Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2003 PAZAf
10 P A Z A R Y4ZELARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Berlin efesi Metropol 4yaşında
Berlin'in Türkçe radyosu Metropol FM, 7
Haziran'da doğum gününü kutladı.
1999'da yayın hayatına Türkçe "merhaba"
diyen radyo, bu yıl dört mum üflerken, 4 yıl x
365 gün x 24 saatte kaç yüzlerce kez Türkçe
hatalar yaptı tam olarak bilinmiyor. "Dunım
bu kadar kötü mü'' diye üzülmeyin. Berlin'e
konser vermeye gelen şarkıcılar, Berlin'de
gösterilen filrnlerin yönetmen ve oyunculan,
hatta sergi açılışına gelen SaJap Sabancı,
radyoyu yere göğe koyamıyorlar. Kentimizde
Türkiye'den, haftada en az bir, hatta birkaç
ünlü ağırlanz. Alamanyalarda 24 saat Türkçe
yayın yapan bir radyomuz olduğunu
öğrendiklerinde "duygularını ifade edecek
kelime bulamazlar". Yazarlar, şairler, gerçek
sanatçılar radyoya davet edilse, onlar
duygulannı ifade edebilirler ama ne haberleri
yapılıyor ne de ropörtajlan. Bir de yıllarca
burada kendi diline hasret Türkiyelinin,
"Türkçe olsun da_" mantığı ve sevgiyi-
hoşgörüyü arttıran sürgün psikolojisi.
Sürgünde olmak, beklenti çıtasını aşağıya
çektirtiyor. Zaten olay bir tekelse, rekabet ve
idealler yoksa, kalite de düşük oluyor. Aslında
27 sene önce, günde 20 dakika ile başlayıp
zamanla 60 dakikaya yayılan SFB, yeni
adıyla RBB'nin Türkçe yayını da var ama
bundan haberdar olan Türklerin sayısı kısıth.
Bunda devlet radyosu olmasının bir etkisi
olsa gerek. Çoğunluğu kırsal kesimden gelen
memleketlimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin
Doğu'ya sadece yatınm değil, okul da
yapmamasının çürük bir meyvesi olarak, kötü
ve yetersiz bir dille geldi buralara. Evde az bir
kelime hazihesiyle konuşulmaya çahşılan
anadilde kendini ifade etmekte zorlanan ikinci
kuşakla beraber, Türkçe- Almanca kanşık bir
dil türedı. Doğuştan girişimci olan biz Türkler,
yıllardır burada radyo açmak istiyorduk ama
gereken sermaye çok yukanlardaydı.
Demokrasi kelimesini, vicdani rahatlama için
kullanmak isteyen Almanya, Türkçe radyo içın
ihale açtı. Ne gariprir ki ihale Alman Medien
Union'a verildi. Demek ki sırf Türkiye'deki
milletvekilleri ihalelerde bir haltlar
kanştınruyormuş. Türklere Türkçe yayın
yapacak bir radyo, neden tek kelime Türkçe
bilmeyen, Türk kültürüne, Türkiye'ye
önyargılarla bakan, yanlış saplantılan olan
BERLİN
BANU
BİRTEK
Almanlardan bir
holdinge gidiyor?
Aslmda tek kelime
bilmiyorlar sözü biraz
abartı oldu, keza döner
"döğnağ", rakı da
"ğaJd" telafruz edilerek
— - ^ — — — ^ ^ — Almancaya girdi. Ama
Türkçe radyo her Türk'ün evine giremedi.
