Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 HAZİRAN 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
J\_ U J-j J. LJ J \ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAYAKIN
'BeyazAdamcılık' OyunuLTrabzon'un sisli daglanndaki
mısır tarlalan, oyuncakçı dükkâ-
nından farksızdır köy çocukları
için. Mısır koçanından yapılan be-
bekler kız çocuklann kollannda
uyutulurken, erkek çocuklar mısır
püskülünden bıyık ve saç yaparak
komik olma yanşına girişirler.
Mısın elinde oyuncak yapan ço-
cuklardan biri olarak, ben, Kızıl-
derili çocuklann da aynı oyuncak-
la oynadıklannı bilemezdim. Mı-
sır koçanından yapılan bebekler,
Amerika yerlileri tarafından kutsal
törenlerde de kullanıhrdı. "Atlı
Uluslar" olarak da anılan Iraqu-
ois yerlileri bu bebekleri rüyalara
karşılık olarak yaparlardı. Mısır
bebekleri tören sonrasında rüya-
daki kötü ruhu kovmak amacıyla
kınlırdı.
Meksikalılar, ilk atalannın ça-
murdan yapıldığına inanırlar. Ne
var ki, Tannlann yarattığı ilk ça-
mur insan güçsüz olduğundan da-
ğılıp yok olur! Bunun üzerine Tan-
nlar, kocaman bebekler yaparlar
tahtadan. Onlar dayanıklıydılar a-
ma kuruydular; içdünyalan, amaç-
lan yoktu. Tannlar üçüncü olarak
mısırdan bir erkek ve bir kadın ya-
parlar. Bu sefer doğru malzemeyı
bulmuşlardır!..
Kızılderilıler de, "Beyaz
Adam""' gibi, ilk ınsanın çamur-
dan yapıldığını düşünmüşler ama
sonradan bundan vazgeçmişlerdir.
tster çamurdan olsun, ister mısır-
dan, yapılan bir oyuncaktır!.. Ve
bu inanç, çocuklann ellerinde ya-
şatılmaya devam etmektedir. Dün-
yanın birçok kültüründe, oyuncak
bebegin dinsel amaçlı olarak kul-
lanılması, tüm yaratılış efsaneleri-
nin çocuk oyunlannı gözlemleyen
büyükler tarafından çıkanldığını
mı gösteriyor yoksa!?
Kızılderili çocuk oyunlan
Iraquois yerlilerinde de, mısır-
dan yapılan oyuncak bebek inan-
cı yayguıdır. Derler ki, zamanında
farklı şeyler yapmak isteyen bir
kız varmış. Ayakkabı, sepet, ya-
tak gibi şeyler yapmaktan usandı-
ğı için bir gün rutmuş, bir sürü in-
san yapmış mısır koçanlanndan.
Bunlar, tüm dünyayı dolaşacak ve
Iroquois kabilesine kardeşlik ve
mutluluk getireceklermiş. Bebek-
lerden bir tanesinı güzel, ama çok
güzel yapmış. O da, kendısıni bir
su birikintisinde görünce çok gu-
rurlanmış, öbürlerine küçümser
bir bakış atmış. Onun bu tavn tüm
kabileyi üzse de, oyuncağı yapan
kız, hiç önemsememiş bu durumu.
Üstelik, Ulu Ruh'un uyanlanna
dakulak asmamış. Sonunda, ağaç-
lar ve kuşlarla konuşamama ceza-
sına çarptınlmış. Verilen ceza yal-
nızca bu olsa iyi; sonsuza kadar
yeryüzünü dolaşmaya ve yüzünü
yeniden kazanmaya mahkûm edil-
miş. Kızılderililerin oyuncak be-
beklere yüz çizmemesinin nedeni
olarak bu öykü gösterilir.
Kızılderili çocuklann çok çeşit-
li oyuncağı olduğu söylenemez.
