rasuu görmeksizin. daha 1925'in ilk
HMETEMÎN YALMAN'IN VURULMASI
Asıl tahrik sahibi
YalmanJ
dm
ADÎR NADÎ ÎLE POLEMÎK
N
ecip Fazıl, sadece CHP'
ye muhalefet yapmıyor,
Vatan ve Cumhuriyet
gazeteleri ile de polemiklere
ginyordu. Özellikle Vatan
gazetesinin Başyazan Ahmet
Emin Yahnan'la giriştiğı
polemiklerde hakaret ve tehdit
içeren eleştirilerde bulunuyordu.
22 Kasım 1952' de Malatya'da
Yalman vurulunca, Necip Fazıl,
azmettinci suçlamasından
yargılamp yine hapse girer.
Şair, bu olayla ılgili şu
değerlendirmeyi yapacaktır:
"Asıl tahrik ve tesir sahibi, eğer
kendisini yaralayanlar birkaç
münfail ve gafil müslüman ise,
bizzat Ahmet Emin Yalman \ür.
Yani ben, sırf müslüman ve
gerçek Türk okhığum için
kendisinden nefret duy uyorum
da, niçin binlerce ve milyonlarca
müsiüman ve gerçek Türk, aynı
nefreti kendi başlanna, için için
sırf onun fikir ve hareketleri
yüzünden beslemiş olmasın?"
Necip Fazıl, aynca böyle bir
hadisenin bütün ümidini
bağladığı Adnan Menderes'i
müşkül durumda bırakacağını
ve Menderesin kendısine
uzatacağı elinı çekmesıne
neden olabileceğinı belirterek
iddialann temelsizliğıni ıspata
çalışır. O olayda hiçbır tesiri
bulunmadığmı söyleyedursun,
Ahmet Emin'ı vuran Hüseyin
Üzmez kendisiyle yapılan bir
söyleşismde "Mürşid
r
'inin
söylediklerini tekzip edıyor:
Ahmet Emin Yalman.
"Ahmet Emin Yahnan'ı ben
vurdum. O zaman Başvekü
Adnan Menderes Malatya'
daydL Biz 6 kurşunu onun
ayakları dibine serdik. Fakat
bunda üstadın yazılannın
bü>ük etkisi olmuştu. Diyordu
ki: 'Bir davanın büyüklüğü o
davanın toprak üstüne döktüğü
kan lekelerinın büyüklüğü ile
ölçülür Bu cümleyi okuduktan
sonra iki gün uyuyamadım.'"
Suikast öncesinde şairin Büyük
Doğu 'da Yalman'la ilgili
yazdıklan dikkate değer.
"Ahmet Emin Yalman'm höt
demeden yüregine indirdigimiz
gün...Gerçek inküap başlamış
olacakür."
Süper mürşidlik
haddim değil!
rslami çevTeler tarafından
mürşıd kabul edilen ve
kendisini bir davanın lıden
gıbı gören Necip Fazıl'a
Cumhunyet Gazetesı
Başyazan Nadir ÎVadi de bir
isim takar: "Süper Mürşid"
Cumhuriyet gazetesinde Necip
Fazıl'la ilgili yeralan kimı
haberlerde "Süper Mürşid"
takma adı kullanılarak alay
edilir. Buna fena halde
bozulan Necıp Fazıl, cevap
vermekte gecikmez:
"Kalemimden yediği darbekr
ta kuyruk sokumuna kadar
işlemiş bir gazete, hiç olmazsa
biraz eter koklayıp acısım belli
etmeyen bir eda takmacağı
yerde, benim bahsim oklu mu,
bir travma tesiri ile çığhk
bastığmm ve saçlannı
yolduğunun farkmda olmadan,
söziinı ona bu lakap oyununa
girişir ve bana şöyle der:
-Süper Mürşıd!
AyoL, siz benim kendi kendime
mürşit dediğimi ne \akit
duy dunuz ki. bir de buna
Süper ilave ediyorsunuz?
Estağfinıllah efendim. Mürşid
olmak kim. ben kim!..
Mürşid, İslamiyette, fertieri
büyük ıstıfaya ve ilahi marifete
götüren, Allah'da fani olmuş ve
nefsaniyeti kahnamış
muazzam kahraman tipidir.
tnsanoğlunun yaraöhş sırnnı
tahakkuk etmiş olan bu kamil
kimseler yanında ben Mürşid
Nadir Nadi
değil, Mürid bile olamam.
Benim yapOğım. bu ebediyet
süvarilerinin büyük kervamna
topal ayağıyla kaolmış bir
köpekçik rolüdür.