Çünkü, radyonun candaman verici de düşük
seviyeli. Bu yüzden de Türlderin yoğun
yaşadıklan Kreuzberg'in bazı bölgelerinde
radyo çıkmıyor bile. Almanya'nın sanki, Türk
azınlığa bir kültür hizmeti sunuyormuşçasına
yedirmeye çalıştığı radyonun çıkmadığı daha
bir sürü semt var ve çıktığı yerlerde de
çoğunlukla cızırtılı dinleniyor. Radyonun
cızırhsına bir de yan Türkçe - bıraz
Almancadan düz çeviri Türkçe - biraz Almanca
konuşan, kültür seviyesi normalle düşük arası
personelin cızırtılı konuşması da eklenince
başağnsı yapabiliyor. Suya sabuna
dokunmayan programlarda gereksiz zırvalayıp
sonuçta hiç mesaj vermemiş oluyorlar ve dil
bozukluklan da cabası. Gerçi pek program
yapılmıyor, saat başı çok kısacık bir haber
bülteni var ve sürekli çalan şarkılann aralannda
moderatörlerin sesi. Çoğunca Türkçe pop
çalan, kültüre, siyasete, kaliteli habere, bilime,
sanata yer vermeyen radyomuz, yüz binleri
sevince boğuyor. RBB-Türkçe 1 saatlik
yayınlannda, politika, sanat, kültür, sağlık,
bilim, sosyal yaşam, spor, edebiyat konulannda
bir sürü program ve açık oturum yaphğından,
bilenler 17-18 arası SFB dinlıyor ama sonra
yine Metropol'e dönüyor ama Metropol'ün 24
saati nahoş değerlendirmesi insanı üzüyor.
Metropol'de duyacağınız en önemli olay, bir
pop şarkıcısının yeni albümünün çıkması.
Ağlanacak halimize "katula kafuJa" gülerken
radyomuz bir de şubatta, Berlin'in en çok
okıınan gazetelerinden Bild'in 2002 yıh kültür
ödülünü aldı. Efelerin efesi, Berlin efesi
Metropol FM, Türkçe bilmeyen bir makamın,
Türkçeyi katledenlere verdiği bir ödülle ihya
oldu. Şaka gibi... Esas espri şimdi geliyor, ftkra
gibi ama gerçek: 4.5 yıl önce personel alımı
için sınav yapan radyoya bir program yapmak
için başvurduğumda mülakata çagnlmıştım.
Gorüşmede, medya alanında çalışanlann Türk
dili konusunda hassas davranmalan ve örnek
olmalannı, Türkçe ile Almancayı kanşık
kullanmaktan sakınılması gerektiğini
belirtmiştim. Aldığım cevap: "Siz çok güzel
Türkçe konuşıryorsunuz, buradaki Türkler sizi
anlama/. radyoyu kapaür, biz de reklanı
toplayamayız, nasıl para kazamcaz" olmuşfu.
Demokrarik( î) bir girişimin ardında,
Almanya'nın Türklere kültürel hizmet sunmak
değil, sayılan binlere ulaşan Türk
yatınmcılannın paralannı "reJdanıJar''
aracıhğıyla emmek olduğunu sonradan
anladım. Metropol FM 4 yılın sonunda
kendince başanyı yakalamış. Onlar zaten
baştan yüzde 70-75 müzik, yüzde 25-30 söz
tarzında bir yayın benimsemiş. Türkçeleri,
buradaki halkın Türkçesi gibi, o yüzden
anlaşılır. tyi ya da kötü, doğru ya da yanlış yok
onlara göre. Hangi albüm en çok satıyor, o
çalrnıyor. Her şey tüketım ve para. tstila,
sömürge, kültür, eğitim, iletişim, materyalizm
ve demokrasi VE RADYO. tyi ki doğdun
radyo, yoksa nasıl ütüldüğümüzü fark
etmeyecektik.
BaniluCg web.de
New
birrüya..A y ve Yıldızlar
.zvProjesi'nin (Moon And
Stars Project) dinamik
başkanı Sîur Emlrgü ve
çalışkan gönüllülerin
düzenlediği MayFest'in bu
yıl New York'ta beşincisi
gerçekleştirildi. Festival
kapsamında opera, sergi,
konser gibi etkinliklerin
yanı sıra L. Selen Üçer,
Gerçek Sağlar, Cem Baza ve
Mehmet Kaya adlı 4 parlak
Türk genci tarafindan
kurulan New Repertory
Theatre'in sahnelediği
"Dream'in Nevv York" ve
"Mahmud ifc Yezida" adlı
oyunlar da yer aldı. Türk
tiyatrocularla birlikte
Amerikalı oyunculann da
rol aldığı "Dream'in New
York", izleyeni hem
güldüren hem de
düşündüren bir oyun.