Kız çocuklar kendi yaptıklan ça-
dır, bebek ve yatak gibi oyuncak-
larla, Beyaz Adam'ın deyişiyle
"evcilik" oynarlarken, erkek ço-
cuklar ok, yay, zıpkın gibi av araç-
lannın oyuncağını yaparlar. Oyun-
lar, hem eğlence, hem de hayatta
kalabilmeleri için öğrenmeleri ge-
reken davTanışlann toplamıdır. A-
ma bunun yanında top, topaç ve
geyik boynuzundan yapılan ve
de üfleyince ses çıkaran oyun-
cak bir müzik aleti de yok değil-
dır.
Dakota Sioux kabilesinden
olan tıp doktoru Charles Ale-
xander Eastman, çocuklu-
ğunu anlattığı "Kızılderili-
nin Çocukluğu" adlı kita- » o
bında, oyun ve oyuncaklannı -'
da anımsar: "Oyunlarımız,
halkımıza özgü yaşam biçi-
mi ve adetlere göre şekilleniyor-
du; aslında büyüdüğümüzde
bizden beklenenlerin alıştır-
masını yapıyorduk. Oyunla-
rımız atıcılık, koşma ve at
yanşları, yüzme ve babala-
rımızin taktiklerinden oluşu-
yordu. Çamur topları ve sö-
ğüt dallanyla yalandan sava-
şır, lacrosse oynar, arılara
saldırır, kar okları atar (yal-
nızca kışın kullanılan oklar-
dı bunlar) ve hayvanların
kaburgaları ve de bufalo
kürkleri üzerinde buzda
kayardık."
Kızılderili çocuklann kışın kı-
zaklar yapıp kaymaları, onlann
Türklerle akraba olduğunun bir
başka kanıtı mıdır? Çünkü Türk-
ler, Benng Boğazı'm geçerken so-
ğuk iklimle karşılaşmışlar ve yap-
tıklan kızaklarla buzlar üzerinden
kayarak Amerika'ya geçmişlerdir.
Yerlilerin, kızak kaymayı bilmele-
ri onlara biz Türkler-
den kalma bir mi-
rastır. Üstelik, Kı-
zılderili çocuklar
kızak kayarken tıp-
kı Türk çocuklar gibi
gülmekte, neşe içinde
çığlıklar atmaktadır.
Yukarda yazdıkla-
nmızın ciddiye alı-
nır bir tarafı olamaz
elbette. tnsanın her yer-
de aynı insan, karın her yer-
de aynı kar olması, kızağın
birbırinden habersiz kültür-
lerde ortaya çıkışını hiç de
sürpnz bir benzerlik yapmaz.
Ne var ki, Amerika yerlileriy-
le Türkler arasında bizim yap-
tığımızdan çok daha saçma
yollarla benzerlikler kurulma-
ya çalışılmış ve Kızılderilüer-
le "kuzen" olduğumuz, 1940
yıllannda Nazi hayranı olmak
tan yargılanan kimi "Tu-
rancı'Mar tara-
fından kanıtlan-
mıştır!
Eastman, Kızılderili çocuklann
oynadığı ilginç bir oyundan da ha-
berdar eder bizleri. "Biz de ara-
mızdan birkaç kişiyi beyaz ça-
murla boyuyor ve onlara huş da-
hndan yapılmış şapkalar giydi-
riyorduk. Sakal niyetine çenele-
rine bir kürk parçası bağlıyor
ve elimizden geldi-
ğince kıyafetlerini
değiştirmeye çalışı-
yorduk. Huş ağacı-
nın kabuğu beyaz
adamın gömleği
yerine geçiyordu.
Satacaklan mal-
lara gelince, şeker niye-
tine kum, kahve niyetine ya-
bani tohumlar, çay niyetine
kuru yapraklar, barut niyetine
ezilmiş toprak, kurşun niyetine
çakıltaşları ve tehlikeli 'ruh su-
yu' niyetine de saf su kullanıyor-
duk. Bu malları sincap ve tavşan
kürkleriyle ve de küçük kuşlar-
la değiş tokuş ediyorduk."