Fakat bu köpekçik rolü öyle
üstün bir makamdır ki, onu
çerçevelemeye küfür
yobazlanmn beyııinde
müsamaha yoktur. Fakat bilin
ki haküd mürşidlerin benim
gibi köpekçikleriyle sizin
kahramanlaruuz arasında.
haküd mürşidle hakiki köpek
arasmdaki fark vardır!..'
Yarın: Topkapı 'da
tahrik suçlaması
basamaklannda olup bitenlerden
üzgün ve rejime o zamandan küs-
kündür. İşte bu adam, çevresinde
düğün davetüleri olarak300-500 at-
h, Piran köyünde kardeşi Şeyh Ab-
dürrahım'in konağına iniyor. Top-
luluk içinde kendisinin faıİanda ol-
madığu jandarma tarafından ara-
nan birkaç adam öldürme mahkû-
mu vardn*™ Jandarma vaziyeti öğ-
renip de Piran'a bir baskın yapma-
ya geünce bunlar hep birden Piran-
lı mahkûmun c\ine çekih'p siper ah-
yoıiar. Jandarma kolunun başında-
ki subay ga>et akıllı bir hareketk
Şeyh Said'in karşısına çıkıyor ve
mahkûmlann kanuna teslimi için
Şe> huı vasıta olmasını rica edi>or.
Şev hin karşıhğı gayet ince. zarif ve
anlayışhdır:
Herşey mahkûmlar
yüzünden!
-Hoş geldinız, safa geldınız! Is-
teğinızde haklısınız! Şu var ki. biz
şimdi dünya saadetini kutlama tö-
reni içındeyız. Bu vaziyette bıze ka-
tılanlan teslim obnaya zorlayama-
yız. Şu gördüğünüz silahlı kalaba-
lık da buna razı olmaz Bir hadise
çıkabılır. Buyurun, sız \e askerle-
riniz de bıze mısafır olun. hep be-
raber yiyıp ıçelim.. Düğün bitip biz
de buradan aynlmaya, kalabalık da-
ğıhnaya başlayınca onlan alıp gö-
türün! Hatta o zaman mahkûmlan
elimle teslim etmenın çarelerini dü-
şüneyım
1
Jandarma subayı bu haklı teklifi
kabul etmiyor, mahkûmlann sığuı-
dığı evi kuşatıyor ve neticesi nıa-
lum™"
Necip Fazıl, olayın anlattığı şekil-
de cereyan ettığını tasdiklemek ıçın
yine vesika dıye duyumlara başvu-
ruyor:
"Bu güne degin hiç kimsenin duy-
madığı,bihnediği,merhum Van me-
busu tbrahım Ar\ as'tan dinlediğim
ve o muhitin birçok yaşh adamına
te>id ettirdiğûn bu gerçek, işin bü-
tün ruhunu ifşa edici ve başh başı-
na muhkem bir tez beUrtici mahi-
yet arzeder ve bümeyerek de olsa
Şeyh Said'inisyananasılitiküğiniacı-
ğavurur.
Ankara'yı toslayan ;eyh
Şimdi en ince bir nokta:
Şeyh Said vak'a üzerine Vilayet
merkezine bizzatgidip durumu izah
edeceği yerde, yüksekbirdağ tepe-
sindeki köyüne çeküiyor ve üzerine
hükümet kırvvetîeri yüklenince, bes-
kdigi ruh haleti yüzünden, kendisi-
ni karşı koyma ve isyana geçme ha-
reketine mecbur ve memur sayıjor
ve gümbürtü kopuyor.
Şeyh Said ayaklamşı bütün vata-
na şamil gösterilecek, hadiseye dış
düşman tahrikkriyle alakalı mana-
lar verilecek, kısmi seferberük ila-
nma kadar gidih'p bütün ohavatide
omuz üstünde baş ve taş üstünde taş
bırakümayacak; ortahksindirilince
de neleryapdacağı, ne devrimlereyol
açdacağı görülecektL
Öyle oldu; Meclis'te 'ben Müslü-
manı Müslümana kırdırtmam!' di-
yen .'Mı Fethi Bey'i düşürdüler, ismet-
siz Ismet Paşayı hükümetin basına
geçirdiler ve haydi büsbütün sıkışo-
nlan, şimdiki adh'ye sıkı yönetinı.
haydilasmi seferberlik, haydi 'Hıya-
net-i Vataniye Kanunu'na ek, 'dıni
alet ederek zihinleri kanştırma ha-
reketine ginşenlerin vatan haıni sa-
yılacaklanna" ait madde, haydi şu.
haydi bu; ve peşinden meşhur' Tak-
rir-ı Sükun Kanunu'^uzurvesüku-
nu sağlama ismi aranda gık demeyi
yasaklmicı hükümler ve onun arkâ-
smdan İstiklal Mahkemeleri ve %ic-
dan törpüsünicezulüm fermanlan-.