Salondaki yanArnerikalı-
yan Türk izleyici
kitlesindeki Türklerin her
birinin kendisinden bir
şeyler bulduğu, esprili,
akıllıca kaleme alınmış ve
ustahkla oynanıp
sahnelenmiş bir komedi-
drama. Oyun, Istanbul'da
özel hayatında yasadığı bazı
sorunlardan kaçarak New
York'a yeni bir hayat
kurmaya gelen Yasemin'in
yaşadıklanm anlatıyor. Bir
süre bu kentte
yaşayan hemen
herkesin başına
gelmiş ya da
gelebilecek
olaylarla bir
tiyatro
gösterisinde
yeniden
karşılaşmak, salondaki Türk
izleyıcileri kahkahalara
boğuyor. Herkes birbirine
bakıp bakıp gülüyor oyun
boyunca. Nedir bu oyunu bu
kadar gülünç yapan?
Yasemin karakterini cok
büyük bir başanyla oynayan
ve oyunun metnini Mehmet
Kaya ile birlikte yazan
Selen Üçer'le bir kitapçmın
kafesinde buluşup bu soru
hakkında söyleşiyoruz.
Crucago'da tiyatro
dalında yüksek lisans
yaptıktan sonra kariyerine
Nevv York'ta devam eden
Üçer, oyunun metin yazma
sürecinde hem kendilerinin
hem de çevTelerindeki
insanlann deneyimlerinden
faydalandıklanm
söylüyor. "Amerika'da her
şey muhtesem'' düşüncesiyle
Nevv York'a gelenlerin
uğradığı hayal kınklığından,
dışandan bambaşka
görünürken gerçekte bu
kentte yaşanılanlann büyük
bir kontrast
oluşturduğundan söz ediyor.
Mesleki ya da eğitsel bir
amacı olmadan sadece
"Amerikaaaaü" diyerek bu
ülkeye gelenlerin hüsrana
uğrayabıleceğinin altını
çiziyor. "Charles tş
Başında" dizisindeki.
NEVV YORK
ZULAL
KALKANDELEN
Charles'a âşık olsaruz ya da
Dallas seyrederek büyüseniz
de o size Hollywood'un
sunduğu Amerika. Gerçek
Amerika göçmenler için çok
daha farklı. Selen Cçer'in
vurguladığı bir diğer önemli
nokta da Nevv York'taki
göçmenlerin hissettiği
yalnızlık. Yurtdışında
yaşayan birçok insanın
paylaştığı bir his bu aslmda.
Belki de bir insanı kendini
bir yere ait hissettiren
gecmişteki kültürel
değerlerin yokluğunun
yarattığı boşluk bu. Oyunu
izleyen yabancılann,
özellikle Amerikalılarin
tepkilerini merak ediyorum.
Çünkü oyunun bazı
sahnelerinde Amerikalılann
dünya olaylan ve diğer
ülkeler hakkındaki
cahillikJeri üzerine ilginç
diyaloglar var. Üçer, olumlu
eleşririler aldıkJanru, hatta
oyunda rol alan Amerikalı
tiyatroculann metne de
büyük katkılar yaptıkJannı
söylüyor. ilginç olan, Nevv
York'taki nörotik yaşam
tarzının sadece Türk,
Meksikah, Polonyalı vb. tek
bir insan tipi için değil, bu
kente gelen her yabancı için
geçerli olması. Hatta bazı
açılardan Amerika'nin
başka bir bölgesinden gelen
Amerikalılar
için bile söz
konusu bu
yaşam. Anlık
bir başannın 15
yıl aldığı
kalabalık bir
kentte para
kazanmak ve
daha iyi hayat şartlanna
kavuşmak icin sürekli
koşuşturan, rekebet
içinde hırçınlaşan
yalnız insanlann
zor ve yorucu yaşamı.
tt
Dream'inNewYork",
farkJı bir bakış açısıyla
Nevv York yaşamını
yansıtıyor. Tünes Square'in
renkli ışıklannı ya da
Fifth Avenue'nun
göz ahcı mağazalanru değil,
kenrin milyonlarca
göçmeninin gözünden
yansıyan Nevv York'u
anlatıyor Nevv Repertory
Theatre oyunculanmn en
büyük isteklerinden birisi,
oyunu Türkiye'de
sahnelemek.