"Beyaz Adamcılık"tır, Esat-
man'ın anlatttğı oyunun adı. tlginç
olan. Kızılderili çocuklann oyun-
lannda savaş ve şiddet olmaması-
dır. Beyaz Adam'ı bile kendileri-
ne saldıran, köylerini yakan, yı-
kan "vahşiler" olarak görmezler
oyunlannda; "beyaz" ohnak de-
mek, mal satan, ticaret yapan in-
san olmak demektir!.. Oysa, be-
yaz adamın çocuklannın oynadı-
ğı "Kızüderilicilik" oyununda
Amerika yerlileri öldürülmeleri
gereken barbarlardır!.. Onlarla
karşılaşıldığında yapılacak tek
şey silahlara davranıp hiç acıma-
dan ateş etmektir.
Hiçbir zaman beyaz adam
olmayı istemedim kovboycu-
luk oyunlannda. Kovboy taban-
calanm oldu, onlarla fotoğraf da
çektirdim ama, saçlarıma tavuk
tüyleri taktığımda yüzüm gülüyor,
hele filmlerde gördügüm Kızılde-
rililer gibi bağırdığımda daha mut-
lu oluyordum.
Istanbul kovboya benzedi
Beyaz adamın "değiş, tokuş"
anlayışı ağaçların apartmanlara,
çimen yeşilinin asfalt karasına
dönüşmesine neden oldu za-
manla... Ve tstanbul, Kı-
zılderili kostümünden çı-
kanlıp, göğsünde yıldı-
zın parladığı bir kovboy
kent havasına büründü.
Tıpkı, Amerika'da "altına
hücum" diye bılınen on bin-
lerce göçmenin kıtayı istila et-
mesi gibi, "tstanbul'un taşı
toprağı altın" denilerek tarihi
kentın imar planlannı altüst ede-
cek bir kıyıma gidildi.
Bir okurumdan, Murat Bel-
ge'nin bir tekne gezısi sırasında,
Boğaz tepelerini kaplayan beton
binalan, saldırgan Kızılderililere
benzettiğıni duydum. Böyle bir
benzetme doğru olamaz elbette.
Istanbul'da tarihin, doğanın yok
edilme sürecinde Kızılderilıler,
yapılan bu katliamı görebilen, bu-
nunla da yetinmeyip eylem yapan-
lardır. Tıpkı Kız Kulesi'ni Şiir
Cumhuriyeti ilan edenler ya da
üçüncü Boğaz köprüsüne karşı çı-
kan Arnavutköylüler gibi... Ve ta-
bii, Sayın Belge'nin bizzat kendi-
si gibi.
Saçlanna tüyler takıp, sokaklar-
da ok atan çocuklar görülmüyor
artık Istanbul'da. Sahi, her kovboy
filminin sonunda, Kızılderilıler
kaybettiği için sinema salonundan
gözü yaşlı aynlan son çocuk ben
miydim!?.
CECILIA BARTOLI
Aya IrinVde
uluslararası
bir ses
Kültür Servisi - Uluslararası
tstanbul Müzik Festivali'nin bu
yılki en önemli konuklarmdan biri,
kuşkusuz, Cecilia Bartoli.
Bartoli, 31. îstanbul Müzik
Festivali kapsamında, bugün saat
19.30'da bariton Oliver VVidmer
ile Aya Irini'de bir konser
verecek. Roma'da dünyaya gelen
Bartoli, ilk eğıtımını, Santa
Cecilia Konservatuvan'nda aldı.
Sanatçı, aynı zamanda, ikisi de
şancı olan anne ve babası Silvana
Bazzoni ve Angelo Bartoli'den de
eğitim almaya devam etti.