Isteseydl sınıra giderdi
Şeyh Said'in tngUizlerin adamı ve
müstakil Kürtlük ideali peşinde ol-
duğu şeni bir yalandır. Oyle olsaydı
ilk başanlanmn ardından cenup is-
rikamerinde sınıra doğru sarkar,
Irak Kürtleri ve İngüizlerle irtibat
kurarve davasına belli başh bir çev-
re içinde girişirdL O, dini zedelen-
meye doğru giden bir Türk gibi ha-
reket etti ve neticelerini hiç düşün-
meden kendi öz hükümetini, Anka-
rayı toslamaya davrandı. Bu davra-
mşm sakameti yanında samimiyeti
açıkür ve Şeyh Said'e Mahkemede
vereceği cevaptan da anlaşılacağı gi-
bi, Kürtlükgayreti ve Ingilizlerle ir-
tibat ziDeti isnat etmek \icdansiz-
hktir."
Yarın: Menemen olayı
AVRUPA'DAN
GÜRAY ÖZ
Sıkıntının Kaynağı
Almanya'da hükümet ekonomik durgunluğu
yenmenın birçaresını bulamadı. Muhalefetin deye-
şil ışık yaktığı, vergilerde indirim yoluyla ekonomi-
ye bir canlılık kazandırma projesi işe yarar mı bil-
mem. Euro'nun dolar karşısında değer kazanma-
sı, ilk başlarda tıpkı şu sıralarda Türkiye'de dola-
nn değer yıtinmesinin, lıranın değer "kazanması-
nın" kimilerinı sevindirdiği gibi Almanları sevindir-
mişti. Sonra kazın ayağının öyle olmadığı, Eu-
ro'nun daha fazla değerlenmesinin zaten bir dur-
gunluk içinde olan Alman ekonomisıni daha da sı-
kıntıya sokacağı anlaşıldı.
• • •
Herkesin sıkıntısı kendine mi?
Bu sıkıntılann arkasında küreselleşmenin çare-
si bilinmez dertleri mi var?
Bütün bu sıkıntıyı anlayabılmek, kavrayabilmek
için bunalımın arkasında. küreselleşmenin yapısal
sorunlanyla, neoconlann, yeni conilerin çok cep-
heli savaşını aramak gerekmez mi? Sakın Avrupa'nın
sıkıntılannın arkasında da bu çok cepheli savaş ol-
masın?
Diyorlar ki, Sovyet sıstemınin çözülmesinden
sonra ABD azgınlaştı. Iktıdan bırtür postmodern
darbeyle 150 oy farkıyla ele geçiren yenı conıler,
11 Eylül'ün verdiği hızla Afganistan'a, heveslenni
alamayıp Irak'asaldırdılar. Yine belgelere dayanıp
diyorlar ki, yeni conilerin nıyetı, tek kutuplu bir
dünyanın hegemonu olmaktır. Bu tek kutuplu dün-
ya Avrupa'yı vurmaz mı?
Vurur. Zaten fena halde vuruyor.
• • •
Ama yine tarih okuyanlar, tarıhi doğru okuyup
doğru değeriendırenler, "hegemon devlet bu he-
gemonyayı yüzyıllara yayamaz, hep aynı et-
kinlikte ve derinlikte sürdüremez" dıye yazıyor-
lar. Modern, ultra modern sılah ve teknolojiyle,
ama bir önceki yüzyılın emperyalıst yöntemleriy-
le dünyanın başına çöreklenen ABD, hegemonya-
sını ne kadar sürdürebilir?
Afganistan'da kendi yetıştırdiğiTaleban'ıyendi-
ğini, demokrasiyi yerleştırdiğini ıddia eden ABD'nin
kimseyı yenemedığını, demokrası falan getireme-
dığini, Taleban'la gızli gızlı masaya oturduğunu
gazeteler açık açık yazıyor. Irak'ta ise ışgal kuv-
vetleri her gün bir ıkı kayıp vermeye başladılar. Ne
Afganistan'da Usame bin Ladin, ne de Irak'ta
Saddam yakalanabıldı.
Irak bataklığı ABD'yi her geçen gün biraz daha
ıçine çekıyor.