Bu konudan söz edilince
bile heyecanlanıyor
Üçer. Sponsor bulduklan
takdirde oyunun Türkiye'de
Türk izleyicisiyle
buluşmasuu, özellikle
Uluslararası Istanbul
Tiyatro Festivali'ne
karılmasını arzuladıklanm
söylerken gözleri parlıyor.
Umanm bu istek, Nevv
York'ta bir rüya olarak
kalmaz ve Türk
tiyatroseverler bu güzel
oyunu ülkemizde de izleme
olanağı bulur.
kzulaKS yaboo.com
İsveç'te Türk
sanatçılara övgü
T\ ıi lrw fZn M ı /Vz*/i vi Airtv Varanasi kentindeld çocuklar da çarevi kendile-
±yi ü,i KJUUJ 1 MCnri VUr... j ^ G a n j Nehri'ne aüp biraz olsun serinkmekte
Hindistan'ı her yaz etkisi alüna alan muson yağ- buluyor. Baü ve kuzeyde yağmurlann gecikmesi
murlan bu yıl yavaş ilerBvor. Ülkenin baü ve ku- nedeniv le neredeyse kurakhk yaşanırken kuzey-
zeyinde yaşayâıüar aşın sıcaklardan bunalryor. doguyû seller götürüyor. (Fotoğraf: AP)
Isveç'in Malmö kentinde
yayımlanan 200 bin tirajlı
Sydsvenskan gazetesi (bağımsız
liberal), geçen hafta kültür ekinin
kapağını ve üç sayfasını,
Türkiye'nin kültür ve spor
alanlanndaki başanlanna ayırdı.
Tabloid boydaki ekin kapagına
boydan boya renkli
bir Türk bayrağı konulmuş ve
"Türldye aühmda" başlığı
atılmıştı. Aydan Murtezaoğtu,
Füsun Onur v e Hale Tenger adlı
fotoğraf ve video sanatçılannın,
halen Güney Isveç'teki Lund
kentinde sürmekte olan sergisiyle
ilgili yazıda, Türk sanatçılann
giderek daha sık olarak ülke dışına
çıktıklan ve özgün sanatlanyla
beğeni kazandıklan vurgulanıyor.
"Güce sahip bir ülke" başlıklı ve
LiKth VValtenberg imzah yazının
başlık altı şöyle:
"Türkrje, kültür ve
spor alanlannda
büyük başanlar
kavderti. Bazılan
bunun AB'ye \e
BaüT
>-a u\ıım
çabasuıdân dolayı _______
olduğu görüşünde.
Bazılan ise bunu Baö düm-asuun
nihavet Doğu'yu yabancı ve korku
verici olarak görme şeldindeki
değer v argüannı yeniden gözden
geçirme>e başlamış ounasına
bağhyor." Yazıda, Orhan
Pamuk'un "Benim Adnn Kırmta"
adlı romamyla, edebiyat
dünyasının Nobel'den sonra en
önemli ödülü olan Impac Dublin
Ödülü'nü kazandığı belirtiliyor ve
yazanmızdan, "Geleceğin \obel
sahibi" olarak söz ediliyor. Nuri
Bilge'nin "Uzak" adlı filminin
ödül üzerine ödül abnakta
olduğuna değiniliyor ve
Stockholm'de geçen hafta sonu
yapılan Re:Orient adlı müzik
festivaline karılan Bülent Ersoy
için, "Sııursız popüler'' bir sanatçı
ifadesi kullanıîıyor. (Bülent
Ersoy'un geçen hafta sonu
STOCKHOLM
Stockholm'de verdiği iki konser
büyük beğeni kazandı ve müzik
eleştirmenleri koro halinde
sanatçımıza övgüler yağdırdılar.