Kariyerinin ilk yıllannda, Herbert
Karajan Daniel Barenboimve
Nikolaus Harnoncourt ile çalışan
Bartoli, ilk sahne performansında,
Hernoncourt yönetiminde
Mozart'ın 'Figaro'nun Düğünü'
operasında 'Cherubino'yu
seslendirdi. Bartoli, operalan
yanında, resital ve konserlerüıde
de başanlı bir çizgi izledi.
Resitallerinde, Barenboim,
Myung-W'hun Chung, James
Levine, Andres Schiff ve Jean-
Yves Thbaudet gibi ünlü
piyanistlerle çalıştı.
(0212 334 07 00)
On yıldır sürdürülen 'Çatal Çeşme Projesi'ne Eyüboğlu Koleji öğrencileri'nden destek
Kuru ama temiz bir çeşme
OZLEM ALTUNOK
Çatalçeşme Lions Kulübü, 10
yıldır yürüttüğü 'Çatal Çeşme
Projesi'ni bu yıl da sürdürüyor.
Adını bulunduğu semte ismini
veren çeşmeden alan kulübe,
bu yıldan itibaren Eyüboğlu
Koleji öğrencileri de destek
veriyor. Çatalçeşme Lions
Kulübü üyesi Tahir
Ertüzün'ün öncülüğünde
1550 yılından bugüne kalmış
Çatal Çeşme'yi temizliyorlar
birlikte. Önümüzdeki
yıllarda Istanbul'daki tarihi
çeşmelerin yanı sıra diğer
mimari yapılan da temizlemek
isteyen ekip, okulun sağladığı
malzemelerle geçen günlerde
Çatal Çeşme'yi eski haline
yakJaştırmaya çalıştılar
yeniden.
çalışma dlkkat
çeklyor
En büyük sıkıntılannın
çeşmenin üzerine yazılan
yazılan çıkarmak olduğunu
söyleyen Ertüzün, taşlara zarar
vermeden titizlikJe yürüttükleri
çalışmayı Restorasyon
Müdürlüğü'yle bağlantıh olarak
yaptıklannı belirtiyor.
Çevreden geçen insanlann
da dikkatini çekiyor çalışma.
Ilgileniyorlar, destekliyorlar,
teşekkür ediyorlar. Ertüzün
ve öğrencilerin amaçlanndan
biri de bu; dikkat çekerek
insanlan bilinçlendirmek,
eyleme geçmelerini sağlamak.
Okulla aldıklan ortak kararla
bu projeyi geliştirerek zaman
içinde önce çevre çeşmeleri
temizlemek, sonra da başka
yapılan ele almak istiyorlar.
Çeşme akmıyor akmasına ama
artık temiz. 1550yılında
yapılmış, 1700'lerde onarım
geçirmiş, 1945'te de caddenin
ortasından geriye alınmış olan
çeşme, tarihi özelliğini
bozmamak için belki
akmayacak ama, üzerinden
temizlik akacak, yannlara
kalacak...
Amaç tarihi eserlerl
korumak
Burcuhan Yıldıran (öğrenci):
Böyle bir proje olduğunu
duyunca seve se\ e kabul ettik.
Umanm tarihi eserlerı korumak
amacıyla çevreye ve insanlara
yararlı oluruz.
Gizem Aydın (öğrenci):
Projeye insanlann
bilinçlenmesini sağlamak için
girdim. Çeşmenin büyük bir
olasılıkla tekrar kirleneceğini
bilsek de temiz bir çeşme
bırakarak insanlara örnek
olmak istiyoruz.
Murat Silahtaroğlu (öğrenci):
Bugün aslında okulda özel
bir gündü, biz de diğer
arkadaşlanmız gibi orada
olabilirdik ama katkıda
bulunmak ıstedik.
Daha önce konaklarla ilgili bir
proje vardı, daha zahmetli olsa
da yararlı olmak istedik.