ABD ile gerılen ilışkıleri düzeltmek ıçin çabala-
yanların, Türk askerini ABD Büyükelçisi Pear-
son'ın deyimiyle "sorunlu bölgeler"e gönder-
mek ıstedıklen, yeni bir tezkerenin Meclıs'e gele-
ceğı söylenmeye başladı.
Anlaşılan yeni conıler, sorunlannı bizdeki "yeni'ler-
le çözecek, Irak'ta uzun süre kalmanın yolunu böy-
le bulacaklar.
• • •
ABD, Avrupa'da, Ortadoğu'da ve Asya'da hiç
sevilmeyenler listesınde bırinci sıradadır. Kabada-
yı silahlı emperyalıste karşı hemen her yerde bir
direnış, bir itıraz, sert bir eleştirı gündemde. Avru-
palılann canı sıkılıyor, Iraklılar işgale karşı, hava
saldınsı altında gösteremedikleri direnışi göster-
meye başladılar. Amerikan halkında yenı conilerin
kredisi düşmeye başladı. Ingıliz başbakanının du-
rumunu ise hiç sormayın. Yalanı yalanla kanıtla-
maya kalkışan Blair'in durumu kötü.
Ama solculann, demokratlann durumu da pek
iyı sayılmaz doğrusu. Solda şaşkınlığın ürün ver-
meye başladığı, "Bundan sonra antiemperya-
list hareketin bayraktannın, öncü gücünün ide-
olojisi din olacaktır." diyenlerın sayısı artıyor.
Yapmayın arkadaşlar.
Küresel çağımızın da önü, arkası, iticisi, çekici-
si sınıfların duruşudur. Kapitalizmden arınmış im-
paratorluklar, tekellerden bağımsız emperyalistler
yoktur. Dindar insanlar antiemperyalıst olurlar, ama
din antiemperyalizmin ıdeolojısı olamaz. "Geçen
dönemde antiemperyalizmin ideolojisi milli-
yetçilik olmuştu, şimdi neden din olmasın?" di-
yenlere "eyvah ki eyvah!"tan başka dıyecek söz
bulamıyorum. Yalnızonlara değil, Irak'ta ışgal kuv-
vetlennın kurduğu hükümete katılan Komünist
Partısi'ne de "vah ki vah, vah!" tan başka ne
denebılir?
e-posta: guray.oz " cumhuriyet.com.tr
ANMA
AGÂH HÜN
Seni özlüyoruz.
ZEYNEP - AHMET
istanbul üniversitesi
Lozan Banş Antlaşması 80. Yılı Programı
1. Gün: 23 Temmuz Çarşamba
Lozan Antlaşması nın80 Yılı nedenıyle, İstanbul Üniver-
sitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal ALEMDAROĞLU. Düzen-
leme Komrtesı ve unıversıte measuplan ta
r
afından İs-
tanbul Unıversıtesı Merkez Kampusu ndakı Ataturk ve
GençlıkAnıtı'na 23 Temmuz Çarşamba gunü saat 10.30'da
ve aynı gün Lozan Konferansı Baş Delegesı ve Dışışlen
Bakanı femet Paşa nın (İNÖNU) Maçka'dakı heykelıne
saat 12.00 de şukran çelengı konulacaktır.
2. Gün: 24 Temmuz Perşembe
Lozan Antlaşması nın 80 Yılı dotayısıyla CuTihurbaşka-
nımız Sayın Ahmet NecdetSezerve KKTC Cumhurbaş-
kanı Sayın Rauf Denktaş n onurlandıracağı toptantı I.U.
Fen Fakiütesı Ord. Prof Cemıl Bılsel Konferans SaJonu'nda
24 Temmuz Perşembe gun j saat 15 30'da gerçekleşt-
rilecektir.
Prof. Dr. Yıldn Kenter ve arkadaşlannın 10 Kasım Ora-
toryosu nu sunmalanyla başlayacak olan toplantı, Doç.
Dr. Mesut Hakkı Caşın n "l'stıklalSavaşı'ndan Banş Ma-
sasına". Oktay Ekşi'n n "Lozan Konferansı 'nda Dünya
Basırı" ve llhan Selçuk un "80 Yıl Sonra Lozan ve Med-
ya' konulu konuşmaiarı ve T.C. Dışışlen Bakanıan Ha-
luk Bayülken, Mümtaz Soysal, Murat Karayalçtn, Şük-
rü Sina Gürel ve Kıbns Dışışlen Bakanı Tahsin Ertuğ-
ruk)ğlu
(
nun Lozan Banş AnHasması'nı değeriendırme-
len ve kokteyl ile sonlanacaktır
İstanbul Üniversitesi Basın ve Halkla ilişkiler
lletişim için: 0 212 440 00 00 /10054