Söder Tiyatrosu'nun büyük
salonunu iki gece üst üste
dolduran Ersoy'u dinleyenlerin
çoğunluğunun tsveçli olması da
etkinliğin bir başka ilginç
yaruydı.) Yazıda, Ersoy'un
cinsiyet değiştirmesini Türk
toplumunun hoşgörüyle
karşıladığı da vurgulanıyor. Sertab
Erener'in Eurovision'u
kazanmasının bir rastlantı
olmadığı belirtiliyor ve Türk Milli
Futbol Takımı'nın dünya
üçüncüsü olduğu anımsatılıyor.
Sonbaharda Isveç televizyonunda
kültür bölümü şefi olarak göreve
başlayacak olan Ozan Sunar'ın,
"Türkiye, nihayet kendisme
yetişmeye başhyor"
sözleri de
yazıda yer alıyor.
Yazıda, tsveçli güzel
sanatlar eleştirmeni
Ponrus Kyunder'in
sözlerine de yer
veriliyor: "Çağdaş
Türk sanatçılan. çok
daha dışa açık bir yoruma sahipler.
Birkaç yü öncesine kadar siyasi
sanat egemendL Bugün ise genç
nesil ka\Tamsal olarak çahşmayı
yeğnyor. Istanbul Sanat Bienali,
dünyanm en rvikrinden ve
Venedik'tekinden ve Kassel'deki
Documenta'dan fleridir. Türk
sanaüan, uluslararası olarak,
İsvec'inki dahiL birçok ülkenin
sanabndan daha güçlü bir konuma
sahiptir." tsveç'te Türkiye kaynaklı
bir başka etkinlik ise, fotoğraf
sanatçısı HaKl Koyutürk'ün "TS"
adlı sergisiydi. Bu hafta kapanan
sergide, sanatçırun, Ankara'nm
transivistlerini yansıtan siyah-
beyaz çarpıcı fotoğraflan yer
alıyordu. Koyutürk bu sergiyi,
Istanbul'daki tinerci çocuklarla
ilgili önceki sergisinin devamı
olarak tanımlıyor.
GÜRHAN
UÇKAN
Sizi kan koca ilan ediyorum!oğumuz Kuş Kafesi fıhnini
izlemiştir. Hani babası eşcinsel olan
evailik arifesindeki gencin, babası ve
babasının eşini, nişanlısının ailesi ile
tanıştırma hikâyesini anlarır; hatta Ali
Poyrazoğlu da bu hikâyeyi sahneye
taşunıştı. Son derece tutucu, geleneksel,
bir de üstelik sağcı bir politikacı olan
kızın babası için, böylesi bir aile kabul
edilemezdir. Ama ne çare ki, aynı baba,
içine düştüğü durumdan sıynlmak için
en sonunda kadm kılığına girmek ve
kıntarak yürümek zorunda bile kalır.
Ortaya son derece eğlendirici bir fihn
çıkmasmm yanı sıra, konu öyle duyarlı
işlenmişti ki, hepimizi eğitmişti... 1996
yapımı fihnin çekildiği donemde,
eşcinsellik henüz hassas ve mahrem bir
konuydu kuşkusuz. Bugün, 2003 yılına
geldiğimizdeyse herkesin kendini daha
özgür ifade ettiğini ve konunun başka
düzlemlerde tartışıldığını görüyoruz.
Şündilerde, eşcinsellerin yasa önünde
evlenip aile kunıp kuramayacaklan
tartışılıyor... Yüksek mahkeme,
Ontario'nun geçen hafta aldığı karan
reddermezse, Ontario eyaletinde artık
eşcinsel çiftler de evlenebilecek. Ve karar
onanrrsa Kanada: Belçika ve
Hollanda'dan sonra, dünyada eşcinsel
çiftlerin yasal olarak evlenebildiği 3.