Sonuçta çeşme de bu projenin
bir parçası, hemen etkili
olabileceğimiz bir yapı.
Yeniden kirlenecek de olsa
bizden sonra birileri
temizleyecek belki de.
Biz, buraya yazı yazan ya da
zarar verenlen görürsek
uyarmaya karar verdik.
Başta bir kişi yapar, sonra
dört kişi bilinçlenir. Zamanla
bu düşüncenin yayılacağım
ve çeşmenin hep temiz
kalacağını umuyoruz.
Aynca bundan sonra da
Yoğurtçu Parkı'ndaki çeşmeyi
onarmak istiyoruz.
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Burası Türkiye...
Burası Türkiye... Kimi zaman, yazı yazmanın
hiç ama hiçbir anlamı yok diye düşünüyorum. Ki-
mi zaman, hep ama hep aynı yazıyı yazıyormu-
şum duygusuna kapılıyorum...
Ne çok, ne çok, ne çok yazıldı. Her kitap ya-
saklamasından sonra, bütün isyanımızı kâğıda
döktük. Dün Aziz Nesin'den Pınar Kür'e, Babe-
uf'den Henry Miller'a, bugün Marquis de Sa-
de'dan Erje Ayden'e kitaplaryasaklanıyor. Kitap-
ların toplatılıp imhasına karar veriliyor, yayıncıla-
n para cezalarına çarptınlıyor. Değişen hiçbir şey
yok!
Marquis de Sade'ın "Yatak Odasında Felsefe"
kitabını 18 yaşında okuduğumda, iki asır önce bi-
le ülkesi Fransa'da yasaklanmış olmasını haz-
medememiştim. Burası Türkiye, Avrupa'yı 200
yıl geriden izliyoruz mantığını da hazmedemiyo-
rum. "Mevzuat", "yasalar böyle" açıklamaları ise
hiç mi hiç doyurucu değil.
Yasalann, mevzuatın bir yolunu bulup, diledi-
ğince yorumlandığını çok gördük...
Bu ülkeyi yönetenler kararlı olsa, kararlılıklan-
nı gösterse, düşünce ve düşünceyi ifade etmeyi
yasaklamak bu kadar kolay olamazdı.
Bir çağrı
Burası Türkiye:
Hafta içinde DEHAP îstanbul ll Kadın Kolları yö-
neticisinin basın açıklamalarıyla sarsıldık. Gündüz
vakti, Saraçhane'de polis olduklarını söyleyen ki-
şilerce kaçırıldığını, tecavüze uğradığını, işkence
gördüğünü, 8 saat sorguya çekildiğini ve sonra
TEM yoluna atıldığını söylüyordu. Bütün bunlar
dağ başında değil, Istanbul'un göbeğinde oluyor-
du.
CHP Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, bu
konuda Meclis Başkanlığı'na soru önergesi ver-
di ve Içişleri Bakanı'nın yazılı yanıt vermesini is-
tedi.
Benim çağrım, ülkedeki tüm demokrat geçinen
kuruluşlara, tüm kadın kuruluşlarına ve hangi par-
tiden olurlarsa olsun, sayıları çok az olan Mec-
lis'teki tüm kadın milletvekillerine: Bu işin peşini
bırakmayın! Yarın aynı şey sizin de başınıza ge-
lebilir!
Demokrasiyi ve özgürlükleri yaşama geçirme-
nin yolu, şiddetin, zulmün önünü kesmekle baş-
lar. Kime yapıldığı değil, ne yapıldığı önemli.
Bir mektup
Burası Türkiye diye başlamadan önce, niye-
tim, bir mektubu sizlerle paylaşmaktı. Londra'dan
"Banş ve Demokrasi İçin Iraklı Kadınlar" kurulu-
şundan geliyor.
"Kadınlar, Irak nüfusunun yüzde 57'sini oluştu-
rur.
Uzun yıllar boyu süren iç çatışmalar, Iran 'la sa-
vaş, Körfez Savaşı, bu savaşı izleyen, ülkeyi en-
kaz haline getiren yaptınmlar rejimi ve son olarak
da koalisyon güçlerince açılan savaş, geriye dul-
lar, öksüzler, çoğu öldürülmüş aileler, hastalık, aç-
lık ve umutsuzluk ülkesi bıraktı" diye başlıyor mek-
tup. (Yerim azaldı, gerisini özetleyeceğim.)
Ülkenin yalnız yaralarını sarmakta değil, gele-
ceğini kurmakta, yeni anayasanın hazırianmasın-
da da aktif görev ve sorumluluk almak istedikle-
rini, Irak'taki "kahraman, cefakâr ve uzun süre acı
çekmiş" kadınlarla güç birliği yapmaya hazır ol-
duklarını belirtiyorlar. Ancak ne var ki Bağdat'ta-
ki yönetim, dünyanın birçok ülkesinde örgütlen-
miş olan Iraklı kadınların, ülkelerindeki bir kadın
toplantısına katılmalanna izin vermiyor.
Şaşacak bir şey yok. Irak'taki kadınların her
gün Islamcı baskılarla nasıl daha çok kapandık-
lannı, eve kapatıldıklannı, peçe takmaya zorlan-
dıklarını okuyup duruyoruz. Irak'ı "yeniden yapı-
landıran" ABD yönetiminin umurunda değil bun-
lar. Onlar bu işgalden alacaklarını aidılar bile! Var-
sın kadınlar yok sayılsın!
"Banş ve Demokrasi İçin Iraklı Kadınlar" kuru-
luşunun bu mektubu New York Times ve Lond-
ra'daThe Times gazetelerine de yayımlanması is-
teğiyle yollanmış. İkisi de reddetmiş... Bu da uy-
gar dünyanın uygar basını!
Irak'ta savaş bitti denildi. Sahiden bitti mi?
Bence işgal bitti, savaş asıl şimdi başlıyor.
zeynep" zeyneporal.com
Faks:0212-25716 50
EsKandil Sohbet Günteri
• Kültür Semsi-Es'Kandil'de herpazar
düzenlenen brunclar bugünden itibaren
farklı bir içerik kazanacak.
Doğan Kitapçıhkla ortaklaşa düzenlenecek
olan sohbet ve imza günlerinini ilk konuğu
Kemal Anadol olacak. 'Büyük Aynlık' ve
'Karşıyaka Memleket' kitaplanyla
tanıdığımız Anadol bugün 11.00 - 14.30
saatleri arasında kitaplannı imzalayacak.
29 Haziran'da Gülriz Sururi ve 6 Temmuz'da
Sedef Kabaş okurlanyla buluşacak.
Aynca Yalçın Ateş ve grubunun yanı sıra
solisti Aslıgül Sansoy müziğiyle güne renk
katacak. (0 216 332 80 36)
BUGÜN
• İSTANBUL BİLGİ ÜNÎVERSİTESİ
KUŞTEPE KAMPUSlTnda bugün saat
14.00'te Patrice Leconte'nin 'Berberin
Kocası' filmi gösterilecek. (0 212 293 50 10)
• YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZtnde
15.00 - 17.00 saatleri arasında Uğur
Kökden'le Sergi Okuması başlıklı etkinlik
yer alacak. (0 212 473 04 44)
• PERA ÇOK AMAÇLI SALON'da saat
15.00'te Refail Cosimov yönetimindeki
piyono konseri izlenebilir. (0 212 245 30 08)
İSTANBUL MÜZİK FESTİVALÎ
• SCHNEIDERTEMPEL SANAT
MERKEZİ'nde saat 19.30'da Aaron Kohen
Yasak Maftirim tlahileri Korosu'nun
konseri. (0 212 334 0? 00)