ülke olacak. Ontario'lu eşcinsellerin bu
savaşı kazanması elbette tesadüf değil.
Özellikle Toronto, özgürlükler
anlammda gerçek bir cennet ve
dolayısıyla eşcinsellerin nüfusu ve etkisi
çok hissediliyor. Alışverişinizi yaparken
yanınızdan geçen el ele tutuşmuş,
sepetlerine domates, biber
dolduran iki erkek ya da kadın
göımek hiç şaşırtıcı değil. Her
sene haziran sonuna doğru
yapılan eşcinsellerin Gurur
Yürüyüşü, şehirdeki eşcinsel
yoğunluğunu hatırlatan bir başka
olaydır. Bu yürüyüşe bıralon
yakın kentlerden, güney komşumuzdan
bile katılanlar olur. Daha da ilginci,
Toronto'da çoğunluğu eşcinsel olmakla
meşhur bir semt bile var. Uzun lafın
kısası Toronto eşcinsellere çok alışık ve
yadırgamaz hale geldi. Ve Ontario'nun
aldığı yeni kararla, daha da ahşacağa
benziyor. Şündiden, Ontario'da evlenmek
üzere dünyanm çeşitli yerlerinden
başvurup sıraya giren çiftler olmuş. Kim
TORONTO
bilir, belki kendi ülkelerinde
bulamadıklan raharı burada bulup
kalırlar... Elbette, hâlâ 20 sene öncesinde
yaşayıp kendi gibi olmayanlara yaşam
hakkı vermeyenler de var. Insanlar küçük
yaşlardan itibaren koşullandınlır ve saygı
göstermek öğrerihnezse, bu böyle
ohnaya devam edecek. Demek istediğim,
nasıl son zamanlarda Türkiye'de ilkokul
çocuklanna okutulan
kitaplardaki, "çamaışr
vıkavan anne. ekmek
getiren baba"
hikâyelerinin çocuklan
yanlış
koşullandu^bileceği
düşünülüyorsa böyle bir
ortamda da kitaplardaki
klasik anne baba ya da kadm-erkek
figüründen oluşan aile resimleri
sorgulanıyor. Buna ilişkin ilk savaş,
sanınm Vancouver'da, British Columbia
Eşcinsel Eğitimciler Derneği
öğretmenleri tarafindan başlatıldı.
Derneği kuran öğretmenler, çalıştıklan
okula sunduklan eşcinsel ebeveyn
temalı, anaokul ve 1. sınıfa yönelik 3
okuma kitabının geri çevrilmesi üzerine,
BERNADEMtRYOL
okula karşı hukuk savaşı başlattı. Önce
eyalet üst mahkemesi, okul
yöneticilerinin dinsel görüşlerinin
kararlannı etkilediği yargısma vanp
kitaplan. inançlannı göz ardı ederek
tekrar değerlendirmeye davet etti.
Dönemin egitim bakanınm da okul
yönetıcılennı, "okulda hoşgörüsüzhığü
cesaretlendirdikleri" için işten
çıkarmakla tehdit etmesine ragmen, okul
yönetimi, bir üst mahkemeye
başvurmakta tereddüt etmedi ve davayı
kazandı da. Ama öğretmenler de
durmadı. Onlar da Kanada'nin en yüksek
mahkemesine başvurdular. Mahkeme,
kitaplann yasaklanmasma karşı çıktı.
Ancak, okul yönetimi, arkalarında
velilerin desteği ile 6 senelik mücadele, 1
milyon dolarlık malıyet ve üst
mahkemenin kendi yanlannda yer
almamasma ragmen, kitaplan
reddetmeye devam ediyor. Bütün bu
olanlardan öğrenciler ne kadar haberdar
bilemiyorum. Ama eğer biz büyüklerin
önyargılan ve koşullanmalanmız olmasa,
onlann kendi başlanna çok daha banşçı
ve hoşgörülü bir ortam kurabileceklerini
düşünüyorum.